Mesajı Okuyun
Old 07-02-2008, 18:27   #2
Av.Kaan

 
Varsayılan Çelişkili kararlar mevcut

Çelişkili iki adet kararı ekliyorum. Umarım olayınıza uygundur. Belki de siz de bu kararları incelemişsinizdir. Bana mantıklı gelen, davanın adli yargıda görülmesidir. Ancak ilk eklediğim karar daha yeni tarihli olması sebebiyle bence daha önemlidir ve bu sebeple davanın idari yargıda açılmasında fayda vardır. Tabi ki daha yeni tarihli karar var mı buna da bakılmalıdır. Kolay gelsin

T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

E. 2004/50

K. 2004/58

T. 4.10.2004

• TRAFİK KAZASI SONUCU ÖLÜM ( Kamu Hizmetinin Yürütülmesi Sırasında Doğan Trafik Kazası Sonucu Kamu Görevlisinin - Mirasçıların Manevi Tazminat Talebinin İdari Yargıda Görülmesi Gereği )

• KAMU KURUMUNA AİT ARAÇ ( Kamu Hizmetinin Yürütülmesi Sırasında Doğan Trafik Kazası Sonucu Kamu Görevlisinin Ölmesi - Mirasçıların Manevi Tazminat Talebi/Görevli Yargı Yeri )

• MANEVİ TAZMİNAT ( Kamu Hizmetinin Yürütülmesi Sırasında Doğan Trafik Kazası Sonucu Kamu Görevlisinin Ölmesi - Mirasçıların Manevi Tazminat Talebinin İdari Yargıda Görülmesi Gereği )

• İDARENİN SORUMLULUĞU ( Kamu Hizmetinin Yürütülmesi Sırasında Doğan Trafik Kazası Sonucu Kamu Görevlisinin Ölmesi - Mirasçıların Manevi Tazminat Talebi/Görevli Yargı Yeri )

2709/m. 125

2918/m. 85, 106

818/m. 47

ÖZET : Kamu kurumuna ait motorlu aracın kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla işletilmesi sırasında bir kamu görevlisinin yaralanması ya da ölmesi nedeniyle uğranılan zararlardan dolayı, idarenin hizmet kusuru ya da objektif sorumluluk esasları çerçevesinde sorumlu olup olmadığının yargısal denetiminin, idari işlem ve eylemden doğan zararların giderilmesi için 2577 sayılı İ.Y.U.K.'nun 2/1-b. maddesine göre açılacak bir tam yargı davası kapsamında idari yargı yerlerince yapılması gerekir.
OLAY : Davacıların eşi ve babası olan Milli Emlak Memuru Nejat Kara, Yalova Defterdarlığında yeterli şoför personel olmadığı gerekçesiyle Valilik oluru ile ihtiyaç halinde şoför olarak görevlendirilmesi nedeniyle, 17.11.1998 gününde sevk ve idare ettiği Milli Emlak Müdürlüğüne tahsisli görev aracı ile Armutlu İlçesi istikametinde seyir halinde iken karşı yönden gelen araçla çarpışması sonucunda yaralanmış ve hastaneye sevk edildiği sırada ölmüştür.
Davacılar vekilince, müvekillerinin murisinin ölümü nedeniyle uğradıkları zarar karşılığı 9,000,000,000.- TL. maddi ve 1,000,000,000.- TL. manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline hükmedilmesi istemiyle Yalova Valiliği aleyhine idari yargı yerinde tam yargı davası açılmıştır.
BURSA 1. İDARE MAHKEMESİ; 9.2.2000 gün ve E: 999/270, K: 2000/73 sayı ile, olayda tazminat istemi Yalova Defterdarlığına ait aracın başka bir araçla çarpışması sonucu N.K.'nın ölmesine dayandığından, davanın 2918 sayılı karayolları Trafik Kanunu'nun 85.,90, ve 106. maddeleri uyarınca işletenin hukuki sorumluluğu çerçevesinde özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Davacılar vekilince, bu kez, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, destekten yoksunluk karşılığı toplam 400,000,000.- TL. maddi ve ayrıca 4,000,000,000.- TL. manevi tazminatın, Yalova Valiliği ve Maliye Hazinesinden müştereken ve müteselsilen tahsiline hükmedilmesi istemiyle, 30.5.2000 gününde adli yargı yerinde dava açılmıştır.
YALOVA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 3.10.2001 gün ve E:2000/713, K:2001/1246 sayı ile, davanın Yalova Valiliği aleyhine açılan kısmının husumet yönünden; Hazine aleyhine açılan kısmının ise esas yönünden reddine karar vermiştir.
Anılan karar, davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ'nin 9.5.2002 gün ve E: 2002/1263, K.2002/5580 sayılı ve "Davacılar Yalova Milli Emlak Müdürlüğünde memur olarak çalışan desteklerinin şoför olarak görevlendirdiği araç ile yaptığı kazada ölümü nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuşlar, yerel mahkemece davalı tarafından yapılan görevlendirmenin prosedüre uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar dava dilekçesinde davanın dayanağının idarenin idari tasarrufta bulunurken kusurlu davrandığı şeklinde açıklamışlardır. Desteklerinin yetersiz sürücü eğitim ile ve şoförlük yapmaya hazır olmadığı halde görevlendirilmesi nedeniyle trafik kazası ve ölüm olayının meydana geldiği belirtildiğine göre hizmet kusuruna dayanılarak tazminat istendiği görülmektedir. Böyle bir uyuşmazlığın çözüm yeri adli yargı olmayıp idari yargıdır. Aynı olayla ilgili olarak idare aleyhine idari yargıda açılan davanın uyuşmazlığın 2918 sayılı yasa çerçevesinde çözümlenmek üzere adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş olması nedeniyle görev uyuşmazlığının ortaya çıktığını göstermektedir. Yerel mahkemece açıklanan husus gözetilerek görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi için gereken prosedürün izlenmesi gerekir. Açıklanan yönler gözetilmeden davanın reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." yolundaki kararıyla bozulmuştur.
YALOVA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 24.4.2003 gün ve E: 2002/1619, K: 2003/285 sayı ile, Yargıtay bozma ilamına uymak suretiyle ve aynı gerekçeyle Mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Dava dosyası, sehven Yargıtay'a gönderilmiş ise de YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ'nin 16.3.2004 gün ve E: 2003/7189, K: 2004/2273 sayılı kararı ile Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Tülay, TUĞCU'nun Başkanlığında, Üyeler: Dr.Atalay ÖZDEMİR, M.Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z.Nurhan YÜCEL, Abdulah ARSLAN ve H.Hasan MUTLU'nun katılımlarıyla yapılan 04/10/2004 günü toplantısında;
I- İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
1- 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, "Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.
Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir." hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.
2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler." hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.
Yasakoyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.
Olayda, adli yargı yerince, görevsizlik kararı verilerek işten el çekildiğine göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 14. maddede öngörülen şekilde olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş bulunmaktadır.
Bu durumda, hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğmasına neden olacak şekilde görevsizlik kararı vererek işten el çekmiş bulunan mahkemenin, bu uyuşmazlığın giderilmesi için resen başvurma yetkisi bulunmadığı gibi, bu yöndeki başvurusu 19. madde kapsamında da görülemez.
Ancak, adli yargı kararının kesinleşmesi üzerine, davacı vekilince dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesi istemiyle dilekçe verildiği dikkate alınarak, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu ve dava dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak, davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiğinin kabulü ile usule ilişkin başkaca bir noksanlık görülmeyerek görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II- ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU'nun davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan;
- İlgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Nevzat ÖZGÜR'ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, sevk ve idaresiyle görevlendirildiği kamu taşıtının karıştığı trafik kazası sonucunda ölen milli emlak memurunun mirasçıları tarafından, destekten yoksunluk karşılığı maddi ve ayrıca manevi tazminatın davalı idarece ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihll edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının görüm ve çözü- münün idari yargı yerlerinin görevine girdiği tartışmasızdır.
Ancak, tazminatın konusunu oluşturan zararın kamu idaresine ait bir motorlu aracın karayolu üzerinde işletilmesi sırasında meydana gelmiş olması nedeniyle, görevli yargı yernin belirlenebilmesi için konuya ilişkin özel düzenleme içeren Karayolları Trafik Kanunu hükümlerinin gözden geçirilmesi gerekmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun, trafik kazalarına ilişkin yedinci kısmını izleyen hukuki sorumluluk ve sigorta hakkındaki sekizinci kısmının, "İşleten ve Araç İşleticisinin Bağlı Olduğu Teşebbüs Sahibinin Hukuki Sorumluluğu" başlıklı birinci bölümünde aynı başlıkla yer alan 85. maddesi, değişik birinci fıkrasında "Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar."ve değişik beşinci fıkrasında" İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur." hükümlerini taşımakta; aynı kısmın "Özel Durumlar" başlıklı üçüncü bölümünde Devlete ve kamu kuruluşlarına ait araçların durumunu düzenleyen değişik 106. maddesinde ise, "Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır." hükmüne yer verilmektedir.
Anılan 85. maddeden, işleten ve teşebbüs sahibinin, bir motorlu aracın işletilmesinden ve bu arada aracın sürücüsünün ve işletme yardımcılarının eylem ve davranışlarından dolayı üçüncü kişilerin uğradıkları zararlardan, kusurlu olup olmamalarına bakılmaksızın "tehlike esası" na göre sorumlu tutuldukları; 106. madde ile de, maddede sayılan kamu kurum ve kuruluşlarının işleten gibi aynı hukuki sorumluluğa tabi kılındığı anlaşılmaktadır.
Sözüedilen Yasa hükümlerinde, açıkça göreve ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği gibi, esasen 85. maddedeki işletenin hukuki sorumluluğunun zarar gören üçüncü kişiler bakımından ele alınmış olması karşısında, işleten veya teşebbüs sahibi ile hizmet ilişkisi içinde bulunan araç sürücüsü veya diğer görevlilerin uğradıkları zararlardan dolayı hukuki sorumluluğun genel hükümlere tabi olması doğaldır.
Nitekim, Karayolları Trafik Kanunu'nun hukuki sorumluluğa ilişkin diğer hükümlerinde, 85. madde kapsamı dışında kalan hallerde genel hükümlerin uygulanacağına işaret edilmiştir.
Belirtilen duruma göre, kamu kurumuna ait motorlu aracın kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla işletilmesi sırasında bir kamu görevlisinin yaralanması ya da ölmesi nedeniyle uğranılan zararlardan dolayı, idarenin hizmet kusuru ya da objektif sorumluluk esasları çerçevesinde sorumlu olup olmadığının yargısal denetiminin, idari işlem ve eylemden doğan zararların giderilmesi için 2577 sayılı İ.Y.U.K.'nun 2/1-b. maddesine göre açılacak bir tam yargı davası kapsamında idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır.
Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.
SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bursa 1. İdare Mahkemesi'nin 9.2.2000 gün ve E: 1999/270, K: 2000/73 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 4.10.2004 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
uyux

T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

E. 1999/13

K. 1999/21

T. 21.6.1999

• İTFAİYE ARACININ DEVRİLMESİ SONUCU YARALANAN İTFAİYE ERİ (İdareye Karşı Açtığı Tazminat Davası)

• TAZMİNAT DAVASI (İtfaiye Aracının Devrilmesi Sonucu Yaralanan İtfaiye Erinin İdareye Karşı Açtığı)

• TRAFİK KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI (İtfaiye Aracının Kaza Yapması Sonucu Yaralanan İtfaiye Erinin İdareye Karşı Açtığı)

2918/m.85,90,106


ÖZET : İtfaiye aracının karayolu üzerinde devrilmesi nedeniyle meydana gelen trafik kazası sonucunda sakatlanan itfaiye eri tarafından, uğradığı zararın idarece tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 106., 85. ve 90. maddeleri uyarınca adli yargı yerinde görülmesi gerekir.
OLAY : A) Hasanoğlan Belediyesine ait itfaiye aracının 4.11.1994 gününde yangın mahalline intikal ederken Hasanoğlan beldesi istasyon kavşağında devrilmesi sonucunda, araçta bulunan itfaiye eri davacı, hayati tehlikeye maruz kalacak şekilde yaralanmıştır.
1- Elmadağ Cumhuriyet Başsavcılığının 17.11.1994 tarih ve E: 1994/191 sayılı iddianamesi ile, sanık itfaiye şoförü A.O.D. hakkında "dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet vermek" suçunu işlediği nedeniyle eylemine uyan T.C.K. 459/2. ve 2918 sayılı Yasanın 119/2. maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi istemiyle açılan ve Elmadağ Asliye Ceza Mahkemesinin 1994/172 sayılı esasında görülen kamu davasında; sanık itfaiye şoförünün olayda 8/8 oranında kusurlu bulunduğunun sübuta erdiği gerekçesiyle, sanığın eylemine uyan T.C.K.'nun 459/2. maddesi gereğince takdiren üç ay hapis ve 260,000.- lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, 647 sayılı Yasanın 4. ve 6. maddeleri hükümleri uygulanmak suretiyle neticeten cezanın teciline ve 2918 sayılı Yasanın 119/2. maddesinin takdiren uygulanmasına yer olmadığına, 5.4.1995 gün ve K: 1995/52 sayı ile karar verilmiştir.
2- Davacının, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 500,000,000.- TL. maddi ve 500,000,000.- TL. manevi olmak üzere toplam 1,000,000,000.- TL. tazminatın, olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline hükmedilmesi istemiyle, itfaiye şoförü A.O.D. ile Hasanoğlan Belediye Başkanlığına karşı, 12.12.1995 gününde açılan ve Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/471 sayılı esasında görülen davada; Ankara Numune Hastanesinin, 10.4.1996 tarih ve 2484 sayılı "... hastanın sakatlık derecesinin %98 olarak kabul edildiği..." 14.4.1996 tarih ve 2977 sayılı "... vücut gücünden %90 kaybettiği ..." yolundaki raporları ile Adli Tıp Kurumu Anabilim Dalının, 13.11.1996 tarih ve 265 sayılı ..." 1) Vücut genel çalışma gücünden %100 nispetinde kaybettiği, 2) Daimi surette işgörmezlik halinde kaldığı..." yolundaki raporu dikkate alınarak, adıgeçen Mahkemece, 19.12.1996 gün ve K: 1996/403 sayı ile, davacı vekilinin istemi doğrultusunda maddi tazminat davasının atiye bırakılmasına, manevi tazminat isteğinin kısmen kabulü ile 350,000,000.- liranın olay tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; bu karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 13.10.1997 gün ve 1997/5254- 9606 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
3- Davacının, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 5,000,000,000.- TL. maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte aynı davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline hükmedilmesi istemiyle 27.4.1998 gününde açılan ve Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/193 sayılı esasında görülen davada; bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 27.11.1998 günlü raporda, davacının %100 güç kaybından doğan sürekli işgörememezlik zararının 32,058,485,905.- TL. olduğu hesaplanmıştır.
(Bu davada; adıgeçen Mahkemece, 18.2.1999 gün ve K: 1999/20 sayı ile, davalı vekilinin görev itirazının, itfaiye aracının yangın yerine giderken yaptığı trafik kazasından doğan olayın hizmet kusuru olarak kabul edilemeyeceği nedeniyle reddedildiğinden bahisle, olayın haksız fiilden kaynaklandığı; belediye şoförünün olayda %100 kusurlu bulunması ve işletici sıfatıyla Hasanoğlan Belediye Başkanlığının aracın trafik kaydında maliki olması nedeniyle davada taraf oldukları; belde belediyesinin gelir kaynaklarının sınırlı olması ve olayda bir kasıtlarının bulunmaması nedeniyle tazminatın tamamının ödenmesi halinde davalı Belediyenin müzayakaya maruz kalacağı anlaşıldığından hakkaniyet kurallarına uygun olarak Borçlar Kanununun 44/2. maddesi uyarınca tazminattan %40 indirim yapılmasının uygun bulunduğu gerekçesiyle, 3,000,000,000.- TL. maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine ve dava kendisine ihbar olunan Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketinin poliçe limitleri dahilinde sorumlu tutulmasına karar verilmiş; bu karar taraflarca temyiz edilmiş olup, bu dava dosyası Uyuşmazlık Mahkemesinin incelemesinde olduğundan Yargıtay'a intikal etmemiştir.)
B) Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/193 sayılı esasına açılan kısmi maddi tazminat davasının görülmesi sırasında, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 27.11.1998 günlü raporda, sürekli işgörememezlik zararı karşılığının 32,058,485,905.- TL. olarak tespit edilmesi üzerine, davacı tarafından, fazlaya ilişkin olan 27,058,485,905.- TL. maddi tazminatın, olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı kurumdan tahsiline hükmedilmesi istemiyle Hasanoğlan Belediye Başkanlığına karşı 2.12.1998 gününde adli yargı yerine dava açılmıştır.
Mahkemenin birinci oturumunda, davalı idare vekilince, kamu hizmetinin görülmesi sırasında meydana gelen olaydan dolayı Devlet memuru tarafından idarelerine karşı açılan maddi tazminat davasının idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği ileri sürülerek, görev itirazında bulunulmuştur.
ELMADAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'nce; 29.12.1998 gün ve E: 1998/586 sayı ile, olayın hizmet kusurundan kaynaklanmadığı; olayda A.O.D.'nin aracın sürücüsü ve Belediyenin de aracın işleteni olarak sorumlu olmaları ve şoför ile davacının Belediye İtfaiyesinde görevli bulunmaları nedeniyle, yangın ihbarı alıp yangın yerine giderlerken trafik kazası meydana gelmesinin hizmet kusuru olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle, davalı idarenin görev itirazı reddedilerek görevlilik kararı verilmiştir.
Davalı idare vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemini içeren 6.1.1999 günlü dilekçesi üzerine, adıgeçen Mahkemece, 18.2.1999 günlü oturumda alınan karar gereğince dava dosyası, Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.
DANIŞTAY BAŞSAVCISI: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1/b. bendinde idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarının, görüm ve çözümü idari yargının görev alanı içine giren idari dava türü olarak belirtildiği; kamu görevlilerinin, hizmetin yürütülmesi sırasındaki kusurlu eylemlerinin, idare yönünden hizmet kusurunu oluşturduğu ve idarenin hizmet kusurunun yargısal denetiminin idare hukuku kurallarına göre idari yargının görev alanına girdiği; öte yandan, kamu hizmetinin yürütülmesinde idarenin kusuru olmasa bile, kamu hizmetinin görümü sırasında, kamu ajanının kendi kişisel kusurundan doğmamış olmak koşuluyla uğradığı zararın, objektif sorumluluk ilkesi çerçevesinde giderilip giderilemeyeceği hususunun da idari yargının görevinde olduğu; dava konusu uyuşmazlığın, itfaiye aracında itfaiye eri olarak göreve giderken araç sürücüsünün kusuru nedeniyle meydana gelen kaza sonucunda sakatlanan kişinin uğradığı zararın tazminine ilişkin bulunduğu; bu durumda, uğranıldığı ileri sürülen zarardan, idarenin hizmet kusuru veya objektif sorumluluk ilkelerine göre sorumlu olup olmayacağının değerlendirilmesi idari yargı yerine ait olduğundan, Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması gerektiği yolundaki, 12.3.1999 gün ve E: 1999/3 sayılı düşünce yazısı ile, 2247 sayılı Yasanın 10. maddesine göre idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış ve görev konusunun incelenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuruda bulunmuştur.
Başkanlığın, 22.3.1999 günlü yazısı ile, 2247 sayılı Yasanın 13. maddesinin üçüncü fıkrasına göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının konu hakkındaki düşüncesi istenilmiştir.
YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; 16.4.1999 gün ve 99036406 sayı ile, tazminata konu olayın yangına müdahale sırasında değil, olay yerine intikal sırasında meydana geldiği; kazaya sebebiyet veren itfaiye aracının, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 3. maddesinde belirtilen motorlu bir araç olduğu; aynı Kanunun 106. maddesinde, Devlete ve kamuya ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı bu Kanunun 85. maddesine göre motorlu aracı işletenin müştereken ve müteselsilen sorumluluğunun öngörüldüğü ve 90. maddede ise, Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağının belirtildiği; 2918 sayılı Yasanın açık hükümleri karşısında, davalı Belediyeye ait motorlu aracın neden olduğu zararların tazmini için açılan davanın, idare hukuku kurallarına göre idari yargı yerinde görülmeyip, Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümlerine göre adli yargı yerinde görülmesi ve bu nedenle de, Danıştay Başsavcılığınca yapılan başvurunun reddi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Mustafa Bumin'in Başkanlığında, Üyeler: O. Hulusi Mustafaoğlu, M. Salim Özer, Nursel Aymakoğlu, Zafer Kantarcıoğlu, Dr. Erol Alpar ve Ertuğrul Taka'nın katılımlarıyla yapılan 21.6.1999 günlü toplantısında, Raportör- Hakim İsa Yeğenoğlu'nun davanın çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan Danıştay Başsavcılığının başvurusunun reddi gerektiği yolundaki raporu ile Danıştay Başsavcısının, davanın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğuna ve bu nedenle olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, davanın görüm ve çözümünde adli yargı görevli olduğundan başvurunun reddi gerektiğine ilişkin düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mustafa Ekinci ile Danıştay Savcısı Tülin Özdemir'in yazılı düşünceler doğrultusundaki açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, Hasanoğlan Belediyesinde itfaiye eri olarak görev yapan davacının, yangın mahalline intikal eden itfaiye aracının devrilmesi nedeniyle meydana gelen trafik kazası sonucunda uğradığı zararın idarece tazminine hükmedilmesi isteminden ibarettir.
Dosya içeriğinden, Hasanoğlan Belediyesine ait itfaiye aracının, 4.11.1994 gününde yangın mahalline intikal ederken karayolu üzerinde devrildiği; araç şoförünün, hakkında açılan kamu davasında 8/8 oranında kusurlu bulunduğu; aynı araçta itfaiye eri olarak görevli bulunan davacının, hayati tehlikeye maruz kalacak şekilde yaralandığı ve bu nedenle, vücut gücünü %100 oranında kaybederek sürekli işgörmez durumunda sakat kaldığının Adli Tıp Kurumu raporuyla belirlendiği; davacı tarafından, araç şoförü ve Belediye Başkanlığına karşı adli yargı yerine açılan kısmi tazminat davasında yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda, uğranılan zararın 32,058,485,905.- TL. olduğunun saptanması üzerine, fazlaya ilişkin bulunan 27,058,485,905.- TL. maddi zararının idarece tazmin edilmesi istemiyle uyuşmazlık konusu ek davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Kamu görevlisinin, bulunduğu kamu aracının görev yerine intikali sırasında karayolu üzerinde devrilmesi sonucu sakatlanması nedeniyle uğradığı zararın idarece tazmini istemine ilişkin bulunan davanın, idare ile personeli arasındaki idare hukuku ilişkisi nedeniyle idare hukuku ilkelerine göre çözümlenmesi gerektiği düşünülebilir ise de; tazminatın konusu olan zararı doğuran olayın bir trafik kazası olmasına göre, görevli yargı yerinin belirlenebilmesi için, konuya ilişkin özel düzenlemeler içeren 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun ilgili hükümlerinin incelenmesi gerekir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun, trafik kazalarına ilişkin yedinci kısmını izleyen hukuki sorumluluk ve sigorta hakkındaki sekizinci kısmının, "İşleten ve Araç İşleticisinin Bağlı Olduğu Teşebbüs Sahibinin Hukuki Sorumluluğu" başlıklı birinci bölümünde aynı başlıkla yer alan 85. maddesi, değişik birinci fıkrasında "Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar." ve değişik beşinci fıkrasında "İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur." hükümlerini taşımakta; bu bölümün sonunda yer alan, 90. maddesinde, "Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır." denilmekte; aynı kısmın "Özel Durumlar" başlıklı üçüncü bölümünde Devlete ve kamu kuruluşlarına ait araçların durumunu düzenleyen değişik 106. maddesinde ise, " Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır. "hükmüne yer verilmektedir.
Anılan hükümlerin incelenmesinden, 106. maddede sayılan kamu kurum ve kuruluşlarının, sahip oldukları motorlu araçların sebep olduğu zararlardan dolayı idare hukuku kurallarına değil, bu Yasada düzenlenen "işleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu" çerçevesinde Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümlerine tabi kılındığı; bu suretle 2918 sayılı Yasada, motorlu aracın işletilmesinden doğan zararların tazmini konusunda, motorlu aracın sahibinin özel ya da kamu tüzel kişisi olması bakımından bir farklılık gözetilmeyerek işaret edilen kamu kurum ve kuruluşlarının da özel hukuk tüzel kişileri gibi aynı esaslara göre sorumlu olduklarının kabul edildiği anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Yasanın anılan açık hükümleri karşısında, kamu idaresine ait motorlu aracın neden olduğu zararların tazmini istemiyle açılan davanın, işletenin hukuki sorumluluğu çerçevesinde özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Belirtilen nedenlerle, Danıştay Başsavcılığınca 2247 sayılı Yasanın 10. maddesine göre yapılan başvurunun reddi gerekmektedir.
SONUÇ : Davanın çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan Danıştay Başsavcılığının 12.3.1999 gün ve E: 1999/3 sayılı başvurusunun reddine, 21.6.1999 gününde kesin olarak oybirliği ile karar verildi. uyux