kayığın küreğindeki adam
ağırlaşmış gibi duran suyun
üzerinde
bir o denli ağır çekiyor kürekleri
ya bu sessizliği bozmak istemiyor
yada bu hali yansımış suya
küreklerden damlayan suların şapırtısı duyulacak
adamın nefesi sayılacak denli sessiz her yer
sanki tüm kuşlar göçüp
rüzgarlar unutulmuş
tüm dünyayı sarmışçasına geniş bir yeşilin
sakin ama gür bir suyun
yaşama ben can veriyorum dercesine bakan güneşin bile
kanı donmuş sanki
boğazımda bir çığlık!
hala bakıyordum
oysa
hala kimin kimi çektiği belli olmayan
kürekler elinde
suyun derinliklerine dalmışçasına hüzünlü
her şeyden ari yerinde sayıyor
kürekleri elinden almayı
hatta onu suya atmayı
zaten var olduğu şüpheli bu adamı
sonsuza dek yok etmek istiyor yüreğim
yalnız ve savunmasız mı
yoksa fırtına öncesi sessizliğimi taşıyor
neden kendine özgü değil de
her şeye şamil
kulaklarım uğuldarken gözlerim isyan etti gördüklerine
zaman ve yer kavramını alıp sandalına beni öylesine koyuverdi
( burası anti parantez)
{işte o zaman fark ettim yüzünün güzelliğini ve
o denli sıcaktı gözleri
dudakları tebessüm edecekmiş gibi
ve o ve ben ve biz
ellerimi yüzüne uzattım
her şeyin tersine sımsıcaktı yüzü
kadifemsi dokundukça dokunası gelen}
ruhumdaki isyan karmaşasını unutup
onun sükunetine kapılmış gibi
bu kapılmanın isyanını yaşadım
lanet olası küreklerden yine sular damlayıp
yine her şey aynı yerinde duruyor
oysa mütebbessim
gözlerimde ki öfke kıvılcımlarını okşuyor
tüm bedenime el sürmeden dokunuyor
ürperiyor tenim
ne yanıt verebiliyor
ne ret edebiliyorum
sonsuzlukta sona ulaşmak gibi
dalgınlığımda
öfke
öfkemde
kıvanç
sessizliğimde
çığlık
gelgitlerde
yitirilmiş ne varsa dökülüyor kucağıma
kayıp olan duygular
bir avuç suyu yüzüme serpsem
güneşe göz kırpıp
çiçeklere öpücük kondursam
ağaçlara aşk şarkıları söylesem
yeniden dirilebilir mi
canlanır mı sular
o gülümseyen sükunetle ruhum
çoktan sevişmemişler miydi
şimdi neyin karmaşasıydı yaşanan
yasak aşkların hazzında ki hüzüncesine
beni bırakıp gitmesini
bir o kadar teslimiyeti arzularken
ilk çığlığı atan ben oldum
ardından cıvıldaşan serçelerdi
telaşla çırptılar kanatlarını
ağaçların dallarında bir renk cümbüşü
sandal bomboştu gözlerimi açtığımda
kürekler kanatları kırık kuğu
suda bahar coşkusu vardı biraz bulanık
seni seviyorum diye bağırdım
sen hep giden olsan da
aramızda hüzünlü sevişmeler vardı
elveda yaşam!
