Mesajı Okuyun
Old 13-12-2007, 14:39   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. Askeri Yargıtay
Daireler Kurulu

Esas: 2005/58
Karar: 2005/54
Karar Tarihi: 09.06.2005

ÖZET: 21 Ağustos 2003 tarihinde, askerlik şubesine başvurarak sevkini yaptıran sanığın, kendisine 1 gün yol süresi verilerek 22 Ağustos 2003 günü sonuna kadar birliğine katılması gerektiği aksi takdirde askeri mahkemeye verileceği tebliğ edilmiş olmasına rağmen, bu süreyi haklı bir mazereti olmaksızın geçirip, 25 Ağustos 2003 tarihinde birliğine katılması, geç iltihak suretiyle bakaya suçunu oluşturur.

(1632 S. K. m. 63)

Daire ile askeri mahkeme arasında onaya çıkan uyuşmazlığın konusu, atılı geç iltihak suretiyle bakaya suçunun sübuta celp ermediği noktasındadır.

Daire, isnat konusu geç iltihak suretiyle bakaya suçunun tüm unsurlar itibarıyla oluştuğu sonucuna vararak, sanık hakkında esas edilen beraat hükmünü Sübut (esas) yönünden bozmuş,

Askeri mahkeme ise celp çağrı pusulasında belirtilen tarihlerden önce şevkini sağlatarak birliğine katılan sanık açısından atılı suçunu oluşmadığını ileri sürmüş ve direnmek suretiyle beraat kararı vermiştir.

21-27 Ağustos 2003 tarihleri aralında sevk işlemlerini yaptırmak üzere yerli veya yabancı askerlik şubesine müracaat etmesi gerektiğine ilişkin 8.6.2003 tarihli celp çağrı pusulasının aynı gün sanık N.K.' yu tebliğ edildiği, 21.8.2003 tarihinde askerlik şubesine başvurarak sevk evraklarını, yol ve yiyecek bedelini alan sanığın,1 günlük yol süresinin ardından 22.8.2003 günü sonuna kadar katılması gereken birliğine 25.8.2003 günü katıldığı sabit olup, esasen bu konuda Daire ile askeri mahkeme arasında herhangi bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.

Ayrıntıları Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 29.4.1977 tarih ve 1977/43-36 sayılı kararında açıklandığı üzere; Askeri Ceza Kanununun 63'üncü maddesinde "bakaya" suçunun tanımının yapılmamasından ötürü kimlerin bakaya suçunu islemiş sayılacağının 1111 sayılı Kanununun 12'nci maddesinin öngördüğü unsur ve esaslara göre belirlenmesi gerekmektedir.

1111 sayılı Askerlik Kanunun 12'nci maddesi bakayayı, "Son yoklamada bulunarak numara ile veya numarasız asker edildikleri hâlde istenildikleri sırada gelmeyenlerle veya gelip de askerlik yapacakları kıtalara gitmeksizin toplandıkları yerlerden veya yollardan savuşanlar" şeklinde tanımlamıştır. Bu tanıma göre, hem istenilen tarihte şubeye gelmeyenler hem de gelip de kıtasına sevk edildikten sonra kıtaya katılmadan savuşanlar bakaya sayılmaktadır. Her iki hâl de birbirinden bağımsız olarak bakaya suçunu oluşturmaktadır. Sevk edileceği tarihte mazeretsiz olarak şubeye gelinmemesi durumunda bakaya suçu oluştuğu gibi, istenilen günde askerlik şubesine gelen bir yükümlünün kendisine verilen yol süresi sonunda kıtasına katılmaması hâlinde de bakaya suçunun sübuta erdiği kabul edilmektedir.

Maddede belirtilen "yaşıtlarının veya aynı işleme tâbi arkadaşlarının ilk kafilesinin yollanması" ifadesi, bakaya suçunun unsurlarından bir tanesini oluşturmasına karşın, ASCK' nın 63'üncü maddesinin 1' inci fıkrasının son cümlesinde yer alan "yaşıtlarının yollanmasından itibaren" ibaresi suçun oluşması ile ilgili bir koşulu ifade etmekten ziyade suçun sübuta ermesi hâlinde uygulanacak cezanın kademesini düzenlemektedir.

Günümüzde "toplu sevk" sisteminden ayrı bir nitelik taşıyan "serbest celp ve sevk" yönteminin uygulanmasından ötürü, bu nitelikteki celp İşlemlerinde ilk kafilenin askere gönderilme tarihinin bakaya suçunun oluşup oluşmadığının belirlenmesi açısından herhangi bir önemi de bulunmamaktadır.

Bu yönüyle, (sanığa tebliğ edilen) celp çağrı pusulasında yer alan ve sevk işleminin 21-27 Ağustos 2003 tarihleri arasında yapılacağına ilişkin açıklamanın, aralarında sanığın da bulunduğu yükümlülere tanınan bir seçenek olduğu, celp çağrı pusulasında belirtilen tarihler arasındaki herhangi bir günde sevk işlemini sağlatan yükümlülerin kendilerine tanınan yol süresi sonunda tertip edildikleri birliklerine (mazeretsiz olarak) katılmamaları durumunda iltihak suretiyle bakaya suçunun oluşacağı, nitekim yükümlülerce istenildiği takdirde sevk evraklarının 21-27 Ağustos 2003 tarihinden 10 gün önce alınabileceğinin (aynı belgede) belirtilmiş olmasının da bunun somut bir kanıtı olduğu, yükümlünün sevk işleminin celp çağrı pusulasında emsallerinin sevki için belirtilen tarihlerden önce bitirilmiş olmasının da, suçun sübuta ermesi açısından herhangi bir etkisinin bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.

Bu husus, Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun uyuşmazlık konusu mesele ile benzer nitelik gösteren olaylarla ilgili incelemeler sonucunda verdiği 17.5.2001 gün ve 2001/51-51; 23.5.2002 gün ve 2002/39-42; 2'nci Dairenin 1989 gün ve 1989/166-156; 3'üncü Dairenin 3.10.1995 gün ve 1995/697-693; 4'üncü Dairenin 10.1.2001 gün ve 2001/16-6 B.K. sayılı kararlarında da kabul ve ifade edilmiştir.

Bu itibarla; 21 Ağustos 2003 tarihinde askerlik şubesine başvurmak suretiyle sevkini sağlatarak yol ve yiyecek bedeli kendisine ödenen, ayrıca 22.8.2003 tarihinde kadar sevk edildiği birliğe katılmadığı takdirde, "Askeri mahkemeye verileceği" hususunda kendisine yazılı tebligat yapılan sanığın, kabule değer nitelikte bir mazereti olmamasına karşın bu süreyi geçirerek 25.8.2003 tarihinde birliğine katıldığı ve 23.8.2003-25.8.2003 tarihleri arasında geç iltihak suretiyle bakaya suçunu işlediği sonucuna varılmıştır.

Sübuta eriş biçimi yukarıda açıklanan ve yasal unsurları itibarıyla suç teşkil ettiği belirlenen eylem hakkında mahkûmiyet yerine beraat kararı verilmesi kanuna aykırı görüldüğünden, beraata ilişkin direnme hükmünün sübut (esas) yönünden bozulmasına karar verilmiştir.
(¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
*************************************