|
Mesleki Sorumluluk Sigortası Nedir?
1-Mesleki sorumluluk sigortası nedir?
Mesleklerin, mesleki uygulamaları sırasında oluşacak hatalar nedeniyle, tazminat ödemeleri gerektiğinde kullanılmak üzere sigorta şirketleri tarafından sigortalanmalarıdır.
Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan kanun tasarısında ise “sorumluluk” kısmı Madde 1’de şöyle tanımlanmaktadır.
Madde:1-Bu Kanunun amacı, sağlık personelinin koruyucu, teşhis, tedavi ve rehabilite edici standart tıbbi uygulamayı yapmaması, mesleki bilgi ve beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zararlar ile ilgili sorumluluğa ilişkin usul ve esaslar ile bu zararları önleyici ve sağlık hizmetlerini geliştirici mekanizmaları düzenlemektir.
“Sigorta” kısmı ise Madde 32, 33 ve 34’de; “tam sağlık çalışanları yasanın çıktığı tarihten itibaren zorunlu olarak sigortalanacaklardır” şeklinde belirtilmektedir. Ülkemizde hekimlerin hukuki sorumluluğunu belirleyen yasalar şöyle sayılabilir:1982 Anayasası, 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun, 1519 Sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu, 2219 Sayılı Hususi Hastaneler, 6119 Sayılı Adli Tıp, 3153 Sayılı Radyoloji, Radyum ve Elektrikli Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanun, 6023 Sayılı Türk Tabipleri Birliği yasası, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü, Hasta Hakları Yönetmeliği, Klinik Araştırmalar vb.
Görüldüğü gibi sorumlulukları ve yapılmadığında yapılacakları belirleyen sayılamayacak kadar çok yasa vardır ve bu nedenle yeni bir yasa gerekliliği yoktur.
2-Mesleki sorumluluk sigortası ile ilgili başka ülke örnekleri var mı?
Evet; en çarpıcı örnek ABD olmak üzere, bazı ülkelerde vardır.
3-Hekimler için mesleki sorumluluk sigortası neden gereklidir?
Hekimlerin mesleki uygulamaları sırasında oluşacak tıbbi hataların olmaması ve en aza indirgenmesinde mesleki sorumluluk sigortasının hiçbir yararı olmadığı başka ülkelerdeki deneyimlerle kanıtlanmıştır.
4-Türkiye’de hastaların haklarını aramaları olanaklı mıdır?
Türkiye’de hastaların haklarını aramaları için yasalarda bir engel yoktur. Hastalar ve hasta yakınları sağlık hizmeti almakla ilgili her türlü yakınmaları için doğrudan mahkemelere başvurur ya da tabip odalarına şikayet dilekçesi verebilirler. Başvurular, ölümle sonuçlanan bir tıbbi konuda ise, dava ceza mahkemelerinde yürür ve bilirkişi görüşü Yüksek Sağlık Şurası ve Adli Tıp Kurumundan alınır. Tazminat davalarında da, bilirkişi görüşü alınarak hukuk sistemi içinde mahkemeler karar vermektedirler. Tabip Odaları Onur kurulları ve Yüksek Onur Kurulunda da benzer bir süreç vardır. Yüksek Sağlık Şurası 1931-1999 yılları arasında 206 kez toplanarak 10.000’e yakın dosya için görüş vermiştir. Bu yılda ortalama 170 dosya demektir.
Türk Tabipleri Birliği Yüksek Onur Kurulu’nda ise 1986-2002 yılları arasında 704 dosya görüşülmüştür. Ayrıca 1990-2000 yılları arasında Adli Tıp Kurumu’na hekim hatası iddiasıyla 636 dava dosyası gelmiştir.
YSŞ dosyalarında da büyük çoğunluğunun tıp doktorları için yapılan başvurular olduğu göz önüne alındığında bu sayılar her 30 hekimden birinin yasal şikayete uğradığını göstermektedir(Bu oran, şikayetlerin bazı toplumsal mekanizmalar ve meslekler tarafından kışkırtıldığı ABD’de yaklaşık 12’de bir olup, diğer ülkeler Türkiye ile benzerlikler göstermektedir). Görüldüğü gibi hastalar zaten haklarını arayabilmektedirler. Yasa bu anlamda bir yenilik getirmemektedir.
Önerilen taslakta “uzlaşma” konusunun bir yenilik olarak sunulduğu görülmektedir. Yasalarımızda zaten var olan bu uygulama Aralık 2001’de yasalaşan Avukatlık Kanunu’nda ayrıntılandırılmıştır. “Bu yöntemle mahkemelerin yükü azaltılacak” denmektedir. Herhalde sağlık çalışanlarını “sigortalayarak” mahkeme yükünü azaltmak Sağlık Bakanlığı’nın görevi değildir.
5-Mesleki sorumluluk sigortası uygulamasını getirecek tıbbi hizmetlerin kötü uygulamasından doğan sorumluluk kanun tasarısı taslağının ana başlıkları nedir?
Bu kanun; “sağlık personelinin verdiği hizmetler (koruyucu, teşhis, tedavi, rehabilite edici) sırasında standart uygulamayı yapmaması, mesleki bilgi/beceri eksikliği ya da tedavi vermemesi ile oluşan zararlarla ilgili sorumluluğa ilişkin usul ve esasları belirlemektedir”. (Madde:1).
Kanun taslağının tanımlar dışındaki ilk 14 maddesi; hasta haklarına saygı, ötenazi, terminal safhadaki hasta, tıbbi kayıtlar, sırlar vb. gibi çeşitli yasalar içinde zaten yeralmış olan konuları açıklamakta; 14-23. maddelere sağlık personeli/hasta ilişkisi, bilgilendirme, vekil hekim, reçete ve rapor düzenleme, hizmet bedelinin ödenmesi gibi konuları içermekte, yasa her ne kadar tüm sağlık çalışanlarını kapsıyor dense de bu maddeler hekimleri en çok ilgilendiriyor izlenimi vermektedir.
Taslağın 5. Bölümü; Bakanlık bünyesinde kurulacak bir Tıbbi Kötü Uygulama İzleme ve Uzlaştırma Üst Kurulu ve illerde benzer addaki yerel kurullardan sözetmektedir. Bu kurulların oluşumu şöyledir:bir bürokrat (müsteşar ya da yardımcısı) başkanlığında üç diğer bürokrat, (Sağlık Bakanlığı Genel Müdürleri) Bakan tarafından seçilen bir (bu üye meslek kuruluşlarını temsilen Bakan tarafından seçilecektir) ile yine Bakan tarafından seçilen tıbbi kötü uygulama konusundaki bilgi ve çalışmaları ile ülke çapında temayüz etmiş (!) bir üye olmak üzere toplam altı üye. Bu kurullar “müracaatları incelemek, kusur oranı belirlemek, mümkünse uzlaştırmak, eğitim, yayın yapmak, sigorta poliçesini Bakan’a sunmak” üzere ayda iki kere toplanır. Kararlarını çoğunluk esasıyla alır ve eşit oy durumunda Başkan’ın olduğu taraf çoğunluk sayılır.
30. Madde; “tıbbi kötü uygulama sebebiyle tazminat talepli müracaatların zararın öğrenilmesinden itibaren bir yıl, her halde fiilin işlenme tarihinden itibaren on yıl içinde yapılır” ve müracaatlar “tıbbi kötü uygulamayı öğrenen ilgili” tarafından, “yanlış uygulama, yapılma zamanı, eğer biliniyorsa yapan sağlık personeli yazılı olarak sağlık kurum veya kuruluşuna veya Bakanlığa bildirilir” denmektedir.
Müracaat aynı zamanda suç içeriyorsa, “keyfiyet geciktirilmeksizin Cumhuriyet Başsavcılığına” bildirilecektir. Daha sonra dosyalar bilirkişiye gönderilecek, 15 günlük süre sonunda bilirkişiler incelenen dosyaları Tıbbi Kötü Uygulama İzlem ve Uzlaştırma Kurullarına yollayacaklardır. Kurul kusur oranını belirleyecek, verilen karar kusuru olan sağlık personeline, sağlık kurumuna ve sigortasına bildirecek, sağlık çalışanı ve sigortasının temsilcisi 15 gün içerisinde “uzlaşma” toplantısına davet edilecektir. Uzlaşma olursa; üzerinde uzlaşılan tazminat onbeş gün içerisinde zarar görene ödencek; “Zarar oluşmamıştır” kararı alındığında zarara uğradığını iddia edenin hakları saklı kalacaktır.
Yasa taslağının canalıcı maddeleri sigorta yaptırma zorunluluğudur. Bu maddelere göre (32, 33, 34), “sağlık personeli ve özel hukuk kişilerine ait sağlık kurum ve kuruluşları, tıbbi kötü uygulama nedeni ile verebilecekleri zararı karşılamak üzere zorunlu mesleki mali sorumluluk sigortası” yaptıracaklardır. Sigortalının gözetim ve yönetimindeki tüm sağlık çalışanlarının yaratacağı zararlar da sigorta teminatı içinde yeralacaktır. Sigorta asgari teminat çerçevesi ve şartlarını Bakanlık tesbit eder. (Yani parayı sağlık çalışanı ödeyecek, kapsamı Bakanlık belirleyecektir). Ayrıca Bakanlık ihaleye çıkıp uygun sigorta kuruluşunu belirleyecektir (parayı ödeyen sağlık çalışanı adına).
6-Mesleki Sorumluluk Yasa Taslağında hekimin sürekli eğitimi konusu nasıl yer almaktadır?
Yasa taslağında hekim ve tüm sağlık çalışanlarının sürekli eğitimi zorunlu hale getirilmektedir(Bölüm:4). Kredilendirmenin beşer yıllık dönemlerde yapılması, akredite edilmeyen sağlık personeline akreditasyon puanını tamamlamak için iki ay süre verileceği ve bu süre sonunda da akredite edilmeyen sağlık personelinin mesleğini icra edemeyeceği yasaya konmuştur. Akredite edilmeyen sağlık çalışanının bu sürede; ilk üç ay süresince her ay brüt maaşının %30’unun, ilerleyen aylarda da %50’sinin kesileceği, döner sermaye de verilmeyeceği ayrıca belirtilmektedir.
“Kredilendirme Bakanlıkça yapılacaktır. Ancak “gerek görüldüğünde değerlendirme ve kredilendirme ilgili meslek kuruluşlarına yaptırılabilir”. Bunları ilgili hiçbir kuruluş, kişi vb.’ye danışmadan yazanların herhalde bir bildikleri vardır. Bizim bildiklerimiz şunu göstermektedir:Avusturya’da sürekli tıp eğitimi sistemi gönüllüdür, tabip birliği tarafından belirlenir(ulusal otorite tabip birliğidir).
Belçika sürekli tıp eğitimi:meslek tarafından (üniversite ve bilimsel örgütlerin katkısıyla) denetlenir; sigortalar tarafından ödenir. Tamamen gönüllüdür. Bazı ödüllendirmeler yapılarak, sürdürülmesi sağlanır. Yeniden sertifikalandırma yoktur.
Danimarka:Gönüllüdür, bilimsel derneklerin katkısıyla Danimarka Tabipler Birliği tarafından yürütülmektedir.
Finlandiya:Gönüllüdür. Hekimleri kamuda çalışmaya özendirecek biçimde örgütlenmiştir. Her hekimin, zorunluluk olmasa da senede 2 hafta sürekli tıp eğitimi etkinliğine katılması önerilmektedir.
Almanya:Tabip Birliği işbirliği ile yürütülmekte, mali bazı haklar sağlaması nedeniyle dolaylı zorunluluk olmaktadır.
Yunanistan:Merkezi bir koordinasyon yoktur.
İzlanda ve Lüksemburg:Sistem meslek tarafından kontrol edilmektedir.
İrlanda:Yeni yasa hazırlanmaktadır. Hekimlerin sürekli tıp eğitimi etkinliklerine katılıp katılmadıkları tesbit edilecektir.
İtalya:Sağlık Bakanlığı karmaşık bir sistem getirmiştir ve hızla uygulamaya geçmiştir.
İtalya Tabip Birliği destek vereceğini ancak uygulamanın olağanüstü zor olduğunu belirtmektedir.
Hollanda:Hollanda Tabip Birliği, hükümet ile sürekli tıp eğitiminin finansmanı için ekstra fon talep edecek tartışmaları yürütmektedir. Uzmanlık Dernekleri Komitesi yeniden sertifikalandırma sistemi uygulamaktadır.
Norveç:Pratisyen hekimler için yapılan mesleki eğitim dışında gönüllüdür. Yasal düzenleme vardır ancak tamamen meslek tarafından yürütülmektedir.
Hırvatistan:Hükümet sağlık reformu sürecinde sürekli tıp eğitimi zorunlu hale getirmiştir. 10.000 hekim vardır ve yılda 400 toplantı yapılma gereği vardır. Oysaki 2001’de yalnızca 160 toplantı yapılmıştır.
Dışarıdaki durum budur; Türkiye’de hekimler kendi kaynaklarıyla gelişimlerini sağlamaktadırlar, yılda binlerce eğitim etkinliği ile binlerce hekim mesleki eğitim almaktadır. Hizmetiçi eğitimler sürmektedir.
Sürekli tıp eğitimi zorunlu olacak diyen yasa hazırlayıcıları hekimlerin bu bilgilenme isteklerini hep görmezden gelmiş, bırakın ödüllendirmeyi yılda beş gün eğitim etkinliğine yıllık izinden sayılmadan katılabilme kuralını bile iptal etmiş, yasayı hazırlarken ülkedeki deneyimi paylaşma gereği bile duymamışlardır. Bu sistemler altyapı olanakları, haklı gerekçeler ve hekimlerin onayı olmadan getirilemez, getirilse de ne yazık ki hekimler için ek bir yük/umutsuzluk kaynağı olmaktan öteye gidemezler.
7-Mesleki Sorumluluk Yasa Tasarısı kapsamındaki meslekler hangileridir?
Tıbbi Hizmetlerin Kötü Uygulanmasından Doğan Sorumluluk Kanunu Tasarısı kapsamındaki meslekler ve yerler şöyle tanımlanmaktadır:
“bu kanun, kamuya ve özel hukuk gerçek veya tüzel kişilere ait ve her ne ad altında olursa olsun, hastalıktan korunma, tıbbi teşhis, tedavi ve müdahale ile bu maksatlara yönelik yardımcı faaliyetlerde bulunulan yerlerde fiili olarak çalışan hekim, diş hekimi, biyolog, eczacı, psikolog, veteriner hekim, fizyoterapist, diyetisyen, sağlık memuru, laboratuar teknisyeni, röntgen teknisyeni, diş teknisyeni, hemşire, ebe, çocuk gelişimcisi, protezci, optisyen ve diğer sağlık personelinin tıbbi amaçlı müdahale ve uygulamaları ile bu işlemlerden doğabilecek hukuki ve cezai sorumluluğu kapsar.”
Anılan sağlık çalışanları “Kanunun yayımlandığı tarihte çalışmakta olan ve kanun kapsamına giren sağlık personeli ile sağlık kurum ve kuruluşları, altı ay içerisinde sigorta yaptırmak zorundadırlar” (Geçici Madde:1.)Görüldüğü gibi yasa sağlık alanında tüm çalışanları kapsamaktadır ve sigorta zorunludur.
8-Bu yasa taslağı bilimsel çalışma ve gelişmeyi nasıl etkileyecektir?
9-Bu yasa taslağı hasta haklarını nasıl etkileyecektir?
Bu yasa taslağı hastaların da haklarını olumsuz etkileyecektir. Görüntüde hastaları olumlu etkileyecek izlenimi verilmektedir. Bir kere Yasada hastaların doğrudan başvuru olasılığı yoktur. Yasa taslağı kanunlaştığında; sigorta primlerini ve olası tazminatları yükseltmemek için hekimler; defansif (korumacı) tıp uygulaması yapabilecek; bunun sonucunda riskli vakalara müdahalede tereddütler olacak ve gereksiz tetkik oranı artacaktır.
ABD’lerinde yıllardır süren bu konudaki suistimal (hastaların doktorlar aleyhine dava açmaları yönünde kışkırtılması ile yaratılan) hekimleri meslek dışına itmiş, böylece hastaların hizmete ulaşmasının engellenmesi, hasta hizmet niteliğinin düşüp, sağlık hizmetlerinin son derece pahalanması ile sonuçlanmıştır. Korumacı tıbbın yılda sağlık sistemine ek 50 milyar dolar ekonomik yük getirdiği, eğer uygulamada bir reform yapılırsa yani bu yasa kaldırılır ya da iyileştirilirse sağlık sisteminin 800 milyon dolar tasarruf sağlayacağı belirtilmektedir.
10-Bu yasa taslağı hekim haklarını nasıl etkileyecektir?
-Bu yasa; tüm sağlık çalışanlarını kapsıyor dense de temel olarak hekimi etkileyecektir. Örnek alınan ABD’lerinde de en çok hekimler, hekimliğin bazı dalları (cerrahi, acil, kadın-doğum gibi) daha yüksek sigorta primi ödemekte uzlaşı ya da tazminatları da fahiş olabilmektedir. ABD’lerinde hekimler; bu hafta (Nisan 2002) tazminat tavanını sınırlayan (en azından tıbbi olmayan bölümünüki bu aşamada yapabilecekleri sadece bu olmaktadır ) bir yasanın geçmesi için mücadele etmektedirler.
ABD sistemine öykünerek getirilen bu yasa ülkemizde de; zaten her yönüyle mutsuz edilmiş hekimlerin yükselen sigorta primlerini ödeyememeleri, bu nedenle bazı meslek uygulamalarını yapmamaları, erken emekli olmaları, acil hizmet sunmamaları, risklerini azaltabilmek için korumacı tıp uygulamaları ile sonuçlanacaktır. Bugün ABD’lerinde hekimler yüksek sigorta primleri, yüksek tazminatlar düşük gelir nedeniyle nerdeyse hekimliği bırakmaktadırlar. Mesleki sigorta primleri şu anda en yüksek düzeydedir. 2001 yılında genel olarak %15 oranında artan sigorta primleri, bazı hekimlik dallarında %50 oranında artmıştır. Tazminat miktarları da bir yılda %7 oranında artış göstermektedir ve bir önceki yıla oranla %40 fazladır. Bu arada andlaşma ile sonuçlanan dosya sayısı giderek azalmaktadır. Ödenen tazminat miktarları 1 milyon dolardan yüksek olan dosya sayısı oranları %50’lerdedir. Bazı illerde (New York, Florida gibi) ve bazı branşlardaki hekimler (kadın doğum, cerrahi) yaptırmaları zorunlu olan 1 milyon dolarlık sigorta için yılda 100.000 dolar (hatta 200.000 dolar) sigorta primi ödemektedirler.
Burada telaffuz edilen rakamlar gibi olmasa da bir süre sonra Türkiye’de de benzer bir tablo ile karşılaşılabilinir. Zaten geçim sıkıntısı çeken hekimler bir de ne topluma ne de sağlık alanına hiçbir katkısı olamayacak bir gerekçe ile ek mali külfet altına girmek durumunda kalacaklardır.
11-Bu yasa gündeme geldiğinde kimler kazanacaktır?
Bu yasa gündeme geldiğinde kazanacaklar kürsüsüne; başlangıçta sigorta şirketleri, uzun vadede de bu konuda uzmanlaşmış avukatlar çıkacaktır, sadece ve sadece onlar. Başlangıçta sigorta şirketleri; bu işin kendilerince olumlu yanlarını görerek destekledikleri bu yasanın (yarım milyon sağlık çalışanını değişik primlerle sigortalamak cazip gelebilir) uygulamaları ilerledikçe ve tazminatlar giderek arttıkça (uzlaşılan ve uzlaşılamayan durumlarda da) belki de mağdurlarından olacaklar, primleri de artırsalar zarar etmeyi engellemeyecekler. Bugün yasanın uygulandığı ülkelerde; beklenildiği kadar karlı olmadığını düşünen sigorta şirketleri artık hekimleri sigortalamıyor ve hatta önemli bazı sigorta şirketleri bu alandan çekiliyorlar.
Kazananlar kürsüsünün sahibi ise birkaç varlıklı avukat olacak. “Önce dava et sonra soru sor” mantığıyla zorlanarak açılan davalar, sigorta için ödenen primlerin %57’sinin avukat ücretine gidiyor olması, tazminata gerek yok denen davaların savunmasının bile 60-70.000 ABD dolarına malolması aslında kazananı açıklıyor gibi.
Hekimin, hastanın, sağlık çalışanlarının, sağlık sisteminin kaybettiği bu öneride, Türkiye’de öneri sahipleri “kazanacaklarını” düşünüyorlarsa onlar da yanılıyorlar. Hekim düşmanlığını; onları istekleri dışında prim ödemeye hem de sigorta ile andlaşmayı kendileri yapmayı düşünenler; bürokratlardan oluşmuş kurullarda hekim hatalarını/kusur oranlarını belirleyecek olanlar da kaybedeceklerdir. Türkiye’de sağlık altyapısını iyileştirmeden ve hatta daha da karmaşıklaştırarak altüst edenler, o altüst ortamda hizmet sunanlara getirdikleri ek yükleri meslektaşlarına açıklamak durumunda olacaklardır.
12-“Bu yasanın seçeneği var mı?” sorusunu kimler sordurtmaktadır?
“Bu yasa değilse sizin öneriniz nedir?” sorusunu soranlar, anlamı olmayan yasa taslaklarına seçenek sunmak durumunda olunmadığını düşünmelidirler. Hastalarımız tıbbi kusur/etik kusur şüphesinde başvuru mekanizmalarına sahiptirler ve bu haklarını kullanmaktadırlar. Yasal süreçlerin hantal ve yavaş ilerlemesinin sorumlusu sağlık çalışanı olamaz. Tıbbi hizmetlerin kötü uygulanmasının temel nedenlerinden olan sağlık hizmet sunumunun (finans altyapısı, fiziki altyapı, politik kararlar, yönetim, sağlık çalışanının eğitimi gibi) tüm başlıklarındaki olumsuzlukların giderilmesi ve sağlık sisteminin temelinin “güvene” dayandırılması esas ve herkesin sorumluluğudur ve öncelikle bu yapılmalıdır. Seçenek budur. Bu konu sağlık çalışanları kadar hastaları ve aslında tüm toplumu ilgilendirmektedir.
13-Bu yasa Türkiye sağlık sektörünün hangi sorununu çözecektir?
Taslağın yasalaşması ile Türkiye sağlık sektörünün hangi sorunu çözülecektir?
Finans sorunu mu? Yanıt hayır, çünkü bilakis toplam harcamalar artacak, sağlık çalışanlarının sigortalanarak yaratacakları kaynak da başka sektörlere kayacaktır.
Altyapı sorunu mu? Yanıt hayır, çünkü kaynak azalması ve harcama artması zaten giderek azalmakta olan sağlığa (hem özel hem kamuda) yatırım harcamalarını azaltacaktır.
Yönetim sorunu mu çözülmüş olacak?Yanıt yine hayır. Ancak bu yasa taslağını hazırlayanlar ve hekimlere kendilerinin ödediği primler için bile kendi sigorta kuruluşunu bulma özgürlüğünü (!) vermeyenler kendilerini “yönetiyor” sanacaklar...
Örnekleri uzatmak mümkünse de kısaca şunu söylemek daha doğrudur:bu tür yasaların sağlık sektöründe hiçbir sorunu çözmediği gibi sorunları artırdığı dünya deneyimleriyle gösterilmiştir.
Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü çağrısıyla kurulmuş olan “Mesleki Sorumluluk Sigortaları İhtisas Komitesi”nde Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi de bir üye ile temsil edilmektedir.
2004 Eylül ayında başlayan toplantılarda öncelikle dört meslek grubunu ilgilendiren Mesleki Sorumluluk Sigortalarının Genel Şartları belirlenmeye çalışılmış olup, ekteki muhalefet şerhimizde de tanımladığımız görüşlerimiz doğrultusunda 25.11.2005 tarihinde Genel Şartlar tamamlanmıştır. Bazı değişikliler sonrasında bakanlık makamınca onaylanan ve yakın bir zamanda Resmi Gazetede yayımlanacak olan Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ekte sunulmuştur.
Genel Şartlara ilişkin görüşmeler sırasında yaptığımız girişimler sonucu, alanımızın özgünlüğü de göz önünde bulundurularak “ Bu genel şartların eki niteliğindeki klozlar genel şartlara göre özel düzenlemeler içerebilir.” hükmü konulmuştur. Bu hüküm sayesinde Genel Şartlarda yaşam pratiğimizle bağdaşmayan ve sigortalanma amacımızı karşılamayan maddelerin düzeltilme olanağı elde edilmişti.
Ocak 2006 sonunda, Mesleki Sorumluluk Sigortaları İhtisas Komitesi tarafından Hazine Müsteşarlığına sunulan “Hekim Mesleki Sorumluluk Sigortası Ek Şartları Taslağı” nihai metni ektedir. Yine bakanlık makamınca değerlendirilerek yayınlanacaktır. Taleplerimizin tamamını kabul ettirme şansımızın olamadığı toplantılarda, sigortacılık sektörünün kabul edilemez ısrarlı ve “ reasürans şirketlerine bunları kabul ettirmemiz olanaksız” tanımlamalarına karşın yine muhalefet şerhlerimizle birlikte birçok değişiklik kabul ettirilmiştir. Komiteden çıkan taslak hakkında Sigortacılık Genel Müdürlüğü ile Sağlık Bakanlığının hekimlere zorunlu sigortayı içeren yasa tasarısı nedeniyle ikili görüşmelerimiz devam etmektedir.
TABİP ODASI BAŞKANLIĞI’NA
İlgi: 19/10/2005 tarih ve 1433/2005 sayılı genelgemiz
Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü çağrısıyla kurulmuş olan “Mesleki Sorumluluk Sigortaları İhtisas Komitesi”nde Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi de bir üye ile temsil edilmektedir.
2004 Eylül ayında başlayan toplantılarda öncelikle Mesleki Sorumluluk Sigortalarının Genel Şartları belirlenmeye çalışılmış olup, muhalefet şerhimizde de tanımladığımız görüşlerimiz doğrultusunda 25-11-2005 tarihinde Genel Şartlar tamamlanmıştır.
Bundan sonraki süreçte alanımıza ilişkin özel şartların tanımlanacağı “Sağlık Klozu” belirlenecektir. Genel Şartlara ilişkin görüşmeler sırasında yaptığımız girişimler sonucu, alanımızın özgünlüğü de göz önünde bulundurularak “ Bu genel şartların eki niteliğindeki klozlar genel şartlara göre özel düzenlemeler içerebilir.” hükmü konulmuştur. Bu hüküm nedeniyle Genel Şartlarda yaşam pratiğimizle bağdaşmayan ve sigortalanma amacımızı karşılamayan maddelerin düzeltilerek, düzenlenebilmesi olanağı bulunmaktadır.
Sağlık Klozu Alt Komite toplantısı Aralık ayının ikinci haftasında yapılacaktır. Bu nedenle sigorta sektörü tarafından hazırlanmış henüz ham olduğu söylenen taslak da göz önünde bulundurularak görüşlerinizin en geç 9 Aralık 2005 tarihine kadar Birliğimize göndermenizi rica ederiz
Saygılarımızla,
TTB Merkez Konseyi Adına
Dr.Orhan Odabaşı
Genel Sekreter
|