|
Avukatın meslekdaşı hakkında açtığı davayı baroya bildirim yükümlülüğü-dava kavramı
TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ DİSİPLİN KURULU KARARI
T. 24.12.2005
E. 2005/345
K. 2005/439
* Avukata karşı delil tespiti, dava kavramının geniş yorumlanması, baroya bildirme yükümlülüğü, meslek itibarını koruma olgusu
* Yargılama ile ilgisi olmayan mahkeme nezdinde meslektaşı küçük düşürücü sözler sarfetmek
(TBB Meslek Kuralları. m. 27/2, m.5, m.26, m.27)
İtirazın süresinde yapıldığı anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü;
Şikayetli Avukat B hakkında Kadıköy 3.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2003/ D.İş sayılı dosyası ile Şikayetli aleyhine yaptığı delil tespitini T.B.B. Meslek Kurallarının 27/2 maddesi uyarınca Baroya bildirmediği, Şikayetli Avukat M.’nin de Kadıköy Sulh Hukuk mahkemesine verdiği cevap dilekçesinde savunma sınırlarını aşmış olduğu” iddiasıyla açılan disiplin kovuşturması sonucunda Baro Disiplin kurulunca Şikayetli Avukat M’nin eylemi sabit görülmeyerek “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına”, diğer şikayetli Avukat B’nin eylemi sabit görülerek uyarma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Şikayetli Avukat B, avukatların bir başka avukata karşı açacağı davaların bildirim yükümlülüğü kapsamında olduğunu, delil tespiti, ihtiyati tedbir gibi işlemlerin maddi vakıanın tespitine yönelik olması sebebiyle dava niteliğinde olmadığını, maddenin geniş yorumlanarak delil tespitlerinde de kıyaslama yolu ile disiplin cezası tayin edilemeyeceğini bildirmiş suçsuz olduğunu savunmuştur.
Avukat, T.B.B. Meslek Kurallarının 27/2.maddesi uyarınca “bir başka avukata karşı asil ya da vekil sıfatı ile takip edeceği davayı kendi barosuna yazı ile bildirmek” yükümlülüğündedir.
Avukatlık Yasasının 95/1.maddesi ile Baro Yönetim Kurulu “Avukatlık onurunun ve meslek düzenin korunmasını, mesleğin adalet amaçlarına uygun olarak, bağlılık ve onurla yapılmasını sağlamakla” genel, 97/6.madde ile Baro Başkanı, “Meslek onuru ve bağımsızlığı ile ilgili işlerde kanunlar ve meslek kurallarının gereğini her türlü organlara karşı savunmak ve bu konuda doğrudan doğruya ve dolayısıyla kendisini göreve zorlayan hususları yapmakla” özel olarak görevlendirilmiştir.
Maddenin amacı, avukatla avukat ve/veya avukat ile iş sahibi arasında çıkan uyuşmazlığın baro öncülüğünde sulh yolu ile çözümlenmesi için; baronun uyuşmazlıkla ilgili bilgi edinmesini sağlamak olduğu gibi, aleyhine dava açılan avukatın davaya konu eylem veya işleminin baroca değerlendirilip, gerekirse re’sen disiplin soruşturması açılmasını sağlanmasıdır.
Görüldüğü üzere bildirimin amacı izin veya avukatı kontrol olmayıp, Avukatlık onuru ve meslek düzeninin korunmasında Baro organlarını daha aktif hale getirerek, mesleki dayanışmaya zarar verecek uyuşmazlıkları gerekirse sulhen çözümlemek, avukatlık mesleğine olan saygı ve güvene uygun biçimde davranılmasını sağlamakla sorumlu kılmaktır.
11 Ağustos 1341 (1925) tarihinde yürürlüğe giren, İstanbul Barosu Dahili Nizamnamesinin 32.maddesinde, “Avukatlar gerek asaleten ve gerek vekaleten birbirleri aleyhine dava açacaklarında, en aşağı bir hafta evvel İnzibat meclisine yazı ile malumat vermeye mecburdurlar” hükmü mevcut olup,
14 Temmuz 1938 tarihinde yürürlüğe giren 3499 sayılı Avukatlık Yasasının 78/F maddesinde Baro Başkanı, “Baro azası veya avukatla müvekkil arasında tahaddüs eden ihtilafları idare meclisine intikale mahal vermeden dostane bir surette halline çalışmak” la görevlendirilmiştir. Baro başkanına verilen bu görevin önemi, “Baro başkanının Baro üyesi ile bir avukat ve müvekkil arasında çıkmış olan ihtilafların yönetim kuruluna intikaline gerek kalmadan dostane bir surette çözmeye çalışması üzerinde durulması gereken önemli bir husustur. Bu suretle Baro başkanının gerek avukatlar arasında yanlış anlayış ve görüş farkları ve yahut hissi bazı sebeplerle ihtilaf görüntüsü arz eden hususlarda işin ortaya çıkmasına meydan vermeden halletmek suretiyle bir uzlaştırıcı rolü yapacağına göre, böyle bir yetkinin başkana verilmesinin meslek menfaati bakımından büyük fayda temin edeceği açıktır.” (Adliye encümeni mazbatası sahife 24) sözleri ile belirtilmiş olup öğretide bu göre, “şikayetlerin tetkikinde babalık rolü“ olarak tanımlanmıştır.
Uluslar arası uygulama da bu yönde olup; Paris Barosu İç Yönetmeliğinin 43.maddesinde, “hiçbir avukat, evvelden baro başkanına haber vermeden yargıç, avukat, savcı veya diğer adalet yardımcısı hakkında, şikayet dilekçesi veremez”, Vod Kantonu Meslek Kurallarının 17.maddesinde, “Meslektaşlar arasında ihtilaflar mümkün olduğu kadar dostça çözümlenir. Bu maksatla her iki avukat tecrübeli meslektaşlarının, Baro Başkanının ve Yönetim Kurulunun mütalaasını alır” denilmektedir.
Bu da göstermektedir ki; tarihsel geçmişi de olan madde ile öngörülen, “takipten önce “yapılması gereken bildirimle, avukatlar arasındaki dayanışmayı temin eden etik değerlerinözenle korunması, meslektaşlarla ilgili sorunların mümkün olduğu kadar Baro bünyesinde dostça çözümlenmesi, meslek itibarının zarar görmemesi amaçlanmıştır.
T.B.B. Meslek Kuralları 4.madde gereği, “Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır. Avukat özel yaşantısında da buna özen göstermekle yükümlüdür”. Meslek itibarı “meslek vakarı” anlamındadır. Meslek itibarı “ticari itibar” değildir. Bazı mesleklerin varlığı belli bir “vakar”ın varlına bağlıdır. Meslek vakarı “ortak manevi mamelek”dir. Bu nedenle “dava” kavramının dar yorumu sonucu, ceza kovuşturması başlatılması amacıyla yapılan şikayet, delil tespiti, ihtiyati tedbir, icra takibi gibi vs. işlemlerin madde kapsamı dışında tutulması olanaksızdır. Çünkü, sonuçta zarar görecek olan, meslek itibarıdır.
Diğer şikayetli Avukat M hakkında cevap dilekçesinde kullandığı sözlerden dolayı savunma sınırları kapsamında olduğundan bahisle Baro Disiplin Kurulunca disiplin cezası tayinine yer olmadığını karar verilmiş ise de; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 02.05.1975 gün ve E.1974/1160, K.1975/6782 sayılı kararında, “… Avukat, müvekkillerinin çıkarlarını hasmının zararlarını gözetmeden, sert bir biçimde savunmak zorundadır. Çünkü meslek ödevi bunu gerektirir. Ancak, karşı avukatın temsil ettiği tarafın çıkarlarını korumasının gerektirdiği ölçüyü ve objektif tartışma sınırını aşan, yersiz ve icapsız olarak karşı tarafın kişiliğini hedef tutan, O’nu küçük düşürmeye ve dürüst olmayan bir kişi olarak göstermeye yönelik saldırılar hukuka aykırıdır ve avukatın sorumluluğunu gerektirir. Başka deyişle karşı tarafın kişisel ilişkilerini rencide edebilecek savunması, davanın amacı haklı gösterdiği, savunma gerçekten esasa yararlı ve etkili olduğu, hatta zaruri bulunduğu taktirde hukuka aykırılıktan söz edilmesi olanaksızdır…” görüşü bildirilmiştir.
Şikayetli Avukat M’nin Kadıköy 3.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2003/.. D.İş dosyasına sunduğu 04.08.2003 tarihli dilekçede kullandığı “… Öte yandan, delil tespitini isteyen şahsın (N.’nin) vekili olarak mahkemeye müracaat eden Avukat B ise, söz konusu apartmana bundan bir ay evvel yönetici olmak için teşebbüste bulunmuş, kat malikleri kurulunca ücret mukabili apartmana yönetici olarak tayin edilmiş, durumu İstanbul Barosuna tarafımdan bildirilince, apar topar apartman yöneticiliğinden istifa mecburiyetinde kalmıştır. Şimdi de, malumu ilan kabilinden bir hususu, kanunsuz bir durum varmış gibi sunma gayretine girmiştir…”, “… Tespit isteyen şahıs (N.) ve vekili benim yaz tatili için evimde olmadığım zamanı bildiklerinden, kasıtlı olarak evde bulunmadığım bir zamanda delil tespitine tevessül ederek malumu ilan etmeye çalışmışlardır…”, sözleri ile doğrudan hasım meslektaşın hedef alındığı, hakkın ortaya çıkarılmasına yararlı etkili ve hatta zaruri, yargılamanın hukuksal yönü ile ilgili hukuki açıklama ve uyuşmazlıkla bağlantılı olmadığı, meslektaşı mahkeme nezdinde küçük düşürme amacıyla kullanıldığı açıktır.
Bu nedenlerle kullanılan sözler, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları madde 5, “Avukat yazarken de, konuşurken de düşüncelerini olgun ve objektif biçimde açıklamalıdır. Mesleki çalışmasında avukat hukukla ve yasalarla ilgisiz açıklamalardan kaçınmalıdır”, madde 26, “Hiçbir avukat, bir meslektaşının mesleki tutum ve davranışları hakkındaki düşüncelerini kamuoyuna açıklayamaz. Bu yoldaki şikayetlerin merci’i yalnız barolardır”, madde 27 “Hiçbir avukat, herhangi bir meslektaşı, özellikle hasım vekili hakkında küçük düşürücü nitelikteki görüş ve düşüncelerini açıkça belirtemez” ilkelerine aykırı ve savunma sınırları kapsamında olduğu kabul edilemez.
Baro Disiplin Kurulunca şikayetli Avukat B hakkında Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 27/2.maddesine aykırılık sebebiyle eylemin disiplin suçu oluşturduğuna ilişkin hukuksal değerlendirme isabetli bulunmuş kararın bu yönden onanması, karşılıklı şikayetli Avukat M hakkında dilekçede kullandığı sözlerin savunma sınırları içinde kaldığı yönündeki hukuksal değerlendirme isabetli bulunmadığından ve dosyada yeniden inceleme ve araştırması gerektirir bir husus bulunmadığından, disiplin cezası tayini gerekmiştir.
Sonuç olarak, Şikayetli Avukat B’nin itirazının reddine, İstanbul Barosu Disiplin Kurulu’nun “Uyarma” cezası verilmesine ilişkin kararın ONANMASINA, karşı Şikayetli Avukat M hakkında Baro disiplin Kurulunun “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” ilişkin kararın KALDIRILMASINA yeniden inceleme ve araştırmayı gerektirir bir husus bulunmadığından Şikayetli Avukat M’nin UYARMA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, oy birliği ile karar verildi.
|