Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

HIV pozitif memur mahremiyet hakkı için AİHM kapısında

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 03-09-2009, 09:43   #1
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan HIV pozitif memur mahremiyet hakkı için AİHM kapısında

HIV pozitif bir devlet memuru mahremiyet hakkının ihlal edilmesi nedeniyle AİHM'ye başvurdu.

HIV pozitif memur mahremiyet hakkı için AİHM kapısında

Bülent OVACIK / İSTANBUL 3 Eylül 2009


Bay X, 2004’te HIV pozitif olduğunu öğrendi ama bunu başkalarının bilmesini istemiyordu. Hastanın bunu saklama hakkı yasal güvence altındaydı ancak tedavi için ismini belirtmesi istendi. Buna karşı dava açmak istediğinde de yine ismini yazması gerekti. O da AİHM’ye başvurdu. Mahkeme, sıraya bile koymadan başvuruyu değerlendirmeye aldı.


DEVLET memuru Bay X’e, 2004 Nisan ayında, HIV pozitif teşhisi konuldu. Hastalığı çevresinde bilinmesin istiyordu. 2006’da yılında yılında CD 4 testi alt sınırda çıkınca, hayati riski artan, ilaç tedavisine başlaması gereken Bay X, aylık 1500 lira tutan tedavi masraflarını karşılamak için çalıştığı kuruma başvurmak istedi. Ancak belgelere adını ve hastalığını açıkça yazması isteniyordu. Çalıştığı kurumun muhasebesinde tanıdıkları olduğu için durum iki kat daha zordu. Bir süre tedaviyi reddetti. İki yıl önce CD4 değerleri ve viral yük değerleri fırsatçı enfeksiyonlara açık hale getirdi. Bay X, yaşamak için tedavi masraflarını,HIV taşıyıcıları ve yakın arkadaşlarının desteğiyle karşılamaya başladı. Daha sonra HIV taşıyıcılarına ve yakınlarına hukuki danışmanlık ve destek veren Pozitif Yaşam Derneği’ne başvurdu. Tedavi sırasında özel hayatının gizliliğini korumak için dava açamayacağını öğrendi. Adını ve kimliğini dava dilekçesine yazması gerekiyordu. Davalı taraf, kendisi aleyhine dava açan kişinin kimliğini ve teşhisi dosya içeriğinden öğrenecekti.

Yardım çığlığı AHİM’de Pozitif Yaşam Derneği’nin avukatı Habibe Yılmaz Kayar, ‘Başvurucu kimliğine ilişkin bilgilerinin kamu ve sözleşmeci taraf ile paylaşılmaması’ talebiyle, 5 Aralık 2006’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. Devletten 500 bin euro manevi, 10 bin euro maddi tazminat talep etti. Tüm hukuk yolları tüketilmediği halde, kişisel bilgilerin gizliliği konusundaki ihlallerin sıralandığı başvuru, AİHM tarafından kabul edilerek sıraya alındı. Başvuruda, sağlık yardımı almak isteyen devlet memurlarının uğradığı hak ihlalleri anlatıldı: Türkiye’de devlet memurları tedavinin gerektirdiği ilaçları ücretsiz alabiliyorlar. Ancak, reçetenin yazılması ve ilaçların alınması safhalarında hastanın kimliğinin ve hastalığının açıkça belirtilmesi gerekiyor. Aksi takdirde, hasta ne ilaç alabiliyor, ne de ilaçların parasını.

SGK masrafları karşılamıyor

POZİTİF Yaşam Derneği’den yardım alan HIV Pozitif üç devlet memuru olduğunu söyleyen Avukat Habibe Yılmaz Kayar, “Hiç biri sağlık giderlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan karşılayamıyor. İlaç ve tedavi gederlerine para yetiştirmek için, evlerini satanlar var” diyor.

Hasta Hakları Yasası’na göre hasta ismini gizleyebilir

YEDİTEPE Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Etiği Anabilim Dalı Öğretim üyesi Dr. Elif Vatanoğlu: “Evet hastanın hastalığını gizleme hakkı var. 2004 yılında imzaladığımız Avrupa İnsan Hakları ve Biyo Tıp Sözleşmesi’nde de kişinin mahremiyetini, hastalığını gizleme hakkı vardır diyor. Bu 50 yıldır süren bir tartışma. Tıp etiğine göre bireyin mahremiyeti, özerkliği toplum haklarından üstündür. Bazı istisnai durumlar var. Pozitif hastanın cinsel yönden aktif bir partneri varsa, hekim hastalığı partnerin bilmediğini hissediyorsa onu uyarma hakkını kullanabilir. Bu hastalık solunumla, temasla geçmiyor. Cinsel temas ve kan yoluyla bulaşıyor”

Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/gundem/12403081.asp?gid=233
Old 03-09-2009, 10:21   #2
Atahun

 
Varsayılan

Her iki taraf için de zor bir durum.
Günümüzde gerçek kişiler üzerinden yapılan suistimallerle milyarlık vurgunlar söz konusu iken; kişinin hem kimlik bilgilerinin gizlenmesi, hem de SGK.' dan tedavi yardımı alması nasıl sağlanacaktır? Zamanla suistimallere yol açmaz mı?

Acaba şöyle bir yol denenebilir mi? Sosyal Güvenlik Kurumu her ilde özellikle üniversite hastaneleri başta olmak üzere belli sayıda sağlık kuruluşu ile bir protokol imzalasa, gelen HİV + (Pozitif) şahısa gerçek kimlik bilgilerini gizlemek kaydı ile teşhişten sonra bir kod numarası verse, (sıra takip eden bir numara) tedavi sonrası reçete tanzim edilirken reçeteye sadece o hastaya verilen kod numarası yazılsa olmaz mı? Sanıyorum zaten bu hastalar Sağlık Bakanlığına (istatistik açısından) bildiriliyor.

Nasıl olsa verilen kod numarasının karşısında kişinin hem gerçek bilgileri; hem de teşhis, labaratuvar ve tedavi aşamasında hastalığını kanıtlayıcı diğer bilgiler zaten mevcut.
Old 03-09-2009, 10:32   #3
Academic

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Atahun
Her iki taraf için de zor bir durum.
Günümüzde gerçek kişiler üzerinden yapılan suistimallerle milyarlık vurgunlar söz konusu iken; kişinin hem kimlik bilgilerinin gizlenmesi, hem de SGK.' dan tedavi yardımı alması nasıl sağlanacaktır? Zamanla suistimallere yol açmaz mı?

Acaba şöyle bir yol denenebilir mi? Sosyal Güvenlik Kurumu her ilde özellikle üniversite hastaneleri başta olmak üzere belli sayıda sağlık kuruluşu ile bir protokol imzalasa, gelen HİV + (Pozitif) şahısa gerçek kimlik bilgilerini gizlemek kaydı ile teşhişten sonra bir kod numarası verse, (sıra takip eden bir numara) tedavi sonrası reçete tanzim edilirken reçeteye sadece o hastaya verilen kod numarası yazılsa olmaz mı? Sanıyorum zaten bu hastalar Sağlık Bakanlığına (istatistik açısından) bildiriliyor.

Nasıl olsa verilen kod numarasının karşısında kişinin hem gerçek bilgileri; hem de teşhis, labaratuvar ve tedavi aşamasında hastalığını kanıtlayıcı diğer bilgiler zaten mevcut.

Aslında mantığa uygun gibi görünüyor ancak verilecek kod numarasının özel bir kod olduğu ve HIV(+) lere bu kod verildiği anlaşılınca zaten kimlik bilgilerine erişilebilir ki sağlık harcamalarının karşılanabilmesi için zaten belirli makamların bu bilgilere erişmesi de gerekiyor.

Ayrıca her ne kadar hastanın hastalığını saklama hakkı olsa da bu aynı zamanda toplum sağlığını etkileyebilecek türde bir hastalık ise diğer insanların da bilgi sahibi olma ve sağlıklarını riske etmeme hakkı olamaz mı? Tıp etiğinde bireyin hakları toplumun sağlığından daha üstün tutuluyor olabilir , peki diğer bireylerin temel yaşam haklarının riske edilebileceği de hesaba katılamaz mı? Bu sadece bir düşüncedir. Zaten bildirim sisteminin varlığının nedeni de budur.
Old 03-09-2009, 10:44   #4
Atahun

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Academic
Aslında mantığa uygun gibi görünüyor ancak verilecek kod numarasının özel bir kod olduğu ve HIV(+) lere bu kod verildiği anlaşılınca zaten kimlik bilgilerine erişilebilir ki sağlık harcamalarının karşılanabilmesi için zaten belirli makamların bu bilgilere erişmesi de gerekiyor.

Ayrıca her ne kadar hastanın hastalığını saklama hakkı olsa da bu aynı zamanda toplum sağlığını etkileyebilecek türde bir hastalık ise diğer insanların da bilgi sahibi olma ve sağlıklarını riske etmeme hakkı olamaz mı? Tıp etiğinde bireyin hakları toplumun sağlığından daha üstün tutuluyor olabilir , peki diğer bireylerin temel yaşam haklarının riske edilebileceği de hesaba katılamaz mı? Bu sadece bir düşüncedir. Zaten bildirim sisteminin varlığının nedeni de budur.

Yetki olayı şöyle çözülebilir, A-B-C ... şeklinde. A; sadece kişinin adı ve soyadına, B; adres bilgilerine, C; daha detaylı bilgilere... Bu işin teknik tarafı . Konunun uzmanları daha da detaylandırıp çözebilirler diye düşünüyorum. Önemli olan yaklaşım ve sorunu çözme isteği ve iradesi.

Diğer konuya gelince; Tabi ki hastanın 1 nci derecedeki yakınları dolaylı da olsa bilgi sahibi olacaktır. Başta hastanın kendisi olmak üzere, bunlara ilgili hekim tarafından aydınlatıcı ve eğitici bilgi verilmesi sağlanabilir. Öte yandan 24 saat hastanın başına zabıta dikemezsiniz ki. Kişi buna rağmen yapacaksa da, yapacağını yapar.
Old 03-09-2009, 10:45   #5
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Atahun

Haberde bazı konular hatalı anlatılmıştır.

Habere konu olan olayın aslı HIV tanısı alan devlet memurunun hastaneden ve sosyal güvenlikten kimliğini gizlemesi değildir.Kaldı ki bu dahi hasta için mümkün olabilmelidir.

Tıbbi tanı ve tedavi ve diğer bilgiler hasta ile doktor arasında mahrem bir konudur.Devlet tedavi giderini ödüyor diye hayatımızın tüm bilgilerine erişme hakkına sahip olamaz.


Habere konu olan sorun ise reçeteye maliye bakanlığının genelgesi nedeni ile tanı yazılmasının zorunlu olması ve eczacının ilacı hastaya verdikten sonra parayı tahsil etmek için hastanın çalıştığı kurumun saymanlığına reçete ile başvurmasıdır.

Saymanlık reçetece açıkça tanıyı görmektedir.Burada hasta tanısının saymanlıkça görülmesini haklı kılabilecek ne hastanın rızası,ne tıbbi zorunluluk ve nede hakim kararı vardır.

Saymanın tanıyı doğrudan görmesi demek zaten küçük bir birimde çalışan memurun teşhir edilmesi damgalanması ve ayrımcılığa maruz kalması demektir.

İkinci diğer önemli sorun bu bilgilerin yargı aşamasında da özel ve kişisel bilgi olarak değerlendirilmesi ve koruyucu bir mekanizmanın oluşturulması gereğidir.Dosyaların filen kamuya açık olması,dileyen herkesin dosyayı inceleyebilmesi karşısında yasal düzenlemede "dosyanın gizliliği" kararı olmayışı özel hayatın gizliği ve etkin iç hukuk yoluna başvurma hakkını ihlal eder niteliktedir.

Son olarak gizlilik hakkı,sadece HIV tanısı almış kişilerin sorunu değildir.Hasta nezle tanısı da alsa,kanser tedavisi görüyor olsa veya şeker hastası dahi tıbbi tanı hastanın rızası olmadan açıklanamaz ve paylaşılamaz.(Hakim kararı ve tıbbi zorunluluklar hariç)

Not:Konu daha önce Hasta Hakları Çalışma Grubunda da tartışılmıştı:

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=6326
Old 03-09-2009, 10:52   #6
Academic

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Atahun
Yetki olayı şöyle çözülebilir, A-B-C ... şeklinde. A; sadece kişinin adı ve soyadına, B; adres bilgilerine, C; daha detaylı bilgilere... Bu işin teknik tarafı . Konunun uzmanları daha da detaylandırıp çözebilirler diye düşünüyorum. Önemli olan yaklaşım ve sorunu çözme isteği ve iradesi.

Diğer konuya gelince; Tabi ki hastanın 1 nci derecedeki yakınları dolaylı da olsa bilgi sahibi olacaktır. Başta hastanın kendisi olmak üzere, bunlara ilgili hekim tarafından aydınlatıcı ve eğitici bilgi verilmesi sağlanabilir. Öte yandan 24 saat hastanın başına zabıta dikemezsiniz ki. Kişi buna rağmen yapacaksa da, yapacağını yapar.

Bireyin başına zabıta dikmek ya da bir takım engeller konmasından bahsetmiyorum. Hastanın hastalığını saklama ve diğer insanlarla bunu paylaşmama hakkının , diğer insanların sağlığını tehdit edecek şekilde kullanımının engellenebilmesi için gereken önlemlerin alınması gereğinden bahsediyorum. Bu hiç bir şekilde hastanın deşifr edilerek dışlanması ya da soyutlanması vs değildir. Hastanın taşıyabileceği riske karşı gerekli kişilerin uyarılması gerek makamların gerekse kişilerin de önlem alması ve kendi sağlıklarını koruyabilmesi için bilgi edinebilmeleri gerekmektedir diye düşünüyorum. Genel olarak hijyene dikkat edilmeyen ve hala sağlık skandallarının bolca yaşandığı bir ülkede batı standartlarında sağlık hizmeti alan insanlar değiliz. Batı ülkelerinde her koşulda standart sağlık hizmetindeki minimum gösterilen özenin bizim ülkemizde de gösterildiğini var sayarak yapılan bir düzenleme bizim ülkemizin koşullarında vahim durumlara yol açabilir. Tıp etiği bireyi önde tutuyor olabilir ancak etik yani ahlak üzerinde düşünme ve konuşma dediğimiz kavram bile içinde bulunduğunuz toplumun değerlerinden /koşullarından ayrıştırılarak düşünülemez..

Saygılar..
Old 03-09-2009, 10:54   #7
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Alıntı:
Tabi ki hastanın 1 nci derecedeki yakınları dolaylı da olsa bilgi sahibi olacaktır. Başta hastanın kendisi olmak üzere, bunlara ilgili hekim tarafından aydınlatıcı ve eğitici bilgi verilmesi sağlanabilir. Öte yandan 24 saat hastanın başına zabıta dikemezsiniz ki. Kişi buna rağmen yapacaksa da, yapacağını yapar

Tıbbi tanının hasta izin vermediği sürece aile üyelerine açıklanması zorunluluğu bulunmamaktadır.Bu mahremiyet ölümden sonra dahi devam eder.

Hekimin aile üyelerini koruması için önlem alması ve eğitim vermesi başka bir şeydir,hastanın bilgilerini yasal sepepler olmadan paylaşmazı başka bir şeydir.

HIV tanısı almış kişilere vehastanın izin vermesi durumunda HIV'le yaşayan diğer kişilere bu tanı doğru bir danışmanlıkla açıklanmalı,tedavi olanakları kendisini ve başkalarını nasıl koruyabileceği,tanı travması ile nasıl başedeceği bu konuda destek veren kurumların iletişim bilgisi hastaya bildirilmelidir.

Ama;
En önemlisi hasta tedaviye ulaşabilmelidir.İşyerine tanının bu biçimi ile bildirilmesi,hastaların sağlık sistemine ulaşmalarına engel oluşturmaktadır.

Bu sorunu çözmek için pek çok yöntem geliştirilebilir.Önemli olan sorunun varlığını,ciddiyetini kabul etmek ve sorunu çözmeye niyetli olmaktır.
Old 03-09-2009, 10:56   #8
Atahun

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Sn.Atahun

Haberde bazı konular hatalı anlatılmıştır.

Habere konu olan olayın aslı HIV tanısı alan devlet memurunun hastaneden ve sosyal güvenlikten kimliğini gizlemesi değildir.Kaldı ki bu dahi hasta için mümkün olabilmelidir.

Tıbbi tanı ve tedavi ve diğer bilgiler hasta ile doktor arasında mahrem bir konudur.Devlet tedavi giderini ödüyor diye hayatımızın tüm bilgilerine erişme hakkına sahip olamaz.


Habere konu olan sorun ise reçeteye maliye bakanlığının genelgesi nedeni ile tanı yazılmasının zorunlu olması ve eczacının ilacı hastaya verdikten sonra parayı tahsil etmek için hastanın çalıştığı kurumun saymanlığına reçete ile başvurmasıdır.

Saymanlık reçetece açıkça tanıyı görmektedir.Burada hasta tanısının saymanlıkça görülmesini haklı kılabilecek ne hastanın rızası,ne tıbbi zorunluluk ve nede hakim kararı vardır.

Saymanın tanıyı doğrudan görmesi demek zaten küçük bir birimde çalışan memurun teşhir edilmesi damgalanması ve ayrımcılığa maruz kalması demektir.

İkinci diğer önemli sorun bu bilgilerin yargı aşamasında da özel ve kişisel bilgi olarak değerlendirilmesi ve koruyucu bir mekanizmanın oluşturulması gereğidir.Dosyaların filen kamuya açık olması,dileyen herkesin dosyayı inceleyebilmesi karşısında yasal düzenlemede "dosyanın gizliliği" kararı olmayışı özel hayatın gizliği ve etkin iç hukuk yoluna başvurma hakkını ihlal eder niteliktedir.

Son olarak gizlilik hakkı,sadece HIV tanısı almış kişilerin sorunu değildir.Hasta nezle tanısı da alsa,kanser tedavisi görüyor olsa veya şeker hastası dahi tıbbi tanı hastanın rızası olmadan açıklanamaz ve paylaşılamaz.(Hakim kararı ve tıbbi zorunluluklar hariç)

Not:Konu daha önce Hasta Hakları Çalışma Grubunda da tartışılmıştı:

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=6326

Doğrudur. Reçeteye yazılan tanı açık ve net olmadığı takdirde eczaneler ödeme yapmamaktadır. Bu işin eczaneleri ilgilendiren tarafı. Diğer taraftan bu reçeteler ilgili kurumun sağlık ve tedavi giderleri bölümünde inceleniyor. İşte bu noktada sıkıntı doğuyor. Ama şu var. Zaten günümüzde hele sürekli bu görevde bulunan kişiler hangi ilacın hangi hastalığa binaen yazıldğını az çok biliyor. Siz tanıya ÜSYE' de yazsanız yazılan ilaca bakarak fikir yürütebiliyor. Kaldı ki mevcut sistem yazılan ilacın tanıya uygun olup olmadığını da kontrol ediyor. Yani hertaraftan sıkıntılı.

Şahsi düşüncem; daha önce de bahsettiğim gibi tanı net olacak, ilaçlar tanıya uygun yazılacak, ama ad soyad kısmında (T.C.Kimlik no olmadan) sadece bir kod olacak. Bu kodu sadece ilgili hastane ve SGK. bilecek.
Old 03-09-2009, 11:04   #9
Atahun

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Tıbbi tanının hasta izin vermediği sürece aile üyelerine açıklanması zorunluluğu bulunmamaktadır.Bu mahremiyet ölümden sonra dahi devam eder.

Hekimin aile üyelerini koruması için önlem alması ve eğitim vermesi başka bir şeydir,hastanın bilgilerini yasal sepepler olmadan paylaşmazı başka bir şeydir.

HIV tanısı almış kişilere vehastanın izin vermesi durumunda HIV'le yaşayan diğer kişilere bu tanı doğru bir danışmanlıkla açıklanmalı,tedavi olanakları kendisini ve başkalarını nasıl koruyabileceği,tanı travması ile nasıl başedeceği bu konuda destek veren kurumların iletişim bilgisi hastaya bildirilmelidir.

Ama;
En önemlisi hasta tedaviye ulaşabilmelidir.İşyerine tanının bu biçimi ile bildirilmesi,hastaların sağlık sistemine ulaşmalarına engel oluşturmaktadır.

Bu sorunu çözmek için pek çok yöntem geliştirilebilir.Önemli olan sorunun varlığını,ciddiyetini kabul etmek ve sorunu çözmeye niyetli olmaktır.


Hasta evliyse, eşinede mi?

Hastanın her ne şekilde olursa olsun, tedaviye koşulsuz ulaşması fikrinize yürekten katılıyorum. Bu da başka bir şey.
Old 03-09-2009, 11:19   #10
Academic

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Hekimin aile üyelerini koruması için önlem alması ve eğitim vermesi başka bir şeydir,hastanın bilgilerini yasal sepepler olmadan paylaşmazı başka bir şeydir.

HIV tanısı almış kişilere vehastanın izin vermesi durumunda HIV'le yaşayan diğer kişilere bu tanı doğru bir danışmanlıkla açıklanmalı,tedavi olanakları kendisini ve başkalarını nasıl koruyabileceği,tanı travması ile nasıl başedeceği bu konuda destek veren kurumların iletişim bilgisi hastaya bildirilmelidir.

Ama;
En önemlisi hasta tedaviye ulaşabilmelidir.İşyerine tanının bu biçimi ile bildirilmesi,hastaların sağlık sistemine ulaşmalarına engel oluşturmaktadır.

Bu sorunu çözmek için pek çok yöntem geliştirilebilir.Önemli olan sorunun varlığını,ciddiyetini kabul etmek ve sorunu çözmeye niyetli olmaktır.

Evet bu noktada bir sorun olduğu gerçektir. Hastanın mutlak surette sağlık güvencesinden yararlanabilmesi gerekiyor, zaten bu noktada hemfikiriz. Ancak hastanın yakın çevresi ve hizmet aldığı sağlık kuruluşunun ve hasta ile temasta bulunan yakın çevresinin doğru bir şekilde bilgilendirilmesi hastalığın yayılma riskini azaltacaktır. Sorun, hastadan çok hastaya hizmet verenlerin gereken duyarlığı göstermeyeceklerine olan güvensizliktir.
Old 03-09-2009, 17:36   #11
pozitifyaşam

 
Varsayılan

HIV pozitif kişiyi takip ve tedavi eden hekimin 3. kişilerle hastasının tanısını onun rızası dışında paylaşması kişisel sağlık verisinin mahremiyeti ilkesine aykırılık teşkil eder ve suçtur. Dolayısıyla ne kurum içindeki diğer personel ile ne HIV pozitif kişinin yakınlarıyla HIV tanısı paylaşılamaz. Ancak müdavi hekimler ve eş ile paylaşılması konusunda farklı görüşler mevcuttur. Hekimin tedbir amacıyla hastanın yakınlarını ve kurum çalışanlarını bilgilendirmesini önermek, HIV bulaş yollarını bilmemekle ya da doğru bilginin tutum ve davranışa dönüşememesi ile açıklanabilir. HIV tanısının açıklandığı durumlarda kişilerin yaşamın her alanına ilişkin yasal hakları ihlal edilebilmektedir. Ameliyat edilmeyen ve bu sebeple yaşamlarını kaybeden HIV pozitiflerden tutun da HIV pozitif olduğu için belediyelerce evlendirilmeyenler, gazetelere isimleri ve resimleriyle manşet olanlar, işten çıkartılanlar, okulnuna devam etmesine müsede edilmeyenler olmuştur ülkemizde. HIV pozitiflerin tedavi hakkını savunabilmemiz için öncelikle toplumla birlikte yaşamalarına olanak tanımamız gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de hepimiz bilgilenelim diyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
hamile olmak, ilk defa memur olarak atanabilmek için engelmidir Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 12-04-2009 08:34
AİHM’den iş bırakan memur lehine karar Av.Ateş Hukuk Haberleri 1 20-07-2007 09:39
Mahkeme Dosyalarinin Mahremiyet Derecesi Melahat Hukuk Soruları Arşivi 1 18-02-2002 20:32


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04033494 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.