Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Kadının Kabusu : Taciz

Yanıt
Old 26-01-2007, 12:59   #61
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

Sevgili Işıl, çok haklısınız: Sap-saman karıştı.

Sayın Öngü "ahlâk kuralları" tehlikeli bir çizgidir. Ne yana döneceği belli olmaz. Öğrencilerime kurgulama tekniklerini öğretirken, ahlâk kurallarını da düşünmelerini, otosansür yapmalarını anlatırım. Yazar neden-sonuç ilişkilerini bağlarken bu kuralları da düşünmek zorundadır. Örneğin "kürtaj" konusunu işliyorsa ve bunu savunuyorsa bir yazar, konusunu "ceninlerden alınacak hücreler erkeklerde iktidarsızlığa kullanılacaktır. Bu nedenle kürtaj gereklidir" şeklinde bitiremez. Eserinde çatışma yaşayan kişi ya da kişiler, kürtajı onaylayanlar - onaylamayanlar, bu ahlâk kuralını gözeterek tartışmalı ve çıkan sonucu biz okurlar kabullenmeliyiz. Aksi halde yazarımız insan, çocuk, yaşam hakları ihlalleri yapmış olur.

Kadının veya çocukların tacizi başka bir şeydir. Okul servisi sürücüsü, kendisine "süründüğü"nü iddia ettiği 13 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz ettiğinde, sürücüyü mazur mu görmeliyiz? "Kız hak etti" mi demeliyiz?

İnternet olayının ilk günlerinde bir arkadaş sitesine ne istediğimi kişisel bilgilerime yazarak üye olmuştum:Kimsenin annesi, ablası, öğretmeni olmak istemiyorum, jigolo aramıyorum. Yaşıma uygun olanlar yanıt alabilir.

Ne oldu dersiniz? 19-29 yaş arası kişilerden mesajlar yağdı, hâlâ da gelmekte bu mesajlar. Önceleri okuyordum iletileri. Bir yazar ve kadın olarak "bu gençler benden ne istiyor" diye merak da ediyordum.

Sonuç: Ellisini aşmış bir kadın ancak genç erkeklerle seks istediği için bu sitelere ilan verir. Konu uzun, bu konu ile ilgili bilgi ve bulgularım kitap olacak kadar çok.

Bu gençlerin savunmaları "orada olduğum" için tacizi hak ettiğim şeklindeydi. Edep dışı sözlerle çok karşılaştım. (Kimliğim gizli, fotoğrafım yoktu)

Sayın Öngü, sizin mantığınızla bakarsak bu gençler haklı. Ne dersiniz? Saygılar.
Old 26-01-2007, 21:31   #62
asiyeöngü

 
Varsayılan

Arkadaşlar, bu kadar yazı yazdım, hepsinde savunduğum tek fikir var. Bunu özellikle belirtmek istiyorum; tarafınızdan anlaşıldığı gibi tacizcilerin haklılığı değil. Fakat kadın hakları ve kadın suistimalleri, kadına karşı hareketlerin çokluğundan dolayı benim; kadınlarında biraz giyim kuşamına, ortamına dikkat etmesi gerekir dememle bir anda beni tacizcilerin koruyucusu ilan ettiniz.
Yazdıklarımda savunduğum fikirler oldukça açıktır tekrar etmeye gerek yok.
Hepimiz yaşadığımız ülkeyi ve yurdum insanının olaylar karşısındaki tepkilerini biliyoruz bana değil kendinize verin cevabını
Siz olsanız aşağıdaki özellikle alkollü erkek yoğunluğunu görerek iç çamaşırlarınızın da görüneceğini bile bile ben bu durağa tırmanırdım diyormusunuz. Şahsen ben bu duruma, üzerimde pantolonla dahi sıcak bakamıyorum dolayısı ilede, çıkan arkadaşa bir türlü empati gösteremedim.
Bu konu hakkında fikirlerimi yeterince belirttim sanırım bunlar şahsi fikirlerimdir. her zaman savunduğum şeyin arkasındayım.
Herkese yorumlarından dolayı teşekkür ederim.

Saygılar.
Old 26-01-2007, 22:20   #63
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
İnternet olayının ilk günlerinde bir arkadaş sitesine ne istediğimi kişisel bilgilerime yazarak üye olmuştum:Kimsenin annesi, ablası, öğretmeni olmak istemiyorum, jigolo aramıyorum. Yaşıma uygun olanlar yanıt alabilir.

Ne oldu dersiniz? 19-29 yaş arası kişilerden mesajlar yağdı, hâlâ da gelmekte bu mesajlar. Önceleri okuyordum iletileri. Bir yazar ve kadın olarak "bu gençler benden ne istiyor" diye merak da ediyordum.

Sonuç: Ellisini aşmış bir kadın ancak genç erkeklerle seks istediği için bu sitelere ilan verir. Konu uzun, bu konu ile ilgili bilgi ve bulgularım kitap olacak kadar çok.

Bu gençlerin savunmaları "orada olduğum" için tacizi hak ettiğim şeklindeydi. Edep dışı sözlerle çok karşılaştım. (Kimliğim gizli, fotoğrafım yoktu)

Sayın Öngü, sizin mantığınızla bakarsak bu gençler haklı. Ne dersiniz? Saygılar.


Sayın Kanat,

Bir arkadaş bulma sitesine üye olup, sonra da yaş sınırlamasına ve yalnızca arkadaş olma açıklamasına rağmen, yaş ve isteğinizi gözardı ederek gelen iletileri, -bence- "taciz" şeklinde yorumlayamazsınız.

"Bir kitaba konu olabilecek kadar çok" olarak nitelendirip, üçüncü göz imiş gibi gelen iletileri okuyup, kurulumunda rol oynadığınız bir oyunda , edilgen, "seyirci" kimliğini seçemezsiniz.

Bu ülkenin reddetmeye çalıştığımız dinamiklerini, geçerli olduklarını bildiğimiz bir süreç içerisindeyken bilmez veya geçerli saymazmış gibi yaşama özgürlüğüne sahip değiliz. Bu anlamda özgürlükten yoksunuz. Var olanı reddetmekle başlar değişim ama, reddediş süreci yalnızca siz reddediyorsunuz diye bir anda yok olmaz. Var olana göre rolünü oynayanlara, hele düzenekte şu ya da bu nedenle rol aldıktan sonra, hangi hakla rolünü iyi oynayamıyorsun diyebiliriz?

Donkişot yeldeğirmenlerine karşı savaştı ve yenildi. Yeldeğirmenleriyle uğraşmak yerine, esen rüzgarları bilip, isimlerini koyup, açılarına göre uğraş verseydi?

Saygılarımla...
Old 26-01-2007, 22:43   #64
Av.Yasar SALDIRAY

 
Varsayılan TÜylerİm Dİken Dİken Oldu !

Hiç yorum yapmayacaktım ama;

O özkonusu Taciz olayını Televizyonda gördüğüm zaman açıkçası Tüylerim Diken Diken oldu ?

Çünkü Kolay Kolay dünyanın hiçbir yerinde olmayan UTANÇ VERİCİ bir tabloydu...

Suç Oraya Eğlenmeye gelmiş Kadının Giyim ya da kuşamı değil sadece O utanmaz hareketi yapan İNSAN KILIKLILARINDIR....

HAREKETE GEÇMEK İÇİN ÜŞENME
Old 29-01-2007, 12:45   #65
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

Sayın Demirel iletinizi anladığımı söyleyemeyeceğim ve "Bir arkadaş bulma sitesine üye olup, sonra da yaş sınırlamasına ve yalnızca arkadaş olma açıklamasına rağmen, yaş ve isteğinizi gözardı ederek gelen iletileri, -bence- "taciz" şeklinde yorumlayamazsınız." yargınıza "neden" diye sormak istiyorum.

Konu kişiselleşmeye başladı. Umarım kolaylaştırıcımız silmez.

Kurallar varsa uyulmalıdır. Talebimi belirtmiş buna uyulmasını istemişim. Karşı taraf buna uymamış "yalnızca orada yer aldığım" için tacizi kendinde hak görmüş.

Yani bir mağazaya girip 42 beden pantolon istediğimde bana 36 beden kaban satmaya çalışıyorlar: Madem mağazamızdasınız bunu almak zorundasınız diyorlar gibi.

Bu olayda sorun, değerli hukukçularımızın da dediği gibi "mağdurenin ne giydiği, ne yaptığı" değil, karşılığında yapılan eylemdedir. Mağdureyi kınarsınız ama bu kınama failin suçunu hafifletmemelidir. Karar mercii sizseniz eğer, vereceğiniz kararda öznel gerekçeleriniz ağır basmamalıdır diye düşünüyorum. Saygılar.
Old 31-01-2007, 14:24   #66
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

Bu konuda yeterince konuşuldu ama güzel yurdumda olaylar bitmiyor ki.

İstanbul’un göbeğinde, hastane bahçesinde tecavüz dehşeti
" ‘Ağzımı bantladı’
Saldırganın kaçmasından sonra çalıştığı kuruma giden M.Ü. olayı iş arkadaşlarına anlattı. Polise haber veren arkadaşları tarafından hastaneye götüren M.Ü.’nün sol elinin parmaklarının kopma noktasına geldiği belirtildi. Eline dikiş atılan talihsiz kadın daha sonra Ataköy Polis Merkezi’ne giderek ifade verdi. M.Ü. olayı şöyle anlattı: “Kurumda, çocuk bakıcılığı yapıyorum. 23.00 - 07.00 vardiyasında çalışıyorum. Üst geçitte bir kişi önümü keserek, ’Bu saatte burada ne işin var?’ dedi ve bıçak çekti. Bıçak zoruyla ve döverek beni Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin ağaçlık alanına götürdü. Bağırıp yardım istememe rağmen sesimi duyuramadım. Boğuşmaya başladım. O sırada elim kesildi. Saldırgan elimi ve ağzımı koli bandıyla bağladıktan sonra tecavüz etti.''


Saldırganın sorduğu soruya bakar mısınız? İşte, kaç haftadır söylemeye çalıştığımız böyle bir şey. Kış aylarında olduğumuz için "mağdure" lahana gibi giyinmiştir. Dolayısıyla giysiyi "davetiye" olarak görmeyen saldırgan bu kez ikinci bahaneye sarılmış ve mağdureye tecavüz etmiştir. Saygılar.
Haberin ayrıntıları için:http://www.milliyet.com.tr/2007/01/31/son/sontur10.asp
Old 02-02-2007, 01:18   #67
minee.mine

 
Varsayılan

Alıntı:

Kış aylarında olduğumuz için "mağdure" lahana gibi giyinmiştir. Dolayısıyla giysiyi "davetiye" olarak görmeyen saldırgan bu kez ikinci bahaneye sarılmış ve mağdureye tecavüz etmiştir.

Sayın Ayşegül Kanat,
Sözkonusu olaydada gördüğümüz gibi içinde bulunduğumuz gezegeni maalesef ya kalabalıktan yada kimsenin olmadığı ıssız ortamdan faydalanarak, içindeki sapık arzularını gerçekleştiren zararlılarla paylaşıyoruz.
Bahsi geçen son olayda olduğu gibi bazen iş saatleri ve mekanın sakinliği dolayısı ile istemeyerek de olsa bazı rizikolara girmek zorunda kalıyoruz. Fakat birde mecbur olmadığımız durumlar var ve bu zararlıların özellikle içinde olmayı tercih ettiği yerlerde, Taksimdeki taciz gibi biraz daha kendimize özen göstermemiz gerekir.
Dünyanın her yerinde bu problem olduğuna göre, bu insan modelinin ciddi bir incelemeye tabi tutularak (özgeçmişleri, eğitimleri, aile yapıları, ekonomik durumları...vs. araştırılarak) onları bu hale getiren nedenlerin ortaya çıkarılması ve mümkünse tedavi edilmeleri gerekir diye düşünüyorum.
Bu insanları bile bile bunların içine ben özgürüm diye istediğimiz gibi girersek istemediğimiz gibi çıkarız; sonuçta üzülecek kişi olmaktansa biraz öngörümüzü kullanıp daha sonra başımızı ağrıtmamak belki daha hayırlıdır.

Saygılar.
Old 06-02-2007, 00:25   #68
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

Sayın Mine "Bu insanları bile bile bunların içine ben özgürüm diye istediğimiz gibi girersek istemediğimiz gibi çıkarız; " Özgürüm diye değil, yasalara güvenerek girmeliyiz diye düşünüyorum.

Ayrıca o kişiler "hasta" değil, yasal boşluklardan yararlanan ve "kadına her şeyi yapabileceği"ne inanan insanlardır.

Biz kadınlar tacizciler için bu türden savunmalara devam edersek, daha çok kadın taciz edilir. Yapmayın lütfen!.
Old 11-04-2007, 12:08   #69
av.fundasin

 
Varsayılan

Mesleğin başlarında olmama rağmen ilkkez bu kadar yerinde bir karar verildiğini görüyor ve çok seviniyorum.Umarım hiç bir kadın cinsel tacizle karşılaşmaz.
Old 11-04-2007, 19:50   #70
Av.Turan

 
Varsayılan

beni korkuttu bu karar. nedeni tacizci olmam değil malisef kötüniyyetli kullanımlara açık bir karar.avukat olarak hepimiz kötünüyeti insanların elinde bu kararın nasıl kullanılabileceğini ii bir düşünüp korkalım bence. belki burada gerçek olay cezalandırılmış ama yarın herhangi birimizin kötüniyyetli müvekkili yada öc almak isteyen biri bizi bu durumda ne hale sokar birde onu düşünelim.haksızlığı nasıl ispatedebiliriz?
Old 11-04-2007, 23:40   #71
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Son mesaja katılıyorum. Böyle bir dava dosyasıyla karşılaştım. Yargıtay'ın yukarıdaki gerekçesi ile müvekkilim aleyhine mahkumiyet hükmü kuruldu ve paraya da çevrilmedi. Ne yazık ki ;

Alıntı:
...Olayın görgü tanığı ve maddi delilin bulunmadığı muhakkaktır. Ancak tarafların ve olayın özellikleri göz ardı edilerek suç kanıtı olarak mutlaka tanık aranması birçok olayın da cezasız kalması gibi hukuken tecviz olunmayacak bir sonuca yol açar ki, uygulamada da böyle bir anlayış
zorunlu görülmemektedir.


Söz konusu olan olayda henüz avukatlık mesleğinin başlangıcında bekâr genç bir bayan olup kendisiyle ilgili böyle bir iddiayı ortaya koymasında toplumumuzda hâkim olan sosyal ve ahlaki değerler de gözetildiğinde, kişiliğinin ve mesleki saygınlığının zarara uğrayacağı muhakkaktır. Başkasını zarara uğratmak isterken kendisini zarara uğratması
insanın doğasına aykırı bir olgudur
.

İddia bir an, savunma tarafının ileri sürüldüğü gibi şikâyetçinin sanığın mesleki yetersizliği nedeniyle kendisini uyarması vs. nedeniyle kırgınlıkla iftira ettiği düşünülse dahi.. kendisine zarar vermeyecek başka yol-yöntemlere başvurma olanağının varlığı karşısında (?) bu düşünceye
geçerlilik ve üstünlük tanımak hayatın olağan akışına uygun değildir. Bu itibarla yakınıcı tanıklarının anlatımları gibi yan delillerle doğrulanan kendi iffetini ortaya koyarak ileri sürdüğü iddiaları mahkemezice sabit görülerek
sanığın eylemlerinin sübutunu kabul için yeterli görülmüştür.

gerekçelerinin birebir aynısı ile anılan mahkumiyet kararı verildi. (Farklılık , yakınanın meslek sahibi olmayışıydı)

*

Burada tartışılması gereken, somut ve her türlü şüpheden uzak delillere dayalı olarak kullanılması gereken cezalandırma erkinin, soyut ve genel kabullere dayalı varsayımsal çıkarımlar üzerine kararını inşa etmesidir ve bence bu yönü ile eleştiriye son derece açıktır.

Yanı sıra, kadının tacize uğraması onun iffetine halel mi getirir, tacize uğradığını beyanla adli merciilere müracaat etmek, kendi kendine zarar verildiği anlamına mı gelir? Namus nedir? İffet nedir? Taciz edilen bir erkek olsaydı aynı gerekçeler hükümde ifadesini bulabilir miydi? Ve nihayet, bu karar, kadınların lehine imiş gibi görünmekle birlikte, esasen ayrımcılığa yol açacak ve övgüden ziyade eleştirilmeye açık bir karar değil midir?

Saygılarımla...
Old 12-04-2007, 07:59   #72
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Merhaba,

Bu olaylarda taciz mahallinde tanık olur mu?

Tanığın olduğu yerde taciz olur mu?


Bunu tartışmalıyız.

Saygılar
Old 12-04-2007, 08:42   #73
Av.Ömer GÖKÇE

 
Varsayılan

Av.Turan'a katılıyorum. Kararı okuyunca üşüdüm. Mahkemece suçun işlendiği konusunda vicdanen kanaat getirdiğinden verilmesi düşünülmüş karara gerekçe yazılmış diye düşünüyorum. Ya deliller.
Old 12-04-2007, 08:53   #74
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Benim dosyam tanıklıydı. (Mağdur olduğunu ileri sürenin iki akrabası!)

Mahkumiyet gerekçesi (yukarıdaki tanıksız olayla) aynıydı.

Gerekçe burda önemli olan ve tartışılması gereken. Yoksa tanık olsa da olur, olmasa da olur diyor Yargıtay.

Saygılarımla...



Alıntı:
Yazan Av.Habibe Yılmaz Kayar
Merhaba,

Bu olaylarda taciz mahallinde tanık olur mu?

Tanığın olduğu yerde taciz olur mu?


Bunu tartışmalıyız.

Saygılar
Old 12-04-2007, 09:38   #75
Veysel

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Habibe Yılmaz Kayar
Şahitsiz Taciz de Cezasız Kalmadı

------------------------------------------------------------------------
Radikal
10/08/2004 Adnan KESKİN
--------------------------------------------------------------------------

1. Sanık avukatın "İftiradır" savunmasını, "Yakınıcının başkasını zarara uğratmak isterken, kendisini zarara uğratması insanın doğasına aykırıdır" diyerek reddeden Yargıtay, .................


2. Söz konusu olan olayda henüz avukatlık mesleğinin başlangıcında bekâr genç bir bayan olup kendisiyle ilgili böyle bir iddiayı ortaya koymasında toplumumuzda hâkim olan sosyal ve ahlaki değerler de gözetildiğinde, kişiliğinin ve mesleki saygınlığının zarara uğrayacağı muhakkaktır. Başkasını zarara uğratmak isterken kendisini zarara uğratması
insanın doğasına aykırı bir olgudur.

3. Sanık yaşı ve mesleki yönden deneyimli bir kimse olup yakınıcı da bu özelliği itibarıyla kendisine güven duyarak yanında çalışmaya başlamış, diğer anlatımla birbirine yabancı iki insan olmayıp sanık kendisinden
deneyimsiz bir kimsenin ekonomik beklentilerini karşılamak durumunda olan bir hukukçu, yakınıcı da sanığı gözetiminde ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak ve mesleki yönden gelişmeyi amaçlayan sanığa bağımlı bir insandır. Yakınıcının bu
bağımlılığının istismar edilmesi suretiyle suçun işlenmiş olması oluşu ve suçun işlenmesindeki davranış ve ısrarı itibarıyla suç işleme konusundaki karşılığı gözetilerek, asgari hadler aşılmak suretiyle ceza tayininin kişilik ve eylemine
uygun olacağı düşünülmüştür.
....

1. Yakınıcı, şikayetçi olmakla burada nasıl bir zarara uğramış olabilir?
2. Mesleği ve mesleki saygınlığı olmayan sıradan vatandaş için bakış açımız farklı mı olmalı?
3. Peki mesleğinde belli bir noktaya gelmiş, toplumda belli bir saygınlığı olan bir kişinin (-ki bu olayda bahse konu kişi muhtemelen evlidir.) böyle bir eyleme kalkışmış olması insanın doğasına uygun mu?

Sadece beyana dayalı şikayete binaen verilen mahkumiyet kararının sadece cinsel taciz değil, hakaret, iftira,tehdit vs. şikayetlerde de emsal teşkil edeceği muhakkaktır. Bu olayda şikayetçinin %99 haklı ve olayın da %99 yaşanmış olduğunu varsayalım. Geriye kalan % 1’ lik oran imkan dahilindedir ve bunu “yok” sayamazsınız.

Yanlış anlaşılmasın. Bu ve benzer hiçbir eylemi hoş görmediğim gibi kesinlikle de onaylamıyorum. Ancak, kararın arkasına gizlenecek kötü niyetli kişilerin ekmeğine yağ süreceği endişesi taşıyorum. Herhalde kadın ve kızların iş akdini fesih ederken biraz daha dikkatli ve özellikle ikili görüşmelerde kamera veya birkaç şahit bulundurmak durumunda kalacağız.

Saygılarımla.
Old 12-04-2007, 10:52   #76
Av.Turan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Habibe Yılmaz Kayar
Merhaba,

Bu olaylarda taciz mahallinde tanık olur mu?

Tanığın olduğu yerde taciz olur mu?


Bunu tartışmalıyız.

Saygılar
habibe hanım haklısınız ama, bizim korkumuz suçsuz insanların canının yanacağıdır. UNUTMAYALIM Kİ, KURNAZIN DİLİNDE GERÇEK BİLE HİLEDİR...
Old 12-04-2007, 13:01   #77
S.Orhan

 
Varsayılan

sözü edilen karardan, bundan sonra bu tür her iddianın tanık olmasa da mahkumiyetle sonuçlanacağı sonucunun çıkarılmaması gerektiğini düşünüyorum.
somut olayda yargıç mağdurenin iddiasının dışında, olaydan hemen sonra mağdurenin yanına gelen tanığın beyanını ve diğer yan delilleri değerlendirerek karar vermiş.ayrıca olaydan önce mağdurenin işine son verme durumu da yok.bence isabetli bir karar.çünkü bazı olayların tanığı olmuyor maalesef kararı genelleştirmeden her somut olayı kendi içinde değerlendirmek daha doğru olur kanısındayım.
Old 12-04-2007, 15:52   #78
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Cinsel taciz mağdurları yılmayın!
Tanığı olmayan cinsel tacize 'iftira' deyip geçme devri bitti. Kimse yokken çalışanını zorla yanağından öpen avukat önce hapse çarptırıldı, sonra kınandı, şimdi de tazminatı kesinleşti

12/04/2007
ADNAN KESKİN
ANKARA - Cinsel taciz mağduru olan, ancak "Tanık yoktu. Şikâyet etsem bile kanıtlayamam" korkusu yaşayanların çaresizliği sona eriyor. Kimse yokken kadın çalışanını yanaklarından öpmek ve onu kendisini öpmeye zorlamakla suçlanan avukat, önce sekiz ay hapse çarptırıldı, sonra kınandı, ardından 7 bin YTL tazminata mahkûm oldu. Yargıtay'ın tazminat kararını da onamasıyla, birebir görgü tanığı olmayan cinsel taciz davalarında örnek teşkil edebilecek bir hukuki yol açılmış oldu.
Cinsel tacizin, birebir görgü tanığı olmasa da inandırıcı başka kanıtlara dayanılarak cezalandırılabileceğine ilk örnek oluşturan dava 2001'de açıldı. Avukat M.T.'nun bürosunda işe başlayan avukat E.C. büroda yalnız bulundukları sırada avukatın kendisini yanaklarından öptüğünü ve kendisinden de onu öpmeye zorladığını belirterek, savcılığa şikâyette bulundu.
Suçlanan avukat 'İftira' dese de Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesi, savunmayı reddetti, E.C.'nin yaşadığı şoku ve olayın hemen ardından ağlayarak aktardığı arkadaşını da dinleyip sanığı sekiz ay hapse mahkûm etti, cezayı erteledi. Kararda, "Görgü tanığı ve maddi delinin bulunmadığı muhakkaktır. Ancak tarafların ve olayın özellikleri göz ardı edilerek suç kanıtı olarak mutlaka tanık aranması birçok olayın da cezasız kalması gibi hukuken tecviz olunmayacak bir sonuca yol açar. Henüz avukatlık mesleğinin başlangıcında bekâr genç bir bayanın başkasını zarara uğratmak isterken kendisini zarara uğratması insanın doğasına aykırı" denildi. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 'tanıksız tacize hapsi' onayladı.
Mağdur avukat E.C., ardından baroya şikâyette bulundu, ancak baro suçlanan avukata sadece 'kınama' cezasıyla yetindi. E.C., bir de tazminat davası açtı. Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi, suçlanan avukatı 7 bin YTL tazminata mahkûm etti. Kararda "Davalı, davacının rızası dışında, davacıyı yanaklarından öpmüş, sarkıntılık suçunu işlemiştir. Bu eylem, davacının Borçlar Kanunu 49. maddesinde korunan kişilik haklarını ihlal eder niteliktedir" denildi.

Yasal faiziyle ödeyecek
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi bu tazminat kararını da onaylayarak kesinleştirdi. Benzer davalarda yol gösterici olacak karara göre, suçlanan avukat tazminatı 2001'den itibaren yasal faiziyle ödeyecek
http://www.radikal.com.tr/haber.php?...rih=12/04/2007
Old 12-04-2007, 16:00   #79
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Kayar,

Benim müvekkilim de yukarıda eklediğiniz karardaki gibi bilahare tazminat davası açılınca tazminat da ödedi.

Bir kadın olduğum, tacizin mağduru olabileceğim halde, bu cezalandırma mantığını doğru bulmuyorum. "başkasını zarara uğratmak isterken kendisini zarara uğratmak" gerekçesini ise, bir kadın olarak onaylamıyorum. Nedeni, anılan gerekçe, böyle bir şikayetle gündeme gelmenin, konuyu yargıya taşımanın, yani kendini afişe etmenin, "zarar görme" olduğunu benimsemekte. Hak aramak, -nedeni ne olursa olsun-, özellikle "kadın kimliği (bekar genç bir bayanın, genç bir bayanın, evli bir bayanın vs vs örneklerle dolu) nedeniyle bu şikayeti gündeme getirmenin bile kadın kimliğine zarar verdiği kabulünün genel kabul olarak değerlendirilmesi karşısında, esasen kadın hakları savunucularının "böylesi bir gerekçeyle" ceza hükmü kurulmasına karşı çıkması gerektiğini düşünüyorum.

Ama bundan da önce, kadın örgütlerini rahatsız etmesi gerektiğine inandığım yukarıdaki kabulün de ötesinde, "hukukçu" kimliğimle de, ceza yargılamasında "somut delile dayanmayan ve "önyargı" barındıran" hiç bir genel kabulün, hiç bir klişenin, hükümlerin gerekçesine esas alınmaması gerektiğini savunuyorum.

Saygılarımla...
Old 12-04-2007, 22:10   #80
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Merhaba

Mağdur ve şüpheli dışında başkaca bir tanığın olmadığı vakalarda suçlama nasıl ispatlanmalıdır?

Sorunumuz budur.

Tanığın olmadığı bir ortamda yaralama eyleminde ,tanık olmadığı için ,süpheli eylemin yaptırımlarından korunmakta mıdır?

Tanığın olmadığı bir gasp eyleminde,tanık yok diye ,süpheli eylemin yaptırımlarından korunmakta mıdır?

Bu soruyu tüm suçlamalar bakımından sormak mümkündür.

Fakat en şiddetli tartışmalar daha çok kadına yönelik
cinsel suçlar söz konusu olduğunda yaşanmaktadır.Hatırlanacaktır,evlilik içi tecavüz söz konusu olduğunda,şikayete bağlı suçlamanın kötüye kullanılacağı endişesi tartışmaların merkezini oluşturmuştu.

Yine 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun ile ilgili olarak da talep edilen korumanın reddinde de benzer gerekçeler sık sık dile getirilmektedir.

Hakların kötüye kullanılma ihtimalleri bütün herkes için teorik olarak mümkündür .Böyle bir ihtimal var diye hak kullanımını ortadan kaldırmayı önermek ise mümkün değildir.

Hakların kadınlar tarafından kötüye kullanılma ihtimali de herkes kadardır.

Fakat hakların kadınlarca(özellikle cinsel suç mağdurlarında) kullanılmama ihtimali ise herkesden daha fazladır.Hakların kullanımında karşılaşılan sosyal ve ispat sorunları bunun ilk akla gelen sebebidir.

Ben de şahsen tanık olduğum bir olayı örnek vererek satırlarıma son vereceğim.

Kadın neredeyse doğum yapmak üzereydi. 4 çocuğu vardı ve 5.si doğmak üzereydi.Derhal boşanmak istediğini söylüyordu.. Nafakasız,tazminatsız.Ev kadınıydı,hiç bir geliri yoktu.Bir an önce davanın bitmesini ve cocuklarımın velayetini istiyordu.

Kendisine yasal diğer haklarını hatırlatıldığında hiç ilgilenmedi.Talebi gibi anlaşmalı boşandılar.

Arkaplan:Baba yıllardır öz kızına tacizde bulunuyor ,çocuk
çok korkutuluyor ve reşit olduğunda da taciz devam ediyor.Çocuk bir gün dayanamayarak annesine olayı anlatıyor.

Kadın çılgına dönüyor eşine hesap soruyor ve almış olduğu yanıt,tanığınız var mı?



Saygılarımla

Not:Yasal olanaklar kendisine hatırlatıldığında çocuk ve annnesi neyle karşılaşacaklarını tahmin ettiklerini ve simdilik şikayet yoluna başvurmak istemediklerini belirtmişlerdir.Sağlıklı karar vermelerine yardımcı olmak ve yaşanan yıkıcı süreçle başedebilmek için anne ve çocukları bir ruhsal destek merkezine yönlendirilmiştir.
Old 12-04-2007, 22:29   #81
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Aslına bakarsanız adalet duygusu, gerek sizin önermenizde, gerek benim önermemde, her iki durumda da hakların kötüye kullanılması halinde, kuşkusuz, yara alacak. Böylesi bir açmaz karşısında, yarar-zarar dengesini iyi kurabilmek gerekiyor sanırım.

Eski TCK.m.40, Yeni m.63'te, hapis cezasını gerektien mahkumiyet hükmünün kesinleşmesinden "önceye" ait olan tutuklulukta geçen süreler, kesinleşmeyi müteakip çektirilecek olan cezadan mahsup edilir. Kesinleşmeden "önceye ait" olma şartı aranması ise, kanımca son derece isabetlidir. Zira "nasıl olsa devletten 100 gün alacaklıyım, 100 günlük suç işleyebilir ve yeniden cezaevine girmem" benzeri düşüncelerin yeşermesine imkan tanımaz.

Böyle bir prensip yerleştiği takdirde (aslında zaten yerleşti de, senelerdir uygulama böyle), daha taraflar Mahkeme huzuruna çıkmadan verilmesi lazım gelecek karar belli olacak. Zira içtihadın ruhu "genel kabul" üzerine kurulu. Mağdurun kadın, şikayet edilenin erkek olması ve kadının "beni taciz etti" demesi yeterli. Yargılama şikayetçi kadının iki kelimesi üzerine tecelli edecek. Sizce bu doğru mu?

Saygılarımla...
Old 12-04-2007, 22:37   #82
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Merhaba

Ben de karşı soru ile yanıt vermek istiyorum?

Nasıl ispatlamalı?

Saygılar
Old 12-04-2007, 22:43   #83
Av.Turan

 
Varsayılan

eğer tacizden rahatsız oluyorsa(toplumumuzda malisef tacize teşvik edenlerleri de duyuyoruz) bunu ispatlamanın birçok yolu olabilir.birincisi gizli çekimlerle, fotoğraf yada kamerayla yada olata göre başka şekillerle.yada en kötü ihtimalde o işyerinden ayrılmakla.ama unutmayın ki iftiraya uğrayan birisinin bunun aksini ıspatlama olanağı hiç olmayacak.
Old 12-04-2007, 22:53   #84
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Turan

Tacize uğrama planlanmış bir durum değildir.

Yargıtayın tartışılan kararında ve benim yazmış olduğum örnekte mağdurun olayı kanıtlamasının yolu nedir?

Hakikaten nasıl bir yol bulunacağını bilme ihtiyacı içindeyim.

Saygılar
Old 13-04-2007, 08:53   #85
Veysel

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Habibe Yılmaz Kayar
Merhaba

Ben de karşı soru ile yanıt vermek istiyorum?

Nasıl ispatlamalı?

Saygılar

Güzel bir soru.

Taciz, birden bire ortaya çıkan bir davranış biçimi değildir. Bunun bir alt yapısı vardır. Kişi önce ortam yaratır ve karşı tarafın davranışlarından kendine pay çıkartır. Genellikle taciz daha sonra ki zaman diliminde ortaya çıkar. Böyle bir durumda kişi, kendi tedbirini kendisi almalıdır. Burda kesin duruş, ifade, davranış biçimi, tepki ve en son yakın çevresinden yardım talep etme bunlardan bir kaçıdır.

Eğer olaya "erkektir, yapmıştır." mantığı ile bakarsak karşı taraf da "kadındır, erkeğin içinde uyuyan şeytanı uyandırmıştır." şeklinde bir karşı düşünce geliştirir ki her ikisi de yalnıştır.

Saygılarımla.
Old 13-04-2007, 11:10   #86
Admin

 
Varsayılan

İzninizle 10 yıl kadar önce yaşanmış gerçek bir olay anlatayım:

Bir taksi durağında şöför olarak çalışan evli 2 çocuklu A'nın arabasına 15 yaşlarında bir genç kız biner. Kız bir adres verir ve taksi şöförü duraktan ayrılır. Yolda kız şöförden kendisine para vermesini, aksi takdirde cinsel tacizde bulunduğu için şikayetçi olacağını söyler. Taksi şöförü o anda arabayı durdurur ve kızı hemen indirir.

Ertesi gün durağa polis ekibi gelir ve şöförü gözaltına alır. Kız ve annesi tecavüze yeltenme ve sarkıntılık suçlarından şöförden şikayetçi olmuştur. Savcı ve Nöbetçi Mahkeme Habibe Hanım gibi düşünür ve şöförü tutuklarlar. Şöför yaklaşık 1.5 ay tutuklu kalır. Daha önemlisi çevresinde küçüklere tecavüze yeltenen sapık olarak damgalanır ve ayrıca tutukevinde de nahoş olaylarla karşılaşır. A'nın tutmak istediği avukat "acaba yapmış olabilir mi tereddütü" geçirir ve hemen herkes böyle şey olmasa onu hiç tanımayan 15 yaşındaki bir kız niye iftira atsın diye düşünür. Eşi kocasına inanıp inanmamak ve boşanıp boşanmamak konusunda tereddütler yaşar. Sadece taksi durağındaki arkadaşları A'nın son derece güvenilir ve iyi bir insan olduğunu böyle birşeyi asla yapmayacağına inanmaktadır ve olayı dedektif gibi araştırmaya başlarlar. Kız ve annesi hakkında çevresinden bilgi toplarlar. Taksici meslektaşlar arasında olay yayılır. Ve sonuçta kız ve annesinin bir çete gibi çalıştığı ve taksicilerden bu yolla büyük para topladıkları ortaya çıkar. Kız ve annesinin birkaç ay içinde 10-15 taksici için böyle şikayetlerde bulundukları, şöför hakkında tutukluluk kararı verilip, dava açıldığında şikayetlerinden vazgeçmek ve ifade değiştirmek için taksicinin ailesinden büyük paralar istedikleri, adalet sistemini gayet iyi tanıdıkları ve yakalanmamak için şikayetlerini İstanbul'un değişik ilçelerinde, değişik savcılıklara yaptıkları, bu nedenle adalet sisteminin durumu hiç farkedemediği ortaya çıkar. Bunun üzerine şöför A serbest bırakılır, anne ve kız polis tarafından aranmaya başlar ancak ortadan yokolurlar. A uzun yıllar psikolojik tedavi görür.

Bu olaydan benim aldığım dersler şunlar:
1- Taciz olaylarından şahit/delil bulmanın güç olduğu doğrudur ancak şahitsiz/delilsiz bir kişinin suçlanması ve mahkum edilmesi her halükarda kabul edilemez. Ceza Hukukunun 1 masum kişiye haksız ceza vereceğimize, 1000 suçluya ceza vermeyelim ilkesini hatırlayalım. (100% katıldığım bir ilke değildir ama yine de..)
2- Cinsel taciz olayları olayın mağduru için yıkıcı olduğu kadar, iftira durumunda sanık için de yıkıcıdır. Hatta çoğu kez iftira durumunda sanık için daha yıkıcıdır.
3- Adalet sistemi kendisine başvuran kişileri takip etme yeteneğine kavuşmalıdır. Örneğin cinsel tacize uğradığı iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulunan bir kişinin mesela son 10 yıl içinde hangi konularda adalet sistemine başvurduğunu, hangi davaları açtığını, hangi davalarda davalı/sanık olduğunu olayı soruşturan savcı ve yargılayan hakim görebilmelidir.
Old 13-04-2007, 12:42   #88
ağaoğlu

 
Varsayılan

Taciz, birden bire ortaya çıkan bir davranış biçimi değildir. Bunun bir alt yapısı vardır. Kişi önce ortam yaratır ve karşı tarafın davranışlarından kendine pay çıkartır. Genellikle taciz daha sonra ki zaman diliminde ortaya çıkar. Böyle bir durumda kişi, kendi tedbirini kendisi almalıdır. Burda kesin duruş, ifade, davranış biçimi, tepki ve en son yakın çevresinden yardım talep etme bunlardan bir kaçıdır.


Bu nasıl bir bakış açısı veya nasıl kesin bir bilgidir sayın Veysel? Taciz oalylarını tek tipleştiremezsiniz. Karşı tarafın davranışlarından kendine pay çıkartmak demek, mağdurun "hafif"liği sebebiyle tacize davetiye çıkarttığı anlamına gelir ki tacizde, doğası gereği böyle bir durum yoktur. Davetkarlık varsa, karşılıklı rıza vardır zaten, rahatsızlık, mağduriyet ve "taciz" söz konusu olmaz. Ayrıca sayın Kayar'ın belirttiği gibi, tacizler ani, beklenmedik olaylardır. Hazırlık yapamazsınız, tedbir alamazsınız, kesin duruş, ifade, davranış biçimi, tepki falan hikayedir. Tacizciler genellikle tüm bunları "naz" olarak algılarlar, doğru algılasalar bile önemsemezler. Bu bir cinsel şiddet, cinsel iktidar kurma biçimidir. Mağdurun yakın çevresinden kolayca yardım talep etmesi ise düşündüğünüzden çok daha zordur. Mağdur kendisini son derece aşağılanmış hisseder, insanın bu kadar aşağılanmış bir ruh halini en yakınlarıyla bile- aslında özellikle en yakınlarıyla- paylaşması psikolojik olarak çk zordur. Ayrıca sizin olayı genel olarak değerlendirirken mağdurun davranış biçimine çıkarttığınız payın tüm insanlar tarafından da düşünüleceği endişesi bu paylaşımı bir kez daha engeller. "Beni taciz etti" cümlesinin cevabının "sen ne yaptın, ne giymiştin, neredeydin, makyajın nasıldı, çok mu gülüyordun, yalnız mıydınız gibi sorular olması çok olasıdır. Bu da şiddet sürecinin sürmesi anlamına gelir ki emin olun, bu olasılık karşısında, tacizin bir daha tekrarlanmayacağı ümidiyle olayı yok saymak çoğu zaman tercih edilen bir yoldur. Bir psikolojik durumdur da yok saymak. Mağdur, gerçekten bu olayı yok sayar, hiç yaşanmamış gibi hayatına devam etmek ister.

Sonuç: Taciz, inanamayacağımız kadar çok gerçekleşmektedir. Her somut olayın her somut davada değerlendirileceği gerçeğinden hareketle, Yargıtay kararlarındaki yorumun, kanun gibi genelleştirilerek, her taciz iddiasının kabul edileceği anlamına gelmeyeceğini sayın meslektaşların bilmesi gerekir. Yargıtay'ı, tabi önce yerel mahkemeleri, bu olaylar sayesinde hukuk uygulamasına sosyoloji ve psikoloji verilerini de kattıkları, böylece hukuku gerçek hayattan kopuk, yazılı kağıtlar bütünü olmaktan çıkarma yolunda bir adım attıkları için yürekten kutluyorum.
Old 13-04-2007, 12:49   #89
ağaoğlu

 
Varsayılan

"Nasıl ispatlamalı" sorusunun cevabını düşünüyorum.Tanığı olunca elbete taciz olmaz sayın Kayar, nasıl ispatlamalı?

Bir kere taciz ve genel olarak cinsel şiddetle bağlantılı suçlarda failin ve mağdurun davranış biçimleriyle ilgili bilimsel bilgi edinilmeli. Psikoloji ve psikiyatrinin, tabi ki sosyolojinin kardeş bilimler olarak yardımına mutlak olarak başvurulmalı. Hukuk sisteminin, hukuk dilinin, dolayısıyla bütün delil sisteminin de "erkek" olduğu gerçeğini unutmamalı. Bu hukuk sistemi içinde kadınlık deneyimlerinin nasıl temsil edilip yer bulacağını düşünmeli. Kadın, taciz edilmede erkekle ne eşit, ne denk. Ama yargılama sisteminde mutlak olarak "eşit" yaklaşım.. Sistemi "eşit" olarak uygulamak "eşitsizliğe" yol açıyorsa ne yapmalı? Kadınlar için yeni yasa maddeleri önermiyorum elbette. Somut önerim yukarıdadır. Teşekkür ederim.
Old 13-04-2007, 13:08   #90
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Ruhsal iz birakmayan cinsel şiddet yoktur.

Merhaba

Cinsel amaçlı taciz ve tecavüz vakalarında( özellikle tanığın olmadığı durumlarda )mağdurun yaşadıklarına,gördüğü zarara , ne kadar sürede iyileşeceğine ilişkin psikolojik rapor yargılamada önemli bir katkı olarak düşünülmelidir.

Saygılar
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Baro Değişikliği Halinde "Nakil Ücreti" Kabusu.... Av.Duygu Işık Behrem Hukuk Sohbetleri 94 21-05-2019 11:12
Taciz Konusundaki Yanlışlar Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 0 28-10-2003 20:50
Cep Telefonundan Taciz hsel Hukuk Soruları Arşivi 1 27-02-2002 18:14
Cinsel Taciz UĞUR Hukuk Soruları Arşivi 1 15-02-2002 00:35


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11445308 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.