Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

Emeklİ Mehmet Efendİyle Sohbet

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 02-05-2009, 22:20   #1
Durdu GÜNEŞ

 
Varsayılan Emeklİ Mehmet Efendİyle Sohbet

EMEKLİ MEHMET EFENDİYLE SOHBET
Av. Durdu GÜNEŞ
Televizyonda haberleri izledikçe içim kararmıştı. Bir yanda seviyesi düşen siyasi polemikler bir yanda soru işaretleriyle dolu yargı haberleri. Ortada ciddi bir bilgi kirliliği vardı. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu algılamakta sıkıntı çekiyor içim daralıyordu. Birden aklıma Emekli Mehmet Efendi geldi. O bilge kişiliği, dingin sesi, derin felsefesi, mistik inanışı ve tarih bilgisiyle benim iç kaoslarıma ışık tutabilir diye düşündüm.

Telefon edip randevu aldım. Her zamanki çay bahçesinde buluşacaktım.

Çay bahçesine geldiğimde baharın o muhteşem canlılığı hissediliyordu. Kuşlar sanki en güzel şarkılarını söylüyordu. Etrafı, insanın içine hayat veren çiçek kokuları sarmıştı. Radyoda güzel bir Bolu türküsü olan “beyaz giyme söz olur.” türküsü söyleniyordu.

Emekli Mehmet Efendi her zamanki yerinde idi. Huşu içinde baharın güzelliğini duyumsuyordu sanki.

Selam verip oturdum. Hemen çay servisi yapıldı. Bir yandan sıcak çaylarımızı yudumlarken bir yandan sohbeti demlemeliydik.

Önce sessizliğin sesini dinledik. Fondaki türkü bu sessizliğin ahenkli bir tamamlayıcısı idi. Bir süre düşündükten sonra ilk sorumu sordum.

—Televizyonda adaleti ilgilendiren haberler yer alıyor. Ancak adalet bir siyasi kavganın ortasında kalmış gibi. Ortada dönen, adaletin bir payanda olarak kullanıldığı siyasi iktidar mücadelesi mi yoksa adaletin tesisinde canı yananların feveranı mı? Anlamakta zorluk çekiyorum. Nedir adalet dediğimiz şey? Bir ülkede adalet olmazsa ne olur?

Emekli Mehmet Efendi önce tebessüm etti. Sonra ağır ağır konuşmaya başladı.

—Adalet; bir ülkede haklının hakkını alması, suçlunun cezasını çekmesi, eşit durumda olanların aynı haklara sahip olması, farklı durumda olanlara hakkaniyetle davranılması ve bütün bunların makul sürede gerçekleşmesidir.

Adalet insanlığın temel ilkelerindendir. Kim ki adaletin terazisini bozarsa insanlık suçu işlemiş olur. Çünkü bir adaletsizlikte tüm insanlık yara alır. Hatta o teraziyi bozanlar bile.

Adaletin adalet müesseseleri tarafından ihlali halinde olayın boyutu çok büyür. Onun için atalarımız “Davacın kadı olursa, yardımcın Allah olsun.” demişlerdir.

Adaletsizliğin, hukuksuzluğun ne kadar korkunç olduğu anlatmak için Konfüçyüs’le ilgili şu kıssa oldukça ilginçtir.

Konfüçyüs öğrencileriyle Thai dağının eteklerinde yürürken ağlayan bir kadın görür. Kadına neden ağladığını sorar. Kadın “burada bir kaplan var. Geçen yıl kayınpederimi yedi. Sonra kocam daha sonra da oğlum bu kaplan tarafından parçalandı. Onun için acım büyüktür. Konfüçyüs “Peki neden buralardan ayrılmıyorsun?” diye sorar. Kadın “Çünkü burada baskı yapan bir devlet yok.” der.

Konfüçyüs sonra öğrencilerine döner ve şöyle der. “Baskıcı bir devlet vahşi bir kaplandan daha korkunçtur. Bunu asla unutmayın.”

Devlet, insanların temel hak ve hürriyetlerini hukuki güvence altına alan bir organizasyondur. Eğer bunu yerine getiremiyorsa devletliği tartışılır.

—Peki, bir yerde adaletsizlikler hüküm sürüyorsa ve elimizden bir şey gelmiyorsa bizi teselli edecek hiçbir şey yok mu? Ne yapacağız?

Emekli Mehmet Efendi kendinden emin bir şekilde konuşmaya devam etti.

—Devlet; adaletten, hukuktan ayrılmışsa halk sivil itaatsizlik dediğimiz bir tepkiyle bu konuda mücadelesini verebilir. Bu bir insan hakkı ve ödevidir. Kötülüklerden yakınıyorsak iyiliklere talip olmak zorundayız. Adalet bir bedel istiyorsa o bedeli ödemeden adalete kavuşamayız.

Diğer yandan, insanlar adaletin terazisini bozsa da Allahın terazisi hiç bozulmaz. O terazide suçlu cezasını çeker, haklı hakkını alır.

Harun Reşit’le ilgili bir hikâye sanırım bize bu konuda bir ders verir.

Harun Reşit bahçesindeki bir gülü göstererek bahçıvanının buna çok özen göstermesini istemiş. Bahçıvan bütün dikkat ve özeni gösterirken bir sabah geldiğinde bir bülbülün onun bütün yapraklarını parçaladığını, müdahale imkânı kalmadan da uçtuğunu görmüş. Korku ve heyecanla bunu Harun Reşit’e anlatmış. Harun Reşit “Merak etme evladım, bülbülün yaptığı yanına kalmaz.” demiş. Aradan zaman geçmiş. Bahçıvan bahçede gezerken gülü parçalayan bülbülün bir yılan tarafından yutulduğunu görmüş. Yine durumu Harun Reşide iletmiş. Harun Reşit yine “Merak etme evladım, yılanın da yaptığı yanına kalmaz.” demiş. Bir süre sonra bahçıvan, bahçede gezerken yanından geçen yılanı kürekle vurarak öldürmüş. Harun Reşide bu durumu söylediğinde, Harun Reşit “Merak etme senin de yaptığın yanına kalmaz.” demiş.

Bahçıvan Harun Reşit’e karşı işlediği bir suç nedeniyle idama mahkûm edilmiş. İdamdan önce son diyecekleri sorulmuş. Bahçıvan “Harun Reşit’in gelmesini istiyorum.Bir çift sözüm var ona söyleyecek” demiş. Harun Reşit’e durumun iletilmesi üzerine Harun Reşit gelmiş. Bahçıvan son söz olarak, “Bülbül gülü parçaladı, yaptığı yanına kalmadı. Onu da yılan yuttu. Yılanın da yaptığı yanına kalmadı. Onu da ben öldürdüm. Benim de yaptığım yanıma kalmadı. Beni de siz idam ettiriyorsunuz. Peki, sizin yaptığınız yanınıza kalacak mı?” demiş. Harun Reşit derin derin düşündükten sonra “Yürü evladım, seni affettim.” demiş.

Haksızlıklar bumerang gibidir, döner sizi vurur. İnsanlar güçlü olunca hep zayıf olanın zarar göreceğini düşünerek hareket ederler.

Zirvedekiler bilmelidir ki, aynı zamanda uçurumun tepesinde duruyorlar. Yükseklerde rüzgâr çok sert eser, her an insanı zirveden uçuruma sürükleyebilir. Zirveleri uçurum olmaktan koruyan tek şey adaletle hükmetmektir.

Bilinen bir atasözü vardır. “Sular yükseldiğinde balıklar karıncaları yer. Sular çekildiğinde ise karıncalar balıkları. Kimin kimi yiyeceğine sular karar verir.” Toplumsal suları ise dengede tutan tek şey ise adalettir.

Kafamda büyük bir rahatlama olmuştu. Sonra bu gerçekliğe rağmen nasıl insanların adaletten uzaklaştığını düşündüm. Emekli Mehmet Efendiye tekrar sordum.

—Bütün bu adaletle ilgili uyuşmazlıklar nerden kaynaklanıyor. Toplum olarak hukuk bilincinden yoksun muyuz?

—Adalet sosyal hayatın huzur kaynağıdır. Bunu kuru bir ezber olarak söylemek bilgidir. Ona inanarak söylemek bilinçli olmaktır. Bunu hayatımıza egemen kılmak ise iradeyi gerektir. Maalesef “Adalet mülkün temelidir.”deriz, ama bunu hayatımıza egemen kılamıyoruz.

Bir Nasrettin Hoca fıkrası vardır.

Hoca kadı iken bir gün biri gelir. “Hocam bir inek bir ineği öldürürse bunun hükmü nedir?” diye sorar. Hoca, “Hükmü ne olacak? Dilsiz hayvan tutup hesap mı soracaksın?” der. Adam bu kez, “hay ağzına sağlık hocam bizim inek sizin ineği vurdu öldürdü de.” deyince Hocanın kaşları çatılır. Sonra, “ha o zaman iş değişir. Getir bakıyım oradaki kara kaplı kitabı.” der.

Asıl önemli olan doğruyu bilmek değil doğruyu yapmaktır. İşimize geldiğinde adaletten taraf olabiliriz. Önemli olan işimize gelmediğinde adaletten yana olmamızdır.

Adalet bilgili, bilinçli, iradeli ve erdemli olmayı gerektirir. Aksi takdirde adalet siyasi nutukların makyaj malzemesi olmaktan öteye gitmez.

Bir an Emekli Mehmet Efendinin atasözü menkıbe, kıssadan hisse tarzı şeyler söylediğini ama gündemdeki konuları açık adres vermeden anlattığını düşündüm. Sonra dayanamayıp sordum.

—Hocam çok genel konuşuyorsunuz. Televizyonlarda o kadar gündemde konu var. Hiç adres ve isim vermeden anlatıyorsun. Bilemediğim bir hikmeti mi var bunun?

Emekli Mehmet Efendi yine gülümsüyor. Sonra “Sana bir fıkra anlatayım.” diyor.

Bir Alman, bir İngiliz ve bizim Temel tıp kongresinde bir araya gelmişler sohbet ediyorlar.

Alman “Almanya’da beyin ameliyatları zor geçiyor.” demiş. İngiliz “İngiltere’de de kalp ameliyatları zor oluyor.” demiş. Temel ise “Türkiye’de de bademcik ameliyatlarını çok zor yapıyoruz.” demiş. Alman ve İngiliz doktorlar şaşırmışlar. “Nasıl olur? Bademcik ameliyatı çok kolaydır.” diye tepki verince Temel, “Türk halkı ağzını açmadığından bizde alttan giriyoruz. Onun için zor oluyor.” demiş. İki doktor şaşkınlık içinde “Türk halkı neden ağzını açmıyor ki?” diye sorunca Temel, “Çünkü kim ağzını açsa ya hapse atıyorlar ya da tazminat davası açıyorlar.” demiş.

Emekli Mehmet Efendi’ye yeni bir soru sormuyorum artık. Bir takım şeyleri konuşmuş olmanın verdiği rahatlık içindeyim. Haftaya tekrar buluşmak üzere sözleşip ayrılıyoruz.

Kıpır kıpır bahar havası içinde yürürken içimden Mahsuni Şerif’in “Mevlam gül diyerek iki göz vermiş/Bilmem ağlasam mı ağlamasam mı?” türküsünü mırıldanıyorum.

Haftaya Emekli Mehmet Efendinin yeni bir sohbetinde buluşmak üzere herkesin güvenlik içinde olduğu adaletli bir devlet diliyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Emeklİ SandiĞindan Alinan Emeklİ MaaŞina Hacİz MÜmkÜnmÜdÜr? pamuk Meslektaşların Soruları 1 18-11-2008 10:52
Mehmet Ali Birand ve KADINA YÖNELİK ŞİDDET! Programı= NİLGÜN SEYMEN Kadın Hakları Çalışma Grubu 0 11-12-2006 16:55


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08057904 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.