Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Soruları Hukukçu olmayan üyelerimizin hukukla ilgili sorularına ayrılmış iletişim alanı. Lütfen Dikkat : THS bir hukuki danışmanlık sitesi değildir ve bu foruma da "hukuki danışma" niteliği taşıyan sorular yöneltilemez. Alanda soru sormadan önce lütfen Hukuk Soruları Alanı Kural ve İlkelerimizi okuyunuz.

TMK 187. Madde- Erkekler Neden Kadının Soyadını Alamıyor?

Yanıt
Old 20-04-2008, 07:37   #1
kerim

 
Karar TMK 187. Madde- Erkekler Neden Kadının Soyadını Alamıyor?

Öncelikle merhaba, benim sorum 4721 sayılı yani Medeni Kanun ile ilgili olacak bu kanunun 187. maddesinde korunan hukuki amaç nedir? Şöyle söyleyeyim yani erkeklerin yalnızca bayanların soyadını alamama gerekçesi nedir?? Korunan hukuki menfaat nedir?
Saygılarımla........
Old 20-04-2008, 11:13   #2
atrocity

 
Varsayılan

soyadı adı üstünde kişinin hangi soydan geldiğini belirliyor. bu günlk hayattabir çok kolaylık sağlıyor, yanitek soyad olması. herkes kendi soyadını kullansa kargaşa olur.eskiden erkeklerle kadınlar arasında tam br eşitlik olmadığı için erkeğin soyadı alınmış ve bundan sonra da bunun deişmesi kargaşaya yol açar bence dedenin soyadı başka torunun soy adı başka torunun oğlu başkasıyla evlenince onun soyadı da başk bir tapu meselesi olsa ispatlamakne kadar güç olur.saygılar.
Old 20-04-2008, 16:05   #3
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan atrocity
herkes kendi soyadını kullansa kargaşa olur.

Nasıl bir kargaşa olur, bir örnekle açıklayabilir misiniz?
Old 20-04-2008, 17:59   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Resmi Gazete tarih/sayı:15.11.2002-24937
Esas Sayısı : 1997/61
Karar Sayısı : 1998/59
Karar Günü : 29.9.1998


Çoğunluk görüşü
İtiraz konusu “Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır” kuralı kimi sosyal gerçeklerin doğurduğu zorunluluklardan ve yasakoyucunun yıllar boyu kökleşmiş bir geleneği kurumsallaştırmasından kaynaklanmaktadır. “Aile hukuku” öğretisinde de kadının erkeğe göre farklı yaratıldığı, zorunluluklar ve toplumsal gerçekler karşısında kadının korunması, aile bağlarının güçlendirilmesi, evlilik birliğinde düzen ve uyum sağlanması, aile içinde iki başlılığın önlenmesi gerektiği gibi hususlarda görüşler bulunmaktadır.
Kullanılan aile isminin kuşaktan kuşağa doğumla geçmesiyle aile birliği ve bütünlüğü devam etmiş olacaktır. Aile birliğinin sağlanması için yasakoyucu eşlerden birisine öncelik tanımıştır. Kamu yararı, kamu düzeni ve kimi zorunluluklar soyadının kocadan geçmesinin tercih nedeni olduğunu göstermektedir. Kaldı ki itiraz konusu kural da aile isminin sadece erkeğin soyadına bağlanacağı öngörülmemekte, kadının başvurusu durumunda kocanın soyadıyla birlikte kızlık soyadını da kullanma olanağı bulunmaktadır.
Kadının evlenmekle kocasının soyadını almasının cinsiyet ayırımına dayanan bir farklılaşma yarattığı savı da yerinde değildir. Anayasa’nın 10. maddesinde öngörülen eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez.
Kişilerin haklı bir nedene dayanarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkelerine aykırılık oluşturmaz. Durum ve konumlarındaki özellikler kimi kişilerin ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerekli kılabilir. Yasakoyucunun aile soyadı olarak kocanın soyadına öncelik vermesi belirtilen haklı nedenler karşısında eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmamaktadır.

Başkan
Ahmet Necdet SEZER Üyeler Samia AKBULUT- Haşim KILIÇ- Sacit ADALI- Ali HÜNER-Lütfi F. TUNCEL- Mahir Can ILICAK-

Rüştü SÖNMEZ

Azınlık görüşü
Bu anlayış içinde bakıldığında, yalnız kadın yönünden zorlama getirdiği anlaşılan “Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır.” biçimindeki itiraz konusu kural, evlilik birliği içinde hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumda bulunan taraflardan kocayı kadın karşısında üstün duruma getirmektedir. Bu eşitsizliği kamu düzeni kamu yararı gibi soyut kavramlarla açıklamak da olanaklı değildir. Çünkü bu tür gerekçelerin, ancak kamu düzenini bozan ya da kamusal yararı zedeleyen somut olayların varlığı halinde geçerli olabileceği açıktır. Evlenen kadının soyadı üzerindeki kişilik hakkının kimi olasılıklara veya varsayımlara dayanılarak sınırlandırılmasının demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaştığı ileri sürülemez. Bu nedenle itiraz konusu kural Anayasa’nın 13. maddesi ile de uyum içinde değildir.
1976 tarihli Alman Evlilik ve Aile Hukuku Yasası’ndaki eşlerin ortak bir soyadı kullanacağı, aile soyadı olarak karının ya da kocanın soyadının seçilebileceği, eğer eşler bir karara varamazlarsa, kocanın soyadının ailenin soyadı olarak kabul edileceğine ilişkin kuralı inceleyen Alman Anayasa Mahkemesi 5.3.1991 günlü kararıyla kocanın soyadının ikincil aile adı olarak seçilmesini Anayasa’ya aykırı bulmuştur. İptal kararının gerekçesinde şu görüşlere yer verilmiştir: “... bir ilişkinin geleneksel yapısı, eşitsizliği haklı kılamaz. Eğer mevcut toplumsal gerçeklik veri olarak ele alınırsa, anayasal bir emir olan farklı cinslerin eşit haklara sahip olmaları ilkesinin gerçekleştirilmesi işlevini kaybedecektir. Bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalınmalıdır. Esas olarak bu kadınların ayrımcılığa uğradığı yerlerde geçerlik kazanmaktadır. Çünkü Anayasa’nın 3. maddesinin ikinci fıkrası böylesi ayırımcılığı önleme amacına hizmet etmektedir. Doğumla kazanılan ad, kişinin bireyselliğinin ve kimliğinin ifadesidir. Bu nedenle birey hukuk düzeninin adına saygı göstermesini ve bunun korunmasını talep edebilir. Bir isim değişikliği, çok önemli nedenler olmadıkça talep edilemez. (Ece Göztepe, Anayasal Eşitlik İlkesi Açısından Evlilikte Kadının Soyadı, AÜHFD. C. 45, S.17) Avrupa İnsan Hakları Divanı da, 1994 yılında verdiği İsviçre hakkında mahkûmiyetle sonuçlanan bir kararında, ismin kişinin kimliği anlamına geldiğini, buna yapılan müdahalenin, ailenin özel yaşamına müdahale sayıldığını bu nedenle eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirtmiştir.
Aile soyadının seçimini, evlilik birliğinin eşit haklara sahip bireyleri olan eşlerin özgür iradesine bırakmayarak bu konuda kocaya mutlak bir üstünlük sağlayan kural, yalnız eşitlik ilkesine değil, kadının soyadı üzerindeki kişilik haklarını sınırlaması, bu yolla onun maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına bir müdahale niteliği taşıması nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır.

Üyeler
Yalçın ACARGÜN -Mustafa BUMİN-Fulya KANTACIOĞLU
Old 20-04-2008, 18:20   #5
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Sayın Yücel Kocabaş'ın eklediği Anayasa Mahkemesi kararındaki çoğunluk görüşünden bir bölüm:

Alıntı:
İtiraz konusu “Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır” kuralı kimi sosyal gerçeklerin doğurduğu zorunluluklardan ve yasakoyucunun yıllar boyu kökleşmiş bir geleneği kurumsallaştırmasından kaynaklanmaktadır.

Çoğunluk görüşünden bir başka bölüm:

Alıntı:
Kişilerin haklı bir nedene dayanarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkelerine aykırılık oluşturmaz.


Yorumum:

Çoğunluk görüşünden alıntıladığım ilk ve ikinci bölüm birlikte yorumlandığında, "geleneklerin haksızlık için haklı bir neden sayıldığı" sonucu çıkmaktadır. Ve dikkat çekmek gerekir ki, gelenkelere uygun karar veren bir mahkeme, hem de ülkenin en yüksek mahkemesidir.
Çoğunluk içinde bir kadın üyenin de bulunması ayrı bir ironi tabii.

Azınlık görüşünden bir bölüm:

Alıntı:
Bu eşitsizliği kamu düzeni kamu yararı gibi soyut kavramlarla açıklamak da olanaklı değildir. Çünkü bu tür gerekçelerin, ancak kamu düzenini bozan ya da kamusal yararı zedeleyen somut olayların varlığı halinde geçerli olabileceği açıktır. Evlenen kadının soyadı üzerindeki kişilik hakkının kimi olasılıklara veya varsayımlara dayanılarak sınırlandırılmasının demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaştığı ileri sürülemez.

Görüşüm:

Bilgisayar çağında yaşıyoruz. Herkes kendi soyadını kullansa hiçbir sorun çıkmaz, emin olun. Tüm nüfus kayıtları bir veritabanında, tüm akrabalık ilişkilerini içerecek şekilde tutulabilir. Bu son derece basittir. Hiçbir işe yaramayan, dahası kadını aşağılayan bir geleneğin hukuk kuralı haline getirilmesinin mazereti ve yararı yoktur.




Old 20-04-2008, 18:20   #6
kerim

 
Karar

cevaplarınız için teşekkürler ancak benim sorum bu tip bir düzenlemenin mk ya konulma gayesi nedir??
Old 20-04-2008, 18:26   #7
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Sayın Kerim,

Verilen yanıtlar yasaya konulma gerekçesini yeterince açıklar nitelikte değil mi? Yukarıdaki mahkeme kararında belirtildiği üzere yasakoyucu gelenekleri kurumsallaştırmıştır.
Gelenekler üzerinden gelecek kurmaya yönelen yasalar toplumun gerisinde kalmaya mahkumdur, yasalar devrim yapmadıkça hukuk topluma yön veremez.
Sayın Cengiz Aladağ'ın belirttiği görüşlere ise katılmamak olanaklı değil, bilgi çağında nasıl bir karışıklık olabilir ki!
Old 20-04-2008, 18:36   #8
kerim

 
Varsayılan

o zaman şunu açıklayalım erkek bayanın soyadını alsa evlilikten sonra bunun mümkün olduğu bir ülkede bunun bu davranışı kamu düzenine aykırılık teşkil eder mi? neden ? teşekkkürler
Old 20-04-2008, 18:40   #9
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

"Kamu düzeni" içi boş bir kavramdır. Ülkeye, politik amaca, günün şartlarına göre istenen şekilde içi doldurulur. Her ne olursa olsun, bir insanın kullandığı ad ya da soyadı "kamu düzenine" aykırı olamaz. Kamu'ya ne benim kullandığım ad ya da soyaddan?
Old 20-04-2008, 18:58   #11
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

http://www.turkhukuksitesi.com/showt...=3044&page=249. :

25.mesaj

A.İ.H.Mahkemesi kararı;

TEKELİ/TÜRKİYE KARARI

Mahkeme, AİHS nin 14. maddesinin sözleşmenin diğer maddeleriyle bahşedilen hakların da ayrımcılık olmadan uygulanabilmesi için bir koruma sağladığını ama hükümetlerin uygulamalarındaki her farklılığın bu maddenin ihlali anlamına gelmediğini; yalnızca benzer ve ya aynı statüde olan kişilere farklı veya bir tarafa imtiyazlı şekilde uygulamanın ayrımcılık yaratabileceğini belirtmektedir. (not: ilgili kararlara atıflar yapılmış)

50. : Mahkemenin içtihadına göre kişilere karşı farklı uygulamanın ayrımcılık yaratmaması için bunun gerçek ve objektif gerekçelere dayandırılması gerekmektedir. Bu şekilde bir gerekçenin ise değerlendirilmesinde demokratik toplumlarda hakim olan ilkeler gözönüne alınmalıdır. AİHS tarafından kişilere bahşedilen bir hakkın uygulanmasında farklı bir uygulamanın sadece “yasal gerekçe”lere dayandırılması yetmez, ayrıca 14. maddenin ihlal edilmediğinden bahsedebilmek için “hükümetin kullandığı vasıtaların (sınırlamaların) hedeflenen amaçla ORANTILI olması” gerekmektedir. (not: ilgili kararlara atıflar yapılmış)

51.
: Diğer bir deyişle, ayrımcılık olgusu, haklı bir gerekçe olmadan bir kişi veya gruba diğer kişi veya gruplardan daha dezavantajlı bir uygulama, eğer diğerleri lehine daha avantajlı olan uygulama AİHS sözleşmesi tarafından özellikle belirtilmemişse, yapılması durumlarını da kapsar.( not: ilgili karara atıf yapılmış) .Ama, 14. madde, hükümetlerce kişilere karşı farklı uygulamaların - eğer bunlar objektif bir değerlendirmeyle gerçekten farklı reel şartlardan doğmakta ve kamu yararı baz alındığında kamunun haklarının korunmasıyla sözleşme tarafından bahşedilen hakların korunmasında adil bir denge sağlamaktaysa - yasaklanmasını gerektirmez.

52. Sözleşmeci devletler, hukukun uygulanmasında benzer durumlarda farklı uygulamaların gerekli olup olmadığı ve eğer gerekliyse bunun oranının saptanması hususunda belirli bir takdir hakkını haizdir. Bu takdir hakkının kapsamı her somut olaya ve olayın şartlarına göre değişecektir. (not: ilgili kararlara atıflar yapılmış)

53. : Yine de , yalnızca cinsiyet sebebiyle yapılacak olan farklı uygulamanın Sözleşmeye uygun olabilmesi için hükümetlerce “SON DERECE HAKLI ( ÖNEMLİ) GEREKÇELER” gösterilmesi gerekir.

54. : AİHS’nin ön planda ve öncelikle insan haklarının korunması için bir sistem öngörmesi sebebiyle, Mahkeme yine de sözleşmeci devletlerdeki değişik şartlara dikkat etmeli ve konu hakkında ulaşılacak ortak bir uzlaşmaya değer vermelidir.( not: ilgili karara atıf yapılmış)



b. (Aynı statüdeki kişilere farklı uygulama yapılıp yapılmadığı )
55. : Davacının iddiası, kadınların evlendiklerinde resmi anlamda yalnızca kendi kızlık soyadlarını kullanamamaları ve erkeklerin evlenseler dahi kendi aile isimlerini kullanabildikleri gerçeğine dayanmaktadır. Bu hiç kuşkusuz, “BENZER DURUMLARDAKİ KIŞILERE CINSIYETLERI SEBEBIYLE YAPILAN FARKLI BIR UYGULAMA”yı ifade etmektedir.

-56. : Evli kadın ve erkek gruplarının, hükümetçe belirtildiği gibi farklı sosyal statüde olmaları ve ekonomik bağımsızlık niteliklerinin farklı olması Mahkemenin bu konuda farklı bir sonuca varmasında yeterli değildir. Gerçekten, olayın esas noktasında “davaya konu olan bu farklı uygulama meşru anlamda gerekçelendirilebilebilecek mi” sorusu yatmaktadır.


c. (Nesnel ve haklı bir gerekçenin olup olmadığı)

57. : Hükümetin savunmasında, ilgili sınırlamanın erkeğin soyadının kullanılmasıyla aile birliğini korumak ve bu şekilde kamu düzenini tesis etmek olduğu ileri sürülmüştür.Davacı bu iddiayı reddetmiştir.

58. : Mahkeme, hernekadar sözleşmeci devletlerin aile birliğini korumaları noktasında kişilere sınırlama koyarken AİHS’den doğan bir takdir haklarının olduğunu kabul etse de, 14. Madde böyle bir sınırlamanın prensip olarak erkek ve kadına eşit ve haklı olarak uygulanmasını ve bunun aksine bir durumun ancak mücbir sebeplerle (Gerekçelerle) aklanabileceğini öngörmektedir.
OLAYIMIZDA, MAHKEME BU NEVİ GEREKÇELERİN VAROLDUĞUNA KANAAT GETİRMEMİŞTİR.

59. : Mahkeme öncelikle, günümüzde Avrupa Konseyi üyelerinin esaslı hedeflerinden birinin de cinsiyetler arası eşitliğin sağlanması olduğunu düşünmektedir. Bakanlar Kurulunun (78) 37 Sayı ve 27 Eylül 1978 tarihli “Medeni Hukukta Eşler Arası Eşitlik” başlıklı Kararı ve R (85) 2 sayı ve 5 Şubat 1985 tarihli “Cinsiyet Ayrımcılığın Önlenmesinde Yasal Korunma” başlıklı Tavsiye kararları bu hedefin somutlaştırılğı metinlerdir. Bu belgeler, üye devletlere, soyadının seçilmesi gibi bir konu da da cinsiyet ayrımcılığının önlenmesi görevini vermektedir.Bu hedef Meclis toplantısı (bkz yukarıdaki 19-22 paragraflar ) ve yasal işbirliği konusunda Avrupa Komitesi (bkz yukarıdaki 23-27 paragraflar) çalışmalarında da da belirtilmiştir..

60. : Uluslararası düzeydeki BM gelişmeleri de eşlerin soyadının seçimi konusunda eşit haklara sahip olmaları ve/veya her eşin kendi soyadını kullanabilmesi noktasında bu tür bir cinsiyetler arası eşitlik düşüncesine yönelim olduğunu göstermektedir.

61. ahası, Mahkeme, Avrupa Konseyi üyesi sözleşmeci devletler arasında, eşlerin kendi soyadlarının seçimi konusunda eşit bir düzeyde olmaları gereği noktasında bir uzlaşmanın doğmakta olduğunu da belirtir.
Avrupa Konseyi üyesi devletler içinde yalnızca Türkiye, kadına bu tür bir sınırlama koymaktadır. Evli kadınlar Türkiye’de, taraflar aksi şekilde bir karara varsalar dahi, kızlık soyadlarını yalnız başına kulllanamamaktadır.22 Kasım 2001 tarihli yasal değişiklik de bu uygulamayı değiştirememiştir.Evlilik statüsünün kendi isimlerini değiştirmesini istemeyen kadınların hakları bu şekilde gözardı edilmektedir.

62. :Mahkemenin gözlemine göre Türkiye kendisini erkek ve kadını aynı kefeye koyan eşitlikçi düşünce eğiliminin dışında görmemektedir. İlgili yasal değişikliklerden -özellikle 22 Kasım 2001 değişikliği - önce, erkeğin aildeki statüsü baskındı.Bu zamana kadar yasa koyucu, ailevi birliğin korunmasında erkeğin soyadının kullanılması opsiyonunun geleneksel aile görüşüne tekabül ettiğini düşünmekteydi. 2001 reformlarının amacı, eşlerden kadını ailede kararların alınması , ekonomik işlemler ve çiftin temsili gibi hususlarda erkekle eşit statüye getirmekti.Kocanın aile reisliği rolü ortadan kaldırıldı ve evliliğin her iki tarafı da evlilik birliğini temsil etmeye yetkili kılındı. Ama, 2001 MK yasalaşmasına rağmen, evli kadının yalnızca kendi soyadını kullanabilmesi konusunda bir değişiklik olmamıştır.

63. : Mahkemenin eldeki olayda ilk değerlendireceği husus, kocanın soyadı sayesinde aile birliğinin temsil edilmesinin davada karara etkili olup olmadığıdır.Esasen, bu gelenek erkeğin ailedeki eski tarihlerden gelen başat rolü ve kadının nıspeten ikinci planda kalmasından doğmaktadır. Günümüzde, Türkiyenin de içinde olduğu Avrupa Konseyi üye ülkelerindeki gelişen kadın ve erkek eşitliği fikri ve özellikle ayrımcılığın önlenmesi prensibine verilen önem sözkonusu devletleri evli kadınlara bu nevi bir geleneğin dayatılmasını yasaklamaktadır.

64. : Bu bağlamda, hatırlatmak gerekir ki, evlilikte erkeğin soyadının kullanılması ne kadar aile birliğini temsil ediyorsa, aynı aile birliği, kadının soyadının kullanılmasıyla veya eşler tarafından ortak bir soyadının seçilmesi suretiyle de temsil edilebilir.


65.: Mahkemenin yanıtlaması gereken ikinci sorun ise aile birliğinin ortak bir soyadıyla temsil edilip edilmediği veya ortak isim konusunda eşler arasında bir anlaşmazlık olduğunda bir tarafın soyadının diğerine dayatılıp dayatılamayacağıdır.

66. :Mahkemenin fikrine göre, bu anlamda, Sözleşmeci devletlerin uygulamaları da dikkate alındığında , evli eşlerin ortak bir soyadı seçmemesi halinde dahi aile birliğinin tam olarak korunabileceği fikri hiç kuşkusuz akla yatkındır.Avrupadaki uygulanan sistemlerin gözlemlenmesinden de bu sonuç çıkartılabilir.Hükümet eldeki davada, ortak bir soyadı vesilesiyle aile birliğinin temsil edilememesinin evli eşler veya 3. kişiler için herhangi bir zorluk doğuracağı veya kamu adına ortaya çıkaracağı olası zarar konusunda somut ve esaslı gerekçe gösterememiştir.BU KOŞULLAR ALTINDA, MAHKEME, EVLİ KADINA - KENDI SOYADINI KOCASININ SOYADININ ÖNÜNDE RESMEN KULLANBİLSE DAHI- KOCASININ SOYADININ DAYATILMASI UYGULAMASININ NESNEL VE HAKLI GEREKÇELERI OLMADIĞINA KANAAT GETIRMIŞTIR.


67. :Mahkeme, kocanın soyadının baskın olduğu geleneksel sistemden ortak bir soyadının seçildiği veya her iki tarafın da kendi soyadlarını kullanabildiği sisteme geçilmesinin her halükarda nüfus, evlilik ve ölüm kayıtlarının tutulmasında önemli etkiler doğuracağını gözardı etmemektedir. Buna rağmen, Mahkemenin görüşüne göre toplum, bu noktada oluşacak olumsuz etkileri (zorlukları) kişilerin öz saygınlığının tesis edilmesi bağlamında sağduyulu bir şekilde tolere edecektir ve bu da kişilerin kendi isimlerini seçmeleri gibi önemli bir konu için değecektir. (karara atıf var)

68. : Sonuç olarak, ortak bir soyadi ile aile birliğinin temsil edildiği gerekçesi davaya konu cinsel farkliliğa dayali uygulama için yeterli bir açiklama ve sebep oluşturmamaktadir.

BUNA GÖRE , DAVA KONUSU HÜKÜMET UYGULAMASI AİHS’NIN 8. MADDESIYLE BIRLIKTE DEĞERLENDİRİLEN 14 .MADDESINE AYKIRIDIR.
Old 21-04-2008, 09:28   #12
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Bu konuda ( Dr. Yıldız ABİK, Kadının Soyadı ve Buna Bağlı Olarak Çocuğun Soyadı , Seçkin yayınları ) isimli kitabı tavsiye edebilirim.

Kitapta kadının soyadı konusunun mukayeseli hukuk yönünden incelemesi yapılmakta , TMK. 187 maddesi ele alınarak öğretideki görüşlere yer verilmekte ayrıca forumda sözü edilen Anayasa Mahkemesi kararı ile AİHM.kararı da değerlendirilmektedir.

Saygılarımla.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Erkekler neden aldatır ? Merhaba Site Lokali 47 26-03-2010 13:11
boşanan kadının boşandığı kocasının soyadını taşıyabilmesi cemilbilgic Meslektaşların Soruları 2 21-07-2007 19:58
kadının boşandığı kocasının soyadını alması Avukat Kamer Akgül Meslektaşların Soruları 6 21-05-2007 19:53
Bir Sene Neden 12 Aydır Ve Şubat Ayı Neden Cüce Kalmıştır? Gemici Site Lokali 3 30-03-2004 08:26
Dul Kadının Kızlık Soyadını Kullanması. vehbim Meslektaşların Soruları 6 30-12-2003 19:22


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04150200 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.