Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Eşine "kız çıkmadı" diyen kocaya tazminat cezası

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 12-01-2008, 13:05   #1
oguzhand0

 
Varsayılan Eşine "kız çıkmadı" diyen kocaya tazminat cezası

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, boşanma davası açtığı eşine ilişkin yakın çevresine “Eşim kız değil. Benimle evlenmeden başkasıyla ilişkiye girmiş” diyen kocanın tazminat ödemesi gerektiğine karar verdi.
Eşine karşı açtığı boşanma davasında, eşinin evlenmeden önce başkasıyla ilişkiye girdiği iddiasında bulunan kocanın açtığı boşanma davası reddedildi. Eşi de, kendisini, ‘kız değilsin' diye suçlayarak boşanma davası açan kocası aleyhine manevi tazminat talebiyle dava açtı. Adana 2. Aile Mahkemesi kadının manevi tazminat talebinin reddine karar verdi. Dosyanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin verdiği kararı bozdu.

-YARGITAY, “KIZ DEĞİLSİN İDDİASI KADININ ŞAHSİYET HAKLARINI ZEDELER”
Yargıtay, eşine ‘kız değilsin' suçlamasında bulunan kocanın tazminat ödemeye mahkum edilmesi gerektiğine hükmetti. Yargıtay'ın gerekçeli kararında şu görüşlere yer verildi:
“Davalı, elinde hiçbir kanıt ve emare olmadığı halde davacının kız olmadığını, kendisiyle evlenmeden evvel başkasıyla ilişkiye girdiğini iddia etmiştir. Tanıklar, davacının kız olmadığını davalıdan duyduklarını ifade etmiş. Bu iddia, davalı tarafından ortaya atıldıktan sonra köyde davacı kadının kız olmadığı ve başkasıyla ilişkisi olduğu yönünde dedikodu çıktığı anlaşılmıştır. Boşanma davası, davalı kadının davacıyla evlenmeden önce kız olmadığı yolundaki iddianın kanıtlanamaması nedeniyle reddedilmiş ve bu red kararı temyiz edilmediği için kesinleşmiştir. Boşanma davasında dinlenen bir kısım tanık beyanlarına göre, kadının ısrarla doktora muayene olmak istediğini belirtmesine rağmen, davalı kocanın doktor muayenesi yaptırmadığı anlaşılmaktadır. Kocanın, davacının kız olmadığını iddia etmesi, savunma amacını aşar ve kadının şahsiyet haklarını zedeler. Bu durumda davalının manevi tazminatla sorumlu tutulması gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.”

ANKA
Old 12-01-2008, 13:31   #2
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Sayın Oğuzhan Dayar,

Haberi tazminat cezası olarak eklemişsiniz ama bildiğiniz gibi tazminat cezası olmaz ya ceza olur ya da tazminat olur. Belki yaptırım anlatılmak isteniyorsa tazminat yaptırımı denilebilir ama ceza bir hukuki terimdir, tazminatla kullanılması doğru olmaz.
Old 12-01-2008, 15:04   #3
oguzhand0

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Özge Yücel
Sayın Oğuzhan Dayar,

Haberi tazminat cezası olarak eklemişsiniz ama bildiğiniz gibi tazminat cezası olmaz ya ceza olur ya da tazminat olur. Belki yaptırım anlatılmak isteniyorsa tazminat yaptırımı denilebilir ama ceza bir hukuki terimdir, tazminatla kullanılması doğru olmaz.
Özge Hanım ben haberin yalancısıyım. Başlık ve haberi kaynaktan doğrudan alarak buraya koydum. Düzeltmeniz için teşekkürler.
Old 12-01-2008, 15:06   #4
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Haber eğer yanlış verilmişse bir hukuk forumuna eklerken doğrusunu yazmak görevimizdir diye düşünüyorum.
Old 12-01-2008, 23:35   #5
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Boşanma davasının red gerekçesi ve yine tazminatın kabul gerekçesi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Old 12-01-2008, 23:52   #6
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Boşanma davasının reddini doğru buluyorum; çünkü haksız bir iddiada bulunuyor. Boşanma nedenlerinin hiçbirine uygun değildir diye düşünüyorum. Ancak manevi tazminat talebinin kabulünü haklı bulmuyorum; çünkü bu iddia haksız olsa da davasını kanıtlamak üzere mahkemede ileri sürülmektedir. Eğer bunu mahkeme dışında da yineliyorsa hakaret oluşturur.
Old 12-01-2008, 23:58   #7
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Özge Yücel
Alıntı:
Boşanma davasının reddini doğru buluyorum; çünkü haksız bir iddiada bulunuyor
. Boşanma nedenlerinin hiçbirine uygun değildir diye düşünüyorum. Ancak manevi tazminat talebinin kabulünü haklı bulmuyorum;
Alıntı:
çünkü bu iddia haksız olsa da davasını kanıtlamak üzere mahkemede ileri sürülmektedir. Eğer bunu mahkeme dışında da yineliyorsa hakaret oluşturur
.

Sayın Özge Yücel, (yalnızca fikir jimnastiği)

Davalı neden "haksız bir iddiada" bulunuyor? Yine, mahkeme dışında "kız değilsin" dediğinde neden hakaret suçunun unsurlarının oluştuğunu düşünüyorsunuz?

Saygılarımla...
Old 13-01-2008, 00:00   #8
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Yazarken de çok duraksadım aslında, kız değilsin demenin hukuka aykırı bir yönü var mıdır? Olmamalıdır ama aşağılamak, küçük düşürmek söz konusu olabilir. Bir kimsenin şeref ve saygınlığını rencide edebilecek sözler hakaret kabul ediliyor, bu durumda bizim toplumumuzda düşünüldüğünde bu sözler rencide edebilecek nitelikte değil midir?
Old 13-01-2008, 00:04   #9
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Özge Yücel,

Siz duraksadım diyorsunuz ama, Mahkemeler görünen o ki halen duraksamıyor. Ne TMK da ve ne de TCK da kız/kadın ayrımı ve yine bekaretin izalesi/mayubiyet şeklinde kavramlar yer almadığı halde, gerek boşanma davasının red gerekçesi ve yine gerek tazminatın kabulüne değinen gerekçeler, bana göre "bekaret kavramına atfedilen hukuki değer" alt anlamını barındırmakta.

Konunun hakaret kısmını da yine birlikte değerlendirelim.

Saygılarımla...
Old 13-01-2008, 00:07   #10
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Kız olup olmadığı ne boşanma davasında ne de tazminat davasında araştırılacak bir durumdur. Boşanma davasında bunun ileri sürülmesi haksız derken bu iddianın bir boşanma nedeni sayılamayacağını söylemek istedim aslında. Tazminat davasında ise mahkeme dışında söyleseydi hakaret oluşturabileceğini düşünmüştüm. Anlatımlarımda çelişkiye düşmemişimdir umarım.
Old 13-01-2008, 00:19   #11
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Özge Yücel
Kız olup olmadığı ne boşanma davasında ne de tazminat davasında araştırılacak bir durumdur. Boşanma davasında bunun ileri sürülmesi haksız derken bu iddianın bir boşanma nedeni sayılamayacağını söylemek istedim aslında...


Katılıyorum. Ancak Mahkemenin red gerekçesi -elbette eğer haber doğru ise-

Alıntı:
Davalı, elinde hiçbir kanıt ve emare olmadığı halde davacının kız olmadığını, kendisiyle evlenmeden evvel başkasıyla ilişkiye girdiğini iddia etmiştir. Tanıklar, davacının kız olmadığını davalıdan duyduklarını ifade etmiş. Bu iddia, davalı tarafından ortaya atıldıktan sonra köyde davacı kadının kız olmadığı ve başkasıyla ilişkisi olduğu yönünde dedikodu çıktığı anlaşılmıştır. Boşanma davası, davalı kadının davacıyla evlenmeden önce kız olmadığı yolundaki iddianın kanıtlanamaması nedeniyle reddedilmiş ve bu red kararı temyiz edilmediği için kesinleşmiştir. Boşanma davasında dinlenen bir kısım tanık beyanlarına göre, kadının ısrarla doktora muayene olmak istediğini belirtmesine rağmen, davalı kocanın doktor muayenesi yaptırmadığı anlaşılmaktadır. Kocanın, davacının kız olmadığını iddia etmesi, savunma amacını aşar ve kadının şahsiyet haklarını zedeler. Bu durumda davalının manevi tazminatla sorumlu tutulması gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir

şeklinde.

Kararın tam metnini görmeden yorum yapmak elbette doğru değil. Ancak temyzi edilmeksizin kesinleşen boşanma davasının reddine yönelik ilk derece mahkemesinin gerekçesi, davalının evlenmeden önce kız olmadığının kanıtlanmış olması halinde davacının davasının kabul edileceği sonucuna bizi götürüyor.

Tazminatın kabulüne yönelik diğer kararda ise, boşanma davası esnasında doktor muayenesi konusundaki davalının ısrarı, davacının muayene yaptırmamış olması (? herhalde davacı kocaboşanma davası sırasında bilirkişi masrafı yaptırmadı?? Yatırsaydı muayene yapılacak mıydı Yahut da bu tanık anlatımı mıydı, buradan anlamak zor) konusunun gerekçeye geçmiş olması düşündürücü.

Gerekçelerde yer alan ve "Olması gereken" tahtında tartışılması gereken belki de yalnızca aşağıdaki cümle:

"Kocanın davacının kız olmadığını iddia etmesi savunma amacını aşar ve kadının şahsiyet haklarını zedeler"

Zedeler mi, zedelemez mi? Bence üzerinde düşünmeye değer.

Saygılarımla...
Old 13-01-2008, 00:24   #12
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Değerlendirmelerinize ben de katılıyorum. Kişilik haklarını zedeleyip zedelememe içinde bulunulan zamana ve sosyal çevreye göre değişen bir olgudur. Bunun önemli olmadığını biz düşünüyoruz ama önemli görülen hatta bu uğurda cinayetler işlenilen bir çevrede yaşayan bir kişi için oldukça zedeleyici olsa gerek.
Old 13-01-2008, 00:31   #13
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Özge Yücel
...ama önemli görülen hatta bu uğurda cinayetler işlenilen bir çevrede yaşayan bir kişi için oldukça zedeleyici olsa gerek.

Bu uğurda cinayet işlenmemesi için, önce yasa koyucu düzenleme getirdi. Eğer uygulayıcılar da yasa koyucunun getirdiği yeni düzenlemelerin ruhuna, anlam ve amacına uygun gerekçeler oluşturursa, kavram önemini zaman içerisinde ancak yitirmeye başlayabilir.

Bu isnada değer atfetmeyen yargı kararları dediğiniz düşüncelerde önce büyük bir şaşkınlık yaratabilir ama dönüşüm de ancak bu şekilde sağlanabilir, diye düşünüyorum.

Saygılarımla..
Old 13-01-2008, 00:34   #14
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Yargının bu yaklaşımdan vazgeçmesi bir zorunluluk elbette, ama cinayetlerin son bulması ve kişilik haklarının zedelenmemesi için ne yazık ki yeterli değildir.
Old 13-01-2008, 08:46   #15
HÜLYA ÖZDEMİR

 
Mesaj

Ben Yargıtay'ın gerekçeli kararında değindiği ' kadının ısrarla doktora muayene olma isteğine rağmen erkeğin muayene ettirmeme ' durumunun; boşanma davası öncesinde kadının eşi tarafından bu konuda suçlanması sırasında aksini ispat için muayene olma isteğinin, bu konuya vakıf olan tanıkların boşanma davasında mahkemede verdikleri beyanı olarak algıladım.

Zira boşanma davası sırasında kadın tarafından talep edilse, mahkemenin bu konuda olumlu veya olumsuz karar vermesi gerekir ve Yargıtay da kararında buna bağlı olarak durumu açıklardı.

Davacı (boşanma davası öncesinde ) bilimsel olarak ispat edilebilecek bir iddiayı kasden ispatlamaktan kaçınmış ve iddia aşamasında bırakmıştır.

Maalesef toplumsal yaşamımızda özellikle kırsal kesimde; erkeğin haklarını yasalar, kadının haklarını töreler belirlemektedir.

Bu törelerle örgülü bir dünyada ( Yargıtay kararına konu olayda bir köyde ) yaşayan kadının bilimsel olarak ispatı mümkün bir konuda ispat vasıtalarından kaçınan eşi tarafından boşanma davasına gerekçe yapılması artık boşanma gerekçelerini ispat edememekten öte , kadının kişilik haklarına ağır saldırı halini almıştır.

Yargıtay kadının böyle bir suçlama ile karşı karşıya kalmasının; ispatlanmasa, iddia aşamasında kalsa bile, ait olduğu çevrede tüm yaşamı boyunca kuşkucu, önyargılı ahlaki yaklaşımlara muhatap olma ve bunlarla mücadele ile yaşamını daha da zorlaştıracak bir atmosfer yaratmaya yeteceğini öngörmesi nedeni ile olayı kişilik haklarına ağır bir saldırı olarak değerlendirmiş ve toplumsal gerçeklere, değer yargılarına uygun bir karar vermiştir.
Old 13-01-2008, 11:01   #16
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Değerli üyeler,

Halen "kadın bedeni" üzerinden tartışıyoruz. "Kız değilsin" cümlesini bir "suçlama" kabul ediyoruz. Bunun gerekçesi olarak da "toplumsal gerçekler , değer yargıları" tamlamalarını kullanıyoruz, duraksamadan.

Eşitlikçi, devrim niteliğindeki yasal düzenlemeler, hala üzerimizde bol birer giysi sanki.

Kanunlar yöresel özellikler gözetilerek, lokal biçimde esnetilerek uygulanabilir mi?

Uygulanabilirse, asıl savaşımın verildiği kadınlar (köyler, doğu, güneydoğu vb. kadının kimlik sahibi (!) olduğu yerleşim bölgelerinin kadınları) adına ilerleme sağlanabilir mi? Sonuna kadar ikiyüzlü ahlak kavramının kadın bedeni üzerinden kadını aşağılamaya/sindirmeye/ve dahi öldürmeye devam etmesi engellenebilir mi?

Bence her iki kararın gerekçesi de kadına saygısızlık edilmesi, kişilik haklarına saldırı çerçevesinde şekillenebilirdi. Kız olmama iddiasının ispatlanamamış olması gerekçede yer almamalıydı. Kız olmama iddiası tazminat için haklı bir saldırı niteliğinde görülmemeli, bekarete tarihi kutsal anlamının yüklenmesine izin verilmemeliydi. Bizler dahi bu alanda bir noktada sıkışıp "toplum gerçekleri, değer yargıları" diyoruz. Bu kabul sürdükçe, kadınlar değer yargılarının kölesi, toplumsal yaşamın "nesnesi" olmaya devam edecekler.

Saygılarımla...
Old 13-01-2008, 18:45   #17
HÜLYA ÖZDEMİR

 
Varsayılan

Ben kararı tartışmak yerine, kararın gerekçesinin mevcut fiili durumla örtüşmesine ilişkin tespitimi dile getirmeyi - farklı bir boyuttan katkıda bulunmayı - tercih ettim. Sanırım buna hakkım var.

Bu nedenle konu ile ilgili kişisel görüşlerimi değil, Yargıtay kararının tazminat gerekçesinin kadının tabi olduğu koşullar içinde değerlendirilerek '' toplumsal gerçeklere ve değer yargılarına '' uygun karar verdiğini belirttim. Toplumsal gerçekleri tespit etmek , doğruluğunu kabul etmek anlamına gelmez.


Kadının bekaretinin boşanma davasına konu edilip edilmeyeceği ile ilgili hiçbir yorumum yokken, ben kararın bu yönüne hiç değinmemişken ; bunu onaylıyormuş gibi farzedilerek hakkımda önyargılı cümleler kurmak ; en az '' kararın tam metnini görmeden yorum yapmak '' kadar yanlış olur.


Yargıtayın gerekçeli kararının davacının içinde yaşadığı ( ve değiştirmesine asla gücü yetmeyen mevcut ) toplumsal koşulların değerlendirilerek, bu koşullar içinde yaşamaya mahkum kadının boşanma gerekçesi yapılan nedenden duyacağı elem ve üzüntünün tazminata hükmedilmesinde esas alındığını beyan ettim.

'' Suçlanmak '' deyimi kadının suçlu - olayın suç -olduğunu değil , erkeğin boşanma davasında bekaret olayını eşine karşı kusur olarak yüklemesi - erkeğin suçlu görme/ suçlaması - anlamında kullanılmıştır.


Yazdıklarımın kadının ihtiyacı olan toplumsal ve yasal düzenlemelerin , değişimlerin neler ve nasıl olacağını içermediğinin anlaşılabilir açıklıkta olduğunu düşünüyorum.
Old 13-01-2008, 21:26   #18
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Özdemir,

Eleştirim size, şahsınıza yönelik değil ki (yalnız değilsiniz ki, hepimiz -hukukçu sıfatımızla dahi- benzer açmazları yaşamaktayız), yalnızca durum tespiti ve fiili duruma veryansın.


Saygılarımla...
Old 13-01-2008, 21:52   #19
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Anımsatmak isterim: Yakın zamana dek "kızlık bozma" diye bir suç vardı (765 sayılı T.C.K. madde 423). Öyle ki, ilişki sonucu hymen zarar görmese bile mağdurenin hamile kalması durumunda "doğumla kızlığın bozulacağı" gerekçesi ile bu madde uygulanıyordu.
Toplumun ve toplumsal gelişmeyi fil adımlarıyla geriden izleyen yargının kadına bakışı bu. Yeni T.C.K.nda böyle bir suç yok. Ancak uygulamada bekarete verilen önemin, 5237 sayılı T.C.K.nun 102/5 ve 103/6 maddeleri çerçevesinde süreceği yönünde kuşkum var.
Yazdıklarımdan (haber doğru ise) yargı kararını onayladığım sonucu çıkarılmasın lütfen.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargıtay'dan "Parası Olmayanın Hapis Cezası Ertelensin" Kararı özge_law Hukuk Haberleri 3 28-11-2010 15:05
"Henüz yasa çıkmadı, topladığınız fişleri atmayın" Y£LİZ Hukuk Haberleri 0 10-01-2007 17:25
Dayakçı kocalara uygulanan "evden uzaklaştırma" cezası ilk kez bir kadına verildi. ahmetsacit Hukuk Haberleri 2 02-10-2006 21:01
"Angaryaya hayır!" diyen Ankara Barosu'na soruşturma... ibreti Hukuk Haberleri 0 01-08-2006 17:13


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07316589 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.