Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aİle Hukuku Mevzuati

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 30-08-2007, 00:45   #1
Av.Gülsüm Sezen

 
Kitap Aİle Hukuku Mevzuati

TÜRK MEDENİ KANUNU'NDA AİLE HUKUKU MEVZUATI

TMK genel olarak kitaplara, kitapların kısımlara, kısımların bölümlere ve bölümlerin de ayırımlara ayrılması şeklinde düzenlenmiştir.

Aile Hukuku da; Medeni Kanunumuzun İkinci Kitabında yer almaktadır ve 118. maddeden başlayıp, 494. maddeye kadar devam eder şekilde düzenlenmiştir.

Aile Hukuku TMK'da 3 kısma ayrılmıştır:

1.KISIM: EVLİLİK HUKUKU
A)Birinci Bölüm: Evlenme
Ayırım 1) Nişanlılık
Ayırım 2) Evlenme Ehliyeti ve Engelleri
Ayırım 3) Evlenme Başvurusu ve Töreni
Ayırım 4) Batıl Olan Evlenmeler
B)İkinci Bölüm: Boşanma
C)Üçüncü Bölüm: Evliliğin Genel Hükümleri
D)Dördüncü Bölüm:Eşler Arasındaki Mal Rejimi
Ayırım 1) Genel Hükümler
Ayırım 2) Edinilmiş Mallara Katılma
Ayırım 3) Mal Ayrılığı
Ayırım 4) Paylaşmalı Mal Ayrılığı
Ayırım 5) Mal Ortaklığı

2.KISIM: HISIMLIK
A)Birinci Bölüm: Soybağının Kurulması
Ayırım 1) Genel Hükümler
Ayırım 2) Kocanın Babalığı
Ayırım 3) Tanıma ve Babalık Hükmü
Ayırım 4) Evlat Edinme
Ayırım 5) Soybağının Hükümleri
Ayırım 6) Velayet
Ayırım 7) Çocuk Malları

B)İkinci Bölüm:Aile
Ayırım 1) Nafaka Yükümlülüğü
Ayırım 2) Ev Düzeni
Ayırım 3) Aile Malları

3.KISIM: VESAYET
A)Birinci Bölüm:Vesayet Düzeni
Ayırım 1) Vesayet Organları
Ayırım 2) Vesayeti Greketiren Haller
Ayırım 3) Yetki
Ayırım 4) Vasinin Atanması
Ayırım 5) Kayyımlık ve Yasal Danışmanlık
Ayırım 6) Koruma Amacıyla Özgürlüğün Kısıtlanması

B)İkinci Bölüm:Vesayetin Yürütülmesi
Ayırım 1) Vasinin Görevleri
Ayırım 2) Kayyımın Görevleri
Ayırım 3) Vesayet Dairelerinin Görevleri
Ayırım 4) Vesayet Organlarının Sorumululuğu

C)Üçüncü Bölüm:Vesayetin Sona Ermesi
Ayırım 1) Vesayeti Gerektiren Hallerin Sona Ermesi
Ayırım 2) Vasilik Görevinin Sona Ermesi
Ayırım 3) Vesayetin Sona Ermesinin Sonuçları

*****


İKİNCİ KİTAP : AİLE HUKUKU


BİRİNCİ KISIM : EVLİLİK HUKUKU


BİRİNCİ BÖLÜM : EVLENME


BİRİNCİ AYIRIM : NİŞANLILIK



A - NİŞANLANMA


Madde 118 - Nişanlanma, evlenme vaadiyle olur.



Nişanlanma, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça küçüğü veya kısıtlıyı bağlamaz.



B - NİŞANLILIĞIN HÜKÜMLERİ





I. DAVA HAKKININ BULUNMAMASI





Madde 119 - Nişanlılık, evlenmeye zorlamak için dava hakkı vermez.



Evlenmeden kaçınma hali için öngörülen cayma tazminatı veya ceza şartı dava edilemez; ancak yapılan ödemeler de geri istenemez.



II. NİŞANIN BOZULMASININ SONUÇLARI





1. MADDİ TAZMİNAT





Madde 120 - Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddi fedakarlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır.



Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de, aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir tazminat isteyebilirler.



2. MANEVİ TAZMİNAT





Madde 121 - Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.



III. HEDİYELERİN GERİ VERİLMESİ





Madde 122 - Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir.



Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.



IV. ZAMANAŞIMI





Madde 123 - Nişanlılığın sona ermesinden doğan dava hakları, sona ermenin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.



İKİNCİ AYIRIM : EVLENME EHLİYETİ VE ENGELLERİ





A - EHLİYETİN KOŞULLARI





I. YAŞ





Madde 124 - Erkek veya kadın onyedi yaşını doldurmadıkça evlenemez.



Ancak, hakim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir.



II. AYIRT ETME GÜCÜ





Madde 125 - Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemez.



III. YASAL TEMSİLCİNİN İZNİ





1. KÜÇÜKLER HAKKINDA





Madde 126 - Küçük, yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez.



2. KISITLILAR HAKKINDA





Madde 127 - Kısıtlı, yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez.



3. MAHKEMEYE BAŞVURMA





Madde 128 - Hakim, haklı sebep olmaksızın evlenmeye izin vermeyen yasal temsilciyi dinledikten sonra, bu konuda başvuran küçük veya kısıtlının evlenmesine izin verebilir.



B - EVLENME ENGELLERİ





I. HISIMLIK





Madde 129 - Aşağıdaki kimseler arasında evlenme yasaktır:



1. Üstsoy ile altsoy arasında; kardeşler arasında; amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında,



2. Kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu veya altsoyu arasında,



3. Evlat edinen ile evlatlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eşi arasında.



II. ÖNCEKİ EVLİLİK





1. SONA ERDİĞİNİN İSPATI





A. GENEL OLARAK





Madde 130 - Yeniden evlenmek isteyen kimse, önceki evliliğinin sona ermiş olduğunu ispat etmek zorundadır.



B. GAİPLİK DURUMUNDA





Madde 131 - Gaipliğine karar verilen kişinin eşi, mahkemece evliliğin feshine karar verilmedikçe yeniden evlenemez.



Kaybolanın eşi evliliğin feshini, gaiplik başvurusuyla birlikte veya ayrıca açacağı bir dava ile isteyebilir.



Ayrı bir dava ile evliliğin feshi, davacının yerleşim yeri mahkemesinden istenir.



2. KADIN İÇİN BEKLEME SÜRESİ





Madde 132 - Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün geçmedikçe evlenemez.



Doğurmakla süre biter.



Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının anlaşılması veya evliliği sona eren eşlerin yeniden birbiriyle evlenmek istemeleri hallerinde mahkeme bu süreyi kaldırır.



III. AKIL HASTALIĞI





Madde 133 - Akıl hastaları, evlenmelerinde tıbbi sakınca bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla anlaşılmadıkça evlenemezler.



ÜÇÜNCÜ AYIRIM : EVLENME BAŞVURUSU VE TÖRENİ





A - BAŞVURU





I. BAŞVURU MAKAMI





Madde 134 - Birbiriyle evlenecek erkek ve kadın, içlerinden birinin oturduğu yer evlendirme memurluğuna birlikte başvururlar.



Evlendirme memuru, belediye bulunan yerlerde belediye başkanı veya bu işle görevlendireceği memur, köylerde muhtardır.



II. ŞEKLİ





Madde 135 - Başvuru, evlenecekler tarafından yazılı veya sözlü olarak yapılır.



III. BELGELER





Madde 136 - Erkek ve kadından her biri, nüfus cüzdanı ve nüfus kayıt örneğini, önceki evliliği sona ermiş ise buna ilişkin belgeyi, küçük veya kısıtlı ise ayrıca yasal temsilcisinin imzası onaylanmış yazılı izin belgesini ve evlenmeye engel hastalığının bulunmadığını gösteren sağlık raporunu evlendirme memurluğuna vermek zorundadır.



IV. BAŞVURUNUN İNCELENMESİ VE REDDİ





Madde 137 - Evlendirme memuru, evlenme başvurusunu ve buna eklenmesi gereken belgeleri inceler. Başvuruda bir noksanlık görürse bunu tamamlar veya tamamlattırır.



Başvurunun usulüne uygun olarak yapılmadığı veya evleneceklerden birinin evlenmeye ehil olmadığı ya da evlenmeye yasal bir engel bulunduğu anlaşılırsa, evlenme başvurusu reddolunur ve durum evleneceklere yazıyla hemen bildirilir.



V. REDDE İTİRAZ VE YARGILAMA USULÜ





Madde 138 - Evleneceklerden her biri evlendirme memurunun ret kararına karşı mahkemeye başvurabilir. İtiraz, evrak üzerinde incelenip kesin karara bağlanır.



Ancak, mutlak butlan sebeplerinden birinin bulunduğuna ilişkin ret kararlarına karşı açılan davalar, basit yargılama usulüyle ve Cumhuriyet savcısının hazır bulunmasıyla görülür.



B - EVLENME TÖRENİ VE TESCİL





I. KOŞULLARI





1. EVLENME İZNİ





Madde 139 - Evlendirme memuru, evlenme koşullarının varlığını tespit ederse veya ret kararı mahkemece kaldırılırsa, evleneceklere evlenme gün ve saatini bildirir veya isterlerse evlenme izni belgesini verir.



Evlenme izni belgesi, verildiği tarihten başlayarak altı ay içinde evleneceklere herhangi bir evlendirme memuru önünde evlenebilme hakkı sağlar.



2. EVLENMENİN YAPILAMAMASI





Madde 140 - Evlenme koşullarının bulunmadığının anlaşılması veya belgelerin verilmesinden başlayarak altı ayın geçmesi halinde, evlendirme memuru evlenme törenini yapamaz.



II. YAPILIŞI





1. TÖREN YERİ





Madde 141 - Evlenme töreni, evlendirme dairesinde evlendirme memurunun ve ayırt etme gücüne sahip ergin iki tanığın önünde açık olarak yapılır. Ancak, tören evleneceklerin istemi üzerine evlendirme memurunun uygun bulacağı diğer yerlerde de yapılabilir.



2. TÖRENİN ŞEKLİ





Madde 142 - Evlendirme memuru, evleneceklerden her birine birbiriyle evlenmek isteyip istemediklerini sorar. Evlenme, tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda oluşur. Memur, evlenmenin tarafların karşılıklı rızası ile kanuna uygun olarak yapılmış olduğunu açıklar.



3. AİLE CÜZDANI VE DİNİ TÖREN





Madde 143 - Evlenme töreni biter bitmez evlendirme memuru eşlere bir aile cüzdanı verir.



Aile cüzdanı gösterilmeden evlenmenin dini töreni yapılamaz.



Evlenmenin geçerli olması dini törenin yapılmasına bağlı değildir.



C - YÖNETMELİK





Madde 144 - Evlenme işlemi, evlenme kütüğü, evlenmeye ilişkin yazışma ve evlenme ile ilgili diğer konular yönetmelikle düzenlenir.



DÖRDÜNCÜ AYIRIM : BATIL OLAN EVLENMELER





A - MUTLAK BUTLAN





I. SEBEPLERİ





Madde 145 - Aşağıdaki hallerde evlenme mutlak butlanla batıldır:



1. Eşlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması,



2. Eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması,



3. Eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması,



4. Eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunması.



II. DAVA AÇMA GÖREVİ VE HAKKI





Madde 146 - Mutlak butlan davası, Cumhuriyet savcısı tarafından resen açılır.



Bu dava, ilgisi olan herkes tarafından da açılabilir.



III. DAVA HAKKININ SINIRLANMASI VEYA KALKMASI





Madde 147 - Sona ermiş bir evliliğin mutlak butlanı Cumhuriyet savcısı tarafından resen dava edilemez; fakat her ilgili, mutlak butlanın karar altına alınmasını isteyebilir.



Ayırt etme gücünün sonradan kazanılması veya akıl hastalığının iyileşmiş olması durumlarında mutlak butlan davasını yalnız ayırt etme gücünü sonradan kazanan veya akıl hastalığı iyileşen eş açabilir.



Evliyken yeniden evlenen bir kimsenin önceki evliliği mutlak butlan kararı verilmeden önce sona ermişse ve ikinci evlenmede diğer eş iyiniyetli ise, bu evlenmenin butlanına karar verilemez.



B - NİSBİ BUTLAN





I. EŞLERİN DAVA HAKKI





1. AYIRT ETME GÜCÜNDEN GEÇİCİ YOKSUNLUK





Madde 148 - Evlenme sırasında geçici bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun olan eş, evlenmenin iptalini dava edebilir.



2. YANILMA





Madde 149 - Aşağıdaki durumlarda eşlerden biri evlenmenin iptalini dava edebilir:



1. Evlenmeyi hiç istemediği veya evlendiği kişiyle evlenmeyi düşünmediği halde yanılarak bu evlenmeye razı olmuşsa,



2. Eşinde bulunmaması onunla birlikte yaşamayı kendisi için çekilmez bir duruma sokacak derecede önemli bir nitelikte yanılarak evlenmişse.



3. ALDATMA





Madde 150 - Aşağıdaki durumlarda eşlerden biri evlenmenin iptalini dava edebilir:



1. Eşinin namus ve onuru hakkında doğrudan doğruya onun tarafından veya onun bilgisi altında bir başkası tarafından aldatılarak evlenmeye razı olmuşsa,



2. Davacının veya altsoyunun sağlığı için ağır tehlike oluşturan bir hastalık kendisinden gizlenmişse.



4. KORKUTMA





Madde 151 - Kendisinin veya yakınlarından birinin hayatı, sağlığı veya namus ve onuruna yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike ile korkutularak evlenmeye razı edilmiş eş, evlenmenin iptalini dava edebilir.



5. HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE





Madde 152 - İptal davası açma hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak altı ay ve her halde evlenmenin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.



II. YASAL TEMSİLCİNİN DAVA HAKKI





Madde 153 - Küçük veya kısıtlı, yasal temsilcisinin izni olmadan evlenirse, izni alınmayan yasal temsilci evlenmenin iptalini dava edebilir.



Bu suretle evlenen kimse sonradan onsekiz yaşını doldurmak suretiyle ergin olur, kısıtlı olmaktan çıkar veya karı gebe kalırsa evlenmenin iptaline karar verilemez.



C - BUTLANI GEREKTİRMEYEN SEBEPLER





I. BEKLEME SÜRESİNE UYMAMA





Madde 154 - Kadının bekleme süresi bitmeden evlenmesi, evlenmenin butlanını gerektirmez.



II. ŞEKİL KURALLARINA UYMAMA





Madde 155 - Evlendirmeye yetkili memur önünde yapılmış olan bir evliliğin kanunun diğer şekil kurallarına uyulmaması sebebiyle butlanına karar verilemez.



D - BUTLAN KARARI





I. GENEL OLARAK





Madde 156 - Batıl bir evlilik ancak hakimin kararıyla sona erer. Mutlak butlan halinde bile evlenme, hakimin kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur.



II. SONUÇLARI





1. ÇOCUKLAR YÖNÜNDEN





Madde 157 - Mahkemece butlanına karar verilen bir evlilikten doğan çocuklar, ana ve baba iyiniyetli olmasalar bile evlilik içinde doğmuş sayılırlar.



Çocuklar ile ana ve baba arasındaki ilişkilere boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır.



2. EŞLER YÖNÜNDEN





Madde 158 - Evlenmenin butlanına karar verilirse, evlenirken iyiniyetli bulunan eş bu evlenme ile kazanmış olduğu kişisel durumunu korur.



Eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi, tazminat, nafaka ve soyadı hakkında boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır.



E - MİRASÇILARIN DAVA HAKKI





Madde 159 - Evlenmenin butlanını dava etme hakkı mirasçılara geçmez. Ancak, mirasçılar açılmış olan davayı sürdürebilirler. Dava sonucunda evlenme sırasında iyiniyetli olmadığı anlaşılan sağ kalan eş, yasal mirasçı olamayacağı gibi, daha önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları da kaybeder.



F - YETKİ VE YARGILAMA USULÜ





Madde 160 - Evlenmenin butlanı davasında, yetki ve yargılama usulü bakımından boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır.



İKİNCİ BÖLÜM : BOŞANMA





A - BOŞANMA SEBEPLERİ





I. ZİNA





Madde 161 - Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.



Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.



Affeden tarafın dava hakkı yoktur.



II. HAYATA KAST, PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ





Madde 162 - Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.



Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.



Affeden tarafın dava hakkı yoktur.



III. SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME





Madde 163 - Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.



IV. TERK





Madde 164 - Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.



Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.



V. AKIL HASTALIĞI





Madde 165 - Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.



VI. EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI





Madde 166 - Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.



Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.



Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.



Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.



B - DAVA





I. KONUSU





Madde 167 - Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir.



II. YETKİ





Madde 168 - Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.



III. GEÇİCİ ÖNLEMLER





Madde 169 - Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen alır.



C - KARAR





I. BOŞANMA VEYA AYRILIK





Madde 170 - Boşanma sebebi ispatlanmış olursa, hakim boşanmaya veya ayrılığa karar verir.



Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya karar verilemez.



Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir.



II. AYRILIK SÜRESİ





Madde 171 - Ayrılığa bir yıldan üç yıla kadar bir süre için karar verilebilir. Bu süre ayrılık kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar.



III. AYRILIK SÜRESİNİN BİTİMİ





Madde 172 - Süre bitince ayrılık durumu kendiliğinden sona erer.



Ortak hayat yeniden kurulmamışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.



Boşanmanın sonuçları düzenlenirken ilk davada ispatlanmış olan olaylar ve ayrılık süresinde ortaya çıkan durumlar göz önünde tutulur.



IV. BOŞANAN KADININ KİŞİSEL DURUMU





Madde 173 - Boşanma halinde kadın, evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korur; ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hakimden bekarlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir.



Kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hakim, kocasının soyadını taşımasına izin verir.



Koca, koşulların değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.



V. BOŞANMADA TAZMİNAT VE NAFAKA





1. MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT





Madde 174 - Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.



Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.



2. YOKSULLUK NAFAKASI





Madde 175 - Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.



Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.



3. TAZMİNAT VE NAFAKANIN ÖDENME BİÇİMİ





Madde 176 - Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.



Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.



İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.



Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.



Hakim, istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.



4. YETKİ





Madde 177 - Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.



5. ZAMANAŞIMI





Madde 178 - Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.



VI. MAL REJİMİNİN TASFİYESİ





1. BOŞANMA HALİNDE





Madde 179 - Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır.



2. AYRILIK HALİNDE





Madde 180 - Ayrılığa karar verilirse mahkeme, ayrılığın süresine ve eşlerin durumlarına göre aralarında sözleşmeyle kabul edilmiş olan mal rejiminin kaldırılmasına karar verebilir.



VII. MİRAS HAKLARI





Madde 181 - Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler.



Boşanma davası devam ederken, ölen davacının mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve davalının kusurunun ispatlanması halinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.



VIII. ÇOCUKLAR BAKIMINDAN ANA VE BABANIN HAKLARI





1. HAKİMİN TAKDİR YETKİSİ





Madde 182 - Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.



Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.



Hakim, istem halinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.



2. DURUMUN DEĞİŞMESİ





Madde 183 - Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması halinde hakim, resen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır.



D - BOŞANMADA YARGILAMA USULÜ





Madde 184 - Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tabidir:



1. Hakim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz.



2. Hakim, bu olgular hakkında gerek resen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.



3. Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hakimi bağlamaz.



4. Hakim, kanıtları serbestçe takdir eder.



5. Boşanma veya ayrılığın fer'i sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hakim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz.



6. Hakim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir.



ÜÇÜNCÜ BÖLÜM : EVLİLİĞİN GENEL HÜKÜMLERİ





A - HAKLAR VE YÜKÜMLÜLÜKLER





I. GENEL OLARAK





Madde 185 - Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur.



Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler.



Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.



II. KONUTUN SEÇİMİ, BİRLİĞİN YÖNETİMİ VE GİDERLERE KATILMA





Madde 186 - Eşler oturacakları konutu birlikte seçerler.



Birliği eşler beraberce yönetirler.



Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.



III. KADININ SOYADI





Madde 187 - Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.



B - BİRLİĞİN TEMSİLİ





I. EŞLERİN TEMSİL YETKİSİ





Madde 188 - Eşlerden her biri, ortak yaşamın devamı süresince ailenin sürekli ihtiyaçları için evlilik birliğini temsil eder.



Ailenin diğer ihtiyaçları için eşlerden biri, birliği ancak aşağıdaki hallerde temsil edebilir:



1. Diğer eş veya haklı sebeplerle hakim tarafından yetkili kılınmışsa,



2. Birliğin yararı bakımından gecikmede sakınca bulunur ve diğer eşin hastalığı, başka bir yerde olması veya benzeri sebeplerle rızası alınamazsa.



II. SORUMLULUK





Madde 189 - Birliği temsil yetkisinin kullanıldığı hallerde, eşler üçüncü kişilere karşı müteselsilen sorumlu olurlar.



Eşlerden her biri, birliği temsil yetkisi bulunmaksızın yaptığı işlemlerden kişisel olarak sorumludur. Ancak, temsil yetkisinin üçüncü kişilerce anlaşılamayacak şekilde aşılması halinde eşler müteselsilen sorumludurlar.



III. TEMSİL YETKİSİNİN KALDIRILMASI VEYA SINIRLANMASI





Madde 190 - Eşlerden biri birliği temsil yetkisini aşar veya bu yetkiyi kullanmada yetersiz kalırsa hakim, diğer eşin istemi üzerine temsil yetkisini kaldırabilir veya sınırlayabilir. İstemde bulunan eş, temsil yetkisinin kaldırıldığını veya sınırlandığını, üçüncü kişilere sadece kişisel duyuru yoluyla bildirebilir.



Temsil yetkisinin kaldırılmasının veya sınırlanmasının iyiniyetli üçüncü kişilere karşı sonuç doğurması, durumun hakimin kararıyla ilan edilmesine bağlıdır.



IV. TEMSİL YETKİSİNİN GERİ VERİLMESİ





Madde 191 - Temsil yetkisinin kaldırılmasına veya sınırlanmasına ilişkin karar, koşullar değiştiğinde eşlerden birinin istemi üzerine hakim tarafından değiştirilebilir.



İlk karar ilan edilmiş ise, değişikliğe ilişkin karar da ilan olunur.



C - EŞLERİN MESLEK VE İŞİ





Madde 192 - Eşlerden her biri, meslek veya iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda değildir. Ancak, meslek ve iş seçiminde ve bunların yürütülmesinde evlilik birliğinin huzur ve yararı göz önünde tutulur.



D - EŞLERİN HUKUKİ İŞLEMLERİ





I. GENEL OLARAK





Madde 193 - Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabilir.



II. AİLE KONUTU





Madde 194 - Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.



Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin müdahalesini isteyebilir.



Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir.



Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.



E - BİRLİĞİN KORUNMASI





I. GENEL OLARAK





Madde 195 - Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilirler.



Hakim, eşleri yükümlülükleri konusunda uyarır; onları uzlaştırmaya çalışır ve eşlerin ortak rızası ile uzman kişilerin yardımını isteyebilir.



Hakim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır.



II. EŞLER BİRLİKTE YAŞARKEN





Madde 196 - Eşlerden birinin istemi üzerine hakim, ailenin geçimi için her birinin yapacağı parasal katkıyı belirler.



Eşin ev işlerini görmesi, çocuklara bakması, diğer eşin işinde karşılıksız çalışması, katkı miktarının belirlenmesinde dikkate alınır.



Bu katkılar, geçmiş bir yıl ve gelecek yıllar için istenebilir.



III. BİRLİKTE YAŞAMAYA ARA VERİLMESİ





Madde 197 - Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.



Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.



Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.



Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hakim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.



IV. BORÇLULARA AİT ÖNLEMLER





Madde 198 - Eşlerden biri, birliğin giderlerine katılma yükümlülüğünü yerine getirmezse, hakim onun borçlularına, ödemeyi tamamen veya kısmen diğer eşe yapmalarını emredebilir.



V. TASARRUF YETKİSİNİN SINIRLANMASI





Madde 199 - Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektirdiği ölçüde, eşlerden birinin istemi üzerine hakim, belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızasıyla yapılabileceğine karar verebilir.



Hakim bu durumda gerekli önlemleri alır.



Hakim, eşlerden birinin taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisini kaldırırsa, resen durumun tapu kütüğüne şerhedilmesine karar verir.



VI. DURUMUN DEĞİŞMESİ





Madde 200 - Koşullar değiştiğinde hakim, eşlerden birinin istemi üzerine kararında gerekli değişikliği yapar veya sebebi sona ermişse alınan önlemi kaldırır.



VII. YETKİ





Madde 201 - Evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemler konusunda yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir.



Eşlerin yerleşim yerleri farklı ve her ikisi de önlem alınması isteminde bulunmuş ise, yetkili mahkeme ilk istemde bulunanın yerleşim yeri mahkemesidir.



Önlemlerin değiştirilmesi, tamamlanması veya kaldırılması konusunda yetkili mahkeme, önlem kararını veren mahkemedir. Ancak, her iki eşin de yerleşim yeri değişmişse, yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yeni yerleşim yeri mahkemesidir.



DÖRDÜNCÜ BÖLÜM : EŞLER ARASINDAKİ MAL REJİMİ





BİRİNCİ AYIRIM : GENEL HÜKÜMLER





A - YASAL MAL REJİMİ





Madde 202 - Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır.



Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.



B - MAL REJİMİ SÖZLEŞMESİ





I. SÖZLEŞMENİN İÇERİĞİ





Madde 203 - Mal rejimi sözleşmesi, evlenmeden önce veya sonra yapılabilir. Taraflar, istedikleri mal rejimini ancak kanunda yazılı sınırlar içinde seçebilir, kaldırabilir veya değiştirebilirler.



II. SÖZLEŞME EHLİYETİ





Madde 204 - Mal rejimi sözleşmesi, ancak ayırt etme gücüne sahip olanlar tarafından yapılabilir.



Küçükler ile kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızasını almak zorundadırlar.



III. SÖZLEŞMENİN ŞEKLİ





Madde 205 - Mal rejimi sözleşmesi, noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılır. Ancak, taraflar evlenme başvurusu sırasında hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak da bildirebilirler.



Mal rejimi sözleşmesinin taraflarca ve gerektiğinde yasal temsilcilerince imzalanması zorunludur.



C - OLAĞANÜSTÜ MAL REJİMİ





I. EŞLERDEN BİRİNİN İSTEMİ İLE





1. KARAR





Madde 206 - Haklı bir sebep varsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebilir.



Özellikle aşağıdaki hallerde haklı bir sebebin varlığı kabul edilir:



1. Diğer eşe ait malvarlığının borca batık veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması,



2. Diğer eşin, istemde bulunanın veya ortaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürmüş olması,



3. Diğer eşin, ortaklığın malları üzerinde bir tasarruf işleminin yapılması için gereken rızasını haklı bir sebep olmadan esirgemesi,



4. Diğer eşin, istemde bulunan eşe malvarlığı, geliri, borçları veya ortaklık malları hakkında bilgi vermekten kaçınması,



5. Diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması.



Eşlerden biri ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun ise, onun yasal temsilcisi de bu sebebe dayanarak mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilir.



2. YETKİ





Madde 207 - Yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir.



3. MAL AYRILIĞINA GEÇİŞTEN DÖNME





Madde 208 - Eşler, her zaman yeni bir mal rejimi sözleşmesiyle önceki veya başka bir mal rejimini kabul edebilirler.



Mal ayrılığına geçişi gerektiren sebebin ortadan kalkması halinde hakim, eşlerden birinin istemi üzerine eski mal rejimine dönülmesine karar verebilir.



II. CEBRİ İCRA HALİNDE





1. İFLASTA





Madde 209 - Mal ortaklığını kabul etmiş olan eşlerden birinin iflasına karar verildiği takdirde, ortaklık kendiliğinden mal ayrılığına dönüşür.



2. HACİZDE





Madde 210 - Mal ortaklığını kabul etmiş eşlerden birine karşı icra takibinde bulunan alacaklı, haczin uygulanmasında zarara uğrarsa, hakimden mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilir.



Alacaklının istemi her iki eşe yöneltilir.



Yetkili mahkeme, borçlunun yerleşim yeri mahkemesidir.



3. ESKİ REJİME DÖNME





Madde 211 - Alacaklı tatmin edildiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine hakim, mal ortaklığının yeniden kurulmasına karar verebilir.



Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle edinilmiş mallara katılma rejimini kabul edebilirler.



III. ÖNCEKİ REJİMİN TASFİYESİ





Madde 212 - Mal ayrılığına geçildiği takdirde, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşler arasında önceki mal rejiminin tasfiyesi, bu rejime ilişkin hükümlere göre yapılır.



D - ALACAKLILARIN KORUNMASI





Madde 213 - Mal rejiminin kurulması, değiştirilmesi veya önceki rejimin tasfiyesi, eşlerden birinin veya ortaklığın alacaklılarının, üzerinden haklarını alabilecekleri malları sorumluluk dışında bırakamaz.



Kendisine böyle mallar geçmiş olan eş, borçlardan kişisel olarak sorumludur; ancak, söz konusu malların borcu ödemeye yetmediğini ispat ettiği takdirde, bu ölçüde kendisini sorumluluktan kurtarabilir.



E - MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVALARINDA YETKİ





Madde 214 - Eşler veya mirasçılar arasında bir mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, aşağıdaki mahkemeler yetkilidir:



1. Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,



2. Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hakim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme,



3. Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi.



F - BİR EŞİN MALLARININ DİĞERİ TARAFINDAN YÖNETİMİ





Madde 215 - Eşlerden birinin açık veya örtülü olarak mallarının yönetimini diğer eşe bırakması halinde, aksi kararlaştırılmış olmadıkça vekalet hükümleri uygulanır.



G - ENVANTER





Madde 216 - Eşlerden her biri, diğerinden her zaman mallarının envanterinin resmi senetle yapılmasını isteyebilir.



Bu envanter, malların getirilmesinden başlayarak bir yıl içinde yapılmışsa, aksi ispatlanmış olmadıkça bu envanterin doğru olduğu kabul edilir.



H - EŞLER ARASINDAKİ BORÇLAR





Madde 217 - Mal rejimi, eşler arasındaki borçların muaccel olmasını önlemez. Bununla beraber bir borcun yerine getirilmesi, borçlu eşi evlilik birliğini tehlikeye düşürecek derecede önemli güçlüklere sokacaksa, bu eş ödeme için süre isteyebilir. Durum ve koşullar gerektiriyorsa, hakim istemde bulunan eşi güvence göstermekle yükümlü tutar.



İKİNCİ AYIRIM : EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA





A - MÜLKİYET





I. KAPSAMI





Madde 218 - Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar.



II. EDİNİLMİŞ MALLAR





Madde 219 - Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.



Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:



1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler,



2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,



3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,



4. Kişisel mallarının gelirleri,



5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler.



III. KİŞİSEL MALLAR





1. KANUNA GÖRE





Madde 220 - Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:



1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,



2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,



3. Manevi tazminat alacakları,



4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.



2. SÖZLEŞMEYE GÖRE





Madde 221 - Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler.



Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler.



IV. İSPAT





Madde 222 - Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.



Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.



Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.



B - YÖNETİM, YARARLANMA VE TASARRUF





Madde 223 - Her eş, yasal sınırlar içerisinde kişisel malları ile edinilmiş mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir.



Aksine anlaşma olmadıkça, eşlerden biri diğerinin rızası olmadan paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunamaz.



C - ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE KARŞI SORUMLULUK





Madde 224 - Eşlerden her biri kendi borçlarından bütün malvarlığıyla sorumludur.



D - MAL REJİMİNİN SONA ERMESİ VE TASFİYE





I. SONA ERME ANI





Madde 225 - Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer.



Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.



II. MALLARIN GERİ ALINMASI VE BORÇLAR





1. GENEL OLARAK





Madde 226 - Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır.



Tasfiye sırasında, paylı mülkiyete konu bir mal varsa, eşlerden biri kanunda öngörülen diğer olanaklardan yararlanabileceği gibi, daha üstün bir yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir.



Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler.



2. DEĞER ARTIŞ PAYI





Madde 227 - Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır.



Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler.



Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.



III. EŞLERİN PAYLARININ HESAPLANMASI





1. KİŞİSEL MALLARIN VE EDİNİLMİŞ MALLARIN AYRILMASI





Madde 228 - Eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre ayrılır.



Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır.



2. EKLENECEK DEĞERLER





Madde 229 - Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:



1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,



2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler.



Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.



3. KİŞİSEL MALLAR İLE EDİNİLMİŞ MALLAR ARASINDA DENKLEŞTİRME





Madde 230 - Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.



Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır.



Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.



4. ARTIK DEĞER





Madde 231 - Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır.



Değer eksilmesi göz önüne alınmaz.



IV. DEĞERİN BELİRLENMESİ





1. SÜRÜM DEĞERİ





Madde 232 - Mal rejiminin tasfiyesinde malların sürüm değerleri esas alınır.



2. GELİR DEĞERİ





A. GENEL OLARAK





Madde 233 - Bir eşin malik olarak bizzat işletmeye devam ettiği veya sağ kalan eş ya da altsoyundan birinin kendisine bir bütün olarak özgülenmesini istemeye haklı olduğu bir tarımsal işletme için değer artışından alacağı pay ve katılma alacağı, bunların gelir değeri göz önünde tutularak hesaplanır.



Tarımsal işletmenin maliki veya mirasçıları, diğer eşe karşı ileri sürebilecekleri değer artışı payının veya katılma alacağının, işletmenin sadece sürüm değeri üzerinden hesaplanmasını isteyebilir.



Değerlendirmeye ve işletmenin kazancından mirasçılara pay ödenmesine ilişkin miras hukuku hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.



B. ÖZEL HALLER





Madde 234 - Özel haller gerektirdiği takdirde hesaplanan değer, uygun bir miktarda artırılabilir.



Özellikle sağ kalan eşin geçim koşulları, tarımsal işletmenin alım değeri, ayrıca tarımsal işletme kendisine ait olan eşin yaptığı yatırımlar veya mali durumu özel hallerden sayılır.



3. DEĞERLENDİRME ANI





Madde 235 - Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılırlar.



Edinilmiş mallara hesapta eklenecek olanların değeri, malın devredildiği tarih esas alınarak hesaplanır.



V. ARTIK DEĞERE KATILMA





1. KANUNA GÖRE





Madde 236 - Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.



Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde hakim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.



2. SÖZLEŞMEYE GÖRE





A. GENEL OLARAK





Madde 237 - Artık değere katılmada mal rejimi sözleşmesiyle başka bir esas kabul edilebilir.



Bu tür anlaşmalar, eşlerin ortak olmayan çocuklarının ve onların altsoylarının saklı paylarını zedeleyemez.



B. İPTAL, BOŞANMA VEYA MAHKEME KARARIYLA MAL AYRILIĞINDA





Madde 238 - Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, kanundaki artık değere katılmaya ilişkin düzenlemeden farklı anlaşmalar, ancak mal rejimi sözleşmesinde bunun açıkça öngörülmüş olması halinde geçerlidir.



VI. KATILMA ALACAĞININ VE DEĞER ARTIŞ PAYININ ÖDENMESİ





1. ÖDEME VE ERTELENMESİ





Madde 239 - Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir. Ayni ödemede malların sürüm değeri esas alınır; bir mesleğin icrasına ayrılmış birimler ile işletmelerin ekonomik bütünlüğü gözetilir.



Katılma alacağının ve değer artış payının derhal ödenmesi kendisi için ciddi güçlükler doğuracaksa, borçlu eş ödemelerinin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir.



Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan güvence istenebilir.



2. AİLE KONUTU VE EV EŞYASI





Madde 240 - Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır.



Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.



Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir.



Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır.



3. ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE KARŞI DAVA





Madde 241 - Tasfiye sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir.



Dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.



Yukarıdaki fıkra hükümleri ve yetki kuralları dışında mirastaki tenkis davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.



ÜÇÜNCÜ AYIRIM : MAL AYRILIĞI





A - YÖNETİM, YARARLANMA VE TASARRUF





Madde 242 - Mal ayrılığı rejiminde eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur.



B - DİĞER HÜKÜMLER





Madde 243 - İspat, borçlardan sorumluluk ve paylı mülkün özgülenmesi konularında paylaşmalı mal ayrılığı rejimine ilişkin hükümler uygulanır.



DÖRDÜNCÜ AYIRIM : PAYLAŞMALI MAL AYRILIĞI





A - YÖNETİM, YARARLANMA VE TASARRUF





I. GENEL OLARAK





Madde 244 - Eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur.



II. İSPAT





Madde 245 - Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.



Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.



B - BORÇLARDAN SORUMLULUK





Madde 246 - Eşlerden her biri, kendi borçlarından bütün malvarlığıyla sorumludur.



C - MAL REJİMİNİN SONA ERMESİ VE TASFİYE





I. SONA ERME ANI





Madde 247 - Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer.



Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde de, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.



II. MALLARIN GERİ ALINMASI VE PAYLI MALIN VERİLMESİ





1. GENEL OLARAK





Madde 248 - Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır.



Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi sona erdiğinde, üstün yararı olduğunu ispat eden eş, diğer önlemler yanında, eşine payının ödeme günündeki karşılığını vermek suretiyle paylı mülkiyetteki malın kendisine verilmesini isteyebilir.



2. KATKIDAN DOĞAN HAK





Madde 249 - Eşlerden biri diğerine ait olup, paylaştırma dışı kalan bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa; mal rejiminin sona ermesi halinde, katkısı oranında hakkaniyete uygun bir bedel ödenmesini isteyebilir.



Aynı istem, paylaştırma dışı kalan malın yerine geçen değerler için de geçerlidir.



III. AİLEYE ÖZGÜLENEN MALLAR





1. KURAL





Madde 250 - Eşlerden biri tarafından paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin kurulmasından sonra edinilmiş olup ailenin ortak kullanım ve yararlanmasına özgülenmiş mallar ile ailenin ekonomik geleceğini güvence altına almaya yönelik yatırımlar veya bunların yerine geçen değerler, mal rejiminin sona ermesi halinde eşler arasında eşit olarak paylaşılır. Paylaştırmada işletmelerin ekonomik bütünlüğü gözetilir.



Manevi tazminat alacakları, miras yoluyla edinilen mallar ile karşılıksız kazandırmada bulunanın açık iradesinden aksi anlaşılmadıkça, sağlararası veya ölüme bağlı tasarruflarla edinilen mallar hakkında bu hüküm uygulanmaz.



2. PAYLAŞMAYA AYKIRI DAVRANIŞLAR





Madde 251 - Eşlerden biri, diğer eşin payını azaltmak kastıyla paylaşmadan önce bir malı karşılıksız olarak elden çıkardığı takdirde hakim, diğer eşin alacağı denkleştirme bedelini hakkaniyete uygun olarak belirler.



Mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan olağan hediyeler dışında yapılan karşılıksız kazandırmaların bu eşin payını azaltmak kastıyla yapıldığı varsayılır.



Bu tür kazandırmalara ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırmadan yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.



3. PAYLAŞTIRMA İSTEMİNİN REDDİ





Madde 252 - Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde hakim, kusurlu eşin payının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.



4. PAYLAŞTIRMA YÖNTEMİ





Madde 253 - Paylaştırmanın ayın olarak yapılması asıldır. Buna olanak yoksa bedel eklemek suretiyle paylar denkleştirilir. Eşlerden birinin diğerine ödeyeceği bedel, malların tasfiye anındaki sürüm değerlerine göre hesaplanır. Bu hesaplamada paylaşım konusu malların edinilmesinden doğan borçlar indirilir.



Denkleştirme bedelinin derhal ödenmesi kendisi için ciddi güçlükler doğuracaksa, borçlu eş ödemelerin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir.



Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak denkleştirme bedeline faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan güvence istenebilir.



IV. AİLE KONUTU VE EV EŞYASI





1. İPTAL VEYA BOŞANMA HALİNDE





Madde 254 - Evliliğin iptal veya boşanma kararıyla sona erdirilmesi halinde, ailenin ortak kullanımına özgülenmiş ve eşler arasında eşit olarak paylaşma konusu olan konutta kalmaya ve ev eşyasını kullanmaya hangisinin devam edeceği konusunda eşler anlaşabilirler. Konutta kalma hakkını elde eden eş, bu hakkın tapu kütüğüne şerh edilmesini isteyebilir.



Eşlerin aile konutunda kimin kalmaya ve ev eşyasını kimin kullanmaya devam edeceği konusunda anlaşamamaları halinde, hakkaniyet gerektiriyorsa hakim, olayın özelliklerini, eşlerin ekonomik ve sosyal durumlarını ve varsa çocukların menfaatlerini göz önünde bulundurarak bu hakka hangisinin sahip olacağına iptal veya boşanma kararıyla birlikte resen karar verir; bu kararında kalma ve kullanma süresini belirleyerek tapu kütüğüne şerhi için tapu memurluğuna bildirir.



Hakim aksine karar vermedikçe hak, belirlenen sürenin bitiminde kendiliğinden sona erer. Ancak, bu süre sona ermeden yararlanan tarafın durumunda değişiklik olması halinde, diğer taraf hakimden, kararın gözden geçirilmesini isteyebilir.



Eşler konutta kira ile oturuyorlarsa hakim, gerektiğinde konutta kiracı sıfatı taşımayan eşin kalmasına karar verebilir. Bu durumda, kiralayanın sözleşmeden doğan haklarını güvenceye almak için gerekli düzenleme yapılmasına iptal veya boşanma kararıyla birlikte resen karar verilir.



2. ÖLÜM HALİNDE





Madde 255 - Eşlerden birinin ölümü halinde, paylaşma konusu olan mallar arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras ve paylaşmadan doğan hakkına mahsup edilmek ve yetmezse bir bedel eklenmek suretiyle mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.



Haklı sebeplerin varlığı halinde sağ kalan eşin veya ölenin diğer yasal mirasçılardan birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir.



Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hükümleri saklıdır.



BEŞİNCİ AYIRIM : MAL ORTAKLIĞI





A - MÜLKİYET





I. KAPSAMI





Madde 256 - Mal ortaklığı rejimi, ortaklık malları ile eşlerin kişisel mallarını kapsar.



II. ORTAKLIK MALLARI





1. GENEL MAL ORTAKLIĞI





Madde 257 - Genel mal ortaklığında eşlerin kanun gereğince kişisel mal sayılanlar dışındaki malları ile gelirleri ortaklık mallarını oluşturur.



Eşler, ortaklık mallarına bölünmemiş bir bütün olarak sahip olurlar.



Hiçbir eş, ortaklık payı üzerinde tek başına tasarruf hakkına sahip değildir.



2. SINIRLI MAL ORTAKLIĞI





A. EDİNİLMİŞ MALLARDA ORTAKLIK





Madde 258 - Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle sadece edinilmiş mallardan oluşan bir ortaklık kabul edebilirler.



Kişisel malların gelirleri de bu ortaklığa dahildir.



B. DİĞER MAL ORTAKLIKLARI





Madde 259 - Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle belirli malvarlığı değerlerini veya türlerini, özellikle taşınmaz malları, bir eşin kazancını, bir meslek veya sanat icrası için kullandığı malları ortaklık dışında tutabilirler.



Aksi sözleşmede öngörülmedikçe bu malların gelirleri ortaklığa dahil değildir.



III. KİŞİSEL MALLAR





Madde 260 - Kişisel mallar, mal rejimi sözleşmesi, üçüncü kişinin karşılıksız kazandırması veya kanunla belirlenir.



Eşlerden her birinin sadece kişisel kullanımına ayrılmış olan eşyası ile manevi tazminat alacakları kanundan dolayı kişisel malıdır.



Bir eşin saklı pay olarak isteyebileceği malvarlığı değerleri, mal rejimi sözleşmesiyle ortaklığa dahil edildiği ölçüde, mirasbırakanları tarafından kendisine kişisel mal olarak kazandırılamaz.



IV. İSPAT





Madde 261 - Bir eşin kişisel malı olduğu ispatlanmadıkça tüm malvarlığı değerleri ortaklık malı sayılır.



B - YÖNETİM VE TASARRUF





I. ORTAKLIK MALLARINDA





1. OLAĞAN YÖNETİM





Madde 262 - Eşler, ortaklık mallarını evlilik birliğinin yararına uygun olarak yönetirler.



Olağan yönetim sınırları içinde her eş, ortaklığı yükümlülük altına sokabilir ve ortak mallarda tasarrufta bulunabilir.



2. OLAĞANÜSTÜ YÖNETİM





Madde 263 - Olağan yönetim dışında kalan konularda eşler, ancak birlikte veya biri diğerinin rızasını almak suretiyle ortaklığı yükümlülük altına sokabilir veya mallarda tasarrufta bulunabilir.



Rızanın bulunmadığını bilmeyen veya bilecek durumda olmayan üçüncü kişiler için bu rıza var sayılır.



Evlilik birliğinin temsiline ilişkin hükümler saklıdır.



3. ORTAKLIK MALLARI İLE MESLEK VEYA SANAT İCRASI





Madde 264 - Eşlerden biri, diğerinin rızasıyla ortaklık mallarını kullanarak, tek başına bir meslek veya sanat icra ederse, bu meslek veya sanata ilişkin bütün hukuki işlemleri yapabilir.



4. MİRASIN KABULÜ VEYA REDDİ





Madde 265 - Eşlerden biri, diğerinin rızası olmaksızın ortaklık mallarına girecek olan bir mirası reddemeyeceği gibi, tereke borca batıksa mirası kabul de edemez.



Diğer eşin rızasının alınmasına olanak bulunamazsa veya bu konudaki istem onun tarafından haklı sebep olmaksızın reddedilirse, istem sahibi eş kendi yerleşim yeri mahkemesine başvurabilir.



5. SORUMLULUK VE YÖNETİM GİDERLERİ





Madde 266 - Mal ortaklığının sona ermesi halinde, eşlerden her biri ortaklık malıyla ilgili işlemlerden dolayı vekil gibi sorumludur.



Yönetim giderleri ortaklık mallarından karşılanır.



II. KİŞİSEL MALLAR





Madde 267 - Eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi kişisel mallarını yönetme ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir.



Kişisel mallara giren gelirler varsa, yönetim giderleri bu gelirlerden karşılanır.



C - ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE KARŞI SORUMLULUK





I. ORTAKLIK BORÇLARI





Madde 268 - Eşlerden her biri, aşağıdaki borçlardan kişisel malları ve ortaklık mallarıyla sorumludur:



1. Evlilik birliğini temsil veya ortaklık mallarını yönetme yetkisine dayanarak yapılan borçlardan,



2. Ortaklık mallarını veya ortaklık mallarına giren gelirleri kullanarak bir meslek veya sanatın icra edilmesi nedeniyle yapılan borçlardan,



3. Diğer eş için de kişisel sorumluluk doğuran borçlardan,



4. Kişisel mal yanında ortaklık mallarının da sorumlu olacağı hususunda eşlerin üçüncü kişilerle anlaşarak yaptığı borçlardan.



II. KİŞİSEL BORÇLAR





Madde 269 - Her eş, diğer bütün borçlardan kendi kişisel mallarıyla ve ortaklık mallarının değerinin yarısı kadarıyla sorumlu tutulur.



Ortaklığın zenginleşmesinden kaynaklanan istemler saklıdır.



D - EŞLER ARASINDAKİ BORÇLAR





Madde 270 - Mal rejimi eşler arasındaki borçların muaccel olmasını önlemez. Bununla beraber bir borcun yerine getirilmesi borçlu eşi, evlilik birliğini tehlikeye düşürecek derecede önemli güçlüklere sokacaksa, bu eş ödeme için süre isteyebilir. Durum ve koşullar gerektiriyorsa hakim, istemde bulunan eşi güvence göstermekle yükümlü tutar.



E - MAL REJİMİNİN SONA ERMESİ VE TASFİYE





I. SONA ERME ANI





Madde 271 - Mal rejimi eşlerden birinin ölümü, diğer bir mal rejiminin kabul edilmesi veya eşlerden biri hakkında iflasın açılmasıyla son bulur.



Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.



Ortaklık mallarıyla kişisel malların kapsamının belirlenmesinde mal ortaklığının sona erdiği tarih esas alınır.



II. KİŞİSEL MALA EKLEME





Madde 272 - Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır.



III. KİŞİSEL MAL İLE ORTAKLIK MALI ARASINDAKİ DENKLEŞTİRME





Madde 273 - Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları, ortaklık mallarından veya ortaklık mallarına ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise; tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.



Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç ortaklık mallarına ilişkin sayılır.



IV. DEĞER ARTIŞ PAYI





Madde 274 - Bir eşin kişisel malı veya ortaklık malıyla bir başka mal kesimine giren malvarlığı değerinin edinilmesi, iyileştirilmesi veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, edinilmiş mallara katılma rejiminde değer artış payına ilişkin hükümler uygulanır.



V. DEĞER BELİRLENMESİ





Madde 275 - Mal rejimi sona erince, mevcut ortaklık mallarının değerlendirilmesinde tasfiye anı esas alınır.



VI. PAYLAŞMA





1. ÖLÜM VEYA DİĞER BİR MAL REJİMİNİN KABULÜ HALİNDE





Madde 276 - Eşlerden birinin ölümü veya diğer bir mal rejiminin kabulü sebebiyle mal ortaklığının sona ermesi halinde, her eşe veya mirasçılarına ortaklık mallarının yarısı verilir.



Mal rejimi sözleşmesiyle başka bir paylaşma oranı kararlaştırılabilir.



Bu tür anlaşmalar altsoyun saklı paylarını zedeleyemez.



2. DİĞER HALLERDE





Madde 277 - Boşanma veya evliliğin iptali sebebiyle ya da kanun veya mahkeme kararı gereğince mal ayrılığına geçiş hallerinde, her eş edinilmiş mallara katılma rejiminde kendi kişisel malı sayılacak olanları ortaklık mallarından geri alır.



Geri kalan ortaklık malları eşler arasında yarı yarıya paylaşılır.



Yasal paylaşmanın değiştirilmesine ilişkin anlaşmalar, ancak mal rejimi sözleşmesinde bunun açıkça öngörülmüş olması halinde geçerlidir.



VII. PAYLAŞMA USULÜ





1. KİŞİSEL MALLAR





Madde 278 - Mal ortaklığının eşlerden birinin ölümüyle sona ermesi halinde sağ kalan eş, edinilmiş mallara katılma rejiminde kişisel malı sayılabilecek olanların payına mahsuben kendisine verilmesini isteyebilir.



2. AİLE KONUTU VE EV EŞYASI





Madde 279 - Eşlerin birlikte yaşadıkları konut veya ev eşyası ortaklık mallarına dahil ise, sağ kalan eş, payına mahsuben bunların mülkiyetinin kendisine verilmesini isteyebilir.



Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eş veya ölenin diğer yasal mirasçılarının istemiyle bunlar üzerinde mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınabilir.



Mal ortaklığı rejiminin ölüm dışındaki bir sebeple son bulması halinde, eşlerden her biri, üstün bir yararının varlığını ispat etmek suretiyle aynı istemleri ileri sürebilir.



3. DİĞER MALVARLIĞI DEĞERLERİ





Madde 280 - Bir eş, üstün bir yararının varlığını ispat etmek suretiyle diğer malvarlığı değerlerinin de payına mahsuben kendisine verilmesini isteyebilir.



4. DİĞER PAYLAŞMA KURALLARI





Madde 281 - Diğer hallerde paylı mülkiyet ve mirasın paylaşılmasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.



İKİNCİ KISIM : HISIMLIK





BİRİNCİ BÖLÜM : SOYBAĞININ KURULMASI





BİRİNCİ AYIRIM : GENEL HÜKÜMLER





A - GENEL OLARAK SOYBAĞININ KURULMASI





Madde 282 - Çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur.



Çocuk ile baba arasında soybağı, ana ile evlilik, tanıma veya hakim hükmüyle kurulur.



Soybağı ayrıca evlat edinme yoluyla da kurulur.



B - DAVADA YETKİ VE YARGILAMA USULÜ





I. YETKİ





Madde 283 - Soybağına ilişkin davalar, taraflardan birinin dava veya doğum sırasındaki yerleşim yeri mahkemesinde açılır.



II. YARGILAMA USULÜ





Madde 284 - Soybağına ilişkin davalarda, aşağıdaki kurallar saklı kalmak kaydıyla Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uygulanır:



1. Hakim maddi olguları resen araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder.



2. Taraflar ve üçüncü kişiler, soybağının belirlenmesinde zorunlu olan ve sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle yükümlüdürler. Davalı, hakimin öngördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermezse, hakim, durum ve koşullara göre bundan beklenen sonucu, onun aleyhine doğmuş sayabilir.



İKİNCİ AYIRIM : KOCANIN BABALIĞI





A - BABALIK KARİNESİ





Madde 285 - Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır.



Bu süre geçtikten sonra doğan çocuğun kocaya bağlanması, ananın evlilik sırasında gebe kaldığının ispatıyla mümkündür.



Kocanın gaipliğine karar verilmesi halinde üçyüz günlük süre, ölüm tehlikesi veya son haber tarihinden işlemeye başlar.



B - SOYBAĞININ REDDİ





I. DAVA HAKKI





Madde 286 - Koca, soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir. Bu dava ana ve çocuğa karşı açılır.



Çocuk da dava hakkına sahiptir. Bu dava ana ve kocaya karşı açılır.



II. İSPAT





1. EVLİLİK İÇİNDE ANA RAHMİNE DÜŞME





Madde 287 - Çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüşse davacı, kocanın baba olmadığını ispat etmek zorundadır.



Evlenmeden başlayarak en az yüzseksen gün geçtikten sonra ve evliliğin sona ermesinden başlayarak en fazla üçyüz gün içinde doğan çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüş sayılır.



2. EVLENMEDEN ÖNCE VEYA AYRI YAŞAMA SIRASINDA ANA RAHMİNE DÜŞME





Madde 288 - Çocuk, evlenmeden önce veya ayrı yaşama sırasında ana rahmine düşmüşse, davacının başka bir kanıt getirmesi gerekmez.



Ancak, gebe kalma döneminde kocanın karısı ile cinsel ilişkide bulunduğu konusunda inandırıcı kanıtlar varsa, kocanın babalığına ilişkin karine geçerliliğini korur.



III. HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRELER





Madde 289 - Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl, her halde doğumdan başlayarak beş yıl içinde açmak zorundadır.



Çocuk, ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde dava açmak zorundadır.



Gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar.



C - KARİNELERİN ÇAKIŞMASI





Madde 290 - Çocuk evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğmuş ve ana da bu arada yeniden evlenmiş olursa, ikinci evlilikteki koca baba sayılır.



Bu karine çürütülürse ilk evlilikteki koca baba sayılır.



D - DİĞER İLGİLİLERİN DAVA HAKKI





Madde 291 - Dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hallerinde kocanın altsoyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabilir.



Ergin olmayan çocuğa atanacak kayyım, atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl, her halde doğumdan başlayarak beş yıl içinde soybağının reddi davasını açar.



Kocanın açacağı soybağının reddi davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.



E - SONRADAN EVLENME





I. KOŞULU





Madde 292 - Evlilik dışında doğan çocuk, ana ve babasının birbiriyle evlenmesi halinde kendiliğinden evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tabi olur.



II. BİLDİRİM





Madde 293 - Eşler, evlilik dışında doğmuş olan ortak çocuklarını, evlenme sırasında veya evlenmeden sonra, yerleşim yerlerindeki veya evlenmenin yapıldığı yerdeki nüfus memuruna bildirmek zorundadırlar.



Bildirimin yapılmamış olması, çocuğun evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tabi olmasını engellemez.



Daha önce tanıma veya babalığa hükümle soybağı kurulmuş çocukların ana ve babası birbiriyle evlenince, nüfus memuru resen gerekli işlemi yapar.



III. İTİRAZ VE İPTAL





Madde 294 - Ana ve babanın yasal mirasçıları, çocuk ve Cumhuriyet savcısı sonradan evlenme yoluyla soybağının kurulmasına itiraz edebilirler. İtiraz eden, kocanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür.



Çocuğun altsoyu da, çocuğun ölmüş ya da ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybetmiş olması halinde itiraz hakkına sahiptir.



Tanımanın iptaline ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.



ÜÇÜNCÜ AYIRIM : TANIMA VE BABALIK HÜKMÜ





A - TANIMA





I. KOŞULLARI VE ŞEKLİ





Madde 295 - Tanıma, babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmi senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla olur.



Tanıma beyanında bulunan kimse küçük veya kısıtlı ise, veli veya vasisinin de rızası gereklidir.



Başka bir erkek ile soybağı bulunan çocuk, bu bağ geçersiz kılınmadıkça tanınamaz.



II. BİLDİRİM





Madde 296 - Beyanda bulunulan nüfus memuru, sulh hakimi, noter veya vasiyetnameyi açan hakim, tanımayı babanın ve çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluklarına bildirir.



Çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluğu da tanımayı çocuğa, anasına, çocuk vesayet altında ise vesayet makamına bildirir.



III. İPTAL DAVASI





1. TANIYANIN DAVA HAKKI





Madde 297 - Tanıyan, yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle tanımanın iptalini dava edebilir.



İptal davası anaya ve çocuğa karşı açılır.



2. İLGİLİLERİN DAVA HAKKI





A. GENEL OLARAK





Madde 298 - Ana, çocuk ve çocuğun ölümü halinde altsoyu, Cumhuriyet savcısı, Hazine ve diğer ilgililer tanımanın iptalini dava edebilirler.



Dava tanıyana, tanıyan ölmüşse mirasçılarına karşı açılır.



B. İSPAT YÜKÜ





Madde 299 - Davacı, tanıyanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür.



Ana veya çocuk tarafından tanıyanın baba olmadığı iddiasıyla açılan iptal davasında ispat yükü, tanıyanın, gebe kalma döneminde ana ile cinsel ilişkide bulunduğuna ilişkin inandırıcı kanıtları göstermesinden sonra doğar.



3. HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRELER





Madde 300 - Tanıyanın dava hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer.



İlgililerin dava hakkı, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer.



Çocuğun dava hakkı, ergin olmasından başlayarak bir yıl geçmekle düşer.



Yukarıdaki süreler geçtiği halde gecikmeyi haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.



B - BABALIK HÜKMÜ





I. DAVA HAKKI





Madde 301 - Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk isteyebilirler.



Dava babaya, baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılır.



Babalık davası, Cumhuriyet savcısına ve Hazineye; dava ana tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbar edilir.



II. KARİNE





Madde 302 - Davalının, çocuğun doğumundan önceki üçyüzüncü gün ile yüzsekseninci gün arasında ana ile cinsel ilişkide bulunmuş olması, babalığa karine sayılır.



Bu sürenin dışında olsa bile fiili gebe kalma döneminde davalının ana ile cinsel ilişkide bulunduğu tespit edilirse aynı karine geçerli olur.



Davalı, çocuğun babası olmasının olanaksızlığını veya bir üçüncü kişinin baba olma olasılığının kendisininkinden daha fazla olduğunu ispatlarsa karine geçerliliğini kaybeder.



III. HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRELER





Madde 303 - Babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Ananın dava hakkı, doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşer.



Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkında bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.



Çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa, bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar.



Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.



IV. ANANIN MALİ HAKLARI





Madde 304 - Ana, babalık davası ile birlikte veya ayrı olarak baba veya mirasçılarından aşağıdaki giderlerin karşılanmasını isteyebilir:



1. Doğum giderleri,



2. Doğumdan önceki ve sonraki altışar haftalık geçim giderleri,



3. Gebelik ve doğumun gerektirdiği diğer giderler.



Çocuk ölü doğmuş olsa bile hakim, bu giderlerin karşılanmasına karar verebilir.



Üçüncü kişiler veya sosyal güvenlik kuruluşlarınca anaya yapılan ödemeler, hakkaniyet ölçüsünde tazminattan indirilir.



DÖRDÜNCÜ AYIRIM : EVLAT EDİNME





A - KÜÇÜKLERİN EVLAT EDİNİLMESİ





I. GENEL KOŞULLARI





Madde 305 - Bir küçüğün evlat edinilmesi, evlat edinen tarafından bir yıl süreyle bakılmış ve eğitilmiş olması koşuluna bağlıdır.



Evlat edinmenin her halde küçüğün yararına bulunması ve evlat edinenin diğer çocuklarının yararlarının hakkaniyete aykırı bir biçimde zedelenmemesi de gerekir.



II. BİRLİKTE EVLAT EDİNME





Madde 306 - Eşler, ancak birlikte evlat edinebilirler; evli olmayanlar birlikte evlat edinemezler.



Eşlerin en az beş yıldan beri evli olmaları veya otuz yaşını doldurmuş bulunmaları gerekir.



Eşlerden biri, en az iki yıldan beri evli olmaları veya kendisinin otuz yaşını doldurmuş bulunması koşuluyla diğerinin çocuğunu evlat edinebilir.



III. TEK BAŞINA EVLAT EDİNME





Madde 307 - Evli olmayan kişi otuz yaşını doldurmuş ise tek başına evlat edinebilir.



Otuz yaşını doldurmuş olan eş, diğer eşin ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksunluğu veya iki yılı aşkın süreden beri nerede olduğunun bilinmemesi ya da mahkeme kararıyla iki yılı aşkın süreden beri eşinden ayrı yaşamakta olması yüzünden birlikte evlat edinmesinin mümkün olmadığını ispat etmesi halinde, tek başına evlat edinebilir.



IV. KÜÇÜĞÜN RIZASI VE YAŞI





Madde 308 - Evlat edinilenin, evlat edinenden en az onsekiz yaş küçük olması şarttır.



Ayırt etme gücüne sahip olan küçük, rızası olmadıkça evlat edinilemez.



Vesayet altındaki küçük, ayırt etme gücüne sahip olup olmadığına bakılmaksızın vesayet dairelerinin izniyle evlat edinilebilir.



V. ANA VE BABANIN RIZASI





1.ŞEKİL





Madde 309 - Evlat edinme, küçüğün ana ve babasının rızasını gerektirir.



Rıza, küçüğün veya ana ve babasının oturdukları yer mahkemesinde sözlü veya yazılı olarak açıklanarak tutanağa geçirilir.



Verilen rıza, evlat edinenlerin adları belirtilmemiş veya evlat edinenler henüz belirlenmemiş olsa dahi geçerlidir.



2. ZAMANI





Madde 310 - Rıza, küçüğün doğumunun üzerinden altı hafta geçmeden önce verilemez.



Rıza, tutanağa geçirilme tarihinden başlayarak altı hafta içinde aynı usulle geri alınabilir.



Geri almadan sonra yeniden verilen rıza kesindir.



3. RIZANIN ARANMAMASI





A. KOŞULLARI





Madde 311 - Aşağıdaki hallerde ana ve babadan birinin rızası aranmaz:



l. Kim olduğu veya uzun süreden beri nerede oturduğu bilinmiyorsa veya ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun bulunuyorsa,



2. Küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmiyorsa.



B. KARAR





Madde 312 - Küçük, gelecekte evlat edinilmek amacıyla bir kuruma yerleştirilir ve ana ve babadan birinin rızası eksik olursa, evlat edinenin veya evlat edinmede aracılık yapan kurumun istemi üzerine ve kural olarak küçüğün yerleştirilmesinden önce, onun oturduğu yer mahkemesi bu rızanın aranıp aranmamasına karar verir.



Diğer hallerde, bu konudaki karar evlat edinme işlemleri sırasında verilir.



Ana ve babadan birinin küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmemesi sebebiyle rızasının aranmaması halinde, bu konudaki karar kendisine yazılı olarak bildirilir.



B - ERGİNLERİN VE KISITLILARIN EVLAT EDİNİLMESİ





Madde 313 - (Değişik cümle: 03/07/2005-5399 S.K./1.mad) Evlât edinenin altsoyunun açık muvafakatiyle ergin veya kısıtlı aşağıdaki hallerde evlât edinilebilir.



1. Bedensel veya zihinsel özrü sebebiyle sürekli olarak yardıma muhtaç ve evlat edinen tarafından en az beş yıldan beri bakılıp gözetilmekte ise,



2. Evlat edinen tarafından, küçükken en az beş yıl süreyle bakılıp gözetilmiş ve eğitilmiş ise,



3. Diğer haklı sebepler mevcut ve evlat edinilen, en az beş yıldan beri evlat edinen ile aile halinde birlikte yaşamakta ise.



Evli bir kimse ancak eşinin rızasıyla evlat edinilebilir.



Bunlar dışında küçüklerin evlat edinilmesine ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.



C - HÜKÜMLERİ





Madde 314 - Ana ve babaya ait olan haklar ve yükümlülükler evlat edinene geçer.



Evlatlık, evlat edinenin mirasçısı olur.



Evlatlık küçük ise evlat edinenin soyadını alır. Evlat edinen isterse çocuğa yeni bir ad verebilir. Ergin olan evlatlık, evlat edinilme sırasında dilerse evlat edinenin soyadını alabilir.



Eşler tarafından birlikte evlat edinilen ve ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin nüfus kaydına ana ve baba adı olarak evlat edinen eşlerin adları yazılır.



Evlatlığın, miras ve başka haklarının zedelenmemesi, aile bağlarının devam etmesi için evlatlığın naklen geldiği aile kütüğü ile evlat edinenin aile kütüğü arasında her türlü bağ kurulur. Ayrıca evlatlıkla ilgili kesinleşmiş mahkeme kararı her iki nüfus kütüğüne işlenir.



Evlat edinme ile ilgili kayıtlar, belgeler ve bilgiler mahkeme kararı olmadıkça veya evlatlık istemedikçe hiçbir şekilde açıklanamaz.



D - ŞEKİL VE USUL





I. GENEL OLARAK





Madde 315 - Evlat edinme kararı, evlat edinenin oturma yeri; birlikte evlat edinmede eşlerden birinin oturma yeri mahkemesince verilir. Mahkeme kararıyla birlikte evlatlık ilişkisi kurulmuş olur.



Evlat edinme başvurusundan sonra evlat edinenin ölümü veya ayırt etme gücünü kaybetmesi, diğer koşullar bundan etkilenmediği takdirde evlat edinmeye engel olmaz.



Başvurudan sonra küçük ergin olursa, koşulları daha önceden yerine getirilmiş olmak kaydıyla küçüklerin evlat edinilmesine ilişkin hükümler uygulanır.



II. ARAŞTIRMA





Madde 316 - Evlat edinmeye, ancak esaslı sayılan her türlü durum ve koşulların kapsamlı biçimde araştırılmasından, evlat edinen ile edinilenin dinlenmelerinden ve gerektiğinde uzmanların görüşünün alınmasından sonra karar verilir.



Araştırmada özellikle evlat edinen ile edinilenin kişiliği ve sağlığı, karşılıklı ilişkileri, ekonomik durumları, evlat edinenin eğitme yeteneği, evlat edinmeye yönelten sebepler ve aile ilişkileri ile bakım ilişkilerindeki gelişmelerin açıklığa kavuşturulması gerekir.



Evlat edinenin altsoyu varsa, onların evlat edinme ile ilgili tavır ve düşünceleri de değerlendirilir.



E - EVLATLIK İLİŞKİSİNİN KALDIRILMASI





I. SEBEPLERİ





1. RIZANIN BULUNMAMASI





Madde 317 - Yasal sebep bulunmaksızın rıza alınmamışsa, rızası alınması gereken kişiler, küçüğün menfaati bunun sonucunda ağır biçimde zedelenmeyecekse, hakimden evlatlık ilişkisinin kaldırılmasını isteyebilirler.



2. DİĞER NOKSANLIKLAR





Madde 318 - Evlat edinme esasa ilişkin diğer noksanlıklardan biriyle sakatsa, Cumhuriyet savcısı veya her ilgili evlatlık ilişkisinin kaldırılmasını isteyebilir.



Noksanlıklar bu arada ortadan kalkmış veya sadece usule ilişkin olup ilişkinin kaldırılması evlatlığın menfaatini ağır biçimde zedeleyecek olursa, bu yola gidilemez.



II. HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE





Madde 319 - Dava hakkı, evlatlık ilişkisinin kaldırılması sebebinin öğrenilmesinden başlayarak bir yıl ve her halde evlat edinme işleminin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.



F - EVLATLIK İŞLEMLERİNDE ARACILIK





Madde 320 - Küçüklerin evlat edinilmesine ilişkin aracılık faaliyetleri, ancak Bakanlar Kurulunca yetki verilen kurum ve kuruluşlarca yapılır.



Aracılık faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin hususlar tüzükle düzenlenir.



BEŞİNCİ AYIRIM . SOYBAĞININ HÜKÜMLERİ





A - SOYADI





Madde 321 - Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin; evli değilse ananın soyadını taşır. Ancak, ana önceki evliliğinden dolayı çifte soyadı taşıyorsa çocuk onun bekarlık soyadını taşır.



B - KARŞILIKLI YÜKÜMLÜLÜKLER





Madde 322 - Ana, baba ve çocuk, ailenin huzur ve bütünlüğünün gerektirdiği şekilde birbirlerine yardım etmek, saygı ve anlayış göstermek ve aile onurunu gözetmekle yükümlüdürler.



C - ÇOCUK İLE KİŞİSEL İLİŞKİ





I. ANA VE BABA İLE





1. KURAL





Madde 323 - Ana ve babadan her biri, velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir.



2. SINIRLARI





Madde 324 - Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür.



Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir.



II. ÜÇÜNCÜ KİŞİLER İLE





Madde 325 - Olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir.



Ana ve baba için öngörülen sınırlamalar üçüncü kişiler için kıyas yoluyla uygulanır.



III. YETKİ





Madde 326 - Kişisel ilişki kurulmasıyla ilgili bütün düzenlemelerde çocuğun oturduğu yer mahkemesi de yetkilidir.



Boşanmaya ve evlilik birliğinin korunmasına ilişkin yetki kuralları saklıdır.



Çocuk ile kişisel ilişkiye yönelik bir düzenleme yapılıncaya kadar, velayet hakkına sahip veya çocuk kendisine bırakılmış kişinin rızası dışında kişisel ilişki kurulamaz.



D - ÇOCUKLARIN BAKIM VE EĞİTİM GİDERLERİNİ KARŞILAMA





I. KAPSAMI





Madde 327 - Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır.



Ana ve baba, yoksul oldukları veya çocuğun özel durumu olağanüstü harcamalar yapılmasını gerektirdiği takdirde ya da olağan dışı herhangi bir sebebin varlığı halinde, hakimin izniyle çocuğun mallarından onun bakım ve eğitimine yetecek belli bir miktar sarfedebilirler.



II. SÜRESİ





Madde 328 - Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.



Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.



III. DAVA HAKKI





Madde 329 - Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir.



Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük için gereken hallerde nafaka davası, atanacak kayyım veya vasi tarafından da açılabilir.



Ayırt etme gücüne sahip olan küçük de nafaka davası açabilir.



IV. NAFAKA MİKTARININ TAKDİRİ





Madde 330 - Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur.



Nafaka her ay peşin olarak ödenir.



Hakim istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.



V. DURUMUN DEĞİŞMESİ





Madde 331 - Durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.



VI. GEÇİCİ ÖNLEMLER





1. GENEL OLARAK





Madde 332 - Nafaka davası açılınca hakim, davacının istemi üzerine dava süresince gerekli olan önlemleri alır.



Soybağı tespit edilirse, davalının, uygun nafaka miktarını depo etmesine veya geçici olarak ödemesine karar verilebilir.



2. BABALIĞIN TESPİTİNDEN ÖNCE





Madde 333 - Babalık davası ile birlikte nafaka istenir ve hakim, babalık olasılığını kuvvetli bulursa, hükümden önce çocuğun ihtiyaçları için uygun bir nafakaya karar verebilir.



VII. GÜVENCE VERİLMESİ





Madde 334 - Ana ve baba nafaka yükümlülüklerini sürekli olarak ve ısrarla yerine getirmezlerse ya da kaçma hazırlığı içinde bulundukları, mallarını gelişigüzel harcadıkları veya heba ettikleri kabul edilebilirse hakim, gelecekteki nafaka yükümlülüklerine ilişkin olarak uygun bir güvencenin sağlanmasına veya gerektiğinde diğer önlemlerin alınmasına karar verebilir.



ALTINCI AYIRIM : VELAYET





A - GENEL OLARAK





I. KOŞULLAR





Madde 335 - Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana ve babadan alınamaz.



Hakim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velayeti altında kalırlar.



II. ANA VE BABA EVLİ İSE





Madde 336 - Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar.



Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hakim, velayeti eşlerden birine verebilir.



Velayet, ana ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.



III. ANA VE BABA EVLİ DEĞİLSE





Madde 337 - Ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir.



Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmışsa hakim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velayeti babaya verir.



IV. ÜVEY ÇOCUKLAR





Madde 338 - Eşler, ergin olmayan üvey çocuklarına da özen ve ilgi göstermekle yükümlüdürler.



Kendi çocuğu üzerinde velayeti kullanan eşe diğer eş uygun bir şekilde yardımcı olur; durum ve koşullar zorunlu kıldığı ölçüde çocuğun ihtiyaçları için onu temsil eder.



B - VELAYETİN KAPSAMI





I. GENEL OLARAK





Madde 339 - Ana ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar.



Çocuk, ana ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür.



Ana ve baba, olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı tanırlar; önemli konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar.



Çocuk, ana ve babasının rızası dışında evi terkedemez ve yasal sebep olmaksızın onlardan alınamaz.



Çocuğun adını ana ve babası koyar.



II. EĞİTİM





Madde 340 - Ana ve baba, çocuğu olanaklarına göre eğitirler ve onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişimini sağlar ve korurlar.



Ana ve baba çocuğa, özellikle bedensel ve zihinsel özürlü olanlara, yetenek ve eğilimlerine uygun düşecek ölçüde, genel ve mesleki bir eğitim sağlarlar.



III. DİNİ EĞİTİM





Madde 341 - Çocuğun dini eğitimini belirleme hakkı ana ve babaya aittir.



Ana ve babanın bu konudaki haklarını sınırlayacak her türlü sözleşme geçersizdir.



Ergin, dinini seçmekte özgürdür.



IV. ÇOCUĞUN TEMSİL EDİLMESİ





Madde 342 - Ana ve baba, velayetleri çerçevesinde üçüncü kişilere karşı çocuklarının yasal temsilcisidirler.



İyiniyetli üçüncü kişiler, eşlerden her birinin diğerinin rızasıyla işlem yaptığını varsayabilirler.



Vesayet makamlarının iznine bağlı hususlar dışında kısıtlıların temsiline ilişkin hükümler velayetteki temsilde de uygulanır.



V. ÇOCUĞUN FİİL EHLİYETİ





Madde 343 - Velayet altındaki çocuğun fiil ehliyeti, vesayet altındaki kişinin ehliyeti gibidir.



Çocuk, borçlarından ana ve babanın çocuk malları üzerindeki haklarına bakılmaksızın kendi malvarlığı ile sorumludur.



VI. ÇOCUĞUN AİLEYİ TEMSİL ETMESİ





Madde 344 - Velayet altındaki çocuk, ayırt etme gücüne sahip ise ana ve babanın rızasıyla aile adına hukuki işlemler yapabilir; bu işlemlerden dolayı ana ve baba borç altına girer.



VII. ÇOCUK İLE ANA VE BABA ARASINDAKİ HUKUKİ İŞLEMLER





Madde 345 - Çocuk ile ana veya baba arasında ya da ana ve babanın menfaatine olarak çocuk ile üçüncü kişi arasında yapılacak bir hukuki işlemle çocuğun borç altına girebilmesi, bir kayyımın katılmasına ve hakimin onayına bağlıdır.



C - ÇOCUĞUN KORUNMASI





I. KORUMA ÖNLEMLERİ





Madde 346 - Çocuğun menfaati ve gelişmesi tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve baba duruma çare bulamaz veya buna güçleri yetmezse hakim, çocuğun korunması için uygun önlemleri alır.



II. ÇOCUKLARIN YERLEŞTİRİLMESİ





Madde 347 - Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunur veya çocuk manen terk edilmiş halde kalırsa hakim, çocuğu ana ve babadan alarak bir aile yanına veya bir kuruma yerleştirebilir.



Çocuğun aile içinde kalması ailenin huzurunu onlardan katlanmaları beklenemeyecek derecede bozuyorsa ve durumun gereklerine göre başka çare de kalmamışsa, ana ve baba veya çocuğun istemi üzerine hakim aynı önlemleri alabilir.



Ana ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu önlemlerin gerektirdiği giderler Devletçe karşılanır.



Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır.



III. VELAYETİN KALDIRILMASI





1. GENEL OLARAK





Madde 348 - Çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hakim aşağıdaki hallerde velayetin kaldırılmasına karar verir:



1) (Değişik bend: 01/07/2005-5378 S.K./38.mad) Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi.



2. Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması.



Velayet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi atanır.



Kararda aksi belirtilmedikçe, velayetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün çocukları kapsar.



2. ANA VEYA BABANIN YENİDEN EVLENMESİ HALİNDE





Madde 349 - Velayete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi, velayetin kaldırılmasını gerektirmez. Ancak, çocuğun menfaati gerektirdiğinde velayet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velayet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir.



3. VELAYETİN KALDIRILMASI HALİNDE ANA VE BABANIN YÜKÜMLÜLÜKLERİ





Madde 350 - Velayetin kaldırılması halinde ana ve babanın çocuklarının bakım ve eğitim giderlerini karşılama yükümlülükleri devam eder.



Ana ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu giderler Devletçe karşılanır.



Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır.



IV. DURUMUN DEĞİŞMESİ





Madde 351 - Durumun değişmesi halinde, çocuğun korunmasına ilişkin önlemlerin yeni koşullara uydurulması gerekir.



Velayetin kaldırılmasını gerektiren sebep ortadan kalkmışsa hakim, resen ya da ana veya babanın istemi üzerine velayeti geri verir.



YEDİNCİ AYIRIM : ÇOCUK MALLARI





A - YÖNETİM





I. GENEL OLARAK





Madde 352 - Ana ve baba, velayetleri devam ettiği sürece çocuğun mallarını yönetme hakkına sahip ve bununla yükümlüdürler; kural olarak hesap ve güvence vermezler.



Ana ve babanın yükümlülüklerini yerine getirmedikleri durumlarda hakim müdahale eder.



II. EVLİLİK SONA ERİNCE





Madde 353 - Evlilik sona erince velayet kendisinde kalan eş, hakime çocuğun malvarlığının dökümünü gösteren bir defter vermek ve bu malvarlığında veya yapılan yatırımlarda gerçekleşen önemli değişiklikleri bildirmek zorundadır.



B - KULLANMA HAKKI





Madde 354 - Ana ve baba, kusurları sebebiyle velayetleri kaldırılmadıkça, çocuğun mallarını kullanabilirler.



C - GELİRLERİN SARFI





Madde 355 - Ana ve baba, çocuk mallarının gelirlerini öncelikle çocuğun bakımı, yetiştirilmesi ve eğitimi için; hakkaniyete uyduğu ölçüde de aile ihtiyaçlarını karşılamak üzere sarfedebilirler.



Gelir fazlası, çocuk mallarına katılır.



D - ÇOCUK MALLARININ KISMEN SARFI





Madde 356 - Olağan ihtiyaçlar gerektirdiği ölçüde sermaye biçiminde ödemeler, tazminatlar ve benzeri edimler çocuğun bakımı için kısmen kullanılabilir.



Çocuğun bakımı, yetiştirilmesi ve eğitimi için zorunluluk varsa hakim, ana ve babaya belirlediği miktarlarda çocuğun diğer mallarına da başvurma yetkisini tanıyabilir.



E - ÇOCUĞUN SERBEST MALLARI





I. KAZANDIRMALAR





Madde 357 - Ana ve baba, faiz getiren yatırım veya tasarruf hesabı açılmak üzere ya da açıkça ana ve babanın kullanmaması koşuluyla çocuğa yapılan kazandırmaların gelirlerini kendi menfaatlerine sarfedemezler.



Kazandırmada bulunan kişi, kazandırma sırasında açıkça aksini öngörmedikçe, ana ve baba bunlar üzerinde yönetim hakkına sahiptir.



II. SAKLI PAY





Madde 358 - Ölüme bağlı tasarruf yoluyla çocuğun saklı payı ana ve babanın yönetimi dışında bırakılabilir.



Mirasbırakan yönetimi bir üçüncü kişiye bırakmışsa, tasarrufunda bu kişinin belirli zamanlarda sulh hakimine hesap vermesini öngörebilir.



III. MESLEK VEYA SANAT İÇİN VERİLEN MAL VE KİŞİSEL KAZANÇ





Madde 359 - Ana ve baba tarafından bir meslek veya sanat ile uğraşması için çocuğa kendi malından verilen kısmın veya kendi kişisel kazancının yönetimi ve bunlardan yararlanma hakkı çocuğa aittir.



Çocuğun evde ana ve babasıyla birlikte yaşaması halinde, ana ve baba ondan kendisinin bakımı için uygun bir katkıda bulunmasını isteyebilirler.



F - ÇOCUK MALLARININ KORUNMASI





I. ÖNLEMLER





Madde 360 - Ana ve baba, çocuğun mallarını yönetmekte her ne sebeple olursa olsun yeterince özen göstermezlerse hakim, malların korunması için uygun önlemleri alır.



Hakim, özellikle malların yönetimi konusunda talimat verebilir; belirli zamanlarda verilen bilgi ve hesabı yeterli görmezse, malların tevdi edilmesine veya güvence gösterilmesine karar verebilir.



II. YÖNETİMİN ANA VE BABADAN ALINMASI





Madde 361 - Çocuğun mallarının tehlikeye düşmesi başka bir şekilde önlenemiyorsa hakim, yönetimin bir kayyıma devredilmesine karar verebilir.



Çocuğun, yönetimi ana ve babaya ait olmayan malları tehlikeye düştüğünde hakim, aynı önlemlerin alınmasını kararlaştırabilir.



Çocuk mallarının gelirlerinin veya bu mallardan ayrılmış belirli miktarların kanuna uygun şekilde sarfedileceğinden kuşku duyulursa hakim, bunların da yönetimini bir kayyıma bırakabilir.



G - YÖNETİMİN SONA ERMESİ





I. MALLARIN DEVRİ





Madde 362 - Ana ve baba, velayetleri veya yönetim hakları sona erince, çocuğun mallarını, hesabıyla birlikte ergin çocuğa, vasisine veya kayyıma devrederler.



II. ANA VE BABANIN SORUMLULUĞU





Madde 363 - Ana ve baba, çocuk mallarının geri verilmesinde vekil gibi sorumludurlar.



Dürüstlük kuralına uygun olarak başkasına devrettikleri malların yerine sadece aldıkları karşılığı geri vermekle yükümlüdürler.



Kanuna uygun olarak çocuk veya aile için yaptıkları harcamalardan dolayı tazminatla yükümlü tutulmazlar.



İKİNCİ BÖLÜM : AİLE





BİRİNCİ AYIRIM : NAFAKA YÜKÜMLÜLÜĞÜ





A. NAFAKA YÜKÜMLÜLERİ





Madde 364 - Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.



Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır.



Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.



B. DAVA HAKKI





Madde 365 - Nafaka davası, mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak açılır.



Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir.



Nafakanın, yükümlülerin bir veya bir kaçından istenmesi hakkaniyete aykırıysa hakim, onların nafaka yükümlülüğünü azaltabilir veya kaldırabilir.



Dava, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmi veya kamuya yararlı kurumlar tarafından da açılabilir.



Hakim, istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.



Yetkili mahkeme, taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.



C. KORUNMAYA MUHTAÇ KİŞİLER





Madde 366 - Korunmaya muhtaç kişilerin bakımı, bununla yükümlü kurumlar tarafından sağlanır. Bu kurumlar, yaptıkları masrafları nafaka yükümlüsü hısımlardan isteyebilirler.



İKİNCİ AYIRIM : EV DÜZENİ





A. KOŞULLARI





Madde 367 - Aile halinde yaşayan birden çok kimsenin oluşturduğu topluluğun kanuna, sözleşmeye veya örfe göre belirlenen bir ev başkanı varsa, evi yönetme yetkisi ona ait olur.



Evi yönetme yetkisi, kan veya kayın hısımlığı, işçilik, çıraklık veya benzeri sebeplerle ya da koruma ve gözetme ilişkisi içinde ev halkı olarak bir arada yaşayanların hepsini kapsar.



B. HÜKÜMLERİ





I. EV DÜZENİ VE GÖZETİM





Madde 368 - Birlikte yaşayan kimseler evin düzenine tabidir. Bu düzenin kuruluşunda ev halkından her birinin yararı adil biçimde gözetilir.



Ev halkının her biri, özellikle öğrenimi, eğitimi, dini inançları, meslek ve sanatı için gerekli özgürlükten yararlanır.



Ev başkanı, birlikte yaşayanların evdeki eşyasını özenle korumak ve güvenlik altında bulundurmakla yükümlüdür.



II. SORUMLULUK





Madde 369 - Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur.



Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanların kendilerini ya da başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.



Zorunluluk halinde gerekli önlemlerin alınmasını yetkili makamdan ister.



III. ALTSOYUN DENKLEŞTİRME ALACAĞI





1. KOŞULLARI





Madde 370 - Ana ve baba veya büyük ana ve baba ile birlikte yaşayan ve emeklerini ya da gelirlerini aileye özgüleyen ergin altsoylar, buna karşılık uygun bir bedel isteyebilirler.



Uyuşmazlık halinde hakim, bedelin miktarı, güvence altına alınması ve ödeme şekli hakkında karar verir.



2. İSTENMESİ





Madde 371 - Altsoy, bu bedeli borçlunun ölümü halinde isteyebilir.



Alacaklı, bu alacağını borçlunun sağlığında, birlikte yaşamanın sona ermesi veya işletmenin el değiştirmesi, borçluya karşı icra takibi yapılması veya onun iflası hallerinde de isteyebilir.



Bu alacak zamanaşımına uğramaz. Fakat en geç borçlunun terekesinin taksimi anına kadar istenebilir.



ÜÇÜNCÜ AYIRIM : AİLE MALLARI





A. AİLE VAKFI





Madde 372 - Aile bireylerinin eğitim ve öğrenimleri, donanım ve desteklenmeleri ve bunlara benzer amaçların gerektirdiği harcamaların yapılması için kişiler hukuku ve miras hukuku hükümleri uyarınca aile vakfı kurulabilir.



Bir malın veya hakkın başkalarına geçmemek üzere aynı soydan gelenlere kuşaktan kuşağa kalacak şekilde özgülenmesi yasaktır. Böyle bir özgülenme, vakıf kurma yoluyla da yapılamaz.



B. AİLE MALLARI ORTAKLIĞI





I. OLUŞUMU





1. KOŞULLARI





Madde 373 - Hısımlar, kendilerine geçen mirasın tamamı veya bir bölümüyle ya da ortaya başka mallar koymak suretiyle aralarında bir aile malları ortaklığı kurabilirler.



2. ŞEKİL





Madde 374 - Aile malları ortaklığı sözleşmesinin resmi şekilde yapılması ve bütün ortakların veya temsilcilerinin imzalarını taşıması gerekir.



II. SÜRE





Madde 375 - Aile malları ortaklığı, belirli veya belirsiz süre için kurulabilir. Süre belirlenmediği takdirde ortaklardan her biri, altı ay önceden bildirmek koşuluyla ortaklıktan çıkabilir.



Bu bildirim, tarımsal işletme ile ilgili bir ortaklıkta, ancak ürünlerin yetiştiği yere göre olağan hasat mevsiminin sonu için geçerlidir.



III. HÜKMÜ





1. ELBİRLİĞİ İLE İŞLETME





Madde 376 - Aile malları ortaklığı, ortakları elbirliği ile iktisadi faaliyette bulunmak üzere birleştirir.



Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklardan her biri eşit hakka sahiptir.



Ortaklar, ortaklık devam ettiği sürece paylarını isteyemeyecekleri gibi, bu payları üzerinde tasarruf işlemleri de yapamazlar.



2. YÖNETİM VE TEMSİL





A. GENEL OLARAK





Madde 377 - Aile malları ortaklığı, tüm ortakların elbirliği ile yönetilir.



Ortaklardan her biri, olağan yönetim işlerini diğer ortakların katılmasına gerek olmaksızın yapabilir.



B. YÖNETİCİNİN YETKİSİ





Madde 378 - Ortaklar, içlerinden birini ortaklığa yönetici olarak atayabilirler.



Yönetici, ortaklığı yönetir ve ortaklıkla ilgili işlemlerde onu temsil eder.



Ortaklığı kimin temsil edeceği ticaret siciline kaydedilmiş olmadıkça diğer ortakların temsil yetkisi bulunmadığı iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.



3. ORTAK MALLAR VE KİŞİSEL MALLAR





Madde 379 - Ortaklar, ortaklığa giren malların elbirliği halinde malikidirler.



Ortaklar, ortaklığın borçlarından müteselsil olarak sorumludurlar.



Ortakların, ortaklık dışında bıraktıkları mallar ile aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklığın devamı sırasında miras yoluyla veya herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla edindikleri mallar, onların kişisel mallarıdır.



IV. ORTAKLIĞIN SONA ERMESİ





1. SEBEPLERİ





Madde 380 - Aşağıdaki hallerde ortaklık sona erer:



1. Bütün ortakların anlaşması veya feshin bildirilmesiyle,



2. Ortaklık süresi açıkça veya örtülü olarak uzatılmadığı takdirde sürenin bitmesiyle,



3. Ortaklardan birinin payının haczedilmesi ve satışının istenmesiyle,



4. Ortaklardan birinin iflasıyla,



5. Ortaklardan birinin haklı sebebe dayanan istemiyle.



2. FESİH BİLDİRİMİ, ÖDEMEDEN ACİZ, EVLENME





Madde 381 - Ortaklardan biri feshi bildirir veya iflas ederse ya da bir ortağın haczedilmiş payının satışı istenirse, öteki ortaklar, ayrılan ortağın veya alacaklılarının haklarını ödeyerek ortaklığı kendi aralarında sürdürebilirler.



Evlenen ortak, fesih bildirimine gerek olmaksızın ortaklıktaki hakkının kendisine ödenmesini isteyebilir.



3. ÖLÜM





Madde 382 - Ortaklardan birinin ölümü halinde onun ortaklığa dahil olmayan mirasçıları, ancak ölen ortağa düşen payın karşılığının kendilerine ödenmesini isteyebilirler.



Ölen ortak mirasçı olarak altsoyunu bırakmışsa, bunlar öbür ortakların rızası ile onun yerine ortaklığa girebilirler.



4. PAYLAŞMA KURALLARI





Madde 383 - Ortaklık mallarının paylaşılması veya ayrılan ortağın payının hesaplanması, ortaklık mallarının paylaşma veya ayrılma zamanındaki değerine ve durumuna göre yapılır.



Paylaşma ve hesaplaşma uygun olmayan bir zamanda istenemez.



V. KAZANÇ PAYLI AİLE MALLARI ORTAKLIĞI





1. KONUSU





Madde 384 - Ortaklar, aralarında yapacakları sözleşmeyle, yıllık kazançtan kendilerine belli bir pay verilmesi kaydıyla ortaklığın temsilini ve ortaklığın mallarının işletilmesini içlerinden birine bırakabilirler.



Bu pay, anlaşmayla belirlenmemişse, ortaklık mallarının uygun derecede uzun bir dönemdeki kazancın ortalama miktarı ile işleten ortağın çalışması ve yaptığı harcama göz önünde tutularak adil bir biçimde belirlenir.



2. ÖZEL SONA ERDİRME SEBEPLERİ





Madde 385 - İşletme ve temsili üzerine alan ortak, malları gereği gibi işletmediği veya yükümlülüklerini yerine getirmediği takdirde, ortakların ortaklığın feshini isteme hakları vardır.



Ortaklardan birinin, haklı sebeplere dayanarak istemde bulunması üzerine hakim, mirastaki paylaşma kurallarını göz önünde bulundurarak, bu ortağın işletme ve temsili üzerine alan ortakla birlikte yönetime ve ortaklık mallarından yararlanmaya katılmasına karar verebilir.



Ortakların elbirliği ile işlettikleri ortaklığa ilişkin kurallar, kazanç paylı aile malları ortaklığında da uygulanır.



C. AİLE YURDU





I. GENEL OLARAK





Madde 386 - Konutlar, tarıma veya sanayiye elverişli taşınmazlar, eklentileriyle birlikte aile yurdu haline getirilebilir.



II. KURULMASI





1. KOŞULLARI





Madde 387 - Aile yurdu haline getirilecek taşınmazların büyüklüğü, üzerindeki rehin haklarına ve malikin diğer mallarına bakılmaksızın, bir ailenin normal geçimine ve barınmasına yetecek ölçüden fazla olamaz.



Mahkemece haklı sebeplere dayanılarak geçici bir istisna kabul edilmiş olmadıkça malikin, taşınmazı veya üzerindeki tesisi kendisinin işletmesi ya da konutta oturması zorunludur.



2. USUL VE ŞEKİL





A. İLAN





Madde 388 - Alacaklılar ve aile yurdu kurulması yüzünden haklarının zedelenmesi ihtimali bulunan kişiler, kuruluştan önce mahkemece yapılan ilanla itirazlarını iki ay içinde bildirmeye çağrılırlar.



Durum, alacakları taşınmaz rehniyle güvenceye bağlanmış olanlara ve hacizli alacaklılara ayrıca bildirilir.



B. ÜÇÜNCÜ KİŞİLERİN HAKLARININ KORUNMASI





Madde 389 - Aile yurdu haline getirilecek taşınmazda yurt olabilmesi için gerekli koşullar bulunur ve yurdun kurulmasına üçüncü kişiler itiraz etmez veya itirazın haksız olduğu anlaşılırsa, mahkeme kuruluşa izin verir.



Süresi içinde itiraz eden alacaklıların ilgilerinin kesildiği ispat edilmedikçe veya taşınmaz üzerinde bulunan rehin ve hacizler kaldırılmadıkça, aile yurdu kurulmasına izin verilemez. Borç, itiraz eden veya rehinli alacaklı lehine vadeye bağlı olsa bile, aile yurdu kurmak isteyen borçlu hemen ödemede bulunabilir.



C. TAPU KÜTÜĞÜNE ŞERH VERİLMESİ





Madde 390 - Bir taşınmazın aile yurdu haline getirilmesi, ancak izne ilişkin mahkeme kararının o taşınmazın tapu kütüğüne şerh verilmesiyle mümkün olur; bu husus mahkemece ilan edilir.



III. SONUÇLARI





1. TASARRUF HAKKININ SINIRLANMASI





Madde 391 - Aile yurdu haline getirilen taşınmazlar devrolunamaz, rehnedilemez ve kiraya verilemez.



Aile yurdu ve eklentileri hakkında, mahkeme eliyle yönetim hali saklı kalmak kaydıyla, cebri icra yoluna başvurulamaz.



2. KAN HISIMLARININ AİLE YURDUNA ALINMASI





Madde 392 - Malikin, yoksulluğu sebebiyle aile yurduna alınmaya muhtaç bulunan ve kabullerine engel olacak durumları olmayan üstsoyunu, altsoyunu ve kardeşlerini yurda kabul etmesine mahkemece karar verilebilir.



3. MALİKİN ÖDEMEDE ACZE DÜŞMESİ





Madde 393 - Malik borçlarını ödemede acze düşerse, aile yurdunu yönetmek üzere mahkemece bir yönetici atanır.



Yönetici, yurdu amacına ve alacaklıların menfaatlerine uygun biçimde yönetir.



Alacaklılar, haklarını aciz belgelerindeki tarih ve iflastaki sıraya göre alırlar.



IV. SONA ERMESİ





1. MALİKİN ÖLÜMÜ HALİNDE





Madde 394 - Malikin ölümünden sonra aile yurdunun devam edebilmesi, taşınmazın mirasçılara yurt olarak geçmesine ilişkin bir ölüme bağlı tasarrufun yapılmış olmasına bağlıdır.



Böyle bir tasarruf yoksa, malik ölünce tapu kütüğündeki yurda ilişkin şerh silinir.



2. MALİKİN SAĞLIĞINDA





Madde 395 - Malik sağlığında yurda son verebilir.



Bunun için malik, tapu kütüğündeki kaydı sildirmek üzere bir dilekçeyle mahkemeye başvurur; bu istem mahkemece ilan olunur.



İlan tarihinden başlayarak iki ay içinde bir itiraz yapılmaz veya yapılan itirazın haksızlığı anlaşılırsa, mahkeme kütükteki kaydın silinmesine izin verir.



ÜÇÜNCÜ KISIM : VESAYET





BİRİNCİ BÖLÜM : VESAYET DÜZENİ





BİRİNCİ AYIRIM : VESAYET ORGANLARI





A. GENEL OLARAK





Madde 396 - Vesayet organları, vesayet daireleri ile vasi ve kayyımlardır.



B. VESAYET DAİRELERİ





I. KAMU VESAYETİ





Madde 397 - Kamu vesayeti, vesayet makamı ve denetim makamından oluşan vesayet daireleri tarafından yürütülür.



Vesayet makamı, sulh hukuk mahkemesi; denetim makamı, asliye hukuk mahkemesidir.



II. ÖZEL VESAYET





1. KOŞULLARI





Madde 398 - Vesayet altındaki kişinin menfaatinin haklı gösterdiği, özellikle bir işletmenin, bir ortaklığın veya benzeri işlerin sürdürülmesi gerektiği takdirde vesayet istisnai olarak bir aileye verilebilir.



Bu durumda vesayet makamının yetki, görev ve sorumluluğu kurulacak aile meclisine geçer.



2. KURULMASI





Madde 399 - Özel vesayet, vesayet altına alınan kişinin fiil ehliyetine sahip iki yakın hısımının veya bir hısımı ile eşinin istemi üzerine denetim makamı tarafından kurulur.



3. AİLE MECLİSİ





Madde 400 - Aile meclisi, vesayet altındaki kişinin vasi olmaya ehil, denetim makamınca dört yıl için atanacak en az üç hısımından oluşur.



Vesayet altına alınanın eşi de aile meclisine üye olabilir.



4. GÜVENCE





Madde 401 - Aile meclisi üyeleri, görevlerini gereği gibi yerine getireceklerine dair güvence vermek zorundadırlar.



Güvence sağlanmadan özel vesayet kurulamaz.



5. SONA ERMESİ





Madde 402 - Aile meclisi görevini yapmadığı veya vesayet altındaki kişinin menfaati gerektirdiği takdirde, denetim makamı her zaman aile meclisini değiştirebileceği gibi özel vesayeti de sona erdirebilir.



C. VASİ VE KAYYIM





Madde 403 - Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür.



Kayyım, belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanır.



Bu Kanunun vasi hakkındaki hükümleri, aksi belirtilmiş olmadıkça kayyım hakkında da uygulanır.



İKİNCİ AYIRIM : VESAYETİ GEREKTİREN HALLER





A. KÜÇÜKLÜK





Madde 404 - Velayet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır.



Görevlerini yaparlarken vesayeti gerektiren böyle bir halin varlığını öğrenen nüfus memurları, idari makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.



B. KISITLAMA





I. AKIL HASTALIĞI VEYA AKIL ZAYIFLIĞI





Madde 405 - Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.



Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.



II. SAVURGANLIK, ALKOL VEYA UYUŞTURUCU MADDE BAĞIMLILIĞI, KÖTÜ YAŞAMA TARZI, KÖTÜ YÖNETİM





Madde 406 - Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.



III. ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAYICI CEZA





Madde 407 - Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olan her ergin kısıtlanır.



Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür.



IV. İSTEK ÜZERİNE





Madde 408 - Yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her ergin kısıtlanmasını isteyebilir.



C. USUL





I. İLGİLİNİN DİNLENİLMESİ VE BİLİRKİŞİ RAPORU





Madde 409 - Bir kimse dinlenilmeden savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetimi veya isteği sebebiyle kısıtlanamaz.



Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmi sağlık kurulu raporu üzerine karar verilir. Hakim, karar vermeden önce, kurul raporunu göz önünde tutarak kısıtlanması istenen kişiyi dinleyebilir.



II. İLAN





Madde 410 - Kısıtlama kararı, kesinleşince hemen kısıtlının yerleşim yeri ile nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilan olunur.



Kısıtlama, iyiniyetli üçüncü kişileri ilandan önce etkilemez.



Ayırt etme gücüne sahip olmamanın sonuçlarına ilişkin hükümler saklıdır.



ÜÇÜNCÜ AYIRIM : YETKİ





A. VESAYET İŞLERİNDE YETKİ





Madde 411 - Vesayet işlerinde yetki küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet dairelerine aittir.



B. YERLEŞİM YERİNİN DEĞİŞMESİ





Madde 412 - Vesayet makamının izni olmadıkça vesayet altındaki kişi yerleşim yerini değiştiremez.



Yerleşim yerinin değişmesi halinde yetki, yeni vesayet dairelerine geçer. Bu takdirde kısıtlama yeni yerleşim yerinde ilan olunur.



DÖRDÜNCÜ AYIRIM : VASİNİN ATANMASI





A. KOŞULLARI





I. GENEL OLARAK





Madde 413 - Vesayet makamı, bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vasi olarak atar.



Gereken durumlarda, bu görevi birlikte veya vesayet makamı tarafından belirlenen yetkileri uyarınca ayrı ayrı yerine getirmek üzere birden çok vasi atanabilir.



Rızaları bulunmadıkça birden çok kimse vesayeti birlikte yürütmekle görevlendirilemez.



II. EŞİN VE HISIMLARIN ÖNCELİĞİ





Madde 414 - Haklı sebepler engel olmadıkça, vesayet makamı, vesayet altına alınacak kişinin öncelikle eşini veya yakın hısımlarından birini, vasilik koşullarına sahip olmaları kaydıyla bu göreve atar. Bu atamada yerleşim yerlerinin yakınlığı ve kişisel ilişkiler göz önünde tutulur.



III. İLGİLİLERİN İSTEĞİ





Madde 415 - Haklı sebepler engel olmadıkça, vasiliğe, vesayet altına alınacak kişinin ya da ana veya babasının gösterdiği kimse atanır.



IV. VASİLİĞİ KABUL YÜKÜMLÜLÜĞÜ





Madde 416 - Vesayet altına alınan kimsenin yerleşim yerinde oturanlardan vasiliğe atananlar, bu görevi kabul etmekle yükümlüdürler.



Aile meclisince atanma halinde vasiliği kabul yükümlülüğü yoktur.



V. VASİLİKTEN KAÇINMA SEBEPLERİ





Madde 417 - Aşağıdaki kişiler vasiliği kabul etmeyebilirler:



l. Altmış yaşını doldurmuş olanlar,



2.Bedensel özürleri veya sürekli hastalıkları sebebiyle bu görevi güçlükle yapabilecek olanlar,



3. Dörtten çok çocuğun velisi olanlar,



4. Üzerinde vasilik görevi olanlar,



5. Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Bakanlar Kurulu üyeleri, hakimlik ve savcılık mesleği mensupları.



VI. VASİLİĞE ENGEL OLAN SEBEPLER





Madde 418 - Aşağıdaki kişiler vasi olamazlar:



1. Kısıtlılar,



2. Kamu hizmetinden yasaklılar veya haysiyetsiz hayat sürenler,



3. Menfaati kendisine vasi atanacak kişinin menfaati ile önemli ölçüde çatışanlar veya onunla aralarında düşmanlık bulunanlar,



4. İlgili vesayet daireleri hakimleri.



B. ATAMA USULÜ





I. VASİNİN ATANMASI





Madde 419 - Vesayet makamı, gecikmeksizin vasi atamakla yükümlüdür.



Gerek duyulduğunda henüz ergin olmayanların da kısıtlanmasına karar verilebilir; ancak, kısıtlama kararı ergin olduktan sonra sonuç doğurur.



Kısıtlanan ergin çocuklar kural olarak vesayet altına alınmayıp velayet altında bırakılır.



II. GEÇİCİ ÖNLEMLER





Madde 420 - Vesayet işleri zorunlu kıldığı takdirde vesayet makamı, vasinin atanmasından önce de resen gerekli önlemleri alır; özellikle, kısıtlanması istenen kişinin fiil ehliyetini geçici olarak kaldırabilir ve ona bir temsilci atayabilir.



Vesayet makamının kararı ilan olunur.



III. TEBLİĞ VE İLAN





Madde 421 - Atama kararı vasiye hemen tebliğ olunur.



Kısıtlamaya ve vasi atanmasına veya kısıtlanan velayet altında bırakılmışsa buna ilişkin karar, kısıtlının yerleşim yerinde ve nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilan olunur.



IV. KAÇINMA VE İTİRAZ





1. USUL





Madde 422 - Vasiliğe atanan kişi, bu durumun kendisine tebliğinden başlayarak on gün içinde vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir.



İlgili olan herkes, vasinin atandığını öğrendiği günden başlayarak on gün içinde atamanın kanuna aykırı olduğunu ileri sürebilir.



Vesayet makamı, vasilikten kaçınma veya itiraz sebebini yerinde görürse yeni bir vasi atar; yerinde görmediği takdirde, bu konudaki görüşü ile birlikte gerekli kararı vermek üzere durumu denetim makamına bildirir.



2. GEÇİCİ GÖREV





Madde 423 - Vasiliğe atanan kimse, vasilikten kaçınmış veya atanmasına itiraz edilmiş olsa bile, yerine bir başkası atanıncaya kadar vasiye ait görevleri yerine getirmekle yükümlüdür.



3. KARAR





Madde 424 - Denetim makamı, vereceği kararı vasiliğe atanmış olan kimseye ve vesayet makamına bildirir.



Vasiliğe atananın görevden alınması halinde vesayet makamı, hemen yeni bir vasi atar.



V. GÖREVİN VERİLMESİ





Madde 425 - Atama kararı kesinleşince vesayet makamı vasinin göreve başlaması için gerekli işlemleri yapar.



BEŞİNCİ AYIRIM : KAYYIMLIK VE YASAL DANIŞMANLIK





A. KAYYIMLIĞI GEREKTİREN HALLER





I. TEMSİL





Madde 426 - Vesayet makamı, aşağıda yazılı olan veya kanunda gösterilen diğer hallerde ilgilisinin isteği üzerine veya resen temsil kayyımı atar:



1. Ergin bir kişi, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri bir sebeple ivedi bir işini kendisi görebilecek veya bir temsilci atayabilecek durumda değilse,



2. Bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa,



3. Yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa.



II. YÖNETİM





1. KANUN GEREĞİ





Madde 427 - Vesayet makamı, yönetimi kimseye ait olmayan mallar için gereken önlemleri alır ve özellikle aşağıdaki hallerde bir yönetim kayyımı atar:



1. Bir kimse uzun süreden beri bulunamaz ve oturduğu yer de bilinemezse,



2. Vesayet altına alınması için yeterli bir sebep bulunmamakla beraber, bir kişi malvarlığını kendi başına yönetmek veya bunun için temsilci atamak gücünden yoksunsa,



3. Bir terekede mirasçılık hakları henüz belli değilse veya ceninin menfaatleri gerekli kılarsa,



4. Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa,



5. Bir hayır işi veya genel yarar amacı güden başka bir iş için halktan toplanan para ve sair yardımı yönetme veya harcama yolu sağlanamamışsa.



2. İSTEK ÜZERİNE





Madde 428 - İsteğe bağlı kısıtlama sebeplerinden biri varsa, ergin bir kişiye kendi isteği üzerine bir kayyım atanabilir.



B. YASAL DANIŞMANLIK





Madde 429 - Kısıtlanması için yeterli sebep bulunmamakla beraber korunması bakımından fiil ehliyetinin sınırlanması gerekli görülen ergin bir kişiye aşağıdaki işlerde görüşü alınmak üzere bir yasal danışman atanır:



1. Dava açma ve sulh olma,



2. Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir ayni hak kurulması,



3. Kıymetli evrakın alımı, satımı ve rehnedilmesi,



4. Olağan yönetim sınırları dışında kalan yapı işleri,



5. Ödünç verme ve alma,



6. Ana parayı alma,



7. Bağışlama,



8. Kambiyo taahhüdü altına girme,



9. Kefil olma.



Aynı koşullar altında bir kimsenin malvarlığını yönetme yetkisi, gelirlerinde dilediği gibi tasarruf hakkı saklı kalmak üzere kaldırılabilir.



C. YETKİ





Madde 430 - Temsil kayyımı, kendisine kayyım atanacak kimsenin yerleşim yeri vesayet makamı tarafından atanır.



Yönetim kayyımı, malvarlığının büyük bölümünün yönetildiği veya temsil edilen kimsenin payına düşen malların bulunduğu yer vesayet makamı tarafından atanır.



D. USUL





Madde 431 - Vasinin atanması usulüne ilişkin kurallar, kayyım ve yasal danışmanın atanmasında da uygulanır.



Kayyım veya yasal danışman atanmasına ilişkin karar, ancak vesayet makamının gerekli görmesi halinde ilan olunur.



ALTINCI AYIRIM : KORUMA AMACIYLA ÖZGÜRLÜĞÜN KISITLANMASI





A. KOŞULLARI





Madde 432 - Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arzeden bulaşıcı hastalık veya serserilik sebeplerinden biriyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması halinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir. Görevlerini yaparlarken bu sebeplerden birinin varlığını öğrenen kamu görevlileri, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.



Bu konuda kişinin çevresine getirdiği külfet de göz önünde tutulur.



İlgili kişi durumu elverir elvermez kurumdan çıkarılır.



B. YETKİ





Madde 433 - Yerleştirme veya alıkoymaya karar verme yetkisi, ilgilinin yerleşim yeri veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde bulunduğu yer vesayet makamına aittir.



Yerleştirme veya alıkoymaya karar veren vesayet makamı, kurumdan çıkarmaya da yetkilidir.



C. BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜ





Madde 434 - Kısıtlı bir kişi bir kuruma yerleştirildiği veya alıkonulduğu ya da ergin bir kişi hakkında vesayete ilişkin diğer önlemlerin alınmasına gerek görüldüğü takdirde, kişinin bulunduğu yer vesayet makamı veya özel kanunlarda öngörülen ilgililer, durumu yerleşim yeri vesayet makamına bildirmekle yükümlüdürler.



D. İTİRAZ





Madde 435 - Kuruma yerleştirilen kişi veya yakınları, verilen karara karşı kendilerine bildirilmesinden başlayarak on gün içinde denetim makamına itiraz edebilirler.



Bu hak, kurumdan çıkarılma isteminin reddi halinde de kullanılabilir.



E. USUL





I. GENEL OLARAK





Madde 436 - Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tabidir:



1. Karar verilirken ilgilinin bunun sebepleri hakkında bilgilendirilmesi ve karara karşı denetim makamına itiraz edebileceğine yazılı olarak dikkatinin çekilmesi zorunludur.



2. Bir kuruma yerleştirilen kişiye, alıkonulma kararına veya kurumdan çıkarılma isteminin reddine karşı en geç on gün içinde denetim makamına itiraz edebileceği derhal yazılı olarak bildirilir.



3. Mahkeme kararını gerektiren her istem, gecikmeksizin yetkili hakime ulaştırılır.



4. Yerleştirme kararı veren vesayet makamı veya hakim durumun özelliklerine göre bu istemin görüşülmesini erteleyebilir.



5. Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arzeden bulaşıcı hastalığı olanlar hakkında, ancak resmi sağlık kurulu raporu alındıktan sonra karar verilebilir. Vesayet makamının daha önceden bilirkişiye başvurmuş olması halinde denetim makamı bundan vazgeçebilir.



II. YARGILAMA USULÜ





Madde 437 - Hakim, basit yargılama usulüne göre karar verir.



Gerektiğinde ilgili kişiye adli yardım sağlanır.



Hakim, karar verirken ilgili kişiyi dinler.



İKİNCİ BÖLÜM : VESAYETİN YÜRÜTÜLMESİ





BİRİNCİ AYIRIM : VASİNİN GÖREVLERİ





A. GÖREVE BAŞLAMA





I. DEFTER TUTMA





Madde 438 - Vasiliğe atanma kararının kesinleşmesi üzerine vasi ile vesayet makamının görevlendireceği bir kişi tarafından, vakit geçirilmeksizin, yönetilecek malvarlığının defteri tutulur.



Vesayet altındaki kişi ayırt etme gücüne sahipse, olanak bulunduğu takdirde defter tutulurken hazır bulundurulur.



Koşullar gerektirdiği takdirde denetim makamı, vasi ve vesayet makamının isteği üzerine vesayet altındaki kişinin malvarlığının resmi defterinin tutulmasına karar verebilir. Bu defter, mirastaki resmi defterin alacaklılara karşı doğurduğu sonuçları doğurur ve oradaki usul uyarınca tutulur.



II. DEĞERLİ ŞEYLERİN SAKLANMASI





Madde 439 - Kıymetli evrak, değerli eşya, önemli belge ve benzerleri, malvarlığının yönetimi bakımından bir sakınca yoksa, vesayet makamının gözetimi altında güvenli bir yere konulur.



III. TAŞINIRLARIN SATILMASI





Madde 440 - Vesayet altındaki kişinin menfaati gerektirirse değerli şeylerin dışındaki taşınırlar, vesayet makamının vereceği talimat uyarınca, açık artırma ile satılır. Hakim, özel durumları, taşınırın niteliğini veya değerinin azlığını göz önüne alarak pazarlıkla satışa da karar verebilir.



Vesayet altındaki kişinin kendisi veya ailesi için özel bir değer taşıyan şeyler, zorunluluk olmadıkça satılamaz.



IV. PARALARIN YATIRILMASI





1.YATIRMA ZORUNLULUĞU





Madde 441 - Vesayet altındaki kişinin kendisi veya malvarlığının yönetimi için gerekli olmayan paralar, faiz getirmek üzere, vesayet makamı tarafından belirlenen milli bir bankaya yatırılır veya Hazine tarafından çıkarılan menkul kıymetlere çevrilir.



Paranın yatırılmasını bir aydan fazla geciktiren vasi, faiz kaybını ödemekle yükümlüdür.



2. YATIRIMLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ





Madde 442 - Yeteri kadar güven verici olmayan yatırımlar, güvenli yatırımlara dönüştürülür.



Dönüştürme işleminin uygun zamanda ve vesayet altındaki kişinin menfaati gözetilerek yapılması gerekir.



V. TİCARİ VE SINAİ İŞLETMELER





Madde 443 - Vesayet altındaki kişinin malvarlığı içinde ticari, sınai veya benzeri bir işletme varsa; vesayet makamı, bunların işletilmesinin devamı veya tasfiyesi için gerekli talimatı verir.



VI. TAŞINMAZLARIN SATILMASI





Madde 444 - Taşınmazların satışı, vesayet makamının talimatı uyarınca ve ancak vesayet altındaki kişinin menfaati gerekli kıldığı hallerde mümkündür.



Satış, vesayet makamının bu iş için görevlendireceği bir kişi tarafından vasi de hazır olduğu halde açık artırmayla yapılır ve ihale vesayet makamının onamasıyla tamam olur; onamaya ilişkin kararın ihale gününden başlayarak on gün içinde verilmesi gerekir.



Ancak denetim makamı, istisnai olarak özel durumları, taşınmazın niteliğini veya değerinin azlığını göz önüne alarak pazarlıkla satışa da karar verebilir.



B. ÖZEN VE TEMSİL





I. KİŞİYE ÖZEN





1. KÜÇÜKLERDE





A. GENEL OLARAK





Madde 445 - Vesayet altındaki kişi küçük ise, vasi onun bakımı ve eğitimi için gereken önlemleri almakla yükümlüdür.



Vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, vasi bu konuda ana ve babanın yetkilerine sahiptir.



B. KORUMA AMACIYLA ÖZGÜRLÜĞÜN KISITLANMASI





Madde 446 - Küçüklerin koruma amacıyla bir kuruma yerleştirilmesine vasinin başvurusu üzerine vesayet makamı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde bizzat vasi karar verir ve durumu derhal vesayet makamına bildirir.



Bunun dışında usul ve yetkiyle ilgili konularda kısıtlı olsun veya olmasın erginlerin korunması amacıyla özgürlüklerinin kısıtlanmasına ilişkin hükümler uygulanır.



Onaltı yaşını doldurmamış çocuk bu konuda mahkemeye bizzat başvuramaz.



2. KISITLILARDA





Madde 447 - Vasi, kısıtlıyı korumak ve bütün kişisel işlerinde ona yardım etmekle yükümlüdür.



Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde vasi, koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanmasına ilişkin hükümlere göre kısıtlıyı bir kuruma yerleştirebilir veya orada alıkoyabilir ve durumu derhal vesayet makamına bildirir.



II. TEMSİL





1. GENEL OLARAK





Madde 448 - Vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla vasi, vesayet altındaki kişiyi bütün hukuki işlemlerinde temsil eder.



2. YASAK İŞLEMLER





Madde 449 - Vesayet altındaki kişi adına kefil olmak, vakıf kurmak ve önemli bağışlarda bulunmak yasaktır.



3. VESAYET ALTINDAKİ KİŞİNİN GÖRÜŞÜNÜN ALINMASI





Madde 450 - Vesayet altındaki kişi görüşlerini oluşturma ve açıklama yeteneğine sahipse, vasi önemli işlerde karar vermeden önce olanak ölçüsünde, onun görüşünü almakla yükümlüdür.



Vesayet altındaki kişinin işi uygun bulmuş olması vasiyi sorumluluktan kurtarmaz.



4. VESAYET ALTINDAKİ KİŞİNİN YAPABİLECEĞİ İŞLER





A. VASİNİN RIZASI





Madde 451 - Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi, vasinin açık veya örtülü izni veya sonraki onamasıyla yükümlülük altına girebilir veya bir haktan vazgeçebilir.



Yapılan işlem diğer tarafın belirlediği veya başvurusu üzerine hakimin belirleyeceği uygun bir süre içinde onanmazsa, diğer taraf bununla bağlı olmaktan kurtulur.



B. ONAMAMANIN SONUCU





Madde 452 - Vasinin onamadığı işlemlerde taraflardan her biri verdiğini geri isteyebilir. Ancak, vesayet altındaki kişi, sadece kendi menfaatine harcanan veya geri isteme zamanında malvarlığında mevcut olan zenginleşme tutarıyla ya da iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmış olduğu miktarla sorumludur.



Vesayet altındaki kişi, fiil ehliyetine sahip olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış ise, onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olur.



5. MESLEK VEYA SANAT





Madde 453 - Vesayet altındaki kişiye vesayet makamı tarafından bir meslek veya sanatın yürütülmesi için izin verilmiş ise, o kişi bununla ilgili her türlü olağan işlemleri yapmaya yetkilidir ve bu tür işlemlerden dolayı bütün malvarlığı ile sorumludur.



C. MALVARLIĞININ YÖNETİLMESİ





I. YÖNETİM VE HESAP TUTMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ





Madde 454 - Vasi, vesayet altındaki kişinin malvarlığını iyi bir yönetici gibi özenle yönetmek zorundadır.



Vasi, yönetimle ilgili hesap tutmak ve vesayet makamının belirlediği tarihlerde ve her halde yılda bir defa hesabı onun incelemesine sunmakla yükümlüdür.



Vesayet altındaki kişi görüşlerini oluşturma ve açıklama yeteneğine sahip ise, hesabın hakim tarafından incelenmesi sırasında olanak ölçüsünde hazır bulundurulur.



II. SERBEST MALLAR





Madde 455 - Vesayet altındaki kişi, kendi tasarrufuna bırakılmış olan mallar ile vasinin izniyle çalışarak kazandığı malları serbestçe yönetir ve kullanır.



D. GÖREVİN SÜRESİ





Madde 456 - Vasi, kural olarak iki yıl için atanır.



Vesayet makamı, bu süreyi her defasında ikişer yıl uzatabilir.



Dört yıl dolunca vasi, vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir.



E. VASİNİN ÜCRETİ





Madde 457 - Vasi, vesayet altındaki kişinin malvarlığından, olanak bulunmadığı takdirde Hazineden karşılanmak üzere kendisine bir ücret verilmesini isteyebilir. Ödenecek ücret, yönetimin gerektirdiği emek ve yönetilen malvarlığının geliri göz önünde tutulmak suretiyle her hesap dönemi için vesayet makamı tarafından belirlenir.



İKİNCİ AYIRIM : KAYYIMIN GÖREVLERİ





A. KAYYIMIN KONUMU





Madde 458 - Bir kimseye kayyım atanması onun fiil ehliyetini etkilemez. Yasal danışmanlığa ilişkin hükümler saklıdır.



Kayyımın görev süresi ve ücreti vesayet makamı tarafından belirlenir.



B. KAYYIMLIĞIN KAPSAMI





I. BELLİ BİR İŞ





Madde 459 - Belli bir iş için görevlendirilmiş olan kayyım, vesayet makamının talimatına aynen uymak zorundadır.



II. MALVARLIĞININ YÖNETİMİ





Madde 460 - Kayyım bir malvarlığının yönetimi ve gözetimi ile görevlendirilmiş ise, yalnız o malvarlığının yönetim ve korunması için gerekli olan işleri yapabilir.



Kayyımın, bunun dışındaki işleri yapabilmesi, temsil olunanın vereceği özel yetkiye, temsil olunan bu yetkiyi verecek durumda değilse vesayet makamının iznine bağlıdır.



ÜÇÜNCÜ AYIRIM : VESAYET DAİRELERİNİN GÖREVLERİ





A. ŞİKAYET VE İTİRAZ





Madde 461 - Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi ve her ilgili, vasinin eylem ve işlemlerine karşı vesayet makamına şikayette bulunabilir.



Vesayet makamının kararlarına karşı tebliğ gününden başlayarak on gün içinde denetim makamına itiraz edilebilir.



B. İZİN





I. VESAYET MAKAMINDAN





Madde 462 - Aşağıdaki hallerde vesayet makamının izni gereklidir:



1. Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir ayni hak kurulması,



2. Olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı, satımı, devri ve rehnedilmesi,



3. Olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri,



4. Ödünç verme ve alma,



5. Kambiyo taahhüdü altına girme,



6. Bir yıl veya daha uzun süreli ürün ve üç yıl veya daha uzun süreli taşınmaz kirası sözleşmeleri yapılması,



7. Vesayet altındaki kişinin bir sanat veya meslekle uğraşması,



8. Acele hallerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması,



9. Mal rejimi sözleşmeleri, mirasın paylaştırılması ve miras payının devri sözleşmeleri yapılması,



10. Borç ödemeden aciz beyanı,



11. Vesayet altındaki kişi hakkında hayat sigortası yapılması,



12. Çıraklık sözleşmesi yapılması,



13. Vesayet altındaki kişinin bir eğitim, bakım veya sağlık kurumuna yerleştirilmesi,



14. Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi.



II. DENETİM MAKAMINDAN





Madde 463 - Aşağıdaki hallerde vesayet makamının izninden sonra denetim makamının da izni gereklidir:



1. Vesayet altındaki kişinin evlat edinmesi veya evlat edinilmesi,



2. Vesayet altındaki kişinin vatandaşlığa girmesi veya çıkması,



3. Bir işletmenin devralınması veya tasfiyesi, kişisel sorumluluğu gerektiren bir ortaklığa girilmesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması,



4. Ömür boyu aylık veya gelir bağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılması,



5. Mirasın kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılması,



6. Küçüğün ergin kılınması,



7. Vesayet altındaki kişi ile vasi arasında sözleşme yapılması.



C. RAPOR VE HESAPLARIN İNCELENMESİ





Madde 464 - Vesayet makamı, vasinin belli dönemlerde vereceği rapor ve hesapları inceler; gerekli gördüğü hallerde bunların tamamlanması veya düzeltilmesini ister.



Vesayet makamı, rapor ve hesapları kabul veya reddeder; gerektiğinde vesayet altındaki kişinin menfaatini korumak için uygun önlemleri alır.



D. İZNİN BULUNMAMASI





Madde 465 - Kanunen gerektiği halde vasinin yetkili vesayet dairelerinin iznini almadan yapmış olduğu işlemler, vesayet altındaki kişinin vasinin izni olmaksızın yaptığı işlem hükmündedir.



DÖRDÜNCÜ AYIRIM : VESAYET ORGANLARININ SORUMLULUĞU





A. ÖZEN YÜKÜMÜ





Madde 466 - Vesayet organları ve vesayet işleriyle görevlendirilmiş olan diğer kişiler, bu görevlerini yerine getirirlerken iyi bir yönetimin gerektirdiği özeni göstermekle yükümlüdürler.



B. VASİNİN SORUMLULUĞU





Madde 467 - Vasi, görevini yerine getirirken kusurlu davranışıyla vesayet altındaki kişiye verdiği zarardan sorumludur.



Kayyım ve yasal danışmanlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.



C. DEVLETİN SORUMLULUĞU





Madde 468 - Devlet, vesayet dairelerinde görevli olanların hukuka aykırı olarak sebebiyet verdikleri zararlardan doğrudan doğruya sorumlu olduğu gibi; vasi, kayyım ve yasal danışmanlara tazmin ettirilemeyen zararlardan da sorumludur.



Zararı tazmin eden Devlet, zararın meydana gelmesinde kusurlu olanlara rücu eder.



Zararın doğmasına kusurları ile sebep olanlar, rücu hakkını kullanan Devlete karşı müteselsilen sorumludurlar.



D. GÖREV VE YETKİ





Madde 469 - Devletin vesayet dairelerinde görevli kişilere karşı rücu davasına bakmaya, vesayet dairelerinin bulunduğu yere en yakın asliye mahkemesi yetkilidir.



Vesayetle ilgili tazminat ve diğer rücu davaları vesayet dairelerinin bulunduğu yer asliye mahkemesinde görülür.



ÜÇÜNCÜ BÖLÜM : VESAYETİN SONA ERMESİ





BİRİNCİ AYIRIM : VESAYETİ GEREKTİREN HALLERİN SONA ERMESİ





A. KÜÇÜKLERDE





Madde 470 - Küçük üzerindeki vesayet, onun ergin olmasıyla kendiliğinden sona erer.



Erginliğe mahkemece karar verilmiş ise, mahkeme aynı zamanda küçüğün hangi tarihte ergin olacağını tespit ve ilan eder.



B. HÜKÜMLÜLERDE





Madde 471 - Özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkumiyet sebebiyle kısıtlı bulunan kişi üzerindeki vesayet, hapis halinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkar.



C. DİĞER KISITLILARDA





I. KALDIRILMASI





Madde 472 - Diğer kısıtlılar üzerindeki vesayet, yetkili vesayet makamının kararıyla sona erer.



Vesayeti gerektiren sebebin ortadan kalkması üzerine vesayet makamı vesayetin sona ermesine karar verir.



Kısıtlı ve ilgililerden her biri, vesayetin kaldırılması isteminde bulunabilir.



II. USULÜ





1. İLAN





Madde 473 - Kısıtlama ilan edilmişse, kaldırılması da ilan olunur.



Fiil ehliyetinin yeniden kazanılması, ilanın yapılmasına bağlı değildir.



2. AKIL HASTALIĞI VEYA AKIL ZAYIFLIĞINDA





Madde 474 - Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı yüzünden kısıtlanmış olan kişi üzerindeki vesayetin kaldırılmasına, ancak kısıtlama sebebinin ortadan kalkmış olduğunun resmi sağlık kurulu raporu ile belirlenmesi halinde karar verilebilir.



3. SAVURGANLIK, ALKOL VEYA UYUŞTURUCU MADDE BAĞIMLILIĞI, KÖTÜ YAŞAMA TARZI, KÖTÜ YÖNETİMDE





Madde 475 - Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kısıtlanmış olan kişinin vesayetin kaldırılmasını isteyebilmesi, en az bir yıldan beri vesayet altına alınmasını gerektiren sebeple ilgili olarak bir şikayete meydan vermemiş olmasına bağlıdır.



4. İSTEK ÜZERİNE KISITLAMADA





Madde 476 - Kendi isteğiyle kısıtlanmış olan kişi üzerindeki vesayetin kaldırılması, kısıtlamayı gerektiren sebebin ortadan kalkmasına bağlıdır.



D. KAYYIMLIKTA VE YASAL DANIŞMANLIKTA





I. GENEL OLARAK





Madde 477 - Temsil kayyımlığı, kayyımın yapmakla görevlendirildiği işin bitirilmesiyle sona erer.



Yönetim kayyımlığı, kayyımın atanmasını gerektiren sebebin ortadan kalkması veya kayyımın görevden alınmasıyla sona erer.



Yasal danışmanlık, vesayetin kaldırılmasına ilişkin hükümler uyarınca vesayet makamının kararıyla sona erer.



II. İLAN





Madde 478 - Atamanın ilan edilmiş olması veya vesayet makamının gerekli görmesi hallerinde, kayyımlığın sona erdiği de ilan olunur.



İKİNCİ AYIRIM : VASİLİK GÖREVİNİN SONA ERMESİ





A. FİİL EHLİYETİNİN YİTİRİLMESİ VE ÖLÜM





Madde 479 - Vasilik görevi, vasinin fiil ehliyetini yitirmesi veya ölümüyle sona erer.



B. SÜRENİN SONA ERMESİ VE UZATILMAMASI





I. SÜRENİN DOLMASI





Madde 480 - Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.



II. ENGELİN VEYA KAÇINMA SEBEBİNİN ORTAYA ÇIKMASI





Madde 481 - Vasi, vasiliğe engel bir sebebin ortaya çıkması halinde görevinden çekilmek zorundadır.



Vasi, bir kaçınma sebebi ortaya çıktığı takdirde sürenin bitiminden önce görevinden alınmasını isteyebilir; ancak, önemli sebeplerin varlığı halinde görevine devam etmek zorundadır.



III. GÖREVE DEVAM ZORUNLULUĞU





Madde 482 - Görevi sona eren vasi, yenisi göreve başlayıncaya kadar zorunlu işleri yapmakla yükümlüdür.



C. GÖREVDEN ALINMA





I. SEBEPLERİ





Madde 483 - Vasi, görevini ağır surette savsaklar, yetkilerini kötüye kullanır veya güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da borç ödemede acze düşerse, vesayet makamı tarafından görevden alınır.



Vasinin görevini yapmakta yetersizliği sebebiyle vesayet altındaki kişinin menfaatleri tehlikeye düşerse, vesayet makamı kusuru olmasa bile vasiyi görevden alabilir.



II. USULÜ





1. İSTEK ÜZERİNE VEYA RESEN





Madde 484 - Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi veya her ilgili, vasinin görevden alınmasını isteyebilir.



Görevden alınmayı gerektiren sebebin varlığını başka bir yoldan öğrenen vesayet makamı, vasiyi resen görevden almakla yükümlüdür.



2. ARAŞTIRMA VE UYARI





Madde 485 - Vesayet makamı, ancak gerekli araştırmayı yaptıktan ve vasiyi dinledikten sonra onu görevden alabilir.



Vesayet makamı, ağır olmayan hallerde vasiye görevden alınacağı konusunda uyarıda bulunur.



3. GEÇİCİ ÖNLEMLER





Madde 486 - Gecikmesinde tehlike bulunan hallerde vesayet makamı, vasiye geçici olarak işten el çektirip bir kayyım atayabileceği gibi; gerekirse muhtemel zararı göz önünde bulundurarak vasinin mallarına ihtiyati haciz koyabilir ve tutuklanmasını da isteyebilir.



4. DİĞER ÖNLEMLER





Madde 487 - Vesayet makamı, görevden alma ve uyarıda bulunmanın yanı sıra, vesayet altındaki kişinin korunması için gerekli diğer önlemleri de almakla yükümlüdür.



5. İTİRAZ





Madde 488 - İlgililer, vesayet makamının kararlarına karşı, tebliğ gününden başlayarak on gün içinde denetim makamına itiraz edebilirler. Denetim makamı, gerektiğinde duruşma da yaparak bu itirazı kesin karara bağlar.



ÜÇÜNCÜ AYIRIM : VESAYETİN SONA ERMESİNİN SONUÇLARI





A. KESİN HESAP VE MALVARLIĞININ TESLİMİ





Madde 489 - Görevi sona eren vasi, yönetimle ilgili son raporu ve kesin hesabı vesayet makamına vermekle yükümlü olduğu gibi; malvarlığını vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye teslim edilmek üzere hazır bulundurmak zorundadır.



B. RAPOR VE HESABIN İNCELENMESİ





Madde 490 - Son rapor ve kesin hesap belli zamanlarda verilen rapor ve hesaplar gibi vesayet makamı tarafından incelenir ve onaylanır.



C. VASİNİN GÖREVİNE SON VERİLMESİ





Madde 491 - Son rapor ve kesin hesap onaylandıktan ve malvarlığı vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye teslim edildikten sonra, vesayet makamı vasinin görevinin sona erdiğine karar verir.



Vesayet makamı, son rapor ve kesin hesabın onaylanması veya reddi konusundaki kararı ile birlikte kesin hesabı vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye, tazminat davası açma hakları bulunduğunu da belirtmek suretiyle tebliğ eder. Bu tebliğde vasinin görevine son verildiği de belirtilir.



D. SORUMLULUK DAVASINDA ZAMANAŞIMI





I. OLAĞAN ZAMANAŞIMI





Madde 492 - Sorumlu vasi ve kayyıma karşı açılacak tazminat davası kesin hesabın tebliğ edildiği tarihten başlayarak bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.



Tazmin ettirilemeyen zararlar için Devlete karşı açılacak tazminat davasının zamanaşımı süresi, zararın vasi, kayyım ve yasal danışmana tazmin ettirilemeyeceğinin anlaşılmasından başlayarak bir yıldır.



Vesayet dairelerinde görevli olanların sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı Devlete karşı açılacak davaların zamanaşımı genel hükümlere tabidir.



Devletin rücu davası, rücu hakkının doğumunun üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.



II. OLAĞANÜSTÜ ZAMANAŞIMI





Madde 493 - Olağan zamanaşımı süresi işlemeye başlamadan önce zarar gören tarafından bilinmesi veya anlaşılması olanağı bulunmayan bir hesap yanlışlığına veya bir sorumluluk sebebine dayanan tazminat davası, hesap yanlışlığının veya sorumluluk sebebinin öğrenilmesinden başlayarak bir yıl içinde açılabilir.



Vesayetten doğan tazminat davaları, her halde kesin hesabın tebliğinin üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.



E. VESAYET ALTINDAKİ KİŞİNİN ALACAĞI


Madde 494 - Vesayet altındaki kişinin vasi veya Devlete karşı alacakları imtiyazlı alacaktır.
Old 30-08-2007, 03:05   #2
Av.Gülsüm Sezen

 
Varsayılan 4320 S. Aİlenİn Korunmasina Daİr Kanun

Kanun Numarası: 4320



Kabul Tarihi: 14/01/1998



Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 17/01/1998



Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: 23233



Madde 1 - (Değişik madde: 26/04/2007-5636 S.K./1.mad)



Türk Medenî Kanununda öngörülen tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya çocukların veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden birinin veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan veya evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden birinin aile içi şiddete maruz kaldığını kendilerinin veya Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmesi üzerine Aile Mahkemesi Hâkimi meselenin mahiyetini göz önünde bulundurarak re'sen aşağıda sayılan tedbirlerden bir ya da birkaçına birlikte veya uygun göreceği benzeri başka tedbirlere de hükmedebilir:



Kusurlu eşin veya diğer aile bireyinin;



a) Aile bireylerine karşı şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmaması,



b) Müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin diğer aile bireylerine tahsisi ile bu bireylerin birlikte ya da ayrı oturmakta olduğu eve veya işyerlerine yaklaşmaması,



c) Aile bireylerinin eşyalarına zarar vermemesi,



ç) Aile bireylerini iletişim araçları ile rahatsız etmemesi,



d) Varsa silah veya benzeri araçlarını genel kolluk kuvvetlerine teslim etmesi,



e) Alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanılmış olarak şiddet mağdurunun yaşamakta olduğu konuta veya işyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmaması,



f) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması.



Yukarıdaki hükümlerin uygulanması amacıyla öngörülen süre altı ayı geçemez ve kararda hükmolunan tedbirlere aykırı davranılması halinde tutuklanacağı ve hakkında hapis cezasına hükmedileceği hususu şiddet uygulayan eş veya diğer aile bireyine ihtar olunur.



Eğer şiddeti uygulayan eş veya diğer aile bireyi aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise hâkim bu konuda mağdurların yaşam düzeylerini göz önünde bulundurarak daha önce Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.



Bu Kanun kapsamındaki başvurular ve verilen kararın infazı için yapılan icraî işlemler harca tâbi değildir.



Madde 2 -(Değişik madde: 26/04/2007-5636 S.K./2.mad)



Koruma kararının bir örneği mahkemece Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi olunur. Cumhuriyet Başsavcılığı kararın uygulanmasını genel kolluk kuvvetleri marifeti ile izler.



Koruma kararına uyulmaması halinde genel kolluk kuvvetleri, mağdurların şikâyet dilekçesi vermesine gerek kalmadan re'sen soruşturma yaparak evrakı en kısa zamanda Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirir.



Cumhuriyet Başsavcılığı koruma kararına uymayan eş veya diğer aile bireyleri hakkında Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açar.



Fiili başka bir suç oluştursa bile, koruma kararına aykırı davranan eş veya diğer aile bireyleri hakkında ayrıca üç aydan altı aya kadar hapis cezasına hükmolunur.



Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir.



Madde 3 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.



Madde 4 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
Old 30-08-2007, 03:07   #3
Av.Gülsüm Sezen

 
Varsayılan 4787 S. AİLE MHK. KURULUŞ, GÖREV ve YARGILAMA USULLERİNE DAİR KANUN

Kanun No: 4787



Kabul Tarihi : 09/01/2003



Resmi Gazete Tarihi: 18/01/2003



Resmi Gazete Sayısı: 24997



AMAÇ VE KAPSAM





Madde 1 - Bu Kanunun amacı, aile mahkemelerinin kuruluş, görev ve yargılama usullerini düzenlemektir.



Bu Kanun, aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek üzere kurulan aile mahkemelerine dair hükümleri kapsar.



AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞU





Madde 2 - Aile mahkemeleri, Adalet Bakanlığınca Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak her ilde ve merkez nüfusu yüzbinin üzerindeki her ilçede, tek hakimli ve asliye mahkemesi derecesinde olmak üzere kurulur. Aile mahkemelerinin yargı çevresi, kurulduğu il ve ilçenin mülki sınırlarıyla belirlenir. Ancak yargı çevresi, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca değiştirilebilir.



Gerektiğinde birinci fıkradaki usule göre bir yerdeki aile mahkemesinin birden çok dairesi kurulabilir. Bu durumda daireler numaralandırılır.Aile mahkemesi kurulamayan yerlerde bu Kanun kapsamına giren dava ve işlere, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemesince bakılır.



Aile mahkemelerinde bir yazı işleri müdürü ile yeteri kadar personel bulunur.



AİLE MAHKEMELERİ HAKİMLERİNİN NİTELİKLERİ VE ATANMALARI





Madde 3 - Aile mahkemelerine, atanacakları bölgeye veya bir alt bölgeye hak kazanmış, adli yargıda görevli, tercihan evli ve çocuk sahibi, otuz yaşını doldurmuş ve aile hukuku alanında lisansüstü eğitim yapmış olan hakimler arasından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca atama yapılır. *1*



AİLE MAHKEMELERİNİN GÖREVLERİ





Madde 4 - Aile mahkemeleri, aşağıdaki dava ve işleri görürler:



1. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (Ek ibare: 14/04/2004-5133 S.K. 2.mad.) Üçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı ile 03/12/2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler,



2. 20/05/1982 tarihli ve 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanuna göre aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi,



3. Kanunlarla verilen diğer görevler.



AİLE MAHKEMELERİ BÜNYESİNDE BULUNAN UZMANLAR





Madde 5 - Her aile mahkemesine,



1. Davanın esasına girilmeden önce veya davanın görülmesi sırasında, mahkemece istenen konular hakkında taraflar arasındaki uyuşmazlık nedenlerine ilişkin araştırma ve inceleme yapmak ve sonucunu bildirmek,



2. Mahkemenin gerekli gördüğü hallerde duruşmada hazır bulunmak, istenilen konularla ilgili çalışmalar yapmak ve görüş bildirmek,



3. Mahkemece verilecek diğer görevleri yapmak,



Üzere Adalet Bakanlığınca, tercihan; evli ve çocuk sahibi, otuz yaşını doldurmuş ve aile sorunları alanında lisansüstü eğitim yapmış olanlar arasından, birer psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı atanır.



Bu görevlilerin bulunmaması, iş durumlarının müsait olmaması veya görevin bunlar tarafından yapılmasında hukuki veya fiili herhangi bir engel bulunması ya da başka bir uzmanlık dalına ihtiyaç duyulması hallerinde, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar veya serbest meslek icra edenlerden yararlanılır.



Bu uzmanlar, 18/06/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda düzenlenen hakimin reddi sebeplerine göre reddolunabilir.



KORUYUCU, EĞİTİCİ VE SOSYAL ÖNLEMLER





Madde 6 - Aile mahkemesi, diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere görev alanına giren konularda:



1. Yetişkinler hakkında;



a) Evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri konusunda eşleri uyararak, gerektiğinde uzlaştırmaya,



b) Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin gerekli önlemleri almaya,



c) Resmi veya özel sağlık veya sosyal hizmet kurumlarına, huzur evlerine veya benzeri yerlere yerleştirmeye,



d) Bir meslek edinme kursuna veya uygun görülecek bir eğitim kurumuna vermeye,



2. Küçükler hakkında;



a) Bakım ve gözetime yönelik nafaka yükümlülüğü konusunda gerekli önlemleri almaya,



b) Bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunan veya manen terk edilmiş halde kalan küçüğü, ana ve babadan alarak bir aile yanına veya resmi ya da özel sağlık kurumuna veya eğitimi güç çocuklara mahsus kuruma yerleştirmeye,



c) Çocuk mallarının yönetimi ve korunmasına ilişkin önlemleri almaya,



d) Genel ve katma bütçeli daireler, mahalli idareler, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bankalar tarafından kurulmuş teşekkül, müessese veya işletmelere veya benzeri işyerlerine yahut meslek sahibi birinin yanına yerleştirmeye,



Karar verebilir.



Aile mahkemesince verilen bu kararların takip ve yerine getirilmesinde 5 inci maddeye göre atanan uzmanlardan biri veya birkaçı görevlendirilebilir. Bu kararlara uyulmaması halinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 113/A maddesi uygulanır.



USUL HÜKÜMLERİ





Madde 7 - Aile mahkemeleri, önlerine gelen dava ve işlerin özelliklerine göre, esasa girmeden önce, aile içindeki karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörünün korunması bakımından eşlerin ve çocukların karşı karşıya oldukları sorunları tespit ederek bunların sulh yoluyla çözümünü, gerektiğinde uzmanlardan da yararlanarak teşvik eder. Sulh sağlanamadığı takdirde yargılamaya devam olunarak esas hakkında karar verilir.



(Mülga fıkra:14/04/2004-5133 S.K. 3.mad) *1*



Özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunda hüküm bulunmayan konularda Türk Medeni Kanununun aile hukukuna ilişkin usul hükümleri ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.



KADROLAR





Madde 8 - Adalet Bakanlığı taşra teşkilatında kullanılmak üzere ekli (1) ve (2) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) ve (II) sayılı cetvelin ilgili bölümlerine eklenmiştir.



DEĞİŞTİRİLEN VE YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILAN HÜKÜMLER





Madde 9 - 1) 14/01/1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasındaki “Sulh Hakimi” ibaresi “Aile Mahkemesi Hakimi” olarak değiştirilmiştir.



2) 18/06/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 8 inci maddesinin (II) numaralı bendinin (4) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (5) numaralı alt bendi yürürlükten kaldırılmış ve mevcut (6) numaralı alt bendi (5) numaralı alt bent olarak teselsül ettirilmiştir.



4. Borçlar Kanununun 91, 92 nci maddelerinde mahkeme veya hakime verilen işleri,



GEÇİCİ MADDE





Geçici Madde 1 - Aile mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresi içerisinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemesine devredilir.



Geçici Madde 2 - (Ek madde : 14/04/2004-5133 S.K. 4.mad) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte aile mahkemelerinde görülmekte olan ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun İkinci Kitabının Üçüncü Kısmında yer alan konularla ilgili dava ve işler yetkili ve görevli mahkemesine devredilir.



YÜRÜRLÜK





Madde 10 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.



YÜRÜTME





Madde 11 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.


***************


5133 S. AİLE MHK. KUR., GÖREV ve USULLERİNE DAİR KANUNDA DĞŞ. YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN

Kanun Numarası: 5133



Kabul Tarihi: 14/04/2004



Yayımladığı Resmi Gazete Tarih: 20/04/2004



Yayımladığı Resmi Gazete Sayısı: 25439



Madde 1- 9.1.2003 tarihli ve 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan "evli ve çocuk sahibi, otuz yaşını doldurmuş ve tercihan" ibaresi, "tercihan evli ve çocuk sahibi, otuz yaşını doldurmuş ve" şeklinde değiştirilmiştir.



Madde 2- 4787 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (1) numaralı bendine "Türk Medenî Kanununun" ibaresinden sonra gelmek üzere "Üçüncü Kısım hariç olmak üzere" ibaresi eklenmiştir.



Madde 3 - 4787 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.



Madde 4 - 4787 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.



Geçici Madde 2 - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte aile mahkemelerinde görülmekte olan ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun İkinci Kitabının Üçüncü Kısmında yer alan konularla ilgili dava ve işler yetkili ve görevli mahkemesine devredilir.



Madde 5 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.



Madde 6 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
Old 30-08-2007, 03:15   #4
Av.Gülsüm Sezen

 
Varsayılan AİLE ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TEŞKİLAT ve GÖREVLERİ HK. KANUN

Kanun No:5256



Kanun Kabul Tarihi:10/11/2004



Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı:25642



Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi:13/11/2004







BİRİNCİ BÖLÜM : AMAÇ, TANIMLAR VE GÖREVLER





AMAÇ





Madde 1 - Bu Kanunun amacı, ülkemizdeki sosyal sorunların tespiti ve çözümü ile Türk ailesinin bütünlüğünün korunması, güçlendirilmesi ve sosyal refahının artırılmasına yönelik ulusal ve uluslararası bilimsel araştırmalar yapmak veya yaptırmak, projeler geliştirmek, desteklemek, bunların uygulamaya konulmasını sağlamak ve aileye yönelik millî bir politikanın oluşmasına yardımcı olmak üzere, Başbakanlığa bağlı Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğünün kurulması ile teşkilât, görev ve yetkilerine dair esasları düzenlemektir.



Başbakan, Genel Müdürlüğün yönetimi ile ilgili yetkilerini gerekli gördüğü takdirde bir Bakan vasıtasıyla kullanabilir.





TANIMLAR





Madde 2- Bu Kanunda geçen;



a) Bakan : Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakanı,



b) Genel Müdürlük: Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğünü,



c) Genel Müdür: Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürünü,



d) Kurul: Aile ve Sosyal Araştırmalar Danışma Kurulunu,



İfade eder.







GÖREVLER





Madde 3 - Genel Müdürlüğün görevleri şunlardır:



a) Ailenin bütünlüğünün korunması, güçlendirilmesi ve sosyal refahının artırılması için ulusal ve uluslararası düzeyde bilimsel araştırmalar yapmak veya yaptırmak; bu konularda projeler geliştirerek uygulamaya konulmasını sağlamak.



b) Ülkemizdeki sosyal sorunların tespiti ve çözümüne yönelik ulusal ve uluslararası alanda bilimsel araştırmalar yapmak veya yaptırmak, projeler geliştirmek, desteklemek, sosyal bilimlerin gelişmesine katkıda bulunmak.



c) Mevcut aile yapısını; ana, baba, eş, çocuklar ve akraba ilişkilerinden kaynaklanan problemler ile ekonomik, sosyal ve kültürel faktörlerin aile üzerindeki etkilerini araştırmak, aile bireylerinin eğitim fırsatlarından eşit olarak yararlanmalarını sağlamak, bu konularda eğitim programları hazırlamak veya hazırlatmak.



d) Aileyi ve aile bireylerini tehdit eden, aileden veya aile dışından kaynaklanan sorunları, aile içi şiddet ve istismarı, töre cinayetlerini, kötü alışkanlıkları ve bağımlılıkları, tüm bunları doğuran sebepleri, çevresel-sosyal etkilerini incelemek, araştırmak, bunların önlenmesine, çözümlenmesine yönelik ve aileyi destekleyici eğitici programlar hazırlamak veya hazırlatmak.



e) Ailelerin maddî kaynaklarının rasyonel kullanımını temin maksadıyla çalışmalar yapmak, bu konuda ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile koordineli eğitim programları hazırlamak veya hazırlatmak.



f) Ailedeki yapısal değişimleri, iç ve dış göçün aile yapısına olan etkilerini araştırmak.



g) İnceleme ve araştırma alanlarında elde edilen bilgileri değerlendirmek ve sonuçlarını sosyal ve kültürel tedbirler haline dönüştürecek millî bir politikanın oluşumuna katkıda bulunmak, bunları uygulayıcı kurum ve kuruluşlara aktararak hizmetlerin geliştirilmesini ve yeni hizmet modellerinin oluşturulmasını sağlamak.



h) Kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, yerel yönetimler, sosyal amaçlı vakıf, dernek ve diğer sivil toplum kuruluşları ve özel sektör ile işbirliği yapmak, bunların sosyal alandaki çalışmalarına destek sağlamak, müşterek projeler gerçekleştirmek ve uygulamak.



ı) Nüfus yapısındaki değişimleri izlemek, sorun alanlarını tespit etmek ve bu konuda millî bir politikanın geliştirilmesine yardımcı olmak.



i) Ailenin ve aileyi oluşturan bireylerin karşılaştıkları sorunlara ilişkin kamuoyundaki eğilim ve istekleri tespit etmek amacıyla kamu veya özel kurum ve kuruluşlarla ortak çalışmalar yapmak.



j) Yurt dışında yaşayan ve/veya çalışan Türk ailelerinin sorunlarını araştırmak ve çözüm önerileri geliştirmek.



k) Görev alanına giren konularda, gereken mal ve hizmet alımlarını sağlamak, enformasyon sistemleri, bilgi bankaları, kütüphane, arşiv ve dokümantasyon merkezi kurmak, istatistikleri derlemek ve bu alandaki çalışmaları kurumsallaştırmak, elektronik, görsel, basılı yayın ve eğitim faaliyetlerinde bulunmak, ulusal ve uluslararası kongre, seminer, şûra ve benzeri toplantılar düzenlemek.



l) Görev alanı ile ilgili kuruluş ve organizasyonlara 5.5.1969 tarihli ve 1173 sayılı Kanun çerçevesinde üye olmak ve katılmak, görev alanına giren konularda uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapmak, proje geliştirmek ve yürütmek, gerçekleştirilecek her türlü çalışma ve etkinliğe katılmak ve uluslararası sözleşmeler ile kararların getirdiği yükümlülükler çerçevesinde gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapmak.





İKİNCİ BÖLÜM: GENEL MÜDÜRLÜK TEŞKİLÂTI





TEŞKİLÂT





Madde 4 - Genel Müdürlük teşkilâtı, ana hizmet birimleri ile danışma ve yardımcı hizmet birimlerinden oluşur.



Genel Müdürlük teşkilâtı ek (I) sayılı cetvelde gösterilmiştir.





GENEL MÜDÜR





Madde 5 - Genel Müdür, Genel Müdürlüğün en üst amiri olup Genel Müdürlük hizmetlerini mevzuat hükümlerine, Genel Müdürlüğün amaç ve politikalarına, stratejik plânına, performans ölçütlerine ve hizmet kalite standartlarına uygun olarak düzenler ve yürütür.



Genel Müdür, bu Kanunda belirtilen hizmetlerin yürütülmesinden Başbakan veya Bakana karşı sorumludur.





GENEL MÜDÜR YARDIMCISI





Madde 6 - Ana hizmet birimleri ile danışma birimleri ve yardımcı hizmet birimi arasındaki koordinasyonu sağlamak ve bu birimlerin denetiminde Genel Müdüre yardımcı olmak üzere bir Genel Müdür Yardımcısı atanabilir. Genel Müdür Yardımcısı, Genel Müdür tarafından verilen görevleri yerine getirir.





ANA HİZMET BİRİMLERİ





Madde 7 - Genel Müdürlüğün ana hizmet birimleri şunlardır:



a) Aile ve Sosyal Sorunları Araştırma Daire Başkanlığı.



b) Eğitim, Yayın ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı.



c) Dış İlişkiler Daire Başkanlığı.





AİLE VE SOSYAL SORUNLARI ARAŞTIRMA DAİRE BAŞKANLIĞI





Madde 8 - Aile ve Sosyal Sorunları Araştırma Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:



a) Ailenin bütünlüğünün korunması ve sosyal refahının artırılması için toplumun öncelikleri ve ilgili kurumların teklifleri dikkate alınarak bilimsel araştırmalar yapmak veya yaptırmak, bunlara ilişkin şartname ve sözleşmeleri hazırlamak.



b) Aile ve sosyal bilimler alanında ulusal ve uluslararası düzeyde bilimsel araştırmalar yapmak veya yaptırmak, projeler geliştirmek, desteklemek, bunların uygulamaya konulmasını ve aileye yönelik millî bir politikanın oluşmasına katkı sağlamak.



c) Aile ve sosyal sorunlar konusunda faaliyette bulunan kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, üniversiteler, sosyal amaçlı vakıf, dernek ve diğer sivil toplum kuruluşları ve özel sektör ile işbirliği yapmak ve ortak çalışmalar yürütmek.



d) Araştırma proje tekliflerinin ön değerlendirmesini yapmak.



e) Araştırma projelerini sözleşme esaslarına göre izlemek, değerlendirmek ve kabulüne onay vermek.



f) Nüfus artışı ile yapısının ve görev alanıyla ilgili mevzuatın toplumsal etki ve sonuçlarını araştırmak, aile konusunda kamuoyundaki eğilim ve istekleri tespit etmek.



g) Genel Müdürün vereceği benzeri görevleri yapmak.





EĞİTİM, YAYIN VE DOKÜMANTASYON DAİRE BAŞKANLIĞI





Madde 9 - Eğitim, Yayın ve Dokümantasyon Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:



a) Toplumun birliğinin ve bütünlüğünün sağlanması amacıyla aile bütçesi, akraba evlilikleri, kayıtlı evlilikler, yaşlıların ve düşkünlerin toplumda ve ailedeki yeri, madde bağımlılığı, aile içi şiddet ve istismar gibi konularda eğitim faaliyetleri plânlamak ve uygulayıcı kurumlarla işbirliği yaparak bu plânların uygulanmasını sağlamak.



b) Genel Müdürlüğün görev alanı ile ilgili konularda toplumsal duyarlılığı artırmak ve bilinç düzeyini yükseltmek amacıyla görsel, basılı yayın ve eğitici programlar hazırlamak veya hazırlatmak.



c) Genel Müdürlüğün görev alanına giren konularda dokümantasyon hizmetleri yapmak ve istatistikleri derlemek.



d) Genel Müdürlüğün kütüphane ve araştırmalarla ilgili arşiv hizmetlerini yürütmek.



e) Genel Müdürün vereceği benzeri görevleri yapmak.





DIŞ İLİŞKİLER DAİRE BAŞKANLIĞI





Madde 10 - Dış İlişkiler Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:



a) Genel Müdürlüğün görev alanına giren konularda çalışmalarda bulunan uluslararası kuruluşların toplantıları sonucunda ortaya çıkan belge ve yayınları izlemek, alınan kararları Genel Müdürlük birimlerine ve ilgili kuruluşlara iletmek.



b) Genel Müdürlüğün uluslararası ilişkilerini yürütmek.



c) Genel Müdürlüğün görev alanına giren konularda uluslararası şûra, seminer, konferans ve benzeri bilimsel toplantılar düzenlemek.



d) Genel Müdürlüğün Avrupa Birliği ile ilgili yapacağı çalışmalarda diğer birimlerle koordinasyon sağlamak.



e) Genel Müdürün vereceği benzeri görevleri yapmak.





DANIŞMA VE YARDIMCI HİZMET BİRİMLERİ





Madde 11 - Genel Müdürlüğün danışma birimleri, Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı ve Hukuk Müşavirliği; yardımcı hizmet birimi ise İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığıdır.





STRATEJİ GELİŞTİRME DAİRE BAŞKANLIĞI





Madde 12 - Strateji Geliştirme Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:



a) Ulusal kalkınma strateji ve politikaları, yıllık program ve hükümet programı çerçevesinde Genel Müdürlüğün orta ve uzun vadeli strateji ve politikalarını belirlemek, amaçlarını oluşturmak üzere gerekli çalışmaları yapmak.



b) Genel Müdürlüğün görev alanına giren konularda performans ve kalite ölçütleri geliştirmek.



c) Genel Müdürlük bütçesini stratejik plâna ve yıllık hedeflere göre hazırlamak, Genel Müdürlük faaliyetlerinin bunlara uygunluğunu izlemek ve değerlendirmek.



d) Genel Müdürlüğün yönetimi ile hizmetlerin geliştirilmesi ve performansla ilgili bilgi ve verileri toplamak, analiz etmek, yorumlamak ve faaliyet raporlarını hazırlamak.



e) Üst yönetimin iç denetime yönelik işlevinin etkililiğini ve verimliliğini artırmak için gerekli hazırlıkları yapmak.



f) Genel Müdürlüğün görev alanına giren konularda, hizmetleri etkileyecek dış faktörleri incelemek, kurum içi kapasite araştırması yapmak, hizmetlerin etkililiğini ve tatmin düzeyini analiz etmek ve genel araştırmalar yapmak.



g)Yönetim bilgi sistemlerine ilişkin hizmetleri yerine getirmek.



h) Genel Müdürün vereceği benzeri görevleri yapmak.





HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ





Madde 13 - Hukuk Müşavirliğinin görevleri şunlardır:



a) Başbakanlık, bakanlıklar, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile Genel Müdürlük birimlerinden gönderilen kanun, tüzük ve yönetmelik taslakları ile diğer hukukî konular hakkında görüş bildirmek.



b) Genel Müdürlüğün menfaatlerini koruyucu, anlaşmazlıkları önleyici hukukî tedbirleri zamanında almak, anlaşma ve sözleşmelerin bu esaslara uygun olarak yapılmasına yardımcı olmak.



c) 8.1.1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanun hükümlerine göre adlî ve idarî davalarda gerekli bilgileri hazırlamak, taraf olduğu idarî davalarda Genel Müdürlüğü temsil etmek veya Genel Müdürlüğün hizmet satın alma yoluyla temsil ettirilen davaları takip ve koordine etmek.



d) Genel Müdürün vereceği benzeri görevleri yapmak.





İNSAN KAYNAKLARI VE DESTEK HİZMETLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI





Madde 14 - İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığının görevleri şunlardır:



a) Genel Müdürlüğün insan gücü politikası ve planlaması konusunda çalışmalar yapmak ve tekliflerde bulunmak.



b) Genel Müdürlük personelinin atama, nakil, sicil, terfi, ücret, emeklilik ve benzeri özlük işlemlerini yürütmek.



c) Genel Müdürlük teşkilâtının eğitim plânını hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek.



d) Genel Müdürlüğün ihtiyacı olan her türlü yapım, satın alma, kiralama, bakım ve onarım, arşiv, sağlık ve benzeri her türlü idarî ve malî hizmetleri yürütmek.



e) Genel Müdürlüğün taşınır ve taşınmaz mal kayıtlarını tutmak.



f) Genel Müdürlüğün sivil savunma ve seferberlik hizmetlerini plânlamak ve yürütmek.



g) Genel Müdürün vereceği benzeri görevleri yapmak.







ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: AİLE VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR DANIŞMA KURULU





AİLE VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR DANIŞMA KURULU





Madde 15 - Aile ve Sosyal Araştırmalar Danışma Kurulu, Başbakan veya Bakanın başkanlığında;



a) Başbakan veya Bakan tarafından, ikisi üniversite öğretim üyelerinden olmak kaydıyla aile ile ilgili konularda çalışmalarıyla temayüz etmiş kişiler ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri arasından seçilecek toplam beş üye,



b) Adalet Bakanı tarafından, aile hukuku sahasında temayüz etmiş kişiler arasından seçilecek bir üye,



c) Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Siyasi Kuruluşlar Genel Müdürü,



d) Millî Eğitim Bakanı tarafından, Talim ve Terbiye Kurulu üyeleri arasından seçilecek bir üye,



e) Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürü,



f) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından seçilecek bir üye,



g) Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürü,



h) Diyanet İşleri Başkanı,



ı) Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanı,



i) Avrupa Birliği Genel Sekreteri,



j) Emniyet Genel Müdürü,



k) Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürü,



l) Özürlüler İdaresi Başkanı,



m) Kadının Statüsü Genel Müdürü,



n) Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Genel Sekreteri,



o) Aile ve Sosyal Araştırmalar Kurumu Genel Müdürü ve Genel Müdür Yardımcısı ile ana hizmet birimleri daire başkanlarından,



Oluşur.



Seçilerek gelenler dışındaki Kurul üyeleri, birer yetkili görevlendirebilirler. Kurul üyeliğine seçimle gelenlerin görev süresi üç yıldır. Üyeliği sona erenler yeniden seçilebilir.



Kurulun sekretarya hizmetleri Genel Müdürlük tarafından yürütülür.



Kurul en az yılda bir kez toplanır.



Kurul üyelerine 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre ödeme yapılır.



Kurulun çalışma usul ve esasları Genel Müdürlükçe hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.





AİLE VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR DANIŞMA KURULUNUN GÖREVLERİ





Madde 16 - Aile ve Sosyal Araştırmalar Danışma Kurulunun görevleri şunlardır:



a) Genel Müdürlüğün görevleri içinde yer alan araştırma projelerinin öncelik sırası ve uygulanacak projeler hakkında görüş bildirmek ve önerilerde bulunmak.



b) Ulusal ve uluslararası sosyal amaçlı vakıf, dernek, federasyon ve gönüllü kuruluşlarla işbirliği yapılması hususunda görüş bildirmek ve önerilerde bulunmak.



c) Sosyal, ekonomik ve kültürel faktörleri itibarıyla aile yapısına etkili olabilecek yayınlar konusunda ilgili kuruluşlara görüş bildirmek ve önerilerde bulunmak.



d) Genel Müdürlüğün görev alanına giren mevzuat konusunda görüş ve öneri oluşturmak.





DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: SORUMLULUK VE YETKİLER





YÖNETİCİLERİN SORUMLULUKLARI





Madde 17 - Genel Müdürlüğün her kademedeki yöneticileri, yapmakla yükümlü oldukları hizmet ve görevleri, Genel Müdürün emir ve direktifleri doğrultusunda mevzuat hükümlerine, Genel Müdürlüğün amaç ve politikaları ile stratejik plânına, performans ölçütlerine ve hizmet kalite standartlarına uygun olarak yürütmekten bir üst kademeye karşı sorumludur.





KOORDİNASYON VE İŞBİRLİĞİ





Madde 18 - Genel Müdürlük, ana hizmet ve görevleriyle ilgili konularda, kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör ile gerekli işbirliği ve koordinasyonu sağlamaktan sorumludur.







YETKİ DEVRİ





Madde 19 - Genel Müdür ve her kademedeki Genel Müdürlük yöneticileri, sınırlarını açıkça belirlemek ve yazılı olmak şartıyla yetkilerinden bir kısmını astlarına devredebilir. Yetki devri uygun araçlarla ilgililere duyurulur.





BEŞİNCİ BÖLÜM: ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER





ATAMA





Madde 20 - 23.4.1981 tarihli ve 2451 sayılı Kanun kapsamı dışında kalan memurlardan Hukuk Müşaviri ile Daire başkanları, Genel Müdürün teklifi üzerine Başbakan veya Bakan tarafından, diğer personel ise Genel Müdür tarafından atanır.





KADROLAR





Madde 21 - Kadroların tespiti, ihdası, kullanımı ve iptali ile kadrolara ilişkin diğer hususlar 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre düzenlenir.



AİLE VE SOSYAL ARAŞTIRMA UZMAN YARDIMCILIĞI





Madde 22 - Aile ve Sosyal Araştırma Uzman Yardımcılığına atanabilmek için 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan şartlara ek olarak aşağıdaki nitelikler aranır:



a) En az dört yıllık eğitim veren; siyasal bilgiler, hukuk, iktisadî ve idarî bilimler, iktisat, işletme ve iletişim fakülteleri ile ev ekonomisi yüksekokulu, sosyal hizmetler yüksekokulu ve diğer yüksek öğretim kurumlarının sosyoloji, felsefe, psikoloji ve istatistik bölümlerinden veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış yurt içindeki veya yurt dışındaki fakülte veya yüksek okullardan mezun olmak.



b) Yapılacak yarışma ve yeterlik sınavında başarılı olmak.



c) Sınavın yapıldığı yılın ocak ayının ilk gününde otuz yaşını doldurmamış olmak.



d) Kamu personeli dil sınavında en az (C) düzeyinde başarılı olmak.





AİLE VE SOSYAL ARAŞTIRMA UZMANLIĞI





Madde 23 - Aile ve Sosyal Araştırma Uzman Yardımcılığına atananlar, üç yıl çalışmak, olumlu sicil almak ve tez hazırlamak kaydıyla açılacak yeterlik sınavına girme hakkını kazanırlar. Sınavda başarılı olanlar Aile ve Sosyal Araştırma Uzmanı unvanını alırlar. Başarılı olamayanlar bir yıl içinde ikinci kez sınava tabi tutulurlar. İki defa yeterlik sınavında başarılı olamayanlar, Genel Müdürlükteki memur kadrolarına atanırlar.



Aile ve Sosyal Araştırma Uzman Yardımcılığı sınavı, tez hazırlama ile Aile ve Sosyal Araştırma Uzmanlığı sınavının şekli ve uygulama esasları ile eğitimlerinin süre, esas ve usulleri, Aile ve Sosyal Araştırma Uzman yardımcıları ile Aile ve Sosyal Araştırma uzmanlarının eğitimleri yönetmelikle düzenlenir.





PERSONEL REJİMİ





Madde 24 - Genel Müdürlükte; Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Daire Başkanı, Hukuk Müşaviri, Aile ve Sosyal Araştırma Uzmanı, Aile ve Sosyal Araştırma Uzman Yardımcısı, Şube Müdürü kadroları karşılık gösterilmek kaydıyla, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleşmeli olarak çalıştırılabilir. Bu suretle çalıştırılacakların sözleşme usul ve esasları ile unvanlar itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri ve her çeşit ödemeler Bakanlar Kurulunca tespit edilir. Başbakanlık merkez teşkilâtında sözleşmeli olarak çalıştırılan emsali personelin yararlandığı ücret artışlarından Genel Müdürlükte çalışan sözleşmeli personel de aynen yararlandırılır. Söz konusu personele, çalıştıkları günlerle orantılı olarak (hastalık ve yıllık izinleri dahil) ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarında ikramiye ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalışmaları sonucunda emsallerine göre başarılı çalışma yaptıkları tespit edilenlere Genel Müdürün teklifi, ilgili Bakanın uygun görüşü üzerine Başbakan onayı ile haziran ve aralık aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarına kadar teşvik ikramiyesi ödenebilir. Kadro karşılığı sözleşme ile çalıştırılacak personel, istekleri üzerine T. C. Emekli Sandığı ile ilgilendirilir.



Genel Müdürlük kadrolarında çalışan memurlar, Başbakanlık personelinin yararlandığı fazla çalışma ücretinden aynı usul ve esaslara göre yararlanır.





SÖZLEŞME İLE ARAŞTIRMA, ETÜT VE PROJE YAPTIRMA





Madde 25 - Genel Müdürlük, görevleri ile ilgili olarak ulusal ve uluslararası bilimsel araştırma, etüt, film ve proje gibi işleri, üniversite öğretim elemanları ile yerli ve yabancı gerçek ve tüzel kişilere sözleşme ile yaptırabilir.



Genel Müdürlük, görev alanına giren konularda üniversiteler veya uzman kurum ve kuruluşlardan danışmanlık hizmeti satın alabilir.



Bu konulara ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.





GÖREVLENDİRME





Madde 26 - Genel Müdürlüğün görev alanı ile ilgili konularda genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde çalışanlar, kendilerinin ve kurumlarının muvafakati ile Genel Müdürlükte görevlendirilebilir. Bu şekilde görevlendirilen personel kurumundan izinli sayılır ve asıl kadrosuyla ilgisi devam eder.



Bunların terfileri başkaca işleme gerek kalmaksızın kurumlarınca yapılır. Bu şekilde görevlendirilenler, görev süresince görevlendirilmeye ilişkin belgede belirtilmek kaydıyla, malî ve sosyal haklarını görevlendirildikleri kurumdan alabileceği gibi kadrolarının bulunduğu kurumdan da alabilirler.



Görevlendirilecek personel sayısı, mevcut personelin yüzde onunu aşamaz.





DEĞİŞTİRİLEN HÜKÜMLER





Madde 27 - 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;



a) Değişik 36 ncı maddesinin "Ortak Hükümler" bölümünün (A) bendinin değişik (11) numaralı fıkrasına, "Özürlüler Uzman Yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Aile ve Sosyal Araştırma Uzman Yardımcıları" ve "Özürlüler Uzmanlığına" ibaresinden sonra gelmek üzere "Aile ve Sosyal Araştırma Uzmanlığına" ibaresi,



b) "Zam ve tazminatlar" başlıklı 152 nci maddesinin değişik "II-Tazminatlar" bölümünün "A- Özel Hizmet Tazminatı" bendinin (i) alt bendine "Özürlüler Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Aile ve Sosyal Araştırma Uzmanları" ibaresi,



c) Ek göstergelere ilişkin eki (I) Sayılı Cetvelin "I- Genel İdare Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (h) bendine "Özürlüler Uzmanı" ibaresinden sonra gelmek üzere "Aile ve Sosyal Araştırma Uzmanları" ibaresi, Eklenmiştir.





YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILAN HÜKÜMLER





Madde 28 - 13.4.1990 tarihli ve 423 sayılı Kanun Hükmünde Kararname yürürlükten kaldırılmıştır.



Geçici Madde 1 - Bu Kanunun yayımlandığı tarihte, mülga 396 sayılı Aile Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle kurulmuş olan Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı ile mülga 514 sayılı Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 536 sayılı Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile kurulmuş olan Aile ve Sosyal Araştırma Genel Müdürlüğüne ait her türlü haklar, bütün döşeme ve demirbaş eşya, taşınır ve taşınmaz mallar ile taşıtlar, bu Kanunla kurulan Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğüne devredilmiş sayılır.



Genel Müdürlüğün 2004 Malî Yılı harcamaları, 2004 Malî Yılı Bütçe Kanununun ilgili bölümünde Maliye Bakanlığınca yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar Aile Araştırma Kurumu Başkanlığının 2004 yılı Başbakanlık bütçesinde yer alan ödeneklerden karşılanır.





Geçici Madde 2 - Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvele "Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü" bölümü olarak eklenmiştir.





Geçici Madde 3 - Mülga 396 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kurulmuş olan Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı personeli olup, Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş bulunan 514 ve 536 sayılı Kanun Hükmünde kararnameler ile kurulmuş olan Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı kadrolarına atamaları yapılmış olanlardan yine aynı Müsteşarlığın Aile ve Sosyal Araştırma Genel Müdürlüğü kadrolarına atamaları yapılmış olan personel ile Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı kadrolarına atamaları yapılan personelden, bu Kanun ile yapılan düzenleme nedeniyle kadro ve görev unvanı değişmeyenler yeni kadrolarına hiçbir işlem yapmaya gerek kalmaksızın atanmış sayılırlar. Kadro ve görev unvanı aynı olanların atamasında, ihdas edilen kadro sayısının personel sayısından az olması durumunda, Genel Müdürlükte geçen hizmet süresi fazla olanların öncelik hakkı vardır.



Bu Kanun uyarınca yapılan düzenlemeler nedeniyle kadro unvanı değişen veya kaldırılanlar ile kadro ve unvanı değişmediği halde yukarıdaki fıkra uyarınca atanmış sayılamayanlar, durumlarına uygun kadrolara altı ay içerisinde atanırlar. Atama işlemi yapılıncaya kadar Genel Müdürlükçe ihtiyaç duyulan işlerde görevlendirilebilirler. Bunlar yeni bir kadroya atanıncaya kadar, eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge ve her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî haklarını almaya devam ederler. Söz konusu personelin, atandıkları yeni kadroların aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî hakları toplamının net tutarı, eski kadrolarına bağlı olarak en son ayda almakta oldukları aylık, ek gösterge ve her türlü zam ve tazminatlar ile diğer malî hakları toplamı net tutarından az olması halinde, aradaki fark giderilinceye kadar atandıkları kadrolarda kaldıkları sürece herhangi bir kesintiye tabi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir.



İkinci fıkra uyarınca ataması yapılamayan personel, altı aylık sürenin bitiminden itibaren beş gün içerisinde Devlet Personel Başkanlığına liste halinde bildirilir. Bu personel Devlet Personel Başkanlığınca 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin iki, üç, dört ve beşinci fıkralarında belirtilen esas ve usuller çerçevesinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilirler. Ancak, 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi uyarınca Özelleştirme Fonundan karşılanması öngörülen ödemeler Genel Müdürlük tarafından karşılanır.





Geçici Madde 4- Bu Kanunun yayımı tarihinden önce uzmanlık yeterlik sınavında başarılı olup uzmanlık unvanını almaya hak kazananlar ile mülga 396 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 423 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 24 üncü maddesinin (b) bendi gereği uzmanlık kadrosuna atananlar, bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla "Aile ve Sosyal Araştırma Uzmanı" kadrolarına atanmış sayılırlar.





Geçici Madde 5- Bu Kanunla öngörülen yönetmelikler altı ay içinde hazırlanarak yürürlüğe konulur. Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar mevcut yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.



Diğer mevzuatta Aile Araştırma Kurumu Başkanlığına yapılmış olan atıflar Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğüne yapılmış sayılır.





YÜRÜRLÜK





Madde 29 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.





YÜRÜTME





Madde 30 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür
Old 01-03-2008, 16:27   #5
Av.H.Sancar KARACA

 
Varsayılan

Ailenin Korunmasına Dair Kanunun Uygulanması Hakkında Yönetmelik 01.03.2008 günlü (bugünkü) Resmi Gazetede yayınlandı.

AİLENİN KORUNMASINA DAİR KANUNUN UYGULANMASI
HAKKINDA YÖNETMELİK

BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmelik, aile içi şiddete maruz kalan aile bireylerinin korunması amacıyla şiddet uygulayan aile bireyleri hakkında alınacak tedbirleri ve bu tedbirlerin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenler.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, aile içi şiddete maruz kalan eş, çocuk, aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireyleri ve mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan ya da evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireyleri ile şiddet uygulayan eş veya diğer aile bireylerini, alınacak tedbirleri, bu tedbirleri almak ve uygulamakla görevli ve yetkili makam ve merciler ile usul hükümlerini kapsar.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 14/1/1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun 2 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Aile: Aynı veya ayrı çatı altında yaşayan eş ve çocuk ile aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerini,
b) Genel kolluk kuvvetleri: Polis ve Jandarma birimlerini,
c) Hâkim: Aile mahkemesi hâkimini,
ç) İzleme: Koruma kararlarının Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından genel kolluk kuvvetlerine ve kolluk aracılığıyla ilgili kişiye ivedilikle bildirilmesini, karara uyulup uyulmadığının kontrolünü ve aykırılık hâlinde re’sen soruşturma yapılmasını,
d) Kanun: 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunu,
e) Şiddet: Aile bireyinin fiziksel, cinsel, ekonomik veya psikolojik zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözel ve ekonomik her türlü davranışı,
f) Şikâyet ve ihbar: Aile içi şiddete maruz kalmış aile bireyinin genel kolluk kuvvetlerine, Cumhuriyet Başsavcılığına veya aile mahkemesine müracaat etmesini veya başka bir şahıs tarafından genel kolluk kuvvetlerine veya Cumhuriyet Başsavcılığına olayın yazılı, sözlü veya başka bir suretle bildirilmesini,
g) Şikâyet ve ihbar mercileri: Genel Kolluk kuvvetlerini, Cumhuriyet Başsavcılığını ve aile mahkemesi hâkimliğini,
h) Tedbir: Aile mahkemesi hâkiminin, şiddet uygulayan eş veya diğer aile bireyi hakkında olayın kapsamı dikkate alınarak re’sen hükmedeceği 4320 sayılı Kanunda yer alan tedbirler ile uygun göreceği benzeri başka tedbirleri,
ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM
Aile İçi Şiddet, Şikâyet, İhbar ve Tedbirler

Aile içi şiddet, şikâyet ve ihbar
MADDE 5 – (1) Aile bireylerinden biri fiziksel, cinsel, ekonomik veya psikolojik zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanması muhtemel olan, bu tip hareketlerin tehdidini, baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, toplumsal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözel ve ekonomik nitelikte şiddet içeren davranışa maruz kalmaları hâlinde, şikâyet ve ihbar mercilerine müracaat etmek suretiyle tedbir talebinde bulunabilir.
(2) Şikâyet ve ihbar; eşlerden biri veya çocuklar veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden biri veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan veya evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden birisi tarafından yapılabilir.
(3) İhbar; şikâyet ve ihbar mercilerine başka bir şahıs tarafından, olayın yazılı, sözlü veya başka bir şekilde bildirilmesi suretiyle de yapılabilir.
(4) Cumhuriyet başsavcılığı müracaat üzerine evrakın onaylı bir örneği ile aile nüfus kayıt tablosunu ihbar yazısına ekleyerek ivedilikle aile mahkemesine gönderir.
(5) Sözlü ihbarlar tutanağa geçirilir.
(6) Koruma kararı en az masrafla, en çabuk ve en kolay ulaşılabilecek yer aile mahkemesinden istenebilir.
Uygulanacak tedbirler
MADDE 6 – (1) Aile bireylerinden birinin aile içi şiddete maruz kaldığını kendilerinin veya Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmesi üzerine şiddetin belgelenmesi aranmaksızın aile mahkemesi hâkimi meselenin mahiyetini göz önünde bulundurarak re'sen ikinci fıkrada sayılan tedbirlerden bir ya da birkaçına birlikte veya olayın özelliğine göre uygun göreceği benzeri başka tedbirlere de hükmedebilir.
(2) Bu tedbirler kusurlu eşin veya diğer aile bireyinin;
a) Aile bireylerine karşı şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmamasını,
b) Müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin diğer aile bireylerine tahsisi ile bu bireylerin birlikte ya da ayrı oturmakta olduğu eve veya işyerlerine yaklaşmamasını,
c) Aile bireylerinin eşyalarına zarar vermemesini,
ç) Aile bireylerini iletişim araçları ile rahatsız etmemesini,
d) Varsa silâh veya benzeri araçlarını genel kolluk kuvvetlerine teslim etmesini,
e) Alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanılmış olarak şiddet mağdurunun yaşamakta olduğu konuta veya işyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmamasını,
f) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurmasını,
içerir.
Şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmama tedbiri
MADDE 7 – (1) Şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmama tedbiri; hâkim tarafından, aile içi şiddete maruz kalan aile bireylerinin korunması amacıyla, kusurlu eşin veya diğer aile bireyinin şiddete veya korku yaratmaya yönelik söz ve davranışta bulunmaması için uyarılmasıdır.
Müşterek evin tahsisi ve eve veya işyerlerine yaklaşmama tedbiri
MADDE 8 – (1) Müşterek evin tahsisi ve eve veya işyerlerine yaklaşmama tedbiri; hâkim tarafından, aile içi şiddete maruz kalan aile bireylerinden birisinin korunması amacıyla, hükmedilen kusurlu eş veya şiddet uygulayan diğer aile bireyi hakkında, müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin diğer aile bireylerine tahsisi ile bu bireylerin birlikte ya da ayrı oturmakta olduğu eve, işyerlerine, gerektiğinde çocukların okullarına yaklaşmaması amacıyla hükmedilen tedbirdir.
(2) Bu tedbirin uygulanması, kusurlu eş veya şiddet uygulayan diğer aile bireyinin, uzaklaştırıldığı konutun kira, elektrik, su, telefon, doğalgaz ve benzeri giderlerini karşılamaya devam etmesine engel değildir. Hâkim uzaklaştırılan kişinin bu tür yükümlülüklerinin devamına karar verebilir.
Eşyalara zarar vermeme tedbiri
MADDE 9 – (1) Eşyalara zarar vermeme tedbiri, hâkim tarafından, aile içi şiddete maruz kalan aile bireylerinden birisinin korunması amacıyla, kusurlu eşin veya diğer aile bireyinin, hakkında koruma kararı verilen aile bireylerinin eşyalarına zarar vermemesi amacıyla uyarılmasıdır.
İletişim araçları ile rahatsız etmeme tedbiri
MADDE 10 – (1) İletişim araçları ile rahatsız etmeme tedbiri; hâkim tarafından, aile içi şiddete maruz kalan aile bireylerinin korunması amacıyla, kusurlu eş veya diğer aile bireylerinin, görsel, işitsel, yazılı, internet ve benzeri iletişim araçları ile hakkında koruma kararı verilen aile bireylerini rahatsız etmemesi için hükmedilen tedbirdir.
Silâh veya benzeri araçların teslimi tedbiri
MADDE 11 – (1) Silâh veya benzeri araçların teslimi tedbiri; hâkim tarafından, aile içi şiddete maruz kalan aile bireylerinden birisinin korunması amacıyla kusurlu eşe veya şiddet uygulayan diğer aile bireyine ait olan silâh veya benzeri araçların genel kolluk kuvvetlerine teslimi ve tedbir süresinin sonuna kadar adlî emanete alınması amacıyla hükmedilen tedbirdir.
Alkollü veya uyuşturucu madde kullanarak konuta veya işyerine gelmeme veya bu maddeleri kullanmama tedbiri
MADDE 12 – (1) Alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanarak konuta veya işyerine gelmeme veya bu maddeleri kullanmama tedbiri; hâkim tarafından, aile içi şiddete maruz kalan aile bireylerinin korunması amacıyla, kusurlu eşin veya diğer aile bireyinin, alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanmış olarak şiddet mağdurunun yaşamakta olduğu konuta veya işyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmaması amacıyla uyarılmasıdır.
Muayene ve tedavi tedbiri
MADDE 13 – (1) Muayene ve tedavi tedbiri, hâkim tarafından aile içi şiddete maruz kalan aile bireylerinden birisinin korunması için, kusurlu eşin veya diğer aile bireyinin bir sağlık kuruluşunda muayene veya tedavisinin sağlanması amacıyla hükmedilen tedbiri ifade eder.
(2) Hâkim, muayene ve tedavinin sağlanması için şiddet uygulayan kişilerin illerde İl Sağlık Müdürlüğüne, ilçelerde Sağlık Grup Başkanlığına başvurmasını kararında belirtir.
(3) Bu kişiler İl Sağlık Müdürlükleri Ruh Sağlığı Şubelerince veya Sağlık Grup Başkanlıklarınca resmî veya kendi istekleri üzerine özel sağlık kurumlarına sevk edilir. İlgilinin tedaviyi sürdürüp sürdürmediği ve yapılan işlemin sonucu İl Sağlık Müdürlüğü veya Sağlık Grup Başkanlığı tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir.
Tedbirlerin süresi ve yapılacak ihtarat
MADDE 14 – (1) Hâkim tarafından hükmedilecek tedbirlerin yerine getirilmesi amacıyla öngörülen süre altı ayı geçemez. Bu süre tedbir kararı verilebilecek yeni bir durumun meydana gelmesi hâlinde hâkim tarafından yeniden tedbir kararı verilmesine engel değildir.
(2) Verilen kararda, hükmolunan tedbirlere aykırı davranılması hâlinde tutuklanacağı ve hakkında hapis cezasına hükmedileceği konusunda şiddet uygulayan eşe veya diğer aile bireyine ihtarda bulunulur.
(3) Koruma kararlarının duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden, işin niteliği gereği en kısa sürede verilmesi esastır. Hâkim tarafından gerekli görülmesi durumunda taraflar dinlenebilir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Nafaka ve Tedbir Kararlarının Yerine Getirilmesi ile Diğer Usul İşlemleri
Tedbir kararının Cumhuriyet başsavcılığına iletilmesi ve yerine getirilmesi
MADDE 15 – (1) Koruma kararının bir örneği mahkemece Cumhuriyet Başsavcılığına iletilir. Bu karar Cumhuriyet Başsavcılıklarında tutulacak olan Koruma Kararı Defterine kaydedilir.
(2) Cumhuriyet Başsavcılığı kararın uygulanmasını Genel Kolluk Kuvvetleri marifeti ile izler. Tedbir kararı içeriğine göre tarafların bulunduğu yerin bağlı olduğu kolluk kuvvetine işlem yapılmak üzere ivedilikle gönderilir. Cumhuriyet Savcılığınca gerektiğinde koruma kararının başvuruda bulunanlar tarafından kolluğa götürülmesine olanak tanınır.
(3) Kolluğun izleme görevi, koruma kararının verildiği tarihte başlar. Kolluk kuvveti, koruma kararının içeriğine göre ilgililere bildirimde bulunur. Bu bildirim tutanak altına alınır ve karar süresince tedbirlerin yerine getirilip getirilmediği kontrol edilir. Bu kontrol lehine koruma kararı verilen kişinin:
a) Bulunduğu konutun haftada bir kez ziyaret edilmesini,
b) Birinci derece yakınları ile iletişim kurulmasını,
c) Komşularının bilgisine başvurulmasını,
ç) Oturulan yerin muhtarından bilgi alınmasını,
d) Bulunduğu konutun çevresinde araştırma yapılmasını,
içerir.
(4) Yukarıda belirtilen veya başka şekilde gerçekleştirilen kontrol işlemleri sonucunda kişinin, aleyhine verilen koruma kararına uymadığının tespit edilmesi halinde bu husus tutanağa bağlanır. Bu tutanağa istinaden genel kolluk kuvvetleri tarafından resen soruşturma yapılarak evrak en kısa zamanda Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirilir.
(5) Cumhuriyet Başsavcılığı koruma kararına uymayan eş veya diğer aile bireyleri hakkında Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açar.
Nafaka
MADDE 16 – (1) Şiddet uygulayan eş veya diğer aile bireyinin, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi olması hâlinde, hâkim, bu konuda mağdurların yaşam düzeylerini dikkate alarak, daha önce Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması koşuluyla herhangi bir talep olmasa dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.
(2) Tedbir nafakasına ilişkin kararın bir örneği, mahkeme tarafından re’sen ilgili icra müdürlüğüne gönderilir. Nafaka ödemekle yükümlü kılınan kişinin herhangi bir sosyal güvenlik kurumu ile bağlantısı olması durumunda, nafaka, şiddet mağdurunun başvurusu aranmaksızın ilgilinin maaş ya da ücretinden icra müdürlüğü tarafından tahsil edilir.
Harçtan muafiyet
MADDE 17 – (1) Koruma kararı verilmesi için yapılan başvurular ve verilen kararın infazı için yapılan icraî işlemler harca tâbi değildir.
Yürürlük
MADDE 18 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 19 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakan yürütür
Old 22-04-2008, 15:56   #6
Av.Gülsüm Sezen

 
Varsayılan Ailenin Korunmasına Dair Kanunun Uygulanması Hk. Genelge

AİLENİN KORUNMASINA DAİR KANUNUN UYGULANMASI HAKKINDA GENELGE (CEZA İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ)



T.C.

ADALET BAKANLIĞI

Ceza İşleri Genel Müdürlüğü





Sayı : B.03.0.CİG.0.00.00.05/010.06.02/ 34 01/01/2006

Konu : Ailenin Korunmasına Dair
Kanun'un uygulanması



GENELGE

No : 35





Toplumun vazgeçilmez temel birimi olarak kabul edilen ailenin; güçlenmesi ve gelişmesini sağlayabilmesi ve toplum içindeki fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için sosyal ve ekonomik yönlerden olduğu kadar, hukukî bakımdan da korunması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde de bu amacı gerçekleştirebilmek üzere çıkarılan kanunlardan biri olan Ailenin Korunmasına Dair Kanun'un uygulanmasında bazı duraksamaların olduğu gözlenmektedir.



Bilindiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın, "Ailenin korunması" kenar başlıklı 41'inci maddesinde; "Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.



Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile plânlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar."



5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kasten yaralama" kenar başlıklı 86'ncı maddesinin 3'üncü fıkrasının (a) bendinde; "Kasten yaralama suçunun;



a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,



…İşlenmesi hâlinde şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır."



Hükümleri yer almaktadır.



Öte yandan; 14/01/1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun'da; aile içi şiddete maruz kalan eşlerden birinin veya çocukların veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinin kendilerinin veya Cumhuriyet savcılığının bildirmesi üzerine aile mahkemesi hâkimince verilecek tedbirlere ilişkin koruma kararına, kararın infazına, karara uyulmaması hâlinde yapılacak işlemlere ve açılacak davalara ilişkin hükümlere yer verilmiş bulunmaktadır.



Anılan Kanun'un genel gerekçesinde aile içi şiddet; "aile içinde bir bireyin diğer bir bireye yönelik fiziksel, sözel veya duygusal kötü davranışı" olarak kabul edilmekte ve toplumun en küçük birimi olan aile içerisinde gerçekleşen şiddetin yol açtığı veya açacağı zararların, toplum bünyesinde daha derin ve kalıcı izler bıraktığı vurgulanmaktadır.



Bu itibarla;



1-Ailenin Türk toplumunun temeli olduğu ve eşler arasındaki eşitliğe dayandığına ilişkin Anayasa ve Türk Ceza Kanunu'nun ilgili hükümleri de göz önünde bulundurularak, Ailenin Korunmasına Dair Kanun kapsamında, Cumhuriyet savcıları tarafından aile içi şiddete maruz kalındığının öğrenilmesi hâlinde, bu konuda herhangi bir şikâyet de gerekmediğinden derhal soruşturmaya geçilmesi, ayrıca koruma kararı alınması için ivedilikle aile mahkemesi hâkimine bildirimde bulunulması,



2-Mahkeme tarafından tedbirleri içeren koruma kararının verilmesi durumunda, kararın kanunun amacına uygun olarak infazının sağlanabilmesi için kolluk birimleriyle sıkı işbirliği kurulması,



3-Mahkemece verilen koruma kararına uymayanlar hakkında kanunî işlemlerin yerine getirilmesi,



Konularında gereken dikkat ve özenin gösterilmesini rica ederim.







Cemil ÇİÇEK

Bakan
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
EŞİ ÖlmÜŞ Kadin Aİle Konutu Şerhİ Koydurabİlİr Mİ? advokat34 Meslektaşların Soruları 2 07-06-2007 10:58
Aİle Hukuku***uluslararasi SÖzleŞme-genelge-teblİĞ-yÖnetmelİkLER ARŞİVİ Av.Gülsüm Sezen Aile Hukuku Çalışma Grubu 2 04-06-2007 22:56
Tüketici Hukuku MEVZUATI Av.Ceylan Pala Karadağ Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu 0 05-09-2006 12:56
Aıle Hukuku Yardım Talebı Rechtsanwalt Meslektaşların Soruları 3 02-05-2002 18:38


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05882502 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.