Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

S. S. K. nun Düzenlediği İdari Para Cezalarına İtiraz/ Görevsizlik Kararı (acil)

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 20-03-2007, 08:09   #1
HEATHER

 
Varsayılan S. S. K. nun Düzenlediği İdari Para Cezalarına İtiraz/ Görevsizlik Kararı (acil)

sayın meslektaşlarım ssk nın vermiş olduğu idari para cezalarına karşı daha önceden itiraz mercii sulh ceza mahkemeleriydi ancak anayasa mahkemesinin kabahatler kanunun bu kanunun genel hükümleri diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanır maddesini 01.03.2006 tarihinde iptal etti ve resmi gazetyede 22.07.2006 tarihinde yayımlandığı tarihten altı ay sonra(22.01.2007) yürürlüğe girmesi kararlaştırıldı .Bu bilgiler ışığında müvekkil şirkete verilmiş olan i,dari para cezasından dolayı süresi içerisinde kurum kararınaitiraz ettik ve itirazımız reddedildi dah sonra da eski uygulamaya göre süresi içerisinde sulh ceza mahkemesine başvurduk ancak sulh ceza mahkemesi 23.02.2007 tarihinde görevsizlik ve itirazın idare mahkemesine yapılmasına diye karar vermiş bu durumda Ben itiraz etmek için gerekli süreyi kaçırıp kaçırmadığımı merak ediyorum biz itiraz ettiğimizde bu anayasa mahkemesinin iptal kararı yürürlüğe girmemişti sizce
a)itiraz süresi kaç gündür
b)itiraz süresi ne zaman başlar?
cevaplarınız için şimdiden teşekkürler.
Old 20-03-2007, 08:45   #2
Av.Turhan Demiroğlu

 
Varsayılan

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=12626

Bu adreste konu tartışılmış, son durumu ben de merak ediyorum doğrusu.
Saygılarımla...
Old 20-03-2007, 10:20   #3
av.mansur

 
Varsayılan

üstad,
ne derece yardımcı olur bilemem ama benim müvekkilime de idari para cezası verildi ve ceza tutanağında idare mahkemesine itiraz edebileceği yazılıydı...biz de idare mahkemesine müracaat ettik (ancak o dönemde Anayasa Mhk. kararı henüz çıkmamıştı,) idare mahkemesi görevsizlik kararı verdi ben de Sulh Ceza Mahk.ne tekrar müracaat ettim ve Sulh Ceza Mahkemesi 9.10.2006 tarihinde karar verdi.
yani sorunun tam tersi bir durum söz konusuydu.aşağıdaki madde aydınlatıcı olur umarım...

"5326 sayılı Kanun 26 ncı madde, “(1)İdari Yaptırım kararı, 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre ilgili kişiye tebliğ edilir. Tebligat metninde bu karara karşı başvurulabilecek kanun yolu, mercii ve süresi açık bir şekilde belirtilir."
Old 20-03-2007, 12:30   #4
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Turhan Demiroğlu
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=12626

Bu adreste konu tartışılmış, son durumu ben de merak ediyorum doğrusu.
Saygılarımla...

Sayın Demiroğlu,

Verdiğiniz linkte son durumu anlatmıştım. Burada soruyla bağlantılı olarak tekrar anlatayım.

1- 06.12.2006 TARİHİNDEN SONRA İDARİ PARA CEZALARINA İTİRAZ

Diğer bazı forumlarda da Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının 22.01.2007'de yürürlüğe girmesinden söz edilmektedir. Ancak "yeni bir yasal düzenleme yapılmazsa" öyle olacaktı. Oysa iptal edilen maddenin yerine Kabahatlar Kanunu'nda 06.12.2006 Tarihinde değişiklik yapılmıştır. Dolayısıyla 06.12.2006 tarihinden itibaren yasal düzenleme şu şekilde olmuştur:

Alıntı:
KANUN NO: 5326

KABAHATLER KANUNU Kabul Tarihi: 30 Mart 2005

MADDE 3.- (Değişik: 5560 - 6.12.2006 / m.31) (1)

Bu Kanunun;

a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,
uygulanır.

Yani diğer kanunlarda hüküm bulunması halinde, ilgili hükümler uygulanacak; hüküm bulunmaması halinde ise Kabahatlar Kanunu uygulanacaktır.

2- SORUYLA İLGİLİ "DİĞER KANUN"DAKİ DÜZENLEME

Soruda S.S.K'nın düzenlemiş olduğu idari para cezasından söz edilmektedir. Söz konusu idari para cezası 06.12.2006 tarihinden sonra kesilmiş olsaydı da şu şekilde uygulanacaktı:

Alıntı:
KANUN NO: 4958
SOSYAL SİGORTALAR KURUMU KANUNU

MADDE 51.- 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 140 ıncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Kurumca verilecek idari para cezaları,
Madde 140.- Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle;

İdari para cezaları ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içinde idare mahkemesine başvurabilirler. Mahkemeye başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenmeyen idari para cezaları, bu Kanunun 80 inci maddesi hükmü gereğince hesaplanacak gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir.

Fiilin işlendiği günden itibaren beş yıl içinde tebliğ edilemeyen idari para cezaları zamanaşımına uğrar."

3- GÖREVSİZLİK KARARI ÜZERİNE YAPILACAK İŞLEMLER

Şimdi soru sahibinin sorularına cevap arayalım. Soru sahibi davanın açıldığı zamanki mevcut düzenlemeye göre başvurusunu yapmış; ancak yasal değişiklik nedeniyle mahkeme görevsizlik kararı vermiştir. İdari Yargılama Usulü Kanununda bu husus düzenlenmiştir:

Alıntı:
KANUN NO: 2577
İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU

GÖREVLİ OLMAYAN YERLERE BAŞVURMA

MADDE 9 - 1. (Değişik: 3622 - 5.4.1990) Çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adlî ve askerî yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir.

Şimdi soruları yanıtlayalım:

Alıntı:
a)itiraz süresi kaç gündür
b)itiraz süresi ne zaman başlar?

a-) İtiraz değil, dava açma süreniz 30 gündür.
b-) Görevsizlik kararının kesinleşmesini izleyen günden itibaren ; idare mahkemesine dava açma süreniz başlamaktadır.

Dikkat etmeniz gereken husus ise "gönderme kararı" talep etmeyeceksiniz. Görevsizlik kararına istinaden; idare mahkemesine yeni bir dava açacaksınız. Uygulamada görevsizlik kararı veren mahkemeye müracaat edilerek, dosyanın görevli idare mahkemesine gönderilmesi talep edilmekteyse de; bu durumda idare mahkemesi davanın açılmamış sayılmasına karar vermekte ve yasal süre kaçmaktadır.

Alıntı:
sulh ceza mahkemesi 23.02.2007 tarihinde görevsizlik

Görevsizlik kararı 23.02.2007 tarihinde kesinleşmişse, dava açma süreniz 27.03.2007 tarihinde sona erecektir.

Saygılarımla
Old 03-05-2007, 09:59   #5
avbilgen

 
Varsayılan Sul Ceza GÖrevlİ Mİ?

Sanırım 506 Sayılı yasadan kaynaklanan idari para cezalarında görevli mahkeme İdare Mahkemesi oldu. 6 nisanda Anayasa Mahkemesi iptal kararı verdi bu nedenle Sulh Ceza Mahkemeleri görevsiz hale geldi diye biliyorum. Yine de bir araştırın lütfen. Dün aynı gerekçeyle Ankara 5 Sulh Ceza dan bana görevsizlik kararı geldi.
Alıntı:
Yazan avenginakbaba
idari para cezası ( epey yüklü)2na karşı sulh ceza mahkemesinde itiraz edeceğim. müvekkil yurt dışında ve yarın da sürenin son günü. vekaletname yetişmiyor. itiraz da bulunabilir miyim. bulunabileceğimi düşünüyorum ( vekaletnema olmadan ama yargıtay kararı bulamadım konuya ilişkin olarak)
siz değerli meslektaşlardan bu konuda yardım istiyorum...
Old 03-05-2007, 18:23   #6
Heybe Hukuk

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,

Bahsini ettiğiniz yetkili mahkemeye ilişkin de4ğişikliğe dair bir karar bulamadım programımda. Yakın zamanda bu nedenle bir karar almış olduğunuz nedeniyle, elinizdeki kararda atıfta bulunulan anayasa mahkemesi kararını buradan bize de açıklarsanız çok memnun olurum.

Şimdiden teşekkürler...
Old 03-05-2007, 18:43   #7
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın avbilgen ve Sayın av-yeliz,

Diğer forum konusu dağılmasın diye ve tartıştığınız konu bu foruma uygun olduğu için mesajlarınızı buraya taşıdım.

Yukarıda 4 No.lu mesajda yazdıklarım yeterli mi?

Saygılarımla
Old 04-05-2007, 08:26   #8
Av.Yüksel Eren

 
Varsayılan

Sn. avbilgen'in mesajında sözünü ettiği Anayasa Mahkemesi kararı aşağıdadır:

6 Nisan 2007 CUMA
Resmî Gazete
Sayı : 26485

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI


Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas Sayısı : 2006/75

Karar Sayısı : 2006/99

Karar Günü : 4.10.2006



İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Danıştay Onuncu Daire



İTİRAZIN KONUSU : 17.7.1964 günlü, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 8.2.2006 günlü, 5454 sayılı Yasa’nın 5. maddesiyle değiştirilen 140. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler.” biçimindeki üçüncü tümcesinin Anayasa’nın 2., 5., 125., 138., 153. ve 155. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemidir.



I - OLAY

Davacı hakkında verilen idarî para cezasının ve ilgili genelgelerin iptali istemiyle açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Danıştay Onuncu Dairesi iptali için başvurmuştur.



II - İTİRAZIN GEREKÇESİ

Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

“Elit İnşaat Temel Sondaj Ltd Şti’nin aylık prim ve hizmet belgelerinin internet ortamında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/1. maddesinde öngörülen süre içinde davalı Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığına gönderilmediğinden bahisle adı geçen Kanunun 140/c maddesi uyarınca idari para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 1.11.2005 tarih ve 115890 sayılı işlem ile dayanağı olduğu ileri sürülen 6.4.2004 tarih ve 16-313 Ek ve 23.5.2004 tarih ve 16-343 Ek sayılı Genelgelerin iptali istemiyle açılan davada, dava konusu bireysel işlem ile ilgili olarak görevli yargı yeri yönünden 506 sayılı Kanunun 140. maddesinin 5454 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değişik 4. fıkrasında yer alan “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler” tümcesinin bu davada uygulanabilecek Kanun niteliğini taşımaktadır.

İtiraz konusu yasal değişiklikten önce 506 sayılı Kanunun 3910 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişik 140. maddesinde yer alan “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren (7) gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler” tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla Ankara 11. Sulh Ceza Mahkemesince itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulması sonucunda, Anayasa Mahkemesinin 8.10.2002 tarih ve E:2001/225, K:2002/88 sayılı kararı ile; “İdarenin hizmetlerini gereği gibi ve ivedilikle görebilmesi için, yaptırım uygulama yetkilerine gereksinimi vardır. İdare bu yetkilerle, kamu düzeni ve güvenliğini, kamu sağlığını, ulusal servetleri zamanında ve gereği gibi koruyabilir. Bu nedenle, idareye geniş ve çeşitli yaptırımlar uygulama yetkisi tanınmıştır. İdari cezalar, idari yaptırımların en önemlilerinden biridir. İdari cezalar arasında yer alan para cezaları da bu amaçla etkin ve yaygın bir biçimde uygulanmaktadır, idari para cezalarını diğer cezalardan ayıran en belirgin nitelik, idari para cezalarının idari makamlar tarafından kamu gücü kullanılarak verilmesidir.

Anayasa’da Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik bir hukuk devleti olduğu vurgulanırken, Devlet içinde tüm kamusal yaşam ve yönetimin yargı denetimine bağlı olması amaçlanmıştır. Çünkü yargı denetimi hukuk devletinin olmazsa olmaz koşuludur. Anayasa’nın 125. maddesinin birinci fıkrasındaki “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” kuralıyla amaçlanan etkili bir yargısal denetimdir. Bu kural, idarenin kamu hukuku ya da özel hukuk alanına giren tüm eylem ve işlemlerini kapsamaktadır.

Tarihsel gelişimine paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmiş, kimi maddelerinde bu ayrıma ilişkin kurallar yer almıştır. Anayasa’nın 125. maddesinin birinci fıkrasında, “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır”; 140. maddesinin birinci fıkrasında, “Hakimler ve savcılar adli ve idari yargı hakim ve savcıları olarak görev yaparlar”; 142. maddesinde “mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir”; 155. maddesinin birinci fıkrasında da, Danıştay, idari mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar” biçimindeki düzenlemeler idari - adli yargı ayrılığının kurumsallaştığının kanıtıdır. Bu düzenlemeler gereği idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Belirtilen nedenlerle kural olarak, idarenin kamu gücü kullandığı ve kamu hukuku alanına giren işlem ve eylemleri idari yargı, özel hukuk alanına giren işlemleri de adli yargı denetimine tabi olacaktır.

Anayasa’nın yürütme bölümünde yer alan 125. maddesiyle idarenin her türlü eylem ve işlemlerini yargı denetimine bağlı tutulduktan sonra, maddenin diğer fıkraları da idari yargı sisteminde geçerli olan ilkeleri belirlemektedir.

İdari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden itibaren başlaması, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verme yasağı, yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için gerekli olan koşullar, yürütmenin durdurulması kararına getirilebilecek sınırlamalar ve idarenin verdiği zararı ödeme yükümlülüğü, ağırlıklı olarak adli yargı sistemi için değil, idari yargı sistemi için geçerli olan temel ilkelerdir.

Anayasa’nın belirlemiş olduğu bu kurallar, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda da yer alan idari yargılama usul ve esaslarının ana kurallarıdır. Anayasa’nın değişik maddelerinde kurumsallaşan ve 125. maddesinde belirtilen idari- adli yargı ayrımına ilişkin düzenlemeler nedeniyle idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda yasakoyucunun geniş takdir hakkının bulunduğunu söylemek olanaklı değildir, itiraz başvurusuna konu olan idari para cezası, kamu gücünün kullanılmasıyla ilgili ve Kanunda belirtilen kurallara uymayanlara idari bir yaptırımın uygulanması niteliğinde olduğundan, çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde de idari yargının yetkili kılınması gerekir.

Bu nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2., 125. ve 155. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir” sonucuna ulaşılmıştır.

Nitekim 506 sayılı Kanunun 140. maddesinde, 4958 sayılı Kanunun 51. maddesi ile 29.7.2003 tarihinde yapılan değişiklik ile anılan tümce “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içinde idare mahkemesine başvurabilirler” şeklinde değiştirilmiştir. Ancak bu tümce 506 sayılı Kanunun 140. maddesinde, itiraza konu 5454 sayılı Kanunun 5. maddesiyle yapılan değişiklikle “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler” şeklinde 8.2.2006 tarihinde yeniden değiştirilmiştir.

Anayasanın 138/4. maddesinde, Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez; 153. maddesinin son fıkrasında, Anayasa Mahkemesi Kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar kuralına yer verilmiştir.

Anayasanın yukarıda aktarılan emredici hükümlerine ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararına rağmen 506 sayılı Kanunun 140. maddesinde, itiraza konu 5454 sayılı Kanunun 5. maddesiyle yapılan değişiklikle “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler” tümcesinin Anayasa’nın 2., 5., 125., 138/4., 153/son ve 155. maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle; 506 sayılı Kanunun 140. maddesinin 5454 sayılı Kanunun 5. maddesiyle değişik 4. fıkrasında yer alan “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler” tümcesinin Anayasa’nın 2., 5., 125., 138/4., 153/son ve 155. maddelerine aykırı olduğu kanısına varıldığından, anılan tümcenin iptali ve öncelikle yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına, dosyada bulunan belgelerin onaylı birer örneğinin Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na gönderilmesine, 15.3.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”



III - YASA METİNLERİ

A - İtiraz Konusu Yasa Kuralı

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 5454 sayılı Yasa ile değişik 140. maddesinin itiraz konusu kuralı da içeren dördüncü fıkrası şöyledir:

“İdari para cezaları ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari para cezası kararı kesinleşir. Sulh ceza mahkemesinin verdiği son karara karşı, yargı çevresinde yer alan ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir. Bu itiraz, kararın tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yapılır. 2.000 Yeni Türk Lirası dahil idari para cezalarına karşı sulh ceza mahkemesine başvuru üzerine verilen kararlar kesindir. Mahkemeye başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenmeyen idari para cezaları, bu Kanunun 80 inci maddesi hükmüne göre tahsil edilir. İdari para cezalarının, Kuruma itiraz ve yargı yoluna başvurulmaksızın tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde peşin ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme, idari para cezasına karşı kanun yoluna başvurma hakkını etkilemez.”



B - Dayanılan Anayasa Kuralları

Başvuru kararında Anayasa’nın 2., 5., 125., 138., 153. ve 155. maddelerine dayanılmıştır.



IV - İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi gereğince Tülay TUĞCU, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Mustafa YILDIRIM, Cafer ŞAT, A. Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün katılımlarıyla 30.5.2006 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.



V - ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Başvuru kararında, Anayasa Mahkemesinin daha önce 506 sayılı Yasa’nın 3910 sayılı Yasa ile değişik 140. maddesinde yer alan “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren (7) gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler” tümcesinin Anayasa Mahkemesi’nin 8.10.2001 günlü, E.2001/225, K.2002/88 sayılı kararı ile iptal edildiği, adli - idari yargı ayrılığı konusundaki Anayasa’nın emredici kurallarına ve Anayasa Mahkemesi’nin bu konudaki iptal kararına rağmen, itiraz konusu kural uyarınca bu Yasa’ya göre verilen idari para cezalarının yargısal denetiminin sulh ceza mahkemelerine bırakılmasının Anayasa’nın 2., 5., 125., 138., 153. ve 155. maddelerine aykırılık oluşturduğu ileri sürülmüştür.



A - Anayasa’nın 153. Maddesi Yönünden İnceleme

Anayasa’nın 153. maddesinin son fıkrasında, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile yönetim makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlayacağı öngörülmüştür. Bu kural gereğince, yasama organı yapacağı düzenlemelerle daha önce aynı konuda verilen Anayasa Mahkemesi kararlarını gözönünde bulundurmak, bu kararları etkisiz kılacak biçimde yasa çıkarmamak, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilen kuralları tekrar yasalaştıramamak yükümlülüğündedir.

506 sayılı Yasa’ya göre verilen idari para cezalarına karşı açılacak davaların idari yargı yerlerinde görülmesi gerektiğine ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin 8.10.2001 günlü, E.2001/225, K.2002/88 sayılı kararının ardından, yasakoyucu tarafından Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına uygun olarak, 4958 sayılı Yasa’nın 51. ile maddesi 506 sayılı Yasa’da değişiklik yapılmış ve idari para cezalarına karşı açılacak davalara bakma görevi idare mahkemelerine verilmiştir. Uyuşmazlık Mahkemesi 21.11.2005 günlü, E.2005/84, K.2005/105 sayılı kararında, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu kurallarını göz önüne alarak Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından verilen idari para cezalarında görevli yargı yerini adli yargı olarak belirlemiştir.

İtiraz konusu kuralın, yukarıda sözü edilen Uyuşmazlık Mahkemesi kararı uyarınca getirildiği anlaşıldığından Anayasa’nın 153. maddesine aykırılık oluşturmadığı sonucuna varılmıştır.



B - Anayasa’nın 125. ve 155. Maddeleri Yönünden İnceleme

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 29.7.2003 günlü, 4958 sayılı Yasa ile değişik 140. maddesinde Kanun’da öngörülen bazı yükümlülüklerin zamanında ya da usulünce yerine getirilmemesi halinde Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından verilecek idari para cezaları ile ilgili yaptırımlar düzenlenmekte, bu bağlamda maddenin ilk fıkrasında hangi eylemlere ne miktarda idari para cezası verileceği, 5454 sayılı Yasa ile değiştirilen itiraz konusu dördüncü fıkrasında ise bu cezaların ne şekilde ödeneceği, buna karşı Sosyal Sigortalar Kurumu’na itiraz edilebileceği, itirazın reddi üzerine de yetkili sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği belirtilmiştir.

İdarenin hizmetlerini gereği gibi ve ivedilikle görebilmesi için, yaptırım uygulama yetkilerine gereksinimi vardır. İdare bu yetkilerle, kamu düzeni ve güvenliğini, kamu sağlığını, ulusal servetleri zamanında ve gereği gibi koruyabilir. Bu nedenle, idareye, geniş ve çeşitli yaptırımlar uygulama yetkisi tanınmıştır. İdarî cezalar, idarî yaptırımların en önemlilerinden biridir. İdarî cezalar arasında yer alan para cezaları da bu amaçla etkin ve yaygın bir biçimde uygulanmaktadır. İdarî para cezalarını diğer cezalardan ayıran en belirgin nitelik, onların idarî makamlar tarafından kamu gücü kullanılarak verilmesidir.

Tarihsel gelişimine paralel olarak Anayasa’da adlî ve idarî yargı ayrımına gidilmiş, kimi maddelerinde bu ayrıma ilişkin kurallar yer almıştır. Anayasa’nın 125. maddesinin birinci fıkrasında, “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” denilmekte olup, maddenin diğer fıkraları da idari yargı sisteminde geçerli olan ilkeleri belirlemektedir.

İdari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden itibaren başlaması, idarî eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verme yasağı, yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için gerekli olan koşullar, yürütmenin durdurulması kararına getirilebilecek sınırlamalar ve idarenin verdiği zararı ödeme yükümlülüğü, ağırlıklı olarak adlî yargı sistemi için değil, idarî yargı sistemi için geçerli olan temel ilkelerdir.

Öte yandan, Anayasa’nın 140. maddesinin birinci fıkrasında, “Hakimler ve savcılar adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları olarak görev yaparlar”; 142. maddesinde “Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir”; 155. maddesinin birinci fıkrasında da, “Danıştay, idarî mahkemelerce verilen kanunun başka bir idarî yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar” biçimindeki kurallara yer verilmesi idarî-adlî yargı ayrılığının kurumsallaştığının kanıtıdır. Bu düzenlemeler gereği idarî uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Buna göre, kural olarak, idarenin kamu gücü kullandığı ve kamu hukuku alanına giren işlem ve eylemleri idarî yargı, özel hukuk alanına giren işlemleri de adli yargı denetimine tabi olacaktır.

Anayasa’nın değişik maddelerinde kurumsallaşan ve 125. maddesinde belirtilen idarî-adlî yargı ayırımına ilişkin düzenlemeler nedeniyle idarî yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adlî yargının görevlendirilmesi konusunda yasakoyucunun geniş takdir hakkının bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. İtiraz başvurusuna konu olan idarî para cezası, idare tarafından kamu gücü kullanılarak Yasada belirtilen kurallara uymayanlara idarî bir yaptırımın uygulanması niteliğinde olduğundan, çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde de idarî yargının görevli kılınması gerekir.

Bu nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 125. ve 155. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Mehmet ERTEN bu görüşe katılmamıştır.

Kuralın, başvuru kararında dayanılan Anayasa’nın diğer maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.



VI - YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ

17.7.1964 günlü, 506 sayılı “Sosyal Sigortalar Kanunu”nun 8.2.2006 günlü, 5454 sayılı Yasa ile değişik 140. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler.” tümcesinin YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE, 30.5.2006 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.



VII - SONUÇ

17.7.1964 günlü, 506 sayılı “Sosyal Sigortalar Kanunu”nun 140. maddesinin, 8.2.2006 günlü, 5454 sayılı Yasa’nın 5. maddesiyle değiştirilen dördüncü fıkrasının “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler.” biçimindeki üçüncü tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Mehmet ERTEN’in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, 4.10.2006 gününde karar verildi.



Başkan

Tülay TUĞCU
Başkanvekili

Haşim KILIÇ
Üye

Sacit ADALI




Üye

Fulya KANTARCIOĞLU
Üye

Ahmet AKYALÇIN
Üye

Mehmet ERTEN




Üye

Mustafa YILDIRIM
Üye

A. Necmi ÖZLER
Üye

Serdar ÖZGÜLDÜR




Üye

Şevket APALAK
Üye

Osman Alifeyyaz PAKSÜT






KARŞIOY



İtiraz konusu kuralda, idari para cezalarına karşı başvurulacak yerin adli yargı yeri olduğu belirtilmektedir.



Başvuru kararında ise bu yerin adli değil idari yargı yeri olması gerektiği ileri sürülerek, kuralın iptali istenilmiştir.



506 sayılı Yasa’nın 140. maddesi çeşitli tarihlerde değişikliğe uğramış ve idari para cezalarına karşı hangi mahkemede dava açılacağı 1993 yılında yapılan değişiklikle belirlenmiştir. 140. maddede, 6.5.1993 günlü, 3910 sayılı Yasa’nın 1. maddesi uyarınca yapılan değişiklikle, idari para cezalarına karşı sulh ceza mahkemesinde itiraz etme olanağı getirilmiştir. Bu kural, Anayasa Mahkemesinin benimde katıldığım 2.8.2002 günlü ve 2001/225 ve 2002/88 sayılı kararıyla idari para cezalarına karşı açılacak davaların adli yargıda değil, idari yargıda görülmesi gerektiği gerekçesiyle iptal edilmiş ve 29.7.2003 günlü, 4958 sayılı Yasa ile iptal gerekçesi doğrultusunda 506 sayılı Yasa’nın 140. maddesi değiştirilerek idari yargı yeri yetkili kılınmıştır. Bu iptal kararından sonra, özel kanunlardaki çeşitli fiiller karşılığında öngörülen idari yaptırımlar ile suç olmaktan çıkartılmak istenen kabahat fiillerinin, genel nitelikli bir kanunla düzenlenmesinde kamu yararı gören yasa koyucu, kabahatler karşılığında öngörülen yaptırımların, bir idari işlem olmasından çok cezalandırma amacı güden ve ceza hukukunun genel ilkeleriyle daha yakın ilişki içinde olan bir hukuki işlem olduğunu kabul ederek, bu tür yaptırım kararlarına karşı idari yargı yerine adli yargıda (ceza mahkemesinde) dava açılabilmesini sağlayan ve 1.6.2005 gününde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nu yasalaştırmıştır. Genel nitelikteki bu kanun ile 506 sayılı Kanun’un 140. maddesi değişikliğe uğrayarak, yetkili mahkeme adli yargı yeri olmuş ve 8.2.2006 günlü, 5454 sayılı Yasa ile de Kabahatler Kanunu’na uygun olacak şekilde yeniden düzenleme yapılarak, bu yetkinin adli yargı üzerinde bırakılmasına devam edilmiştir.



Anayasa’nın 125. maddesindeki “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır”, “Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” biçimindeki kurallarla amaçlananın, idari eylem ve işlemlerle sınırlı bir yargısal denetim olduğu açıktır. Ancak, her türlü idari eylem ve işleme ilişkin yargısal denetimin mutlaka idari yargı tarafından yerine getirileceği sonucuna varılamaz. Yargısal denetimin etkili biçimde yapılması için gerekli düzenlemeleri yapma yetkisi, Anayasa’nın 142. maddesi uyarınca yasa koyucuya tanınmıştır. Buna göre, mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenebilecektir. Anayasa’nın 140., 154. ve 155. maddelerindeki adli ve idari yargı ayırımı, görülmesi gereken davanın niteliğine, Anayasa’da yer alan ilkelere ve hukukun genel prensiplerine aykırı olmamak koşulu ile görevli ve yetkili yargı yerinin yasa ile belirlenmesine engel değildir. Yasa koyucu mahkemelerin görev ve yetkilerini ihtiyaca göre her zaman belirleyebilecektir.



506 sayılı Yasa’nın 140. maddesinde yer alan idari para cezası, idari bir işlem olmasından çok cezalandırma amacı güden ve ceza hukuku ile ilişki içinde olan bir yaptırım olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Yaptırımın bu niteliği ile bu nitelikteki yaptırımları genel olarak düzenleyen 1.6.2005 gününde yürürlüğe giren ve inceleme tarihinde de özel yasalardaki idari yaptırımlar yönünden yürürlüğü devam eden, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu birlikte gözetildiğinde, adli yargı içinde yer alan sulh ceza mahkemesinin başvuru yeri olarak belirlenmesinde Anayasa’ya ve ceza hukukunun genel ilkelerine aykırılık bulunmamaktadır.
Bu nedenle kuralın iptal edilmesine ilişkin karar gerekçesine katılmıyorum. 4.10.2006

Üye
Mehmet ERTEN
Old 28-05-2007, 17:06   #9
Av.Hüseyin Erdayandı

 
Varsayılan

Ne olacak şimdi?davalar sulh cezaya mı;yoksa idare mahkemsine mi açılacak?YaSSK tarafından gönderilen para cezalarının tebliğine ilişkin yazının arkasında yer alan idari yargı yerinde 60 içinde dava açılabaileceği uyarısı neye delalet,bir bilen var mı,şu konuyu netleştirecek?
Old 28-05-2007, 21:55   #10
advokat34

 
Varsayılan

Sayın Suat Ergin ayrıntılı şekilde yasal düzenlemeleri aktarmış. Durumu gayet net anlatmış ama hala net olmayan bir şey kaldı mı? Biraz daha dikkatli okursak durumun netliğini görebiliriz sanırım!!!
Old 02-04-2008, 17:00   #11
Av.Nur

 
Varsayılan idari para cezası

Alıntı:
Yazan av.mansur
üstad,
ne derece yardımcı olur bilemem ama benim müvekkilime de idari para cezası verildi ve ceza tutanağında idare mahkemesine itiraz edebileceği yazılıydı...biz de idare mahkemesine müracaat ettik (ancak o dönemde Anayasa Mhk. kararı henüz çıkmamıştı,) idare mahkemesi görevsizlik kararı verdi ben de Sulh Ceza Mahk.ne tekrar müracaat ettim ve Sulh Ceza Mahkemesi 9.10.2006 tarihinde karar verdi.
yani sorunun tam tersi bir durum söz konusuydu.aşağıdaki madde aydınlatıcı olur umarım...

"5326 sayılı Kanun 26 ncı madde, “(1)İdari Yaptırım kararı, 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre ilgili kişiye tebliğ edilir. Tebligat metninde bu karara karşı başvurulabilecek kanun yolu, mercii ve süresi açık bir şekilde belirtilir."

Benim de aynı nitelikte bir dosyam var.Ceza tutanağında idare mahkemesine itiraz etmemiz gerektiği yazılı olduğundan idari para cezasına karşı idare mahkemesine başvurdum.Ancak idare mahkemesi 8.2.2008 günlü yasa değişikliği nedeniyle adli yargının görevli olduğunu belirterek görevsizlik kararı verdi.Karar bana yeni tebliğ oldu.Şimdi ben karara karşı itiraz yoluna gitmeksizin ve kararın kesinleşmesini beklemeksizin direkt sulh ceza mahkemesine itiraz etsem olur mu?süre yönünden bir sıkıntı yaşar mıyım?Yoksa karara karşı bölge ititraz mahkemesine itiraz etme hakkımı kullanmam mı daha doğru olur?Sanırım sizin yaşadığınız hukuki süreçle aynı .Yardımcı olursanız çok sevinirim.
Old 02-04-2008, 23:43   #13
Av.Kemal

 
Varsayılan

bu İPC konusuna artık hiç karışmamaya karar vermiştim ancak,sayın Akpunar çok haklı olarak soruyor.
--geç kalmak istemiyorsanız,cezanın makam ve sebebini acilen bildirmelisiniz.
sevgiler..
Old 03-04-2008, 12:25   #14
Av.Nur

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Bülent S. Akpunar
Sayın Özpınar,
Sizin olayınızda İPC 506 sayılı Yasa'dan mı doğmaktadır?

öncelikle ilginize teşekkür ederim.İPC 506 sayılı yasadan kaynaklanmıyor.Karayolu Taşıma Kanunu'ndan kaynaklanıyor.Bu kanunun 5.maddesine göre taşıma işi ile uğraşanların Ulaştırma Bakanlığı'ndan K1 yetki belgesi almaları ve her taşıt için de bu yetki belgesine bağlı taşıt kartı almaları gerekiyor.Yetki belgesi veya taşıt kartı olmaksızın taşımacılık yapanlara da 5.000 YTL.idari para cezası veriliyor.Bizim olayda bu yüzden para cezası verilmiş.8.2.2008 tarihli Ceza tutanağında idare mahkemesine dava açmamız gerektiği belirtildiği için idare mahkemesine dava açtım.Ancak 8.2.2008 tariihli resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren temel ceza kanunlarına uyum amacıyla çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun 520.maddesi ile 4925 sayılı kara yolu taşıma kanunun 30.maddesi değiştirilerek,idare mahkemesinin görevli olduğuna dair cümle madde metninden çıkarılmış.Bu nedenle artık sulh ceza mahkemesi görevli.

Benim sorum ben ceza tutanağında -ki tarihinin yasa ile aynı tarih olduğu göz önünde bulundurularak- idare mahkemesine dava açmamız gerektiği belirtildiği için idare mahkemesinin görevsizlik kararına itiraz mı edeyim? Yoksa artık görevli mahkeme sulh ceza olduğu için burada mı dava açayım?İdare mahkemesi kararının kesinleşmesini beklemeden ya da itiraz etmeden sulh ceza mahkemesinde dava açabilir miyim?Sulh ceza mahkemesine tebliğden itibaren 15 gün içinde baş vurulması gerektiği için süreyi kaçırmış olur muyum? Anlayacağınız kafam epey karışık.Yardımlarınız için teşekkür ederim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İdari Para Cezasına İtiraz ARN Meslektaşların Soruları 12 02-04-2016 09:18
İdari Para Cezasına İtiraz Yolu mineöge Meslektaşların Soruları 10 14-06-2010 14:36
İdari Para Cezalarına İtirazda Son Durum Nasıldır? Milano Meslektaşların Soruları 19 31-08-2007 13:13
İdari Para Cezalarına İtiraz İçin Son Üç Gün Armağan Konyalı Meslektaşların Soruları 0 14-06-2005 13:01


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07864809 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.