Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Alacağın Temliki-Muvazaa İddiası-Yargıtay Kararı

Yanıt
Old 05-12-2010, 16:33   #1
slnn

 
Varsayılan Alacağın Temliki-Muvazaa İddiası-Yargıtay Kararı

Arkadaşlar merhaba.

Müvekkil şirket, bankanın üçüncü şahıstan olan alacağını temlik almıştır. Üçüncü şahıs, muvazaa nedeniyle dava açmayı düşünmektedir.

Alacağın temliki ve muvaza iddiası hakkında;

Muvazaanın bulunmadığı, hangi hallerde bulunabileceği ve davacının ispat yükü ile ilgili Yargıtay kararı arıyorum. Bu hususta yardımlarınıızı rica ediyorum.

Teşekkürler
Old 05-12-2010, 18:05   #2
tangela

 
Varsayılan

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2005/7006 E., 2005/6521 K.
İÇTİHAT ÖZETİ : Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak bazen aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler. Hemen belirtmek gerekir ki, muvazaa nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak bir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescil yolsuz bir tescil hükmündedir. Tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise tapu kaydının da Medeni Kanunun 1025. maddesine göre iptali gerekir. Öte yandan, muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların halefi sıfatı ile hareket eden kişi Medeni Kanunun 6. maddesi gereğince bu iddiasını isbat etmek zorundadır. Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288 ve 290. maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme aynı kanunun 293. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille isbat edilmesi gerekir.Böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılması halinde dahi olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağı öğretide ve kararlılık kazanmış içtihatlarda ortaklaşa kabul edilmiştir. Somut olaya gelince; yukarıda açıklandığı ve 05.02.1947 tarih ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararında öngörüldüğü anlamda bir belge ibraz edilmiş değildir. Hal böyle olunca; kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu kabulüne karar verilmesi doğru değildir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, mirasbırakanın alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla 1428 ada 21 ve 2243 ( imarla 8803 ada 9 )parsel sayılı taşınmazı davalılara satış yoluyla temlik ettiğini ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı taktirde tenkisine karar verilmesini istemiştir.

Davalılar,hak düşürücü sürenin geçtiğini, iddiaların doğru olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların davalılara temlikinin muvazaalı bulunduğu, davalı Güler’in davanın başından beri davada yer aldığı, ıslah talebinin uygun olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Dava, muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden çekişme konusu 21 parsel sayılı taşınmazın 07.03.1978 tarihli akitle miras bırakan tarafından davalı Borzade’ye 2243 parselin ( imarla 8803 ada 9 parsel )154/22560 payının da davalı Güler’e satış yoluyla temlik edildiği görülmektedir.

Davacı, anılan işlemin miras bırakanın derda kaldığından hakkında yapılacak takiplerden kurtulmak amacıyla gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. İddianın belirtilen bu nitelendirilmesine göre davacının miras bırakanın halefi sıfatıyla ve onun “taraf muvazası” olarak nitelendirilen işlemine dayandırıldığı açıktır.

Bilindiği üzere; muvazaa kısaca irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir. Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak bazan aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar ( mutlak muvazaa ). Veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler ( nisbi muvazaa ). Yanlar, ister salt bir görünüş yaratmak için, ister başka bir sözleşmeyi gizlemek amacıyla, sözleşme yapsınlar görünüşteki sözleşme gerçek iradelerine uymadığından, tabandaki sözleşme de tapulu taşınmazlarda şekil koşullarını taşımadığından geçersizdir.

Hernekadar muvazaayı düzenleyen B.K.nun 18. maddesinde ve öteki kanun hükümlerinde muvazaalı sözleşmelerin hüküm ve sonuçları hakkında bir açıklık bulunmamakta ise de; taraflar arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmayacağı, muvazaanın varlığının hiçbir süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden ( resen )göz önünde bulundurulması gerektiği, belirli bir sürenin geçmesi, sebebin ortadan kalkması veya ilgililerin olur ( icazet )vermesi ile geçerli hale gelmeyeceği, uygulamada ve bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmektedir.

Hemen belirtmek gerekir ki, muvazaa nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak bir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescil yolsuz bir tescil hükmündedir. Tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise tapu kaydının da Medeni Kanunun 1025. maddesine göre iptali gerekir. Ayrıca muvazaalı sözleşmeler yapıldığı andan itibaren taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurmayacağından açılan dava sonunda verilen karar, yenilik doğurucu ( inşai )bir hüküm değil, açıklayıcı ( ihdasi )bir hüküm durumundadır.

Öte yandan, muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı ( halefi )sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarından birine teb’an dava açan kişi Medeni Kanunun 6. maddesi gereğince bu iddiasını isbat etmek zorundadır. Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288 ve 290. maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme aynı kanunun 293. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille isbat edilmesi gerekir.Böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılması halinde dahi olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağı öğretide ve kararlılık kazanmış içtihatlarda ortaklaşa kabul edilmiştir. İşte bu görüşten hareketle 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad ( namı-müstear )davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kabul edilmiştir.

Somut olaya gelince; yukarıda açıklandığı ve 05.02.1947 tarih ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararında öngörüldüğü anlamda bir belge ibraz edilmiş değildir.

Hal böyle olunca; kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davalıların temyiz itirazları yerindedir.

SONUÇ : Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
89/1 Haciz İhbarnamesinde Alacağın Varlığının Kabulü - Yargıtay Kararı Av.Mesut AVCI Meslektaşların Soruları 17 14-03-2019 15:31
Alacağın temliki jusmers Meslektaşların Soruları 2 21-11-2010 14:51
Alacağın Temliki-Muvazaa İddiası slnn Meslektaşların Soruları 1 22-10-2010 14:15
Tanınmış Marka Hakkına Tecavüz İddiası/Yargıtay Kararı Av.Ceylan Pala Karadağ Fikri Haklar ve Bilişim Hukuku Çalışma Grubu 5 24-12-2009 17:25
Ölünceye Kadar Bakma - Bağışlama - Muvazaa İddiası Av.Gamze Korkmaz Meslektaşların Soruları 2 28-04-2008 12:01


THS Sunucusu bu sayfayı 0,02965903 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.