anlaşmadan kaynaklanan müteselsil borç ve rücu

İyi günler...
Borçlar hukuku dersinde henüz üzerinde durduğumuz bir konuda aklıma takılan bir soruyu sizinle paylaşmak istedim. Müteselsil borçluların rücu hakkının ileri sürülebilmesi için borçluların arasında ayrı bir sözleşme yapması gerekir mi?
Örneğin, kira sözleşmesinde kiacıların her birinin kira bedeli olan borçtan müteselsilen sorumlu oldukları ibaresi yer alması durumunda, kiracılardan birinin diğerinin payına düşen bedeli de ifa etmesi halinde diğer kiracıdan bu kısmı rücu edebilmesi için kiracıların arasında da bir sözleşme yapması gerekli midir? Özellkle öğrenci yahut çalışanların ortaklaşa ev kiralaması halinde karşımıza çıkabilecek bu sorunda kiracılar arasında rücu hakkının doğabilmesi için kira sözleşmesinde yer alan "müteselsil sorumluluk" ifadesi yeterli olacak mıdır yoksa ayrıca aralarında "borçlulardan birinin diğerininin sorumlu olduğu borcu da ifası durumunda rücu edileceğinin taahhüt edildiğine dair" bir anlaşma aranır mı?
Oldukça uzun cümleler oldu, yorduğum için şimdiden özür dilerim. Cevaplarınızı bekliyorum, saygılarımla...

merhaba.,,!kiracı-kiraya veren ilişkisinde;müteselsil borç,akid kiminle yapıldıysa onu ve o akdin kefillerini bağlar...''borçda asıl olan,isim ve imzadır''..bir evi birden fazla kişi paylaşıyor ive kullanıyor ise,o kişilerinde imzası akid de var ise,MUTLAKA KENDİ ARALARINDA BİR AKİD DÜZENLEMEK ZORUNLULUĞU VARDIR...kendi aralarındaki anlaşmazlık durumunda..haklarını arayabilmeleri açısından.bu şart dır..anaatini taşımaktayım.

Teşekkür ederim. Ben de tereddüde düştüm, acaba müteselsil borç olması kanundan dolayı bir rücu hakkı verir mi diye.

Müteselsil borçluluk kanundan dolayı rücu hakkı verir. Bu durum taksime ilişkin bk. m. 146 de düzenlenmiştir. Ayrıca taraflar arasında anlaşmanın bulunmasına gerek yoktur.

Evet, bahsi geçen maddede "...hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ile diğerlerine rücu hakkına haizdir." ifadesi yer alıyor. Benim sorduğum da tam olarak bu.
Çok çok teşekkür ederim sayın korayoz.

merabalar

kural olarak müteselsil kefalet tarafları aynı borç konusu üzerinde zincirleme bir sorumluluk altına sokar. eğer bahsettiğiniz gibi bir sözleşmenin yapılması gerekseydi kefalet ilişkisinin herhangi bir manası kalmazdı ki zaten kefalet sözleşmesinin yazılı olması gerekir ve bu husus sözleşmeye imza atılmakla vücut bulur. bu sebepledir ki ayrıca bir sözleşmenin yapılmasına gerek yoktur. bk146'ya göre zaten tarafların birbirine rücu hakkı tanınmıştır. fazla tediyede bulunan taraf dilerse bu hükme, dilerse sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre fazlaya ilişkin hakkını talep edebilir.