Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Bono-Malen kaydı-Tacir-İspat Yükü

Yanıt
Old 10-07-2006, 12:55   #1
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan Bono-Malen kaydı-Tacir-İspat Yükü

Tacirler arasındaki iş ilişkisi nedeniyle verilmiş olan ve "malen" kaydını taşıyan bonolarda senet iptali-menfi tespit davasında ispat yükü ve defterlerin delil niteliği hususunda forumumuzun http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=5902 sayfasında ilgili bir tartışma yapılmaktadır. Konunun ihtilaflı olması ve çelişkili yargıtay kararları ihitva etmesi nedeniyle çalışma grubumuzda irdelenmesini uygun buldum.

Öncelikle buraya alıntılayacağım iki adet karar olacak:

Alıntı:

1. .C.
YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 1981/1688

K. 1981/2092

T. 30.4.1981

• TİCARİ DEFTERLERE KAYDEDİLMEMİŞ KONULAR ( Defter İncelemesi Yapılamaması )

• BONO İPTALİ DAVASI ( Ticari Defterlere Kaydedilmemiş Konu Hakkında Defter İncelemesi Yapılamayacağı )

• DEFTER İNCELEMESİ ( Ticari Defterlere Kaydedilmemiş Konular )

6762/m.66,67,84,85


ÖZET : 120.000 tl'lık iki bononun iptaline ilişkin iddia yazılı belge ile ispatlanmalıdır. ticaret kanunu hükümlerine göre, ticari defterlerin münderecatı delil niteliğindedir. Ticari defterlere kaydedilmemiş bir konunun delil olacağına ilişkin yasal bir hüküm bulunmaması karşısında böyle bir konu hakkında defter incelemesi yapılamaz.
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesince verilen, 1.1.1980 tarih ve 648/421 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 28.1.1981 gününde taraflar avukatlar tebligata rağmen gelmediğinden tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, yanlar arasındaki ticari ilişki nedeniyle, vekil edenince davalı şirkete, mal göndermesi için avans niteliğinde 120.000 TL.lık iki bono verilmesine karşın malların gönderilmediğini bildirerek, sözkonusu bonoların iptaline ve borçlu bulunmadığının saptanmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, iddianın gerçek dışı olduğunu ve alacak bakiyeleri için takibe gidildiğini, her iki yanın ticari defter ve kayıtlarının incelenmesini istediklerini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddiasının yazılı belgeyle kanıtlanması gerektiği, davacı vekilinin; davalı defterlerinde senet karşılığı mal satışına ilişkin kayıt bulunmadığı yolundaki açıklaması ve defterlere kaydolunmayan konunun kanıt olacağına ilişkin yasal hüküm bulunmasına göre defter incelemesi yaptırılmadığı, anda yöneltilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına yan vekilleri gelmediklerinden davalı yararına durumun vekillik ücreti takdirine yer olmadığına 30.4.1981 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, mal karşılığı verilen bonoların, malların teslim edilmemesi sonucu, karşılıksız kalmaları nedeniyle bu bonolarla borçlu olunmadığının tespiti menfi tespit davasıdır.
Davalı, savunmasında, senetlerin karşılıksız olmadığın, 1976 yılından beri devam eden ticari ilişkilerden doğan alacaklarının karşılığı olarak düzenlendiklerini, bildirmiştir.
Davacı, 10.11.1980 günlü oturumda mal verilmediğini şahitle ve davalının ticari defterleri münderecatı ile ispat etmek istediklerini bildirmiş ve davalının defterlerinde kendilerine mal verildiğine dair kayıt bulunmadığını ileri sürmüştür.
Davalı da, savunmasında her iki tarafın ticari defterini delil olarak gösterdiğini bildirmiştir.
Davacı, 1974, 1975, 1976 ve 1977 yıllarına ait ticari defterlerinin yanmış olduğunu tespit eden İstanbul Asliye 4. Ticaret Mahkemesinin 978/656 Esas 979/104 Karar sayılı ve 28.2.1979 günlü kararını ibraz etmiştir.
Mahkeme, senetlerde bedelin malen alındığı kaydı bulunduğu cihetle, usul hükümleri gereğince ve haklı olarak senetlerdeki bu kaydın aksinin yani mal alınmadığı hususunun şahitle ispat edilemeyeceği görüşüyle davacının şahit dinletme isteğini reddetmiştir.
Ancak mahkeme, "TTK. hükümlerine göre ticari defterlerin münderecatının delil teşkil ettiği ve defterlere dercedilmemiş hususun delil olacağına dair bir hüküm bulunmadığı" gerekçesiyle davacının davalı defterleri üzerinde inceleme yapılması isteğini de reddetmiştir. Bu noktada mahkemenin bu şekildeki kabulüne ve mahkemenin bu kabul biçimini benimseyen dairenin çoğunluk görüşüne iştirak edemiyoruz.
Şöyleki:
TTK'nun 66/1. maddesi hükmüne göre "her tacir, ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak münasebetlerini ... tespit etmek maksadiyle ... işletmenin gerektirdiği bütün defterleri tutmaya mecburdur."
Bu defter tutma mecburiyetini biz iki safhada ele alıyoruz. İlk önce, her tacir işletmesinin gerektirdiği bu defterleri tutmaya mecburdur; sonra da, bütün ticari ilişkilerini bu defterlere kaydetmeye mecburdur.
Ticari işlemlerini muntazam olarak defterlerine kaydetmiyen bir tacir, defter tutma mükellefiyetini yerine getirmiş sayılamaz ( TTK md. 67 ). Defterleri mevcut olmakla birlikte bunlara hiçbir kayıt işlememiş bir tacir nasıl defter tutma mükellefiyetini yerine getirmiş sayılamazsa, kayıtları eksik işleyen tacir de bu mükellefiyete uymuş kabul edilemez. Esasen "defter tutma" tabirindeki "tutma" kelimesi de işlemlerin defterlere "yazılması" gerekliliğini ifade etmektedir.
Bütün işlemler, yasaya uygun bir biçimde defterlere kaydedilmemişse yasa koyucu buna cezai müeyyideler yaptırımlar getirmiştir. ( TTK md. 67/2, 3 ). Ancak, bu durumun hukuksal yönhden de bazı sonuçları vardır ki bunlar da defterlerin ispat kuvveti alanında kendilerini gösterirler.
Bilindiği üzere defterlerin münderecatı kapsamı sahibinin leh veya aleyhine delil olur TTK md. 83, 84, 85. Münderecat kelimesi geniş kapsamlıdır. Açıklamak gerekirse, defterlerin ihtiva ettiği ve etmediği bütün kayıtlar, koşulları varsa, delil olur. Mahkeme sadece defterlerde kayıtlı olan hususların delil olabileceğini kabul etmekle yanılgıya düşmüştür. Oysa, bir kaydın mevcut olması kadar olmaması da münderecat mefhumuna dahildir. Nasıl ki, kanuna uygun bir surette tutulan ve birbirini teyid eder ticari defterlerin münderecatı sahibi lehine delil ittihaz olunursa TTK. 85, kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı da sahibi aleyhine delil sayılır TTK. md. 84. Anılan yasa maddeleri kayıttan değil, münderecattan bahsetmektedir. Delil olacak husus kayıt değil, münderecattır. Bunun sonucu olarak kayıtlı olması gereken bir husus defterde kayıtlı değilse, yani defter münderecatında yoksa, bu husus defter sahibi aleyhine delil olur, çünkü defter münderecatında iddia edilen husus kayıtlı değildir. Bu nedenle de bir kaydın mevcut olmaması da, mevcut olması kadar hukuki diğer taşır. Nitekim TTK'nun 82/3. maddesindeki bir tacirin tuttuğu bütün defterlerin birbirini teyid etmesi şarttır; aksi takdirde defterler delil olmaktan çıkar şeklindeki hüküm de görüşümüzü desteklemektedir. Şöyleki, tacir tarafından tutulması gerekli defterlerden birinde, diğerlerinde olan bir kaydın mevcut olmaması, bu diğer defterlerdeki kayıtların değerini ortadan kaldırmakta, yok etmektedir. Keza, TTK'nun 85. maddesi hükmüne göre, taraflardan birinin muntazam tutulmuş defterlerinde bir kaydın mevcut olmasına rağmen, diğer tarafın yine yasaya uygun tutulmuş defterlerinde aynı hususta hiçbir kayıt bulunmazsa birinci tarafın defterlerindeki kayıtların hiçbir değeri kalmaz.
Demek ki, bir kaydın mevcut olmaması da, mevcut olması kadar, hatta ondan fazla değerli bir hukuki sonuç doğurabilmektedir. Çünkü mevcut olan kaydın değerini ortadan kaldırabilmektedir. Bu da, delil olan defter münderecatının, varlarıyla yoklarıyla bir bütün halinde nazara alınması gerektiğini, yasal olarak defterde kayıtlı olması gereken bir hususun mevcut olmamasının da bu kaydın mevcut olmadığını iddia eden taraf yararına delil olarak kabulü lazım geldiğini göstermektedir.
Davalı, davacıya mal sattığı veya diğer herhangi bir hukuki ilişki nedeniyle ve karşılığında bono aldığını savunduğuna, davacıya mal satmışsa TTK.nun 66. maddesi hükmü gereğince bu satışın defterlerinde kayıtlı olması lazım gelmesi ve kayıtlı değilse bu konuda davalı defterleri münderecatının davalı savunmasının aksini ve davacı iddiasını teyid eylediğinin kabulü gerekmesine göre, mahkemece, davacının dayandığı davalı defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırmak, alınacak rapor muhtevasını değerlendirerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirdi. Fakat davalı, defterlerinde kayıt bulunmadığını kabul ederse, ki bu durumda davacı iddiasını da kabul etmiş olacaktır, ancak bu durumda davalı defterlerinin incelenmesine gerek kalmıyacaktır. Kaldı ki, olayda, davalı dahi, 16 Ocak 1980 günkü cevap layihasında, her iki tarafın defterleri üzerinde inceleme yapılmasını istemiştir.
Bu açıklanan nedenlerle, davalı defterleri ve varsa aynı yıllara ait davacı defterleri üzerinde inceleme yapılması gerektiği, ticari defterler münderecatın da kayıtlı olmaya hususların da hukuki değeri olduğu ve yerine göre, sahibi leh veya aleyhine delil olarak kabulü gerektiği kanaatiyle, sadece defterlerde kayıtlı bulunan hususların delil niteliğini haiz olacağını kabul eden mahkeme ve çoğunluk görüşüne karşıyım ve hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulması gerektiği kanısındayım.

Alıntı:

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 1979/93
K. 1979/187
T. 22.1.1979
• SENETTE KARŞILIĞININ MALEN ALINDIĞININ YAZILI OLMASI ( İspat )
• TİCARİ DEFTERLER ( Sahibi Lehine ve Aleyhine Delil Olması )
• KANUNA UYGUN TUTULMAYAN TİCARİ DEFTERLER ( Sahibi Lehine Delil Olamaması )
6762/m.1465,84,85
ÖZET : TTK.'nun, 84 ve 1465 maddeleri gereğince, yasaya uygun olsun ya da olmasın, ticari defterler daima sahibi aleyhine yazılı delil olabilirler. Ancak, lehte delil sayılmaları, her halde yasaya uygun surette tutulmuş olmalarına bağlıdır. Bu husus, aynı kanunun 85. Maddesinin açık hükmü gereğidir.
DAVA : Mitaş Koll. Şirketi adına Gündüz Tüfekçi ile Sigma Tek Ltd. şirketi arasında çıkan davadan dolayı Ankara As.1.Ticaret Mahkemesince verilen 29.5.1978 gün ve 163/159 sayılı hükmü bozan dairenin 31.10.1978 gün ve 4210/4848 sayılı ilamı aleyhinde davacı avukatı tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunmuş ve karar düzeltem dilakçesinin süresi içinde verildiği anlışmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı vekili müvekkili şirket ile davalı şirketin aynı konularda ticari çalışma yaptıklarını davalı şirketin ısrarı üzerinei müvekkili şirketin hiç bir mal almadığı halde 60.000 liralık hatır bonosu verdiğini davalı tarafın ise bu bonoya dayalı takibe giriştiğini belirterek söz konusu senedin iptalini istemiştir.
Davalı vekili savunmasında sözü edilen senedin alınan mal karşılığı verildiğini hatır bonosu olmadığını ileri sürmüştür.
Mahkemece iddia savunma bilirkişi raporu ve belgelere göre fatura ile ilgili malın davacıya teslimine ilişkin bir belgenin mevcut olmadığı faturanın tebliğ edilmediği ve davalı defterinde kapanış tasdiki bulunmadığı davacı defterlerinin usulünce düzenlendiği gerekçeleriyle karşılıksız olan senedin iptaline karar verilmiştir. 81 Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm dairenin 31.10.1978 günlü ve 4210/4848 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Davacı vekili tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.
Gerçekten Dairemizin bozma kararında sözü edilen 12.4.1933 gün ve 30/6 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme kararı gereğince borç ikrarını içeren beyyine aleyhine delil ikamesi caiz olup ikrarda borcun dayandığı neden açıkca belirtilmiş ise borçlu bu sebebin gerçekleşmediğini ispat edebilir. Kuşkusuz ispat yükümlüğünün ve şeklinin usul hukuku çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Davalı şirketin takip konusu yaptığı senette karşılığının malen alındığı yazılı olduğuna göre davacı bunun aksinin yazılı bir delil ile kanıtlamak hakkına sahiptir. Çünkü senet yazılı bir delil olmasına karşın her yazılı delilin senet sayılması olanaksızdır. Önemli olan yazılı delilin borç ikrarını içermiş olmasıdır.
Davalı senet karşılığını davacıya mal olarak satıldığına ileri sürmüştür. Şirket olarak tarafların tacir olmaları ve öne sürülen hukuksal işlemin niteliği bakımından tutmakla yükümlü oldukları defterlerin kendileri aleyhine ikrar teşkil edeceği ve yazılı delil düzeyinde bulunacağı tabiidir. Başka bir deyimle tacirler arasındaki işlemlerde bir tarafın bir birini teyit eden defterlerinin sahibinin ileri sürdüğü iddiayı doğrulaması yani tekzip etmemesi icap eder. Öte yandan TTK.nun 84 ncü ve 1465 nci maddeleri gereğince yasaya uygun olsun veya olmasın ticari defter daima sahibi aleyhine yazılı delil olduğu halde lehte delil sayılmaları için her halde yasaya uygun surette tutulmuş olmaları 85 nci maddenin açık hükmü gereğidir.
Olayda senet karşılığının mal verdiğini iddia eden davalı şirket anılan TTK.nun 1465 nci maddeye uygun olarak gerekli defterleri tutmamış ve duruşmanın son oturumunda mahkemece incelenen defterin ise kapanış tasdikinden yoksun bulunmuş olması itibarile lehine yazılı delil olarak kabul edilmesi olanaksızdır. İbraz edilen faturanın da akide edildiği ispat edilmemiş ve malların tesbitine ait herhangi bir tesellüm belgesi verilmemiştir. O halde davalı açısından mal verildiği ve bunun teslim olunduğu subuta ermemiştir.
Konu davacı bakımından incelendiğinde bozma kararında belirtildiğinin aksine onun defterlerinde senet karşılığı olan mal hakkında bir kayıt bulunamaması onun iddiasını doğrular nitelikte olduğu gibi esasen almadığını ileri sürdüğü bir malı defterlerine yazması da beklenemez. Davacının defterleri yasaya uygun şekilde düzenlenmiş olduğundan, TTK.nun 85 nci maddesi gereğince kendi lehine yazılı delil durumunda olacaktır. Çünkü davalıya ait defterin yasaya aykırı tutulmuş olması nedenile anılan maddenin ikinci fıkrasının yani davacı defterinin lehine delil olmak niteliğini ortadan kaldıran durumların artık uygulama olanağı yoktur. Bu itibarla davacının karar düzeltme isteğinin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Dairemizin 31.10.1978 gün ve 4210/4848 sayılı bozma kararı kaldırılarak sonucu itibarla doğrulolan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 1327 lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına 22.1.1979 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İşe İade Davası//Performans Düşüklüğü//IMS Verileri//İspat Yükü Jeanne D'arc Meslektaşların Soruları 16 14-01-2013 15:09
Tacir -tüketici hk. bir karar ISIL YILMAZ Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu 2 25-03-2009 12:48
Bono'da Sebep, Bağışlama Vaadi-ödeme Vaadi (bono) Ilişkisi, Ödememe Ve Sonuçları :-) Av.Mehmet Saim Dikici Meslektaşların Soruları 9 04-01-2008 10:55
Bağ-Kur , Yaşlılık aylığının iptali, Oda Kaydı mı, Vergi Kaydı mı ? Av.Aslı Meslektaşların Soruları 1 28-11-2006 18:40
Tüketici Tacir (Yargıtay Kararı) Av.Ceylan Pala Karadağ Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu 0 14-09-2006 15:11


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04020596 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.