Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

İlk işe giriş tarihinden sonraki yaş tashihinin emekliliğe etkisi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 29-10-2007, 11:12   #1
avegunduz

 
Varsayılan İlk işe giriş tarihinden sonraki yaş tashihinin emekliliğe etkisi

Müvekkilim 1969 yılında açtığı yaş tashihi davasıyla doğum tarihini 1954 iken 1950 olarak tespit ettirip, yaşını büyüttürmüştür. Emeklilik yaşı geldiğinde BAĞKUR’a başvurarak emekliliğini talep etmiştir. BAĞKUR primlerinin eksik oluğunu belirten cevabı müvekkilime göndermiştir. Bunun üzerine müvekkilim BAĞKUR dan TC Ziraat Bankasına hitaben bir yazı yazılmasını istemiş ve bu yazıyla Ziraat Bankasına kredi için başvurup primlerini yatırmış ancak bu kez de ‘yaşının ilk işe giriş tarihinden sonra tashih gördüğü’ gerekçesiyle talebi reddedilmiştir. Dayanak;
506 sk. Madde 120/2: ‘’Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının, sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri, sigortalının sigortaya tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nüfus kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas tutulur.’’
1479 sk. Madde 66: “ Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının sigortalının bu Kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri, sigortalının bu Kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nüfusu kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas tutulur.”

Bunun üzerine Kurum Kararının iptali davasını açtık.

Müvekkilin yaş düzeltme davasını açtığı tarih, ilk işe giriş tarihinden önce olmakla beraber yaş düzeltme kararının verildiği tarih ilk işe giriş tarihinden 17 gün sonradır. Yani müvekkil ilk defa 12.03.1970 çalışmaya başlamış ve yaş tashihi kararı 29.03.1970 tarihinde çıkmıştır.

Bu konuda Yargıtay’ımızın 10. ve 21. hukuk dairesi görüş ayrılığı içerisindedir. İncelemelerimiz sonunda 10. hukuk dairesi bizim iddialarımız doğrultusunda kararlar verirken 21. hukuk dairesinin tamamen aksi kararlara imza attığını gördük. Bunun için iki dairenin de birer kararını aşağıda veriyorum.

--------------------------------------------------------------------------------------------------
21. HD Kararı
(506 S. K. m. 120) (1479 S. K. m. 66)

Davacı, davalı Kurum işleminin iptaliyle, mahkeme kararı ile düzeltilen doğum tarihi esas alınarak 1.8.2002 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına ve ödeme tarihlerine göre faizleriyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hacer Pat tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Dava konusu uyuşmazlık, davacının Mahkemece düzeltilen doğum tarihinin Sosyal Sigorta Kurumunun yaşlılık aylığı bağlanması esnasında nazara alınıp alınmayacağına ilişkindir.

Yerel Mahkeme, davacının doğum tarihinin Mart 1954 olarak tespit edildiğine ilişkin kesinleşmiş Mahkeme kararı olduğundan bahisle davacının yaşlılık aylığı bağlama işleminde 1954 tarihi nazara alınarak yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar vermiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Sosyal Sigorta1ar Kanunu'nun 120/2 maddesi, (Bağ-Kur Yasası'nın 66. maddesi) bazı kötü uygulamaları önlemek amacı ile özel bir düzenleme getirmiş ve belli sigorta kollarında, hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirlemiştir. Gerçekten anılan Yasa'nın 120/2. maddesi (66. maddesi) çok açık olarak "malünük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında "sigorta1ıların ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri esas tutulur." Hükmünü içermektedir. Hiçbir yoruma yer vermeyecek şekilde yapılan bu düzenleme karşısında sigortaya ilk tescil tarihinden sonra yapılan yaş tashihinin yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınamayacağı açıktır. Nitekim Bağ-Kur Yasası 66. madde Sosyal Sigortalar Yasası'nın 120/2. maddesi ve Emekli Sandığı Yasası'nda da anılan maddeye paralel Hükümler getirilmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nun 9.10.2002 gün ve 2002/21-761 Esas sayılı kararı da bu yöndedir.

Bu özel düzenleme dışındaki kesinleşmiş bir yargı kararının uygulamalarda geçerliliğini koruyacağı tartışmasızdır.

Somut olayda, davacı, Sosyal Sigorta1ar Kurumuna ilk defa 1.7.1977 tarihinde tescil edilmiş, yaş tashihi kararı ise 11.12.1997 tarihinde verilmiştir. Bu durumda yukarıda belirlenen esaslar nazara alındığında, ilk tescil tarihinden sonra yapılan bu yaş tashihinin, sigorta işlemlerinde dikkate alınamayacağı tabiidir.

Mahkemece bu maddi olgular nazara alındığında, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmesi ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 4.12.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
10. HD kararı

(506 S. K. m.120/2)

Davacı, davalı Kurum işleminin iptali ile 18.03.2004 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hatice Kamışlık tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Dava, kesinleşen mahkeme hükmü ile 18.03.1960 olarak belirlenen doğum tarihi esas alınarak yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.

Davacı sigortalı 18.03.1961 doğumlu olarak nüfusa kayıtlıyken bu kayıt, kesinleşmiş mahkeme kararı ile 18.03.1960 olarak düzeltilmiştir. Davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Yasanın 120. maddesinin 2. fıkrası olup, uyuşmazlık; ilk kez sigortalı bir işe girdikten sonra mahkemece düzeltilen doğum tarihinin Sosyal Sigortalar Kurumunca yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınıp alınmayacağı noktasındadır.

Davacı, Sosyal Sigortalar Kurumuna ilk kez 01.04.1977 tarihinde tescil edilmiş olup, doğum tarihi 18.03.1961'dur. Davacının doğum tarihi Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.03.1980 gün ve 1979/1731 E. - 1980/19 K. sayılı kararı ile 18.03.1960 olarak düzeltilmiş ve mahkemece yaş tashihi kararının aylık bağlanmasında esas alınamayacağından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.

506 Sayılı Yasanın yaşlılık sigortasına ilişkin uygulamalar açısından "yaş koşulunun" gerçekleşmesi, belli süre prim ödenmesi önem taşımaktadır. Bu nedenle Yasanın 120. maddesi sonradan yapılacak yaş düzeltmelerinde kimi kötü uygulamaları önlemek amacıyla özel bir düzenleme getirmiş, belli sigorta kollarında hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirlemiştir. Buna göre yaşlılık ölüm ve maluliyet sigortalarının uygulanmasında sigortalının ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğüne kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınacağını hükme bağlamıştır. Sosyal Sigortalar Kanununun 120. maddesinde bahsedilen "ilk kaydın esas alınacağı" hükmüyle güdülen amaç bir kimsenin birden çok değişik tarihlerde nüfusa kaydedilmiş olması, nüfus kütüğü ile nüfus cüzdanı arasında uyuşmazlık olması gibi hallerde ilk kaydın esas alınacağıdır. Yoksa kesinleşmiş mahkeme hükmü ile değiştirilen doğum tarihinin gözönünde tutulmayacağı değildir. Başka bir anlatımla kesinleşmiş mahkeme hükmü ile düzeltilmiş yaş kaydının asıl kabul edilmesi gerekir. Nitekim anılan madde paralelinde oluşturulan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 83. maddesinde bu yön "... sonraki kayıt idare ve kaza mercilerinden verilmiş bir kararla yapılmış veya düzeltilmiş ise kararlar kesinleşmiş olmaları şartıyla nüfus kayıtlarına geçirilmemiş olsa bile bu kayıt esas alınır..." şeklinde açıkça ifade olunmuştur. Yaş düzeltme işleminin bir hakkın suiistimali niteliği taşımadığı durumlarda, kesinleşmiş mahkeme hükmü ile düzeltilmiş yaş kaydı asıl kabul edilmek gerekir. Kaldı ki, yaş tashihine ilişkin dava ilk işe giriş tarihinde henüz onsekiz yaşını doldurmamış olan sigortalının reşit olduktan ve bu anlamda dava açma ehliyetini elde ettikten kısa bir süre sonra dava açarak gerçek yaşının kayıtlara yansıtılmasını sağladığı, gerçeğe aykırı kaydın bilimsel ve hukuki veriler ışığında düzeltilmesiyle ortaya çıkan yeni nüfus kaydının yükümlülük getiren herhangi bir resmi işlemde göz ardı edilmeyip, temel insan haklarından olan ve sigortalının emeği karşılığı ödediği primlere dayalı haklarına kavuşmasında yok sayılması, devletin bir bütün olarak vatandaşlarına tüm işlemlerinde anayasal düzenin öngördüğü yaklaşımı gösterme yükümlülüğüne de aykırı bir uygulamaya yol açmaktadır. Sıralanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde kesinleşen yargı kararıyla düzeltilmiş nüfus kaydı esas alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle ve 506 sayılı yasanın 120. maddesi hükmünü lafzıyla algılayıp, sosyal güvenlik hukukuna egemen temel ilkeler ışığında değerlendirmeye tabi tutmaksızın davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, Üye M.Zafer Erdoğan'ın ve Üye Coşkun Ö.'ün Muhalefetine karşı; Başkan Coşkun Erbaş, Üye Sami Koçak, ve Üye Ali Göcen'in oylarıyla ve oyçokluğuyla 12.04.2004 gününde karar verildi.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yargıtay’ ın bile görüş ayrılığına düştüğü böyle bir konuda, her kadar müvekkilin kötü niyet taşımadığını davanın ilk işe giriş tarihinden önce açıldığı ve emeklilik talebinden 36 yıl önce yaşının tashih gördüğünü ve o günden 2006 yılındaki emekliliğini düşünmesinin mantığa ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve müvekkilin yaşının kesinleşmiş mahkeme kararıyla düzeltildiğini ve Anayasamızın 138/son maddesine göre davamızın kabul edilmesini talep etsek de ilk derece mahkemesi 506 sayılı kanunun 120/2 ve 1479 sayılı kanunun 66/1 maddesinin açık olduğu gerekçesiyle talebimizi reddetmiştir.
Gerçekten de ilgili maddeler çok açıktır. Ancak 10 hukuk dairesi bu maddelerin bir hukuk katliamı olduğu düşüncesi içinde olduğu için bu maddelere kılıf uydurma çabasındadır. Bizden daha önce de aynı konuda dava açan bir meslektaşım dava sırasında ilgili maddelerin Anayasaya aykırılığı itirazında bulunmuş, Mahkeme de itirazı ciddi görerek konuyu anayasa mahkemesine taşımıştır. Ancak anayasa mahkemesi maddelerin anayasaya aykırı olmadığına karar vermiştir.
Şimdi dava yargıtayda ve 21. hukuk dairesi bakıyor. Sonucu belli ama bu konuda eminim meslektaşlarımın görüşleri vardır.
Old 29-10-2007, 12:45   #2
hayyam

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım benim hatırladığım kadarıyla bahsettiğiniz kanun maddesi (yaş tashihinin geçerli olmayacağı madde) 506 sayılı kanuna 1980 de eklenmiştir. Bu durumda "kazanılmış" hakkınız olacağı açıktır. Zira sizin dava tarihiniz ilgili maddenin kanuna eklenmesinden çok önceleri olmuştur. Benim fikrim "sizin belirttiğiniz durumların" yanında kazanılmış bir hakkınızında olabileceğidir. Saygılarımla
Old 30-10-2007, 11:47   #3
avegunduz

 
Varsayılan

Sayın Hayyam. Yargıtay onama kararlarının çoğunun gerekçesi ''bazı kötü uygulamalara yer vermemek'' şeklindedir. Sizin iddia ettiğiniz kazanılmış hakkı biz şu şekilde dile getirdik. ''Müvekkilin yaş tashih kararı ilgili maddeler ortada yokken alınmıştır. Ayrıca bazı kötü uygulamalar derken Yargıtay'ın neyi kastettiği önemli. Yargıtay burada mahkemelerin yaş tashih davalarını önemsemediği ve genelde talep doğrultusunda karar verdiğini ima ediyor. Öyleyse yapılacak şey bu kötü uygulamaları idarenin başka yöntemlerle önlemesidir. Yoksa Anayasanın 138/son maddesine açıkça aykırı maddelerle bu kötü uygulamaların önlenmesi hakkaniyete aykırı durum meydana getirir. Hatta Yargıtay daha da ileri giderek birkaç kararında bu konu hakkında yaş tashihi davasının temyize gidip gitmediğini esas alarak karar vermiştir. Yani ilk derece mahkemelerinin kararını değersiz kılmış. Öyleyse niye ilk derece mahkemelerinde dava açalım ki.
Old 12-11-2007, 15:28   #4
MÜVEKKİL

 
Varsayılan

Hukuk Genel kurulunun bu konudaki kararı;
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

E:2005/10-313
K:2005/341
T:11.05.2005

Taraflar arasındaki "tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Amasya Asliye 1. Hukuk ( İş ) Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 13.02.2004 gün ve 2003/410 E., - 2004/56 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 21.06.2004 gün ve 2004/3545-5687 sayılı ilamiyle;
( ... Dava, kesinleşen mahkeme hükmü ile 15.03.1958 olarak belirlenen doğum tarihi esas alınarak
yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Davacı sigortalı 15.03.1961 doğumlu olarak nüfusa kayıtlıyken bu kayıt, kesinleşmiş mahkeme kararı ile 15.03.1958 olarak düzeltilmiştir. Davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Yasanın 120. maddesinin 2. fıkrası olup, uyuşmazlık; ilk kez sigortalı bir işe girdikten sonra mahkemece düzeltilen doğum tarihinin Sosyal Sigortalar Kurumunca
yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınıp alınmayacağı noktasındadır.
Davacı, Sosyal Sigortalar Kurumuna ilk kez 01.03.1978 tarihinde tescil edilmiş olup, doğum tarihi 1961'dir. Davacının doğum tarihi Ceyhan Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.10.1979 tarihli kararı ile 15.03.1958 olarak düzeltilmiş ve mahkemece
yaştashihi kararına dayalı olarak davacının davasının reddine karar verilmiştir.
506 Sayılı Yasanın
yaşlılık sigortasına ilişkin uygulamalar açısından "yaş koşulunun" gerçekleşmesi, belli süre prim ödenmesi önem taşımaktadır. Bu nedenle Yasanın 120. maddesi sonradan yapılacak yaş düzeltmelerinde kimi kötü uygulamaları önlemek amacıyla özel bir düzenleme getirmiş, belli sigorta kollarında hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirlemiştir. Buna göre yaşlılık ölüm ve maluliyet sigortalarının uygulanmasında sigortalının ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğüne kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınacağını hükme bağlamıştır. Sosyal Sigortalar Kanununun 120. maddesinde bahsedilen "ilk kaydın esas alınacağı" hükmüyle güdülen amaç bir kimsenin birden çok değişik tarihlerde nüfusa kaydedilmiş olması, nüfus kütüğü ile nüfus cüzdanı arasında uyuşmazlık olması gibi hallerde ilk kaydın esas alınacağıdır. Yoksa kesinleşmiş mahkeme hükmü ile değiştirilen doğum tarihinin gözönünde tutulmayacağı değildir. Başka bir anlatımla kesinleşmiş mahkeme hükmü ile düzeltilmiş yaş kaydının asıl kabul edilmesi gerekir. Nitekim anılan madde paralelinde oluşturulan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 83. maddesinde bu yön H... sonraki kayıt idare ve kaza mercilerinden verilmiş bir kararla yapılmış veya düzeltilmiş ise kararlar kesinleşmiş olmaları şartıyla nüfus kayıtlarına geçirilmemiş olsa bile bu kayıt esas alınır... " şeklinde açıkça ifade olunmuştur. Yaş düzeltme işleminin bir hakkın suiistimali niteliği taşımadığı durumlarda, kesinleşmiş mahkeme hükmü ile düzeltilmiş yaş kaydı asıl kabul edilmek gerekir. Kaldı ki, yaştashihine ilişkin dava ilk işe giriş tarihinde henüz onsekiz yaşını doldurmamış olan sigortalının reşit olduktan ve bu anlamda dava açma ehliyetini elde ettikten kısa bir süre sonra dava açarak gerçek yaşının kayıtlara yansıtılmasını sağladığı, askerlik ve diğer resmi işlemlerinde düzeltilmiş yaşının esas alındığı, vücut gelişimi ile yaşı arasında herhangi bir uyumsuzluğun ortaya çıkmadığı dosya içeriğinden anlaşılmakta olup, gerçeğe aykırı kaydın bilimsel ve hukuki veriler ışığında düzeltilmesiyle ortaya çıkan yeni nüfus kaydının yükümlülük getiren herhangi bir resmi işlem de göz ardı edilmeyip, temel insan haklarından olan ve sigortalının emeği karşılığı ödediği primlere dayalı haklarına kavuşmasında yok sayılması, devletin bir bütün olarak vatandaşlarına tüm işlemlerinde anayasal düzenin öngördüğü yaklaşımı gösterme yükümlülüğüne de aykırı bir uygulamaya yol açmaktadır.
Sıralanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde kesinleşen yargı kararıyla düzeltilmiş nüfus kaydı esas alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle ve 506 sayılı Yasanın 120. maddesi hükmünü lafzıyla algılayıp, sosyal güvenlik hukukuna egemen temel ilkeler ışığında değerlendirmeye tabi tutmaksızın davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : A- Davacının İsteminin Özeti: Davacı,
yaşlılık aylığı isteminin davalı Kurumca reddedildiğini belirterek, tahsis işlemlerinde düzeltilen doğum tarihinin dikkate alınarak yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine ve ödenmeyen aylıkların tahsiline karar verilmesini istemektedir.
B- Davalının Yanıtının Özeti: Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı vekili, 506 sayılı Kanunun 120. maddesi hükmüne dikkat çekerek, malullük,
yaşlılık ve ölüm sigorta kollarında, ilk defa çalışmaya başlanılan tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınabileceği savunmasında bulunmuştur.
C- Yerel Mahkemenin Kararının Özeti: Davacının ilk defa 01.03.1978 tarihinde sigortalı çalışmasının başladığı, ilk işe girişinden sonra mahkemece düzeltilen doğum tarihinin
yaşlılık aylığı bağlanmasında dikkate alınmayacağı belirtilerek; "davanın reddine" karar verilmiştir.
.. D- Temyiz Evresi, Bozma ve Direnme: Hüküm, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire'ce yukarıya aynen alınan gerekçelerle bozulmuş, yerel mahkemece bu bozmaya karşı onceki gerekçeler tekrarlanarak direnme kararı verilmiştir.
E- Maddi Olay: Davacı, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında ilk defa 01.03.1978 tarihinde calışmaya başlamıs olup, anılan tarihte nüfus kütüğunde kayıtlı bulunan dogum tarihı 15.03.1961'dir. 24.10.1979 tarihinde sonuçlanan "
yaş düzeltme" davasında, 1961 olan doğum tarihi, ay ve gün aynı kalmak kaydıyla 1958 olarak düzeltilmiştir. Düzeltilen bu tarihin bir kısım sigorta işlemlerine esas alınması gerektiği iddia edilmekte ise de Sosyal Sigortalar Kurumu, işlemlerine, ilk defa çalışmaya başlanılan tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihini esas almaktadır.
F- Gerekçe: Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 120. maddesi olup, uyuşmazlık; ilk kez sigortaya tabi bir işte çalışmaya başladıktan sonra mahkemece düzeltilen doğum tarihinin Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı'nca
yaşlılık aylığı tahsis işlemlerinde dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Yasalarda yer alan
yaşla ilgili düzenlemeler, yaşamın her alanında etkisini göstermekte, bir kısım hakların kazanılması, kullanılması ya da sona ermesinde dikkate alınmaktadır.
1587 sayılı Nüfus Kanununun 16. maddesi uyarınca; "Her çocuğun doğum tutanağı doğum bildirisi yapılan nüfus dairelerince adlı ve soyadlı olarak tutulur. "
Anılan Kanunun 46. maddesi ile kayıt düzeltme kapsamında,
yaş düzeltme davalarına olanak tanınmış olup, düzeltilen kayıtlar ilgili kütüğe geçirilmektedir.
Değişik yasalarda,
yaşla ilgili, sınırlayıcı nitelikte düzenlemeler bulunmaktadır.
1111 sayılı Askerlik Kanununun, "
yaşlarını değiştirenler" başlıklı 81. maddesinde kural olarak; "Askerlik çağına girdikten sonra yaşlarını değiştirenlerin yaşlarında yapılan değişikliğin askerliklerine tesiri yoktur..."
5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun 105. maddesi ile,
yaş düzeltmesi için 18 yaş sınırını getirmiştir. Yaş düzeltmeleri 18 yaş doldurmadan yapılmışsa geçerli sayılacak, sonraki düzeltmeler anılan Yasa açısından dikkate alınmayacaktır. Bu düzenleme ile de yaş düzeltme kararlarına sınırlı bir geçerlilik tanındığı görülmektedir.
1479 sayılı Bağ-Kur Kanununun 66. maddesi hükmünde; "Malullük,
yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının sigortalının bu Kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri... esas tutulur." Madde, açıkça yaş düzeltmesinden söz etmese de, ilk defa çalışılmaya başlanılan tarihteki nüfus kütüğünde yazılı kayıtların gözetileceğinin belirtilmiş olması karşısında benzer sonuca ulaşılmaktadır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 120/2. maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. Bu hükme gore; "Malullük
Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya basladığı tarihte nüfus kütüğunde kayıtlı bulunan dogum tarihleri, sigortalının sigortaya tabi olarak ılk defa calışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nüfus kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas tutulur."
Bu noktada uyuşmazlık,
yaş düzeltmeye ilişkin yargı kararları ile sosyal güvenlik yasalarında oluşturulmuş olan sigortalılık statüsüne müdahale edilip edilmeyeceğidir.
Nüfus Kanununda kayıt düzeltme davalarından amaçlanan, tutulmakta olan sicilin, gerçek duruma uygunluğunun sağlanmasıdır.
5434 sayılı Kanuna göre ölçü 18
yaş, 1479 sayılı Kanuna göre ilk defa Bağ-Kur'a bağlı çalışma, 506 sayılı Kanuna göre ilk defa herhangi bir sosyal güvenlik kurumunda çalışmaya başlama ilkesinin sosyal güvenlik yasalarında düzenlenmiş olan bir kısım sigorta kollarında, dikkate alınmasındaki amaç, sigortalı için belirtilen anlarda oluşan statükonun, eş deyişle, o anki mevcut durumun korunmasıdır.
120. maddeye, 24.06.2004 gün ve 5198 sayılı Kanunun 16. maddesi ile eklenen 3. fıkrada; "... ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki
yaş tashihleri dikkate alınmaz." Hükmünün de bu düşünceyi amaçladığı görülmektedir.
Bu özel düzenlemelerin temelinde yer alan, statükonun korunmasına yönelik düşüncenin, kurumsal planlama ve aktüeryal dengelerin oluşturulmasında duyulan kaygılardan kaynaklandığının kabulü gerekir.
Aksinin kabulü ise, bu düzenlemelerle,
yaş düzeltme davalarından kanuna karşı hilenin amaçlandığı, kişilerin yaş düzeltme konusunda kötü niyetli olduğu ve bu yönde delilleri kararttıkları, dolayısıyla, yaş düzeltme istemli davaların yargılamalarında gerekli özenin, duyarlılığın gösterilmediği ve hukuksal denetimin Yüksek Mahkemece sağlanamadığı, kesinleşen yargı kararlarının doğruluğunun ve geçerliliğinin tartışmalı olduğunun kabulü sonucunu doğuracaktır ki, bu düşünce, ne yasama ne de yargı organlarınca temel alınamaz, savunulamaz.
Yasada yer alan ve ilk defa çalışmaya başlamakla oluşmuş olan statükonun sürekliliğini sağlamayı amaçlayan 120. madde hükmü karşısında, belirtilen nedenlerle, ilk defa çalışmaya başlandıktan sonra verilmiş
yaş düzeltme kararları maddede belirtilen sigorta kollarında dikkate alınamayacaktır.
Yasama Organının, yasal düzenlemelerle, dolaylı olarak
yaş düzeltme kararlarına müdahale edemeyeceği yönündeki eleştirinin ise Anayasa Yargısınca, Anayasanın 150 vd. maddeleri kapsamında değerlendirilebileceğinden kuşku bulunmamaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 11.05.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

Old 12-11-2007, 15:28   #5
MÜVEKKİL

 
Varsayılan

Hukuk Genel kurulunun bu konudaki kararı;
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

E:2005/10-313
K:2005/341
T:11.05.2005

Taraflar arasındaki "tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Amasya Asliye 1. Hukuk ( İş ) Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 13.02.2004 gün ve 2003/410 E., - 2004/56 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 21.06.2004 gün ve 2004/3545-5687 sayılı ilamiyle;
( ... Dava, kesinleşen mahkeme hükmü ile 15.03.1958 olarak belirlenen doğum tarihi esas alınarak
yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Davacı sigortalı 15.03.1961 doğumlu olarak nüfusa kayıtlıyken bu kayıt, kesinleşmiş mahkeme kararı ile 15.03.1958 olarak düzeltilmiştir. Davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Yasanın 120. maddesinin 2. fıkrası olup, uyuşmazlık; ilk kez sigortalı bir işe girdikten sonra mahkemece düzeltilen doğum tarihinin Sosyal Sigortalar Kurumunca
yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınıp alınmayacağı noktasındadır.
Davacı, Sosyal Sigortalar Kurumuna ilk kez 01.03.1978 tarihinde tescil edilmiş olup, doğum tarihi 1961'dir. Davacının doğum tarihi Ceyhan Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.10.1979 tarihli kararı ile 15.03.1958 olarak düzeltilmiş ve mahkemece
yaştashihi kararına dayalı olarak davacının davasının reddine karar verilmiştir.
506 Sayılı Yasanın
yaşlılık sigortasına ilişkin uygulamalar açısından "yaş koşulunun" gerçekleşmesi, belli süre prim ödenmesi önem taşımaktadır. Bu nedenle Yasanın 120. maddesi sonradan yapılacak yaş düzeltmelerinde kimi kötü uygulamaları önlemek amacıyla özel bir düzenleme getirmiş, belli sigorta kollarında hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirlemiştir. Buna göre yaşlılık ölüm ve maluliyet sigortalarının uygulanmasında sigortalının ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğüne kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınacağını hükme bağlamıştır. Sosyal Sigortalar Kanununun 120. maddesinde bahsedilen "ilk kaydın esas alınacağı" hükmüyle güdülen amaç bir kimsenin birden çok değişik tarihlerde nüfusa kaydedilmiş olması, nüfus kütüğü ile nüfus cüzdanı arasında uyuşmazlık olması gibi hallerde ilk kaydın esas alınacağıdır. Yoksa kesinleşmiş mahkeme hükmü ile değiştirilen doğum tarihinin gözönünde tutulmayacağı değildir. Başka bir anlatımla kesinleşmiş mahkeme hükmü ile düzeltilmiş yaş kaydının asıl kabul edilmesi gerekir. Nitekim anılan madde paralelinde oluşturulan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 83. maddesinde bu yön H... sonraki kayıt idare ve kaza mercilerinden verilmiş bir kararla yapılmış veya düzeltilmiş ise kararlar kesinleşmiş olmaları şartıyla nüfus kayıtlarına geçirilmemiş olsa bile bu kayıt esas alınır... " şeklinde açıkça ifade olunmuştur. Yaş düzeltme işleminin bir hakkın suiistimali niteliği taşımadığı durumlarda, kesinleşmiş mahkeme hükmü ile düzeltilmiş yaş kaydı asıl kabul edilmek gerekir. Kaldı ki, yaştashihine ilişkin dava ilk işe giriş tarihinde henüz onsekiz yaşını doldurmamış olan sigortalının reşit olduktan ve bu anlamda dava açma ehliyetini elde ettikten kısa bir süre sonra dava açarak gerçek yaşının kayıtlara yansıtılmasını sağladığı, askerlik ve diğer resmi işlemlerinde düzeltilmiş yaşının esas alındığı, vücut gelişimi ile yaşı arasında herhangi bir uyumsuzluğun ortaya çıkmadığı dosya içeriğinden anlaşılmakta olup, gerçeğe aykırı kaydın bilimsel ve hukuki veriler ışığında düzeltilmesiyle ortaya çıkan yeni nüfus kaydının yükümlülük getiren herhangi bir resmi işlem de göz ardı edilmeyip, temel insan haklarından olan ve sigortalının emeği karşılığı ödediği primlere dayalı haklarına kavuşmasında yok sayılması, devletin bir bütün olarak vatandaşlarına tüm işlemlerinde anayasal düzenin öngördüğü yaklaşımı gösterme yükümlülüğüne de aykırı bir uygulamaya yol açmaktadır.
Sıralanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde kesinleşen yargı kararıyla düzeltilmiş nüfus kaydı esas alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle ve 506 sayılı Yasanın 120. maddesi hükmünü lafzıyla algılayıp, sosyal güvenlik hukukuna egemen temel ilkeler ışığında değerlendirmeye tabi tutmaksızın davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : A- Davacının İsteminin Özeti: Davacı,
yaşlılık aylığı isteminin davalı Kurumca reddedildiğini belirterek, tahsis işlemlerinde düzeltilen doğum tarihinin dikkate alınarak yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine ve ödenmeyen aylıkların tahsiline karar verilmesini istemektedir.
B- Davalının Yanıtının Özeti: Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı vekili, 506 sayılı Kanunun 120. maddesi hükmüne dikkat çekerek, malullük,
yaşlılık ve ölüm sigorta kollarında, ilk defa çalışmaya başlanılan tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınabileceği savunmasında bulunmuştur.
C- Yerel Mahkemenin Kararının Özeti: Davacının ilk defa 01.03.1978 tarihinde sigortalı çalışmasının başladığı, ilk işe girişinden sonra mahkemece düzeltilen doğum tarihinin
yaşlılık aylığı bağlanmasında dikkate alınmayacağı belirtilerek; "davanın reddine" karar verilmiştir.
.. D- Temyiz Evresi, Bozma ve Direnme: Hüküm, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire'ce yukarıya aynen alınan gerekçelerle bozulmuş, yerel mahkemece bu bozmaya karşı onceki gerekçeler tekrarlanarak direnme kararı verilmiştir.
E- Maddi Olay: Davacı, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında ilk defa 01.03.1978 tarihinde calışmaya başlamıs olup, anılan tarihte nüfus kütüğunde kayıtlı bulunan dogum tarihı 15.03.1961'dir. 24.10.1979 tarihinde sonuçlanan "
yaş düzeltme" davasında, 1961 olan doğum tarihi, ay ve gün aynı kalmak kaydıyla 1958 olarak düzeltilmiştir. Düzeltilen bu tarihin bir kısım sigorta işlemlerine esas alınması gerektiği iddia edilmekte ise de Sosyal Sigortalar Kurumu, işlemlerine, ilk defa çalışmaya başlanılan tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihini esas almaktadır.
F- Gerekçe: Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 120. maddesi olup, uyuşmazlık; ilk kez sigortaya tabi bir işte çalışmaya başladıktan sonra mahkemece düzeltilen doğum tarihinin Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı'nca
yaşlılık aylığı tahsis işlemlerinde dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Yasalarda yer alan
yaşla ilgili düzenlemeler, yaşamın her alanında etkisini göstermekte, bir kısım hakların kazanılması, kullanılması ya da sona ermesinde dikkate alınmaktadır.
1587 sayılı Nüfus Kanununun 16. maddesi uyarınca; "Her çocuğun doğum tutanağı doğum bildirisi yapılan nüfus dairelerince adlı ve soyadlı olarak tutulur. "
Anılan Kanunun 46. maddesi ile kayıt düzeltme kapsamında,
yaş düzeltme davalarına olanak tanınmış olup, düzeltilen kayıtlar ilgili kütüğe geçirilmektedir.
Değişik yasalarda,
yaşla ilgili, sınırlayıcı nitelikte düzenlemeler bulunmaktadır.
1111 sayılı Askerlik Kanununun, "
yaşlarını değiştirenler" başlıklı 81. maddesinde kural olarak; "Askerlik çağına girdikten sonra yaşlarını değiştirenlerin yaşlarında yapılan değişikliğin askerliklerine tesiri yoktur..."
5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun 105. maddesi ile,
yaş düzeltmesi için 18 yaş sınırını getirmiştir. Yaş düzeltmeleri 18 yaş doldurmadan yapılmışsa geçerli sayılacak, sonraki düzeltmeler anılan Yasa açısından dikkate alınmayacaktır. Bu düzenleme ile de yaş düzeltme kararlarına sınırlı bir geçerlilik tanındığı görülmektedir.
1479 sayılı Bağ-Kur Kanununun 66. maddesi hükmünde; "Malullük,
yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının sigortalının bu Kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri... esas tutulur." Madde, açıkça yaş düzeltmesinden söz etmese de, ilk defa çalışılmaya başlanılan tarihteki nüfus kütüğünde yazılı kayıtların gözetileceğinin belirtilmiş olması karşısında benzer sonuca ulaşılmaktadır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 120/2. maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. Bu hükme gore; "Malullük
Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya basladığı tarihte nüfus kütüğunde kayıtlı bulunan dogum tarihleri, sigortalının sigortaya tabi olarak ılk defa calışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nüfus kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas tutulur."
Bu noktada uyuşmazlık,
yaş düzeltmeye ilişkin yargı kararları ile sosyal güvenlik yasalarında oluşturulmuş olan sigortalılık statüsüne müdahale edilip edilmeyeceğidir.
Nüfus Kanununda kayıt düzeltme davalarından amaçlanan, tutulmakta olan sicilin, gerçek duruma uygunluğunun sağlanmasıdır.
5434 sayılı Kanuna göre ölçü 18
yaş, 1479 sayılı Kanuna göre ilk defa Bağ-Kur'a bağlı çalışma, 506 sayılı Kanuna göre ilk defa herhangi bir sosyal güvenlik kurumunda çalışmaya başlama ilkesinin sosyal güvenlik yasalarında düzenlenmiş olan bir kısım sigorta kollarında, dikkate alınmasındaki amaç, sigortalı için belirtilen anlarda oluşan statükonun, eş deyişle, o anki mevcut durumun korunmasıdır.
120. maddeye, 24.06.2004 gün ve 5198 sayılı Kanunun 16. maddesi ile eklenen 3. fıkrada; "... ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki
yaş tashihleri dikkate alınmaz." Hükmünün de bu düşünceyi amaçladığı görülmektedir.
Bu özel düzenlemelerin temelinde yer alan, statükonun korunmasına yönelik düşüncenin, kurumsal planlama ve aktüeryal dengelerin oluşturulmasında duyulan kaygılardan kaynaklandığının kabulü gerekir.
Aksinin kabulü ise, bu düzenlemelerle,
yaş düzeltme davalarından kanuna karşı hilenin amaçlandığı, kişilerin yaş düzeltme konusunda kötü niyetli olduğu ve bu yönde delilleri kararttıkları, dolayısıyla, yaş düzeltme istemli davaların yargılamalarında gerekli özenin, duyarlılığın gösterilmediği ve hukuksal denetimin Yüksek Mahkemece sağlanamadığı, kesinleşen yargı kararlarının doğruluğunun ve geçerliliğinin tartışmalı olduğunun kabulü sonucunu doğuracaktır ki, bu düşünce, ne yasama ne de yargı organlarınca temel alınamaz, savunulamaz.
Yasada yer alan ve ilk defa çalışmaya başlamakla oluşmuş olan statükonun sürekliliğini sağlamayı amaçlayan 120. madde hükmü karşısında, belirtilen nedenlerle, ilk defa çalışmaya başlandıktan sonra verilmiş
yaş düzeltme kararları maddede belirtilen sigorta kollarında dikkate alınamayacaktır.
Yasama Organının, yasal düzenlemelerle, dolaylı olarak
yaş düzeltme kararlarına müdahale edemeyeceği yönündeki eleştirinin ise Anayasa Yargısınca, Anayasanın 150 vd. maddeleri kapsamında değerlendirilebileceğinden kuşku bulunmamaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 11.05.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

Old 12-11-2007, 15:30   #6
MÜVEKKİL

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

E:2005/10-70
K:2005/101
T:23.02.2005

Taraflar arasındaki "tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 14.İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen
4.3.2004 gün ve 2003/26 E. 2004/101 K. sayılı kararın incelenmesi taraflar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin
28.6.2004 gün ve 2004/3021 -5983 sayılı ilamı ile;
(...Dava, kesinleşmiş mahkeme ilâmı gereği talep tarihini takip eden aybaşı itibarîyle davacının
yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkin
olup, uyuşmazlık,
yaşlılık aylığı bağlanmasında; sigortalının ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin mi?
Yoksa çalışmanın başlamasından sonra mahkeme kararı ile düzeltilen tarihin mi? Esas alınacağı ve bu bağlamda düzeltilen doğum tarihinin ilk defa
çalışmaya başlandığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı olan doğum tarihi yerine ikâme edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Anayasamızın 2.maddesi "Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal bir hukuk devleti" olduğunu işaret etmekte, 60.
maddesinde ise "Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir." Denilmek suretiyle "hiç kimsenin sosyal güvenlik hakkından mahrum edilemeyeceği
vurgulanmaktadır. Öte yandan, 506 sayılı Yasa'nın 6. maddesi de "sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez" olduğunu
hükme bağlamaktadır. İşte bütün bu yasal düzenlemelerle, "sosyal güvenlik" konusunun kamusal niteliği ön plana çıkartılmakla birlikte, özünde
huzurlu bir toplum oluşturulması, milli dayanışmanın sağlanması, eşitlik ve adalet ilkeleri çerçevesinde insan haklarına saygılı ve bireylerin
yaşam
koşullarının iyileştirilerek insanca
yaşam olanaklarının hazırlanması görevi cümlesinden olarak, toplumun olabildiğince kapsamlı biçimde sosyal
güvenceye kavuşturulması, diğer bir anlatımla geniş halk kitlelerinin Devlet'in koruması (sosyal güvenlik şemsiyesi) altında toplanmasının
amaçlandığını söylemek yerinde olur.
Diğer taraftan İş ve Sosyal Güvenlik Kanunları'nın (vaz'ındaki) çıkartılmasındaki asıl etkenlerden biri de çalışma hayatının düzenlenmesi
yanında, işverenler karşısında güçsüz ve zayıf durumda bulunan, çalışanların haklarının güvence altına alınması amacına yöneliktir. Öyle ise, bu
sosyal amaçlara ulaşılmasında yasaların genişletici yorumla ele alınması, bu çevrede, çalışanlar lehine hareket edilerek, yokedici ve yıkıcı değil fakat
yapıcı yaklaşımlar içinde olunması, sosyal güvenlik hukukunun evrensel ilkelerindendir.
Konuya bu açıdan bakan Dairemizin ilk günden beri sapma göstermeksizin uygulaya geldiği yerleşik inançlarına göre, davanın yasal
dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 120. maddesinde Mahkemelerden verilen
yaştashihi kararlarının uygulanmayacağına ilişkin herhangi bir
açıklık bulunmadığı da gözönünde tutularak maddede sözü edilen "... ilk defa çalışmaya başlandığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum
tarihleri... esas tutulur" hükmüyle, bir kimsenin birden çok (değişik) tarihlerde nüfusa kayıt edilmiş olması veya nüfus kütüğü ile nüfus cüzdanı
arasında uyuşmazlık olması gibi hâllerde, uygulamada birlik sağlanmasına yönelik olarak "ilk kayıt'ın esas alınması" gereğine işaret edilmek istendiği
kabul edilmektedir.
Kesinleşmiş Mahkeme hükmü ile düzeltilmiş doğum kaydının
yaştashihine konu edilen ilk kayıtta yer alan doğum tarihindeki yanlışlığı tümüyle
keenlemyekûn hâle getirdiği, diğer bir anlatımla (ilk kayıttaki yanlışlığı başlangıçtan itibaren silmek suretiyle) ortadan kaldırdığı ve yargı kararıyla
düzeltilmiş şekliyle oluşturulan bu yeni kayıt'ın ise silinen "ilk kayıt'ın yerine (geçtiği) ikâme edildiği, yadsınamaz. Bu durumda
yaş düzeltme kararıyla
idarece düzenlenen ilk kayıt iptal edilmekle orta yerde, uygulamaya
elverişli olarak, bir tek mahkemece düzeltilmiş kayıt kalmış olacağından artık farklı iki nüfus kaydının varlığından da söz edilemez. Aksine bir
yaklaşımla, ilgili yasa maddesinde yer almadığı halde, mahkemelerce düzeltilen doğum tarihlerine değer atfedilemeyeceği,
yaştashihi kararlarının
uygulamada nazara alınmayacağı gibi, yasa koyucunun öngörmediği bir anlam, madde metnine yorum yoluyla (dahil edilerek) yüklenemez.
Esasen, Anayasa'nın 138/son maddesine göre de, kesinleşen yargı kararlarının gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı, bu cümleden olarak,
yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunluluğu vardır.
Bütün bu olgular yanında, 30.10.1987 tarihli Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin 83. maddesi ve daha sonra bu yönetmeliği
yürürlükten kaldıran 16.01.2004 tarihli yönetmeliğin 85. maddesinde de aynen tekrarlandığı şekliyle, yapılan düzenlemelerde, yukardan beri
açıklaya geldiğimiz konuyla ilgili görüşlerimizin doğrulandığı görülmektedir.
Nitekim bahsi geçen yönetmeliğin anılan maddelerinde "... birden fazla nüfus kaydı bulunanların bu kayıtları arasında fark varsa, tarihi eski
olan kayıt, sonraki kayıt idare veya kaza mercilerinden verilmiş bir kararla yapılmış veya düzeltilmiş ise, kararlar kesinleşmiş olmaları şartıyla nüfus
kayıtlarına geçirilmemiş olsa bile, yukarda belirtilenler için bu kayıt esas olur" denilerek, hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açık ve net
olarak, "
yaştashihi kararlarının sosyal sigorta işlemlerinde esas alınacağını" amir bulunmaktadır.
Şu hale göre kesinleşmiş mahkeme hükmü ile düzeltilmiş nüfus kütüğündeki doğum tarihi asıl ve ilk kayıt olarak kabul edilmesi ve 506 sayılı
Kanun uygulamalarında dikkate alınması yasal bir zorunluluktur. Belirtelim ki 506 sayılı Yasa'nın 120. maddesinde, mahkemelerden verilen
yaş
tashihi kararlarının uygulanmayacağına (veya bu kararın 18 yaşın doldurulmasından evvel veya işe girişten önce alınmış olmak şartıyla esas
alınacağı, aksi takdirde yapılan
yaş düzeltmelerinin nazara alınmayacağına) ilişkin 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun 105/2. maddesine koşut
herhangi bir hüküm yoktur. Kurumun aksine işlemleri hukukî dayanaktan yoksundur.
Öte yandan somut olayda, çekişmeye konu edilen
yaştashihi davası ile son zamanlardaki Yasa değişiklikleri özellikle de 4447 sayılı Yasa ile
getirilen ve aylık bağlama vs.de
yaş sınırını yükselten böylece sigortalılar aleyhine ağırlaştırıcı hükümler içeren düzenlemelerden kurtulma amacının
güdüldüğü; bu suretle kötü niyet gösterilerek Kanuna karşı hile yoluna başvurulduğu, veya bu
yaştashihi davasının anılan manada muvazaa
içerdiği de iddia ve ispat edilmiş değildir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri cevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra
gereği gorüşüldu:
A-Davacının İsteminin Özeti: Davacı, yaslılık aylıgı isteminın davalı Kurumca reddedildiğini belirterek, tahsis işlemlerinde düzeltilen doğum
tarihinin dikkate alınarak
yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemektedir.
B-Davalının Yanıtının Özeti: Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı vekili, 506 sayılı Kanunun 120. maddesi hükmüne dikkat çekerek,
malullük,
yaşlılık ve ölüm sigorta kollarında, ilk defa çalışmaya başlanılan tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınabileceği
savunmasında bulunmuştur.
C-Yerel Mahkemenin Kararının Özeti: Davacının ilk defa 8.8.1977 tarihinde sigortalı çalışmasının başladığı, bu tarihten sonraki bir tarihte ilgili
mahkemece davacının
yaşının büyütülmesine karar verildiği, oysaki, davacı sigortalının ilk işe girişinden sonra mahkeme tarafından yaşının
düzeltilmesinin emeklilik
yaşının hesaplanmasında dikkate alınmayacağı belirtilerek; "Davanın reddine" karar verilmiştir.
D-Temyiz Evresi, Bozma ve Direnme: Hüküm, taraflar vekilinin temyizi üzerine Özel Daire'ce yukarıya aynen alınan gerekçelerle bozulmuş,
yerel mahkemece bu bozmaya karşı önceki gerekçeler tekrarlanarak direnme kararı verilmiştir.
E-Maddi Olay: Davacı, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında ilk defa 8.8.1977 tarihinde çalışmaya başlamış olup, anılan tarihte
nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihi 1.1.1961 günüdür. 18.7.1978 tarihinde sonuçlanan "
yaş düzeltme" davasında, 1961 olan doğum
tarihi, ay ve gün aynı kalmak kaydıyla, 1959 olarak düzeltilmiştir. Düzeltilen bu tarihin bir kısım sigorta işlemlerine esas alınması gerektiği iddia
edilmekte ise de Sosyal Sigortalar Kurumu, işlemlerine, ilk defa çalışmaya başlanılan tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihini esas
almaktadır.
F-Gerekçe: Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 120.maddesi olup, uyuşmazlık; ilk kez sigortaya tabi bir işte çalışmaya başladıktan
sonra mahkemece düzeltilen doğum tarihinin Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı'nca
yaşlılık aylığı tahsis işlemlerinde dikkate alınıp alınmayacağı
noktasında toplanmaktadır.
Yasalarda yer alan
yaşla ilgili düzenlemeler, yaşamın her alanında etkisini göstermekte, bir kısım hakların kazanılması, kullanılması ya da sona
ermesinde dikkate alınmaktadır.
1587 sayılı Nüfus Kanununun 16. maddesi uyarınca; "Her çocuğun doğum tutanağı doğum bildirisi yapılan nüfus dairelerince adlı ve soyadlı
olarak tutulur."
Anılan Kanunun 46. maddesi ile kayıt düzeltme kapsamında,
yaş düzeltme davalarına olanak tanınmış olup, düzeltilen kayıtlar ilgili kütüğe
geçirilmektedir.
Değişik yasalarda,
yaşla ilgili, sınırlayıcı nitelikte düzenlemeler bulunmaktadır.
1111 sayılı Askerlik Kanununun, "
yaşlarını değiştirenler" başlıklı 81.maddesinde kural olarak; "Askerlik çağına girdikten sonra yaşlarını
değiştirenlerin
yaşlarında yapılan değişikliğin askerliklerine tesiri yoktur..."
5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanununun 105. maddesi ile,
yaş düzeltmesi için 18 yaş sınırını getirmiştir. Yaş düzeltmeleri 18 yaş doldurmadan
yapılmışsa geçerli sayılacak, sonraki düzeltmeler anılan Yasa açısından dikkate alınmayacaktır. Bu düzenleme ile de
yaş düzeltme kararlarına sınırlı
bir geçerlilik tanındığı görülmektedir.
1479 sayılı Bağ-Kur Kanununun 66. maddesi hükmünde; "Malullük,
yaşlılık ve olüm sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin
uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının sigortalının bu Kanuna tabi olarak ilk defa calışmaya basladığı tarıhte nüfus kütügunde
kayıtlı bulunan doğum tarihleri... esas tutulur." Madde, açıkça
yaş düzeltmesinden söz etmese de, ilk defa çalışılmaya başlayan tarihteki nüfus
kütüğünde yazılı kayıtların gözetileceğinin belirtilmiş olması karşısında benzer sonuca ulaşılmaktadır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 120/2. maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. Bu hükme göre; " Malullük,
Yaşlılık ve
Ölüm Sigortalarına ilişkin
yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının, sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve
6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri, sigortalının
sigortaya tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nüfus kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas
tutulur."
Bu noktada uyuşmazlık,
yaş düzeltmeye ilişkin yargı kararları ile sosyal güvenlik yasalarında oluşturulmuş olan sigortalılık statüsüne müdahale
edilip edilmeyeceğidir.
Nüfus Kanununda kayıt düzeltme davalarından amaçlanan, tutulmakta olan sicilin, gerçek duruma uygunluğunun sağlanmasıdır.
5434 sayılı Kanuna göre ölçü 18
yaş, 1479 sayılı Kanuna göre ilk defa Bağ-Kur'a bağlı çalışma, 506 sayılı Kanuna göre ilk defa herhangi bir
sosyal güvenlik kurumunda çalışmaya başlama ilkesinin sosyal güvenlik yasalarında düzenlenmiş olan bir kısım sigorta kollarında, dikkate alınmasında
ki amaç, sigortalı için belirtilen anlarda oluşan statükonun, eş deyişle, o anki mevcut durumun korunmasıdır.
120. maddeye, 24.6.2004 gün ve 5198 sayılı Kanunun 16. maddesi ile eklenen 3. fıkrada; "...ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki
yaş tashihleri dikkate alınmaz." Hükmünün de bu düşünceyi amaçladığı görülmektedir.
Bu özel düzenlemelerin temelinde yer alan, statükonun korunmasına yönelik düşüncenin, kurumsal planlama ve aktüeryal dengelerin
oluşturulmasında duyulan kaygılardan kaynaklandığının kabulü gerekir.
Aksinin kabulü ise, bu düzenlemelerle,
yaş düzeltme davalarından kanuna karşı hilenin amaçlandığı, kişilerin yaş düzeltme konusunda kötü
niyetli olduğu ve bu yönde delileri kararttıkları, dolayısıyla,
yaş düzeltme istemli davaların yargılamalarında gerekli özenin, duyarlılığın gösterilmediği
ve hukuksal denetimin Yüksek Mahkemece sağlanamadığı, kesinleşen yargı kararlarının doğruluğunun ve geçerliliğinin tartışmalı olduğunun kabulü
sonucunu doğuracaktır ki, bu düşünce, ne yasama ne de yargı organlarınca temel alınamaz, savunulamaz.
Yasada yer alan ve ilk defa çalışmaya başlamakla oluşmuş olan statükonun sürekliliğini sağlamayı amaçlayan 120. madde hükmü karşısında,
belirtilen nedenlerle, ilk defa çalışmaya başlandıktan sonra verilmiş
yaş düzeltme kararları maddede belirtilen sigorta kollarında dikkate
alınamayacaktır.
Yasama Organının, yasal düzenlemelerle, dolaylı olarak
yaş düzeltme kararlarına müdahale edemeyeceği yönündeki eleştirinin ise Anayasa
Yargısınca, Anayasanın 150 vd. maddeleri kapsamında değerlendirilebileceğinden kuşku bulunmamaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin
değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇavacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, 23.2.2005 gününde oybirliği
ile karar verildi.

Old 12-11-2007, 15:31   #7
MÜVEKKİL

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

E:2005/21-34
K:2005/78
T:16.02.2005

SİGORTALILIK STATÜSÜ
YAŞ TASHİHİ

İlk defa bir sigorta kolunda çalışmaya başladıktan sonra, oluşmuş olan statükonun sürekliliğini sağlamak amacıyla, ilk çalışmaya başladıktan sonra mahkemelerce verilmiş olan yaş düzeltme kararları, sigorta kollarında dikkate alınmaz.

506 s. SSK. m. 120
1479 s. Bağ-Kur K. m. 66
5434 s. ESK. m. 105

Taraflar arasındaki "tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Kartal Birinci İş Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen
27.4.2004 gün ve 2003/555 E. 2004/201 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 22.6.2004 gün ve 2004/5492 E. 6072 K. sayılı ilamı ile;
(...Dava konusu uyuşmazlık, davacının Mahkemece düzeltilen doğum tarihini Sosyal Sigorta Kurumunun yaşlılık aylığı bağlanması esnasında nazara alınıp alınmayacağına ilişkindir.
Yerel Mahkeme, davacının SSK kayıtlarında 28.1.1964 olarak görülen doğum tarihinin, düzeltilmiş nüfus kaydına uygun olarak 28.1.1962 olarak düzeltilmesine karar vermiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 120/2 maddesi, (Bağ-Kur Yasasının 66. maddesi) bazı kötü uygulamaları önlemek amacı ile özel bir düzenleme getirmiş ve belli sigorta kollarında, hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirlemiştir. Gerçekten anılan Yasa'nın 120/2. maddesi (66. maddesi) çok açık olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında "sigortalıların ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri... esas tutulur" Hükmünü içermektedir. Hiçbir yoruma yer vermeyecek şekilde yapılan bu düzenleme karşısında sigortaya ilk tescil tarihinden sonra yapılan yaş tashihinin yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınamayacağı açıktır. Nitekim Bağ-Kur Yasası 66. madde Sosyal Sigortalar Yasasının 120/2. nıaddesi ve Emekli Sandığı Yasasınında da anılan maddeye paralel hükümler getirilmiştir. Hukuk Genel Kurulunun 9.10.2002 gün ve 2002/21-761 Esas sayılı kararı da bu yöndedir.
Bu özel düzenleme dışında ki kesinleşmiş bir yargı kararının uygulamalarda geçerliliğini koruyacağı tartışmasızdır.
Somut olayda, davacı, Sosyal Sigortalar Kurumuna ilk defa 17.2.1981 tarihinde tescil edilmiş, yaş tashihi kararı ise 9.12.1981 yılında verilmiştir. Bu durumda yukarıda belirlenen esaslar nazara alındığında, ilk tescil tarihinden sonra yapılan bu yaş tashihinin, sigorta işlemlerinde dikkate alınamayacağı tabidir.
Mahkemece bu maddi olgular nazara alındığında, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden : Davalı vekili
Hukuk Genel kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
A- Davacının İsteminin Özeti: Davacı, mahkeme ilamıyla 1962 olarak tashihine karar verilen doğum tarihinin, Sosyal Sigortalar Kurumu kayıtlarına da esas alınmasını istemektedir.
B- Davalının Yanıtının Özeti: Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı vekili, 506 sayılı Kanunun 120. maddesi hükmüne dikkat çekerek, malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta kollarında, ilk defa çalışmaya başlanılan tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınabileceği savunmasında bulunmuştur.
C- Yerel Mahkemenin Kararının Özeti: Doğum tarihinin yargı kararı ile düzeltildiği, Anayasa'nın 138. maddesi hükmü uyarınca yargı kararlarına uyulmasının zorunlu bulunduğu, ülkenin sosyo-ekonomik gerçekleri dikkate alındığında, nüfus kütüğüne düzenli kaydın yaptırılmadığı, bu nedenle de yaş düzeltme davalarına başvurulduğu, bunun kötü niyetle yapıldığının kabulü ile SSK işlemlerinde farklı, vatandaşlık işlemlerinde farklı doğum tarihinin işlemlere esas alınmasının mümkün olamayacağı gerekçeleri ile, istemin kabulüne karar verilmiştir.
D- Temyiz Evresi, Bozma ve Direnme: Hüküm, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire'ce yukarıya aynen alınan gerekçelerle bozulmuş, yerel mahkemece bu bozmaya karşı onceki gerekçeler tekrarlanarak direnme kararı verilmiştir.
E- Maddi Olay: Davacı, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında ilk defa 17.2.1981 tarihinde çalışmaya başlamış olup, anılan tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihi 28.1.1964 dür. 11.9.1981 tarihinde açılıp, 9.12.1981 tarihinde sonuçlanan "yaş düzeltme" davasında, 1964 olan doğum tarihi, ay ve gün aynı kalmak kaydıyla, 1962 olarak düzeltilmiştir. Düzeltilen bu tarihin bir kısım sigorta işlemlerine esas alınması gerektiği iddia edilmekte ise de Sosyal Sigortalar Kurumu, işlemlerine, ilk defa çalışmaya başlanılan tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihini esas almaktadır.
F- Gerekçe: Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 120. maddesi olup, uyuşmazlık; ilk kez sigortaya tabi bir işte calışmaya basladıktan sonra mahkemece duzeltilen dogum tarihinın Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlı-ğı'nca yaşlılık aylığı tahsis işlemlerinde dikkate alınıp alınamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Yasalarda yer alan yaşla ilgili düzenlemeler, yaşamın her alanında etkisini göstermekte, bir kısım hakların kazanılması, kullanılması ya da sona ermesinde dikkate alınmaktadır.
1587 sayılı Nüfus Kanununun 16. maddesi uyarınca; "Her çocuğun doğum tutanağı doğum bildirisi yapılan nüfus dairelerince adlı ve soyadlı olarak tutulur."
Anılan Kanunun 46. maddesi ile kayıt düzeltme kapsamında, yaş düzeltme davalarına olanak tanınmış olup, düzeltilen kayıtlar ilgili kütüğe geçirilmektedir.
Değişik yasalarda, yaşla ilgili, sınırlayıcı nitelikte düzenlemeler bulunmaktadır.
1111 sayılı Askerlik Kanununun, "yaşlarını değiştirenler" başlıklı 81. maddesinde kural olarak; "Askerlik çağına girdikten sonra yaşlarını değiştirenlerin yaşlarında yapılan değişikliğin askerliklerine tesiri yoktur..."
5434 sayılı TC. Emekli Sandığı Kanununun 105. maddesi ile, yaş düzeltmesi için 18 yaş sınırını getirmiştir. Yaş düzeltmeleri 18 yaş doldurmadan yapılmışsa geçerli sayılacak, sonraki düzeltmeler anılan Yasa açısından dikkate alınmayacaktır. Bu düzenleme ile de yaş düzeltme kararlarına sınırlı bir geçerlilik tanındığı görülmektedir.
1479 sayılı Bağ-Kur Kanununun 66. maddesi hükmünde; "Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının sigortalının bu Kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri... esas tutulur." Madde, açıkça yaş düzeltmesinden söz etmese de, ilk
defa çalışılmaya başlayan tarihteki nüfus kütüğünde yazılı kayıtların gözetileceğinin belirtilmiş olması karşısında benzer sonuca ulaşılmaktadır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 120/2. maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. Bu hükme gore; "Malullük, Yaşlılık ve Ölüm sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının, sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri, sigortalının sigortaya tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra doğan cocuklarının da nüfus kütüğune ilk olarak yazılan dogum tarihlerı esas tutulur."
Bu noktada uyusmazlık, yaş düzeltmeye ilişkin yargı kararları ile sosyal güvenlik yasalarında oluşturulmuş olan sigortalılık statüsüne müdahale edilip edilmeyeceğidir.
Nüfus Kanununda kayıt düzeltme davalarından amaçlanan, tutulmakta olan sicilin, gerçek duruma uygunluğunun sağlanmasıdır.
5434 sayılı Kanuna göre ölçü 18 yaş, 1479 sayılı Kanuna göre ilk defa Bağ-Kur'a bağlı çalışma, 506 sayılı Kanuna göre ilk defa herhangi bir sosyal güvenlik kurumunda çalışmaya başlama ilkesinin sosyal güvenlik yasalarında düzenlenmiş olan bir kısım sigorta kollarında, dikkate alınmasında ki amaç, sigortalı için belirtilen anlarda oluşan statükonun, eş deyişle, o anki mevcut durumun korunmasıdır.
120. maddeye, 24.6.2004 gün ve 5198 sayılı Kanunun 16. maddesi ile eklenen 3. fıkrada "...ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki yaş tashihleri dikkate alınmaz." Hükmünün de bu düşünceyi amaçladığı görülmektedir.
Bu özel düzenlemelerin temelinde yer alan, statükonun korunmasına yönelik düşüncenin, kurumsal planlama ve aktüeryal dengelerin oluşturulmasında duyulan kaygılardan kaynaklandığının kabulü gerekir.
Aksinin kabulü ise, bu düzenlemelerle, yaş düzeltme davalarından kanuna karşı hilenin amaçlandığı, kişilerin yaş düzeltme konusunda kötü niyetli olduğu ve bu yönde delilleri kararttıkları, dolayısıyla, yaş düzeltme istemli davaların yargılanmalarında gerekli özenin, duyarlılığın gösterilmediği ve hukuksal denetimin Yüksek Mahkemece sağlanamadığı, kesinleşen yargı kararlarının doğruluğunun ve geçerliliğinin tartışmalı olduğunun kabulü sonucunu doğuracaktır ki, bu düşünce, ne yasama ne de yargı organlarınca temel alınamaz, savunulamaz.
Yasada yer alan ve ilk defa çalışmaya başlamakla oluşmuş olan statükonun sürekliliğini sağlamayı amaçlayan 120. madde hükmü karşısında, belirtilen nedenlerle, ilk defa çalışmaya başlandıktan sonra verilmiş yaş düzeltme kararları maddede belirtilen sigorta kollarında dikkate alınamayacaktır.
Yasama Organının, yasal düzenlemelerle, dolaylı olarak yaş düzeltme kararlarına müdahale edemeyeceği yönündeki eleştirinin ise Anayasa Yargı-sınca, Anayasanın 150 vd. maddeleri kapsamında değerlendirilebileceğinden kuşku bulunmamaktadır.
Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 16.2.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 13-12-2007, 01:04   #8
av.ugurorhan

 
Varsayılan yaş tashihi

Sayın Meslektaşım, bu konuda en uç noktada gerçekleşen bir örnek dosyamız var. Müvekkil 1977 yılında hırsızlık suçundan yargılanır. Ceza Mahkemesinde yaşı büyütülerek hüküm giyer. Yargılama devam ederken de sigortalı olur aynı tarihte. Kurum yaş tashihi sigortalı girişten sonradır dedi talebi kabul etmedi. Yerel Mahkeme lehimizde karar verdi. Ancak Yargıtay davanın reddi gerekirken kabul edilmesi hatalıdır gerekçesiyle kararı bozdu. Dosya halen derdest. Bu hususu hiç bir hukuk kaidesi açıklayamaz kanaatindeyim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İdare Hukukuna Giriş Seyda Anayasa ve İdare Hukuku Çalışma Grubu 5 13-04-2008 22:57
Keşide Tarihinden Önceki Tarihi Taşıyan Ciro Çek Vasfını Kaldırır Mı? Av.Mehmet Saim Dikici Meslektaşların Soruları 22 12-10-2006 12:48
Sohbet Odasına Giriş av.külcü Site Hakkında Yazışmalar [Arşiv] 2 26-08-2003 17:19
Noterliğe Giriş Hakkında esra kayabınar Meslektaşların Soruları 4 04-04-2003 14:45


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09192395 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.