Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

T.c. Anayasası'nda Kadın Erkek Eşitliği İlkesi Av.Nazan Moroğlu

Yanıt
Old 25-09-2003, 20:33   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan T.c. Anayasası'nda Kadın Erkek Eşitliği İlkesi Av.Nazan Moroğlu

T.C. ANAYASASI'NDA KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ İLKESİ




Avrupa Birliği Antlaşmalarında, Yönergelerinde ve
Avrupa Komisyonu Tavsiye Kararlarında Kadın-Erkek Eşitliği


Avrupa'da ekonomik bütünleşme amacıyla kurulmuş olan (bugünkü adıyla) Avrupa Birliği'nde başından beri çalışma yaşamında kadın erkek eşitliği ortak bir politika olarak benimsenmiş ve geliştirilmiştir.

Başlangıçta 9 Mayıs 1950 tarihli "Schuman Bildirgesi"yle yola çıkan Almanya ve Fransa, Avrupa'da ekonomik bütünlüşmeyi gerçekleştirmek amacıyla İtalya ve Benelüks Devletlerinin de katılmasıyla Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'nu kurdular (1951). Bunu 25 Mart 1957 tarihinde Roma Antlaşmasıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun (AET) kurulması izledi. İşte AET'nin kurulmasıyla başlayan ve bugün Avrupa Birliği'nde egemen olan temel ilkelerden biri kadın erkek eşitliğinin sağlanmasıdır. AET Antlaşmasının 119.maddesiyle "eşit işe eşit ücret" ilkesinin tanınmasında olduğu gibi, somut olarak çalışma yaşamında eşitlikçi anlayışa 1992 tarihli Maastricht ve 1997 tarihli Amsterdam Antlaşmalarında da yer verilmiştir.

Zaman içinde antlaşma hükümleri doğrultusunda, "her iki cinse eşit davranma ilkesi" ve "fırsat eşitliği ilkesi" çerçevesinde kadının çalışma koşullarının iyileştirilmesi amacıyla Yönergeler çıkarılmış ve Avrupa Konseyi'nin Tavsiye kararlarında bu konuya özenle değinilmiştir. Birliğin Adalet Divanı'nın eşitlik konusunda verdiği kararlar da yol gösterici niteliktedir.

Avrupa Komisyonu 70'li yılların başından beri gerek geliştirilen eşit davranma ve fırsat eşitliği ilkeleri önerileriyle, gerek toplumsal duyarlılığın artırılmasını amaçlayan kampanyalarla, gerekse bu girişimlerin finansmanına katkıda bulunarak ve projelere destek vererek kadın erkek eşitliğinin sağlanması politikasını güçlendirmektedir. Bu amaca uygun hukuki düzenlemeler açısından çok önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Çıkarılan çok sayıda Yönerge, bakış açılarında ve davranışlarda değişimin gerçekleşmesi için gerek duyulan bir mevzuatın temelini oluşturacak noktaya gelmiştir. Ama yine de gerçek bir fırsat eşitliği için antlaşmalara hüküm koymak, Yönergeler çıkarmak, hatta üye devletlerin bunları iç hukuklarına uyarlamaları da yeterli olmamaktadır. Avrupa Birliği üyesi devletlerde de çoğu kez vatandaşların hukuk normlarıyla kendilerine tanınmış hakların bilincinde olmadıkları veya bu haklardan yararlanabilmek için gerekli mekanizmaları kullanmadıkları görülmektedir. Bu nedenle özellikle avukatların etkin çalışmalarına, AB mevzuatının uygulanmasının kolaylaştırılmasına öncelik verilmek istenmektedir. 1999 yılı Mart ayında Avrupa Birliği Kadın Hukukçular Derneği, Birliğe üye veya aday ülkelerde kadınların hakları konusunda bilgilendirilmelerine ve haklarını kullanabilmelerine destek oluşturmak amacıyla Avrupa Komisyonu'nun maddi katkısıyla kurulmuştur.

Avrupa Komisyonunca fırsat eşitliği konusunda yapılan açıklamada:
"Fırsat eşitliği kavramı, kadınların katkılarına da erkeklerinki kadar değer veren ve de mesleki ve ailevi görevler arasındaki dengeyi gözeten bir toplumsal yeniden yapılanmanın anahtarıdır. Fırsat eşitliği, kadınların ve erkeklerin insanlık onuruna saygılı ve her iki cinsin de yönetimde ve karar mekanizmalarında aynı derecede temsil edildiği bir kültürü teşvik etmektedir" denilmektedir.

AB Antlaşmalarında Kadın Erkek Eşitliğine İlişkin Kurallar:
Avrupa Birliği'nin kuruluşunda kadın erkek için eşit işe eşit ücret ilkesinin kabulüyle başlayan eşitlik politikası, daha sonra işe girmede, iş koşullarında, sosyal güvenlik gibi konularda hiç kimseye cinsiyeti nedeniyle doğrudan veya dolaylı ayrımcılık yapılmaması amacıyla giderek eşit davranma ilkesinin ve fırsat eşitliği ilkesinin kabulüyle geliştirilmiştir.

Avrupa Ekonomik Topluluğunun kurulmasına ilişkin 1957 tarihli Roma Antlaşmasının doğrudan uygulanan hükümleri arasında yer alan 119. maddesi hükmünde : "aynı iş için kadın-erkek işçiler arasında ücret eşitliği ilkesi her üye devlet tarafından ilk devre içinde (1.1.1958 - 31.12.1961) sağlanacaktır" denilmektedir.

1992 Maastricht Antlaşmasında ve antlaşmaya ekli Sosyal Şart'ta, Roma antlaşmasının 119. maddesinde düzenlenen eşit işe eşit ücret ilkesinin bir kez daha vurgulanmış olduğunu görüyoruz. Ayrıca Sosyal Şart'ın 2. maddesinde : Avrupa Topluluğunun kadın erkek eşitliği alanında üye devletlerde alınan önlemleri destekleyeceği ve geliştireceği belirtilmiştir.

6. maddede ise; kadınların işe girmede ve ilerlemede karşılaşacakları engellerin kaldırılması için önlem alınması gerektiği, bu gibi düzenlemelerin imtiyaz ya da ayrımcılık sayılmayacağı hükme bağlanmıştır. Bilindiği gibi, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nin 4. maddesinde de benzer bir hüküm vardır. Sözkonusu hükme göre, kadın erkek eşitliğini olgusal olarak sağlamak ve hızlandırmak için Sözleşme'ye taraf devletler geçici ve özel önlemler alabilirler.

1997 tarihli Amsterdam Antlaşmasının 2, 3, 13 ve 141. maddelerinde kadın erkek eşitliği konusunda somut olarak yaşama geçirilebilen hükümlere yer verilmiştir. Kadınlar ve erkeklere eşit davranma ilkesinin yaşama geçirilebilmesi için fırsat eşitliğinin tanınması gerektiği kuralı getirilmiştir. Amsterdam antlaşması ile Konsey'e cinsiyete dayalı ayrımcılığın kaldırılması için etkin kararlar alma yetkisi de tanınmıştır. Ayrıca Avrupa Birliği politikalarını oluşturan her alanda, kadın erkek eşitliğinin yaşama geçirilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.

Kadın Erkek Eşitliğine İlişkin AB Yönergeleri
Avrupa Birliği Yönergeleri, içeriği ve sonuçları bakımından yöneldiği üye devletleri hukuken bağlayıcı düzenlemelerdir, ancak prensip olarak doğrudan uygulanmazlar. Avrupa Birliğine üye devletlerin, yönergeleri kabul edip etmeme, ya da uygulamaya koyup koymama bakımından bir takdir yetkileri yoktur. Üye ülkeler, yönergelerde belirtilen süre içinde söz konusu yönergede belirlenen ilkeleri kendi iç hukukuna geçirmekle yükümlüdürler. Ulusal organlar, yönergede belirtilen hedeflere ulaşabilmek için, iç hukuk düzenlemelerinin türünü belirlemekte özgür kılınmışlardır. Eğer Yönergelerde belirtilen konu bir yasa ile düzenlenmesi gerekiyorsa yasa çıkartılması veya yeterli ise Bakanlar Kurulu kararı ile ya da sair şekilde yapılabilir. Yönergeler, prensip olarak doğrudan uygulanmamakla beraber, belirlenen süre içinde iç hukuka geçirilmemişse, Adalet Divanı kararlarında da belirtildiği gibi doğrudan uygulanabileceği kabul edilmektedir. Örneğin, Divan'ın Defrenne davasında verdiği 8.4.1976 tarihli kararında, Roma antlaşmasının 119. maddesinin eşit işe eşit ücret ilkesini düzenleyen 1. fıkrası doğrudan uygulanabilir nitelikte olduğu kabul edilmiştir. Divan'ın bir başka kararında da "bireylerin ulusal mahkemeler önünde görülen davalarda yönerge hükümlerini ileri sürebileceklerine" hükmedilmiştir.

Yönergelerden örnekler verecek olursak;

* Kadın erkek eşitliği konusundaki 1975 tarihli Yönerge'de: Roma antlaşmasının 119. maddesine atıfta bulunularak eşit veya eş değerde işe eşit ücret uygulamasında cinsiyete dayalı ayrımcılık yapılmaması öngörülmüştür. Yönergede yer alan kararların iki yıl içinde üye ülkelerce kendi iç hukuklarına geçirmeleri gerektiği belirtilmiştir.

* 1976 tarihli ikinci Yönerge, eşitlik yönergesi olarak anılmaktadır. İşe alınmada, mesleki eğitim ve ilerlemede ve çalışma koşullarında kadın erkek eşitliğinin sağlanmasına yöneliktir. Yönerge'de, hiç kimsenin doğrudan veya dolaylı olarak, cinsiyeti, özellikle medeni hali ve ailevi durumu nedeniyle mağdur edilmemesi gerektiği belirtilmiştir. Konsey'in eşit davranma ilkesi olarak adlandırdığı bu ilke başlıca işe alınmada, mesleki eğitim ve ilerlemede ve çalışma koşulları açısından üye devletlerce yaşama geçirileceği öngörülmüştür.

İşe alınmada ayrımcılığa bir örnek verecek olursak; eleman aranıyor ilânında eğer "30 yaşını doldurmuş, askerlikle ilişkisi olmayan hukuk mezunu alınacaktır" denilmişse, bu ilanda ayrımcılık olduğunda kuşku yoktur. Söz konusu yönerge açısından, eşitliğin sağlanması için ilânda "30 yaşını doldurmuş, erkeklerde askerlikle ilişkisi olmayan hukuk mezunları alınacaktır" denilmesi gerekmektedir.

Yönerge'nin işe alınmada cinsiyete dayalı ayrımcılık yasağına ilişkin maddesine uyum sağlamak üzere örneğin, Alman Hukukunda Medeni Kanun (BGB) 611. Paragrafında "ayrımcılık yapılması halinde tazminat yükümü" getirilmiştir. Cinsiyete dayalı ayrımcılık nedeniyle işe alınmayan kişi işverenden, işe alınmak için yaptığı bütün zararlarının ve eğer başka bir işi reddetmişse bundan doğan zararının da tazminini isteyebilecektir; buna "güven zararının tazmini" denilmektedir.

Kadın ile erkek arasındaki biyolojik farklılık nedeniyle doğum öncesi ve sonrası izin hakkı açısından eşit davranma ilkesine istisna getirilmesi doğal olarak ayrımcılık şeklinde nitelendirilemez. Bu konuda, yine Almanya'dan bir örnek verecek olursak; 1985 tarihli bir yasa ile "zorunlu doğum iznini sadece annenin alabileceği, ancak doğum izni sonrası, annenin veya babanın -bakım izni-Erziehungsurlaub- alabileceği kuralına yer verilmiştir. Söz konusu kanuna göre, bu izin çocuğun 24. ayını doldurmasına kadar devam eder. Geçtiğimiz hafta içinde Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğünce hazırlanmış olan benzer bir yasa Tasarısı Bakanlar Kuruluna sunulmuştur. Bu Tasarıya göre erkekler de isterlerse eşinin doğumundan sonra altı ay ücretsiz izin kullanabileceklerdir.

* 1997 tarihli Yönerge, cinsiyete dayalı ayrımcılığın varlığı halinde buna kaine olan olayları ileri sürdüğünde ispat külfetinin yer değiştirmesine ilişkindir. Ayrımcılığa uğrayan kişi yargıya başvurduğu zaman ispat külfetinden kurtulması, ispat güçlüğüne düşmemesi amaçlanmıştır. Yönergede, üye ülkelerin iç hukuklarında 1.1.2001 tarihine kadar bu konuda düzenleme yapmaları ve Komisyon'a bilgi vermeleri öngörülmüştür. İspat külfetinin yer değiştirmesine ilişkin olan bu Yönerge ile kadınların uğradıkları ayrımcılığın telafisi yoluna gidilmesi amaçlanmıştır. Örneğin, Kadın Hakları Komisyonumuz, Türk Medeni Kanun Tasarısının "Paylaşmalı Mal Ayrılığı" rejimine ilişkin 249. maddesinde yer alan "… bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuş eşin, katkısı oranında hakkaniyete uygun bir bir bedel ödenmesini istemesi.." hükmünde ispat yükünün yer değiştirmesini önermiş ve ".. böyle bir katkının olmadığının ispatı istemde bulunulana aittir" cümlesinin eklenmesini istemiştir. Genellikle aile içinde emeği ya da diğer katkıları gözardı edilenler kadınlar olduğu dikkate alındığında, ispat yükünün istemde bulunana ait olması, onun mağduriyetini daha da artıracaktır. İşte sözkonusu Yönergede amaçlanan da bu gibi mağduriyetlerin önlenmesidir.

Avrupa Birliğinde, sosyal güvenlik sistemlerinde cinsiyet ayrımcılığının kaldırılması amacıyla kabul edilen diğer Yönergeler ve ayrıca Avrupa Komisyonu'nca fırsat eşitliğinin sağlanması için yapılan dörder yıllık faaliyet programlarının sonuçlarının yayınlanması, Adalet Divanının yol gösterici kararları eşitlik politikalarının sürdürülmesi açısından itici güç oluşturmaktadır.

Özetleyecek olursak, hem başlangıçta sadece ekonomik bütünleşme amacıyla kurulmuş olan Avrupa Ekonomik Topluluğunda ve hem de giderek demokratikleşmeyi de temel amaç edinen ve her üye devletin Kopenhag siyasi kriterlerini benimsemesini ön koşul olarak kabul eden Avrupa Birliğinde kadın erkek eşitliğinin sağlanmasının öncelikli bir yeri olmuştur. Eşit işe eşit ücret ilkesinin uygulanması amacıyla başlayan eşitlik politikası giderek eşit davranma ilkesinin yerleştirilmesine ve fırsat eşitliğinin sağlanmasına dönüşmüş, işyerinde cinsel tacizin "cinsiyete dayalı ayrımcılık" olduğu Yönerge ile kabul edilmiş ve günümüzde yaşamın her alanında ayrımcılığın kaldırılması amacıyla yeni bir Yönerge hazırlığına girişilmiştir.

Görüldüğü gibi, Avrupa Birliği politikaları arasında öncelikli bir yeri olan "kadın erkek eşitliği" başlangıçta sadece çalışma yaşamı ile sınırlı olarak ele alınmış iken, özellikle Amsterdam antlaşması doğrultusunda son yıllarda yaşamın her alanında dikkate alınmakta ve yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.

Avrupa Komisyonu kararlarında da, kadın ve erkek için fırsat eşitliğinin Avrupa Birliği politikaları içinde önemli bir gündem maddesi oluşturduğu, eşit fırsatların yaşamın her alanına ve karar mekanizmalarına entegre edilmesinin (mainstreaming) çok yönlü olumlu etkisi olacağı belirtilmiştir.

Ayrıca, kadına yönelik şiddetin ve iş yerinde cinsel tacizin önlenmesi konusunda Yönerge hazırlığı sürmektedir. Avrupa Birliği Kadın Hukukçuları Derneğinin (EWLA) (www.ewla.org) 17-20 Mart 2000 tarihlerinde Berlin'de yapılan Kuruluş Kongresinde, kadına yönelik şiddetin bir insan hakları ihlali olduğu ve bu konuda yönerge çıkarılmasının önemli bir adım olacağı bir kez daha vurgulanmıştır. Şiddetin önlenmesi açısından yapılacak çalışmalara, projelere destek oluşturan Daphne programı Avrupa Birliğine üye ülkeler yanında aday ülkelerde de etkin bir şekilde kullanılmaktadır (32000D0293 Decision No 293/2000/EC of the European Parliament and of the Council of 24 January 2000 adopting a programme of Community action - the Daphne programme "2000 to 2003" on preventive measures to fight violence against children, young persons and women Official Journal L 034 , 09/02/2000 p. 0001 - 0005).

24.1.2000 tarihinde Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu tarafından Daphne Programının kabulü, Avrupa düzeyinde kadına yönelik şiddeti önleme konusunda atılmış olan somut bir adımdır. Daphne Programı kapsamında "şiddet" en geniş anlamıyla yorumlanmıştır. Buna göre; cinsel taciz, tecavüz, aile içi şiddet, ticari sömürü, kadın ticareti, işyerinde, eğitim kurumlarında tehdit ve sindirme amaçlı konuşmalar, baskılar ve bu gibi davranışlar "cinsiyete dayalı şiddet" olarak kabul edilmiştir. Avrupa Komisyonunun önerisi üzerine dört yıllık bir Topluluk Programı haline dönüştürülen (1.1.2000 - 31.12.2003) Daphne programına ayrılan bütçe 20 Milyon Euro'dur. Daphne aday ülkelerin projelerine de açılmıştır. Ancak, Türkiye henüz katılım payını yatırmadığı için bu programdan yararlanamamaktadır. Diğer AB ülkelerinin projelerine partner olarak katılabilmesi mümkündür. Yeni projeler için başvuru süresi 10 Şubat 2003 de sona erecektir.

Avrupa Birliğine üye devletlerin birçoğunda aile içi şiddetin önlenmesi ve şiddet uygulayanın cezalandırılması için çıkarılmış özel bir yasa yoktur. Bu bakımdan Türkiye'de Ailenin Korunmasına Dair 4320 sayılı Kanunun çıkarılmış olması önemli bir gelişmedir.

AB'ne giriş sürecinde kadın erkek eşitliğine uyum sağlanması için, Cumhuriyetin kuruluşunda görülen kararlı, istekli ve bilinçli eşitlik anlayışının günümüzde de aynı kararlılıkla sürdürülmesi gerekmektedir.

Atatürk ve devrimci arkadaşları, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ile ülkede çağdaş uygar bir toplum düzeni ve demokratik bir hukuk devleti yaratmayı amaçlamışlar ve bunun da ancak kadın erkek birlikte elele gerçekleştirebileceği düşüncesiyle, eğitim başta olmak üzere her alanda eşit haklar tanıyan yasaların çıkarılmasına ve bunların yaşama geçirilmesine özen göstermişlerdir. Ama daha sonraki yıllarda kadın erkek eşitliği açısından aynı anlayış ve kararlılığın devam ettiğini söyleyebilmek ne yazıkki mümkün değildir. Ancak özellikle 1970'lerden sonra uluslararası alanda eşitlik politikalarında yaşanan gelişmelere paralel olarak ülkemizde de önemli adımlar atılmaya başlanmıştır. Örneğin, kadın sorununun bir demokrasi sorunu olduğu kabul edilmiş ve kadının statüsünün yükseltilmesi açısından önemli çalışmalar yapılmıştır. Yapılmış olan bu çalışmalar Avrupa Birliği eşitlik politikasıyla uyum sağlamaktadır.

Aslında Avrupa Birliği müktesebatına uyum çalışmalarının başlatılması açısından, Türkiye'nin en hazırlıklı olduğu konuların başında kadın erkek eşitliği konusu gelmektedir. Çünkü, özellikle 1990'lı yılların başından itibaren bir yandan Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı ve Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü tarafından kadın sorunları ele alınmış, Anayasamızın eşitlik ilkesi ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan taahhütler gözönünde tutularak çözüm önerileri getirilmiş; ve Ülke Raporları hazırlanmıştır. Bütün bu çalışmalar "Kadın Kuruluşları" ile elele yürütülmüş, böylece geniş kitlelerin de desteğini almıştır. Öte yandan, TBMM'de Kadın Erkek Eşitliğinin Araştırılması için kurulan Komisyon'un Raporunda, İnsan Hakları Üst Kurulunun Raporunda, Devlet Planlama Teşkilatının Beş Yıllık Kalkınma Planlarında, kadın sorunlarına çözüm önerileri getirilmiştir. Bu raporlarda değinilen çözüm önerilerine uygun hareket edilmesi, esas itibariyle Avrupa Birliğine uyum sürecinde yapılacak çalışmalarla paralellik göstermektedir.

Oysa, AB'ye uyum sürecinde "kadın erkek eşitliği açısından" Ulusal Programda kısa vadede yapılması taahhüt edilen:

1. Anayasa'nın 10. maddesi değişikliği, bildiğiniz gibi Anayasa 41. maddesinde sadece "ailede eşler arası eşitlik" ile geçiştirilmiştir;

2. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün Teşkilat Yasası çıkarılmamıştır;

3. Medeni Kanunun mal rejimleri bölümünde yer verilen yasal mal rejimi ise mevcut evlilikleri "evlenme tarihinden itibaren" kapsamamış, Kanun yürürlüğe girdiği tarihte mevcut olan evlilikler "eksik" bir eşit paylaşımla karşı karşıya bırakılmıştır.

Av.Nazan Moroğlu
İstanbul Barosu
Kadın Hakları Komisyonu Başkanı

Not: Yukarıdaki yazı İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu'nun KSSGM İle Birlikte düzenlediği "Avrupa Birliğine Giriş Sürecinde T.C. Anayasası ve Kadın Erkek Eşitliği" konulu Panelde yapılan konuşma metnidir. KSSGM yayını olarak aynı adlı kitapta yer almaktadır.


--------------------------------------------------------------------------------

Constitutional Amendments

The article of the Turkish Constitution regulates equality before law: "all individuals are equal without discrimination before law, irrespective of language, race, colour, sex, political opinion, religion or any such consideration"..

The new provision regarding namely "equality between men and women" is accepted on 1 October 2001.

The constitutional amendments undertaken on 1 October 2001 by the Turkish Grand National Assembly (TGNA) constitute one of the most comprehensive packages of amendments that the TGNA has accepted to this date.

These amendments testify to a broad-based political will for EU membership in Turkey. The package introduces new provisions, in line with the National Program priorities, such as freedom of thought and expression, the prevention of torture, strengthening of democracy and civilian authority, the freedom of communication and the equality between men and women.

One of these amendments along with their relevance to the Political Criteria section of NPAA regarding " the equality between men and women" reads as follows:

This article amends Article 41 under the title "Protection of the family".

The phrase "and is based on the equality of spouses" is added to the first paragraph, following the sentence "The family is the foundation of Turkish society". This amendment is undertaken in the context of improving equality between men and women.

This amendment is undertaken in light of:

- Article 14 of the ECHR titled "Prohibition of discrimination";

- Article 5 titled "equality between spouses" of Protocol No. 7 of the ECHR;

- Article 1 titled "General prohibition of discrimination" of Protocol No. 12 of the ECHR;

- And is relevant to the Political Criteria Section 2.1.11. "Full Enjoyment by All Individuals All Human Rights and Fundamental Freedoms".

In the context of the article 41 of the Constitution the new provisions of the Turkish Civil Code came into force on 1 January 2002. The new provisions of the Civil Code insure gender equality in the family.


İstanbul Barosu Web sayfasından alınmıştır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Adil Yargilanma İlkesi yargıç isa Ceza Hukuku Çalışma Grubu 6 05-07-2011 15:50
kadın erkek eşit mi ?yoksa kadın erkek kanun önünde eşit mi?hangisi? iustinianus Kadın Hakları Çalışma Grubu 30 24-04-2008 14:28
Adım Adım Kadın-Erkek Eşitliği Sibel Kadın Hakları Çalışma Grubu 61 29-12-2007 00:17
mükemmel kadın ve mükemmel erkek:) güher Site Lokali 3 12-04-2006 20:34
İnternette Kadın-erkek Av.Habibe YILMAZ KAYAR Site Lokali 0 22-01-2003 22:27


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05035806 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.