Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Usulsüz tebligattan dolayı idarenin ve tebliğ memurunun sorumluluğu

Yanıt
Old 28-05-2011, 10:32   #1
hakacoo

 
Varsayılan Usulsüz tebligattan dolayı idarenin ve tebliğ memurunun sorumluluğu

Öncelikle yaşalınan olayı anlatayım.
İcra takibinde tebligatın usulsüzlüğü ile ilgili dava açılıyor ve İcra Mahkemesi ödeme emrini düzeltiyor ve avukatlık ücretine hükmediyor.
Bende ödediğimiz bu avukatlık ücretini işlemi yapan memur ve idareden almak istiyorum.Bununla ilgili idareye yazılı başvurdum 60 gün geçti tarafıma cevap verimedi.

Şimdi idarenin zımnen susmasından dolayı ve tebliğ memurun işleminden kaynaklanan zarardan dolayı idare mahkemesine dava açabilirmiyim?

Bu konuda çok araştırma yaptım çok makale okudum. Bir Yargıtay kararı usulsüz tebligatın denetleme yetkisinin icra müdüründe olduğundan bahisle Adalet Bakanlı'na karşı Hukuk Mahkemelerinde dava açılmasına karar vermiş, yine işlem ve eylem suç oluşturuyorsa (usulsüz tebligat tebliğ memuru açısından suçtur) bu eylem idari işlemden ayrılır diyerek memur hakkında Hukuk Mahkemesinde davanın açılmasından bahseder. Ancak başka bir makalede okuduğum, tebligatın yapılmasıyla birlikte merciye gönderilmeden önce tebligatı merciye gönderecek görevlilerin (PTT amiri veya denetlemeye yetkili kişi) tebligatın uygunluğunu kanunen inceleme yükümlülüğü var. Bu durumdan da yola çıkarak sorumluluk PTT idareside dahil edilebilir mi?

Yani öğrenmek istediğim;
1- Tebliğ memuruna ve idareye karşı idari mahkemede tam yargı davası açılabilir mi?
2- Eğer dava Hukuk Mahkemesinde açılacaksa davada taraflar işlemi yapan memurla PTT idaresi olabilir mi?
Old 29-05-2011, 14:37   #2
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Danıştay - Yorumsuz

T.C.
DANIŞTAY
4. DAİRE
E. 1998/4783
K. 1999/3374
T. 7.10.1999
USULSÜZ TEBLİGAT ( Tebligat İşleminin Tek Başına İptalinin Dava Konusu Edilememesi )

ÖZET : Tebligat işlemlerinin ilgililerine duyurulmalarına aracılık ettikleri asıl idari işlemlerden ayrılarak tek başlarına idari davaya konu edilmeleri sözkonusu olamaz.

Temyiz Eden : ...

İstemin Özeti : Davacının ortağı olduğu ileri sürülen ... Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine ait 1996 yılı kurumlar vergisi beyannamesinin verilmemesi nedeniyle re'sen takdir edilen matrah üzerinden salınan kurumlar vergisi, kurum ( stopaj ) vergisi ve hesaplanan fon payı ile kesilen ağır kusur cezasına ilişkin vergi ve ceza ihbarnamesinin usulsüz tebliğ edildiği belirtilerek tebliğ işleminin iptali istemiyle dava açılmıştır. ... Vergi Mahkemesi'nin 23.9.1998 günlü ve E: 1998/239, K: 1998/536 sayılı kararıyla; olayda, davacının ortağı olduğu şirketteki payını, 3.11.1995 tarihinde devrettiğini, uyuşmazlık döneminde şirketle ilgisinin bulunmadığını, bu nedenle kendisine tebliğ edilen vergi ve ceza ihbarnamesinin usulsüz olduğunu ileri sürmesine karşın, hisse devrinin sadece noter senediyle yapıldığı, Türk Ticaret Kanunu Hükümlerine göre Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlanmadığı, bu durumda davacının yükümlülüğü ortadan kalkmadığından tebligat işleminde usulsüzlük söz konusu olmadığı, ayrıca takdir komisyonu kararının fahiş olduğu yolunda herhangi bir iddia da ileri sürülmediğinden yapılan tarhiyatta yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı re'sen yapılan tarhiyatı değil tebliğ işleminin usulsüzlüğünün dava konusu ettiğini, tebligatın şirketin bilinen adresine yapılması gerekirken ev adresine yapıldığını, hissesini 3.11.1995 tarihinde noter devir senedi ile devrettiğini, ancak ticaret siciline yeni ortaklar tarafından tescil ettirilmediğinden bu konuda açılan davanın halen derdest olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.

Savunmanın Özeti: Yasal dayanağı bulunmayan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Savcısı ...'nın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.

Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

Tetkik Hakimi ...'in Düşüncesi: Uyuşmazlık konusu olayda, tarh edilen vergiler ve kesilen ceza dava konusu edilmeden tebligat işleminin iptali istemiyle dava açılmış ise de, tebligat işlemi kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğinde olmadığından idari davaya konu edilmesine olanak bulunmamaktadır.

Bu nedenle dava konusu edilmeyen tarhiyatı onayarak davanın reddine karar veren mahkeme kararının sonucu itibariyle onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14 üncü maddesinin 3/d bendinde, dilekçelerin İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı yönünden inceleneceği, kesin ve yürütmesi gereken bir işleme karşı dava açılmamışsa aynı Kanun'un 15 inci maddesinin 1/b bendi uyarınca davanın reddine karar verileceği belirtilmiştir.

İdari işlemlerin ilgililerine duyurulması amacıyla yapılan tebligat işlemleri usuli işlemler olduğundan bu işlemlerdeki noksanlıklar ancak idari işleme karşı yargı yoluna başvurulması hallerinde ve idari işlemi kusurlandırmak için ileri sürülebilir. Bu nedenle tebligat işlemlerinin ilgililerine duyurulmalarına aracılık ettikleri asıl idari işlemlerden ayrılarak tek başlarına idari davaya konu edilmeleri sözkonusu olamaz. Zira hukuki sakatlıklar taşıyan tebligat işlemlerinin ilgilileri açısından hukuki sonuçlar doğurabilmesi olanağı bulunmamaktadır.

Olayda davacının ortağı bulunduğu Limited Şirket adına 1996 yılı için yapılan tarhiyata ilişkin olarak düzenlenen ihbarname davacının eşine tebliğ edilmiş ise de, uyuşmazlık konusu dönemde şirketin ortağı olmadığı anlaşılan davacının hukukunu etkilemeyen tebligat işleminin idari davaya konu edilecek nitelikte kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olarak kabulü mümkün değildir.

Bu nedenle temyiz isteminin reddine 7.10.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/3721
K. 2002/4247
T. 25.3.2002
TEBLİĞ MEMURUNUN SORUMLULUĞU ( Muhatabın Bulunamaması Durumunda Sebepleriyle Birlikte Tutanakta Belirtilmesinin Gerekmesi )
7201/m.20,21
ÖZET : Muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan her biri gösterilen adreste bulunmaz iseler tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek, beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak imzalaması gerekir. Gösterilen şekil geçerlilik koşuludur. Olayımızda muhatabın ne sebeple adreste bulunmadığı tevsik edilmemiştir. Bu hali ile tebligat geçersizdir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1-Davalıya yapılan tebligatta kapıcının imzası bulunmamaktadır.

Tebligat yasasının 20,21 ve özellikle tüzüğün 28. maddesi uyarınca muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan her biri gösterilen adreste bulunmaz iseler tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek, beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak imzalaması gerekir. Gösterilen şekil geçerlilik koşuludur. ( Y.H.G.K.nun 29.12.1993 tarihli 1993/18-778-876 sayılı kararı ) Olayımızda muhatabın ne sebeple adreste bulunmadığı tevsik edilmemiştir. Bu hali ile tebligat geçersizdir.

2-Kabule göre de, Taraflara tensip kararı ile delillerini bildirmek karşı tarafa tebliğ etmek, tanık bildirilmesi halinde tanık ücreti ve tanık celbi için gerekli masrafları yatırmak üzere kesin mehil verilemez. ( Y.2.H.D.nin 12.2.1998 T. 11394-1445 S.K. ) Bu yön gözetilmeden tensiple yazılı şekilde önel verilmesi de doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Temyiz olunan hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY
4. CEZA DAİRESİ
E. 2008/20258
K. 2009/4797
T. 16.3.2009

5237/m.257
KHK-399/m.11/6
7201/m.52
5326/m.32

ÖZET : Posta dağıtıcısı sanığın, 399 sayılı KHK ve 7201 sayılı Yasa kapsamında görevini yapması nedeniyle, anılan Yasa'nın 52. maddesi uyarınca memur gibi cezalandırılması gerekir.
xxx

KANUN NO: 4483
MEMURLAR VE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN YARGILANMASI HAKKINDA KANUN

Kabul Tarihi: 2 Aralık 1999
Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 4 Aralık 1999 - Sayı: 23896

TEBLİGATIN YAPILMASI
7201 s.K.MADDE 1 - (Değişik: 6099 - 11.1.2011 / m.1 / Yürürlük / m.18/a ) Kazaî merciler, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler, (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlar, (IV) sayılı cetvelde yer alan sosyal güvenlik kurumları ile il özel idareleri, belediyeler, köy hükmî şahsiyetleri, barolar ve noterler tarafından yapılacak elektronik ortam da dâhil tüm tebligat, bu Kanun hükümlerine göre Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü veya memur vasıtasıyla yapılır.

KANUNU TATBİK İLE MÜKELLEF OLANLARIN İŞLEYECEKLERİ SUÇLAR
7201 s.K.m.52 - (Değişik 1. fıkra: 5728 - 23.1.2008 / m.251) Bu Kanun'un tatbikinde vazifeli bulunan memur ve hizmetliler ile mahalle, köy muhtar ve ihtiyar heyeti ve meclisi azaları işledikleri suçlar ile kendilerine karşı işlenen suçlardan dolayı, Türk Ceza Kanunu'nun kamu görevlisine ilişkin hükümlerine göre cezalandırılır
Yukarıdaki fıkra hükmüne yapılacak takibat inzibatı ceza tatbikine mani değildir.


Kahve molası...
Old 29-05-2011, 15:47   #3
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Görüş

AY.m.125 ve 2577 s. İdari Yargılama Usulü Kanunu, m.2/1-b kapsamında idareye karşı Tam yargı davası açılabileceği görüşündeyim.

Gerekçe:
1.AY.m.125, 7201/m.1, 2577/11,
2.Tebligat hizmeti idari bir işlemdir.
3.Yasa gereği “Posta ve Telgraf Teşkilâtı Genel Müdürlüğü” eliyle yapılmaktadır.
4.Zarar olgusu adli yargı hükmü ile sabittir.
5.İdareye başvurulmuş, yanıt alınamamıştır (2577/m.11).

Kolay gelsin...
Old 30-05-2011, 10:22   #4
hakacoo

 
Varsayılan

Hulusi Bey yapmış olduğunuz araştırmalardan ve ilginizden dolayı ayrıca çok teşekkür ederim.

Ben, usulsüz tebligatla ilgili olarak yukarıda da bahsettiğim üzere Adalet Bakanlığı'na Hukuk Mahkemesinde memura karşı tazminat davası açıldığını yaptığım araştırmalarda öğrendim. Ancak bence de işlem idari bir bütünlük içerisinde değerlendirildiğinde ve tebligat işleminin idari bir işlem olmasından dolayı olayın idari yargıya götürülbilceğini düşünüyorum.

Ancak kaş yapayım derken de göz çıkarmamak lazım. Bu konuda daha önce idareye başvuruda bulunupta daha sonra dava açmış veya karar almış sayın meslektaşlarım varsa ayrıca destek bekliyorum.

Yukarıda da bahsettiğim üzere sayın Av. Hulusi Bey'e ilgisinden dolayı ayrıca teşekkür ederim.
Old 30-05-2011, 10:26   #5
hakacoo

 
Varsayılan

Yine öğrendiğim kadarıyla tebligat işlemi artık PTT'nin sözleşmeli personelleri tarafından yapılıyor. Cezai anlamda Memur sayılsalarda özel hukuk veya idare hukuku anlamında sözleşmeli olarak çalışan personelin işlemi memur işlemi sayılamaz bundan dolayı idare ve idari yargı sorumlu değildir gibi bir iddia söz konusu olabilir mi?
Old 30-05-2011, 10:32   #6
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Öğrenmek için

Alıntı:
Ben, usulsüz tebligatla ilgili olarak yukarıda da bahsettiğim üzere Adalet Bakanlığı'na Hukuk Mahkemesinde memura karşı tazminat davası açıldığını yaptığım araştırmalarda öğrendim.

Anayasa m.129/5
Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.


Mola...
Old 30-05-2011, 11:43   #7
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Görüş 2

1.Kamu hizmeti...

2.Hizmetin yasal sorumlusu...

3.Hizmet kusuru...



Alıntı:
...sözleşmeli olarak çalışan personel...

657 sayılı Kanunda, sözleşmeli personelin kamu hizmeti görevlisi olarak kabul edildiği açıkca belirtilmiş (m.4).
Old 30-05-2011, 14:50   #8
gokceahmet

 
Varsayılan adli yargı

Tebligatın çok geç yapılması nedeni ile müvekkilin ihaleyi kaybetmesi ile sonuçlanan bir olayda zarın tazmini için idare aleyhine açtığımız bir davada idare mahkemesi görevsizlik kararı verdi ve adli yargıdan dosya karara çıktı.
Old 30-05-2011, 16:00   #9
Av. Çağatay Akyol

 
Varsayılan

Usulsüz tebligata ilişkin idare mahkemesi ve danıştay tarafından verilen kararları okuduğumda, şu sonuca varıyorum: Tebligatın esasını oluşturan işlem, ancak idari nitelikte bir işlem ise, usulsüz tebligat, idari yargılamaya konu edilebilir. Tebligatın konusu bir adli işlem ise, usulsüzlük iddiasının adli yargı yerinde görülmesi gerekir diye düşünüyorum. Aşağıdaki karar işinize yarayabilir belki.

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

E:2006/1262
K:2006/2015
T:01.03.2006

1086 s. Yasa m. 7,27

Davacı Endüstri ve Tic. vekili Avukat C.S.K. tarafından, davalı Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü aleyhine 09.03.2005 gününde verilen dilekçe ile posta idaresinin görevi zamanında ve doğru biçimde yapmaması nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; mahkemenin görevsizliğine, dosyanın yetkili ve görevli idare mahkemesine gönderilmesine dair verilen 04.10.2005 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, haksız eylem sonucu uğranılan zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Davacı, icra dosyasından ücüncü kişiye APS ile ulaştırılması gereken haciz ihbarnamesinin gec ulaştırılması sonucu uğradığı zararın giderimini istemiştir.
233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'ye ekli cetvelde Kamu İktisadi Kurulusları arasında yer alan PTT, aynı Kararname'nin 2/3. maddesi gereğince sermayesinin tamamı devlete ait olup tekel niteligindeki mal ve hizmetlerı kamu yararı gozeterek üretmek ve pazarlamak uzere kurulan ve gördüğü bu kamu hizmeti dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan Kamu İktisadi Teşebbüsü olarak tanımlanmıştır. Ayrıca 22 Şubat 2000 tarih ve 23972 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Ana Statüde de PTT'nin Kanun Hükmünde Kararname ve Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğu belirtilmiştir. Sözü edilen yasal düzenlemelerden, bu nitelikteki kuruluşların özel hukuk hükümlerine göre yönetebileceği ve faaliyet göstereceği, eylem ve işlemlerinin idari eylem ve islem niteliğinde olmayıp dıger ozel hukuk tuzel kişilerinde olduğu gibi, özel hukuka ilişkin bulunduğu sonucuna varılmalıdır. Davalı kuruluşun açıklanan niteliği gereği, üçüncü kişilerle aralarında çıkacak uyuşmazlıklara da idari yargı yerinde değil, adli yargı yerinde bakılmalıdır. Yerel mahkemece, anılan yasal düzenleme gözetilmeksizin dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 01.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 31-05-2011, 11:52   #10
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Deneme

Sn. AKYOL’un eklediği Yargıtay Kararı (Y.4.HD.E:2006/1262,K:2006/2015,T:01.03.2006) vesilesiyle…

Ana Statüsünde (RG.22.02.2000,s.23972) PTT'nin, Kanun Hükmünde Kararname ve Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere, özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğu…'nun belirtilmiş olmasının…

PTT. faaliyetlerinin idari eylem ve işlem niteliğine ve Yargı Yolu'na etkisi üzerine bir deneme…

1.AY. MADDE 128 -
Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.

2.Kazaî tebligat (7201/m.1);
Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerindendir.

3.Anayasa m.129/5:
Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir

4.Anayasa ve Yasada kamu hizmeti olduğu belirtilen bir hizmetin, özel hukuk hükümlerine tabi gerçek veya tüzel kişilerce veya bunların çalışanlarınca görülmesi, bu kişilerce görülen hizmetin, kamu hizmeti olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği gibi, kamu hizmeti gören kişinin de kamu hizmeti görevlisi kabul edilmesine engel oluşturamaz.(DANIŞTAY,10. DAİRE, E. 2009/11303,K. 2009/8021,T. 15.9.2009)

5.“kamu görevlilerinin idari bir tasarruf yaparken, mevzuatın, üstlendiği ödevin ve yürüttüğü hizmetin kural, usul ve gereklerine aykırı olarak, kendisine izafe edilebilecek boyutta ve biçimde, ancak gene de resmi yetki, görev ve olanaklarından yararlanarak, onları kullanarak hareket ettiği, bu nedenle de idaresinden tamamen ayrılmasını önleyen ve engelleyen eylem ve kusurları, görevle ilgili olarak işlenen “görev kusuru” niteliğinde hizmet kusurunu oluşturmaktadır.
Böyle bir durumda, zarar gören kişilerin, idarenin personeline karşı değil, onları çalıştıran idareye karşı dava açmaları gerekmektedir” (DANIŞTAY,10. DAİRE, E. 2006/7165,K. 2008/8312,T. 26.11.2008).

6.“İdarî eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları” bir idari dava türüdür (2577 s. İdari Yargılama Usulü Kanunu,m.2/1-b)
(İdari eylem ve işlemlerden dolayı açılan tam yargı davalarında, husumetin kamu idarelerine yöneltilmesi gerekmekte olup, idari yargı yerlerinde gerçek kişiler aleyhine açılan davaların görülmesine olanak bulunmamaktadır).

Sonuç:
PTT.’nin Ana Statüsünde “özel hukuk hükümlerine” tabi bulunduğunun belirtilmiş olması; hizmetin “kamusal” ve olay bağlamında, eylemin “hizmet kusuru” sayılmasına engel değildir.

“Hizmet kusuru”ndan doğan zarara ilişkin olarak:

1.İdare aleyhinde Tam Yargı davası (2577 s. İYUK.,m.2/1-b)(İdari Yargı)

2.İdare (BK.m.100) ve tebligat görevlisi (BK.m.41) aleyhinde tazminat davası (Adli Yargı)

açılabileceği sonucuna ulaşılabilir.
Old 03-06-2011, 17:59   #11
hakacoo

 
Varsayılan

Av.Akyol'un sunduğu Yargıtay Kararı ile ve Av.Metin Bey'in sonucu ile PTT 'ye ve teligat görevlisine karşı açılacak tazminat davasında görevli mahkemenin Adli yargı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Sy Akyol 'a ve Sy.Metin'e teşekkür ediyorum.
Old 18-02-2012, 12:06   #12
hakacoo

 
Varsayılan

Arkadaşlar karar geldi.
Davayı Sulh Hukuk Mahkemesinde maddi tazminat olarak açtım.
Hakim davayı illiyet bağı yoktur diye reddetti.
Sebep olarak usulsüz tebligatı avukat olarak bizim incelememiz gerekiyormuş.
Old 18-02-2012, 12:17   #13
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Benim de paylaşmak istediğim bir husus var:

Bilindiği üzere muhatap gösterilen adresinde bulunmaz ise,

Alıntı:
Tebligat yasasının 20, 21 ve özellikle tüzüğün 28. maddesi uyarınca muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan her biri gösterilen adreste bulunmaz iseler tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek, beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak imzalaması gerekir. Gösterilen şekil geçerlilik koşuludur. ( Y.H.G.K.nun 29.12.1993 tarihli 1993/18-778-876 sayılı kararı ) Olayımızda muhatabın ne sebeple adreste bulunmadığı tevsik edilmemiştir. Bu hali ile tebligat geçersizdir.

Şeklindeki hüküm uygulanır.

Benim bir davamda "borçlunun işte olduğunu beyan ettiği söylenen" ve "komşu" olduğu belirtilen hayali bir ismin beyanına itibar edilerek (bu hayali komşunun da imzadan imtina ettiği şerhi düşülerek) tebliğ edilip, takip kesinleştiiliyor ve borçlunun haberi olmadan taşınmazı satılıyor.

Muhtardan aldığımız yazıda binada sadece 3 daire olduğu, alacaklı, borçlu ve bunların dışında Kemal isminde bir kişinin bulunduğu resmen bildiriliyor. Bu yazı içeriğinden de anlaşılacağı üzere tebligat zarfında komşu olarak yazılan kişi komşu değil.

Sorum şudur: Bilmesi muhtemel komşu hayali bir isim ise ve bu duurm muhtar kaydı ile sabit ise; bu konunun mahkemece aratırılması gerekmez mi?

Mahkeme usulsüz tebligatın tespiti kararı verdiği halde Yargıtay 12 HD önce kararı onadı sonra karar düzeltme istemi üzerine bu konuya hiç girmeden komşu sanki gerçek bir komşuymuş gibi kararı bozdu.



Fikirlerinizi almak istiyorum.

Tebligat Kanunu 21 'e göre "Bilmesi gereken komşu" muhtara kayıtlı olmak zorunda değil midir?
Old 18-02-2012, 13:32   #14
janveljan

 
Dikkat

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Benim de paylaşmak istediğim bir husus var:

Bilindiği üzere muhatap gösterilen adresinde bulunmaz ise,



Şeklindeki hüküm uygulanır.

Benim bir davamda "borçlunun işte olduğunu beyan ettiği söylenen" ve "komşu" olduğu belirtilen hayali bir ismin beyanına itibar edilerek (bu hayali komşunun da imzadan imtina ettiği şerhi düşülerek) tebliğ edilip, takip kesinleştiiliyor ve borçlunun haberi olmadan taşınmazı satılıyor.

Muhtardan aldığımız yazıda binada sadece 3 daire olduğu, alacaklı, borçlu ve bunların dışında Kemal isminde bir kişinin bulunduğu resmen bildiriliyor. Bu yazı içeriğinden de anlaşılacağı üzere tebligat zarfında komşu olarak yazılan kişi komşu değil.

Sorum şudur: Bilmesi muhtemel komşu hayali bir isim ise ve bu duurm muhtar kaydı ile sabit ise; bu konunun mahkemece aratırılması gerekmez mi?

Mahkeme usulsüz tebligatın tespiti kararı verdiği halde Yargıtay 12 HD önce kararı onadı sonra karar düzeltme istemi üzerine bu konuya hiç girmeden komşu sanki gerçek bir komşuymuş gibi kararı bozdu.



Fikirlerinizi almak istiyorum.

Tebligat Kanunu 21 'e göre "Bilmesi gereken komşu" muhtara kayıtlı olmak zorunda değil midir?

Komşu muhtara kayıtlı olmak zorunda değildir.Ancak Tebliğ memurunun araştırma sırasında beyanını aldığı bu komşunun tebligat muhatabının adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel bir komşu olması gerektiği gibi, hayali bir isim olmaması gerçekte var olması gerektiği de açıktır.

Tebligatın usulsüzlüğü iddiası önüne getirilen mahkeme tebliğ memurunun tüzüğün 28. maddesinde emredilen yükümlülükleri yerine getirip getirmediğini mazbatayı şeklen inceleyerek araştırmakla yetinemez.Böyle bir komşunun gerçekte olmadığı iddiası üzerine(yani tebliğ memurunun yanıltıldığı ya da kasten gerçeğe aykırı zabıt tuttuğu iddiası üzerine)bu durumu araştırmalıdır.Bu husus salt Muhtar kayıtlarının celbi ile değil(zira çeşitli sebeplerle komşu olduğu halde muhtarda kaydı olmayabilir)hertürlü araştırma ile açıklığa kavuşturlmalıdır.Örneğin Su,telefon ve elektrik abonelikleri sorulabilir, çevredeki komşu ve esnafın tanıklığına başvurulabilir.Bu iddianın açıklığa kavuşturulması tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığının tespiti için şarttır.Mahkeme şekli gerçekle yetinemez.

Saygılarımla,
Old 18-02-2012, 15:20   #15
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan janveljan
Komşu muhtara kayıtlı olmak zorunda değildir.Ancak Tebliğ memurunun araştırma sırasında beyanını aldığı bu komşunun tebligat muhatabının adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel bir komşu olması gerektiği gibi, hayali bir isim olmaması gerçekte var olması gerektiği de açıktır.

Tebligatın usulsüzlüğü iddiası önüne getirilen mahkeme tebliğ memurunun tüzüğün 28. maddesinde emredilen yükümlülükleri yerine getirip getirmediğini mazbatayı şeklen inceleyerek araştırmakla yetinemez.Böyle bir komşunun gerçekte olmadığı iddiası üzerine(yani tebliğ memurunun yanıltıldığı ya da kasten gerçeğe aykırı zabıt tuttuğu iddiası üzerine)bu durumu araştırmalıdır.Bu husus salt Muhtar kayıtlarının celbi ile değil(zira çeşitli sebeplerle komşu olduğu halde muhtarda kaydı olmayabilir)hertürlü araştırma ile açıklığa kavuşturlmalıdır.Örneğin Su,telefon ve elektrik abonelikleri sorulabilir, çevredeki komşu ve esnafın tanıklığına başvurulabilir.Bu iddianın açıklığa kavuşturulması tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığının tespiti için şarttır.Mahkeme şekli gerçekle yetinemez.

Saygılarımla,

İcra hakimliği şeklen inceleme yapar ama...
Old 18-02-2012, 16:12   #16
janveljan

 
Dikkat

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
İcra hakimliği şeklen inceleme yapar ama...

O icra müdürü olmasın

İcra Hakimliğinin tebligatın usulsüzlüğü iddiasını araştırırken şeklen inceleme yapacağı,somut olayda , Kanunun ve Tüzüğün postacıya yüklediği ve dahi Yargıtay'ın yapılmasını bi kenara bırakın sıralamasını bile sıhhat şartı saydığı lazımeleri yerine getirip getirmediğini irdeleyemeyeceği,maddi birer vakıa olan bu lazımeleri irdelerken tanık dahil diğer delilleri dinleyemeyeceği, tebliğ mazbatasını okuyup incelemekle yetineceği hususunda kanun maddesi ve,veya Yargıtay içtihadı eklerseniz beni aydınlatmış olursunuz üstat.

Umarım İcra Hakimlikleri dar yetkilidir,tanık dinleyemezler gibi bir argümanla gelmezsiniz.
Old 18-02-2012, 16:30   #17
janveljan

 
Dikkat

Yargıtay 12.HD 2010/8237E, 2010/20456 K.

Alıntı:
Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğü, tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. O halde, hakim, her somut olayın özelliğini, cereyan şeklini, gerçekleşen maddi olguları en ufak ayrıntılarına kadar gözönünde bulundurup, iddiayı tahkik etmelidir. Dairemizin süregelen yerleşmiş uygulaması. Hukuk Genel Kurulunun 7.4.1982 tarih ve 1377-337 sayılı kararında öngörülen yukarıdaki ilkeye uygun biçimde devam etmektedir.

Somut olayda, borçlu A. S. adına çıkarılan satış ilanının 11.04.2009 tarihinde, kendisiyle birlikte aynı konutta ikamet ettiğini beyan eden yeğeni H. S. imzasına tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Bu hali ile tebliğ işleminin 7201 Sayılı Tebligat kanununun 16. maddesine göre yapıldığı görülmektedir. Borçlu vekili icra mahkemesine 25.06.2009 tarihinde yaptığı başvurusunda, tebliğ evrakını alan H. S.ın müvekkilinin yeğeni olup, aynı konutta ikamet etmediklerini, adı geçenin aynı apartmanda farklı bir dairede oturduğunu ve adı geçen ile birlikte oturmadığını ve tebliğ işleminin usulsüz olduğunu, ihaleyi 24.06.2009 tarihinde öğrendiğini ileri sürerek, 15.06.2009 tarihli ihalenin feshini istemiştir.

Mahkemece yaptırılan zabıta araştırması ile H. S.'ın borçlunun kardeşi İbrahim S.ın kızı olup, borçlu ile kardeşinin aynı apartmanda, fakat farklı dairelerde oturduğu belirlenmiştir. Bu husus, tanık beyanları ile de doğrulanmıştır. Bu durumda, satış ilanı tebliğ edilen H. S.'ın, tebliğ işleminin muhatabı borçlu ile aynı konutta oturmadığı anlaşılmış olmakla, anılan tebliğ işlemi 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 16. maddesine uygun yapılmadığından usulsüzdür.
Old 18-02-2012, 16:31   #18
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan janveljan
O icra müdürü olmasın

İcra Hakimliğinin tebligatın usulsüzlüğü iddiasını araştırırken şeklen inceleme yapacağı,somut olayda , Kanunun ve Tüzüğün postacıya yüklediği ve dahi Yargıtay'ın yapılmasını bi kenara bırakın sıralamasını bile sıhhat şartı saydığı lazımeleri yerine getirip getirmediğini irdeleyemeyeceği,maddi birer vakıa olan bu lazımeleri irdelerken tanık dahil diğer delilleri dinleyemeyeceği, tebliğ mazbatasını okuyup incelemekle yetineceği hususunda kanun maddesi ve,veya Yargıtay içtihadı eklerseniz beni aydınlatmış olursunuz üstat.

Umarım İcra Hakimlikleri dar yetkilidir,tanık dinleyemezler gibi bir argümanla gelmezsiniz.

Janvelican kardeşim,

Maalesef kararları kanun vermiyor. ) Yargıtay, icra mahkemelerinin şekli anlamda inceleme yapacağını, kararlarının sadece şekli anlamda kesin hüküm etkisi göstereceğini bir başka deyişle bildiğimiz maddi anlamda kesin hükmün sonuçlarını doğurmayacağını sürekli kararlarıyla ortaya koyuyor. Bu durum öğreti tarafından da benimseniyor.

Öyle ki somut davamda, ilamsız takipte alacağın dayanağı olarak gösterilen bir çekte takip alacaklısının taraf sıfatı dahi olmamasına rağmen, takibine dayanak yaptığını, ilamsız takiplerde alacağa sebep göstermek mecburi değil ise de takipte bir defa alacağa dayanak gösterilirse bunun artık sebebe bağlandığını kabul etmek gerekeceğini ve bu konunun mahkemece re'sen dikkate alınması gerekeceğini... izah eder mahiyette defalarca dilekçeler vermeme rağmen oralı bile olunmadı... Sen nerede yaşıyorsun azizim? )
Old 18-02-2012, 17:42   #19
janveljan

 
Dikkat

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Janvelican kardeşim,

Maalesef kararları kanun vermiyor. ) Yargıtay, icra mahkemelerinin şekli anlamda inceleme yapacağını, kararlarının sadece şekli anlamda kesin hüküm etkisi göstereceğini bir başka deyişle bildiğimiz maddi anlamda kesin hükmün sonuçlarını doğurmayacağını sürekli kararlarıyla ortaya koyuyor. Bu durum öğreti tarafından da benimseniyor.

Öyle ki somut davamda, ilamsız takipte alacağın dayanağı olarak gösterilen bir çekte takip alacaklısının taraf sıfatı dahi olmamasına rağmen, takibine dayanak yaptığını, ilamsız takiplerde alacağa sebep göstermek mecburi değil ise de takipte bir defa alacağa dayanak gösterilirse bunun artık sebebe bağlandığını kabul etmek gerekeceğini ve bu konunun mahkemece re'sen dikkate alınması gerekeceğini... izah eder mahiyette defalarca dilekçeler vermeme rağmen oralı bile olunmadı... Sen nerede yaşıyorsun azizim? )

Muhterem Mehmet kardeşim,

Bende sizin gibi istanbul denen mega köyde yaşıyorum
Öte yandan meslekte bazen öyle kararlarla karşılaşıyorum ki acaba burası Patagonya mı diye düşünmüyor da değilim

Yukarıda İcra hakimliklerinin hükümlerinin şekli anlamda kesin hüküm etkisi olduğundan bahsetmişsiniz (peşin peşin bana bu argümanlarla gelmeyin dedim ama dinletemedim maalesef )
Somut olayda sorduğunuz sorunun yani icra hakimliğindeki ihalenin feshi davasında tebligatın usulsüzlüğünün ispat yönteminin icra hakimliklerinin kararlarının kesin hüküm etkisi ile uzaktan yakından bir ilgisi yok.(Aramızda kalsın ama bu konunun işgal ettiğimiz bu forum başlığıyla da bir ilgisi yok )

Bir önceki mesajımda alıntı yaptığım ve sizin başınızdaki hukuksuzlukla oldukça örtüşen Yargıtay içtihadında " Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğü, tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. O halde, hakim, her somut olayın özelliğini, cereyan şeklini, gerçekleşen maddi olguları en ufak ayrıntılarına kadar gözönünde bulundurup, iddiayı tahkik etmelidir." denmekte Zabıta araştırması ,tanık dahil her türlü delille tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığının araştırılması gerektiğini ifade etmektedir.

Aşağıda aynı yönde benzer bir içtihat daha var.

Alıntı:
Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğü tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. O halde hakim, her somut olayın özelliğini, cereyan şeklini, gerçekleşen maddi olguları en ufak ayrıntılarına kadar göz önünde bulundurup iddiayı tahkik etmelidir. Dairemizin süregelen yerleşmiş uygulaması, Hukuk Genel Kurulunun 7.4.1982 tarih, ve 1377-337 sayılı kararında öngörülen yukarıdaki ilkeye uygun biçimde devam etmektedir. Somut olayda, şikayetçi, tebligat parçasında yazılı olan ve bizzat kendisine tebligat yapıldığını gösteren imzanın sahte olduğunu ileri sürdüğüne göre, bu iddianın yukarıda belirtilen ilkeye uygun olarak her türlü delille kanıtlanması mümkün olmakla, şikayetçinin örnek imzaları alınıp yöntemince inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. (12. HD 3.10.2005 T. E. 2005/14736 K. 2005/18774)

Anlaşılan Yargıtay 1982 yılındaki Genel Kurul kararından bu yana tebligatın usulsüzlüğü iddiasının, zabıta araştırması,tanık,imza incelemesi gibi her türlü delille ispatlanabileceği yönünde kararlar veriyor.

Saygılar sunarım.
Old 18-02-2012, 18:11   #20
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan janveljan
Muhterem Mehmet kardeşim,

Bende sizin gibi istanbul denen mega köyde yaşıyorum
Öte yandan meslekte bazen öyle kararlarla karşılaşıyorum ki acaba burası Patagonya mı diye düşünmüyor da değilim

Yukarıda İcra hakimliklerinin hükümlerinin şekli anlamda kesin hüküm etkisi olduğundan bahsetmişsiniz (peşin peşin bana bu argümanlarla gelmeyin dedim ama dinletemedim maalesef )
Somut olayda sorduğunuz sorunun yani icra hakimliğindeki ihalenin feshi davasında tebligatın usulsüzlüğünün ispat yönteminin icra hakimliklerinin kararlarının kesin hüküm etkisi ile uzaktan yakından bir ilgisi yok.(Aramızda kalsın ama bu konunun işgal ettiğimiz bu forum başlığıyla da bir ilgisi yok )

Bir önceki mesajımda alıntı yaptığım ve sizin başınızdaki hukuksuzlukla oldukça örtüşen Yargıtay içtihadında " Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğü, tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. O halde, hakim, her somut olayın özelliğini, cereyan şeklini, gerçekleşen maddi olguları en ufak ayrıntılarına kadar gözönünde bulundurup, iddiayı tahkik etmelidir." denmekte Zabıta araştırması ,tanık dahil her türlü delille tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığının araştırılması gerektiğini ifade etmektedir.

Aşağıda aynı yönde benzer bir içtihat daha var.



Anlaşılan Yargıtay 1982 yılındaki Genel Kurul kararından bu yana tebligatın usulsüzlüğü iddiasının, zabıta araştırması,tanık,imza incelemesi gibi her türlü delille ispatlanabileceği yönünde kararlar veriyor.

Saygılar sunarım.

Teorik tartışmalardan bana fayda gelmeyecek diye o konuyu rafa kaldırıp, eklediğiniz ve benim iddialarımı teyit eden son derece önemli yargıtay kararları (*) nedeniyle size açıkça da teşekkürler sunuyorum. Lakin 12 HD nin birbiri ile taban tabana zıt onlarca kararı var ve bu kararı da karar düzeltme de bozan 12 HD maalesef.

(*)

Alıntı:
Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğü tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. O halde hakim, her somut olayın özelliğini, cereyan şeklini, gerçekleşen maddi olguları en ufak ayrıntılarına kadar göz önünde bulundurup iddiayı tahkik etmelidir. Dairemizin süregelen yerleşmiş uygulaması, Hukuk Genel Kurulunun 7.4.1982 tarih, ve 1377-337 sayılı kararında öngörülen yukarıdaki ilkeye uygun biçimde devam etmektedir. Somut olayda, şikayetçi, tebligat parçasında yazılı olan ve bizzat kendisine tebligat yapıldığını gösteren imzanın sahte olduğunu ileri sürdüğüne göre, bu iddianın yukarıda belirtilen ilkeye uygun olarak her türlü delille kanıtlanması mümkün olmakla, şikayetçinin örnek imzaları alınıp yöntemince inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. (12. HD 3.10.2005 T. E. 2005/14736 K. 2005/18774)
Old 17-07-2019, 16:52   #21
slmkrptc

 
Varsayılan

Aynı durum nedeni ile bende ptt aleyhine bir dava açmak istiyorum. Konu ile alakalı dava açıp elinde karar olan var mıdır?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
hizmet kusurundan dolayı idarenin sorumluluğu nizam Meslektaşların Soruları 3 25-03-2011 08:49
tebligattan dolayı hukuki sorumluluk Av. Melik Şengül Meslektaşların Soruları 1 26-06-2009 16:06
tebligattan dolayı hukuki sorumluluk Av. Melik Şengül Meslektaşların Soruları 1 13-06-2009 20:50
Usulsüz Tebligattan Sonra İdari Para Cezası/ Yargılamanın İadesi zirekli2003 Meslektaşların Soruları 0 19-06-2007 14:17
idarenin hukuki sorumluluğu Av. Caner Arıcı Meslektaşların Soruları 2 15-08-2006 16:47


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07608008 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.