Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Tarihin ilk feministi mi yoksa sıradan bir şeytan mı?

Yanıt
Old 26-04-2007, 08:40   #61
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Sn.calikusu_kamuran,

Tartışmanın hayali boyutta ilerlediğini düşünmenize çok da anlam veremedim. Konu açıldığından beri mitlere bakış açılarının gözden geçirilmesini talep ettim ve bu talebimin neresini hayali buldunuz, bilemiyorum. Lilith'in de Havva'nın da birer sembol olarak ele alınması taraftarı olduğumu söyleyip durdum. Bu sembollere ilişkin türlü çözümleme biçimleri olabilir, bunlardan hangisini tercih ettiğimi de belirttim.

Feminizm tanımı istemişsiniz. Bence, tanımlar pek de derinlikli açılımlar vermezler. Kuramın tanımını yapmak daima eksiktir ve dolayısıyla yanlıştır. Hem koca bir külliyatın tanımını nasıl yapabilirim ki? Bu kadar çok bakış açısı var iken hangi birini anlatabilirim ki? Siz daha evvel dil ile ilgili tartışmanızda da tanımlar üzerinden gitmemi talep etmiştiniz, orada da benzer bir yanıt vermiştim. Okuyun, demem ondandır.

Alıntı:
Yazan calikusu_kamuran

feminizm hakkında her kadının bildiği kadar her erkek de bilgi sahibidir

Tam da bunu söylüyorum işte, değildir. Her kadın feminizm hakkında bilgi sahibi olmadığı gibi, kadın biliyorsa erkek de biliyordur şeklinde de okunabilecek bu açıklamanızın çok da anlamlı olmadığını düşünüyorum. Bilgi cinse, yaşa ve benzeri konumlara göre kafamızın içine bilinmeyen bir el tarafından dökülen bir şerbet değildir. Bilgi edinmek için uğraşır, emek verir, zaman harcarız.

Feminizmi, lilith'le birleştiren ben değilim ki, sizsiniz. Lilith meselinin feminizme eşitlendiğini, feministin Lilith olması gerektiğini hiç söylemedim. Tek söylediğim, konunun bu bağlamda da tartışılabilecek yönlerinin olduğudur. Cımbızladığım yön de otorite ve itaat ilişkisidir. Bu mitle ilgili olarak başka bir yön de seçebilirdim, ama beni en çok ilgilendiren Lilith mesellerindeki ortaklık oldu ki, bunu da itaat olarak belirledim.

Alıntı:

Mantık süzgecinden geçirin ki benimle aynı sonuçlara varacaksınız

Niye ki? Mantık süzgecinden geçirmiyormuşum gibi davranmanızın anlamını geride bırakarak soruyorum : Bu süzgeç en salt ve en saf haliyle sizde mi işliyor? Yani, sizin mantığınız hatalı olamaz mı? Bakınız, bilimsel ve mantıklı olursan benim dediğime gelirsin anlamına gelen bu cümlenin tartışmalarda pek de iyi sonuç doğrumayacağına inanıyorum. Beni kendi mantığınıza bu şekilde davet etmeniz şık olmadığı gibi mantığınızı açıklamakla yetinmeniz yeterli idi. Unutmayalım ki, süzgeçlerin değişik boyutlarda delikleri olur. Makarna süzgeci de var, çay süzgeci de değil mi? Böyle gerekli olmayan tabirler, benim süzgece takılıyor işte, aşağı akmıyor, tortusu elimde birikiyor. Kötüniyetli olmamakla birlikte, sözlerimizin bir kez ağzımızdan çıktığında bizi nasıl temsil ettiklerini bazen kaçırabildiğimizi düşünüyorum.

Lilith ve Havva konusunda otoriteyi bilim olarak almışsınız. Bence bu gerekli değil. Otorite, bilim olunca aklanmıyor ki. Otoriteden maksat, sorgusuz kabul ve itaat bekleyen, içinde muktedir olmaya ilişkin her türlü gücü barındıran herhangi bir kurumdur. Buna bilim de deseniz , Ali de deseniz, Ayşe de deseniz benim için sonuç değişmez. Sizin bilim seçiminiz ancak, bilimin sorgusuz kabulüne inandığınızın bir göstergesi olabilir, diye düşünüyorum. Demek ki, bilim de ona bu paye verildiğinde dogma haline gelebilir. Benim için mesele yok, bilim buyurdunuz, bilim olsun. İçini nasıl dolduracağım belli.


Alıntı:
bugünün kadınları Havva" nın kızları ise asla Lilith olamazlar

Niye? Bilimsel olarak ( ! ) itaat geninden filan mı bahsedeceğiz? Varsayımınız geçerli kabul edilse bile, öğrenmenin davranış değişimine etkisini küçümsememek gerekir.

İtaatsizlik kaynağını nereden alır? Lilith örneğindeki mitlerde bize kaynak ne gösterilmiş, mesela? Eşit olma hissi, inancı, bana göre. Böyle okuyorum metinleri. İtaatin kaynağını nasıl okurum Havva örneğinde peki? Adem'in kaburgasından geldiğine göre, onun bir parçası, bir uydusudur. Eşit değildir, çünkü böyle bir eşitlik fikrine sahip değildir.

Bir özne ve bir nesne arasındaki fark gibi. Eyleyen, eyleyebildiğini bilen ile kaderi başkasının insafına kalan başkasının kararıyla evin içinde yeri belirlenen bir mobilya arasındaki fark gibi.

Saygılar.
Old 26-04-2007, 15:30   #62
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ISIL YILMAZ

Bir özne ve bir nesne arasındaki fark gibi. Eyleyen, eyleyebildiğini bilen ile kaderi başkasının insafına kalan başkasının kararıyla evin içinde yeri belirlenen bir mobilya arasındaki fark gibi.



Özne ile nesne arasındaki fark, daha rasyonel biçimde açıklanamazdı sanıyorum. Kutlarım.

Saygılarımla...
Old 27-04-2007, 16:25   #63
calikusu_kamuran

 
Acil

Alıntı:
Yazan ISIL YILMAZ

Bir özne ve bir nesne arasındaki fark gibi. Eyleyen, eyleyebildiğini bilen ile kaderi başkasının insafına kalan başkasının kararıyla evin içinde yeri belirlenen bir mobilya arasındaki fark gibi.

Saygılar.

Son cümlelerinizi bitirirken aklıma şöyle bir şarkı geldi, nedense, "asla asla vazgeçemem senden(muhalefet) asla, olamam ben sensiz(muhalefetsiz), yapamam muhalefetsiz". Ama emin olun yine de iyi niyetliliğimle söylüyorum ki bu şarkının belirmesi bile güzel bir şeydir benim için, şükür ki en azından sinirlenmiyorum, yani beni beyin felcine uğratma hakkınız yok demeyeceğim, çünkü bu şarkı en azından böyle bir sıkıntım olmadığını gösterebilir artık. Madem öyle daha çetin bir şekilde ve aynen çok kişinin yaptığı gibi salt kendi tarafımı korumak adına BAZEN TUTARLILIK BİLE içermeyen(bugün böyle iken yarın şöyle olan) muhalefetlerimi kolaylıkla başlatabilirim. Ama her şeye rağmen bu tarz benim için inanın zordur.

1-Tartışmanın hayali boyutta ilerlediğini düşünmenize çok da anlam veremedim. Konu açıldığından beri mitlere bakış açılarının gözden geçirilmesini talep ettim ve bu talebimin neresini hayali buldunuz, bilemiyorum. Lilith'in de Havva'nın da birer sembol olarak ele alınması taraftarı olduğumu söyleyip durdum. Bu sembollere ilişkin türlü çözümleme biçimleri olabilir, bunlardan hangisini tercih ettiğimi de belirttim.
C 1_ Tartışmanın hangi boyutta ilerlemesi gerektiğini istediğinizi hiç anlamış değilim. Karşı tarafı anlamak istemiyor ve salt kendi değerlerinize kilitlenmek istiyor gibi beyanlarınız olmakta, benim algılayışımda. Gerçekçi boyutta mı ilerlemesini istiyorsunuz yoksa hayali boyutta mı onu söylemeniz yeterli benim için, her ikisine de uyarım yani. Yazılarınız hayali demiş miyim iyi incelemenizi isterim. Hangi yönde gitmek istiyorsunuz onu belirtiniz yeterlidir. Bunlar madem ki semboldür, neyin sembolüdür buyrunuz söyleyiniz, elbet her sembolün bir karşılık geldiği şey vardır yani. Sembolik der iken formellikten bahseder gibisiniz, yani bunlar gerçeklik alemi ile ilişkisi görülemeyen ve gerçeklik alemindeki her bir şeyin karşılığı olarak verilecek HARFLER-CEBİRSEL İFADELER gibidir demek istemektesiniz anladığım. Evet ama en nihayetinde Feminizmi ifade ettiğini anlatmak istiyor gibidir Syn. Av.Ünzile. Yani konunun açılım tarzını iyi yargılamamız gerektir. Bu sembollere ilişkin türlü çözümleme biçimleri olabilir der iken, zaten bunu anlatmaya çalıştığınızı anlamaktayım(yani bu sembollere her bir gerçekliği karşılık olarak belirlebiliriz, o bize kalmıştır yani). Madem söyleminiz budur, bırakınız ben de kendi değerlerime karşılık olarak alayım, hakkım değil midir yani. Benim şu değerime karşılık gelmez deyişimin neresinde sakınca olabilir ki. A, B değildir, derim ben. Siz ise A, A" dır dersiniz olur biter. (kendim için not: Aklın yetilerine dayanan, maddi yetilere dayanan-aklın kuralınca teşkil edilmiş, maddi kurallarca teşkil edilmiş)

2-Tanım?
C 2-Evet, tanımı istiyorum. Bugünün algılamasında olsa bile en azından niteliklerini belirtmenizde fayda vardır. Tartışmanın ortak zeminde ilerlemesi için.

3-Tam da bunu söylüyorum işte, değildir. Her kadın feminizm hakkında bilgi sahibi olmadığı gibi, kadın biliyorsa erkek de biliyordur şeklinde de okunabilecek bu açıklamanızın çok da anlamlı olmadığını düşünüyorum. Bilgi cinse, yaşa ve benzeri konumlara göre kafamızın içine bilinmeyen bir el tarafından dökülen bir şerbet değildir. Bilgi edinmek için uğraşır, emek verir, zaman harcarız.
C 3- Bilgi yaşa cinse göre değişir dememiştim ama artık diyorum. Çünkü örneğin büluğ çağına ermemiş bir kişiye asla cinselliği anlatamazsınız. Ne kadar anlatsanız bile içi boştur. Erkekler kadınların doğum sancısından bihaberdir örneğin. Asla algılanamaz. Sadece benzerliğini düşünebilir. Bazen bilgi edinmek için belli bir konuma ermek de gerekliymiş yani.

4-Feminizmi, lilith'le birleştiren ben değilim ki, sizsiniz. Lilith meselinin feminizme eşitlendiğini, feministin Lilith olması gerektiğini hiç söylemedim. Tek söylediğim, konunun bu bağlamda da tartışılabilecek yönlerinin olduğudur. Cımbızladığım yön de otorite ve itaat ilişkisidir. Bu mitle ilgili olarak başka bir yön de seçebilirdim, ama beni en çok ilgilendiren Lilith mesellerindeki ortaklık oldu ki, bunu da itaat olarak belirledim.
C 4- Lütfen yapmayın, konuyu ben ilişkilendirmedim, lilith" in ismini bile bilmiyordum. Ama niteliklerini anlayabildim, çünkü onlar hayatın içindeki nitelikler ki onları her bir insan tecrübe etmiştir, yani insan tecrübelerini yansıtan efsane var ortada. Elbette ki her insan algılayabilir durumdadır, daha önce duymamış olsa bile. Konuyu ilişkilendiren veya ilişkilendirilebilir mi diyen, Syn. Av. Ünzile" dir. İyi takip etmek gereklidir.

5-Niye ki? Mantık süzgecinden geçirmiyormuşum gibi davranmanızın anlamını geride bırakarak soruyorum : Bu süzgeç en salt ve en saf haliyle sizde mi işliyor? Yani, sizin mantığınız hatalı olamaz mı? Bakınız, bilimsel ve mantıklı olursan benim dediğime gelirsin anlamına gelen bu cümlenin tartışmalarda pek de iyi sonuç doğrumayacağına inanıyorum. Beni kendi mantığınıza bu şekilde davet etmeniz şık olmadığı gibi mantığınızı açıklamakla yetinmeniz yeterli idi. Unutmayalım ki, süzgeçlerin değişik boyutlarda delikleri olur. Makarna süzgeci de var, çay süzgeci de değil mi? Böyle gerekli olmayan tabirler, benim süzgece takılıyor işte, aşağı akmıyor, tortusu elimde birikiyor. Kötüniyetli olmamakla birlikte, sözlerimizin bir kez ağzımızdan çıktığında bizi nasıl temsil ettiklerini bazen kaçırabildiğimizi düşünüyorum.
C 5- Burada tamamen kendinize göre yorumlar yapmışsınız. Kural yorumlardan dışarı taşılmıştır. Ben evrensel mantıktan bahsediyorum ki olması gereken odur. O bende de yok ise buyrun şurada mantığa aykırı beyanlarda bulunuyorsunuz diyebilirsiniz. Kanaatimce insanların tepkilerini ölçmek gibi bir gaye içindesiniz, ama sinirlenmeyeceğim. Şıklığa aykırı düşen hiç bir beyanım yoktur. Lilith bir feminist midir yoksa şeytan mıdır, gibi bir soruya her kim olursa olsun ŞEYTANDIR demiş olsa bunu şık bulmayacaksınız kanaatindeyim. Peki soruyu soran da mı hata yoksa cevaplayanda mıdır? Soru sorulmuş ise cevaplarına katlanılacaktır. Ayrıca ben elimden geldiğince 1. sınıf unu elde edeceğim değirmeni(mantık süzgecini) kullanıyorum, kepekli ekmek üretmek benim işim değil.

6-Lilith ve Havva konusunda otoriteyi bilim olarak almışsınız. Bence bu gerekli değil. Otorite, bilim olunca aklanmıyor ki. Otoriteden maksat, sorgusuz kabul ve itaat bekleyen, içinde muktedir olmaya ilişkin her türlü gücü barındıran herhangi bir kurumdur. Buna bilim de deseniz , Ali de deseniz, Ayşe de deseniz benim için sonuç değişmez. Sizim bilim seçiminiz ancak, bilimin sorgusuz kabulüne inandığınızın bir göstergesi olabilir, diye düşünüyorum. Demek ki, bilim de ona bu paye verildiğinde dogma haline gelebilir. Benim için mesele yok, bilim buyurdunuz, bilim olsun. İçini nasıl dolduracağım belli.
C 6- Korkmayın bilim dogma olmaz, çünkü bilim hariçten inmez ve kimsenin ipoteği altında da değildir. Bilim sorgusuz kabulü kabul etmez. HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR. İçini BİLİMSEL doldurmak lazımdır. Ama ne var ki sorgusuz kabulden ziyade kabul edileceğin ne olacağını verir bilim, yani DEMİR NEDEN DEMİRDİR sorusu anlamsızdır, beyin, salt öyle var olduğu için demirdir demekten öteye geçemezdir.

7-Niye? Bilimsel olarak ( ! ) itaat geninden filan mı bahsedeceğiz? Varsayımınız geçerli kabul edilse bile, öğrenmenin davranış değişimine etkisini küçümsememek gerekir.
C 7- Ben Demir kılıçla savaşa çıkıyorum, karşı taraf laylon kılıçla çıkabilir. Yani laylon ile demirden elde edilecek olanı elde edemezsiniz.

8-İtaatsizlik kaynağını nereden alır? Lilith örneğindeki mitlerde bize kaynak ne gösterilmiş, mesela? Eşit olma hissi, inancı, bana göre. Böyle okuyorum metinleri. İtaatin kaynağını nasıl okurum Havva örneğinde peki? Adem'in kaburgasından geldiğine göre, onun bir parçası, bir uydusudur. Eşit değildir, çünkü böyle bir eşitlik fikrine sahip değildir.

Bir özne ve bir nesne arasındaki fark gibi. Eyleyen, eyleyebildiğini bilen ile kaderi başkasının insafına kalan başkasının kararıyla evin içinde yeri belirlenen bir mobilya arasındaki fark gibi.

C 8-İtaatsizlik kaynağını SAVUNMA MEKANİZMALARINDAN alır. İnsan tüm eylemlerinde aslen SAVUNMADA BULUNUR. Her varlık sahip olduğu değerleri korumakla zorunlu kılınmıştır, bu zorunluluğu ister doğa vermiş olsun ister tanrı vermiş olsun, sonuçta ortada bir zorunluluk vardır. Yani insanın daima tanrısı var olacaktır. Ta ki zorunluluktan kurtulmayı alt edemediği sürece tanrısı bir şeyler olacak, örneğin acıkmayı engelleyebilirse acıkmanın verdiği sıkıntıdan kurtulur. Hayatta hiç bir eylem yoktur ki SAVUNMA MEKANİZMASI OLMASIN. İtaatsizliğin kaynağı, VARLIĞINI KORUMA ZARURETİDİR, örneğin KRALLAR EŞİTLİK İSTEMEZLER, çünkü varlık ile ilgili bir problemleri yoktur, aşağılar eşitlik isterler çünkü varlıklarını korumanın bir yolu olarak onu öğrenmişlerdir. Ölüm ve hatta onun bir şekli olan intihar bile IZDIRAP ÇEKTİRENE ATILAN BİR DARBEDİR.

Tavuk yumurtadan gelir, ama yumurtayı yapan ilk tavuğa sonraki tavuk eşit gelir nedense. Topraktan gelmişim örneğin, toprağa eşitim sanki. Yoktan var edilmez, tanrı vardır ve ancak kendisi var ise bizi kendinden var etmiştir, öyleyse................ gibi subjektif düşünceler her zaman var olabilir, ne dersiniz.

Hayatımız emin olun, bir başkasınca belirlenmiştir, Siz buna ister doğa deyin, ister bilim deyin, isterseniz bir başka şey deyin, ne derseniz deyin, ama ZARURETİN ALTINDAYIZ. Bir taş bile kendini korumak için direnir, karşı taraf kendini korumamışsa tarih başından beri suç elbet kendilerindedir veya yapılarındadır. (Bu arada not, Robinson adasında Robinsonun yanına Cuma yerine Lilith düşse idi, o ilkel ortamda kimin hakimiyeti yer alırdı, bire bir iken bile, bence bir düşünmekte fayda vardır. Bu anlamda kadınların öncelikle kendi yapılarına uygun hayat alanları KEŞFETMELERİ gerekir, örneğin bugünkü ilkel hayat ortamında hala fiziksel güç geçer akçe olarak yer almaktadır, bence bir an önce fiziksel gücün geçer akçe olmayıp başka bir akçenin geçer olduğu dünyayı oluşturmalısınız. Bugün için geçer akçeleri belirleyen erkek hakimiyeti gibi. Örneğin parayı ilk bulan ERKEKTİR. Kesin bilgisayarı ilk bulan da erkektir, ama aslen bu alanlarda kız/erk ayrımı yoktur. Ben, dolmuştaki yerinin belirlenmesi işini bile erkeğe bırakan insanlar gördüm. )

KADINIMIZA HİZMET EDEN Feminizm tarihinin en kısa zamanda başlaması dileğimle,

SAYGI VE SEVGİLERİMLE.
Old 27-04-2007, 23:55   #64
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.calikusu_kamuran

Lütfen bu alan okuyucularını yazdıklarınızın karmaşasında telef etmeyiniz.)

Daha sade ve sizin de anlayabileceğiniz biçimde yazmanızı rica ediyorum.

Saygılar
Old 28-04-2007, 17:44   #65
Themis99

 
Varsayılan

Alıntı:
Gönderen: BESTE
Tarih: Thu, 18-Jan-2007
Alıntı:
Lilith Efsanesi
LİLİTH
İnsanlığın öyküsü Adem ve Havva ile başlıyor, öyle mi? Eski bir yahudi efsanesine göre, bu öykü Adem'le Havaa'dan öncesine uzanıyor. Yani Adem'in ilk eşi Havva değil, Lilith adında bir kadındır. Ama, tarih boyuncagizlice aramızda dolaşıp, her kadın-erkek tartışmasında kendini gösterse de onu çok az tanıyoruz.
Sözü edilen efsane şöyle başlıyor: Tanrı topraktan Adem ile Lilith'i yaratır. Mutlu mutlu yaşasınlar diye onları cennete yerleştirir. Ama bu iki insan çifti bir türlü huzur bulamaz. Sorunları mı? Günümüz çiftlerinin sorunlarından farklı değildir. Adem ilişkide her alanda söz sahibi olmak ister. Ancak Lilith buna karşı çıkar. Özellikle cinsel ilişki sırasında Adem'in hep üstte yer almasını aşağılayıcı bularak itiraz eder. Kendisinin de Adem gibi topraktan yaratıldığını, yani eşit olduklarını savunur. Adem ise kendini, bağışlayan, bereketli gökyüzü; Lilith'i de ürün veren toprağa benzeterek bu şekilde birleşmek konusunda diretir. Adem tavırlarında ısrar edince, Lilith, birlikte yaşamalrının zor olacağına karar verip Tanrı'nın söylenmemesi gereken adını anarak göğe doğru yükselir. Sahip olduğu olanakları terk eden Lilith'in yeri artık dışlanmışların arasındadır. Çevresindeki cinlerle ve cinlerin kralı Şamael (Şeytan) ile ilişkiye girer ve onlardan çocuklar doğurur.
Bu arada cennette yalnız kalan Adem, Tanrı'ya dua ederek Lilith'i geri ister. Tanrı, Sanvai, Sansanvai ve Semangelof isimli üç meleği geri çağırmak üzere Lilith'e gönderir. Meleklere, dönmediği takdirde her gün yüz çocuğunun öldürüleceğini emreder. Ama, o kesinlikle dönmeyeceğini bildirir. Ve tehdit yerine getirilir...
Lilith, duyduğu acıylabundan sonra, bütün hamile ve doğum yapmış kadınların, bebeklerin başdüşmanı olmaya yemin eder. Erkek çocukların doğduktan sonra ilk sekiz gün, kız çocukların ise ilk yirmi gün içinde canını alacaktır. Sadece yakınlarında bu üç meleğin ismi ya da şekli bulunanlara dokunulmayacaktır. Lilith artık kötüler tarafına geçmiştir.
Bunun üzerine Tanrı Adem'in kaburga kemiğinden Havva'yı yaratır. Bu yeni kadın, Adem'den bir parça olduğu için, ona karşı çıkmayacaktır.





Aslında Lilith ahkkında pek çok efsane ve öykü var. Örneğin Talmud'da (Tevrat'ın başta yazılı olmayıp, sonradan yazılı hale getirilen ikinci bölümü) ondan dişi bir şeytan olarak söz edilir. Bu rolüyle bir hayalet gibi yüzyıllarca tarih sayfalarında dolaşır. Kadın ve çocukları hedef alır, erkekleri baştan çıkararak onlara zarar verir. Yaptıkları bunlarla sınırlı değildir. Bir hayalet gibi kadınların beynine girip, erkeklerle eşit haklara sahip olma savaşını günümüze kadar sürdürür. Bazı efsanelerde de cadı suretinde çıkar karşımıza. Lilith'e hepsi birbirinden farklı, ancak hepsi de kötü yakıştırmalarınniye yapıldığını anlayabilmek için geriye dönüp, dinler tarihine ve efsanelere bir göz atmak gerekiyor.
Lilith'in geçmişi tektanrılı dinlerden çok daha önceye, eski Mezopotamya uygarlıklarına kadar uzanıyor. Genellikle Sümer ve Bebil mitolojisindeki rüzgar tanrıçası Lilitu ile ilişkilendiriliyor. Lil, fırtına ya da rüzgar anlamına geliyor.
Bir babil metninde ise, büyük tanrıça İştar'ın tapınak fahişesidir. İştar, eski doğu dinlerinde şevhetli aşkın, tutkunun ve baştan çıkarıcılığın tanrıçası kabul ediliyordu. Bu özellikleri nedeniyle, fahişelerin, özellikle de kült olan tağınak fahişelerinin koruyucu tanrıçasıydı.
Tapınak fahişeliği meşru bir işti. Herodot'un bize ulaşan yazılarında, Babil'de her genç kızın bir kez yabancı bir erkekle cinsel ilişkiye girmek zorunda olduğu biliniyor. Ancak, bu tapınak fahişeliği kesinlikle küçük düşürücü bir iş değildi. Babillilerin yabancı erkekleri tanrı olarak gördüğü sanılıyor. Kendilerini onlara teslim eden genç kızlar, simgesel olarak tanrılarıneşi haline geliyor ve kutsallaşıyorlardı.
Lilith'e bazı özellikler Babil'in kötü tanrıçası (belki de dişi şeytanı demek gerek) Lamatsu'da da görülüyor. Lamatsu halk arasında albastı ya da lağusa hastalığı olarak bilinen rahatsızlığın ortaya çıkmasını sağlıyor, hamilelere zarar verip yeni doğan bebekleri öldürmeye çalışıyordu. Lilith'in özellikleri Lamatsu'ya aktarılmış olabilir miydi? Yoksa tersi mi yapılmıştı?
Lilith'in Yahudi efsanelerinde ne zaman boy gösterdiği bilinmiyor. Çünkü tanrılar ve efsaneler, doğu kültürlerinin birçoğunda ortaktı ya da büyük benzerlikler taşıyordu. Yine de her koşulda, Yahudilerin şeytanla ilgili inanışlarında önemli bir yere sahipti. Erkeklerin aklını başından alan bir şeytan olarak görülüyor ve ondan çok korkuluyordu.
Bu konuda en eski kaynak olan Tevrat'a bir göz atıyoruz. Ancak Tevrat'ta bir tutarsızlık göze çarpıyor. Kutsal kitabın bir yerinde "Ve Allah insanı kendi suretiyle yarattı ve onları erkek ve dişi olarak yarattı." deniliyor. Ancak ilerleyen baplarda daha farklı anlatılıyor: Tanrı doğuda Aden'de bir bahçe yapıyor. Adem'i oraya koyuyorve yalnız kalmasın diye kaburgasından kadını yaratıyor. Talmud'a göre Adem'le aynı anda yaratılan kadının adı Lilith'tir. Çünkü başka türlükutsal kitaptaki bu tutarsızlığı açıklamak mümkün değildir.
Adem'il ilk eşi Lilith'e daha sonra 9. ya da 10. yüzyıllara ait "Ben Sira Alfabesi"nde rastlıyoruz. Metnin ana kahramanı, M.Ö. 600'lü yıllarda yaşadığı sanılan Ben Sira. Yazarın kim olduğu bilinmiyor. Bu el yazmasına göre Tantı topraktan Adem ve Lilith'i yaratmıştı. İlgili bölüm şöyle devam ediyor: "Kısa bir süre sonra birbiriyle kavga etmeye başlarlar. Adem'e şöyle der: Ben altta yatmak istemiyorum. Ama Adem: Ben altta değil, üstte yatmak istiyorum, çünkü sen altta yatacak kişi olarakbelirlendin. Lilith ona: İkimiz de aynı haklara sahibiz, çünkü ikimiz de topraktan yaratıldık. Ama ikisi de birbirini dinlemez." Bunun üzerine Lilith gökyüzüne yükselerek kaybolur. Üç meleğin Lilith'i geriye dönmeye ikna çabaları işe yaramayınca, Tanrı, Adem için bu kez Havva'yı yaratır.
Bir başka bölümde de Lilith üç meleğe şöyle der: "Ben çocuklara zarar vermek üzere yaratıldım, doğumdan sonraki ilk sekiz gün içinde erkek çocuklarına, yirmi gün içinde de kız çocuklarına. (Ama) Yemin ederim: Sizi ya da görüntünüzü bir muska ya da tılsım üstünde görürüsem, o çocuğa hiçbir zarar vermeyeceğim." O günden bu yana çeşitli kültürlerde, yeni doğan çocukların kötü kalpli Lilith'e karşı korunması için özel tılsımlar kullanılmaya başladı. Lilith'in halk inanışlarında varlığınu yıllarca korumasının ve bir gün gelip de bir şekilde cadılarla ilişkilendirilmesinin nedeni de budur.
Lilith efsanesi Ortaçağ'ın başlangıcında, Yahudilerin ezoterik yazması Kabala'da da (Yahudi ruhbanlarının, asırlardır birbirlerine aktardıkları ve Kutsal Kitap'ın "gizli anlamları" ile ilgilenen bir tür okültizm -gizlicilik- ve mistisizm) yer almaş. Burada erkekleri baştan çıkaran ve uğursuzluk getiren dişi şeytan olarak tarif ediliyor: "Her türlü süs malzemesiyle süslenip cilveli bir kadına dönüşüyor. Onun süsü, gül gibi kırmızı saçları. Sözleri yağ gibi yumuşak, dudakları dünyadaki her şeyden daha tatlı. Ona yönelen ve (afrodizyak olarak yılan zehriyle karıştırılmış) şaraptan içen aptallar onunla zina yaparlar." Ama sonra uyandıklarında onları öldürürü ve cehennemin tam ortasına atar. Aslında onun niyeti sadece erkekleri baştan çıkarıp çok sayıda çocuk doğurmaktır.
Kabalacılar için Lilith temiz olmayan, fahişe bi kadını simgeliyor. Kabala'daki bir paragrafta, ayrıldıktan sonra Adem'i yeniden baştan çıkardığı yazıyor. İşlediği bu günahtan sonra Adem, 130 yıl cinsel pehrizli yaşar. Adem, böyle bir şeyin tekrar başına gelmemesi için, kendini dikenlerle korumaya çalışır. Ancak uyurken Lilith Adem'in üstüne çıkar ve onu uyararak boşalmasını sağlar. Lilith, bunun ardından "insanlığa ceza" olarak adlandırılan yaratıkları dünyaya getirir. Kabala'nın bir başka yerinde de şöyle yazıyor: "Lilith en sonunda oarda burada dolaşarak insanoğullarına sarkıntılık eder ve kendi kendilerini kirletmelerini sağlar." Bunun ardından adı "tohum hırsızı"na çıkar.
Kuşkusuz Havva'nın işlediği "günah"tan da o sorumludur. Kabalacıların ana eserinden Zohar'da (İhtişam Kitabı ya da Işık Kitabı) yer alan efsaneye göre adet döneminde olduğu halde, Adem'le birlikte olma konusunda Havva'yı kandıran o yılan ve fahişe Lilith'ti.
Lilith'le daha sonra Flistinliler aracılığıyla Yunanlılar da tanıştı. Onu, hayaletler ve diğer hayali görüntüleri yöneten tanrıça Hekate'nin kişiliğiylr birleştirdiler. Bu konu Geç Antikçağ'da Yahudi olmayan gnostik akım yandaşlarının da ilgisini çekti. Onlar tarafından yazıya aktarılan bir efsanede, Lilith'in İsrailli peygamber İlyas'ı nasıl baştan çıkardığı anlatılıyor. Lilith ona şöyle der: "Senden çocuklarım var." Ve o yanıt verir: "Benden nasıl çocukların olabilir, ben bir aziz gibi yaşıyorum." Lilith der ki: "Evet, ama uykunda, rüyalarında sık sık boşaltıldın. Tohumlarını alarak hamile kaldım." Bu metin M.S. 4. yüzyıla ait. Lilith, özellikle bu tarihten sonra hep aynı motifle işlenir. O bir "tohum hırsızı"dır.
Lilith efsaneleri, Hıristiyanlık dünyasıyla tanıştıktan sonra, batılıların hayal gücünü harekete geçirdi. Özellikle Kabalacı yazılarının araştırılmasıyla, Lilith bütün dünyada tanınır hale geldi. "Kötü kalpli Lilith" her yerde ilgi gördü. Çünkü o, normalde açıklanması ya da kavranması mümkün olmayan şeyleri rahatlıkla üstlenebilecek bir kişilikti. Bu özelliği, onun "cadılar"la özdeşleştirilmesi için gereken köprüyü oluşturuyordu.
Ortaçağ'ın sonlarına doğru başlayan ve inanılmaz bir toplumsal histeriye neden olan cadı ve büyücü furyasıyla birlikte, Lilith'in adı da sık sık anılmaya başladı. Ayrıca o, kadınları baştan çıkarma konusunda Şeytan'ın en büyük yardımcısıydı. Artık, kötü amaçlı kullandığı güzelliği ve baştan çıkarıcılığı ön plana çıkıyordu. İnsanlar bir yandan büyü ve tılsımlarla ondan korunmaya çalışırken, diğer yandan kendilerini onun büyüsünden kurtaramıyorlardı. Böylece 19. yüzyıla gelindiğinde Lilith ressamlar ve edebiyatçılar için sevilen bir motif oldu. Artık dini kimliğinden yavaş yavaş kurtuluyordu. İngiliz ressam Dante Gabriel Rossetti'nin yaptığı "Lady Lilith" tablosunda bu cadı, Victoria Dönemi'nin güzellik anlayışına uygun olarak tasarlanmış ve gösterişli dekoltesiyle uzun kızıl saçlı, biraz dolgun, etli dudaklarla resmedilmiş.
Edebiyat dünyasına da girince, şeytan kadın kimliği tamamen kayboldu. Artık ona korku ve nefretle bakılmıyor, hatta sempatik bile bulunuyordu. Her ne kadar şurada ya da burada, nahif ruhlu insanlar dikkatli olmak adına tılsımlarına güvenmeye devam etseler de, aydın fikirliler kötü kalpli şeytan kadın tiplemesini raflardaki tozlu dosyalara kaldırmışlardı. Hoşa giden ve benimsenen, onun baştan çıkarıcı özelliği değildi. Lilith'in Adem'in ilk eşi olduğunu anlatan efsaneye odaklanılmıştı. Çünkü bu öykü, insanlık tarihinin başlangıcından bugüne uzanan bir tartışmayı başlatmıştı. Özellikle son yüzyıldır iyice kesinleşen bir tartışmaydı bı: eşitlik, daha doğrusu kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik sorunu.
Psikanaliz uzmanı ve araştırmacı Siemund Hurwitz, "Adem ile Lilirh arasındaki güç savaşı"nı, asırlarca süren ve babaerkil sistemdeki erkeğin konumu ile kadınların eşit haklara sahip olma talebini temel alan cinsiyetlerarasi savaşın aynadaki görüntüsü olaran değerlendiriliyor.
Aslında ne Antikçağ, ne Ortaçağ ne de onu izleyen yüzyıllarda bu sorun çok önemsenmedi. Cinsiyetler arasındaki ilişkiyi karşılaştırmaya gerek yoktu: Kadın erkeğin egemenliği altında olmakzorundaydı. Havari Aziz Paulus, "Erkek kadından değil, kadın erkekten yaratılmıştır. Erkek kadının isteklerini değil, kadın erkeğin isteklerini yerine getirmek üzere yaratıldı." demişti. Ne de olsa kadın Adem'in kaburga kemiğinden yaratılmıştı. Bu bakış açısı, kadının yüzlerce yıllık toplmsal konumunu belirleyen ana etkendi.
Kadın, dört büyük dinde de "günah kazanı" olarak görüldü. Bunun nedeni Havva'ya kadar uzanıyor. Yasak meyveyi her ikisi de yemesine rağmen, işlenen günahtaki suçluluk payı eşit değildi: Kandırılan Adem değil, Havva'ydı. Çünkü, yılanın sözüne inanmıştı. Adem kuşkusuz inanmamıştı, ancak biricik eşi ile ilişkilerini tehlikeye atmak istememişti sadece. Söz konusu bir günah olsa dahi, günahkar ve suçlu olan kadındı. Şeytanla işbirliği yapması ve cadılıkla suçlanabilmesi için önemli nedenlerdi bunlar.
Bu dayanaklardan güç alan erkekler, kadınların kişiliğini adeta baskı altına aldılar ve onları kendilerine ait bir mal gibi gördüler. Geçen yüzyıl içinde yoğunlaşan kadın direnişi buna karşı çıktı. Eşit haklar ve özgürlük için savaşan Lilith'i de kendilerine simgesel figür olarak seçtiler. Lilith'in savaşını başarıyla sona erdirememesi onaları yıldırmıyor. Lilith efsanesi, arzuladıkları toplumsal konuma ulaşmak için onları biraz daha kamçılıyor...
Lilith İbranice'de "geceye ait olan" anlamına geliyor. Adından da anlşılacağı üzere, çağlar boyu kadınalara yakıştırılabilecek bütün olumsuz özelliklerin taşıyıcısı olmuş: Baştan çıkarıcı, fahişe, cadı, vampir, cinlerin başı, gece canavarı onun ünvanlarından bazıları. Saf, edilgen cinselliği ancak yasak meyveyi tadınca öğrenen Havva'nın tersine, başından itibaren gücünün ve cinselliğinin bilincindedir ve yeri gelince kullanmaktan da çekinmez.
Kendi başına buyruk, zapt edilemez, denetlenemez olduğundan, özellikle tektanrılı din adamlarının sürekli abskı altına almaya çalıştıkları bir kadın örneği, erkeğin kadına ve cinselliğe dutduğu korkunun bir simgesi aslında. Dolayısıyla ölümlü insanların arasında yeri yoktur. Yeri bilinmeyen, açıklanmayan kötülüklerin geldiği karanlık güçlerin dünyasıdır.
İyi ile kötüyü ayırt etmeyi sağlayan ağacın yasak meyvesinden yemediği için ölümsüz kalmış, cennetin yakınlarındaki bir dağ geçidinde şeytanlarla birleşerek Şeytan'dan "Lilim" adı verilen çocuklar doğurmuştur. Tevrat'ta şöylr yazıyor: "Ve çölün vahşi hayvanları ile kurtlar buluşacak; evet, gece canavarı orada yerleşecek ve kendisi için istirahat yeri bulacak..."
Sembolik hayvanı baykuştur. Tablo ve heykellerinde, genellikle ay şeklinde taçla tasarlanmıştır.
Yahudi kadınlar, eşlerinin bu şeytan kadına kapılmamaları için yatak odalarının duvarlarına bir daire içinde "Adem ile Havva buyursunlar içeri, girmesin kapıdan 11 (LILITH-Lilith)" yazıyorlardı. Nümerolojiyle uğraşanlar 11'i kötülükle yüklü olduğu için korkunç bir sayı olarak kabul ediyorlar. Kabalacılara göre bu sayı, iyi ve güzel olan ne varsa tam tersini temsil ediyor. Günah yüklü, zarar verici ve mükemmel olmayı reddetmiş bir sayıdır bu.
Modern çağlarda Lilith feminizmin simgesi haline geldi. Bu isimde dergiler çıktı, kafeler açıldı, sadece kadın müzisyenlerin katıldığı "Lilith Fair" adlı gezici müzik festivalleri düzenlendi, "ideal kadın" olarak tanımlanan Havva gibi olmak istemeyen kadınlar, tepkilerini dile getirmek için kız çocuklarına Lilith adını verdiler.

Aslında bu makalede yer alan bazı düşünceler lilith'in,cadıların ve benzerin neden hep kadınlara atfedildiğini açıklamaktadır.
Alıntı:
Söz konusu bir günah olsa dahi, günahkar ve suçlu olan kadındı. Şeytanla işbirliği yapması ve cadılıkla suçlanabilmesi için önemli nedenlerdi bunlar.

Alıntı:
Bu dayanaklardan güç alan erkekler, kadınların kişiliğini adeta baskı altına aldılar ve onları kendilerine ait bir mal gibi gördüler.
Old 28-07-2007, 16:46   #66
calikusu_kamuran

 
Varsayılan

İnsan doğuştan bir çekirdek kişilik/varlıkla meydana gelmiştir ve bu çekirdeğin benzeriyle kendini inşaa etmekten başka bir şey yapmamaktadır. Bu anlamda Havvanın çocukları asla Lilith" i inşaa edemezler.
Old 03-07-2008, 09:32   #67
Av.Ateş

 
Kitap

Dialog: Adem ile Lilith

bu sessizlikte
içine gömüldüğüm sesin
beni korkutuyor

nefesin konuştuğunda
tenimi ısıtıyor

soluk havada
yaydığın kokun
açlığımı
kamçılıyor

uzuvlarım
acıyor
dokunmak istemediğinde
bana

evet

nasıl da yanıyor

tanrı
beni terk etti
(sevişiyorlar)

neden bastırıyorsun
beni
gömmek mi
istiyorsun
toprağa

evet
bir dakikalığına

hey
bırak beni
olmak istemiyorum
altında

ah sen
karşı koyarak
kendin yukarıda olup
beni mi sıkıştırmak
istiyorsun?

hayır

o zaman
rahat dur
ve
konuşma
(kadın bir çığlıkla onu üzerinden atar)

senin gibi
bir sersem
bana
zevk veremez
kendi
başımın çaresine bakarım

evet!
ve ben de-

Hiçbir ekleme, çıkarma, süsleme, sansürleme yapılmadan Vera Zingsem'in Lilith/ Adem'in İlk Karısı adlı kitabından alıntılanmıştır. Amaç salt paylaşımdır.

Saygılar...
Old 15-09-2008, 23:11   #68
Av.Ateş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Ayşegül Kanat
Son zamanlarda okuduğum en "keyif" verici eser Vera Zingsem'in yazmış olduğu Lilith adlı araştırma. Bütün soruların yanıtını bulabilirsiniz bu eserde.Geçmişten günümüze, Mitoloji'den, tek tanrılı dinlere kadar her alanda Lilith araştırılmış. Hatta "ütopik Lilith" öyküsü bile var.

NOT: Avukatlık mesleği neden kadınlara yasaklanmış sorusuna da yanıtı var Zingsem'in.

Kitabı edindim, okudum ve çok şey öğrendim. Ancak hala Lillith ile ilgili inandığım ya da benimsediğim tek, değişmez bir öykü yok hoş olsun da istemem zaten.
Lillith pek çok erkeğin karşı koyamayacağı kadar cazibeli ve gerçekten çok güzel. Kitabı okurken özellikle Tanrının bir erkek olarak kişiselleştirildiği yerlerde Adem'i kıskandığı için Tanrı'nın Lillith'i yanına almış olabileceğini dahi düşündüm.
Old 14-06-2011, 15:50   #69
Güldal

 
Varsayılan

Ne güzel bir konu tartışılmış forumda
Şimdilerde hiç rastlamadım benzer bir konuya.Benim mi vaktim yok acaba yoksa gerçekten mi hukuka gömüldük...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Tarihin Ortaçağ Sayfalarından Bir Örnek Gemici Kadın Hakları Çalışma Grubu 2 25-08-2012 13:43
Şikayet yoksa sapığa ceza yok PINAR YILMAZ Hukuk Haberleri 11 21-09-2006 14:02
Tarihin Yargıladığı Davalar Av. Hulusi Metin Ticari Duyurular 3 26-02-2006 13:08
Tarihin Yargıladığı Yargılıyanlar Gemici Hukuk Sohbetleri 0 17-01-2005 02:45


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05972791 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.