Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Olağan Üstü Kazandırıcı Zamanaşımı Davasında Davanın Reddi Halinde Aynı Parsel Açısından Yeniden Dava Açma İmkanı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 05-08-2019, 16:54   #1
hicran gülmez gencaloğlu

 
Varsayılan Olağan Üstü Kazandırıcı Zamanaşımı Davasında Davanın Reddi Halinde Aynı Parsel Açısından Yeniden Dava Açma İmkanı

Sayın meslektaşlarım. 2011 yılında tapuda orman işletme adına kayıtlı taşınmaz için olağanüstü kazandırıcı zamanaşımına dayalı olarak sulh hukuk mahkemesinde tapu iptal ve tescil davası açtım. taşınmazı müvekkil ve babası birlikte kullanmaktadır. Dava dilekçemde bahse konu taşınmazı müvekkil, babası ve dedesi yaklaşık 60-70 yıldır kullandığını belirttim. mahkemece keşif yapıldı. Keşifte müvekkil taşınmazı 18 yıldır kullandığını, bazı mahalli bilirkişiler de taşınmazı müvekkilin 3. şahıstan satın aldığını, 10-15 yıldır kullandığını belirtmişlerdir. Bilirkişi raporlarında dava dilekçesinde parselin yanlış gösterildiğini, doğru parselin tespit edilemediğini ayrıca orman ve ziraat bilirkişisi taşınmazın orman vasfında olmadığını belirtmişti. Karar duruşmasında doğru parseli belirtip yeniden keşif yapılması talebimiz reddedilerek davanın reddine kara verilmiş, gerekçeli karar tebliğ alınmadığından karar kesinleşmemiştir. Sorum şu şekildedir; müvekkilin babası adına aynı parsel açısından yeni bir dava açsam davalı tarafın derdestlik itirazında bulunma ihtimali var mıdır? Bu ihtimalde dava dilekçesinde farklı parsel belirtilmesi lehimize yorumlanabilir mi?
Old 05-08-2019, 21:01   #2
Lord Mozart

 
Varsayılan

Meslektaşım merhaba

Tmk 713/1 dile getirildiği üzere taşınmaza davasız ve aralıksız yirmi yıl süre ile malik olunması halinde bu davanın dinlenme olanağı vardır. Ancak açılan davanın 713.maddedeki süre yönünden reddedilmesi halinde aynı yer hakkında açılacak ikinci davanın olumlu sonuçlanabilmesi ilk kararın kesinleşmesinden itibaren yirmi yıl geçmesi gerek olduğunu düşünüyorum. Meslektaşım Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu 2005/1 E, 2007/1 K sayılı kararda aynı yöndedir.Kolay gelsin
Old 08-08-2019, 13:56   #3
Av. Merve DAYI

 
Varsayılan

TMK 713/1 e dayalı davalarda davanın reddi ile taşınmazın HAZİNE adına tesciline de karar verilir muhakkak. Aynı taşınmaz için kazandırıcı zaman aşımına dayalı dava bu sebeple açılamaz zaten.
Old 02-03-2020, 19:17   #4
Nisan Çiçek

 
Önemli

İyi akşamlar. benim müvekkiller de aynı şekilde 60 senedir zeytinlik şeklindeki 8 dönüm gayrımenkulün zilyedidirler.Zeytinleri işlemişler, bakmışlardır. Ancak 2016 yılında orman adına tescil edilmiştir. Olağanüstü zamanaşımı ile zilyedliğimize dayalı ormana karşı tapu iptali ve tescil davası açabilirmiyim? Ecrimisil ödeme belgelerimiz var.
Old 04-03-2020, 10:17   #5
avccyilmaz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Nisan Çiçek
İyi akşamlar. benim müvekkiller de aynı şekilde 60 senedir zeytinlik şeklindeki 8 dönüm gayrımenkulün zilyedidirler.Zeytinleri işlemişler, bakmışlardır. Ancak 2016 yılında orman adına tescil edilmiştir. Olağanüstü zamanaşımı ile zilyedliğimize dayalı ormana karşı tapu iptali ve tescil davası açabilirmiyim? Ecrimisil ödeme belgelerimiz var.
merhaba meslektaşım, orman Kadastrosunun iptali ile Olağanüstü zamanaşımına dayalı olarak mülkiyet hakkının tespiti ve tapu kütüğüne tescil talebi davası açabilirsiniz. Yapılacak inceleme ile taşınmazın evveliyatının orman olup olmadığı belirlenecek ve buna göre karar verilecektir.
Old 05-03-2020, 02:54   #6
Nisan Çiçek

 
Varsayılan

Teşekkürler. Ancak orman kadastrosu kesinleşmiş. 10 yıllık hak düşürücü süreye dayanarak tespite itiraz edemeyiz.tapumuz olmadığından
Old 05-03-2020, 11:41   #7
avccyilmaz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Nisan Çiçek
Teşekkürler. Ancak orman kadastrosu kesinleşmiş. 10 yıllık hak düşürücü süreye dayanarak tespite itiraz edemeyiz.tapumuz olmadığından
Zaten sizin tapunuz olsaydı ve orman kadastrosu ile burası orman sınırları içerisinde bırakılsaydı idarenin size karşı tapu iptal ve tescil davası açması gerekirdi. Kanımca, sizin 10 yıllık sürede dava açmanıza yönelik bir engel bulunmamaktadır.
Old 14-03-2020, 15:55   #8
avccyilmaz

 
Varsayılan

YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS: 2013/559
KARAR: 2014/123

Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ...Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 20.10.2011 gün ve 2009/232 E-2011/435 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalılar Hazine ve Orman İdaresi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20.Hukuk Dairesi’nin 29.05.2012 gün ve 2012/2449 E-2012/8214 K. sayılı ilamı ile;

(...Kadastro sırasında Ç... Köyü 162 ada 1 parsel sayılı, 17446086,99 m2 yözülçümlü taşınmaz orman niteliği ile Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı, zilyetlik iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın (A) işaretli 8994,43 m2 yüzölçümlü bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, tapu iptali ve tescile ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 5304 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Yasanın 4.maddesi hükmüne göre orman sınırlandırması yapılmış, 20.02.2008-22.03.2008 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleşmiştir.

Mahkemece; bilirkişi raporuna ekli krokide (A) işaretli 8994,43 m2 yüzölçümlü kısmın kültür arazisi olduğu ve davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, incelenen dosya kapsamına, yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporuna göre mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir.

10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Yasanın 4/3.maddesi; “Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti kadastro ekibi tarafından yapılır ve bu durum ekip tarafından iki ay önce Orman Genel Müdürlüğüne bildirilir. Buna karşılık, iki ay içinde kadastro komisyonlarınca orman sınırlarının belirlenmemesi halinde kadastro çalışma alanı sınırları kadastro ekiplerince belirlenir ve çalışmalar bu kanun hükümlerine göre yürütülür.

Kadastro ekiplerince bu şekilde tespit ve ilan edilen yerlerde orman kadastro işlemleri de ikmal edilmiş sayılır. Orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur.” şeklinde iken 22.02.2005 gün 5304 sayılı Yasa ile sözü edilen üçüncü fıkra değiştirilmiş ve aynı maddeye 4-5-6'ıncı fıkralar eklenmiştir. Bu değişiklikte 3.fıkra “Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Yasasına göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti kadastro ekibi tarafından yapılır.Ancak; bu çalışmalarda kadastro ekibine Orman Genel Müdürlüğü taşra teşkilatınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi veya ziraat mühendisinin bildirimden itibaren 7 gün içinde iştirak ettirilmesi zorunludur. Bu çalışmalara muhtar ve bilirkişilerin katılmaması halinde çalışmalar re’sen devam ettirilir.” şeklini almış,

Eklenen 5.Fıkra ise “Çalışma alanındaki ormanların bu ekipçe sınırlandırılma ve tespitleri yapılarak otuz günlük kısmi ilana alınır. Bu alanlarda orman kadastrosu yapılmış sayılır” şeklindedir.

Yine 27.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5831 sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2.maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanununun 7.maddesinin birinci fıkrasının sonuna; “Ancak, henüz orman kadastrosuna başlanılmamış yerlerde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre belirlenen orman sınırı, orman kadastro komisyonlarınca belirlenen orman sınırı niteliğini kazanır” cümlesi eklenmek suretiyle 6831 sayılı Yasa hükümleri 3402 sayılı Yasa hükümleri ile uyumlu hale getirilmiştir.

Yukarıda belirtilen yasaların getirdiği bu yeni düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde, 3402 sayılı Yasanın 4.maddesi uyarınca orman kadastro çalışmalarının yapıldığı, kadastro ekiplerince dava konusu taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edildiği ve kamu malı niteliğini kazandığı, 3402 sayılı Yasanın 16/D maddesi hükmünde “Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu yasada hüküm bulunmayan hallerde, özel yasaları hükümlerine tabi olduğu”nun belirtildiği, bu nedenle ormanlar hakkında özel yasa olan 6831 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması gerektiği ve 6831 sayılı Yasanın 11/1.maddesinde de orman kadastrosunun kesinleşmesinden sonra tapulu taşınmazlarda tapu sahiplerinin 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açabilecekleri hükmünün bulunduğu, bu ilkelerin H.G.K.’nun 08.06.2005 gün 2005/20-327-377 sayılı ve 28.06.2006 gün 2006/20-467-494 sayılı kararlarında da aynen benimsendiği anlaşılmakla, davacının zilyetliğe dayanarak açtığı davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle (A) ile gösterilen bölümün kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 4.maddesi uyarınca yapılan kadastro sonucu orman olarak tescil edilen taşınmazın zilyetliğe dayalı olarak tapusunun iptali ile tescil istemine ilişkindir.

Davacı, 162 ada 1 parsel sayılı taşınmazı, atalarından intikalen uzun yıllardır zilyetliğinde bulundurduğunu, arazi kadastrosu sırasında orman olarak Hazine adına tescil edildiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil istemiştir.

Davalı yan, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; “dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu ve davacı lehine zilyetlik koşullarının oluştuğu” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Davalıların temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıya metni aynen alınan ilamla bozulmuştur. Yerel Mahkeme önceki kararda direnmiştir. Direnme kararını temyize davalılar getirmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, 5304 s.Kanun ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 4.maddesi uyarınca arazi kadastro ekiplerince orman niteliğiyle tespiti yapılıp kesinleşerek, bu niteliği ile Hazine adına tapuya tescil edilen taşınmaz hakkında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasında;

a)Uyuşmazlığın çözümünde süre yönünden, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3.maddesinde düzenlendiği gibi, zilyetliğe ya da tapuya dayalı olarak 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açılabileceği hükmünün mü,

-yoksa 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 11/1.maddesi uyarınca, ancak tapuya dayalı olarak dava açılabileceği hükmünün mü dikkate alınması gerektiği,

b)Varılacak sonuca göre zilyetliğe dayalı olarak açılan eldeki davanın reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 4/3.maddesi; “ Kadastro çalışma alanı sınırında orman bulunduğu takdirde; durum çalışmaya başlamadan iki ay önce Orman Genel Müdürlüğüne bildirilir. Bu yerlerin orman sınırlaması ve orman sınırları dışına çıkarma işlemleri 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre orman kadastro komisyonlarınca tespit ve haritasına işaretlenerek tutanakları ile birlikte kadastro ekiplerine teslim edilir. Bu yerlerin ölçü ve harita işlemleri yukarıdaki sınırlar esas alınarak kadastro ekiplerince ikmal edilir. İki ay içinde kadastro komisyonlarınca orman sınırlarının belirlenememesi halinde kadastro çalışma alanı sınırları kadastro ekiplerince belirlenir ve çalışmalar bu Kanun hükümlerine göre yürütülür. Kadastro ekiplerince bu şekilde tespit ve ilan edilen yerlerde orman kadastro işlemleri de ikmal edilmiş sayılır. Orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur.” hükmünü düzenlemiş idi.

22/02/2005 tarihinde 5304 sayılı Kanun ile anılan maddede değişiklik yapılmış ve 4/3.madde metni, “Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti kadastro ekibi tarafından yapılır. Ancak, bu çalışmalarda kadastro ekibine, Orman Genel Müdürlüğü taşra teşkilâtınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi veya orman mühendisi ile tarım müdürlüklerince görevlendirilecek bir ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisinin bildirimden itibaren yedi gün içerisinde iştirak ettirilmesi zorunludur. Bu çalışmalara muhtar ve bilirkişilerin katılmaması halinde çalışmalar re'sen devam ettirilir. Ormanla ilgili yapılan itirazların incelenmesinde kadastro komisyonuna da itiraza konu tespitlerde görev almayan Orman Genel Müdürlüğü taşra teşkilâtınca görevlendirilecek bir orman yüksek mühendisi veya orman mühendisi ile tarım müdürlüklerince görevlendirilecek bir ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisi iştirak ettirilmesi zorunludur. Çalışma alanındaki ormanların bu ekipçe sınırlandırma ve tespitleri yapılarak otuz günlük kısmî ilâna alınır. Bu alanlarda orman kadastrosu yapılmış sayılır. Orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur.” şeklinde düzenlenmiştir.

Belirtilmelidir ki, kanun koyucu gerek 3402 sayılı Kanun’un 4.maddenin önceki metninde, gerekse 5304 sayılı Kanun ile değişik metninde, yapılan kadastro işlemi ile bir yerin niteliğinin orman, mera, yayla ya da kültür arazisi olarak belirlenmesi arasında uygulanması gereken usul ve sonuçlarının ilanı, ilan süresi ile hak düşürücü süreler, bu sürelerde yapılacak itirazlar yönünden hiç bir fark öngörmemiştir.

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 11.maddesi uyarınca, kadastro müdürü, kadastro tutanaklarına göre yapılan tespitlere dayanarak, askı cetvellerini düzenler; bu cetvelleri ve pafta örneklerini, müdüriyette ve ayrıca muhtarın çalışma yerinde 30 gün süre ile ilan ettirir; itirazı olanların ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde dava açabileceklerini belirtir.

Aynı Kanun’un 12/3.maddesi ise; “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz…” denilmektedir.


Bunun yanı sıra, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 11.maddesi; “Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanakların askı suretiyle ilanı, ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak, harita ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren altı ay içinde kadastro mahkemelerine, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemeye müracaatla sınırlamaya ve 2'nci maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine Çevre ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler itiraz edebilir. Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir. Ancak, tapulu gayrimenkullerde tapu sahiplerinin, on yıllık süre içerisinde dava açma hakları mahfuzdur…” hükmünü düzenlemiştir. Maddenin düzenlemesinden taşınmaz sahiplerinin orman kadastro komisyonunca yapılan orman sınırlarına dava tarihi itibariyle 6 ay içerisinde itiraz edileceği belirtildikten sonra 6 aylık süre geçtikten sonra ancak tapulu taşınmaz sahiplerinin 10 yıllık süre içerisinde dava açabileceği belirtilmiştir. Madde metninden tapusuz taşınmaz sahiplerinin ise ancak 6 aylık sürede itiraz edebileceği 19.04.2012 tarih, 6292 sayılı Kanun ile bu süre 1 aya indirilmiştir- , bu sürenin hak düşürücü süre olduğu, dolayısıyla bu süreden sonra dava açamayacakları sonucu ortaya çıkmaktadır. Yani bu madde gözetildiğinde tapuya dayanarak hak iddia edenlerle, taşınmazının bulunduğu yerde kadastro çalışmaları yapılmadığı için tapusu bulunmayan, zilyetliği olan hak sahiplerinin itiraz süreleri ve hakları bakımından farklı düzenleme öngörülmüştür.

Oysa, 1961 Anayasası'nda mülkiyet hakkı “Sosyal ve İktisadi Haklar ve Ödevler” başlıklı üçüncü kısımda 36.maddede düzenlenmişken, 1982 Anayasası'nda mülkiyet hakkı daha da güçlendirilerek, “Dokunulmaz, Vazgeçilemez, Devredilemez Nitelikteki Temel Haklar Ve Ödevler” başlıklı ikinci kısımda 35.madde de düzenlenmiştir. Bundan amaç, mülkiyet hakkına gerek kişilerin, gerekse Devletin azami ölçüde özen göstermesidir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nda ve diğer kanunlarda 3402 sayılı Kanun'un 4.maddesine göre yapılacak kadastro tespitlerinde zilyetliğe ve vergi kaydına dayalı olarak açılan davaların 30 günlük askı ilan süresi ile sınırlı olduğuna ve 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açılmasının olanaklı olmadığına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle, sınırlayıcı hüküm bulunmadan kişinin Anayasal mülkiyet hakkının özüne dokunur şekilde dava açma süresinin kadastro tutanaklarının askı ilanına çıkarılmasından itibaren 30 günlük süre ile sınırlandırılması ve bir yerin orman olmadığı bilimsel olarak saptansa dahi hakkın etkin bir şekilde kullanılmasına imkan vermeyecek 30 günlük hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesi ile mülkiyet hakkının elinden alınması doğru olmayacaktır.

Önemle belirtilmelidir ki, “Adil yargılanma hakkı” yalnızca Anayasa ve yargılama hukukunun önemli bir parçası olmakla kalmamış, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası antlaşmalarla da güvence altına alınmıştır.Bilindiği üzere, 1982 Anayasası'nın 90.maddesine göre, usulünce yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmünde olup, kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6.maddesi de adil yargılanma hakkını düzenlemiştir. Bu nedenle bir başvurunun etkin olabilmesi için başvuru konusunda öngörülen sürenin de makul olması gerekir. Askı suretiyle ilan edilip, bizzat taraflara tebliğ edilmeyen ve askıya çıkartıldığı yerde oturmayanların yapılan kadastro işleminden haberdar olmasının oldukça güç olabileceği hususu düşünüldüğünde; kadastro tutanaklarının askı ilan süresi olan 30 günlük süre ile dava açma hakkının sınırlandırılması ve kişilerin haklılığı yönündeki delillerin mahkemede tartışılmasının önünün kapatılması adil yargılanma hakkına aykırı olacaktır.

Öte yandan, AİHS’nin Ek 1 No’lu Protokolü mülkiyet hakkını garanti altına almış ve bu düzenlemede herkesin mülkiyetine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu açıklanmıştır. Buna göre ancak; kamu yararı nedeniyle ve kanunda öngörülen koşullarla ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olmak şartıyla, kişi mülkiyet hakkından yoksun bırakılabilecektir.Temel hak ve özgürlüklerin sağlanması kadar, bu hakların etkin bir şekilde korunmasını isteme hakkının güvence altına alınması da büyük önem taşımaktadır.

Kaldı ki, yargılama aşamasında ...Asliye Hukuk Mahkemesi’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından 22.05.2013 tarih, 2012/108 esas, 2013/64 karar sayılı ilam ile 31.08.1956 günlü, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun, 05.11.2003 günlü, 4999 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 6.maddesiyle değiştirilen 11.maddesinin birinci fıkrasının “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir.” biçimindeki üçüncü ve dördüncü cümlelerinin Anayasa’nın 13.35. ve 36.maddelerine aykırı görülerek iptallerine karar verilmiştir. Karar 12.07.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmış,yayımdan itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmiş olup, 13.01.2014 günü itibariyle yürürlüğe girmiştir.

Bu açıklamalar karşısında somut olay değerlendirildiğinde; 1621 ada 1 parsel nolu taşınmazın, 01.02.2008 tarihinde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 4.maddesi uyarınca yapılan arazi kadastrosu sırasında 17 446 086,99 m2 olarak, senetsiz ve belgesizden, orman vasfı ile Hazine adına tespit edildiği, tutanağın ilan edildiği 20.02.2008 ile 20.03.2008 tarihleri arasında 30 günlük süre içerisinde itiraz olmadığından 21.03.2008 tarihinde kesinleştiği ve Hazine adına çap kaydı oluştuğu anlaşılmaktadır. Davacı, kadastrodan önceki zilyetliğe dayalı olarak 24.12.2009 tarihinde eldeki davayı açmıştır.

3402 sayılı Kanun’da tespit edilen taşınmazın niteliğine göre farklı hak düşürücü sürelerin uygulanmasını öngören açık bir hüküm ya da bu konuda 6831 sayılı Orman Kanunu’na bir atıf mevcut değildir.

Öyle ise, 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 4.maddesi uyarınca orman tahdit sınırları belirlenmişse, uygulanacak usul, askı ilanı ve hak düşürücü süreler yönünden de 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Davacı yan, 3402 sayılı Kanun uyarınca 30 günlük itiraz süresi içerisinde tutanağa karşı dava açabileceğine göre, bu süre geçtikten sonra da tapuya dayalı olsun veya olmasın, aynı Kanun’un 12/3.maddesinde tanınan 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak dava açabilecektir. Bu husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 11.11.2006 tarih, 2006/20-619 esas, 2006/665 karar sayılı ilamında da benimsenmiştir.

Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında bir kısım üyeler, kadastro sonucu çekişmeli taşınmazın orman niteliği ile tespit edilip, kadastro tutanağının kesinleştiği ve orman olarak çap kaydının oluştuğu; eldeki dava ile taşınmazın vasfının değiştirilmesi de istenildiğine göre, istemin orman kadastrosunun iptali olarak değerlendirilmesi ve özel nitelikli yasa olan 6831 sayılı Yasanın 11/1.maddesinde düzenlenen; ancak, tapulu gayrimenkullerde tapu sahiplerinin, on yıllık süre içerisinde dava açma hakları bulunduğu, zilyetliğe dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteminde bulunan davacıların davasında bu hüküm gözetilerek davanın reddi gerektiği, bu bakımdan Özel Daire bozma ilamının yerinde olduğunu ileri sürmüş iseler bir de, bu görüş yukarda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Yerel Mahkemenin kadastrodan önceki zilyetlik sebebine dayalı olarak 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3.maddesi uyarınca hak düşürücü süre içerisinde davanın açıldığının kabulü yerindedir.

Ne var ki, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları Özel Dairece incelenmemiş olup, dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.

S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle, DİRENME UYGUN OLUP; davalılar vekilinin işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 20.HUKUK DAİRESİ’NE GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK 440.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.02.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
iştirak halinde mülkiyette olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı ile kazanma arif sadi Meslektaşların Soruları 3 30-05-2014 20:29
Olağan Üstü Zaman Aşımı... av.caner1903 Meslektaşların Soruları 0 18-04-2014 10:39
Yaş tashihi davasının reddi halinde yeniden dava açılması mümkün müdür? Bronz Atlı Meslektaşların Soruları 1 25-08-2013 05:40
Aynı parsel üzerindeki blok halinde yapılar ve müstakil girişli bağımsız bölümlerle ilgili ihtilaf caalar Meslektaşların Soruları 1 26-10-2011 14:19
Avukata Tazminat Davasında dava açma ve zamanaşımı süresi furugferruhzad Meslektaşların Soruları 33 10-06-2010 17:54


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04452109 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.