Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

haksız icra takibi-dolandırıcılık,resmi belgede sahtecilik

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-10-2011, 11:25   #1
AVUKAT_551

 
Mesaj haksız icra takibi-dolandırıcılık,resmi belgede sahtecilik

Merhabalar sayın meslektaşlarım 2007 yılında müvekkilime imzalamadığı bir senetle icra takibi yapılıyor ve evine ihtiyadi haciz geliyor,müvekkilde tüm bu yaşananları haciz esnasında öğreniyor yani senedin varlığından bile haberdar değil o esnada itiraz ediyor fakat malı kaldırıyor ve mallarını 1 sene sonunda geri alabilmiş.Görülen dava sonucunda müvekkil haklı çıkıyor ve sanıklar hakkında suç duyurusunda bulunuyor.Sanıkların ağır ceza mahkemesinde yargılamaları yapılmış,alınan adli tıp fizik ihtisas kurulu raporunda senetteki imzanın müvekkilimin eli ürünü olmadığı sabittir.İmzanın sanıklara ait olup olmadığı tespit edilememiş ancak senet üstündeki yazıların bir kısmı sanıklara aidiyeti tespit edilmiştir,sanıklar hakkında da alt sınırdan hüküm kurulmuştur.Soruma gelince müvekkil uzun yıllardır muhtarlık yapmaktadır ve bu olay sebebiyle de itibarı sarsılmıştır.Sanıklara manevi tazminat davası açmayı düşünüyoruz,manevi tazminat dışında açabileceğimiz başka bir dava varmıdır?Bu konuda değerli fikirlerinizi bekliyorum ayrıca konuyla alakalı yargıtay kararı arıyorum yardımcı olursanız sevinirim.Herkese iyi çalışmalar..
Old 27-10-2011, 12:20   #2
İlhan_ERDEN

 
Varsayılan Bir Yargıtay Kararı

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/14550
Karar: 2007/9038
Karar Tarihi: 14.06.2007
...
Karar: Davacı vekili, müvekkilinin köklü bir şirket olduğunu, taraflar arasında kredi sözleşmesi bulunduğunu, davalı bankanın hiçbir haklı nedene dayanamadan taahhüt bedellerini ödemediğini, kredi hesaplarını kat ederek haksız icra takibi yaptığını, açılan menfi tespit davasının müvekkilinin lehine sonuçlandığını, ancak davalının bu eylemiyle müvekkilinin ticari itibarının sarsıldığını, iş bağlantılarının iptal edildiğini, kredilerin şirket özvarlığı ile tasfiye edilmek zorunda kalındığını ileri sürerek, şimdilik 10'ar milyar TL maddi ve manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, döviz kredisi kullanan davacının ihracat teşvik belgesi kapsamındaki işlerini, zamanında teslim etmediğini, bu nedenle Merkez Bankası'nca yaptırım uygulandığını, icra takibinde davacı borçlunun bir kısım alacağı kabul ettiğini, riskli kredi müşterisi olduğundan işlemlerin bankacılık uygulamalarına uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece davanın maddi tazminat yönünden kabulüne ilişkin verilen karar tarafların temyizi üzerine Dairemizce bozulmuş olup, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda toplanan kanıtlara ve bilirkişiler kurulu raporuna dayanılarak, davalı bankanın süresinde kapatılmayan ihracatı teşvik belgesi kapsamındaki döviz ve prefinansman kredisinden dolayı resen Merkez Bankası'na ödediği ve daha sonra idari yargı ilamıyla geri aldığı KKDF ve cezai kesintilerden dolayı davalıya icra takibi yapmasının sorumluluk doğurmayacağı, ancak, kredi borcu için teminat varken icra takibine girişilmesinin davacının itibarını zedelediği, Dünya Bankası ile yapılan sözleşmeden doğan hak edişlere haciz veya temlik konularak sözleşmenin feshine neden olunduğu, verilen teminat ve kefaletlerle borcun kapatıldığı o dönemde davacının bünyesi ve mali yapısının davalının hacizler ve icra takiplerinden olumsuz etkilendiği, davacı şirketin iyi ve profesyonelce yönetilmesine karşın davalı bankaca ileri sürülen ödenmemiş SSK takibi, kaldırılan senet protestoları ve karşılıksız çeklere rağmen tüm ihaleleri alabilen davacının kredi sözleşmelerinin tek yanlı feshi ve kredi hesaplarının kat'ı ve 89/1 haciz ihbarnamelerinden sonra ihale olamamasının tek nedeninin davalı bankanın bankacılık teamüllerine uygun olmayan yaptırımları olduğu, davacının uğradığı zarardan davalının sorumlu bulunduğu, manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin kabulüne, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına oyçokluğu ile karar verilmiştir.

Kararı taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraflar vekillerinin aşağıdaki bent dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Ancak, Dairemizin 16.11.2000 ve 03.07.2003 tarihli bozma ilamlarında belirtildiği üzere, davalı bankanın kredi sözleşmelerini tek yanlı feshi ve hesabı kafinin ardından yaptığı iş ve işlemlerin hakları kötüye kullanılması ve bankacılık teamüllerine aykırılığının ve bundan kaynaklanan zararın varlığının saptanması halinde davacının üstlendiği taahhüt işlerinin İTB'lerin iptali, kredilerin kesilmesi nedeniyle aksaması veya bir kısmının ihale makamlarınca iptalinden dolayı ortaya çıkan somut zarar kalemlerinin ve miktarının belirlenerek davalının sorumluluk kapsamının tayini yoluna gidilmeden önceki iki kararın dayandırıldığı bilirkişi raporlarında olduğu gibi 1991-1996 yılları arasındaki dönemin dava tarihine kadar olan bilanço zararının davalı bankanın haksız eyleminden doğduğuna dair soyut ve zarar verilerinin irdelenmesini içermeyen 30.06.2005 havale tarihli bilirkişi raporu ile sonuca gidilmesi doğru bulunmamış, karara bu yön bakımından davalı yararına bozulması gerekmiştir.

3- Mahkemece davalı bankanın kredi sözleşmelerini tek yanlı feshi ve hesapları kat ettikten sonra giriştiği haksız takipler ve gönderdiği İİK'ın 89/1 maddesine dayalı haciz ihbarnameleriyle davacının devam eden taahhüt işlerinin feshedilmesine ve yeni ihale alamamasına neden olunduğu kabul ve tespit edildiğine göre, Borçlar Kanunu'nun 98/2. maddesi hükmü yollaması ile aynı Kanunun 49. maddesi uyarınca davalının sözleşmeye aykırı takiplerini ve işlemlerinin sektördeki şöhret ve saygınlığını dava tarihinde yürürlükte bulunan önceki Medeni Kanun'un 24. maddesi anlamında zedeleyici nitelikte haksız eylem olarak tezahür etmesi karşısında uygun ve ılımlı bir miktar manevi tazminat takdiri gerektiği düşünülmeden manevi tazminat isteyebilmenin yasal koşullarının gerçekleşmediğine dair soyut gerekçeyle bu talep kaleminin reddi doğru görülmemiş, kararın bu yön bakımından davacı yararına bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda 1 nolu bentteki nedenlerle tarafların diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, kararın 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı, 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA ...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Resmi Belgede sahtecilik av.adil Meslektaşların Soruları 6 14-09-2011 13:03
Resmi Belgede Sahtecilik Hk. Avukaat Meslektaşların Soruları 5 28-12-2010 15:18
resmi belgede sahtecilik alem Meslektaşların Soruları 2 14-04-2009 14:29
resmi belgede sahtecilik- -betül- Meslektaşların Soruları 1 18-09-2008 11:56


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04050994 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.