Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Bm Misyonunu Yerine Getiriyor Mu Ya Da Hâlâ Meşru Bir Örgüt Mü?

 
Old 12-09-2006, 17:51   #1
iustinianus

 
Varsayılan Bm Misyonunu Yerine Getiriyor Mu Ya Da Hâlâ Meşru Bir Örgüt Mü?

arkadaşlar bm örgütü kuruluş amacına hizmet eden bir kuruluş olma özelliğini taşımakta mıdır?yoksa sadece önder ülkelerin çıkarlarına hizmet eden bir yapılanmamıdır?sanırım soruların cevapları çok açık ama daha derin bir şekilde tartışılmasında fayda vardır diye düşünüyorum.bilmiyorum belki de devletler topluluğundan çok dünya devletine dönüşen bir dünya düzeninde bu tür bir topluluğun meşruluğu çoktan ortadan kalkmış ta olabilir.
Old 21-09-2006, 16:35   #2
Av.Emre Gacal

 
Varsayılan Veto yetkisi sınırlandırılmalı

Getiremiyor,denilebilir.
Güvenlik Konseyi'ndeki daimi üyelerin veto yetkileri sınırlandırılmadıkça da bu böyle devam edecek gibi.Bilindiği üzere GK 15 üyeden oluşuyor ve bunların 5 tanesi daimi üyeler olan ABD,ÇİN,FRANSA,RUSYA,İNGİLTERE geri kalan 10 devlet ise Genel Kurul tarafından 2 senelik süreler için seçiliyor.
Güvenlik Konseyi'de,uluslararası barışı tehdit eder nitelikteki uyuşmazlıkların uzun süren çözümsüzlüğü durumunda devreye giriyor ve 9 üyenin olumlu oyu ile karar alabiliyor.(öncelikli olarak silahlı güç kullanımını içermeyen kararlar)Bu 9 oyun 5'inde daimi üyeler de olmak zorunda,tek bir daimi üyenin karara karşı olumsuz oy kullanması durumunda karar alınamıyor.Bu durum uygulamada ''veto yetkisi'' olarak adlandırılıyor.
İsrail'in uluslararası hukuka aykırı eylemlerine karşılık Güvenlik Konseyine getirilen karar tasarılarını ABD (yanlış hatırlamıyorsam) 51 kez veto etmişti.Filistin ulusal başkanının İsrail askerleri tarafından öldürülmesi olayında veto yetkisini kullanan ABD,Yaser Arafad'ın kararganının bombalanması olayında ise çekimser kalmıştı.
Rusya uluslararası çözümsüzlük durumunlarında bugüne kadar 200'den fazla kez veto yetkisini kullanarak,en fazla veto kullanan devlet durumunda olmakta ve çözümsüzlüklere çözümsüzlük eklemektedir.
Irak'a karşı silahlı güç kullanımı olayına dönelim,Fransa ve Rusya tarafından veto edilmesine rağmen,Bush'un BM kararlarının kendilerini bağlamayacağı şeklindeki açık beyanları,BM Genel Sekreteri tarafından ''illegal bir tutum'' olarak değerlendirilmiş ve nitekim ABD,silahlı güç kullanmıştı..
Bu durumdan anlaşılıyor ki;BM,misyonunu yerine getiremeyen,daimi üyelerinin çıkarları doğrultusunda hareket eden (BM'lerin mali kaynak sıkıntısı ve ABD'nin BM'nin finansman kaynağını oluşturmasını da göz önünde bulunduralım) bir uluslararası örgütten başka birşey değildir.
Revizyon'a gidilmeli,Güvenlik Konseyi'nin işleyiş biçimi değiştirilmeli,daimi üyelerin veto yetkileri sınırlandırılmalı,daimi üyelere yeni üyeler eklenmelidir.(Bu konuda Genel Kurul'a çeşitli tasarılar gelmektedir)
BM'ler bu günlerde misyonunu kurtalma çabasına ''BM İyi Niyet Elçileri'' adında,dünyaca ünlü kişileri seçmektedir!!!!!
Old 21-09-2006, 17:23   #3
ahmetsacit

 
Varsayılan

Bu konuyu tartışmak için BM nin nasıl kurulduğunu, kurulurken ne amaçlandığını bilmek gerekir..

Alıntı:

Evrensel bir örgüt olan Birleşmiş Milletler Örgütü (BM), hukuksal ve siyasal bakımdan Milletler Cemiyetinin bir devamı niteliğinde olmakla beraber, Milletler Cemiyeti’nden daha kapsamlı bir kuruluş olarak düşünülmüştür.

II. Dünya Savaşı sırasında; düşmanlıkların henüz nereye varacağı belli değilken, devletler uluslararası toplumun gelecekte nasıl örgütlenmesi gerektiği konusu üzerine düşünmeye başladı. Almanya, İtalya ve Japonya’ya karşı savaşan devletler daha savaş sırasında evrensel bir örgüt kurma hazırlıklarına girişmişlerdir. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Franklin Roosevelt ile İngiltere Başbakanı Winston Churchill’in 14 Ağustos 1941’de yayınladıkları ‘Atlantik Paktı’ BM’nin kurulması yolundaki ilk adım olmuştur. Bu bildiride, “her ülkenin kendi sınırları içinde güvenlikte olacağı ve her ülke vatandaşının korku ve yokluktan uzak yaşayacağı” bir barışın yerleşmesi çağrısı yapılıyordu. 1 Ocak 1942 tarihinde 26 devlet, “Birleşmiş Milletler Şartı” başlıklı bir belgeyle bu ilkeleri onayladıklarını bildirdiler.

21 Ağustos - 7 Ekim 1944 tarihlerinde Washington’da; ABD, SSCB, İngiltere ve Çin temsilcileri bir araya gelerek BM’nin kuruluş çalışmalarını başlattılar. Bu dört devlet, “barıştan yana bütün devletlerin eşit egemenliği üzerine kurulu” bir örgütlenme içinde, dünya barışını ve güvenliğini koruma kararı aldılar.

25 Nisan 1945’de Almaya ve Japonya’ya savaş açan 50 devlet, San Francisco’da toplanarak yüz on bir maddelik ‘Birleşmiş Milletler Şartı’nı oybirliği ile kabul etmişlerdir. Yetmiş maddelik Uluslararası Adalet Divanı Statüsü’nün de eklendiği BM Anayasası 24 Ekim 1945 tarihinde yürürlüğe girdi.


Kuruluş aşamasına balıkdığında ABD, İngiltere gibi devletlerin başı çektiği görülüyor.Doğal olarak bu büyük devletlerin istediği gibi BM nın işleyiş kuralları belirlenmiş.Bu ülkelerin dünyanın başına bela oldukları açık ve BM yi de kendi menfaatlerine uygun olarak kullanıyorlar ve amaçlarına ulaştıracak bir araç olarak görüyorlar.
Örgütün bağımsız olmadığı çok açıktır. İsrail Lübnanı bombalarken, her türlü insanlık suçunu ilşerken BM NİN sesi çıkmadı, ateşkes kararı ABD nin ahlaksız vetolarıyla geciktirildi.
Bu büyük ülkelerin veto haklarının kısıtlanması bile BM üzerindeki etkilerini azaltmıyacaktır.
Bence de çok büyük revizyon hareketleri gereklidir.
saygılar..
Old 21-09-2006, 22:26   #4
av.erhanturkan

 
Önemli

BM örgütü aslında dünya devletlerinin ortak hareketi çıkarların orantılı olarak ( bu orantıyı eşit diye düşünmek yanlış olur güce göre kazanç şeklinde düşünmek daha doru olur ) paylaştırılması gibi ilişkileri dengede tutmaya yarayan bir kurum şeklinde oluşmuştur en azından kurulum aşamasında amaç b uydu heralde. ancak günümüzde Bm nin amacından sapmış olduğu söylenebilir en azından öyle görünebilir . Değişmez bir gerçeği , herkesin bildiği gerçeği gö ardı etmek biraz gerçeklerden kaçıiş olabilir. Bu gün ABD tek başına BM bütçesini (harcamalarını ) tek başına karşılamaktadır. BM iç işleyişinde uygulanacak programların oylamasında gücü olanın oy unun etkisinin daha fazla olduğunu hepimiz biliyoruz. BM amacına uygun hareket etmesede bence büyük devletleri biraz da olsa sınırladığını füşünüyorum.. Düşünsenize ABD nin elindeki siyasi ekonomik ve askeri güçle tamamen bağamsız (çok fazla bağlı olduğu söylenemese de gene etkisi yok denemez) bir şekilde , uluslar arası andlaşmaları hiçe sayarak hareket ettiğini durumun nereye varacağını. Sadece ABD nin ismini zikrettik ama aynı şekilde birkaç devlette var (aşırı serbestlikte kontrolden çıkan)
Old 22-09-2006, 17:45   #5
iustinianus

 
Varsayılan

peki arkadaşlar israilin şuana kadar filistin konusunda bmnin verdiği 25 civarındaki kararların hiçbirini uygulamadığını biliyormuydunuz.
Old 22-09-2006, 21:35   #6
Oğuzhan Er

 
Varsayılan

bunu bilmek için araştırma yapmaya ya da müneccim olmaya gerek yok.çünkü uluslararası hukuk normları bir devlette iç işleyişi düzenleyen hukuk normları gibi uygulanamaz;çünkü ülke içinde hukuk normlarının işleyişini sağlayan bir egemen güç(devlet)vardır;ama uluslararası hukukta böyle bir egemen güç yoktur.velhasıl her zaman dediğim gibi ukuslararası hukukta haklı olan değil,güçlü olan korunur..
Old 26-09-2006, 22:09   #7
özözge

 
Varsayılan

ABD Irak'a savaş açarken Irak'ın,savaş sonunda (olanlar çocuk oyunuymuş gibi)durumu sadece özür dileyerek geçiştirilen ve hiç bulunamayan, nükleer silahların olduğunu ve bunun güvenlikleri için çok büyük bi tehlike olduğunu ileri sürmesi bunun üzerine BM elemanlarınca Irak'ta incelemelerin yapılması ve bm görevlilerinin Irak'ta nükleer silah yok demesine rağmen ABD'nin bunu dikkade almaması ve savaşı başlatması ama BM'nin kendi incelemelerinin sonunda verdiği kararın tersinin neden olark gösterildiği bu savaş için verdiği tepkileri yetersiz kalması bence sorunun cevabını vermede yeterli olucaktır.Keşke cevap bunun tam tersi olsaydı ve BM gibi topluluklara ihtiyaç duymayan bi dünyada yaşasaydık. saygılar...
Old 27-09-2006, 12:19   #8
Tiocfaidh

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ahmetsacit
Bu konuyu tartışmak için BM nin nasıl kurulduğunu, kurulurken ne amaçlandığını bilmek gerekir..



Kuruluş aşamasına balıkdığında ABD, İngiltere gibi devletlerin başı çektiği görülüyor.Doğal olarak bu büyük devletlerin istediği gibi BM nın işleyiş kuralları belirlenmiş.Bu ülkelerin dünyanın başına bela oldukları açık ve BM yi de kendi menfaatlerine uygun olarak kullanıyorlar ve amaçlarına ulaştıracak bir araç olarak görüyorlar.
Örgütün bağımsız olmadığı çok açıktır. İsrail Lübnanı bombalarken, her türlü insanlık suçunu ilşerken BM NİN sesi çıkmadı, ateşkes kararı ABD nin ahlaksın vetolarıyla geciktirildi.
Bu büyük ülkelerin veto haklarının kısıtlanması bile BM üzerindeki etkilerini azaltmıyacaktır.
Bence de çok büyük revizyon hareketleri gereklidir.
saygılar..

BM'nin tarafsız bir uluslarüstü kuruluş olmadığı hepimizce bilinen katı bir gerçek, ancak bu tarafsızlığın kimin aleyhine işlediği -bu hukuktan çok siyasetle ilgili meselede- farklı ideolojilere mensup kimseler tarafından değişik şekilde değerlendirilebilir. Her ne kadar bugün çoğu kimse BM'yi batı dünyasının hizmetinde bir kuruluş olarak değerlendirse de, kuruluşundaki amacın batının genelini değil, batıyı da parçalara ayırarak ağırlıkla Atlantik blokunu(ABD, İngiltere ve Fransa) gözetmek olduğu açıkça göze çarpar. Dünya ağır sanayisinin %35'ini bünyesinde bulunduran ve dünyanın en büyük beş ekonomisi içinde yer alan Almanya'nın Güvenlik Konseyinde daimi bir temsilci olmaması da bunun açık kanıtıdır. Zaten BM'nin ikinci dünya savaşının ardından Almanları üçüncü defa yaramazlık yapmalarını önlemek amacıyla bu ülkenin siyasi gücünü pasifize etme maksatlı kurulduğunu bilinen bir gerçektir. Bugün sadece üretmekle mükellef tutulan ve bu suretle dünya siyasetinden el çektirilerek vahşi bir kaplandan ev kedisi haline çevrilen -batının o çok korktuğu- Almanya'nın Atlantik bloku için artık bir baş ağrısı olmadığı ve BM'nin kuruluş amacını gerçekleştiği rahatlıkla söylenebilir.

Kuruluş amacını yerine getiren bir derneğin kendiliğinden sona ermesi gibi BM'den de kendisini sona erdirmesini bekleyemeyeceğimize göre, adına uluslararası hukuk denilen oysa aslında var bile olmayan kuralları uygulama organı olarak birileri tarafından kurulan bu kuruluşun uluslararası hukuku tatbik etmesini hukukçular olarak gazap içinde izlemeye devam edeceğiz.
Old 08-12-2006, 13:58   #9
Av. Galip DAĞTEKİN

 
Varsayılan

Birleşmiş Milletler Cemiyeti son zamanlarda ABD,İngiltere gibi ülkelerin boyunduruğu altında kalmıştır.İsrail gibi bir ülke Lübnan'da yakın zamnlarda yanlışlıkla dediği bir olayda BM çalışanlarını vurdu ve bu olay sadece geçiştildi.İsrail özür dileme gibi bir harekette de bulunmadı.Bu olay bize artık BM'in meşruluğunun tartışılması gerektiğini göstermektedir.BM'de büyük bir revizyona gidilmelidir...Saygılarımla...
Old 12-01-2007, 02:25   #10
cesur_yürek

 
Varsayılan

BM ye gelinceye kadar ABD kuzeni İNGİLTERE İSRAİL ve bunlarla işbirliği yapan JAPONYA gibi vs .. devletlerin niçin ne yapmaya çalışan ülkeler olduklarını tartışmamız gerekmektedir ki bu siyasete girer ve bunun sitemizde yasak olduğunu biliyorum.Birgün bir yerde buluşursak ayrıntılı şekilde tartışırız ..Son olarak doğada büyük balık küçük balığı yutmaktadır.Bu doğa yasası gerek insan ilişkilerinde gerek dünya devletlerinin ilişkilerinde böyledir ne yazık ki .iustinianus arkadaşımızın sorusu cevaplarını içinde barındırmaktadır zaten.Saygılarımla
Old 16-02-2007, 16:02   #11
Hekimbaşı

 
Varsayılan BM in misyonundan bize ne, biz kendi misyonumuza bakalım

Sn.Katılımcılar,

Bütün yazılanlara katılıyorum. Örgüt ABD de odaklanmış uluslararası sermaye (ki bunun etkin bir bölümünün yahudi sermayesi olduğu gözardı edilemez) ve kuzeni diye çok güzel belirttiğiniz gelmiş geçmiş en büyük sömürgeci BK ın güdümünde gibi bir etki ortaya çıkıyor. Fransa' nın yer almasının nedeni Almanya' ya komşu tek batılı güç oluşu, Çin ve SSCB' nin kalıcı koltuklarının nedeni ise, arada çatışma çıkacaksa önel almak gibi görünüyor.

Hukukçu değilim, ama hukuk sözcüğünü tek başına, soyut bir anlamda, yani adalet anlamında kullanmamak gerekir diye düşündüğümü belirtmek istiyorum. En azından benim algılamam bu doğrultuda. Hukuku soyut kalan adaletin uygulanması için bir araç, yöntem bilimi olarak görüyorum. Dolayısıyla, hukuki olup da adil olmayan şeyler bulunabilir ve bunun örneklerini bol bol görüyoruz. Hem de hukukçular eliyle gerçekleşiyor. Bu nedenle, BM in hukuki olmayan bir yapı olarak algılanması bana garip geliyor.

İkinci belirtmek istediğim ise; kuruluş gerekçeleri ve biçimi bir tarafa, veto yetkili konsey üyeleri öbür tarafa; sizce TC ile Trinidad & Tobago' nun, veya Vatikan Cumhuriyeti' nin eşit oylara sahip olması adil mi? Hadi onları bırakalım, Libya, Kenya gibi devletlere bakalım. Sizce bunlar devlet mi yani? Cetvelle çizilmiş topraklar ve üzerinde yaşayan insanlar topluluğuna devlet diyeceksek, işimiz zor. Kurucular da zaten bu nedenle kendilerini konsey üyesi yaptılar muhtemelen. Ama Almanya İspanya, Portekiz, İtalya ve TC nin T&T ile eş tutulması elbette mümkün değil. Hatta İran' ın bile. Geçici konsey üyelerinin veto yetkisiz olarak seçimle ve geçici süreyle gelmeleri de bir komedi. Ne yani, TC, eski eyaleti olan yapay Suriye devletinin oyuyla mı seçilmeyi bekleyecek?

Bir üçüncü nokta da, yargının dayandığı şeyin yazılı hukuk kuralları, hukukun sürücü gücününse adalet duygusu ve algılanmasıyla ilişkisi. O halde, hukukiliği belirleyen yazılı nesnel kurallara uygunluk.

Bence BM hukuki ve elbette meşru. Ancak, adil değil ki şikayet ediyoruz. Bu durumda; görevini yerine getirip getiremediğinden ayrı olarak, ve onun öncesinde, üç soruya daha yanıt aramamız gerekiyor:
1. Neden adil değil?
2. Adil olmak zorunda mı?
3. Nasıl adil olabilir?

Katılımcılar da başta (1) ve onun bağlamında biraz da (3) ile yeterince ilgilenmişler zaten. Ancak, belirttiklerinden çok daha önemli ve bizim geçmişimizle çok yakından ilintili bir Balkanlar sorunu var ki, hiç değinmemişler. Irak' ta ölenlerin en az üç katı insan Yugoslavya' nın dağılması sırasında katledildi; savaşta ölmedi. Öldürülenlerin dörtte üçü müslüman, bir kısmı da Türk kökenliydi.
1. Devletin ordusu ve silahları zaten Sırp' ların elindeydi;
2. Slovenya' ya Almanya sahip çıktı; kimse dokunamadı;
3. Hırvatistan' a Avusturya silah yardımı yaptı; kimse söz etmedi;
4. Bosna ve Kosova' da çoğunluk müslümandı, kimse ellemedi; katliam ve soykırım yıllarca sürdü. Sonuçta durduruldu ise de, bizim sayemizde değil, ABD ordusundaki zenci müslüman askerlerin baskısıyladır.

Bu ne kadar adil olabilir ki?

Adil olmak zorunda mı? Elbette hayır. Çünkü, hukuki olmak adil olmayı gerektirmiyor. BM sadece hukuki ve meşru; o kadar.

Ama neden adil olmadığına bakarken, başka adil olmayan şeylere de bakmak gerekir. En başta da, ABD, BK ve Fransa' daki deki seçim ve devlet düzenlerine. Dikkat ederseniz, bunların kendilerini 'demokratik' harikalar olarak nitelediklerini görürsünüz. Her üç lafın birinde bunu dile getirirler. Tabii ki alakası yok. ABD deki seçim düzeninin seçmenin özgür iradesiyle uzaktan yakından ilgisi olmadığı gibi, işlerin yürümesi sırasında karşı karşıya kalınan vasatın da demokrasiyle uzaktan yakından ilişkisi yoktur. Yeterince derine inerseniz, ABD, sermayenin hegemonyasındaki sözde seçilmişlerin yönettiği bir teknokratlar diktasıdır. BK taki muhatapları da menfaatlerini ABD nin ardından gitmekte görmektedir; çünkü orada da 'Lordlar kamarası' ve 'Kraliçe' diye şeyler vardır. Hükümet vatandaşları kandıran kuzu rolündedir. Kendi iç dengelerine ilişkin olmadığı sürece ABD yi izlemekte, hatta desteklemekte bir an bile tereddüt etmezler. O halde, demokratik, ve dolayısıyla da adalet duygusundan yoksun olduğu ortada olan ülkelerin adil bir düzen çerçevesinde biraraya gelmelerini bekleyebilir miyiz?

'Ya Fransa?' diyenleri duyabiliyorum. Muhtemelen hayal kırıklığına uğrayacaklar, çünkü o tarihi burjuva devrimini yapan ülke ve halkı, maalesef artık bir hiçtir. Ne eski değerlere sahip çıkabilmiş, ne yeni değerlere öncülük edebilmiş, ne de herhangi bir konuda etkin konuma gelebilmiştir. Savaş suçlusu Almanya' ya, onu desteklemesi ve yüceltmesi zorunluğu getirildiği, ve Almanya bunu suçluluk duygusuyla gereğinden fazla yerine getirdiği halde üstelik. AB projesi, bunlardan biridir. Kimse yanılmasın, proje ABD ve uluslararası sermayeden de asla bağımsız değildir. Tam tersine, Almanya' nın gücünü eritme amacıyla tasarlanmıştır. SSCB nin yıkılmasından sonra açığa düşen DDR nin yükünü bile göğüslediği halde, Almanya hala AB projesine en çok mali destek veren ülkedir. (Komik olan ne biliyor musunuz? Her ne kadar uyanık ABD ve BK, AB projesini Almanya' ya bir yük olarak kakaladı ise de, bu işin sonucunda Almanya öyle bir yere gelmiştir ki, artık AB = Almanya demektir. Kaderin cilvesi işte.)

Etkin, yani karar alınmasındaki sürücü rolleri üstlenmiş, çıkarları örtüşen ülkeleri ele aldık. Diğerlerini ele almayacağım, çünkü onları bir kararın ne öncüsü, ne de başarıya ulaşmış olarak görebildik. Onlar sadece veto yetkileri nedeniyle anlam ifade etmekteler; çünkü diğer üçünün çıkarları sürekli üstüste gelmekte ve gelecek. İsteyen bu konuda karar vermek için BM güvenlik konseyi karar istatistiklerine bakabilir. Bu üç ülkeden gelen vetolarla diğer iki ülkeden gelenleri karşılaştırabilir. Adet olarak değil, kimin önerisi olduğu ve kimlerin onay verdiği, kimlerin reddettiği temelinde.

Artık sadede gelmek lazım. Konumuz BM in adil olmak zorunda olup olmadığı ve bunun hukukiliği ile ilişki idi.

Her ülkede demokrasi farklı ölçütler ve biçimlerde uygulanmaktadır. Bunların hepsine demokrasi denebilmekte, ve hepsi, her ne kadar adil olmasalar da, hukuki olmaktadır. Hukukiliği tescil eden yargıçlar gibi görünse bile, aslında kuralları belirleyen yasama organı, veya seçilmişlerdir.

Bu durumda, ilk anda ortaya atılmış görünen BM in hukukiliğini değil de; adaletini; o da değil, üyelerin demokrasilerini; olmadı, üyelerin seçim sistemlerinin ne kadar demokratik olduğunu tartışmak gerekir.

Bence bununla başa çıkılamaz. En iyisi, gerçekleri olduğu gibi kabul ederek nasıl daha iyiye götürebileceğimize bakmak gerekir. Hukuk diliyle ifade etmeye çalışırsam, esasla değil, usulle ilgili tartışmakta yarar var. Veto yetkisi olan ülkelerin bu yetkisini onlar veto etmeksizin kaldıramayacağımıza göre, hedefimizin o ülkelerdeki demokrasi olması gerekir. Her nasıl yapacaksak artık.

Veya ikinci bir seçenek, ayrı bir örgüt kurarak onların karşısına çıkmaktır. Bu da bir hayal elbette, çünkü gerçek devletlerin sayısı bir elin parmakları kadar az. O dev gibi görünen Brezilya, Kore, Endonezya, Hindistan, Filipinler, Tayland vs bile aslında devlet değil. İsterseniz çoktan AB ye angaje olmuş Almanya, İspanya, Portekiz, Hollanda, Belçika, İtalya, Polonya ile birşey kurmaya kalkın. Olacak iş mi; hangisi katılır? Hangi temelde olacak? Sadece karşı olma temelinde olacaksa, asla olmaz. Birlikte hareket etmek için bir demokratik platform olarak yola çıksanız bile birşey olabilmek için Çin ve Rusya' yı katmanız gerekir. Japonya' yı da unutmamak gerek.

Yakın bir gelecekte BM güvenlik konseyinde Fransa' nın koltuğunun ortak AB koltuğu haline dönüştüğünü görürsem hiç şaşırmam. Anayasa filan kabul görürse, BK ın da koltuğunu AB içindeki yetkinliği uğruna İngiltere, Almanya, Fransa dönüşümlü hale getirmeyi kabul etmesine şaşırmamak gerekir.

Sonuçta; BM TC için hiçbir gerçek yaptırım gücüne sahip olmayan, sadece kendi çıkarlarına uygun olduğu sürece ve çıkarlarını sarsmadığı yere kadar dinleyeceği, gerekirse en olası yere kadar kullanmaktan çekinmeyeceği bir uluslararası kuruluştan öte birşey ifade etmez. Bunun böyle devamını sağlamak da TC nin ve her birimizin görevidir. BM, TC için İran' a ifade ettiğinden fazla bir anlam taşımaz; hatta daha da az anlamlıdır; çünkü TC nin geçmişinde bütün emperyalistlere karşı kazanılmış inanılmaz bir galibiyet varken, İran' ın kendini modern dünyaya böylesi kanıtlayabildiği tek bir durum yoktur, hatta Irak savaşında kendisinin üçte biri ve kendi içinde homojeniteden yoksun bir gücün karşısında perişan olmuştur. O halde, bırakalım BM' in değiştiremeyeceğimiz yapısı her nasılsa öyle kalsın; ve tartışmayalım; ama yapısının adaletle, demokrasiyle veya insan haklarıyla ilişkilendirilemeyeceğinin de bilincinde olarak, nasıl kullanacağımızı tartışalım.

Kısacası; İngilizlerin yüzyıllardır yaptığını yapalım.

Saygılarımla,
 


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hala bizimleyken..(Anneler Günü) Cest la vie Site Lokali 6 12-05-2009 18:49
Ruhsatsız Silahla Meşru Müdafaa Av. Galip DAĞTEKİN Hukuk Soruları Arşivi 11 17-12-2006 21:10
Meşru Müdafaa Ve Zaruret Hali ! Sibel Hukuk Soruları Arşivi 2 08-12-2006 21:43
Evlilik kurumuna bagli olarak baslayan kefalet ve bosanmayla hala devam eden sozlesme umutlaw Meslektaşların Soruları 12 25-08-2006 15:49
Gayri Meşru Çocuk lutfu Hukuk Soruları Arşivi 3 30-08-2004 16:36


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06380796 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.