Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

türk polisi bu mu ???

Konuyu Kilitleyin
Konu Notu: 16 oy, 4,38 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-02-2007, 12:30   #61
Admin

 
Varsayılan

Polisin "suçluyu yakalıyoruz, mahkeme serbest bırakıyor" sözüne karşı gelişen tepkinin hukukçularla emniyet mensupları arasındaki "suçlu" terimin tanımı konusunda bir terminoloji farklılığından kaynaklandığını düşünüyorum.

Hukukçular Mahkemece mahkum edilmemiş bir kişiye karşı polisin "suçlu" kavramını kullanmasını yadırgamaktadırlar ve bunda da bence haklıdırlar. Zira kimin hukuken suçlu olduğuna Mahkeme karar verir, polis de dahil başka hiçkimse değil. Örneğin bir kişiyi canlı yayında durup dururken bir adamı öldürürken görseniz dahi, bu kişiye mahkeme kararı olmadan "suçlu" damgası vuramazsınız, çünkü en basitinden belki akıl hastasıdır ve mahkemede "suçlu" bulunmayacaktır.

Ancak bence burada kavramın kendisine bu kadar takılmamak gerek ve emniyet mensuplarının bu cümle ile asıl anlatmaya çalıştıklarını anlamak ve tartışmak gerek:

"Suçluyu yakalıyoruz, mahkeme serbest bırakıyor" ifadesi ile kastedilen emniyet mensuplarının bir suç işlenirken bir kişiyi yakalamaları veya suç işlendikten sonra yoğun bir çalışma ile faili kuvvetli delillerle tesbit ettikleri ancak failin sevk edildiği adli makamlarca yeniden suç işlenmesinin engellenmesi yolunda bir önlem alınamamasıdır. Ve kanaatimce bu izlenim konusunda emniyet mensuplarımız da YERDEN GÖĞE KADAR haklıdır.

Eğer siz gece uyandığınızda yatak odanızda bir hırsız görür, hayatızı tehliye atarak onunla boğuşur ve etkisiz hale getir, sonra da polis çağırarak onu teslim ederseniz, daha sonra aynı kişiyi ertesi gece yine yatak odanızda bulursanız, siz de tepki gösterirsiniz. Evet bu kişi hukukçuların termilojisiyle henüz "suçlu" olmayabilir ancak adalet sisteminin suç işlerken yakalanan bu kişinin yeniden suç işlemesinin önlenmesi için gerekli önlemleri bir şekilde alması da zorunludur.

Ve bu konuda görev de suçlarla mücadele ederken canını ortaya koyan emniyet mensuplarına değil, hukukçularla düşmektedir. Hukuki terimlere takılmak ve emniyet mensuplarına hukuk sitesinde hukuk dersi vermek yerine yerine olayın derinlerinde yatan bu asıl sorunu görmek ve bunu tartışmak gerektiğini düşünüyorum.
Old 26-02-2007, 15:34   #62
berkiten

 
Varsayılan

polisimizin bu gibi düşüncelerden arınıp ,olaylara tarafsız yaklaşım göstermesi gerektiğini düşünüyorum...saygılarımla...
Old 26-02-2007, 22:07   #63
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan Polis Görev Gereği Kol Kırmış

Alıntı:
Yazan Admin
...Hukuki terimlere takılmak ve emniyet mensuplarına hukuk sitesinde hukuk dersi vermek yerine...

Bu sitede Hukuk Haberleri bölümünde "Polis Görev Gereği Kol Kırmış" başlıklı konuda da terim ve dolayısıyla kültür olgusu tartışılmaktadır.
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=10139

- Biz hukukçuların terimlere takılma zorunlu ve titizlikle savunulması gereken bir durumdur.
Bu konu, hukukta terminoloji konusu, Prof.Dr.Nurullah KUNTER ve Feridun YENİSEY tarafından yeni basısı yazılan kitabın önsözünde de alıntı olarak yer almakta; kelimelerin, terminolojinin önemi vurgulanmaktadır. Aslında anlaşma sağlayabilmek için de en az düzeyde de olsa ortak terimler, ortak dil kullanılması kaçınılmazdır; burada kaçınılmaz olarak bskın olması gereken ise, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ ilkesi çerçevesinde HUkuk Terimleri olmaktadır.
Başka deyişle, Polis kendi alt kültürünü ve bakış açısını değiştirmelidir.

- emniyet mensuplarına hukuk sitesinde hukuk dersi vermek konusuna gelince:
Sayın "admin", hukuk sitesinde hukuktan söz edilir, bu iletişimden eğer site okuyucuları ders çıkarırlarsa bu durum hukukun kazancı sayılır.

Yoksa başka bir yöntem mi önereceksiniz ?

Saygılarımla.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu
" Hak, huk, hukuk; gak, guk, guguk !!! "
Old 26-02-2007, 22:25   #64
Admin

 
Varsayılan

Sayın Av.Ömer KAVİLİ,

Önerdiğim yöntemi yukarıda belirttim. Siz burada emniyet mensubu arkadaşlara dilediğiniz kadar "suçlu" terimi üzerinde hukuk dersi verebilirsiniz. Ancak onların bu terimi kullanırken kastettikleri olguyu görmezden gelirseniz, bugün benim yatak odamda yakalanan hırsız, yarın gece sizin yatak odanızı ziyaret eder.

Hukuki terimler elbette önemlidir ve suçlu terimiyle ilgili görüşlerimi yukarıdaki mesajımın ikinci paragrafında zaten ifade ettim. Ancak siz benim üçüncü, dördüncü ve beşinci paragraflarda altını çizdiğim konularda bir görüş sunmadınız ki, benim kastettiğim de bu olayın özünün aslında bu suçlu terimi tartışması değil, suç işlerken yakalanan kişilerin hukuk sistemi vasıtasıyla ne derece etkili olarak suçtan uzak tutulduğudur.

Suçlu terimi tartışmasını ceza hukuku kitaplarında sayfalarca yapabilirsiniz. Ancak toplum sizin bu tartışmalarınızla değil, evlere gece giren hırsızların durdurulması ile ilgilidir. Siz hukukçular olarak bunun çaresini bulamaz ve kavramsal tartışmalara takılıp kalırsanız, toplumda işlenen suçlarla ilgili hukuk camiası olarak bir özeleştiri yapmanızın da zamanı gelmiş demektir.

Sizin deyişinizle "Polis kendi alt kültürünü ve bakış açısını değiştirmelidir.". Çok doğru! Ama bir yandan da aynı değişimi ve özeleştiriyi hukukçular yapmalıdır. Polise haddini bildirip, "senin görevin yakalamak, ondan sonrası benim işim, sen kenara çekil" demek güzel ve hukuka uygun. Ancak ondan sonra siz "işinizi" iyi yapamıyor ve önünüze gelen kişiyle ilgili gerekli yasal tedbirleri alamıyor, etkili cezalar veremiyor, bu kişileri suç işlemekten alıkoyamıyorsanız, sizin de emniyet teşkilatının (+vatandaşın) eleştirilerine bir hukukçu olarak katlanma yükümlülüğünüz vardır diye düşünüyorum.
Old 26-02-2007, 23:54   #65
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin
Sayın Av.Ömer KAVİLİ,

Önerdiğim yöntemi yukarıda belirttim. Siz burada emniyet mensubu arkadaşlara dilediğiniz kadar "suçlu" terimi üzerinde hukuk dersi verebilirsiniz. Ancak onların bu terimi kullanırken kastettikleri olguyu görmezden gelirseniz, bugün benim yatak odamda yakalanan hırsız, yarın gece sizin yatak odanızı ziyaret eder.

Hukuki terimler elbette önemlidir ve suçlu terimiyle ilgili görüşlerimi yukarıdaki mesajımın ikinci paragrafında zaten ifade ettim. Ancak siz benim üçüncü, dördüncü ve beşinci paragraflarda altını çizdiğim konularda bir görüş sunmadınız ki, benim kastettiğim de bu olayın özünün ... suç işlerken yakalanan kişilerin hukuk sistemi vasıtasıyla ne derece etkili olarak suçtan uzak tutulduğudur.

Suçlu terimi tartışmasını ceza hukuku kitaplarında sayfalarca yapabilirsiniz. Ancak toplum sizin bu tartışmalarınızla değil, evlere gece giren hırsızların durdurulması ile ilgilidir. Siz hukukçular olarak bunun çaresini bulamaz ve kavramsal tartışmalara takılıp kalırsanız, toplumda işlenen suçlarla ilgili hukuk camiası olarak bir özeleştiri yapmanızın da zamanı gelmiş demektir.

Sizin deyişinizle "Polis kendi alt kültürünü ve bakış açısını değiştirmelidir.". Çok doğru! Ama bir yandan da aynı değişimi ve özeleştiriyi hukukçular yapmalıdır. Polise haddini bildirip, "senin görevin yakalamak, ondan sonrası benim işim, sen kenara çekil" demek güzel ve hukuka uygun. Ancak ondan sonra siz "işinizi" iyi yapamıyor ve
Alıntı:
*
önünüze gelen kişiyle ilgili gerekli yasal tedbirleri alamıyor, etkili cezalar veremiyor, bu kişileri suç işlemekten alıkoyamıyorsanız, sizin de emniyet teşkilatının (+vatandaşın) eleştirilerine bir hukukçu olarak katlanma yükümlülüğünüz vardır diye düşünüyorum.
Sayın "admin",
Hukukun terimi olarak ilk anda yakalanan kişiye "suçlu" yerine ŞÜPHELİ denilmesi anlayışımı değiştirecek bir eleştiriyle karşılaşmadığımdan, ŞÜPHELİ denilmesinde direniyorum.

Bilimsel düşünüş ve tartışma yönteminde "şahsiyat" yapmak yanlış olup, kişisel adalet diyebileceğimiz "empati" kavramıyla vicdanlı olmayı isterken kullanılabilir. Hukuk biliminde yöntem, olguların bilimsel temellerle ele alınması ve ortaya çıkan, ne kadar çarpıcı veya sarsıcı olursa olsun, SONUÇ olarak kabul edilmesinden geçmektedir.
Bu çerçevede tartışma konumuzu ele alırsak:
Araştırma aşamasında yakalanan kişiye şüpheli terimi yerine polis alt kültürünün 'suçlu' diye adlandırması hukuka aykırıdır. Burada hangi terim kullanılırsa kullanılsın, o kişinin ertesi gün başka suç eylemlerini yapmasını ne sağlar, ne de suç eylemlerinden uzak tutmaya yarar. Örneğin polisin 'şüpheli' terimi yerine "suçlu" demesi aynı kişiyi suçtan uzak tutma sonucu mu sağlamaktadır ki, terim tartışmasında yanlış olan terimden vazgeçilmesi düşüncesine karşı çıkılsın.

Oysa, terimin doğru ve yerinde kullanılması (ilk yakalanana 'şüpheli' denmesi), (hem polis olarak, hem bu düzenin sürmesinde sorumluluğu olan hukukçular olarak)BİZİM HUKUK BİLİMİNE UYGUN BİR YÖNTEMLE KİŞİLERE YAKLAŞTIĞIMIZI, KİŞİNİN SUÇSUZ OLABİLECEĞİ OLASILIĞINI GÖZETTİĞİMİZİ, İNSAN ÖGESİNE SAYGIYI SÜRDÜRMEKTEN YANA OLDUĞUMUZU gösterecektir.

Çünkü, ceza muhakemesi KİŞİYİ DEĞİL, OLAYI YARGILAR; somut olayın kişi (şüpheli+sanık) ile ilgisi yok ise kişi yine onuruyla toplumda yaşantısını sürdürür.

İlk anda yakalananın Şüpheli yerine Suçlu olarak adlandırılması, KİŞİNİN ONURUNU İLK ANDA EZMEK olabilecektir; çünkü kişi, henüz yargılanmış ve hakkındaki karar kesinleşmiş değil. Kaldı ki, kesinleşmiş mahkeme kararlarının bile maddi gerçeği tam yansıtamadığı durumlara "ADLİ HATA" denildiği de bir gerçektir. Örneğin, "Ümraniye sapığı" başlıklı haberi nedeniyle bir medya grubunun yüklü tutarda giderim ödemesine mahkemece karar verildiği basında yer aldı. O haberin "suçlusu", "herkes bana hala sapıkmışım gibi bakıyor, hayatım alt üst oldu" diye yakınmaktadır. Yani, yakalama değil, sorgulanma, tutuklanma, gerçek yapanın yakalanması nedeniyle serbest bırakılma ve mahkemenin giderim kararı sonucunda, denilebilir ki, bu kişinin çiğnenen onurunu kurtarmakta hukuk düzeni yetersiz kalmıştır.

Konuya dönersek, suç şüphelilerine "maslahata uygun tedbirler almak" İDARENİN-YÖNETİMİN görevi, alınan önlemlere aykırılığın somut olay yargılamasını yapmak ise YARGININ ÖDEVİDİR. Hiç kimse Yargı gücünün polisleşmesini, suç olayını önlemesini beklememelidir.

Hukukçu olarak bir parçası olduğumuz Yargı kurumunun olay önleme ödevi olmadığına göre
Alıntı:
*
Alıntı:
...Ancak ondan sonra siz "işinizi" iyi yapamıyor ve önünüze gelen kişiyle ilgili gerekli yasal tedbirleri alamıyor, etkili cezalar veremiyor, bu kişileri suç işlemekten alıkoyamıyorsanız, sizin de emniyet teşkilatının (+vatandaşın) eleştirilerine bir hukukçu olarak...
bu yönde bir eleştiri tek başına düzenin hukukçusuna yöneltilemez; bu düzenin Yönetim görevlileri bu eleştirileri üstlenmelidir.

Saygılarımla.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu

" Hak, huk, hukuk; gak, guk, guguk !!! "
Old 27-02-2007, 00:29   #66
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan

Bir başka yönü irdelemek gerekirse:
Toplumda yaşanan ve o toplumun varolan yasalarına göre suç sayılan eylemleri önceden ÖNLEME, olay gerçekleştikten sonra ise KANIT TOPLAMA ödevi altında bulunan kolluk görevlileri, her düzeyde bu olayların önlenmemesinden, ayrıca olay olduktan sonra suç kanıtları ve şüphelilerinin Yargı'ya teslim edilmesinden sorumludurlar. İşte bu toplumsal sorumluluktan kurtulmak veya "amirine yaranmak" gibi hukuk dışı amaçlarla hareket edebilir, suç kanıtları ve şüphelilerini titizlikle toplamayabilir. Burada ilk aşamada toplum önünde moral güç kazanılabilmiş olacaktır.
Ne var ki, toplanan kanıtlar ve yakalanan şüphelilerin somut olayla hukuksal bağı olmadığı yargı tarafından ortaya konulduğunda moral güç tersine dönecektir. Bu konuda çarpıcı bir örnek olarak, geçtiğimiz ay basında "Yakaladıkları hırsızları mahkeme bıraktı polisler hüngü hüngü ağladı" başlıklı haberi düşünebiliriz. Bu olayda polislerin ağlama tepkisine yol açan, polisin kendisini yargıç yerine koymasıdır. Salt bu olayda görev yapan savcı ve yargıcın (ve de avukatın) polis görevlilerinden daha az bilgili, daha az basiretli, daha az yargılama yetenekli olduğundan söz edemeyeceğimize göre, sorun, yakalama yetkisini abartarak yargılama işlevi üstlendiğini sanan görevlilerin tepki göstermesidir. (Burada o sözlerin polis görevlilerince söylendiğinin doğruluğu varsayımıyla bu sonuca ulaşılmıştır.)

Yargı erkinin yargılama işlevini somut olay özelinde yerine getirirken Yargılama İlkelerini eksiksiz ve doğru uygulaması Yargıtay incelemesinde denetlenecektir. Ancak yargı yerinin (savcılık veya esas mahkemesinin verdiği) serbest bırakma kararına Polis görevlisinin tepkisi kabul edilemez. Çünkü sistem budur.

Amirine yaranma, toplumsal sorumlulukları 'idare etme' (geçiştirme, atlatma anlamında) amaçlı olsa bile, Yargı'nın kolluk hizmetini hukuk çerçevesinde yapılmamış olduğu yine mahkeme kararıyla ortaya çıkarılmış olacaktır. Öyleyse, ilk aşamada yakalanan kişiyi kendi alt kültürüyle "suçlu" adlandıran polis, yargı yetkisi olmadığını bilmeli ve Yargı kavramına saygının gereğini yapmalıdır.

Polis görevlilerini gerek görevin niteliğinden kaynaklanan zorlukları, gerekse yaşamlarını her an tehlikeye atmaları ve fakat bunun karşılığında bu tehlikeyle orantılı özlük hakları ve yasa güvencesinden yararlanmaları başka bir başlık altında ele alınabilir.

Bu konuda kısaca düşüncemiz, Polis örgütlenmeli, grevli toplu sözleşmeli sendika üyesi olmalı, (amirinin iki dudağı arasında değil) yasanın güvencesi altında olmalıdır.

Hukuk kurallarına saygılı herkese saygılarımla.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu

" Hak, huk, hukuk; gak, guk, guguk !!! "
Old 27-02-2007, 01:14   #67
hakal35

 
Varsayılan

Sayın Kavili '"Yakaladıkları hırsızları mahkeme bıraktı polisler hüngü hüngü ağladı" başlıklı haberi düşünebiliriz. Bu olayda polislerin ağlama tepkisine yol açan, polisin kendisini yargıç yerine koymasıdır.'yorumunuza kesinlikle katılmıyorum.Siz (sizin-hukukun-tabiriyle)SANIĞI binbir zorlukla yakalayacaksınız,delil sunacaksınız,yada suç üstü yapacaksınız ondan sonra adam adliyeden sizden önce çıkacak üstüne size'çaldığım hayvanları karakolun önünde keseceğim,sizin gözünüze baka baka yiyeceğim'gibi küstahça bir ifade kullanacak ve bu sizin zorunuza gitmeyecek.İçimizde bunu başarabilecek varsa beri gelsin!Şahsen ben hakimin yada savcının işine karışacak değilim ama sokakta vatandaş tepkisini bize koyuyor.'Ortalık hırsız dolu neden yakalamıyorsunuz' sözünü çoğu meslekdaşım gibi bende defalarca duydum.Anlayacağınız biz kendimizi hakim yerine koymuyoruz ama maalesef vatandaş olayın bizden kaynaklı oduğunu düşünüyor.Sonuç olarak günah keçisi biz oluyoruz!
SAYGILAR...
Old 27-02-2007, 10:18   #68
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hakal35
Sayın Kavili
'"Yakaladıkları hırsızları mahkeme bıraktı polisler hüngü hüngü ağladı" başlıklı haberi düşünebiliriz. Bu olayda polislerin ağlama tepkisine yol açan, polisin kendisini yargıç yerine koymasıdır.'yorumunuza kesinlikle katılmıyorum.
Siz (sizin-hukukun-tabiriyle)SANIĞI binbir zorlukla yakalayacaksınız,delil sunacaksınız,yada suç üstü yapacaksınız ondan sonra adam adliyeden sizden önce çıkacak üstüne size'çaldığım hayvanları karakolun önünde keseceğim,sizin gözünüze baka baka yiyeceğim'gibi küstahça bir ifade kullanacak ve bu sizin zorunuza gitmeyecek.İçimizde bunu başarabilecek varsa beri gelsin!Şahsen ben hakimin yada savcının işine karışacak değilim ama sokakta vatandaş tepkisini bize koyuyor.'Ortalık hırsız dolu neden yakalamıyorsunuz' sözünü çoğu meslekdaşım gibi bende defalarca duydum.Anlayacağınız biz kendimizi hakim yerine koymuyoruz ama maalesef vatandaş olayın bizden kaynaklı oduğunu düşünüyor.Sonuç olarak günah keçisi biz oluyoruz!
SAYGILAR...
Sayın "hakal35",
İletinizde koyu renkle vurguladığım,"delil sunacaksınız,..." deyiminiz çok tartışma götürür.

Eğer siz polis olarak şüpheli ile birlikte "delil-Kanıt":
a) savcıya götürüyorsunuz ve savcı şüpheliyi serbest bırakıyor ise, ya o savcı meslek etik kurallarını çiğniyor olabilir, ya da o kanıt o eylemin o şüpheliyle bağlantısını kanıtlamaya uygun olmayabilir.
b) mahkemeye götürülüyor ve yargıç sanığı serbest bırakıyor ise, ya o yargıç meslek etik kurallarını çiğniyor olabilir, ya da o kanıt o eylemin o şüpheliyle bağlantısını kanıtlamaya uygun olmayabilir.
c) o suç tipi CMK düzenlemesinde tutuksuz yargılanmayı gerektiren nitelikte bir suç olabilir.

İşte burada çarpıcı olan şudur. Ortada bir kanıt var, polis bunu hukuka uygun yolla elde etmiş ve savcıya/yargıca götürmüş ve hukukçu (savcı+yargıç) bu kanıta karşın serbest bırakma kararı vermiş ise; ya polis kanıt toplama konusunda yetersiz (daha ötesi, kötüniyetli, görevi kötüye kullanan, iftiracı) olabilir, ya da hukukçu (savcı+yargıç) yargılama yeteneği konusunda yetersiz (daha ötesi, kötüniyetli, görevi kötüye kullanan) olabilir. Görevin ve tüm insan ilişkilerinin başlangıcında iyiniyet ve güven kavramı asıl olduğundan, kötü-haksız özellik ortaya çıkıncaya kadar ilk işlem güvenmeyi gerektirir. İşte bu güven ögesini çeteleşme yoluyla kullanan da çıkabilir, başka amaçlarla kullanan da; öyleyse yapılması gereken, kurumların hukuk kuralları içinde kendi iç işleyişini yürütmelerine olanak sağlamak ve en önemlisi de KURUMLARI DENETLEMEK OLMALIDIR.

Denetleme işlevi bakımından batıda Özgür Basın'a özel bir yer verilmekte ve saygı gösterilmektedir. Ancak batıda basın için söylenen söz, türkçemizdeki kelime karşılığı olarak küçük düşürücü sayılabilir.
Şöyle: "Basın, DÜZENİN BEKÇİ KÖPEĞİDİR."

Görevini yasalara uygun yapmaya çalışan Polisin eleştiriden kurtulamamasına gelince, herkesi aynı anda mutlu etmek olanaksızdır, özellikle çıkar çatışması olan iki yan varsa.

Size, yeniden ve yine hukuk kurallarına uygun ve iyi nöbetler diliyorum.

Saygılarımla.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu

" Hak, huk, hukuk; gak, guk, guguk !!! "
Old 27-02-2007, 16:25   #69
Av.G.K.

 
Mesaj Adli kontrol müessesesi uygulanmaldır.

Kanaatimce ''Polis yakalıyor hakim-savcı bırakıyor''
şeklinde kısır tartışmalar yaratacak söylemlerden kaçınarak yeni cmk ile yasa kapsamında geliştirilen Adli kontrol müessesesinin neden hala gerektiği durumlarda uygulanmadığı tartışılmalıdır.

Tutuklama işlemi cezai bir müeyyide değildir.Hürriyeti kısıtlayıcı bir tedbir kararıdır.Tutuklama kararını,bu özelliği sebebiyle her olayda gelişi güzel bir biçimde uygulanmasını beklemememiz gerekir.Halihazırda zaten Cmk.100.maddesi ile kanun koyucu özgürlükçü ruhu gereğince tutuklama kararının verilmesi gereken halleri kısıtlamıştır.

Tutuklama kararının verilemediği durumlarda Adli kotrol müessesesinin uygulanması kanunun özgürlükçü ruhuna daha uygundur ancak maalesef özellikle büyük şehirlerde gerek savcılarımız gerekse hakimlerimiz adli kontrol müessesesine gerektiği ölçüde başvurmamakta bunun sonucu olarak da ya ileride ülkemizi A.İ.H.M.sinde tazminata mahkum edecek keyfi tutuklama kararları verilmekte ya da toplumda''yapanının yanına kar kalıyor''düşüncesinin yaygınlaşmasına yol açan ve soruşturmanın sonuçsuz kalmasına yol açabilecek bir biçimde şüphelinin salı verilmesi kararı verilmektedir.

Yukarıda da belirtiğim gibi sorun yeni ceza kanunu veya cmk dan oluşmamaktadır sorun gerek biz avukatların gerekse hakimlerin,savcıların ve emniyet mensuplarının kanunun ruhunu gerektiği bir biçimde yorumlama noktasındaki eksikliklerinden oluşmaktadır.

Sagılarımla

Av.Gökhan Karakaş.
Old 27-02-2007, 23:11   #70
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan türk polisi bu mu ???

Sayın admin;
tepkinizi, nedenini ve haklılığını çok anlamış değilim.

tartışmayı biraz genişleterek yeniden ele alalım:

Burada ifade edilen polisin silah kullanma yetkisinin kaldırılmadığı ama hukuk kurallarına bağlandığıdır.

Siz olayı polisin yakaladıkları sanıklara suçlu demesine çekmişsiniz.

Bu yanlış bir yaklaşımdır ve bunun dışındaki bir sürü düşünsel hatalara ilk mesajımda yer vermiştim.

Şimdi yeniden başlayalım:
Polis devlet tarafından silah kullanma yetkisi ile donatılmış bir kurumdur. Askerin görevi dış saldırılara karşı korumak iken polisin görevi var olan sistemi yasalar çerçevesinde korumak ve bu işlerliği sağlamaktır.

Şimdi gelelim yasal prosedür içinde silah kullanma yatkisine;
Benim ifademde polisin silah kullanma yetkisinin elinden alınmadığı, görevini yapabileceği şeklinde bir ifade vardı. Polisin yapması gereken kanıtları toplayıp sanığı merciinin önüne çıkarmaktır.

Sizin ifadenize gelelim:
Yatak odasındaki hırsızı ertesi gün tekrar gördüğünüzde eksik olan nedir?

Sayın Kavili'nin de ifade ettiği gibi ya kanıtlar toplanmamıştır, ya da hakim veya savcı kötü niyetle davranmıştır. Bunlar az rastlanacak olaylardır.

Size farklı bir örnek vereyim.
Bizim yasalarımızda tutuklama koşulları belirlenmiştir. öngörülen ceza da bu koşullardan birisidir. Hırsızlık suçlarının çoğu öngörülen ceza sınırı altında olmasına rağmen (Ankara'da)hırsızlık sanıkları tutuklanmaktadır. Bunun özel bir toplantı veya bakış açısı nedeni ile geliştirildiği ifade edilmiştir. Toplumsal yaşama baktığınızda (sizin yatak odasındaki hırsızın bir daha girmesini engellemek amacı ile) haklı olabilirsiniz. Ama bu hukuki bir hak mıdır,sadece bir tepki ürünü mü?

Sitede olan bir haberi anımsadım. İşkence edilmesini isteyen Prf. Böyle düşünürsek ne farkımız kalır?

Ben bir hukukçu olduğum için "katılmasam da" hukuk kuralları ve formel insan haklarına uymak zorundayım. Benim saldırıya uğmış olmam veya sizin deyiminizle yakaladığınız hırsızı yargının serbest bırakmış olması bir şeyi değiştirmez. Ben bir hukukçuyum ve yanlışın nerede olduğunu tartışırım. Hiç bir zaman o adamın yasalara aykırı olarak tutuklanmasını savunmam.

Bence Sayın kavili ile sizin tartışmanız çok farklı bir bakış açısı açtı;
Hukuk devleti mi polis devleti mi?
Veya polis devleti hkuk devleti olabilir mi?

Bence hukuk devleti polis devleti olamaz, polis devletinin ise hukuk devleti olma şansı hiç yoktur.

Saygılar
Old 28-02-2007, 04:53   #71
hakal35

 
Varsayılan

Sayın Kavili ben yukardaki yazımda savcı veya hakimler işini bilmiyor demedim sizde bu anlamı nasıl çıkardınız anlamış değilim.Yazımdaki kastım mevcut yasalar artık kamuyu yada müştekiyi korumaktansa sanığı koruma yönünde bir eğilim gösterir haldedir.Elbette ki durum böyle olunca ne benim yakalamam ne de hakimin yargılaması bir fayda etmemektedir...
SAYGILAR...
Old 28-02-2007, 08:53   #72
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan Hukuk devletinde kudretinden sual olunamayacak kişi ve makam yoktur. Dr.Cemal AYGEN

Alıntı:
Yazan hakal35
Sayın Kavili ben yukardaki yazımda savcı veya hakimler işini bilmiyor demedim sizde bu anlamı nasıl çıkardınız anlamış değilim.Yazımdaki kastım mevcut yasalar artık kamuyu yada müştekiyi korumaktansa sanığı koruma yönünde bir eğilim gösterir haldedir.Elbette ki durum böyle olunca ne benim yakalamam ne de hakimin yargılaması bir fayda etmemektedir...
SAYGILAR...
Sayın "hakal35",
Size yönelik olarak 'savcı veya hakimler işini bilmiyor' sözünü sizin dediğiniz zaten ileri sürülmemiştir; lütfen rahat olunuz.

İletimi dikkatlice okursanız benim de 'savcı veya hakimler işini bilmiyor' sözünü kullanmadığım görülecektir.
Bizim sözünü ettiğimiz özellik, ortaya çıkan sonuca yol açabilecek olasılıkları değerlendirmek; bu çerçevede olasılıklardan biri olarak o süreçte görev yapan ögelerden biri olarak 'hukukçu ögesi' olarak savcı+yargıç ögesini de ele almaktır.
Savcı ve yargıçlar da dokunulmaz değildir, eleştirilebilir. Çok sık görülmese de sorumlulukları yoluna başvurulabilir.
Hukuk devletinde kudretinden sual olunamayacak kişi ve makam yoktur. Dr.Cemal AYGEN - 1948, Doktora Tezi)

Öyleyse "fişlenmekten" korkmaya gerek yok.

İşini kurallarına göre yapmayan grubunda kim ya da hangi kurum olursa olsun, hukuk sitesinin üyelerinin sitem ve eleştirilerine hazır olmalı.

Saygılarımla.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu

" Hak, huk, hukuk; gak, guk, guguk !!! "
Old 28-02-2007, 09:25   #73
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer KAVİLİ
Sayın "hakal35",
Size yönelik olarak 'savcı veya hakimler işini bilmiyor' sözünü sizin dediğiniz zaten ileri sürülmemiştir; lütfen rahat olunuz.

İletimi dikkatlice okursanız benim de 'savcı veya hakimler işini bilmiyor' sözünü kullanmadığım görülecektir.
Bizim sözünü ettiğimiz özellik, ortaya çıkan sonuca yol açabilecek olasılıkları değerlendirmek; bu çerçevede olasılıklardan biri olarak o süreçte görev yapan ögelerden biri olarak 'hukukçu ögesi' olarak savcı+yargıç ögesini de ele almaktır.
Savcı ve yargıçlar da dokunulmaz değildir, eleştirilebilir. Çok sık görülmese de sorumlulukları yoluna başvurulabilir.
Hukuk devletinde kudretinden sual olunamayacak kişi ve makam yoktur. Dr.Cemal AYGEN - 1948, Doktora Tezi)

Öyleyse "fişlenmekten" korkmaya gerek yok.

İşini kurallarına göre yapmayan grubunda kim ya da hangi kurum olursa olsun, hukuk sitesinin üyelerinin sitem ve eleştirilerine hazır olmalı.

Saygılarımla.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu

" Hak, huk, hukuk; gak, guk, guguk !!! "

  • Salt polislerin değil,
    Polislerle birlikte savcıların,
    Savcılarla birlikte mahkeme yargıçlarının,
    Yargıçlarla birlikte siyasal güç sahiplerinin

yaptıkları, yapabildikleri, sorumluluklarının nasıl gizlendikleri konusunda ayrıntılı bilgi için:
APOLETLİ ADALET-Ertuğrul Mavioğlu
kitabına bakılabilir.

http://www.turkhukuksitesi.com/showt...1070#post51070

Eleştiri için bilgi kaynağı olarak öneriyorum.

Saygılarımla.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu

" Hak, huk, hukuk; gak, guk, guguk !!! "
Old 28-02-2007, 12:02   #74
hakal35

 
Varsayılan

Sayın Kavili 'Hukuk devletinde kudretinden sual olunamayacak kişi ve makam yoktur. Dr.Cemal AYGEN - 1948, Doktora Tezi)' siz bu sözün geçerliliğine inanıyor olabilirsiniz (bir hukukçu olarak) ama benden beklemeyin zira inanmam mümkün değil.Fişlenme konusuna gelince birincisi belirttiğiniz üzere fişlenmemi gerektirecek bir yorumum olmadı,ikincisi fişlenmek beni korkutabilecek kadar vahim bir konu değil
Son olarak bahsettiğiniz kitap darbe döneminden yani sıkıyönetim devrinden bahsediyor sanırım (kitabı okumadım) eğer tahmin ettiğim gibiyse günümüze örnek teşkil edecek bir yapıt değil.Ancak geçmişe ışık tutabilecek bir kitap olabilir yani kitapta anlatılan uygulamaların günümüzde yapılamayacağı kanaatindeyim.
SAYGILAR...
Old 28-02-2007, 12:46   #75
Admin

 
Varsayılan

Sayın muzaffererdogan,

Alıntı:
Yatak odasındaki hırsızı ertesi gün tekrar gördüğünüzde eksik olan nedir?
Benim kişisel görüşüm bu olaylarda Hakim ve Savcılarımızın genelinin gerekli duyarlılığı göstermediği ve kendilerine tanınan yetkileri ve özellikle takdir haklarını yeterince kullanmadıkları şeklindedir. Hukuk sistemine getirdiğim eleştiri de budur.

Sizin söylediğiniz gibi CMUK'taki düzenlemeler karşısında polisin olduğu kadar, hakim ve savcılarımızın da bir noktada elinin kolunun bağlandığına katılıyorum ve elbette onları da yasaya uydukları için eleştirmiyorum. Aksi, zaten düşünmesi dahi mümkün olmayacak bir fikirdir. Ancak yasal sınırlar içinde kalarak dahi olsa Hakim ve Savcılarımızın daha fazla yapabilecekleri olduğuna ve bunu çoğu kez yapmadıklarına inanıyorum.

Aslında örnek vererek konuyu dağıtmak istemiyorum, çünkü biliyorum ki örnek verdiğimde tartışma vermek istediğim ana fikirden uzaklaşacak ve örnekler üzerine yapılacak bir eleştiriye dönüşecek. Ancak örnek vermediği taktirde de bu yönde bir eleştiri alacağımı bildiğimden ve konunun havada kalmasını engellemek yönünden birkaç somut örneği de vermek istiyorum:

* Küçük yaşta çocukların cezai yargılamasına ilişkin son değişikliklerden sonra suç örgütlerinin yaşı küçük kişileri suçlarda kullanmak için organize ettikleri bilinmektedir. Ancak bu tip suçlarda hukuk sisteminin sürekli olarak yaptığı işlem defalarca ve defalarca suç işlerken yakalanan çocuğu anne ve babasına teslim etmek ve bunu "da ne yapalım yasa böyle" mazereti arkasında yapmaktır. Benim görüşüm bu durumda yapılması gerekenin bu çocuğun veleyetinin anne babasından alınması için yasal takibe başlatmak olduğudur ve bu görev de bence bu suçu takip eden Hakim ve Savcıların sorumluluğundadır.

* Ceza kanunumuzda hiçbir suçun cezası tek olarak belirlenmemiştir, alt ve üst sınırlar belirtilmiş ve hakime takdir yetkisi tanınmıştır. Toplumda rahatsızlık yaratan ve toplumsal sorun haline gelen suçlarda Hakimlerin cezaları üst sınırdan tayin etmeleri soruna pansuman olacaktır.

* Ceza soruşturmasında sanığa ücretsiz müdafii tayini yasanın gereğidir ve yasa aynı hakkı (bence hatalı olarak) müşteki için getirmemekte ve bu nedenle de adalet sistemine toplumun tepki duymasına neden olmaktadır. Siz gece evinizde yakaladığınız hırsızla birlikte ifade alınması için karakolda beklerken, onun için anında ücretsiz bir avukat gelmesi ancak sizin için gelmemesi haklı olarak tepkinize yol açar. Barolarımızın sınırlı dahi olsa, en azından gönüllülük esasına dayalı olarak müştekiler için de bu tip bir ücretsiz avukat tahsisi organizasyonu yapması gerektiğine inanıyorum.

* Ceza sistemimizde cezaların ertelenmesi veya paraya çevrilmesi çoğu kez hakimin takdirine bırakıldığı halde, uygulamada bu durum "otomatik"leştirilmiştir. Yargıtay Ceza Dairelerinin bu konuda hakime daha fazla inisiyatif sağlayan yaklaşımlara yönelmesi, ve hakimlerimizin de suçun niteliğine göre cezanın ertelenmemesi yoluna daha fazla başvurması kanaatimce bir zorunluluk haline gelmiştir.

Bu ve benzeri örnekler çoğaltılabilir. Ancak yukarıda belirttiğim üzere, tartışmayı sürdürürken verdiği örneklere takılmadan, arz etmeye çalıştığım "ana fikre", yani hukukçularımızın da ceza yargılamasında -yasal sınırlar içinde- daha etkin olması ve topu yasal düzenlemelere atmadan, yasal sınırlar içinde daha fazla neler yapabilecekleri noktasında özeleştiri yapmaları yönündeki görüşüme yoğunlaşılmasını önemle rica ederim.
Old 28-02-2007, 13:29   #76
evo09

 
Varsayılan

Bence kanunlar polisi çok kısıtlıyor ama şöyle bir hususta var: Kanunlar yetki tanısa polisi kim tutabilir? Önce psikolojik destek şart.
Old 28-02-2007, 13:45   #77
Av.G.K.

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin


* Ceza soruşturmasında sanığa ücretsiz müdafii tayini yasanın gereğidir ve yasa aynı hakkı (bence hatalı olarak) müşteki için getirmemekte ve bu nedenle de adalet sistemine toplumun tepki duymasına neden olmaktadır. Siz gece evinizde yakaladığınız hırsızla birlikte ifade alınması için karakolda beklerken, onun için anında ücretsiz bir avukat gelmesi ancak sizin için gelmemesi haklı olarak tepkinize yol açar. Barolarımızın sınırlı dahi olsa, en azından gönüllülük esasına dayalı olarak müştekiler için de bu tip bir ücretsiz avukat tahsisi organizasyonu yapması gerektiğine inanıyorum.


Sayın admin,CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNA göre 18 yaşın altındaki mağdura(müştekiye)kendisinin özel avukatı olmaması halinde zorunlu olarak mağdur vekili sıfatı ile bir avukatı görevlendirilmektedir.Mağdur(müşteki) yetişkin biri ise talep etmesi halinde ücretsiz olarak bir avukatın hukuki yardımından yararlanabilmektedir.Cmk incelendiği takdirde,esasen şüpheli ile mağdur(müşteki)arasında bu yönden pek bir fark olmadığı görülecektir.

Not:Baro tarafından Ceza Muhakemesi Kanuna uygun olarak görevlendirilen müdafi ve mağdur vekillerine 9 aydır ücret ve yaptıkları yol ve bunun gibi zaruri masraflar ödenmemektedir.Hükümet bu anlamda da görevlendirilen avukatlara hak ettikleri ücreti ödemeyerek bilinçli olarak ekonomik baskı uygulamaktadır.
Old 28-02-2007, 22:39   #78
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan türk polisi bu mu ???

Sayın admin;
Ben orada doğrudan hakimler ve savcıları eleştirdim. Çünkü yasada 6 yılı aşmayan suçlarda kaçma şüphesi varsayılamaz derken Ankarada hakim ve savcılar üst sınırı 3 yıl olan hırsızlık suçları nedeni ile insanları tutukladılar. BU YASAYA AYKIRIDIR VE BENİM HUKUKÇULUK DAMARIMI ETKİLER?
Sizin düşüncenizi bilemiyorum. Büyük harflerde bir kızgınlık veya küfür amacı ile yazılmış olmayıp sadece dikkat çekmek amacı ile yazılmıştır.

Aslında güzel oldu:
Ben eksiklerimi tamamlamak için siteye girdiğimde sizin yazınızı gördüm; Çok da keyif aldım. Sizi yanlış anladığıma üzüldüm.

Dün yazdığım yazıda ilk yazımda bir sürü yanılsamanın öne sürüldüğünü ifade etmiştim.

Dünkü yazımın devamı olarak biraz daha açık ifadelerle devam edeceğim:
1- Polisin hangi yetkisi elinden alınmıştır?
Hiç bir yetkisi. Hala silah kullanma konusunda yetkili"VE GÖREVLİ"tek kümedir. Burada polis ben eskiden istediğim gibi silah kullanırdım şimdi kallanamıyorum, o zaman da suçluyu yakalamam demek gibi bir hakka sahip midir?

Şu açık kendisine silah ve job verilen polis düzenen devamını sağlamak anlamında zor kullanma yetkisine sahip. Peki hangi oranda?
Televizyonlarda görüyoruz: Göstericinin biri alınmış ve 4-5 polis kıyasıya dövüyor. Bazen arkadaşlarının veya amirlerinin sei geliyor: Tamam vurmayın. Bu nasıl bir güç kullanma anlayışıdır.

Değişik bir örnek vereyim:
Ben eşimi her gün herhangi bir nedenle dövebilirim. Bu bir güç kullanmadır (Yasal değil doğal), benim haklılığım ve haksızlığım nasıl belirlenecektir? ya da tamam lan sana para vermiyorum dışarda içip karılarla geziyorum diyebilirim. Erken egemen toplumun bir üyesi olarak bu da benim hakkımdır. Ya da tamam boşanıyoruz çek git demek gibi bir hakkım da var, tersine tamam ev senin olsun sen çocuğa bak ben taşınayım demek vb.Bunların hepsinde ben bir güce ve bu güce dayanan hakka dayanıyorum. Hangisi yanlış? Gücün kulanılma biçimi yanlış?

Şimdi polisin hangi hakkı kısıtlanmıştır?
Sadece şiddet kullanırken dikkatli ol denilmiştir.

Polis ben bu koşullarda sanık yakalamam diyorsa işini yapmıyor demektir. İstifa etmelidir. Hiç kimsenin kendisine sınırsız bir yetki verilmesini isteme hakkı yoktur. Unutulmamalıdır ki yetki sorumluluğu da beraberinde getirir. Polisin ben silah kullanayım ama yargılanmayayyım demek gibi bir hakkı yoktur.

Devam edeceğiz.

Saygılarımla
Old 02-03-2007, 04:48   #79
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan türk polisi bu mu ???

Siz hiç bir örgütlenme gördünüz mü; ben böyle istiyorum böyle olacak diyebilen?

Bir fabrikada işçi verimli olmadığını düşündüğü için işini yapmamazlık edebilir mi, yürüyen bandı aksatabilir mi?

Polisi "devletin ve toplumun bakaası" için örgütlenmiş bir güç olarak varsydığımıza veya kabulettiğimize göre:

1- Polis varlık nedenine karşı çıkarak benim yetkilerimi elimden alamazsınız diyerek devletin örgütlenmesine mi karşı çıkmaktadır?

2- Yada ben devleti temsil ediyorum. Benim hakkımı kısıtlayamazsınız artırmak zorundasınız mı diyor?

Peki her kriz döneminde ekonomik olarak biraz dha gerileyen işçiler ve memurlar ne olacak?

3- Ben bir hukukçuyum (veya öyle olduğumu varsayıyorum). Benim herhangi bir hukuk kuralını tanımıyorum diyerek hareket etme/savunma yapma hakkım var mı?

Kuşkusuz yok. Sadece hksız olduğunu savunma hakkım var. O bir kural ve orada duruyor. Siyasal yapılanma tarafından sistemin daha iyi yürümesi için bir kural getirilmiştir. Yukarıda verdiğim fabrika örneğine baktığımızda bant biraz daha hızlı yürüyecektir. Sizin düşüncenizin (bantın daha hızlı yrüyeceği doğrultunda da olsa) doğru olup olmaması önemli değildir (çünkü bantın yanında sizin gibi düşünmeyen 100 insan daha çalışıyor ve onlar şikayetçi değiller). Belki haklısınız ama bantın yürüyüşünü aksatamazsınız. Çünkü eleştiriniz nedeni ile sıkmayı ihmal ettiğiniz her vida sizden sonra gelenlerin işlerini aksatacaktır.

Başa dönüyorum:
Şimdi benim hukukçu olarak bir hukuk kuralını yok sayma hakkım var mı?

evet var.

Çok ilginç bir örneği eski 141-142 dir. İtalya'dan alınmıştır, ben son ilgilendiğimde İtalya'ta hala yürürlükteydi, ama 2. dünya savaşından sonra bu maddelere dayanılarak hiç kimseye ceza verilmemişti. Türkiye'de ise mehaz kanundan alınan bu maddeler nedeni ie yüzlerce kişi ceza yedi.

Bence İtalya'da kuralın yokluğu varsayılmadı. İtalyada "unsurları tanımlanan suça uygun bir eylem gerçekleşmedi" ikinci dünya savaşından sora.

Kuşkusuz ki bu insanlar da (Türkiye'de 141-142 den ceza yiyen insanlar)bağırıp çağırdılar ama nasıl?

Diğer bir örnek Şili'li anneler

Hukukun üstünlüğünü nasıl savunacağız?

Nasıl olsa savunacağız

Saygılar
Old 02-03-2007, 08:40   #80
tiyerianri

 
Varsayılan

Sayın Muzaffer bey,her kriz döneminde maddi durumu kötüleşen memurlar hangileridir?Kriz dönemleri en çok küçük ve orta ölçekli esnaf ve ticaret erbabını vurur.Memurların krizden etkilenme ölçüleri oldukça düşüktür veya hiç yoktur.
Old 02-03-2007, 09:38   #81
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Üyeler

Polisin de eleştirilecek yönleri vardır. Ancak bu eleştirilerin haksızlığa varmaması gerekir. 2005 yılından bu yana polisin işlevi değişmiştir. Artık sanıktan delile gidilmesi yerine delilden sanığa gidilmesi yöntemi geçerlidir.

Şimdiki eleştirilerimizde şimdiki polisimizi eleştirmeliyiz. Geçmişteki eleştiriler geçmişte kaldı. Aksi düşünülürse, Sultan Abdülhamit döneminden de şimdiki polisi sorumlu tutmak gerekir ki bu haksızlık olur.

Benim eleştirim polisin kendisini olaylara yabancı hissetmesi yolundadır. Polis henüz yeni duruma alışamadı gibi geliyor bana.

Ama eski alışkanlıklardan vazgeçildiğini görmek sevindirici. 2005 yılından hemen önce karakollarda falaka bulunduğunu hatırlayınız.

Falaka bir ülkenin ilerlemesinde gerçek bir ayak bağıdır. Artık yok.. Bu çok gecikmiş ama çok büyük bir aşama bence.

Saygılarımla
Old 02-03-2007, 19:07   #82
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan türk polisi bu mu ???

Sayın Konyalı;
Zaten eleştrinin özü tek tek insanlar değildir. Dediğiniz gibi düşüncelerimizde ve eleştrilerimizde Osmanlı polisinin yaptıklarını bırakın dün kü olaydan da tek tek polisi veya sorumlu tutmuyoruz.

Sorun şurada:
Polis devlet tarafından örgütlenmiş hemde oldukça ileri düzeyde örgütlenmiş bir yapılanmadır. Örgütün içinde yer alan kişiler örgüt tarafından kabul edilen kabullere yatkın olurlar. Bu sadece polis için değil her örgütlenme için geçerlidir.

Burada eleştirilen polisin bakış açısına "yasalar elimizi kolumuzu bağlıyor" vb. türünden düşüncelerin egemen olmasıdır. Kuşkusuz ki polis olan hiçbir kimse kötü olarak doğmamıştır veya kötülük yapmak için uğraşmaz. İstisnaları olsa da bu tüm polisleri bağlamaz. Ama polisin örgütlenmesine baktığımızda disiplinli ve bağımlı bir yapıya sahiptir. Sürekli birlikte davranmayı birlikte olmayı gerektiren bir yapıdır. Burada çevrenizdeki insanların sizin düşünce sürecinizi ve şeklini etkileme oranı göz ardı edilmemelidir.

Burada akılda tutulması gereken ikinci bir konu daha vardır:
Kimse haklarından kolay kolay vazgeçmek istemez. Bir hak varsa niye çiğnensin veya niye vazgeçilsin ki; O HAKTIR.

Bu çerçvede "düne kadar karakolunda falaka bulunduran" vb. ayrıcalıklara sahip bir gruba artık sen bu "HAK"ları kullanamazsın demek onları nasıl etkileyecektir?

Buna bir de polisin uğraştığı kişilerin "suçlular" olduğunu ekleyelim. Hırsız ise ya silah kullanmakta veya şiddete başvurmaktadır. Yani polisin işini yaparken genellikle kendisine karşı uygulanmak istenen bir şiddetle karşı karşıya olduğu açıktır.

Bu koşullarda yaşayan insanlara artık sizin zor kullanma hakkınıza şu kısıtlamaları getiriyoruz denilmesi nasıl bir sonuç doğuracaktır?

Kuşkusuz ki bir tepki doğuracaktır.

Şimdi biraz geriye dönelim:
Polis şiddete eğilimlidir. Bu hiç bir polisin kişisel karakterinden gelmese bile sistem onu öyle eğitir. Çünkü gerektiğinde zor kullanmak zorundadır. Bu da o sistemin içinde bulunan insanların karakterini şu veya bu oranda etkiler. Asıl tehlike burada:

Böyle bir örgütlenme içinde bulunan insanların ortak düşüncelerinde "yeni çıkarılan yasaların kendilerine karşı bir haksızlık" olduğu gibi bir inancın varlığı açıktır ve biz bunu savunabilir miyiz?

Bence kesinlikle hayır.
Sistem kendi çıkarları doğrultusunda bir kural koymuştur. Polis bu kurala uymak ve uygulamak zorundadır. Eğer kuralı beğenmiyorsa adli ve idari yargı yolu açıktır. Ama biz hiç bir koşulda bu kuralı tanımıyoruz, bu bizim zararımızadır diyerek kuralı uygulamıyorsa ne diyeceğiz? Bu durumda "sistemin polisi" olabilir mi? Sorun da burada

Burada kişi olarak polisler tartışılmamaktadır. Polis örgütlenmesinde egemen olabilecek böyle bir mantık, böyle bir düşünce biçimi tartışılmaktadır.

Saygılarımla
Old 02-03-2007, 19:18   #83
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan türk polisi bu mu ???

Sayın tyerianri;

Esnafın sermayenin merkezileşmesi nedeni ile ciddi şekilde eridiği bir doğru. Buna katılmamak mümkün değil.

Ama ysaşınızı bilmiyorum; annenize babanıza bir sorun:

Benim anımsadığım kadarı ile 60 lı dönemlerde herhangi bir memur emekli ikramiyesi ile bir ev bir araba alırdı. Şimdi bir araba dahi alamıyor. Bakın polisleri ilgilendiren başka bir sorun daha.

Buradaki sorun kimin daha fazla yoksullaştığı değil, yoksullaşmak.

Saygılar
Old 02-03-2007, 23:17   #84
üye3578

 
Varsayılan

Polis tartışılırken salt adli görevlerini değil, birçok konuda görev yaptığını unutmayalım. Onun için yorumcuların bazıları sosyolojik açıdan, bazısı hukuki açıdan baktıkları için, özünde hemen hemen tüm yorumlar doğru olmakla birlikte, bakış açısından dolayı görülen manzara farklı olmaktadır. Kanaatimce polisin en büyük sorunu, polisin kendi teşkilatı içerisinde yaşadığı ve yine bu teşkilat içerisinde çözmesi gereken sorunlardır. En büyük sorun ücret ve çalışma süreleridir. Polisin çok büyük bölümü maddi sıkıntı çekmekte, çalışma süresi ve düzeni olması gerekenden çok farklı boyuttadır.

Hakim, savcı, avukatlar ve toplumun her kesiminde olduğu gibi, polis teşkilatında da yanlış davranan, suç işleyen kişiler vardır. Bunları tüm teşkilata mal etmemekle birlikte, teşkilatın yanlışları önlemek için, insanların eleştiri hakkını da kabul etmek zorunludur. Adli olaylarda çoğu kez yanlış bilgilendirme sonucu, yanlış yorumlar yapılabilmektedir. Daha birkaç ay önce Bahçelievler semtinde meydana gelen bir tecavüz olayının şüphelisi olarak yakalanan azerbeycanlı şahsın, olayın faili olmadığına dair gazete haberlerini okumuşsunuzdur. Bu şahıs ilk yakalandığında, tutukluluğu hakkında yeterli delil yok veya başka bir gerekçe ile serbest bırakılsa, toplumda yine çok büyük eleştiriler yapılacaktı. Toplum bu eleştirileri yapmakta haksızmı peki. Büyük oranda haksız değil kanaatimce. Çünkü vatandaş mehmet, olayın hukuksal boyutunu, tutuklama şartlarını, adliyenin önleme görevi olup olmadığını bilmez. Suçlunun cezalandırılmasını, adalet duygularının tatmin edilmesini ve bir daha suç işlenmeyeceğini düşünerek kendini güvende hissetmek ister. Bu isteğinde de haklıdır. Ancak biz polis, hakim, savcı, avukat, vali, kaymakam vs. bunu vatandaş mehmet'e sağlayabiliyormuyuz, hayır. Ancak vatandaş mehmet böyle söylüyor diye, hiçkimsenin üzerine düşmeyen bir görevi yapması, ya da üzerine düşen görevi yapmaması keyfiyeti beklenemez.

Hukuk sisteminde çok köklü bir değişiklik yaşadık. Gerek adliye ve gerekse adli zabıtanın yeni mevzuata tam hakim olduğunu söylemek mümkün değil. Bu nedenle hataların olduğunu kabulden başka yapacak şey, ilgililerin biraz daha etkin bir çalışmayla mevzuata uygun hareket etmeleridir.

Konu o kadar çok boyutlu ki, sanırım tek tek sorunları ele alıp, bunları ayrı platform konusu yapmakla ancak biraz daha net anlaşılır. Polisin zor kullanma yetkisinin sınırları, yetkiyi kullanmaktan çekinmesi veya yetkiyi kullanırken sınırları aşması hususu tek başına ciddi olarak tartışılması gereken bir konudur.

Geçenlerde sohbet ettiğim polisin Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu yönetimi mezunu olduğunu duyunca şaşırdığımı gören polis memuru, yaklaşık 20 kişinin çalıştığı büroda, 10 kişinin üniversite mezunu olduğunu söylemişti.

Yorum yaparken biraz empati yapmak, diğer kurumların sorunlarını, çalışma şartlarını göz ardı etmemek gerekse de, hiçbir mazeretin kanuna aykırı davranma hakkı vermediğini de gözardı edemeyiz.

Sayın admin daha çok olayın sosyolojik boyutunu öne çıkarmasına rağmen, sayın Ömer Kavili çok haklı ve isabetli olarak konunun hukuki yönünü belirtmiş olduğundan, işin terminoloji boyutuna değinmeyeceğim. Ah birde titiz bir hukukçu olduğunu bildiğim Sayın Kavili, şu gak guk laflarını kaldırsa...

Saygılar.
Old 03-03-2007, 00:48   #85
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan

Meslektaşlar,
Hukuk mesleği aslında titizliği gerektirmekle, sayın "zeynel"in titizlik konusundaki sözlerini iltifat olarak kabul ediyorum.

Elektronik imzamdaki kısa sözü değiştirmeyi ise şimdilik düşünmüyorum.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu

" Hak, huk, hukuk; gak, guk, guguk !!! "
Old 03-03-2007, 00:50   #86
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan Avukatın Altına Yatmak Polisin Görevi Midir

Site okuyanlarının dikkatine,

Polis görevlilerinden birinin başlıktaki söze kaynak olan davranışı üzerine, kurum amiri, milli mahkeme ve uluslararası mahkeme kararlarıyla HUKUK AÇISINDAN SON DURUMU değerlendirmeye katmanız için bağlantı aşağıdadır.

"Avukatın Altına Yatmak Polisin Görevi Midir"
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=3755


Burada polis alt kültürünün oluşumunda salt polis kurumunun değil, işbirlikçi diğer kurumların da payı olduğu ve HUKUK KÜLTÜRÜNÜ ÇİĞNEDİKLERİ düşüncesindeyiz.

Saygılarımızla.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu

" Hak, huk, hukuk; gak, guk, guguk !!! "
Old 06-03-2007, 02:08   #87
hakansezen

 
Varsayılan

arkadaşlar öncelikle konuya olumlu veya olumsuz ama bilerek yorum yapan eleştiren destekleyen öneride bulunan herkese kendi adıma teşekkür ediyorum. yine taraf olduğum fikrine sebebiyet vermemek adına sadece gözüme çarpan bir kaç hususa kendi çapımda cevap vermek istiyorum...

Polisin eğitimi konusunda gelinen ve gelinmek istenen nokta ve gelişmeler hakkında polis akademisi web sayfasını, verilen dersleri ve dersleri verenleri lütfen inceleyeniz. ayrıca bu okula giren öğrencilerden polis koleji kökenlilerin koleje nasıl girdiklerini ve seviyelerini, liseden girenlerin hangi puanlarla sadece başvuru hakkı kazandıklarını ve hangi bölümlere girebilecekken akademiye girdiklerini araştırınız. buradaki amacım verilen eğitimin verildiği kadarını buradaki öğrencilerin kapasitelerinin fazlasıyla alabileceğini ve hatta çoğu öğrencinin farklı bilim dallarında ülkemiz adına çok daha yararlı faaliyetler yapabilecek kalitede olduğunu belirtmektir. bu kişiler polis amiridir...

PMYO ların ne zaman açıldığını kaç mezun verdiğini teşkilatın kaç kişi olduğunu ve teşkilattaki PMYO mezunlarının oranını hesaplayın. bir kurumda eğitim isim değişikliği ile olmaz illaki bir süreç dahilinde eskinin erimesi yeninin dirilmesi ile meyva verecektir. her şey daha güzel olacak... bu arkadaşlar da göz bebeğimiz memur kardeşlerimiz...

eğitim konusu ile ilgili olarak bir arkadaşın yaptığı bir eleştiriye cevaben; hiç bir şey olamadım bari polis olayım diyen kişi kadar döt yıllık fakülte bitirip polis olmak için sırada bekleyen bu ülkenin nitelikli evlatları var bir şey olmuşlar ama yine polis olmak istiyorlar bunun cevabını da siz verin bu hususta bir suç var mı var sa suçlu kim.

medya hususuna gelince, yer aynı gelen aynı konu benzer ama farklı, birinde müdahale birinde polis ile katılımcıların görüşmesi ve kanuni olarak belirlenen sınırlar dahilinde yapılan bir basın açıklaması ve olaysız dağılım. birincisinde müdahele eden polisler kaçan kişiler gazlar gözaltılar haberlerde polisin sert müdahelesi ya da polise karşı taşlı sopalı saldırı gibi farklı ama nedeni anlaşılmayan yorumlar. diğerinde bir saniye bile haber yok. niye. bir kısım insanlar haklı veya haksız doğru veya yanlış fikirlerini polise taş atmadan beyan edip dağılmışlar bunun neresi haber taş yok gaz yok cop yok panzer yok kaçan yok kovalayan yok. hangi haberlerin yayınlandığını bilmem anlatabildim mi..

ayrıca bildiğim bir yer olarak haberleri izlerseniz her gün ankarada sarhoş şöförler kaçan hırsız görüntüleri mağdur insanlar. aynı ankarada asayiş ekipleri bir günde kaç aranan şahıs ve şüpheli kaç silah kaç bıçak yakaladı kaç muhtemel olaya olmadan müdahale etti haber yok. dolayısıyla medya yoluyla yapılan doğru bir işi görmek çok kolay değil maalesef. yalnız tabiki suç önleme adına yapılan hiç bir şey yeterli değil bunun bilinci ile arkadaşlarımız çalışıyor bunu da belirteyim.

bir önceki paragrafta yakalananların kaçı adminin evine hırsız olarak tekrar girdi bu bizi aşan bir konu ve biz o hırsız sizin evinize her girdiğinde tekrar yakalamaktan inanın gücenmiyoruz... affınıza sığınarak sizi örnek verdim...

basından bize yansıyan bazı olaylarda polisin doğan yetkisini kullanmadığı durumlar söz konusudur bu doğrudur ancak bunların bir kısmı gerçekten yetki bilmemezlikten bir kısmı insiyatif kullanmaktan bir kısmı evde bekleyen iki aylık iki saat gördüğü çocuktan kaynaklıyor bazı iller bazı birimler içindir son cümle...

saygılarımla
Old 07-03-2007, 16:46   #88
ALTINCABA

 
Varsayılan

sayın Admin
Türk polisinin pasifize oluşunda kendi suçu yokmudur acaba belli yetkiler suistimal edilmiş olmasın sakın. araştırmadan soruşturmadan adam almalar delilleri yok etmeler anlatılır hep. olmadı ise oldurulan durmlar ıkı gasp tan sorumlu olan birine faili meçhul bir hırsızlık iki gasp daha yüklenmiş olmasın mesela. Elbette mesleğin gereğini yerine getirenlere saygı ile balıyorum fakat unutmayınız ki suistimallerde oldu.
Old 07-03-2007, 22:11   #89
tiyerianri

 
Varsayılan

Sayın Muzaffer Erdoğan,Evet 60 lı yıllarda emekli maaşıyla araba ev alınıyordu.Bu zamanda emekli ikramiyesini beklemeye gerek bile kalmadı.Memurların çoğunun altında araba var evleri olan da var.Hatta yazlıkları olan da var.Bu devirde şu ekonomik düzende ekonomide en son şikayet edecekler memurlardır bence.şunu da unutmamak gerekir,memur olmak için binbir türlü!zahmete katlanan insanların sonradan özlük haklarında şikayet etmeleri en insaflı tabirle objektif ve subjektif iyiniyete uymaz
Old 08-03-2007, 20:33   #90
hakansezen

 
Mutlu

Alıntı:
olmadı ise oldurulan durmlar ıkı gasp tan sorumlu olan birine faili meçhul bir hırsızlık iki gasp daha yüklenmiş olmasın mesela

böyle bir olay var ise bildiğiniz ve yüklenen kişi ceza almış ise eğer

yakalayan,yakalama ve ifade tutanağını hazırlayan, imzalayan, savcılığa sevk eden polisler,

dosyayı alan ve mahkemeyi açan savcı,

mahkemede şahsa ceza veren hakime dava açınız.

hukukun ve adaletin doğru ve olması gerektiği gibi yürümesi hepimizin görevi lütfen bildiğimiz böyle bir durum mevcut ise üzerimize düşen görevi yapalım, duyarlı olalım, herkes görevini doğru dürüst yapsın değil mi...
Konuyu Kilitleyin


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Türk Ticaret Kanununda ve tasarı halindeki Türk Ticaret Kanununda şirket birleşmeleri demokres Ticaret Hukuku Çalışma Grubu 12 28-09-2012 12:19
polisi ilgilendiren yönü ile insan haklarında hukuki gelişmeler Av.Elvan Akkaya İnsan Hakları Hukuku Çalışma Grubu 4 24-11-2007 01:00
İstanbul polisi günde 337 kişi yakaladı Seyda Hukuk Haberleri 0 26-12-2006 12:16
Kanunlarımızı Polisi koruyamamakta ve devletimizin gücünü zayıf bırakmaktadır. erknea Hukuk Sohbetleri 3 24-08-2006 13:05
1917 Hukuki Aile Kararnamesinden günümüz Türk Medeni Kanununa kadar Türk aile yapısı tulinunal Hukuk Soruları Arşivi 1 23-05-2006 19:16


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11201191 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.