Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Şehir İmar Planı

Yanıt
Old 18-12-2006, 12:25   #1
Bahri Cabi

 
Varsayılan Şehir İmar Planı

Şehir İmar Planında taşınmazı veya evi yola isabet eden ve sözkonusu Şehir İmar Planı da kesinleşmiş olan ilgili kişi,Belediye'nin daveti üzerine Belediye ile Pazarlığa oturuyor.Ancak Belediye taşınmaz veya eve çok az bir para teklif ediyor.Bu durum karşısında Kamulaştırmada anlaşamıyorlar.Belediye kamulaştırma yapmadan bekliyor.Kamulaştırma bedel tesbiti davası da açmıyor.Çünkü taşınmazın gerçek değerini ödemek istemiyor.Bütçesinin müsait olmadığından bahsediyor.
Bunun yanı sıra,ilgili kişiye taşınmaz üzerine bina yapması için ruhsat ta vermiyor.Böylece,ilgili kişi büyük bir mağduriyet içirisine düşüyor.
Acaba bu durum karşısında,ilgilinin hangi kanun yoluna başvurması gerekli.Acaba,Belediye'yi gerçek değeri ile kamulaştırma yapmaya mecbur edebilir mi?Veya kesinleşmiş şehir imar planında yola tekabül eden taşınmazına bina yapmak için ruhsat alabilirmi?Veya mahkemeden Re'sentaşınmazının tapusunu yola terkin edip,bedelini tazminat olarak alabilir mi?
Bu hususla ilgili kanun yollarını gösterebilirseniz memnun olurum.Selamlar.
Old 18-12-2006, 15:16   #2
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Bahri Cabi

Sorularınızın hepsinin yanıtı HAYIR 'dır.

Bu durumda yapılacak şey ( belki de yapılmaması gereken şey) Belediye'ye başvurarak imar planı tadilatı istemek ve planda yolun değiştirilerek evin yol gövdesinde kalması durumunu ortadan kaldırmaktır. Ancak bu talebi inceleyecek olan Belediye Meclisi imar planını değiştirmeyecektir. Meclisin bu kararı üzerine idare mahkemesine Belediye Meclisinin kararının iptali için dava açabilirsiniz; ancak bu davayı kazanmanız da "şehircilik anlayışına, planlama ilkelerine " aykırılık halinde mümkün olup, yıllarca sürecek bu davayı kazanmanız da çok uzak bir ihtimaldir. ( bu nedenle yukarıdaki ilk parantezde "yapılmaması gereken şey" diye nitelendirilmiştir)

Bu sayfanın altındaki BENZER KONULAR başlığına tıklayarak daha önceki tartışmaları da okuyabilirsiniz. Bazı meslektaşlarımız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini işaret ediyorsa da, kişisel kanım, bir şey yapılamayacağı yönündedir.

Müvekkilinize belki teselli olur diye ifade ediyorum ki, müvekkilinizin durumunda olup çaresizce bekleyen on binlerce malik bulunmaktadır.

Saygılarımla
Old 19-12-2006, 18:57   #3
Emin GÜNEŞ

 
Varsayılan Artık fiili el atma aranmıyor

HGK kararı ve bu karardan sonra 5.HD.nin içtihat değişikliğine gitmesi sonucu önceki bilgilerimizin tamamı değişti.HGK kararı ile artık plan tadialtı yapmayan, kamulaştırma da yapmayan belediye aleyhine kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açmak mümkün.Eskiden fiili el atma olmadığı için bu davalar red ediliyordu. Artık fiili el atma aranmıyor.Malikin tasarrufunun engellenmiş olması el atma olarak kabul ediliyor. Sonuçta kamulaştırmasız el atma davası açar içithatlar sunarsanız ya taşınmazın bedelini alırsınız, ya da belediye kendiliğinden gerekli tadilatı yapmak zorunda kalacaktır. Bahsettiğim içtihat değişkliği çok yeni olduğu için bir çok meslektaşımızın ve hakimin haberi olmayabilir.
Benzer mahiyette açmış olduğum 4 dosyam halen derdesttir.
Eski Belediye avukatı olarak iyi ki şimdi belediye vekili değilim diyorum.
Old 19-12-2006, 20:58   #4
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Emin Güneş

Derdest davalarınızın mağdur edilmiş malikler lehine bitmesini diliyorum. Ancak bu konuda çok umutlu değilim.

Sözünü ettiğiniz HGK kararını buraya aktarırsanız bütün üyeler de bu konuda bilgi sahibi olur ve olumlu bir sonuca ulaşılır.

Saygılarımla
Old 19-12-2006, 21:03   #5
ibreti

 
Varsayılan

Sn.Emin Güneş'in sözün ettiği karar bu olsa gerek.
02.02.2005 tarihli HGK Sn.Emin Güneş'in belirttiği yönde olmasına rağmen, 09.06.2005 tarihli 5.HD. kararı Sn.Armağan Konyalı'nın belirttiği yönde.
--
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2004/5-555
K. 2005/17
T. 2.2.2005
• KAMULAŞTIRMASIZ ELATMA BEDELİNİN TAHSİLİ TALEBİ ( İmar Uygulaması Sonucu Davacıya Pay Tahsis Edilen Taşınmazın İmar Planında Okul Alanı Olarak Ayrılması - Kamulaştırmasız Elatma Koşullarının Gerçekleşmiş Olması )
• İMAR UYGULAMASI SONUCU DAVACIYA PAY TAHSİS EDİLEN TAŞINMAZIN İMAR PLANINDA OKUL ALANI OLARAK AYRILMASI ( Kamulaştırmasız Elatma Koşullarının Gerçekleşmiş Olması Nedeniyle Bedelinin Tahsiline Hükmedilmesi Gereği )
• ŞÜYULANDIRMA SONUCU DAVACIYA PAY TAHSİS EDİLEN TAŞINMAZIN İMAR PLANINDA OKUL ALANI OLARAK GÖSTERİLMESİ ( Kamulaştırmasız Elatma Bedelinin Tahsili Talebi - Taşınmaza Elatılmış Sayılacağından Davanın Kabulü Gereği )
3194/m.17/3,18
2942/m.11
ÖZET ava, kamulaştırmasız elatma iddiasına dayalı bedel istemine ilişkindir. İmar Kanunun 18. maddesine göre uygulamaya tabi tutularak davacılara pay tahsis edilen dava konusu imar parseli, imar planında lise alanı olarak ayrıldığından; davacıların taşınmazdan bağımsız yararlanma ve başka türlü kullanma olanağı kalmadığına göre; mahkemenin, kamulaştırmasız elatma koşullarının gerçekleştiği yönündeki direnme kararı yerindedir.

DAVA : Taraflar arasındaki "kamulaştırmasız el atma iddiasına dayalı tazminat " davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 24.Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 9.6.2003 gün ve 961-362 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesi'nin 15.12.2003 gün ve 10879-14352 sayılı ilamıyla; ( ...Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.

Davalı idare, davacıların da paydaş olduğu taşınmaza fiilen el atmadığı gibi, üzerinde tesis de yapmadığından, kamulaştırmasız el attığından bahisle bedelin tahsiline karar verilmesi, Doğru görülmemiştir... )

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, kamulaştırmasız elatma iddiasına dayalı bedel istemine ilişkindir.

Mahkemenin; "Kamulaştırmasız elatma koşullarının kayden ve hukuken gerçekleştiği" gerekçesiyle, "davanın kabulüne" dair verdiği karar, Özel Daire'ce yukarıda yazılı nedenle bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle 3194 sayılı İmar Kanunun 18. maddesine göre uygulamaya tabi tutularak davacılara pay tahsis edilen dava konusu imar parseli, imar planında lise alanı olarak ayrıldığından; davacıların taşınmazdan bağımsız yararlanma ve başka türlü kullanma olanağı kalmadığına göre; mahkemenin, kamulaştırmasız elatma koşullarının gerçekleştiği yönündeki direnme kararı yerindedir.

Ne var ki bozma nedenine göre işin esası Özel Daire'ce incelenmediğinden, davalı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daire'ye gönderilmelidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnmesi yerinde görüldüğünden, davalı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 02.02.2005 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ :

"Kamulaştırma ve Kamulaştırmasız El Atma Davaları isimli kitabın ( yazarı Zeki Akar ), Kamulaştırmasız el atma bölümünün 939 ve 941. sahifelerinde;

Kamulaştırmasız el atma;

A- Genel olarak başlığı altında;

Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için;

Kamulaştırma yetkisine haiz olan idarelerin, kamulaştırma yapmaksızın, başka şahısların taşınmaz mallarına el koymaları ve kamu yararına tahsis etmeleri veya üzerine tesis yapmaları gereğine değinilmiştir.

Somut olayda;

Taşınmaz Hazine adına kayıtlıdır. Birleştirilen parsel ise; şahsa aittir. Birleştiren Belediyedir. Hazine, birleştirme işlemini yapmamıştır. Birleştirmeyi 3. şahıs durumunda olan Belediye yapmıştır. ( Bu davanın Belediye aleyhine açılması gerektiği dahi düşünülebilir. )

Buradaki el atmadan maksat fiili el koymadır.

Aynı kitabın 941. sahifesinde; Y.5 HD. 28.5.1998 T. 1998/5605 E., 8089 S.K.da; "İdarelerin taşınmaza fiilen el atmaları, el atmanın devamlı olması ve sahiplerinin tasarruflarını engellemeleri gerekir." demek suretiyle, fiili el atmanın açıklamasını yapmış, bunun devamlılık arzetmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Yine Y.5 HD. 1.6.1992 T. 1992/9732 E, 14567 sayılı kararında; "Taşınmaza fiilen el konulmadığından, bedelinin talep edilemeyeceği" açıklamıştır.

Bu kararı teyit eden aynı mahiyette binlerce karar vardır. Örnek olarak ( Y.5 HD.'nin 28.5.1998 T. 1998/5605 E, 8089 K.

"29.4.1999 T. 1999/3246 E, 6995 K.

"28.10.1999 T. 1999/14888 E, 16721 ) kararları gösterilebilir.

YHGK.nun 12.5.1999 T. 1999/5-281 E, 284 SK.da;

"Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için İdarenin taşınmaza fiilen el atması, mal sahibinin tasarrufunun engellemesi gerektiğinden, arazi olarak kullanılması ( olayımızda arsa ) engellenmediğinden, taşınmazın tapu kaydına güvenlik bölgesi içinde kaldığının şerh edilmesi, fiili el atma niteliğinde değildir. " Denilmiştir.

Bu kararı YHGK.nun 12.5.1999 T. 1999/5-280 E, 283 SK.da teyit etmiştir.

Somut olayda fiili el atma var mı? Yok mu?

Bunu irdeleyelim;

Davacıların dava dilekçelerinde, "...Söz konusu parsel imar planında lise yeri olarak ayrılmıştır. Tarafımızdan yapılan inceleme de parsel üzerinde halen Fatih Sultan Mehmet Lisesi ve bahçesinin olduğu görülmüştür. Böylece davalı İdare parseli kamunun kullanımına sunularak kamulaştırmasız el atma eylemini gerçekleştirmiştir, demektedirler.

Halbuki; Hazine'nin taşınmazında daha önceden yapılmış ve birleştirilen davacılar parselinden duvar ile ayrılmış, kendi parseli üzerinde okul ve bahçesi vardır. O yüzdendir ki, davacılar vekili davalı İdarenin fiilen taşınmazlarına el attığını yazmıyor, yazamıyor. Yeni bir el atma türünü ya tutarsa diye ortaya atıyor. Zaten Hazine'ye ait 4201 ada 15 numaralı parsel imar tadilatından önce "Lise binası ve bahçesi" olarak tapuda kayıtlıdır.

Daha önce aynı konuda açılan davanın davacısı da "Dahil edilen kısım bahçe duvarının dışında kalmaktadır. Arsa okul tarafından fiilen kullanılmamaktadır. " Demiştir.

Bilirkişisi Kurulu Raporunda da; kesin olarak; davacıların dahil edilen parseline, davalı İdarenin fiilen bir müdahalesinin olmadığının tesbit edildiği vurgulanmıştır.

Yani Hazine'nin, davacıların parseline fiili bir müdahalesinin olmadığı, davacılar, vekilleri, önceki davanın davacıları ve bilirkişi kurulu raporu ile açık ve net olarak bildirilmiştir.

Kamulaştırmasız el atmadan bahsedebilmek için gerekli olan fiili el atma söz konusu değildir. Fiili el atma olmadığından bunun devamlılık arz etmesinden de bahsedilemez.

Raporun sonuç bölümünde ise, bu açıklamaya aykırı olarak bilirkişiler hakim yerine kaim olarak, istenmediği halde, hukuki durumu irdeleyerek "... Dava konusu taşınmazın rapor eki, mahal krokisi ve resimlerde de görüldüğü gibi okul binası, okul bahçesi gibi tesisler yapılarak, taşınmazda davacı maliklerin kullanma imkanlarının kalmadığı keşif sırasında görülmüştür. .." demek suretiyle tamamen mücerret, yanlış ve yanıltıcı kanaate varmışlardır.

Zira okul binası, bahçesi ve iki parseli ayıran bahçe duvarı daha önceden vardır, yeni yapılmamıştır. Davacıların parseli tarafında kalan taşınmaza Hazine'nin herhangi bir el atması da yoktur. Kendi taraflarını davacılar kullanabilirler. Henüz davacıların kullanmalarına İdarece müdahale de edilmemiştir. Davacılar veya vekillerinin bu şekilde bir iddiaları da yoktur. Yani Hazine, bizlere taşınmazı kullandırmıyor dememişlerdir, diyememişlerdir.

Müşterek mülkiyetin özelliğine göre;

Bir paydaşın, diğer paydaş aleyhine men'i müdahale davası açabilmesi ve müsbet sonuca ulaşabilmesi için;

a- Paydaşlar arasında özel kullanma biçimi belirlenmiş olmak,

b- Davacı paydaşların ellerinde çekişmesiz bir kısım yer bulunmamalı,

c- Davacıların payından yararlanmalarına davalının engel olması, gerekmektedir.

Aksi halde açılan dava red edilir.

Yüksek Yargıtay 1. HD. 15.3.1982 T. 1982/3410 E, 2847 S.K.da ve bu kararı teyit eden, günümüze kadar sapma göstermeden uyguladığı kararlarında bu prensipler aynen aranmaktadır.

Somut olay aynen böyledir. Davacılar şayet men'i müdahale davası açsalardı, bu dava red edilecekti. Bilirkişilere göre tazminat alabileceklerdir. Men'i müdahale davasının red edildiği bir hukuki meselede tazminat alabilmelerini kabul etmek mümkün değildir.

Neden mümkün değildir? Müşterek mülkiyete tabi bir taşınmazda bir paydaşın, diğer paydaş aleyhine ecrimisil davası açabilmesi için;

Bir hissedarın, diğer hissedarı "intifadan ( kullanmadan ) men etmesi" koşulunun gerçekleşmesi gerekir.

Bu koşulun gerçekleşmesi içinde;

a- İstemde bulunan paydaşın, taşınmazdan yararlanma isteğinin karşı tarafa iletilmesi şarttır.

b- Buna rağmen, bu tarafın ( yani iletilen tarafın ) taşınmazdaki payını aşan oranda taşınmaz üzerinde tasarrufa devam etmesi gerekir.

c- Fiilen men edilme eyleminin varlığının sübutu gerekmez.

Bu hususları;

( Y. 3 HD.'nin 30.9.1985 T. 1985/5199 E, 6172 sayılı kararı ve bu kararı teyit eden yüzlerce kararı doğrulamaktadır.

Somut olayda; bu şartların hiç birisi gerçekleşmemiştir. Ecrimisile karar verilebilmesi için dahi bu şartları arayan kanun koyucu ve Yargıtay'ın, kamulaştırmasız elatma nedeniyle açılan tazminat davasında hiçbir şart aramadığını söylemek mümkün değildir. Kendi isteği dışında, taşınmazı ile birleştirilen komşu parsel sahiplerini hiçbir şekilde tasarruftan men etmeye ve fiili el atması olmayan, Hazine'yi tazminatla mahkum etme cihetine gidilmesini düşünmek açıklanan hukuki görüşlerle bağdaşmaz.

Öte taraftan;

Müşterek mülkiyete tabi bir taşınmazda paydaşlardan birinin şuf'a hakkını kullanabilmesi için;

Paydaşlar arasında fiilen taşınmazın parsellenmemiş bulunması gerekmektedir. Eğer taşınmaz paydaşlar arasında parsellenmiş ve herkes bir parçasını kullanmıyorsa o zaman şuf'a hakkını kullanamazlar. Dava açılması iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz. Her paydaşın belirli bir kesimi uzun süreden beri tasarruf etmesi, durumunda her paydaşın tasarruf ettiği kesim bağımsız bir taşınmaz niteliğini almış olur.

Bu görüşümüzü de;

( Y. HGK.'nun 13.1.1982 T. 1981/6-10009 esas, 22 sayılı kararı ve 6.Hukuk Dairesinin 24.10.1983 tarih 1983/9973 esas, 10158 sayılı kararı ve aynı Dairenin yüzlerce kararı da doğrulamaktadır. )

Yani paydaşların yerleri ayrı ayrı belli ise, bir paydaşın yerini satması halinde, diğer paydaşın şuf'a davası açamayacağı içtihat edilmiş iken, somut olayda; bilirkişilerin mütalaalarına göre tazminata hükmedilmesini anlamak mümkün değildir.

Yüksek 5.Hukuk Dairesi, bozma kararında;

"Davalı İdare, davacılarında paydaş olduğu taşınmazın birleştirilen bölümüne fiilen el atmadığı gibi, üzerinde tesisde yapmadığından, kamulaştırmasız el attığından bahisle bedelinin tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir." Gerekçesiyle kararı oybirliği ile ve doğru olarak bozmuş, tashihi karar talebini de haklı olarak red etmiştir.

Verilen bozma kararı neden doğrudur? Neden haklıdır?

Yukarıdan beri açıklamaya çalıştık.

Ayrıca;

Aynı kitabın 956. sahifesinde somut olaya aynen uyan, Y. 5 HD.'nin 22.11.1999 T. 1999/17315 esas, 18536 sayılı kararında; "İmar planında Hükümet Konağı olarak ayrılan taşınmaza inşaat yapılamaması sebebiyle açılan tazminat davasının fiili elatma olmadığından reddine karar verilmesi gerekir. "

Denilmiştir ve doğrudur.

Davalı Hazine, davacıların birleştirilen kısımdaki taşınmaz malına hiçbir müdahale de ve tasarrufta bulunmamıştır. Bu nedenle bedel talep edilemez.

Önceki kararı doğrulayan ve görüşümüzü teyit eden 5.Hukuk Dairesinin 17.3.1992 tarih 1992/3488-8039 sayılı kararında ve kitabın 1010. sahifesine alınan aynı mahiyetteki 3 adet kararında da şu şekilde içtihatta bulunuyor. "2981 sayılı İmar Affı Yasası'na uygun olarak yapılan düzenlemeler sırasında, bir kısım taşınmaz okul yeri olarak imar planında ayrılmış olabilir. Bu kısma İdare fiilen el atmamış ve sahiplenmemiş ise, imar ıslah çalışması yasa gereği yapılan bir işlemdir. Okul yeri olarak ayrılan kısım için kamulaştırmasız elatma nedeniyle bedel davası açılamaz."

Demektedir.

Daha önce aynı parselin diğer maliklerinin açtıkları ve kabulle sonuçlanan dava aynı Daire tarafından onanmış olabilir. Her dava kendi özelliklerine göre neticelendirilmelidir. Mühim olan doğruyu bulmaktır. Yanlıştan emsal olmaz. O davalarda davanın kabul edilmiş, onanmış ve kesinleşmiş bulunması yanlıştır. Somut olayda verilen son bozma kararı yukarıdan beri anlatmaya çalıştığımız gerekçelere göre doğrudur.

Hazine, Belediyenin yaptığı bir işlem nedeniyle davacıların parselini, kendi parseli ile birleştirilerek, onları kendi parselinde hissedar bulmuştur. Fiilen el atması yoktur. El atması olmadığından devamlılıktan da söz edilemez. Paydaşlarını tasarruftan men etmemiştir. Taşınmazın etrafını çevirmemiştir. Orayı kamu hizmetine tahsis etmemiştir. Tesis yapmamıştır.

Açıklanan nedenlerle çoğunluk görüşüne katılamıyoruz. 4.2.2005
---

T.C.

YARGITAY

5. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/4612

K. 2005/6655

T. 9.6.2005

• KAMULAŞTIRMASIZ ELATMA ( Taşınmazın İmar Planında Yola Ayrılması Ve İnşaat İzni Verilmemesi Kamulaştırmasız El Atma Sayılmayacağı )

• TAŞINMAZIN İMAR PLANINDA YOLA AYRILMASI VE İNŞAAT İZNİ VERİLMEMESİ ( Kamulaştırmasız El Atma Sayılmayacağı )

• FİİLİ ELATMA ( Taşınmazın İmar Planında Yola Ayrılması Ve İnşaat İzni Verilmemesi Kamulaştırmasız El Atma Sayılmayacağı )

2942/m. 10

ÖZET : Davacı, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili talebinde bulunmuştur. Taşınmaza fiilen el atılması halinde taşınmaz bedelinin tahsili veya müdahalenin önlenmesi istenebilir. Taşınmazın imar planında yola ayrılması ve inşaat için izin verilmemesi fiili el atma sayılamaz. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi yönde karar verilmesi hatalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı idare vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir. Ancak;
Bir taşınmaza fiilen el atılması halinde taşınmaz bedelinin tahsili veya müdahalenin men'i davası açılabilir. Taşınmazın imar planında yolda kalması ve bu nedenle de taşınmaz üzerinde inşaat yapımı için ruhsat verilmemesi fiili el atma sayılmaz. İleride fiili imar uygulaması sırasında idarece düzenleme ortaklık payı indirildikten sonra şuyulandırma yapılmak suretiyle davacıya başka taşınmazdan verilecek veya taşınmazın bedeli ödenecektir. Bu nedenle fiili el atma bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden hükmün açıklanan nedenle H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyene geri verilmesine, 09.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 20-12-2006, 01:27   #6
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

İlk kararda şuyalandırmanın yapılmış, ikinci kararda ise henüz "İleride fiili imar uygulaması sırasında idarece düzenleme ortaklık payı indirildikten sonra şuyulandırma yapılmak suretiyle davacıya başka taşınmazdan verilecek veya taşınmazın bedeli ödenecektir." şeklinde bir ibare var. Fark buradan kaynaklanıyor olabilir mi? Daha doğrusu ayırıcı kriter, fiili imar uygulamasının yapılıp yapılmaması olabilir mi?
Old 16-01-2009, 15:25   #7
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Av.Can Doğanel

Sorunuzu 3 yıl kadar geç farkettiğim ve ancak 3 yıl sonra yanıtladığım için özür dilerim.

İşe yaramaz HGK kararındaki olay diğer olaylardan 18 nedeniyle farklıdır:

İmar Kanunu'nun 18.maddesine göre uygulama yapılmış. Bu uygulamaya göre malikin elindeki parsel alınmış ve yerine başka bir parsel verilmiştir. Fakat verilen parselde inşaat izni bulunmamaktadır. Böylelikle malikin mülkiyetine el atılmıştır.

- Eğer sadece 18 uygulaması yapılsaydı el atma olmayacaktı. Ama bu uygulama ile verilen arsaya inşaat yapılamaması nedeniyle el atma oluşmaktadır.

- Eğer yukarıdaki yanlış uygulama yapılmasaydı ama malikin kendi parseline inşaat izni verilmeseydi yine el atma olmayacaktı.

Fark buradadır: Parsel değişmekle el atma gerçekleşmiştir.

Saygılarımla
Old 21-03-2011, 20:26   #8
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Yargıtay'ın değişen görüşü için aşağıdaki adresteki 43 nolu ve devamındaki mesajlara bakınız:

http://www.turkhukuksitesi.com/showt...796#post458796

Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Belediye Zabıtası Ve Şehir İçi Trafik kentpolisi Hukuk Sohbetleri 11 28-01-2016 10:28
İmar Planı-Okul Alanı-Mülkiyet Hakkının Kullanılmasını engelleme avfehmi Meslektaşların Soruları 9 15-03-2011 14:56
İmar planı yapılmış arazinin kiralanması nefise Meslektaşların Soruları 3 11-11-2006 17:56
İmar Planı kendil Hukuk Soruları Arşivi 1 30-08-2003 12:15
Büyükşehirlerde Şehir İçi Trafiğin Denetimi kentpolisi Hukuk Sohbetleri 0 31-01-2003 23:31


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04688311 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.