Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Hukuki ve Toplumsal Açıdan Nişanlanma Sözleşmesi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-04-2016, 11:11   #1
Gemici

 
Varsayılan Hukuki ve Toplumsal Açıdan Nişanlanma Sözleşmesi

Nişanlanmanın hukuki tanımı:
Alıntı:
Yazan Prof. Dr. Ejder YILMAZ, Hukuk Sözlüğü
nişanlanma- Bir erkekle bir kadının evlenmek vaadi ile aralarında yaptıkları sözleşme; bkz. Nişan halkası (yüzüğü).
nişan halkası - nişan yüzüğü; nişanlılara takılan ve bunların aralarında nişan bulunduğunu simgeliyen yüzük.
Nişanlanma bir aile hukuku sözleşmesidir. Sözleşmenin geçerli olabilmesi için bu sözleşmeyi yapan kişilerin ayırt etme gücüne sahip olmaları gerekir. Nişanlanma, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça küçüğü veya kısıtlıyı bağlamaz. Bu 'bağlamaz' ifadesinin anlamı 'yasal temsilcisi olmayan kişilerin' hiçbir kimseye danışmadan nişanlanabilecekleri ve evlenebilecekleri anlamına gelmektedir.
Belirttiklerim işin hukuki yönü. Bu hukuki yönün sadece toplum ve toplumsal kurumlar için değil, aynı zamanda hakimlerimiz için de bağlayıcı olması gerekir ilk etapta.
Bir hakimimizin basına verdiği demeçteki ifadelere bakılırsa sayın hakimimiz ayırt etme gücüne sahip kişilerle küçük veya kısıtlı kişiler arasında bir ayırım yapmıyor düşüncesine kapılmamak elde değil.
Bakınız ne demiş hakimimiz:
Alıntı:
Yazan Hürriyet 19 Nisan 2016 Avrupa baskısı
'Nişanlanma müessesi Medeni Kanun'un 118'inci maddesinde düzenlenmiş ve şekil şartı koyulmamıştır. Nişanlanma toplumda ritüellere bağlanmıştır, bazı ritüellerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Ritüelden kastımız, ailelerin bir araya gelmesi, tarafların evlenme iradelerinin dışarıya vurulması, bu dışavurmanın dillendirilmesi, ilan edilmesi, karşılıklı hediyelerin verilmesi, aile bireylerinin ilişkilerinin daha sıkılaştırılmasıdır. Bu nedenle iki genç insanın, kendi arkadaşları arasında hiçbir aile büyüğü olmadan ve evlenme iradesi taahhüdü açıklanmadan bir arada durma hallerini meşrulaştırmaya yönelik yüzük takma eylemini nişanlanma olarak kabul etmedik. Hukuken değer vermedik. Genel kabul ve yasanın düzenleme amacına göre babanın duymadığı ilişki nişanlanma sayılmaz. Ritüeller bunu gerektirir.'
Hakimimizin argümanlarından şu sonucu mu çıkaracağız: aile büyüğü olmayan yetim ve kimsesizler nişanlanamaz; nişanlanabilmek için kendilerine aile büyüklerinin yerine geçebilecek bir büyük aramaları gerekir. Olayımızda evlenme akdi söz konusu olmadığı için, evlenmek isteyen kişilerin ritüellere uymadan evlenip evlenemiyecekleri konusu tyartışma dışı kalır burada. Yeri ve zamanı gelince bu konuya da açıklık getirilir herhalde!
Çıkmazımız:Hukukumuzun gelişmesi için hangi yol daha doğru?
Yasanın kişilere tanıdığı sözleşme serbestisi mi?
yoksa
yasaların kişilere verdiği hakları kısıtlayan toplumsal ritüeller mi?

Saygılarımla
Old 20-04-2016, 11:07   #2
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Çıkmazımız:Hukukumuzun gelişmesi için hangi yol daha doğru?
Yasanın kişilere tanıdığı sözleşme serbestisi mi?
yoksa
yasaların kişilere verdiği hakları kısıtlayan toplumsal ritüeller mi?

Saygılarımla


Toplumsal ritüeller dediğinizi, örf ve adet hukuku olarak anlıyorum.

Bu durumda, her ikisi birlikte değerlendirildiğinde hukuk gelişir.

Bahse konu olayda, taraflar bir arada olabilmek için diledikleri gibi sözleşme yapabilirler ve yapmışlardır. Ancak sonucundan istifade edebilmek için gerekenleri yapmamışlardır ve yapmalıydılar...

Saygılar...
Old 21-04-2016, 23:18   #3
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim Balku
Toplumsal ritüeller dediğinizi, örf ve adet hukuku olarak anlıyorum.

Bu durumda, her ikisi birlikte değerlendirildiğinde hukuk gelişir.

Bahse konu olayda, taraflar bir arada olabilmek için diledikleri gibi sözleşme yapabilirler ve yapmışlardır. Ancak sonucundan istifade edebilmek için gerekenleri yapmamışlardır ve yapmalıydılar...

Saygılar...

Sayın Av.Selim Balku,
'ritüeller' ifadesini Sayın Hakim kullanmış, ben onun demecinden alıntıladım. Hakimin Ritüelden kastı 'örf ve adet' mi bilemiyeceğim.
Benim garibime giden konu Sayın Hakimin 'nişan sözleşmesinin' geçerli olabilmesi için 'ritüel' olarak adlandırdığı birtakım koşulların gerçekleşmiş olmasını istemesidir. Eğer nişan bir hukuki sözleşme ise, bu sözleşmenin tarafları nişanlılardır; Anne ve baba, veya aile büyükleri değildir. Nişan için aile büyüklerinin rızası koşulunu getirdiğimizde hukukun sözleşme yapma hakkını verdiği kişilerin bu haklarını kısıtlamış oluruz.

Bu durumda, her ikisi birlikte değerlendirildiğinde hukuk gelişir., düşüncenize de katılamıyacağım, çünkü hukuken ne olduğu tüm hukukçular tarafından bilinen bir hukuk kurumu olan sözleşmeye, ritüelleri(örf ve adetleri) tamamlayıcı olarak getirirseniz, sözleşmeyi yeniden tanımlamak zorunda kalırız.

'Ancak sonucundan istifade edebilmek için gerekenleri yapmamışlardır ve yapmalıydılar...' ifadenizden hangi gerekeni kast ettiğinizi belirtmemişsiniz, eğer evlilik anlaşılacaksa, iyi ki evlenmemişler derim! Ayrıca, nişanlanma evlilik vaadi olsa ve nişanlılar bu vaatle evlenme yükümlülüğünü üstlenmiş olsalar bile, evliliğe zorlanamazlar.

Saygılarımla
Old 25-04-2016, 10:24   #4
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici

'Ancak sonucundan istifade edebilmek için gerekenleri yapmamışlardır ve yapmalıydılar...' ifadenizden hangi gerekeni kast ettiğinizi belirtmemişsiniz,

İyi haftalar, önce hayat hikayesi, sonra iki soru:

Ortaokul 2. sınıfta bir kıza aşık olmuştum. Şimdi ne yapıyordur bilmem ama sanırım o da bana aşıktı.

İpten halka yaptık ve kendi aramızda nişanlanmıştık yaz tatiline girerken aldığımız karne gününde...

Birbirimize söz vermiştik; kimseye söylemeyecektik ve ortaokul bittikten sonra evlenecektik...

Sadece ikimizin bildiği bu "nişanlılık" yaz bitmeden sona erdi. Sebebi çok hazin olduğu için daha sonra anlatırım...

Bu nevi nişanlılığı 18'inden sonra da çok yaşayanları gördüm. Eş söylemle, ailelerin bilmediği, dost ve akrabalardan saklanmış, "nişanlıların" birbirlerinden uzaklaştıkları zaman yüzüklerin çantaya saklandığı vs.

Bana göre, örf ve adetler gereği nişanlılığın sonuçlarından istifade edebilmek için (TMK 120 -121) ilan, tanıtım, emare, merasim vs. olmalı... Bu nedenle, yukarıda anlattığım nevi nişanlılığı tercih edenlerin buna hakkı yok, diye düşünüyorum.

Size göre, bu nevi nişanlıların, bahsettiğim hiçbir örf adet kuralına (toplumsal ritüel) tabi olmaksızın, nişanlanmaları ve akabinde ayrılmaları neticesinde TMK 120 ve 121 maddeleri gereği tazminat alabilirler mi?

Alabiliyorlarsa, adına nişanlılık değil de sevgili olmak diyenler de bundan yararlanabilirler mi?

Saygılar...
Old 25-04-2016, 16:27   #5
Av.CKaran

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Nişanlanmanın hukuki tanımı:

Nişanlanma bir aile hukuku sözleşmesidir. Sözleşmenin geçerli olabilmesi için bu sözleşmeyi yapan kişilerin ayırt etme gücüne sahip olmaları gerekir. Nişanlanma, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça küçüğü veya kısıtlıyı bağlamaz. Bu 'bağlamaz' ifadesinin anlamı 'yasal temsilcisi olmayan kişilerin' hiçbir kimseye danışmadan nişanlanabilecekleri ve evlenebilecekleri anlamına gelmektedir.
Belirttiklerim işin hukuki yönü. Bu hukuki yönün sadece toplum ve toplumsal kurumlar için değil, aynı zamanda hakimlerimiz için de bağlayıcı olması gerekir ilk etapta.
Bir hakimimizin basına verdiği demeçteki ifadelere bakılırsa sayın hakimimiz ayırt etme gücüne sahip kişilerle küçük veya kısıtlı kişiler arasında bir ayırım yapmıyor düşüncesine kapılmamak elde değil.
Bakınız ne demiş hakimimiz:

Hakimimizin argümanlarından şu sonucu mu çıkaracağız: aile büyüğü olmayan yetim ve kimsesizler nişanlanamaz; nişanlanabilmek için kendilerine aile büyüklerinin yerine geçebilecek bir büyük aramaları gerekir. Olayımızda evlenme akdi söz konusu olmadığı için, evlenmek isteyen kişilerin ritüellere uymadan evlenip evlenemiyecekleri konusu tyartışma dışı kalır burada. Yeri ve zamanı gelince bu konuya da açıklık getirilir herhalde!
Çıkmazımız:Hukukumuzun gelişmesi için hangi yol daha doğru?
Yasanın kişilere tanıdığı sözleşme serbestisi mi?
yoksa
yasaların kişilere verdiği hakları kısıtlayan toplumsal ritüeller mi?

Saygılarımla
Öncelikle ritüel kelimesinin etimolojik anlamına bakmak lazım. Klasik anlamda ritüel; dinsel tören, kutlama anlamına gelir.Dini bir inanç gibi benimsenmiş alışkanlık, kişilerce kutsallaştırılmış davranışlar, biçimler, davranış biçimleri, temalar şeklinde tanımlayabiliriz. Peki gelenek, örf ve adet kuralları ritüel sayılabilir mi? Bir toplumda, bir toplulukta çok eskilerden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar. Bu tanımlardan birbirlerine çok yakın anlamları olduğunu görebilirsiniz.

Modern tanımlamada ise ritüel; belirli bir olayın gerçekleştirilmesinde eskiden beri uygulana gelmiş kurallar bütünüdür. Sadece dini olması gerekmez. Sünnet töreninin bir ritüeli vardır. Vaftiz töreninin bir ritüeli vardır. Cenaze töreninin bir ritüeli vardır. Evlenmenin, gelin alma, kına gecesi, düğün yapmak gibi bir çok ritüelleri vardır. Bazı derneklerin üye kabul ritüelleri olacağı gibi, bazı yemeklerin de ritülleri vardır.

Şimdi sorun bu ritüellere uyulmadan yapılan olaylar geçersiz sayılabilir mi? Konuyu uzatmadan en bilineni ile örnekleyelim. Evlenmenin ritüellerinden biri eksik olursa evlilik geçersiz mi olacaktır? Kız istemeden, gelin alma ritüeli yapılmadan, düğün yapılmadan sadece belediyede veya konsoloslukta yapılan evlilikler geçersiz mi olacaktır? Helallık alınmadan yapılan cenaze töreni geçersiz mi sayılacaktır.

Yukarıdaki karara dönersek, hakim nişanlanmanın ciddi olmadığından davayı reddetmek istemiş ama gerekçesini yanlış yazmıştır. Aksi takdirde klasik tanımı kabul edersek kanunun şekil şartına bağlamadığı dini ritüelleri kanun haline getirmiş oluruz.
Old 26-04-2016, 12:52   #6
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.CKaran
Alıntı:
Yazan Gemici


Nişanlanmanın hukuki tanımı:

Nişanlanma bir aile hukuku sözleşmesidir. Sözleşmenin geçerli olabilmesi için bu sözleşmeyi yapan kişilerin ayırt etme gücüne sahip olmaları gerekir. Nişanlanma, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça küçüğü veya kısıtlıyı bağlamaz. Bu 'bağlamaz' ifadesinin anlamı 'yasal temsilcisi olmayan kişilerin' hiçbir kimseye danışmadan nişanlanabilecekleri ve evlenebilecekleri anlamına gelmektedir.
Belirttiklerim işin hukuki yönü. Bu hukuki yönün sadece toplum ve toplumsal kurumlar için değil, aynı zamanda hakimlerimiz için de bağlayıcı olması gerekir ilk etapta.
Bir hakimimizin basına verdiği demeçteki ifadelere bakılırsa sayın hakimimiz ayırt etme gücüne sahip kişilerle küçük veya kısıtlı kişiler arasında bir ayırım yapmıyor düşüncesine kapılmamak elde değil.
Bakınız ne demiş hakimimiz:

Hakimimizin argümanlarından şu sonucu mu çıkaracağız: aile büyüğü olmayan yetim ve kimsesizler nişanlanamaz; nişanlanabilmek için kendilerine aile büyüklerinin yerine geçebilecek bir büyük aramaları gerekir. Olayımızda evlenme akdi söz konusu olmadığı için, evlenmek isteyen kişilerin ritüellere uymadan evlenip evlenemiyecekleri konusu tyartışma dışı kalır burada. Yeri ve zamanı gelince bu konuya da açıklık getirilir herhalde!
Çıkmazımız:Hukukumuzun gelişmesi için hangi yol daha doğru?
Yasanın kişilere tanıdığı sözleşme serbestisi mi?
yoksa
yasaların kişilere verdiği hakları kısıtlayan toplumsal ritüeller mi?

Saygılarımla



Öncelikle ritüel kelimesinin etimolojik anlamına bakmak lazım. Klasik anlamda ritüel; dinsel tören, kutlama anlamına gelir.Dini bir inanç gibi benimsenmiş alışkanlık, kişilerce kutsallaştırılmış davranışlar, biçimler, davranış biçimleri, temalar şeklinde tanımlayabiliriz. Peki gelenek, örf ve adet kuralları ritüel sayılabilir mi? Bir toplumda, bir toplulukta çok eskilerden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar. Bu tanımlardan birbirlerine çok yakın anlamları olduğunu görebilirsiniz.

Modern tanımlamada ise ritüel; belirli bir olayın gerçekleştirilmesinde eskiden beri uygulana gelmiş kurallar bütünüdür. Sadece dini olması gerekmez. Sünnet töreninin bir ritüeli vardır. Vaftiz töreninin bir ritüeli vardır. Cenaze töreninin bir ritüeli vardır. Evlenmenin, gelin alma, kına gecesi, düğün yapmak gibi bir çok ritüelleri vardır. Bazı derneklerin üye kabul ritüelleri olacağı gibi, bazı yemeklerin de ritülleri vardır.

Şimdi sorun bu ritüellere uyulmadan yapılan olaylar geçersiz sayılabilir mi? Konuyu uzatmadan en bilineni ile örnekleyelim. Evlenmenin ritüellerinden biri eksik olursa evlilik geçersiz mi olacaktır? Kız istemeden, gelin alma ritüeli yapılmadan, düğün yapılmadan sadece belediyede veya konsoloslukta yapılan evlilikler geçersiz mi olacaktır? Helallık alınmadan yapılan cenaze töreni geçersiz mi sayılacaktır.

Yukarıdaki karara dönersek, hakim nişanlanmanın ciddi olmadığından davayı reddetmek istemiş ama gerekçesini yanlış yazmıştır. Aksi takdirde klasik tanımı kabul edersek kanunun şekil şartına bağlamadığı dini ritüelleri kanun haline getirmiş oluruz.

Sayın Av.CKaran,
katkınız için teşekkürler. Sizin mesajınızı ve benim mesajımdan yaptığınız alıntıyı yukarıya aktardım. Dikkatimi çeken, benim alıntı yaptığım kaynakların mesajımdan yaptığınız alıntıdan çıkarılmış olması. Benim gösterdiğim kaynaklar mesajdan çıkarıldığı için, mesajımı sizin alıntınızdan okuyan kişinin ne demek istediğimi ve kime ve neye karşı olduğumu anlıyamıyacağı gerçeğidir. Sizin mesajınızı okuyan kişinin benim mesajımın alıntıladığınız kısımdan ibaret olmadığını bilmesi gerekir.

Herhangi bir yanlış anlaşılmayı önlemek için alıntı yapılan kaynaktan bazı kısımlar çıkarıldı ise belirtilmesi gerekir. Bu yanlış anlaşılmayı önlemek için ya ek bir açıklama, ya da kaynaktan bazı kısımların çıkarıldığını belirtmek için çıkarılan yeri(...)olarak belirtmek gerekir.

Saygılarımla
Old 26-04-2016, 13:23   #7
Av. Erdem Akçay

 
Varsayılan

Anlaşılan hakimimiz bir baba

Bence de hakim, nişanlanmanın gerçekleştiğinin ispat edilemediğini belirtmiş. Yapılması gereken öncelikle taraflara sormaktır: "Birbirinize, birbirinizle evleneceğinizi beyan ettiniz mi?". Cevaplar "evet" ise ikinci aşamaya geçilir. Taraflardan birisi ya da her ikisi kısıtlı veya küçükse, yasal temsilcilere sorulacaktır: "Rızanız var mıydı?". Cevaplar yine "evet" ise, nişanlanma gerçekleşmiştir. Küçüklük ya da kısıtlılık yoksa, ikinci aşamaya gerek yok tabii. Başkaca delil, emare, tören, örf adet, usul ya da ritüelin araştırılmasına ihtiyaç yoktur.

Ancak, nişanlılığın tanıklıktan çekilme hakkı sağlaması nedeniyle, kişinin tanıklıktan çekilmesinde üçüncü kişilerin hak kayıplarına sebep olmamak adına ve nişanlanmanın gerçekte mevcut olmadığı yönünde yeterli şüphenin varlığı halinde yorum geniş tutulabilir ve nişanlanmadan çevrenin haberinin olup olmadığı araştırılabilir, diye düşünüyorum. Tabii burada kıstas "babanın haberinin olması", değildir.
Old 26-04-2016, 17:20   #8
Av.CKaran

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Sayın Av.CKaran,
katkınız için teşekkürler. Sizin mesajınızı ve benim mesajımdan yaptığınız alıntıyı yukarıya aktardım. Dikkatimi çeken, benim alıntı yaptığım kaynakların mesajımdan yaptığınız alıntıdan çıkarılmış olması. Benim gösterdiğim kaynaklar mesajdan çıkarıldığı için, mesajımı sizin alıntınızdan okuyan kişinin ne demek istediğimi ve kime ve neye karşı olduğumu anlıyamıyacağı gerçeğidir. Sizin mesajınızı okuyan kişinin benim mesajımın alıntıladığınız kısımdan ibaret olmadığını bilmesi gerekir.

Herhangi bir yanlış anlaşılmayı önlemek için alıntı yapılan kaynaktan bazı kısımlar çıkarıldı ise belirtilmesi gerekir. Bu yanlış anlaşılmayı önlemek için ya ek bir açıklama, ya da kaynaktan bazı kısımların çıkarıldığını belirtmek için çıkarılan yeri(...)olarak belirtmek gerekir.

Saygılarımla
Sayın Gemici,

Özellikle bir bölümü çıkarmadım. Mesajınızı yanıtladım. Sanırım yazarken bazı bölümler silinmiş. Yanlış anlama olmasın, tartışmaya açtığınız konuda size katıldığımı belirtmek isterim.
Old 27-04-2016, 10:21   #9
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim Balku
İyi haftalar, önce hayat hikayesi, sonra iki soru:

Ortaokul 2. sınıfta bir kıza aşık olmuştum. Şimdi ne yapıyordur bilmem ama sanırım o da bana aşıktı.

İpten halka yaptık ve kendi aramızda nişanlanmıştık yaz tatiline girerken aldığımız karne gününde...

Birbirimize söz vermiştik; kimseye söylemeyecektik ve ortaokul bittikten sonra evlenecektik...

Sadece ikimizin bildiği bu "nişanlılık" yaz bitmeden sona erdi. Sebebi çok hazin olduğu için daha sonra anlatırım...

Bu nevi nişanlılığı 18'inden sonra da çok yaşayanları gördüm. Eş söylemle, ailelerin bilmediği, dost ve akrabalardan saklanmış, "nişanlıların" birbirlerinden uzaklaştıkları zaman yüzüklerin çantaya saklandığı vs.

Bana göre, örf ve adetler gereği nişanlılığın sonuçlarından istifade edebilmek için (TMK 120 -121) ilan, tanıtım, emare, merasim vs. olmalı... Bu nedenle, yukarıda anlattığım nevi nişanlılığı tercih edenlerin buna hakkı yok, diye düşünüyorum.

Size göre, bu nevi nişanlıların, bahsettiğim hiçbir örf adet kuralına (toplumsal ritüel) tabi olmaksızın, nişanlanmaları ve akabinde ayrılmaları neticesinde TMK 120 ve 121 maddeleri gereği tazminat alabilirler mi?

Alabiliyorlarsa, adına nişanlılık değil de sevgili olmak diyenler de bundan yararlanabilirler mi?

Saygılar...

Sayın Av.Selim Balku,
Örf ve adet hukukunun hangi durumlarda uygulanacağını Medeni Kanun 1. maddesinde açıkça belirtmiş, Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. demekle. Sözleşmenin ne olduğu ve koşulları da Borçlar Kanununda açıkça belirtilmiş. Bu hükümler ışığında olayımızı incelediğimizde, ortada bir hukuki sözleşme var ve olayın bu hukuki çerçeve içinde incelenip karara bağlanması gerekir demek zorundayız. Örf ve adetler, hakimimizin deyimi ile 'ritüeller' sözleşmenin var olup olmadığı konusunda kıstas olarak göz önünde bulundurulamaz; Hukukun öngördüğü koşulların gerçekleşmiş olması yeterlidir.
Yazdıklarım bütün sözleşmeler için söz konusudur. Nişanlanma sözleşmesi bir 'Aile Hukuku Sözleşmesidir', aile hukuku sözleşmeleri kendine has sözleşmeler olduğu için, hukuken geçerli olabilmeleri için toplumsal ritüellerle veya örf ve adetlerle tamamlanmalıdırlar diyemeyiz. Nasıl ki ergin olan iki kişinin yaptıkları diğer sözleşmeler hukukun öngördüğü koşullar yerine getirildiğinde geçerli olabiliyorsa, nişanlanma sözleşmesinin de geçerli olabilmesi için aynı koşulların yerine getirilmesi yeterlidir. Nişanlıların 'evlenmek istiyoruz bu sebepten nişanlanıyoruz demeleri yeterlidir, aile büyükleri bir araya gelip 'Allah'ın Emri, Peygamberin Kavli' demeseler bile. Böyle olunca da bu nişanlanma sözleşmesinin bozulması Medeni Kaunu'un 120 ve devamı maddelerinin gerektirdiği sonuçları doğurmalıdır. Nişanlılık sözleşmesinin gerektirdiği yüklenimleri yerine getirmeyen taraf, diğer sözleşmelerde olduğu gibi, bozmanın sonuçlarına katlanmalıdır.
Old 27-04-2016, 13:44   #10
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici
Nişanlıların 'evlenmek istiyoruz bu sebepten nişanlanıyoruz demeleri yeterlidir,

Sayın Gemici, gelinen noktada hemfikir olduğumuz ve olmadığımız hususları kısaca belirtmem gerekir;

ilk cevabımda belirttiğim üzere:

Alıntı:
Bahse konu olayda, taraflar bir arada olabilmek için diledikleri gibi sözleşme yapabilirler ve yapmışlardır.

Tarafların nişanlanma sözleşmesi yapmalarında bir şekil unsuruna ihtiyaç yoktur. Muhteviyatında evlilik vaadi olması yeterlidir. Eş sonuçla birbiriyle evlenmeyi düşünen tüm çiftler adına nişanlanma diyorlarsa nişanlanmışlardır.

Ancak yine ilk cevabında belirttiğim üzere :

Alıntı:
Ancak sonucundan istifade edebilmek için gerekenleri yapmamışlardır ve yapmalıydılar...

Nişanlılığın sonucundan faydalanabilmek için bunu ispat etmeleri gerekmektedir. Bu ispatın koşulu da yasada belirtilmediğinden örf ve adet hukukuna göre çözümlenmesi gerektiği görüşündeyim.

Sizin daha iyi bildiğinizi düşündüğüm bir hususu dikkatinize sunmak isterim. Yasada "nişanlılık" ve "nişanlanma" terimleri şu şekilde kullanılmıştır:

Alıntı:
İKİNCİ KİTAP
AİLE HUKUKU

BİRİNCİ KISIM
EVLİLİK HUKUKU


BİRİNCİ BÖLÜM
EVLENME


BİRİNCİ AYIRIM
NİŞANLILIK
A. Nişanlanma
......


Terimlerin bu şekilde çevirisinin tesadüfi olmadığını düşünüyorum. (verlobung-das verblobnis) Bu ayrımdan çıkardığım sonuç şudur; evlilik vaadiyle bir arada olan herkes isterlerse nişanlıdır, ancak her nişanlının arasında hukuki ilişki yoktur.

Eğer her nişanlanma, nişanlılıktan istifade edebilseydi şunlar da olmalıydı:

birbirlerine evlilik vaadinde bulunan her çift (sevgili, gizli aşıklar, vs.)

haksız fiilden kaynaklanan maddi-manevi tazminat davası açabilirdi,

tanıklıktan çekilebilirdi,

sevgililer gününde alınan hediyelerin iadesini isteyebilirdi,

yargıçlarsa hakimlikten kaçınabilirdi,

TMK 120 gereği tazminatları isteyebilirdi...

Not:

İş kazası nedeniyle ölen müteveffanın kız arkadaşı "nişanlanmadık ancak nişan için gün almıştık, destekten yoksun tazminatı talep etme hakkım var mı?" diye sorduktan sonra konu ile alakalı araştırmalar yapmaya başladım, bulduklarımı paylaşacağım...

Saygılar...
Old 27-04-2016, 14:38   #11
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Sayın Gemici, öncelikle gündemde ve ilgi çekici bir hukuki ihtilafı THS ortamına taşıdığınız için teşekkür ederim.

Yerel mahkemenin gerekçesini ilk okuduğumda, "evlenme vaadiyle bir araya gelen çiftin bu vaatleri, üstelik yüzük de takmışlarsa nişanlanmadır ve nişanlanmanın biri tarafından sonlandırılmasında diğeri açısından tazminat talep etme hakkı doğmalıdır" diye düşünmüştüm.

Ancak, nişanlanmanın sona ermesi durumunda yasanın tanıdığı hakların alt okumasını yaptığımda gördüm ki, toplum (yakın aile ve akraba çevresi) önünde evlenmesi beklenen bir kadın bu evlilik gerçekleşmediği için olası dışlanma/yargılanma gibi olumsuzluklara maruz kalmayacaksa, başka deyişle nişanlılığın bitmesinin olumsuz sonucundan faydalanmayacaksa, tazminat talep edememelidir diye düşünmekteyim.

Mahkemenin izlemesi gereken öncelikli yolun, tazminat talebinde bulunan kadının toplumsal beklentilerin baskısından ne kadar uzakta olup olmadığı ve nişanın bozulmasının kendisini ne derece kötü etkileyeceği ya da etkileyip etkilemeyeceğini araştırmak olmalıdır.

"Tarafların birbirlerini evlilik beklentisi içine sokmaları yetmez mi? Mutlaka toplumsal baskı mı olmak zorunda? Kişisel olarak içine girilecek yıkımın hiç mi önemi yok?" gibi yapılabilecek itirazlarda aklıma gelense; bu durumda ileriye dönük verilen ve gerçekleştirilmeyen her sözlü vaatte insanların tazminat talep edebilmelerini savunmak gerekir ki bunun da klasik tabirle hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği kanaatindeyim.

Saygılarımla..
Old 28-04-2016, 12:49   #12
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim Balku
Nişanlılığın sonucundan faydalanabilmek için bunu ispat etmeleri gerekmektedir. Bu ispatın koşulu da yasada belirtilmediğinden örf ve adet hukukuna göre çözümlenmesi gerektiği görüşündeyim.

Sayın Av.Selim Balku,
benim amacın Sayın Hakimimiz'in hukuki olarak nitelendiremiyeceğim açıklaması. İspat için örf ve adete gerek olmadığı düşüncesindeyim. Hakim kendi ifadesi ile aile büyüğü olmadan yapılan bir nişanlanma törenini nişanlanma töreni olarak değerlendirmediğini belirtiyor. Ortada bir ispat değil değerlendirme sorunu var. Olay sadece ispat olmuş olsa nişanlıların arkadaşlarının ifadelerinin ve yapılan törenin ve yüzük takmanın yeterli olacağı düşüncesindeyim. Böyle bir olay/tören, eğer herhangi bir tiyatro oyunu sahnelenmiyorsa ve bir gençlik şakası söz konusu değilse, kişilerin geleceğini ilgilendiren ciddi bir kararın alındığını belirten bir olaydır.

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
"Tarafların birbirlerini evlilik beklentisi içine sokmaları yetmez mi? Mutlaka toplumsal baskı mı olmak zorunda? Kişisel olarak içine girilecek yıkımın hiç mi önemi yok?" gibi yapılabilecek itirazlarda aklıma gelense; bu durumda ileriye dönük verilen ve gerçekleştirilmeyen her sözlü vaatte insanların tazminat talep edebilmelerini savunmak gerekir ki bunun da klasik tabirle hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği kanaatindeyim.

Sayın Av. Engin EKİCİ,
manevi tazminat konusunda Sizinle aynı düşüncedeyim. Medeni Kanun'un bu düzenlemesi üzerinde ayrıca tartışılması gereken bir konu elbette.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
nişanlanma ve ceza yargısı( acil) avktderya Meslektaşların Soruları 3 05-06-2009 16:34
İnternet bankacılığı işlemleri hukuki açıdan geçersiz Y£LİZ Hukuk Haberleri 1 09-02-2007 11:53
Nişanlanma ve Çocuk ahmetsacit Hukuk Soruları Arşivi 4 24-07-2006 16:27


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06834102 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.