Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Site Lokali Edebiyat, Müzik, Spor, Sinema, Bilgisayar.. Site üyelerimizin hukukla ilgisiz konularda sohbetleri için. [Siyaset ve din bu sitede konu dışıdır!]

Tarihte Bugün Açısından İnsan

Konuyu Kilitleyin
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 29-10-2006, 00:49   #31
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

29 EKİM

1923 - CUMHURİYET İLAN EDİLDİ


Tarihte dün Padişah'ın Kulu olanlar, tarihte bugün Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı oldular.
Old 30-10-2006, 10:23   #32
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

30 EKİM

1905- Aspirin ilk kez satışa sunuldu



Aspirin, pek çok yararının yanı sıra, insanlığın ilerlemesinde örnek bir buluştur:

Aspirini kimse başkasının zararına kullanmadı.
Old 31-10-2006, 01:39   #33
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

31 EKİM

1912 – İlk gangster filmi gösterime girdi


Tarihte ilk ganster filmi olarak kabul edilen The Musketeers of Pig Alley , yönetmen D.W. Griffith tarafından New York’ta çekilmişti. Yönetmen Griffith’in bu filmde gerçek sokak çetelerine de rol verdiği söylenir.

Kaynaklar :
http://www.imdb.com/title/tt0002381/
http://www.geocities.com/emruf1/musketeers.html
http://en.wikipedia.org/wiki/The_Mus...s_of_Pig_Alley
****

O zamandan bu zamana filmler çok değişti. Bugünün ganster filmleri sanki savaş filmi gibi :

Zırhlı arabalar, helikopterler, ağır silahlar, savaş zayiatı kadar ölü….

Bu gelişme büyük bir gerileme demektir.
Old 01-11-2006, 08:15   #34
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

1 KASIM

1992 - Vatikan, dünyanın güneş etrafında döndüğünü söyleyen Galileo’nun haklılığını teslim etti.

(Not : haberdeki 1992 tarihinde yanlışlık yoktur)
Old 02-11-2006, 02:02   #35
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

2 KASIM

1960 - İhracatı Geliştirme Etüt Merkezi (İGEME)`nin Kuruldu


Nitekim ihracat yıllar içinde gelişti . Ama ihracat geliştikçe ithalat da arttı. Çünkü ihraç mallarımızın üretiminde kullanılan teknoloji, enerji ve hammadde ithal ediliyor. Ne kadar satarsak, yaklaşık o kadar alıyoruz.

İhracatı Geliştirmek yetmiyor, ithalatı geri bırakmak lazım. Yerli malı kullanmazsak ilerleme olmuyor. Büyüme oluyor, ama bu büyümeye kalkınma denmiyor.

İthalatı Geri Bıraktırma Etüt Merkezi, eğer kurulsaydı, çok işe yarardı.

‘’Herkes yerli malı kullanmalı. ‘’ -İlkokul Bilgisi-
Old 03-11-2006, 00:14   #36
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

3 KASIM

1839 - Tanzimat Dönemini başlatan Gülhane Hattı Hümayunu okundu.


İlber Ortaylı yazdığı İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı adlı kitapta Tanzimat Dönemini aşağıdaki gibi anlatıyor :

‘’19. yüzyıl dünyasının gerektirdiği siyasi ve idari yapıyı kurmak için çabalayan reformcular , çağlarına uygun olmayan bir iktisadi altyapıyı devralmışlardı.

Bir başka deyişle , dünya görüşleri , uygarlık anlayışları ve devlet gelenekleri arasındaki çelişkili yol , iktisadi engelleri aşamıyordu. Geciken Osmanlı modernleşmesinin çıkmazı buydu." (s. 227)



Acaba gelecekte tarihçiler bizim kuşakları nasıl yorumlayacak ? Yoksa bizim kuşaklar için de yine aynı şeyler mi yazılacak ?
Old 04-11-2006, 11:39   #37
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

4 KASIM

1950 - Türkiye, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Koruma Antlaşması'nı imzaladı


Bu imza ileri doğru bir umuttu. Fakat sonraki 55 yıl içinde bu imza çok işe yaramadı.

CMUK değişiklikleri ile imzadan ancak 55 yıl sonra somut adım atılabildi.

İlerlemek için imza atmak yetmiyor; adım atmak gerekiyor.
Old 05-11-2006, 10:50   #38
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

5 KASIM

1970 - Vietnam’da Amerikan askerlerinin verdiği ölü sayısı düşüyor.


Bu haftaki ölü sayısı son 5 yılın en düşük düzeyine indi: Bu hafta sadece 24 Amerikalı asker öldü.

Bu hafta ölü sayısının 50’nin altına düştüğü beşinci hafta oldu.

Aynı raporda yaralı sayısı 431 olarak bildirildi. Yaralanmalar mayın, bubi tuzağı, havan topu ve keskin nişancı atışları ile meydana geldi.

Ölü sayısının azalması, Başkan Nixon ‘un ‘’Savaşı Vietnamlılaştırma Politikası’’ ile Amerikan Birliklerinin yerlerini Güney Vietnam Birliklerine bırakmaları ve sadece savunma savaşı vermeleri nedenine bağlanıyor.

Kaynak : http://www.history.com/tdih.do?actio...tegory&id=1463
****

TARİHTE BUGÜN acaba gerçekten TARİHTE mi ? Yoksa BUGÜN aynı şeyler başka bir ülkede yaşanıyor mu ?

Aradan geçen 36 yıl boyunca insanlık başka bir haber geliştiremedi. İnsanlık bayat haberlerle yaşıyor.
Old 07-11-2006, 20:12   #39
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

6 Kasım

1528 - Cabeza de Vaca adındaki İspanyol Teksas’ı keşfetti


Gemileriyle kazaya uğrayan ve Amerika kumsallarına çıkan Vaca ve 300 kadar adamı açlık, susuzluk ve yerlilerin saldırıları ile karşılaştılar. Korkunç fırtınalar içinde 3 salla batıya doğru yol alıp Meksika’ya ulaşmak isterken, karadan yolculuk yapmak zorunda kaldılar. Soğuktan ve açlıktan pek çok adam öldü. Felaketlerle dolu yolculuk sonunda sadece Vaca ve üç adamı sağ kalabildi. Yerlilerin arasında esarette geçen 2 yıldan sonra Vaca ve üç adamı Meksika ‘ya ulaşabildiler. (Yol haritası için aşağıdaki adrese tıklayınız)

Kaynak : http://www.enchantedlearning.com/exp...d/devaca.shtml

Bu keşifte 300 kişi öldü. Halbuki keşif yapılmayıp zaman içinde buralara yayılma yoluyla gidilseydi, kimse ölmeyecekti.

İnsanların ilerlemekte acele etmeleri de ölümcül olabiliyor.
Old 07-11-2006, 20:20   #40
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

7 KASIM

1600 - Şair Baki öldü.


Baki bile baki kalmadıktan sonra bu kükreme niye ? Baki demiş : ''Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş.'' Uygarlık kükremekte değil, şarkılarda ve de şiirlerde.

Aslan kafeste, insan ise az ilerde ..
Old 08-11-2006, 01:13   #41
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

8 KASIM

1793 - Louvre Müzesi açıldı


Fransız Devrim Hükümeti 200 yıldan beri kraliyet sarayı olarak kullanılan Louvre’u müze yaparak, halkın ziyaretine açtı.

Kaynak : http://www.louvre.fr/llv/commun/home...sp?bmLocale=en


İnsanlık silah fabrikalarını müze yaptığında bu da bir devrim olacak.
Old 09-11-2006, 00:07   #42
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

9 KASIM

1994 – URFA TÜNELİ AÇILDI

Cumhuriyet tarihinin en önemli yatırımlarından biri olan GAP'ın, Atatürk Barajı'ndan sonra ikinci halkasını oluşturan Urfa T1 Sulama Tüneli, törenle açılarak Harran'a su bırakıldı.

Kaynak : http://www.takvim.com/tarihte_onemli_gunler.php



Tarih boyunca SUDAN NEDENLERLE savaşan insanlık, yakın gelecekte SU NEDENİYLE savaşacak.

Konu ile ilgili ayrıntılı bilgiler aşağıdadır:


1 - Birleşmiş Milletler, TUİK ve Ankara Ticaret Odası(ATO) raporlarından derlenen bilgilere göre, dünyanın su bakımından en sorunlu bölgesi Ortadoğu.

Ortadoğu, dünya nüfusunun yüzde 5'ini barındırıyor. Dünyadaki temiz su kaynaklarının sadece yüzde 1'i bu bölgede bulunuyor. Bu kaynağın yüzde 90'ı sınır aşan sulardan oluşuyor.

Türkiye su ihtiyacının yüzde 28.5'ini Fırat, Dicle ve Asi Nehri karşılıyor. Fırat ve Dicle, Türkiye'den doğup Irak ve Suriye'den geçerek İran Körfezi'ne dökülüyor. Asi Nehri ise Lübnan doğup Suriye'den geçtikten sonra Türkiye'ye giriyor.

Ortadoğu için Türkiye'nin suyu petrol kadar değerli bulunuyor. Türkiye'nin GAP Projesi ile Fırat ve Dicle'yi kullanma seviyesinin artacak olması Suriye ve Irak'ı kaygılandığına dikkat çekilen raporda, GAP kapsamında, 22 baraj, 19 hidroelektrik santrali ve 1.7 milyon hektarlık sulama sistemleri yapımı öngörülüyor.

Dicle üzerinde yapılan baraj ve sulama projelerinden Suriye'nin, Fırat üzerinde yapılan projelerden de Irak'ın etkilenmesi, bu ülkelerle çatışma ihtimalini gündemde tutuyor.


TÜRKİYE'Yİ 2025'TE CİDDİ BİR SU SIKINTISI BEKLİYOR

Alternatifi olmaması nedeniyle petrolden daha değerli hale gelen su kaynakları açısından zengin olduğu söylenilen Türkiye'nin, 2025'de su sıkıntısı çekeceği tahmin ediliyor. Bazı çalışmalar ise, Türkiye'nin sanıldığı gibi zengin su kaynaklarına sahip olmadığını belirtiyor.

Birleşmiş Milletler, TUİK ve Ankara Ticaret Odası(ATO) raporlarından derlenen bilgilere göre, Türkiye sanıldığı gibi su zengini bir ülke değil, aksine su kısıntısı çeken ülkeler arasında yer alıyor. TÜİK'e göre, Türkiye nüfusunun 2030'da 100 milyona ulaşacak ve ülke "su fakiri" bir ülke konumuna gelecek. BM raporuna göre ise, 2025 yılında Türkiye su sıkıntısı yaşayacak ve elindeki su rezervleri yüzünden Ortadoğu'da savaş çıkacağı uyarısında bulunuyor.

ATO'nun su raporuna göre, kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı yıllık 1.642 metreküp olan Türkiye, uluslararası ölçütlere göre "su sıkıntısı çeken ülkeler" kategorisinde yer alıyor. Türkiye'nin yıllık ortalama akarsu potansiyeli 186 milyar metreküp civarındaEk olarak 10 milyar metreküp de yeraltı suyu bulunuyor. Türkiye 186 milyar metreküp suyun ancak 95 milyar metreküpünü tüketim için kullanabiliyor.

SU VAR AMA TEMİZ DEĞİL

Türkiye'de tüketim kullanılan su yeterince temiz değil. Çok sayıda belediyede su arıtma tesisi bulunmuyor. İçme suyu arıtma tesisi bulunmayan yerlerde sular klorlanarak tüketime sunuluyor. Atık su arıtma tesisinin bulunmadığı yerlerde ise kanalizasyonlar su kaynaklarına karışarak toplum sağlığını tehdit ediyor.
Atık suyun yüzde 55'i endüstri tesislerinden kaynaklanıyor. Ancak endüstriyel nitelikteki atık suların sadece yüzde 9'u arıtılıyor.

Türkiye su ihtiyacını 26 nehir havzasından karşılıyor. Son 40 yıllık dönemde bu su kaynaklarında hızlı bir kirlenme yaşandığı belirtilirken, Meriç, Susurluk, Gediz, Sakarya gibi nehirler ve yeraltı sularının hemen hepsi kirlilik sorunuyla karşı karşıya bulunuyor.


FIRAT NEHRİ

Türkiye'de doğuyor. Birecik yakınlarında Türkiye'den çıkıp Suriye'ye girdikten sonra Balik ve Habur ırmakları Fırat'a katılıyor. Kuzeyden güneye doğru akan Balik ve Habur ırmaklarının da gerçek kaynağı Türkiye sınırları içindeki yer altı sularıBu da dikkate alınınca Fırat sularının yüzde 98'i Türkiye'den kaynaklanıyor. Suriye, Balik ve Habur'un kendi ülkesinden kaynaklandığını iddia ediyor.

DİCLE NEHRİ

Dicle de Fırat gibi Türkiye'de doğuyor. Türkiye sınırlarını Cizre yakınlarında terk ediyor. Türkiye'den doğan Büyük Zap ile Hezi suları, Irak içinde Dicle'ye kavuşuyor. Türkiye'nin Dicle'ye su katkısı yüzde 40, Irak'ın su katkısı yüzde 60Dicle, Türkiye'den çıktıktan sonra, Irak'a girmeden, 50-60 kilometre boyunca, Türkiye ile Suriye arasında sınır oluşturuyor.

ASİ NEHRİ

Lübnan'dan doğan Asi Nehri, önce Suriye'ye, sonra da Türkiye topraklarına giriyor. Hatay'da Karasu ve Afrin sularıyla beslenen 287 kilometre uzunluğundaki Asi Nehri'nin 40 kilometresi Lübnan, 159 kilometresi Suriye, 88 kilometresi Türkiye sınırı içinde yer alıyor. Asi havzasının yıllık 2.8 milyar metreküp olan su potansiyelinin 0.3 milyar metreküpü Lübnan'dan, 1.2 milyar metreküpü Suriye'den, 1.3 milyar metreküpü ise Türkiye'den geliyor.

FIRAT, DİCLE VE ASİ NEHRİ İLE İLGİLİ HUKUKİ DÜZENLEMELER

Fırat ve Dicle nehirleri ile ilgili olarak Türkiye'nin yükümlülük altına girdiği ilk antlaşma Lozan Barış Anlaşması. Anlaşma, Türkiye'nin çıkar ve haklarını koruyor.

Türkiye, Irak ve Suriye arasında su konusundaki uyuşmazlığa çözüm bulmak üzere 1980 yılında "Ortak Teknik Komite" oluşturuldu.

DÜNYA NÜFUSUNUN DÖRTTE BİRİNİN SORUNU SU

Sadece Ortadoğu değil, tüm dünyada su sıkıntısı yaşanıyor. Dünyadaki su stoku 1.386 milyon kilometreküp olarak hesaplanıyor. Bu suların yüzde 97.5'si tuzlu su, yüzde 2.5'i ise tatlı sudan oluşuyor. Tatlı su kaynaklarının da yüzde 90'ı kutuplarda ve yeraltında bulunuyor. İçme suyu miktarı sadece yüzde 1'lik seviyede.

Dünyada, 400 milyonu çocuk olmak üzere 1.5 milyar insan, bir başka deyişle dünya nüfusunun dörtte biri yeterli ve sağlıklı içme suyuna sahip değil. Dünyadaki hastalıkların yüzde 80'i susuzluktan kaynaklanıyor ve her yıl 25 milyon insan temiz sudan mahrum kaldığı için hastalanarak ölüyor.

Dünyada toplam 145 ülkenin sınır aşan su havzalarına sınırı bulunuyor. Dünya genelinde, bir ülkenin su zenginliğinin ölçütü olarak kişi başına düşen yıllık su miktarı baz alınıyor. Buna göre, "su zengini ülkeler"de kişi başına düşen yıllık su miktarı 8-10 bin metreküp iken, kişi başına düşen yıllık su miktarı 1.000 metreküp ile 2.000 metreküp arasındaki ülkeler "su azlığı yaşayan ülkeler", kişi başına düşen su miktarı yıllık 1000 metreküpün altında olan ülkeler ise "su fakiri ülkeler" olarak sınıflandırılıyor. Anka

Kaynak : http://www.gezegenimiz.com/NewsTopic...i&idKategori=6


Bir ABD’li günde ortalama 500, bir İngiliz ise 200 litre su kullanırken, bazı Afrika ülkelerinde kişi başına düşen günlük su miktarı 10 litreyi bile bulmuyor.
Independent gazetesi – 28.2.2006


2- Bakınız
http://www.dunyabulteni.net/haber_de...?haber_id=2127
Dünyada milyonlarca insan temiz içme suyundan yoksun olduğunu belirten BM, "Dakikada 15 kişi sağlıksız su tüketimi sonucu hayatını kaybediyor" dedi. Bir diğer ifadeyle her gün 35 bir kişi, yılda yaklaşık 8 milyon kişi sudan kaynaklanan hastalıklar sonucu ölüyor

3- Bakınız : http://www.gyte.edu.tr/ebulten/sayi5/kultur3.htm

4- Bakınız http://www.suvakfi.org.tr/sudosyalar...usavaslari.htm
BM'nin su raporuna göre, Türkiye 2025 yılında su sıkıntısı çekecek. 2040 yılında ise elindeki su rezervleri yüzünden Türkiye'ye savaş açılacak.


5- Bakınız
http://www.suvakfi.org.tr/sudosyalar...u/suhukuku.htm
TÜRKİYE'NİN SINIR - AŞAN SULARININ
SU HUKUKU ve SU SİYASETİ AÇISINDAN DURUMU


6- Bakınız :
http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=5670
''Mart 2009'daki Beşinci Dünya Su Forumu'nun İstanbul'da yapılması kararlaştırıldı.''
16-22 Mart tarihlerinde ''Dördüncü Dünya Su Forumu'' Meksika'da yapılırken alınan bu karar, bana kalırsa, pek ''hayra alâmet'' değildir. (Korkut Boratav)
[b]

7- Bakınız :

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=2344
‘’Nitekim, bugün tarihli bazı gazetelerde, Türkiye'nin, Irak Savaşı sonrasında, Irak'a yerleşecek yeni nüfus sahiplerinden su baskısına maruz kalacağına dair görüşler yer almaktadır. Petrol zengini, su fakiri Ortadoğu ülkelerinin su sıkıntısı, Türkiye'nin taraf olmadığı İsrail-Suriye barış görüşmelerinde gündeme gelmiştir. Ülkemizin güneydoğusunda yaşanan terör eylemlerinin arkasında, Türkiye'nin elindeki su kaynaklarının elinden alınarak, su ve petrol yönünden güçlü, yeni cazibe merkezlerinin oluşturulması senaryoları konunun uzmanları tarafından dile getirilmektedir.’’ TBMM Tutanaklarından
Old 10-11-2006, 09:32   #43
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

10 KASIM

1938 - Atatürk öldü.

İlerleme yetim kaldı.
Old 11-11-2006, 13:56   #44
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

11.KASIM

1987 – Vincent Van Gogh’un ‘İrises’ adlı eseri 53.9 milyon dolara satıldı.


( Resmi görmek için aşağıdaki adrese tıklayınız ) http://www.getty.edu/art/gettyguide/...ils?artobj=947

Van Gogh 1890 da intihar etmişti. Sağlığında hiçbir resmi satılmamıştı.

Sanatçılar toplumdan daha ilerde yaşıyorlar ve bu çoğu zaman katlanılmaz oluyor.
Old 12-11-2006, 13:33   #45
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

12 Kasım

1948 – Tokyo Savaş Mahkemesinde Japon savaş suçluları cezalandırıldı.


İkinci Dünya Savaşından sonra tıpkı Almanya ‘daki Nürnberg Mahkemeleri gibi Müttefikler Tokyo’da ve Japonya dışında başka yerlerde de savaş suçlularını yargılamak üzere mahkemeler kurdular. 5 bin Japon yargılandı ve 900 den fazlasının cezası infaz edildi.
***

İnsanlığın ilerlemesi biraz da uluslararası ceza hukukunun ilerlemesiyle olacaktır.

Tokyo Mahkemeleri ve Uluslararası Ceza Mahkemeleri hakkında ve ilgili uluslararası sözleşmeler hakkında bilgiler aşağıda sunulmuştur :

“Rahatlatıcı kadınlar” terimi Filipinler, Tayland, Vietnam, Malezya, Çin, Güney ve Kuzey Kore, Japonya, Endonezya, Hollanda ve Japonya işgali altındaki diğer ülke ya da bölgelerde Japon askeri birlikleri tarafından 2. Dünya Savaşı öncesi ve sırasında cinsel köleliğe zorlanan genç kadınları tanımlamak için kullanılıyor.
Bu ihlal Japonya yetkilileri tarafından savaş sırasında üslendikleri yerlerde kurulan “rahatlama istasyonlarında” gerçekleştirildi. Genellikle kaçırılan ya da kandırılan kadınlar bu istasyona getiriliyordu, bazen de yoksul ailelerinden satın alınıyordu.
Aslında kurumsallaşmış tecavüz olan bu ihlalin yaygın olarak sürmesine rağmen, “rahatlatıcı kadınlar” meselesi, 2. Dünya Savaşının ardından Japonya’nın savaş suçlularını yargılamak üzere kurulan Uzak Doğu Uluslararası Askeri Mahkemesi tarafından göz ardı edildi. Yalnızca Endonezya’daki Hollanda askeri mahkemesi sırasında, sadece Hollandalı kadınların cinsel köleleştirilmesi ile ilgili yargılama yapıldı. Endonezyalı kadınlara yönelik benzer suçlar cezasız kaldı.
Aşağılanmış ve utanç içindeki “rahatlatıcı kadınlar” onyıllarca sessiz kaldı. Ta ki Japonya hükümetinin sistemle ilişkisini ısrarla reddetmesine tepki olarak 1990ların başında konuşmaya başlayıncaya kadar. Mağdurlar ağır bir travma yaşamış, birçoğu asla evlenmemiş ve bir çoğu sürekli tecavüz sırasında oluşan hasarlar ya da cinsel yolla bulaşan hastalıklar nedeniyle çocuk sahibi olamamış.
1992 yılında Profesör Yoshimi Yoshiaki tarafından Japonya hükümetinin ilişkisiyle doğrudan bağlantılı kanıtları buluncaya kadar Japonya hükümeti “rahatlatıcı kadınlar” sistemiyle ilgili her türlü sorumluluğu reddetti. Daha sonra çok sayıda resmi özür yayınlamasına rağmen bunların hiç biri mağdurlar için kabul edilir değildi. Üstelik Japonya hükümeti cinsel kölelik kurbanları ve destekçilerinin ısrarlı kampanyalarına ve uluslararası eleştirilere yanıt olarak 1995 yılında Asyalı Kadınlar Fonu’nu kurdu. Ancak bu fon mağdurlar tarafından Japonya hükümetinin uluslararası yasal sorumluluklarından sıyrılmanın bir yolu olarak algılanmaktadır.
http://www.amnesty-turkiye.org/v2810200501.si



"Tümgeneral Dr. Kawahima Kiyoshi, deneylerde kullandığınız insanların listesi nerede?" diye sordu Rus savcı.
"Adları yoktu, onlar birer marutaydı, yani ağaç kütüğü, sadece numaraları vardı" diye yanıtladı doktor.
"Bu erkeklere, kadınlara, çocuklara ne oldu?" diye sordu savcı.
"Deneylerden sonra öldüler."
Marutaların çoğu Çinli, Koreli, Moğol ve Rus’tu, pek azı da savaş tutsağı Amerikalı. Sayıları bilinmiyor. Kimine göre 3 bin, kimine göre 10 bin. Nazi doktorların yaptıkları en ince ayrıntısına kadar hemen ortaya çıktı da, aynı tarihlerde Mançurya’daki 731. Japon birliğindeki insanlık suçları hálá karanlıkta.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...sp?yazarid=145

Uluslararası Ceza Mahkemeleri hakkında
http://www.amnesty-turkiye.org/ppt/UCMSunum.pps

ULUSLARARASI CEZA YARGILAMALARI hakkında
Bu yolda ilk somut adımın Nürnberg ve Tokyo Mahkemeleri olarak anılan II. Dünya Savaşı sonrası yargılamalarıyla atıldığını görüyoruz. Galiplerin mahkemesi olan bu iki mahkeme yine de ilk uluslararası mahkemelerdi ve özellikle Nürnberg Askeri Mahkemesi (çünkü Tokyo’nun meşruluğu çok daha tartışmalıydı) önemli bir miras bıraktı. Herşeyden önce, uluslararası ceza yargısına konu bakımından damgalarını vurdular. Nürnberg’de yargılanan suçlar barışa karşı suçlar, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardı. Nürnberg sayesinde daha önce normatif düzeyde tanımlanmış (burası epeyce tartışmalı olmakla birlikte) ve yasaklanmış bu eylemlerin uluslararası düzeyde bireysel cezai sorumluluk konusu olduğu geri dönülmez biçimde teyit edildi. Ayrıca, bu mahkemelerin, uluslararası ceza yargılama usulü bakımından da önemli katkıları oldu.
http://politics.ankara.edu.tr/~alpkaya/diyarbakir.htm
Old 13-11-2006, 01:49   #46
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

13 KASIM

1918 - İtilaf Devletleri Donanması İstanbul'a Girdi


İtilaf Devletleri Donanması Çanakkale Boğazından geçerek İstanbul’a girdi.. Çanakkale ve İstanbul Boğazları Mondros Mütarekesi ile İtilaf Devletleri Donanmasına açılmıştı.

Halbuki daha 3 yıl önce 1915'de Çanakkale Zaferi için 8 buçuk ay içinde yüz binlerce şehit vermiştik. Bu şehitlerin içinde yetişmiş insan gücü olarak pek çok yedek subay vardı.

Ekonomisi savaşa dayalı olan eski imparatorluklar ve günümüz silah üreticisi şirketler bir yana bırakılırsa, hiç kimse savaştan yarar görmemiştir; uzun vadede savaş sadece zarar getiriyor.

Savaşla ancak bağımsızlık kazanılıyor; başka kazanç beklenmemeli.
Old 14-11-2006, 21:00   #47
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

14 KASIM

1985 - Atmosferin ozon tabakasında büyük bir incelme olduğu saptandı.
1975 yılından beri ozon tabakasının sürekli inceldiği bilinmekteydi. Önlem alınsa bile, ozon tabakasının ancak 21'inci yüzyılın ortalarında normal kalınlığa döneceği hesaplanıyor.
****

1975 yılından bu yana, hatta 1985 yılından bu yana alınan bir önlem yoksa,
insanlık hala bindiği dalı kesiyorsa
tarihte bugün söylenenler bugün söylenenlerden daha ileride demektir.
Old 15-11-2006, 20:42   #48
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

15 KASIM

1957 -
Rauf Denktaş, Burhan Nalbantoğlu ve Kemal Tanrısevdi tarafından, ileride TMT'nin çekirdeği olacak olan pasif mukavemet teşkilatı niteliğinde bir örgüt kuruldu. Dr. Fazıl Küçük ve Denktaş, Ankara'ya giderek Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'dan silahlı bir direniş örgütü için destek istedi. EOKA eylemleri durmayınca, Zorlu, Genelkurmay'a gerekli talimatı verdi. Özel Harp Dairesi Başkanı Tümgeneral Daniş Karabelen, Binbaşı İsmail Tansu'yu planları yapmak ve Kıbrıs'a gönderilecek subayları belirlemekle görevlendirdi.

1967 - Kıbrıs'ta Rumlar Türk köylerine saldırmaya başladı. Rumlar, Boğaziçi ve Geçitkale köylerine saldırarak 26 Türk'ü öldürdü, 230 Türk'ü tutsak etti. Bunun üzerine TBMM, 24 Kasım'da adaya çıkartma yapma kararı aldı. Ancak çıkartma gemimiz olmadığından bu karar uygulanamadı.

1983 - Kıbrıs Türk Halkı, "self-determinasyon" hakkını kullanarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan etti.

***

Yukarıdaki üç haber de farklı yıllarda ama aynı gün oldu. Aradaki başka günlerde başka olaylar da yaşandı. Sadece rastlantı üzerine bir araya gelmiş bu üç habere bakarsak, bir gelişme var diyebiliriz belki.

Ama asıl gelişme, insanların farklı devletlerle güvenliklerini sağlamaları değil; aynı dünyada güven içinde yaşaması olacaktır.

Böyle bir dünyayı hayal edebiliyor muyuz ? Böyle bir dünyayı Imagine adlı parçası ile John Lennon hayal etmişti: Öldürüldü.
Konuyu Kilitleyin


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Bugün kendimiz İçin:) ege Site Lokali 1600 24-06-2020 15:32
Dün / Bugün Av. Hulusi Metin Site Lokali 3 16-10-2009 15:57
İnsan Hakları Açısından Vatandaşlık Hakkı safa Hukuk Soruları Arşivi 10 13-01-2007 11:31
bugün buketoz'un yaş günü Armağan Konyalı Site Lokali 0 24-05-2006 12:27
Ayışığı Bugün Doğdu Armağan Konyalı Site Lokali 6 29-12-2004 11:54


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06850410 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.