Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargı görevi-Manevi işkence ile ilgili bir kaç soru-konu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 23-03-2008, 11:02   #1
üye19576

 
Varsayılan Yargı görevi-Manevi işkence ile ilgili bir kaç soru-konu

Yargı görevi-Manevi işkence ile ilgili bir kaç soru-konu

1-Avukatlar, işkence suçunun şüphelisi veya sanığı olabilir mi?
Sık sık, periyodik ve sistematik bir şekilde, haksız şikayetlerde bulunarak, bir kişiyi suçlayan ve o kişinin yargılanmasına neden olan avukat ve onu bu yola
teşvik eden kişinin konumunu, manevi işkence yönünden değerlendirirsek, TCK da avukatlık görevinin ifa edildiği zaman dilimi içinde, yargı görevi yapan sıfatını ve
dolayısı ile kamu görevlisi sıfatını resmen taşıyan bir avukatın, yukarıda belirtilen koşullar altında, işkence suçundan sorumlu tutulmasının mümkün olduğunu
değerlendiriyorum. Hak arama ve kişilik haklarının korunması ile ilgili dengede gözetilerek, bu tartışmaya katkıda bulursanız sevinirim...


2-Bir kişinin işlediğini ileri sürdüğü bir suça ilişkin kayıtları, sümen altında bekleterek ve o kişi veya kişelere "ipiniz elimde, bu suçun cezazamanşamı süresi
8-10 yıl, bu süre içinde istediğim zaman hakkınızda işlem yapar ve ekmeğinizle oynarım", "İsimsiz ve imzasız bir ihbarla hayatınız değişir" şeklinde, manevi yönden
tekrarlanan biçimde, acı ve ızrıdap verici tavır ve davranışlarda bulunan bir savcı veya kolluk görevlisi, hangi suçu işlemiş olabilir? Bu tartışmaya katkıda bulursanız
sevinirim...
3-Yakalama müzekkeresi bulunan bir kişiyi, zaman zaman ziyaret edip onu tehdit ederek, ondan manevi yönden ve maddi yönden menfaat temin eden,
bunu zaman zaman tekrarlayan, bir kolluk görevlisi, hangi suçu işlemiş olabilir? Bu tartışmaya katkıda bulursanız sevinirim...

Hiç bir meslek grubunun dokunulmaz ve her istediğini yapabilir nitelikte haklara sahip olmadığını, bu durumun örnekler ile sabit olduğunu, her meslek
grubundan her türden suç işleyebilecek kişilerin mevcut olduğununda, gözetilerek, objektif biçimde sadece hukuki açıdan konunun değerlendirilmesinin yapılmasını,
katkıda bulunulmasını saygılarımla istiyorum.
İyi günler....
Old 23-03-2008, 11:14   #2
Alp_aslan

 
Varsayılan

Sayın ;Önder71;
1. durumda belirttiğiniz şekilde manevi işkence suçu oluşmaz, zira TCK da manevi işkence ismi altında bir suç düzenlenmemiştir. İşkencede maddi olarak kaynağı kamu görevlisinden olan insanlık onuruyla bağdaşmayan bir güç gerektirir. Dolayısıyla burada kanaatimce iftiradan işlem yapılabilir.
2. durumla ilgili olarak şahsi kanaatim şantaj suçunun oluştuğunu düşünüyorum.Failin kamu görevlisi olduğu düşünülürse görevi kötüye kullanmak suçu da oluşmuştur.
3. durumsa rüşvet suçunun açık bir örneğidir . Saygılar.
Old 23-03-2008, 12:52   #3
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Bir suç hakkında şikayette bulunarak yasal yollara başvurmanın işkence olarak kabulü için insan onuruyla bağdaşmayan bir davranış olması gerekir, aksine yasal yollara başvurmak insan onuruna en yakışan davranıştır.
Yersiz ithamlarla bir kişinin sürekli soruşturma geçirmesine neden olmak bir haksız fiil ve iftira suçu bakımından soorgulanabilecek bir konudur. Ancak unutulmamalıdır ki tehditlere değil şikayet yoluna başvurmak herkesten beklenen bir davranış olmalıdır.
Bunun dışında suç tiplerinin birbirine karıştırılması kavram karmaşası ve algı bulanıklığı yapacağından çok sakıncalıdır, bu açıdan da dikkat edilmelidir.
Old 23-03-2008, 13:57   #4
üye19576

 
Varsayılan Sayın Özge Yücel ve Sayın Alp_aslan

Sayın Alp_aslan ve

1-TCK nın 94/1.maddesinde "Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade
yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." hükmü
yer almaktadır.
Her ne kadar manevi işkence suçunun lafzi olarak ismi geçmesede, sanırım ruhsal yönden acı çekmesine neden olan davranışlar, TBMM madde
gerekçesinde yer alan sistematiklik unsuru ile birleştiğinde, bunun adına ister ruhsal, isterse manevi işkence deyin, bu davranış yasa göre işkence suçu kapsamına
gircektir.
Diğern taraftan mürekkep suç niteliğinde olan işkence suçunun içine iftira, tehdit gibi suçların girmesi ve bu suç teşkil eden eylemlerin işkence buçunun
içinde değerlendirilmesi mümkündür. Yoksa işkenceden ceza verilen her durumda, müessir fiil, hakaret ve tehdit suçlarından da ceza verilmesi gerekirdi.

2-TCK nın 6/1-c.maddesinde; "Kamu görevlisi deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli,
süreli veya geçici olarak katılan kişi,", aynı maddenin "d" bendinde de "Yargı görevi yapan deyiminden; yüksek mahkemeler ve adlî, idarî ve askerî mahkemeler üye ve
hâkimleri ile Cumhuriyet savcısı ve avukatlar" şeklinde tanımlamalar mevcuttur.
Dolayısı ile kamu görevlisi kavramının daha geniş bir kavram olduğu, savcı ve hakim gibi avukatlarında bu kapsamda yer aldıkları açıktır. Yargı görevi
yapanları başka türlü değerlendirsek ve kamu görevlisi kapmasına dahil etmesek, bu kez rüşvet, görevi kötüye kullanma gibi suçlardan da sorumlulu tutmamamız gibi
bir durumla karşılaşırız ki bu durumun kabulune olanak yoktur.
Dolayısı ile kamu görevisi olma bakımından dabir sorun yoktur.

3-Kolluk veya savcının santaj olarak tarif edilen eyleminin de tekrarlanan biçimde gerçekleştiği ve ruhsul yönden acı verdiği açık olduğundan işkence suçu
kapsamında tekrar değerlendirilemsi gerekmez mi?
4-Rüşvet suçu için bir anlaşma gereklidir. Burada bir tehdit bulunduğundan, irtikap suçu belki değerlendirilebilir ancak bu kez de suçun tekrarlanan
biçimde sistemakit tarzda ve ruhsal yönden acı verici özelliği, mürükkep suçu dairesinde gözetilmesi gerekmez mi?
Saygılarımla.....

Sayın Özge Yücel,
"Bunun dışında suç tiplerinin birbirine karıştırılması kavram karmaşası ve algı bulanıklığı yapacağından çok sakıncalıdır, bu açıdan da dikkat edilmelidir."
Şeklinde ki görüşünüze katılmamak mümkün değil ancak, yukarıda verilen örnekler üzerinden daha somutlama yaparsak ve neden bu kapma girdiği veya girmediğine
değinirsek, sanırım daha anlaşılır ve faydalı olacaktır.
Saygılarımla.....
Old 23-03-2008, 14:28   #5
Alp_aslan

 
Varsayılan

Önder Bey, Türk Ceza Kanunun 94. maddesi işkence suçunu çok açık olarak tanımlamıştır.Dolayısıyla maddi işkence suçu, manevi işkence suçu diye ikili bir ayrıma gidilemez. Zaten işkence insan onurunu ayaklar altına alması nedeniyle insanda ruhsal yönden de derin izler bırakacaktır. Şöyle de düşünmekte fayda var, hiç bir işkence yoktur ki , insana ruhsal yönden bir acı vermemiş olsun. Dolayısıyla işkencede zaten önemli olgu , insanın ruh dünyasında yaşattığı büyük kasvet ve çöküntüdür.
Avukatlık kamu hizmeti gören serbest bir meslektir. Fakat kamu görevlisi değildir.Kamu görevlisi olması da düşünülemez. Zira avukat, bağımsızdır. Hiç kimseden hatta müvekkilinden dahi emir almaz. Hiç bir yerden talimat almaz. Kamu görevlisi , muhteviyatında her zaman hiyerarşiyi barındırır.
Kamu görevlisi olarak temel aldığınız TCK nun 6/d maddesi uyarınca , avukatların yargılamadaki işlevini gösterir.
1136 sayılı kanunun 57. maddesi uyarınca avukatlara karşı işlenen suçlarda bu suçların hakimlere karşı işlenmesine ilişkin hükümler uygulanır.Dolayısıyla avukatların bazı suçlarda mağdur olmasında , kamu görevlisine karşı işlenen suçlar gibi nitelikli hal almasının kaynağı bu maddedir.Örneğin bir avukat görevi nedeniyle hakarete maruz kalır ve sanık hakkında 125/3.a uygulanabilir, fakat avukat suç işlerse aynı durum söz konusu olmaz, olamaz, zira ceza hukukunda kanunilik ilkesi buna izin vermez.
Diğer taraftan , avukatların görevi hak aramaktır. Kendisine kanunlarla verilmiş bir yetkiyi kullanmak suç olamaz.Meşru çizgiler dairesinde suç duyurusunda bulunmak , avukatı hiç bir suçun tarafı yapamaz. Sonuç olarak hukuk sistemimiz , o kişiye kanun karşısında kendine aklayabilme fırsatını da vermiştir.
Old 23-03-2008, 14:38   #6
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

İlk sorunuzda avukatın veya müvekkilinin, manevi işkence adı altında, yasada tanımlanmamış bir suçu işlemesi imkansız. Şikayet anayasal bir haktır. Yargılama yapılır, neticesine göre isnadın haksız olduğu anlaşılırsa sanık olarak yargılanan kişi beraat eder. Şikayet yasal bir hakkın kullanılması nedeniyle ise, şahsi hakların giderilmesi de gündeme gelmez, ancak isnadın bilerek ve özellikle, iftira suçunu oluşturacak biçimde, kasten ve yanıltıcı biçimde gündeme getirilmesi söz konusu ise, ilk yargılamanın şikayet edeni ikinci yargılamada iftira suçunun sanığı olabilir ve talep edilirse aleyhine manevi tazminata da hükmedilebilir.

Sair bentlerdeki sorularınızın mağdurları ise, duruma göre nitelikli tehdit, şantaj vb. suçların mağduru olabilirler, suç herkes tarafından işlenebilir, duruma göre işleyenin hukuksal durumu ağırlaştırıcı neden olur, ancak bu suçun mağduru, suçladıklarının mağdur sıfatıyla yargılanmasını istemekte ise, elbette öncelikle kendi suçunu da soruşturma makamına itiraf etmeli ve ayrı ayrı birlikte yargılanmayı göze almalıdır.

Yargıya güvenmek gerekir.

Saygılarımla...
Old 23-03-2008, 14:38   #7
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Önder

Alıntı:
Sık sık, periyodik ve sistematik bir şekilde, haksız şikayetlerde bulunarak, bir kişiyi suçlayan ve o kişinin yargılanmasına neden olan avukat

İlk mesajınızın bir kısmı yukarıya alıntılanmıştır.

Bu düşüncenize ilişkin bazı ek açıklamalar yapmanızı rica edeceğim.

Sık sık, periyodik ve sistematik bir şekilde, haksız şikayetlerde bulunarak, bir kişiyi suçlayan ve o kişinin yargılanmasına neden olan avukat bunu kendi adına mı yapmaktadır?

Örneğin,alt katında oturan komşusu sürekli sorun yaşayan avukat ; bir yurttaş olarak bir suç işlendiği düşüncesi ile komşusunu ihbar ediyor ve bu nedenle komşusu hakkında sık sık dava açılıyorsa,ihbar edilen bu soruşturma ve koğuşturma nedeni ile derin bir üzüntü ve acı yaşıyorsa,...

Avukatın kendi adına suç ihbarında bulunması sırasında avukatlık sıfatı kamu görevi ile ilişkisi kurulamaz.Burada avukat, işkence suçunun sanığı olamaz.

Örneği değiştirelim;
Alt kat komşusunun eylemlerinden rahatsız olan müvekkil A,bu konuda şikayet dilekçesi vermesi için avukata vekaletname veriyor ve bu bildirimler vekaleten yapılıyorsa ,bu nedenle ihbar edilen komşu hakkında sık sık dava açılıyorsa,ihbar edilen bu soruşturma ve koğuşturma nedeni ile derin bir üzüntü ve acı yaşıyorsa,...

Burda avukat savunma görevini yapar ama asıl taraf değildir.Bu durumda da,görevi nedeniyle ,avukat işkence suçunun sanığı olamaz.

Savınızı destekleyecek başka bir örnek vermeniz mümkün mü?
Old 23-03-2008, 16:35   #8
üye19576

 
Varsayılan Sayın Av.Habibe Yılmaz Kayar

İki haklı şikayet üzerinde örnekleme yaparak, her iki durumda da suç oluşmayacağı tesbitinde bulunmuşsunuz. Size aynen katılıyorum.
"başka bir örnek vermeniz mümkün mü?" diye de sormuşsunuz.
Elbette.
Avukat sırf karşıda kişiyi zarar uğratmak adına, sık sık yetkili makamlara dilekçeler vermekte ve onu adli veya yasal prosedüre göre diğer tahkikatlara mauz bırakmaktadır. Bu durum da zaman zaman tekrarlanmaktadır. Şikayet edilen kişiye duyulan kin veya öfke sair sebeplerden kaynaklanabilmektedir. Ancak her seferinde avukat bir vatandaş olarak değil de 1136 sayılı yasa ve ilgili mevzuata göre avukatlık görevini yapan kişi konumundadır. Özetle şikayetler haklı değil, haksız ve iftira niteliğinde ise düşünerek ilk soruyu sormak istemiştim.
İlginize teşekkür ederim.
Old 23-03-2008, 16:41   #9
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Önder71
Avukat sırf karşıda kişiyi zarar uğratmak adına, sık sık yetkili makamlara dilekçeler vermekte ve onu adli veya yasal prosedüre göre diğer tahkikatlara mauz bırakmaktadır. Bu durum da zaman zaman tekrarlanmaktadır. Şikayet edilen kişiye duyulan kin veya öfke sair sebeplerden kaynaklanabilmektedir. Ancak her seferinde avukat bir vatandaş olarak değil de 1136 sayılı yasa ve ilgili mevzuata göre avukatlık görevini yapan kişi konumundadır. Özetle şikayetler haklı değil, haksız ve iftira niteliğinde ise düşünerek ilk soruyu sormak istemiştim.
İlginize teşekkür ederim.

Avukatlar "Avukat" falanca imzalı dilekçelerinde asaleten kendi hak arayışlarını değil, vekaleten hak arayışını, yani müvekkilini temsil etmektedir.

Bu durumun avukatın kişisel öfkesinden kaynaklandığına yönelik düşünceniz, ispata muhtaç bir düşünce ve soyut itham niteliğindedir.

Soyut iddia ve itham üzerinden türevlenen ve iddia sahibinin yargı nezdinde ispatına muhtaç bir tartışmayı sürdürmemiz düşünülemez. Böyle bir yakınma söz konusu ise bir avukata danışmanızı öneririm

Saygılarımla.
Old 23-03-2008, 17:02   #10
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Alıntı:
Özetle şikayetler haklı değil, haksız ve iftira niteliğinde ise düşünerek ilk soruyu sormak istemiştim.

Sn.Önder71

Vermiş olduğunuz örnek,vekil sıfatı ile yapılan işlemlerdir.

Fakat vekaleten suç işlenmez.
Old 23-03-2008, 18:57   #11
üye19576

 
Varsayılan Sayın Av.Habibe Yılmaz Kayar

"Vekaleten suç işlenmez." şeklinde bir tespitte bulunmuşsunuz.
Vekaleten suç işlemek sanırım, iştirak hükümleri kapsamında kalacaktır. Bu durumda suç işlenmediğinin kabulu, sanırım mümkün değildir.
Saygılar.
Old 23-03-2008, 19:01   #12
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Önder71

Avukatın vekil sıfatı ile suç duyurusunda bulunması yasalara uygun bir eylemdir.

"Vekaleten suç duyurusunda bulunmak" diye TCK da bir suç olmadığına göre avukatın bu eylem nedeniye ne süpheli,ne azmettiren ne de suça iştirak eden olması mümkün değildir.
Old 23-03-2008, 19:19   #13
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Önder71
Vekaleten suç işlemek sanırım, iştirak hükümleri kapsamında kalacaktır. Bu durumda suç işlenmediğinin kabulu, sanırım mümkün değildir.


Yoruma çok şaşırdım. Böyle bir düşünme sistematiğinin kabulü halinde; önce avukatı (iş kabulü aşamasında) yargıç yerine koymaya, peygamber postundan paye verir görünmeye, aşamalarda avukatlık mesleğini sindirmeye ve nihayetinde tarihten silmeye varır.

Saygılarımla
Old 23-03-2008, 20:12   #14
üye19576

 
Varsayılan Sayın Av. Şehper Ferda DEMİREL

“Hukukun bir gün herkese lazım olacağını”, hukukunda en güzel hukukçular tarafından yorumlanacağını bilen ve inanan bir insanım.
Her türlü savunmanın, avukat aracılığı ile yapılmasının bir ihtiyaç olduğunu düşünerek her kamu kurumunda, maaşını devletten almayan, fonlar ile finanse edilen kurum avukatlığının kurulması ve yaygınlaşmasına mücadele veren bir vatandaş olarak, belirttiğiniz polemiğin tarafı olmadığımı belirtmek isterim.
TCK konferanslarında, tanınan hocalarımıza bu soruyu sormuş ve cevabını almıştım.
Aynı soruyu uygulamada görevli sizlere de yönelttim.
Bu yönde sabit bir kaygım, yakınmam somut olarak bir sıkıntım yoktur. Mobbing ve benzeri tanımlanmamış ve tartışılmamış ruhsal baskı araçlarını işkence suçu ile ilişkisini merak ettiğimden bu konuyu açtım. Ayrıca kurulacak bir savunma biriminde görevli avukatların fon üyeleri aleyhine yapılan şikayetler nedeniyle savunmalarını yaptıktan sonra hakaret veya iftira şeklinde karşı ceza davaları ve tazminat davaları açılmasının yanında koşulların oluşması halinde manevi işkencenin de bu kapsama dahil edilip edilemeyeceğini netleştirmek için bu konuyu açtım.
Öncelikle soruşturma geçiren kişinin baskı altında olduğunu bu durumu tekrarlanan biçimde ister vekaleten suç duyurusunda bulunmak şeklinde isterse doğrudan şikayet yöntemiyle başlatılmasını bence bir farkı yoktur. Çünkü haklı yapılan şikayetten değil şikayet hakkını kötüye kullanılması suretiyle, baskı aracı olacak şekilde kullanılması sanırım ruhsal yönden acı çekilmesine neden olan somut davranışlar olarak sorumluluk doğuracaktır. Ard arda bilinçli biçimde gerçekleşmesinin de manevi işkence kapsamında kalacağını değerlendirdiğim için bu savı ileri sürdüm.
Bu tartışmanın emniyet güçleriyle bir ilgisi yoktur. Sayın Av. Şehper Ferda DEMİREL tarafından bu güçlerin zikredilmesinin bir anlamı ve faydası da yoktur. Saygılarımla.
Old 23-03-2008, 20:15   #15
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Ruhsal yönden acı çekmek işkencenin oluşması için yeterli değildir, davranışın insan onuruyla bağdaşmaması gerekir. Halbuki şikayet yerli de olsa yersiz de olsa en uygar davranıştır, insan onuruna uymayan bir yanı yoktur ve bu nedenle kavram karmaşasına neden olmaktadır şikayetin işkence olarak yorumlanması.
Old 24-03-2008, 00:03   #16
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Önder71

İşkence kavramı TCK da

MADDE 94 - (1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur

Şeklinde düzenlenmiştir.İşkenceyi ayıreden önemli nitelik kamu görevlisi tarafından gerçekleştirilmesidir.

Avukatlar kamu görevlisi değildir.Dolayısı ile bu suçun şüphelisi olamaz.Ya da vermiş olduğunuz örnekte olduğu gibi şikayet dilekçesi verme nedeniyle şüpheli olamaz.

Bir avukatın nasıl işkence suçunun şüphelisi olabileceğini düşündüğümde aklıma tek olarak yasak sorgu yöntemlerine katılma gibi bir örnek belki tartışmaya uygun olabilir.

Mobbing kavramını, işkence karşılığı olarak tanımlamak çok da doğru olmamaktadır.Bilindiği gibi mobbing sadece kamu görevlisi tarafından değil herkesçe gerçekleştirilebilir.

Buna belki işkencenin sivil biçimi olan eziyet ya da yıldırma demek daha doğru olabilir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
işkence ile ilgili yargıtay kararı ibrahimkovanci Hukuk Soruları 3 08-02-2008 12:37
Adli Yargı mı ? İdari Yargı mı ? Maddi Manevi Tazminat cesur_yürek Meslektaşların Soruları 7 14-09-2007 18:17
manevi işkence konuk35 Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 2 03-09-2007 23:07


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08545494 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.