Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargı Kararlarında Kadın Hakları

Yanıt
Old 29-11-2007, 18:45   #61
üye14540

 
Varsayılan

Haber konusu Yargıtay Başkanlığı Basın Bürosu'nun ilgili açıklamasının tam metni şöyle:

T.C.
YARGITAY
BASIN BÜROSU____________________________________________ __

Uzun süredir ve sıklıkla çeşitli basın organlarında konu edilen ve olayın hukuki niteliği ile ilgili yeterli bilgiden yoksun haberler nedeniyle aşağıdaki açıklamanın yapılması zorunlu görülmüştür.
Öncelikle ifade etmek isteriz ki yargı kararları, niteliği gereği teknik ve özel bilgi gerektirenler hariç, vatandaşlarımızın anlayabilecekleri şekilde kaleme alınmaktadır. Yine de basında yer verilmesi düşünülen kararların en azından ilgili basın kuruluşunun hukuk bürolarına danışılarak haber yapılmasında fayda vardır. Farklı algılamalar yada yanlış yorumlamalarla yapılacak bir haberin toplumu yanlış bilgilendireceği unutulmamalıdır. Köşe yazarlarının sorumluluğu ise daha da ağırdır. Bir konuyu değerlendiren yazarın, yorum ve eleştirisinde sağlıklı verilere, sağlam bilgilere dayanması ve bunları sağduyu süzgecinden geçirmesi zorunludur. Mahkeme kararı bazında konu irdelenecekse, kararın emsal teşkil edecek bir karar mı, yoksa somut olaya özgü bir hüküm mü olduğuna dikkat edilmelidir. Bu çizgi işin özünü teşkil eder. İçeriği iyice anlaşılmadan yazılan bir haber yada yapılan bir yorum, okuyanı farklı ve yanlış bilgiye ve kimi zaman da tepkiye yönlendirir. Basın mensuplarının bu hassas çizgiye özen gösterdiklerinden şüphemiz olmamakla birlikte, çizgiye basılması yada çizginin aşılması nadir de olsa görülmektedir.
Bu bağlamda;
Yargıtay Birinci Ceza Dairesinin bir kararının çarpıtılarak; ciddi ve üzücü bir olayın, magazin boyutuna indirgendiği gözlenmiştir. Sırf okurların merakını uyandırmak adına sergilendiğini düşündüğümüz bu sorumsuzluk; toplumun büyük kesimini rahatsız edeceği gibi, yargıyı da hafife almak olarak değerlendirilmiştir.
Haberin konusu, eşini öldüren sanığın cezasından yapılan indirimdir. Oysa manşete taşınan gerekçeyle sanık lehine indirim yapılmamış, ekte sunulan Daire kararında görüleceği üzere bu husus açıkça belirtilmiştir. Sözkonusu olayda, eşin cinsel birleşme talebini reddetmesinin indirim nedeni olmadığı net bir şekilde vurgulanmıştır. Sanığa hakaret etmesi, iteklemesi, yataktan atması lehine haksız tahrik olarak kabul edilmiştir. Uygulamadaki indirim, dosya kapsamına göre, yasal ve farklı gerekçeler taşımaktadır. Yukarda da açıklandığı gibi, sorumlu haberciliğin gereği bu konunun basın kuruluşunun hukuk bürosuna danışılarak yazılmasıdır. Duyarlı insanların infiale kapılmasına sebebiyet verecek boyuttaki sarsıcı manşet, ne olayla ne de verilen kararla örtüşmemektedir.
Basın kuruluşlarının ve habercilerin taşıdıkları ağır sorumluluğun bilincinde olmaları, bu sorumluluğa uygun davranmaları, kamuoyunu yanıltıcı ve yanlış yönlendirici haber ve yorum yapmamaları gerekmektedir. Yapılan her hatanın tekziple düzeltilmesi de mümkün değildir. İki gün sonra yapılacak düzeltmenin kaç kişinin dikkatini çekeceği, kaç bulanmış zihni berraklaştıracağı bilinemez. Önemli olan konuları çarpıtmamak ve zihinleri karıştırmamaktır.
İzah edildiği gibi hatalı tutum sergileyen bir kısım basından, işlevinin gereği olan ciddiyet ve sorumlu davranış beklenmektedir.
Yukarıdaki açıklama, kamuoyunun ve duyarlı basınımızın bilgilendirilmesi amacıyla yapılmıştır.


Saygıyla duyurulur.

Yargıtay Basın Bürosu

Habere konu Yargıtay kararı da aynen şöyle:

T.C.
Y A R G I T A Y

BİRİNCİ CEZA DAİRESİ

Y A R G I T A Y İ L A M I
ESAS NO : 2006/4528
KARAR NO : 2007/6751
TEBLİĞNAME : 1-B/2006/72989

Karısı Ö Y'nu kasten öldürmekten ve izinsiz silah taşımaktan sanık Ü Y'nun yapılan yargılanması sonunda: Hükümlülüğüne ilişkin (KOCAELİ) Birinci Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 31.01.2006 gün ve 202/6 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi C. Savcısı, sanık müdafii ile müdahiller vekili taraflarından istenilmiş ve hüküm kısmen re'sen de temyize tabi bulunmuş olduğundan dava dosyası C.Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize gönderilmekle: incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

TÜRK MİLLETİ ADINA

1- Maktulenin eşi olan sanıkla Antalya’ya gitmek istememesi ve cinsel birleşme talebini reddetmesi haksız tahrik teşkil etmiyor ise de; aksi kanıtlanamayan savunmaya göre olay gecesi cinsel ilişki teklif ettiği eşi olan maktülenin, kendisini iteklemesi, yataktan düşürmesi ve hakaret etmesinin sanık lehine haksız tahrik teşkil ettiği cihetle tebliğnamenin bu yöndeki bozma isteyen düşüncesi benimsenmemiştir.
2 - Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın kasten eşini öldürmek ve 6136 sayılı yasaya aykırılık suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, cezayı azaltıcı haksız tahrik sebebinin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde düzeltme nedeni dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık müdafiinin suç kastına, haksız tahrikin ağır olduğuna, eksik incelemeye, takdire, müdahiller vekilinin suç vasfına, haksız tahrik indirimi uygulanamayacağına, cumhuriyet savcısının sanık lehine haksız tahrik indirimi uygulanamayacağına yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle,
5237 sayılı TCK nun 53. maddesi uyarınca belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılan sanık hakkında velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından getirilen kısıtlamanın 53/3 fıkrası uyarınca şartla tahliye tarihine
kadar geçerli olduğunun hüküm fıkrasının mahsus bölümüne eklenmesine karar vermek suretiyle CMUK 322 maddesindeki yetkiye istinaden DÜZELTİLEN kısmen resen de temyize tabi bulunan hükmün tebliğnamedeki düşünce hilafına ONANMASINA 24.09.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 30-11-2007, 19:31   #62
Mustafa ÖZCAN

 
Varsayılan Çok Şey var söylenecek..

Çok şey var söylenecek...

Yargıtayın basın açıklamasındaki SORUMSUZ BASIN nitelemesi 12 den vurmuş bi kere.. Çok satmak için, ilgi çekecek hale getireceğiz derken, kuşa çevirdikleri yargı kararlarını TRAJİKOMİK MANŞETLERLE VERİYORLAR. İlk dikkatimi çeken husus bu... Takip edin, ibreti alemlik birçok basın açıklaması görürsünüz.. Öğrenciyken derste anlatılmıştı: Zamanın Eskişehirin ilçelerinden birinde müftülük yapan biri hakkında gazetelerde manşet çıkar MÜFTÜ KEÇİ ÇALDI.. Merak eden diğer basın gider meğer müftünün keçisi çalınmış.. Basına dikkat..!! Trajikomik, metraj kaygılı, yargı haberleri toplumu yanıltıyor...

Diğer bir husus, Bi kere o kadını öldüren adam ADAM DEĞİL... İstemiyosa istemiyo kardeşim.. Seni istemeyeni Sende isteme... Niye takılıyosun..?? Çeviriyorum birde Adam açısından bakıyorum; Kadının isteksizliğinin arkasında, olayın bilinmeyen bölümünde bir başkası falanmı var.?Bundan mı tahrik oldu diye düşünüyorum..! Yok bi açıklama bulamıyorum.. Varsa bi kuşkusu cinsel istekte bulunması saçma..!! Antalyaya gelmedi diye kızdı, sevişmek istedi, kabul görmedi taciz safhasına kadar getirdi, tekmeyi yedi yataktan atıldı... Sinirlendi çekti vurdu.. Olay anını gözümde değişik versiyonlardan canlandırmaya çalışıyorum: Olay gurur meselesimi, yoksa başka şeylermi var temelde, adam Antalyaya gitme teklifini niye yaptı ?? Yoksa kadına kötü bişimi teklif ediyodu..? Bu arada araya birde erkekliğini ispat yükü girdi, bunun için saldırdı kadına, taciz ederken kadın tekmeledi adamı... Sinirlendi öldürdü. Hiç bir açıklama bulamıyorum sağlıklı bir erkek için... Dönüp gitmesi lazım.. Boşansın, bıraksın, yeni birini bulsun. Bırakamıyosa taktik değiştirsin, gönlünü yapsın, yemeğe götürsün, çiçek alsın, hediye alsın... Ama öldürme hakkı yok... Savunulacak bir yanıda yok.. Kadın çok kötü bile olsa..!Basit bir gurursa, iteklendi aşağı atıldı, kendine yediremedi, Kaldıramadı öldürdü... İteklettirmesin kendini... İteklendiyse de bıraksın çıksın... Açıklanabilir ve savunulabilir bir yanı yok bence. Şeriat hukuku diyenler olmuş şeriatın neresinde ceza olarak erkeği cinsel olarak istemeyen kadının öldürülmesi yazıyor... Sağlıklı düşünelim ve objektif yaklaşalım lütfen...



Dikkatimi çeken diğer bir husus, kadın ölmüş olay erkeğin anlattığı gibi kabul ediliyor... Aksi savunulamayan ve kanıtlanamayan kabule göre adam kadını itekledi yataktan düşürdü.. Ne belli böyle olduğu..?? Bence delilde yok... Mahkemenin ve yargıtayın yaptığı GİDEN GİTMİŞ KALAN SAĞLAR BİZİMDİR... Kalana ceza indirimi yapalım... Hem bak kadın adamı reddetmiş ben olsam benimde zoruma giderdi kardeşim... Eee, basına topluma bunu böyle anlatamayız... İteklemeyi, yataktan düşürmeyi ağır tahrik olarak kabul edelim... Böyleyse mantık çok yazık...

Kadında da var bence.!! O safhaya gelinceye kadar nerdeydin.!!? Adam kendini belli etmiyomuydu..?? İstemiyosan boşan. Uzaklaş... Anlık bi isteksizlikse düzgün anlat... Yok eğer gerçekten adamın gururu ile oynadıysan cezası elbette ölüm değildi ama akıllı davranmakta yarar yokmu sizcede.. Son ana kadar bekleyip ölümle neticelenen bir hadise düşündürüyor tabiki.. Yok eğer öngörülemeyen bir hadiseyse her şey normalken birden gerçekleşen bir hadise ise (ki bu pek makul gelmiyor) diyecek bişi kalmıyor... Kimsenin başına gelmesin....

Ama sonuçta herkesin anlayışına uygun birileri vardır... Tutmuyosa öldürmeye de gerek yok... Bu nedenle tahriki kabul etmiyorum... Cinsel isteksizlik akabinde, yataktan itekleme tahrik olarak kabul edilemez... Sokakta hakaret belki tahrik olur. Toplum içinde dayanaksız bir fiziksel saldırı tahrik olur... Ama adam sevişmek istedi, kadın istemedi zorladı tekmeyi yedi yataktan atıldı bunu tahrik olarak kabul etmemek lazım.. Kadın hastamıydı adam ustamıydı bunları da düşünmek lazım. Yargıtayın görüşüne bu nedenle katılmıyorum... Tabi dosya tümüyle elimizde değil tahriki destekleyen başka şeyler varmı tam bilemiyoruz. Ama her ne olursa olsun öldürmek meşru müdafa haricinde kabul değil..... (Bu tartışma çok su götürür)

LÜTFEN DİKKAT!!

DİKKAT ÇEKMEK İSTEDİĞİM EN ÖNEMLİ KISIM BENCE BU OLAY KESİNLİKLE NORMAL BİR SEVİŞME TEKLİFİNİN REDDİNDEN KAYNAKLANAN BİR OLAY DEĞİL... BAŞKA NEDENLERİ VAR... TEMEL SORUNU BULMADAN YÜZEYSEL YORUMLAR HATTA YARGILAMA YETERSİZ KALACAKTIR. ARAŞTIRILDIĞI HALDE SADECE ANLIK GELİŞEN Bİ OLAY NETİCESİNDE ADAMIN KADINI ÖLDÜRDÜĞÜ SONUCUNA VARILIRSA TAHRİK MAHRİK ARAMAYA İNDİRİME DE GEREK YOK OLAYA UYGUN CEZAYI VERİP GEÇMEK LAZIM.. OLAYI BAŞKA ZEMİNLERDE TARTIŞMAKTA YANLIŞ OLUR... YAKIN ZAMANDA İCRA BORÇLARI OLAN BİR MÜVEKKİLİ KARISI KAYNAR ÇAY SUYUNU BAŞINDAN AŞAĞI DÖKEREK YAKTI. MÜVEKKİLİN YÜZÜ TANINMAZ HALDE, ESKİSİ GİBİDE OLMAYACAĞINI SÖYLÜYORLAR.. ŞİMDİ İCRADAN HACİZ GELMESİNİ TAHRİK OLARAK ALIP KADINA VERECEĞİMİZ CEZADAN İNDİRİM YAPACAKMIYIZ...??

Olayı araştırma yada yargılama görev ve yetkisi olanların öncelikle olayları, taraflar arasındaki ilişkiyi geçmişinden itibaren sorgulamaları, öldürme olayını ve anını, TAHRİKİ buna göre yorumlamaları uygun olur gibi geliyor..

Saygılarımla..
Old 02-12-2007, 19:01   #63
Mustafa ÖZCAN

 
Varsayılan Konu Sapıyo Sanki :)

Alıntı:
Av. Neslihan
Alıntı:
Bunu değil de, 'kocası talep ettiğinde, kadın devenin üzerinde bile olsa bu talebi karşılamalıdır ' 'kocasına hayır diyen kadın sabaha kadar lanetlenir ' görüşlerini bilmeyen yoktur herhalde. Bugüne uyar mı uymaz mı aklı selim insanlar değerlendirsinler artık.

Konu sanki sapmaya başladı ama mecburen yazcam artık..

Öncelikle anlatmak istediğim hiç bir hukuk sisteminin saldırgan bir cinsel ilişki yaklaşımına olumlu bakmayacağı hele ardından yaralama şiddet ölüm bu tür yaklaşımların hiç bir hukuk sisteminde hiç bir anlayışta kabul görmeyeceği ve hoş karşılanmayacağı.. Devenin üzerindeki kadının inip kocasının cinsel ihtiyacını karşılaması gerektiği yönünde bir kural olduğunu da zannetmiyorum.. Bu belki bir Anlayıştır, belki böyle bir söz vardır onuda bilmiyorum ama çok önemli değil zaten.. Keza anadoluda kırsal bölümlerde hala hamur yoğuruyosan, yıkayıp erkeğin cinsel ihtiyacını karşılayacaksın şeklinde bir söz ve yaklaşımda var bunu biliyorum...

Konuyu aydınlatabilmek için iki konuya yoğunlaşmamız lazım..

1. Erkeğin cinsel dürtüleri ve ihtiyaçları kadından çok daha güçlü ve vazgeçilmezdir.. Kadında elbette cinselliğe ihtiyaç duyar ama, kadının cinsel dürtüleri erkek kadar güçlü değildir. Arkadaşları ile kahve içip fala bakmak ve kendine vakit ayırmak bazen kocası ile sevişmek ile eşdeğerde olabilir. Kadın için sevgi, şefkat, hoş vakit geçirme ve eğlence cinsellikten bazen daha ön plana çıkabilir..Kadın yada erkek temel ihtiyaçları karşılanmayan her insan saldırganlaşabilir. Eğitimine ahlakına yetiştirilişine göre vereceği tepkiler çok değişebilir.. Erkek suçluluğunun temelinde bir çok noktada cinsellik ve bu konudaki bozukluklar görülür.. Şimdi erkeğin bu noktadaki ihtiyaçlarının karşılanması konusunda toplumun veya bunu bilen anlayışların, erkeğin bu hassasiyetine karşı kadınların dikkatlerini çekmek ve duyarlı hale getirmek istemeleri doğal değilmi..? Kadın bu konuları anlamayabilir, ama ona anlatabilmek için, "Bak erkeğin cinsel ihtiyaçları önemli" denmek istendiği için bu tür söylemler oluşmuştur.. Devede, hamur tekneside buradan doğmuştur düşüncesindeyim..

2.Önemli bir diğer husus ki bence birincisinden daha önemli: Tek eşlilik üzerine kurulu sistem ve anlayışlarda, eşinden başkası ile cinsel ilişkinin çok keskin olarak yasaklandığı ve çok eşli bir yaşamın asla kabul görmediği toplumlarda bu tür erkeğin cinselliği ön plana çıkartılmış ve ona saygı duyulmuştur. Kadınada bu noktada sanki görev verilmiştir. Kadına adeta "Bak senin eşinin senden başka cinsel ihtiyaçlarını gidereceği kimsesi yok sende gereken anlayışı göster" denilmiştir... Şimdi umursamayan bir kadın düşünün.! Ne yapacak zavallı adam..? Müvekkillerimden dinliyorum bu tür şikayetleri, bir tanesi 3 ayda bir kere yapalım diyormuş. Şart koşmuş kadın, adam çaresizdi.. Normal değildi durum boşanmayı düşünmeden önce konuyu anlayabilmeleri için psikoloğa yönlendirdim, anlayış ve uyum problemi vardı ve rahatsızlık derecesindeydi bence..

HOŞ, BEN CİNSEL EĞİTİMİ VE DENEYİMİ YETERLİ VE SAĞLIKLI KADIN VE ERKEK ARASINDA BU ŞEKİLDE PROBLEM YAŞANACAĞINI ZANNETMİYORUM. KADIN ERKEK İLE AYNI DÜZEYDE İSTEMESEDE EN AZINDAN KAÇMAYACAKTIR VE GÖREV VERİLMESİNE, DEVEDEN İN KOCANIN İHTİYACINI GÖR DENİLMESİNE GEREK KALMAYACAKTIR.

CİNSEL EĞİTİM GECİKMEKSİZİN MİLLİ EĞİTİM MÜFREDATLARINA KADEMELİ OLARAK ALINMALI, CİNSELLİK TABUSU ARTIK TOPLUM DÜZEYİNDE YIKILARAK BU İŞİN BİR SAĞLIK ve EĞİTİM KONUSU OLDUĞU ve BU KONUDA KONUŞMANIN NORMAL OLDUĞU ANLAYIŞI YERLEŞTİRİLMELİDİR. YİNE PSİKOTERAPİ DÜZEYİNDE PROFESYONEL YARDIM ALMANIN YAYGINLAŞTIRILMASI DA GEREKLİ HERALDE..

Saygılarımla...
Old 03-12-2007, 01:29   #64
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

Sayın Mustafa Özcan, bağırmayınız lütfen. Sizi duyuyoruz hem de çok iyi duyuyoruz. Saygılar..
Old 03-12-2007, 01:38   #65
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

Sayın Özcan "Erkeğin cinsel dürtüleri ve ihtiyaçları kadından çok daha güçlü ve vazgeçilmezdir.. Kadın da elbette cinselliğe ihtiyaç duyar ama, kadının cinsel dürtüleri erkek kadar güçlü değildir. Arkadaşları ile kahve içip fala bakmak ve kendine vakit ayırmak bazen kocası ile sevişmek ile eşdeğerde olabilir. Kadın için sevgi, şefkat, hoş vakit geçirme ve eğlence cinsellikten bazen daha ön plana çıkabilir." Demişsiniz. Kolaylaştırıcılarımızn silmeyeceğini bilsem "nereden biliyorsunuz, hiç kadın oldunuz mu ?" diye sorardım size.

Ünlü Rabia Hatun feyz aldığı hocasına "Hocam nefis nedir?" diye sorar. Hoca "Nefis köpektir. Erkekte bir tane , kadında dokuz tane bulunur" diye yanıtlar. Bunun üzerine Rabia Hatun "El insaf hocam. Ben dokuz köpeğime sahip çıkıp zapt edebiliyorum da sizler bir köğeğe nasıl oluyor da sahip çıkamıyorsunuz? der.

Tekrar saygılar..
Old 03-12-2007, 07:33   #66
Mustafa ÖZCAN

 
Varsayılan Kadın olmaya gerek yokki :)

Bağırarak konuştuğumu farketmemişim özür.

Cinsellik tartışmasına gidiyor ama napalım artık...

Kolaylaştırıcılarımız silmemiş soruyu aldım Kadın erkek yapılarını, temel içgüdülerini, bilmek için kadın yada erkek olmaya gerek yokki. BİRAZ EMPATİ, BİRAZ GÖZLEM, BİRAZ DİKKAT yetmezmi .? Ama her kadın yada erkek birbirinin aynı değildir. Benim konuşmam ana hatları ile cinsler üzerine, cinsel dürtülüri erkeklerden güçlü kadınlarda vardır ama hiç bir kadın cinsel istekleri nedeni ile tecavüz derecesine gelmez dimi..??

Yazmıştım aslında, erkek suçluluğunun temelinde genellikle cinsellik ve bozukluklukları vardır diye.. Cinsel arzuları karşılanmadı diye kontrolünü kaybeden kaç kadın vardır. Duracağı yeri ayarlayamayan, tecavüze kalkışan, yaralayan, öldüren ?? Kadınlar daha medeni demezsiniz umarım Çünkü insan insandır temelde cinslerin yapıları farklı ama temel ihtiyaçlar aynı, YEME, İÇME, CİNSELLİK, BARINMA vs.. Şiddetleri cinse göre değişiyor.. Erkeğin bu dürtülerinin daha önemli olduğu burdan çıkıyor.

Alıntı:
Ayşegül Kanat
Alıntı:
Ünlü Rabia Hatun feyz aldığı hocasına "Hocam nefis nedir?" diye sorar. Hoca "Nefis köpektir. Erkekte bir tane , kadında dokuz tane bulunur" diye yanıtlar. Bunun üzerine Rabia Hatun "El insaf hocam. Ben dokuz köpeğime sahip çıkıp zapt edebiliyorum da sizler bir köğeğe nasıl oluyor da sahip çıkamıyorsunuz? der.

Burada da erkeğin cinsel dürtülerinin kadından güçlü olduğu vurgulanmış bi noktada..
Kadının 9 nefsinin şiddeti birbirine yakın gibi geliyor bana.. Kadın sevişmek ister olmazsa isteği alışverişe dönüşür yada bir arkadaş ziyaretine. Bir iki gün sonra olmuş takılmaz olgunlaşmayı bekler..Biri olmazsa biri olur yani... Erkeğin tek nefsi var oda vazgeçilmez ve güçlü sanıyorum. Erkek takılıp kalır. Cinsellik olmazsa bırakıp bi başkasına geçmesi için eğitim alması ve nefsini kontrol etmeyi öğrenmesi gerekiyo ha birde çok seçenek; Adamın seçeneği yoksa cinsel olarak tek eşli ise eşide diğer 8 nefsi ile ilgileniyorsa Allah kolaylık versin ne diyeyim.. İşte o kadına deveyi tekrar anlatmak lazım

Saygılarımla..
Old 03-12-2007, 12:04   #67
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yapıcıoğlu'na bak, kadın haklarını gör
Erkek adaleti

Özlem, eşinden gördüğü şiddeti bir kez savcıya anlatmış ama sonra şikâyetini geri almıştı.

Yargı, 'Cinsel ilişki isteğini ret ve hakaret etme'yi cinayete tahrik sayarken, sadece üç hukukçu karşı çıktı, ikisi kadındı

03/12/2007 (1114 kişi okudu)


DEMET BİLGE ERGÜN (Arşivi)

KOCAELİ - "Ah Ayten teyze bir bilsen.. Bir bilsen... Ama anlatamam ki.." Derince'nin Dumlupınar Mahallesi'ndeki penyecinin kapısından yorgun vücuduyla girdiğinde ağzından bu sözler dökülmüştü. Bir derdi olduğunu herkes biliyordu. Doğan Apartmanı'nın üçüncü katından yükselen seslere herkes tanıktı. Yüzündeki morlukları soranlara, başını eğip, "Yok birşey" diyordu. En yakın arkadaşından bile yediği dayakları gizlemeye çalışıyordu: "Kimse onu kötü bilsin istemiyorum, yuvam yıkılmasın..."
Türkiye günlerdir Özlem Yapıcıoğlu'nun öldürülmesiyle ilgili davada Yargıtay'ın verdiği kararı tartışıyor. Yargıtay, Özlem Yapıcıoğlu'nun kendini öldüren kocasını yataktan ittiğini belirtmiş ve bunu ceza indirimine gerekçe yapmıştı. 23 yaşında öldürülen ve bir yargı kararıyla adı gündeme gelen Özlem Yapıcıoğlu'nun kısa ama acılarla dolu bur hayat hikâyesi var.

'Yuvam yıkılmasın' diye
Özlem Yapıcıoğlu'nun maruz kaldığı şiddete rağmen 'yıkılmasın' diye sonuna kadar uğraştığı yuvası 2002'de kuruldu. Gümüşhane'de babasız, zor geçen çocukluk yıllarının ardından bir akrabasının yanında Adapazarı'nda imam-hatip lisesini okudu. Taban puanları yüzünden dört yıllık bir üniversiteye girmesi zordu. Onu ve kardeşini tek başına zorlukla okutan annesine yük olmak istemiyordu. İki yıllık bir üniversite okumak yerine Kelkit'e annesinin yanına döndü. "Evlenip yeni bir hayat kurarım. Bir evim, komşularım olur" diyordu.
Yakınları 'Ümit' diye birinden bahsetti. Görücü usulü de olsa, evlenmeyi kabul etti. Ümit, Antalya'da inşaat işlerinde çalışıyordu. Gelin olarak Antalya'ya gitti. Ancak daha ilk günlerden itibaren Özlem şiddetle tanıştı. Annesinin gönderdiği erzakla yemek yapabiliyorlardı. Parasız kalmışlardı. Annesi Antalya'ya gelip, durumu görünce çare aramaya başladı. İzmit Derince'de inşaat işleri yapan tanıdıkları vardı. Haber salındı. Ümit ve Özlem için bir ev tutuldu. Artık Derince'de yaşayacaklardı.


Yeni elbise giymesi yasaktı
Derince'de komşuları hemen her gece evden yükselen çığlıklara şahit
oluyordu. Ertesi gün Özlem'i bitkin gördüklerinde, ağzından tek bir söz çıkmıyordu. Soranları da "Yok bir şey" diyerek geçiştiriyordu. Zamanla samimi olduğu birkaç arkadaşına eşinin kendisine dayak attığını anlattı. Ümit, fazlasıyla kıskançtı. Yeni elbiseler giymesine bile izin vermiyordu. Bir keresinde yeni aldığı bir elbiseyi giymesine eşi kızınca, kendi yaşıtı bir komşularına hediye etmişti.
Balkonda oturmak onun için hayaldi. Sabahları balkonu yıkayıp içeri giriyordu. Namazını aksatmıyor, Kuran okuyordu. Bu arada bebekleri Elif dünyaya gelmişti. Kocası, komşularıyla görüşmesine de kısıtlama getirmişti. Ona göre, komşuları ona akıl veriyordu. Huzursuzluk çıkmasın diye arkadaşlarıyla çok daha az görüşmeye başladı. Kocası bir gün çalışsa diğer günler çalışmıyordu. Geçim sıkıntıları da sürüyordu.


'Artık dayanamıyorum'
Şiddetin dayanılmaz hal aldığı bir gün Özlem, akrabalarının yanına gitti. "Artık dayananmıyorum" dedi. Kolları, yüzü morarmıştı. Doktordan üç günlük rapor aldı ve Kocaeli Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdu. Eve dönmek istemiyordu. Ancak yakınlarının telkini ve gördüğü baskılar üzerine şikâyetini geri alıp 'yuvası'na döndü. Suç duyurusu da 'takipsizlikle' sonuçlandı ve dosya kapandı.
Eşi Ümit, Antalya'ya dönmek istiyor, "Orada çalışacağım" diyordu. Özlem'se Derince'de yaşamak istiyordu. Burada en azından tanıdıkları vardı. Şiddet sürerken, bir de bu sorun çıkmıştı. Bir gün eşinin isteği üzerine bebeğini alıp, Kelkit'e annesinin yanına gitti. Bir hafta sonra eşi de geldi. Kelkit'te de annesinin evde olmadığı bir gün kocası onu odunla dövünce, adeta sona yaklaştığını hissediyordu. Annesinin "Seni öldürür, dönme" ısrarlarına rağmen yine evine döndü. Üç gün sonra, yıkılmasın diye her şeyi göze aldığı yuvasında korumasız haldeydi.


Eşi cinayeti anlattı
2004 yılı, mayıs ayının son günüydü. Akşam saatlerinde komşularını gönderdikten sonra Antalya konusu yeniden açıldı. Tartışmaya başladılar. O gece yaşananları Ümit mahkemede şöyle anlatacaktı: "... yatak odasında yattığımız sırada kendisini özlediğimi söyledim, sarılmak istedim. Ama beni yataktan aşağı itti. Birkaç tane vurdum. Bana engel olmaya başlayınca, mutfaktan bıçak aldım. Yatak odasında pencerenin alt kısmında yerdeydi. Sayısını hatırlamadığım kadar bıçak darbesi vurdum. Eşim kurtulmaya çalışıyordu..."
Ama Özlem kurtulamadı. Olaydan sonra banyoda, salonda, balkon kapısında kanlı el izleri vardı. Evin içinde kurtulmaya çalışmış ancak başaramamıştı... Bir buçuk yaşındaki kızları Elif annesinin öldüdürüldüğü yatak odasındaki beşiğinde uyuyordu...


Herkes 'Keşke' diyor
Özlem'in oturduğu evde şimdi başka biri oturuyor. Mahalledeki tüm kadınlar 'Özlem' deyince, önce iç geçirip, sonra başlıyor anlatmaya: "Sırrını kimseye söylemezdi. Ama biz biliyorduk. Her gün dövüyordu kocası onu. Sorduğumuzda 'Yok bir şey' deyip geçiştiriyordu. Aile içi meseledir diye karışmadık. Savcılığa başvurduğu olayda eve dönmek istemediğini söylemişti. Keşke ona destek olsaydık, dönme deseydik..."
Konuşurken, Özlem'in oturduğu binanın üçüncü katına takılan gözler, buğulanıyor: "Hükümet bırakmasın o katili" derken, son sözleri "Ah canım Özlemim ah" oluyor..



--------------------------------------------------------------------------------


Yargı 'Beni öldürecek' şikâyetini bile görmemiş
Özlem'in kocası Ümit Yapıcıoğlu, olaydan sonra teslim oldu. Önce susma hakkını kullandı. Sonra dava dosyasında baştan sona etkili olacak ifadesini verdi: "Sarılmak istedim, kabul etmedi. Beni yataktan attı..."
O gece yaşananların başka tanığı yoktu. Birkaç duruşmada bu ifadesinden çark etse de dava bu ifade üzerinden yürüdü... Yargıtay'ın çok tartışılan kararını aldığı dava süreci de işte böyle başladı.
Savcılık iddianamede, sanık hakkında 'Kasten adam öldürmek'ten ağırlaştırılmış müebbet hapis isterken, sanığın ifadesine dayanarak cezasında indirim uygulanmasını mahkemeden talep etti. Dosyadaki indirim tartışması da böylece başlamış oldu.


Çelişkili ifadeler
Yargılama Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapıldı. Yapıcıoğlu, zaman zaman çelişkili ifadeler veriyordu. İlk ifadelerinden çark edip,
"Eşimi neden öldürdüğümü bilmiyorum" dedi. Adli Tıp'a sevk edildi ve akli dengesinin yerinde olduğu saptandı. Duruşmada Yapıcıoğlu ailesinin yakınları ve komşuları tanık olarak dinlenildi. Hemen hemen hepsi ortak bir ifadede birleşiyordu: "Özlem her gün şiddet görüyor, dayak yiyor, hakarete uğruyordu."
Yapıcoğlu da bunu kabul etmişti. Bir duruşmada, tanıklar konuştuktan sonra, "Kendisini dövüyordum, ancak tanıkların anlattığı kadar değil" di-
yerek, itirafta bulunmuştu.
İki yılı aşkın bir süre sonra dava sona yaklaştı. Özlem Yapıcıoğlu'nun ailesi adına davaya katılan avukat Hüseyin Acurman, savunmalarında sık sık kadının kocası her istediğinde onun cinsel isteklerine cevap verme yükümlülüğünde olmadığını hatırlattı.
Acurman, "Kadın insandır, mal değildir" diyerek, sanığın cezasının indirilmesi yönündeki talebinin reddedilmesini istedi.


'Hayır ağır tahrik!'
Ümit Yapıcoğlu'nun avukatı Hakan Çelikkeser'se karşı savunmasında tam tersini söylüyordu: ".. sanık gecenin ilerleyen saatlerinde yatakta duran
eşinin yanına girmek istediğinde maktulün sert ve ağır sözlerine maruz kalmıştır. Sanık, evlilik birliğinin en önemli parçası olan cinsi münasebette bulunmak için eşiyle birlikte olmak istediğinde olumsuz cevaplarla birlikte tehdit edilmiş ve itilerek yataktan atılmıştır, yatağa alınmamıştır. Ağır tahrikte kalmıştır."
Duruşma savcısı bir kadın hukukçuydu. Savcı Türkan Yabancı, sanığın cezasından indirim yapılmasına karşıydı: "... maktulenin kendisine sarılmak istememesinin haksız tahrik niteliğinde bulunmadığı, maktulenin kendisine hakaret ettiğine ilişkin iddiasının kendisini suçtan kurtarmaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır.."
Dava 31 Ocak 2006'da sonuçlandı. Kocaeli Ağır Ceza Mahkemesi, tüm tanık ifadeleri ve dosyadaki suç duyurusu başvurusuna ve hatta sanığın itirafına rağmen, Özlem'in kocası tarafından dövüldüğüne dair somut delil bulunmadığına karar verdi. Heyete göre, sanık Antalya'ya yerleşmek istemesine eşi 'gereksiz' yere karşı koymuş, kocasının huzurunu kaçırmıştı. Olay gecesi yanına yanaşan kocasına olumsuz davranarak, hiddete kapılmasına neden olmuştu. Mahkeme sanık Ümit Yapıcoğlu'nu önce müebbet ağır hapis cezasına çarptırdı. Sonra da bu cezayı suçu Özlem'in tahrikleri altında işlediği gerekçesiyle 24 yıl hapse indirdi. Bu da sanığın yaklaşık dokuz yıl cezaevinde kalması anlamına geliyordu.


Kadın hâkim muhalefet etti
Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi bu kararı oy çokluğuyla almıştı. İki erkek hâkimin imzaladığı bu karara, heyetteki kadın hâkim üye Şenay Toprak muhalefet etti. Hâkim Toprak, gerekçesinde şunları yazdı:
"... her ne kadar sanık bir kısım savunmalarında maktule olan eşinin kendisiyle cinsel ilişkiye girmeyi reddedip, yataktan atıp hakaret ettiğini savunmuş ise de yargılama sırasındaki beyanında eşini neden öldürdüğüne anlam veremediğini, pişman olduğunu beyan ederek, eşini öldürmeyi gerektirecek eşinden kaynaklanan haksız bir eylem bulunmadığını söylemiştir. Tüm beyanları ve çelişkili anlatımları karşısında, sanığın eyleminin resmi nikâhlı eşini kasten öldürmek suçunun oluştuğunu, olayda maktulden kaynaklanan herhangi haksız eylem bulunmadığı nedeniyle çoğunluğun görüşüne katılmıyorum."


Başsavcı itiraz etti
Yargılama yerel mahkemede bitmiş, Yargıtay aşaması başlamıştı. Dosya ilk olarak Yargıtay Başsavcılığı'nın önüne gitti. Savcı Seydi Kaymaz dosyayı inceledi. Kaymaz'a göre de kocaya ceza indirimi yapılamazdı: "... evlilik hayatında bir eşin her zaman diğer eşin cinsel talebini yerine getirme yükümlülüğü bulunmadığı için.."
Dosya tüm bu hukuki tartışmalardan sonra son aşama olarak Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin önüne gitti. Beş erkek üyenin bulunduğu daire, Özlem Yapıcıoğlu'nun kocasını yataktan atmasını, iteklemesini ve hakaret etmesini 'haksız tahrik' olarak tanımladı ve kocanın cezasında indirim yapılmasını kabul etti.
Yargıtay Başsavcılığı'nın dairenin bu kararına karşı Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gitme hakkı bulunuyor. Dosya genel kurulun önüne giderse, buradan çıkacak karar benzer olaylar için örnek olabilecek.



http://www.haber.gen.tr/haberadres/h...es.asp?57CA2AB


Radikal, 03.12.2007
Old 03-12-2007, 12:28   #68
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Özcan,


Mesajınızı üzülerek okudum. Nihayetinde üzerinde tartışılan bir kasten adam öldürme dosyası ve dosyanın da bir maktülü var.

Espri yapmak güzel olabilir ama hukukçuların sitesinde, hukukçuların tahrik indiriminin uygulanmasını tartıştığı ve adı "Kadın Hakları" olan bir platformda, Freud 'un dahi çözemediği insan doğası , iç dürtüleri ve davranışlarının bilimselliğine dair yaptığınız açıklamaları, iddia sahibi olmaktan ziyade, türün benzer özelliklerinin altını çizmekten ileri gitmeyen klişe ve bilimsellikten uzak saptamaları, müstehzi biçimde aktarmanızı anlamakta zorlandım.

Başka bir platformda, hakimlerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusu tartışılırken, böylesi bir davaya sanık vekili olarak katılan bir erkek meslektaşımın, anlattıklarınıza benzer bir savunma yapması olasılığını düşündüğümde, kararı yargıçların vereceğini anımsayarak, vehme kapılmakta acele etmezdim ama, ya aynı söylem karar mercinin söylemi olursa...

Bilmiyorum izlediniz mi, Mutluluk filminde, filmin başından sonuna dek, bayramlarda kesilen kurban kavramıyla özdeşleştiriyorsunuz filmin aktristini. Gerek yürüyüşü, arkadan takip edişleri, gerek bir sahnede gözlerini bağladığı an, kurban modeliyle bire bir örtüşüyor, filmde anlatılmak istenen "kadına bakış".

THS de yazılan mesajları, sizin mesajlarınızı her gün binlerce kişi okuyor. Böyle bir kararın emsal olmasından KHHÇG endişesini dile getirirken, mesajınızın hemcinslerinizin yaratacağı tahribatlara "kolaylaştırıcılık" kazandırabileceğini, forumdaki davaya konu olayın neticesi ile beraber, hiç düşündünüz mü?

Saygılarımla...
Old 03-12-2007, 12:41   #69
Av. Canan EKE

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Mustafa ÖZCAN
HOŞ, BEN CİNSEL EĞİTİMİ VE DENEYİMİ YETERLİ VE SAĞLIKLI KADIN VE ERKEK ARASINDA BU ŞEKİLDE PROBLEM YAŞANACAĞINI ZANNETMİYORUM. KADIN ERKEK İLE AYNI DÜZEYDE İSTEMESEDE EN AZINDAN KAÇMAYACAKTIR VE GÖREV VERİLMESİNE, DEVEDEN İN KOCANIN İHTİYACINI GÖR DENİLMESİNE GEREK KALMAYACAKTIR.
.


Tebrik ediyorum!!!!!!! Bir kadının özgür olamayacağını, kadın haklarına sahip olamayacağını ve bu dunyadaki görevi erkeğin gölgesi olması gerektiğini anlatan mükemmel bir tespit. Kadının eğitimli ve düzeyli olması, REDDETME olasılığını ortadan kaldırıyor demek.
Old 03-12-2007, 12:59   #70
Mustafa ÖZCAN

 
Varsayılan

Alıntı:
Av. Canan Timur
Alıntı:
Tebrik ediyorum!!!!!!! Bir kadının özgür olamayacağını, kadın haklarına sahip olamayacağını ve bu dunyadaki görevi erkeğin gölgesi olması gerektiğini anlatan mükemmel bir tespit. Kadının eğitimli ve düzeyli olması, REDDETME olasılığını ortadan kaldırıyor demek.

Lütfen düzgün okuyun,

Kadında cinsellikten sevişmekten mutlu olur, iletişim problemleri çözülürse kadını zorlamaya gerek yok. Cinsellikten kadını soğutan etkenler üzerinde durmalı ve daha çok erkek hoyratlığını eğitimle ortadan kaldırmalı anlamında yazmıştım. Eğitim cinsel eğitimdi lütfen önyargısız bakmaya çalışın..

Alıntı:
Av.Şehper Ferda DEMİREL
Alıntı:
Sayın Özcan,


Mesajınızı üzülerek okudum. Nihayetinde üzerinde tartışılan bir kasten adam öldürme dosyası ve dosyanın da bir maktülü var.


Benim yazdıklarım daha önceki yazılanlara cevap mahiyetinde idi. Örneğin Av. Neslihan dan alıntı yaptığım mesaj daha sonra silindi, bilmiyorum artık kim sildi. Ama ona cevap yazdım bir çoğunu..

Yazdıklarım erkeklere de ağır geliyodur muhtemelen bunuda unutmayın zira erkek hoyratlığı eğitimsizliği üzerinde daha çok duruyorum hemcinslerimi hassas olmaya dengeli ve dikkatli olmaya çağırıyorum..

Olayla ilgili maktülle ilgili yukarıda yazdıklarımı okuyun lütfen, hiç bir erkeğe cesaret verecek bişi yok yargı makamlarının görüşü benim yazdığım gibi olursa yukarıdaki katile tahrik falan uygulamaz doğrudan adli vaka olarak işlem yapılır. Yukarıda yazdığım bundan ibaret sanki yazılanlar dikkatli okunmamış gibi geliyor..

Diğer bir husus o filmi seyretmedim ama seyrederim artık, yalnız lütfen afaki eleştri yapmayın aykırı noktalar var ise dayanaklı cevaplar yazarsanız yanlış yaptığım ve düşündüğüm yerler var ise düzeltirim hiç olmazsa, yaptığın yanlış diyosunuz neresi yanlış bunu anlatın önce,

Bir ışıkta siz yakın lütfen, sizde saptamalar yapın, doğru gelirse katılırım hiç düşünmeden.. Başkaca bu konuda bilimsel yazılacak ne var onuda bilmiyorum.. Bu işin bilimi varmı oda ayrı bir konu ??

Saygılarımla...
Old 03-12-2007, 23:36   #71
Gemici

 
Varsayılan

Olay:
Evli erkek karısı ile cinsel ilişki kurmak ister. Kadın bunu kabul etmez.
Sonuç: Erkek kadını öldürür. Ve
Yargıtay olayda haksız tahrik var der.

Alıntı: Yargıtay Kararı: Kadının '(maktulenin) ...cinsel birleşme talebini reddetmesi haksız tahrik teşkil etmiyor ise de...
aksi kanıtlanamayan savunmaya göre olay gecesi cinsel ilişki teklif ettiği eşi olan maktülenin, kendisini iteklemesi, yataktan düşürmesi ve hakaret etmesinin sanık lehine haksız tahrik teşkil ettiği cihetle tebliğnamenin bu yöndeki bozma isteyen düşüncesi benimsenmemiştir'.


Yargıtay’ında belirttiği gibi, erkeğin onuru kırılmıştır; çünkü sevişme isteğinin geri çevrilmesi yetmiyormuş gibi, birde iteklenmiş, yataktan düşürülmüş ve hakarete uğramıştır. Ve bunun aksi, Yargıtay’ın deyimi ile, kanıtlanmamıştır.

Yukarıdaki alıntının sahibi Yargıtay hiçbir gerekçe göstermeden tartışma konusu olan karara benzer kararlar alırsa, medyanın haklı olarak olayı enine boyuna tartışacağını bilmesi gerekir. Doyurucu bir gerekçe vermeden karar alan bir mahkemenin, bilemiyeceğim belki de doyurucu gerekçeleri var karara yansıtmamış, kararını savunmak için basın açıklaması yapmaya muhtaç olmaması gerekir.

Yargıtay kararında sözü geçen cinsel ilişki ve cinsel birleşme kavramlarını biraz incelersek ilişki ve birleşme için bu eylemleri gerçekleştirmek isteyen iki kişinin karşılıklı isteğinin söz konusu olduğunu görürüz. Tek tarafın isteği ile gerçekleştirilen eylemin adı ilişki veya birleşme değildir, diğerinin kişilik haklarına yönelmiş bir saldırıdır.

Onuru kırılan kişi kendisine zorla sahip olunan veya olunmaya çalışılan kişidir. Burada hakaret etmeye, dövmeye hiç gerek yoktur; çünkü kaba kuvvete dayanarak zorla sahip olunan veya olunmaya çalışılan kişinin insanlık onuru kırılmıştır. Kırılan bu onurun açtığı yara bağırmanın, çağırmanın ve dövmenin açtığı yaradan daha derin izler bırakır.

Tecavüz edilmemiş, sadece sevişmek için zorlanmış demek en basit tanımı ile onuru kırılan kimsenin hislerini ve acısını anlamamaktır. Zorlamanın evlilik dışı veya evlilik içi olması durumu hiç değiştirmez. Bu türden olayların evlilik içi olması durumu daha da vahimleştirir; çünkü evli kadın erkeğe birçok yönden bağlıdır ve bağımlıdır. Aile içi şiddet bakımından bizden o kadar da geri kalmayan Almanya’da bile evlilik içi şiddete, bu arada cinsel şiddete maruz kalan kadınların çoğunun kocalarını şikayet etmemesine ve şikayet edenlerin birçok zorluklarla karşılaştığı düşünülürse insanları insan olarak kabul edebilmek için daha çok yol almamız gerek bence. Bu yolun öncülerinden birisinin yargı organımız olması dileklerimle.

Saygılarımla
Old 04-12-2007, 10:01   #72
Mustafa ÖZCAN

 
Varsayılan Bu konuda son yazdıklarım artık yazmayacağım....

Sayın Gemiciye teşekkür ediyorum, yaptığı tespitler ve katkıları için tabi,

Olayın kadın onuru, insana değer verme yönünden yaklaşmış ve saptamalar yapmış, karanlığa sövmek yerine bir ışık yakmış, yazdıklarında aykırı bir yön yok bence katılıyorum yazdıklarına, Almanyada aile içi şiddetten bahsetmiş, insan her yerde aynı, medeni geçinen batılılar da işlerine gelmediği yerde vahşi kesiliyorlar... Bize ders vermeye çalışanların kendilerinin de derse ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum..

Sayın Dr. Fuat ŞENOĞLU' na konuya akademik yaklaşımları için ayrıca teşekkür ediyorum. Samimi olduğunu ve objektiş yaklaşmaya çalıştığını düşünüyorum...

Yine Sayın Habibe Yılmaz Hanımın,konuları çarpıştırmaya ve sağlıklı bir sonuç için gelişme zemini oluşturumaya yönelik yazdığını görüyorum, Tarz olarak Gazete alıntıları yapıyor, yada bir görüş atıp çekiliyor, Alıntı yapıyor bir yerlerden dikkat çekiyor, önyargı sezmiyorum yaklaşımında, bu şekilde tartışma zeminlerinde iletişim daha kolay kurulur ve sağlıklı bir sonuca doğru daha kolay yaklaşılır... En azından diğer arkadaşlardan da bunu beklerim...

Sayın Gemicinin yazdıklarında Basınla ilgili kısımlara katılmadığımı söylemem lazım... BASIN SORUMSUZLUĞU KONUSUNDA DURAKSAMANIZ OLMASIN, BIRAKIRSANIZ HABER VE HABERCİLİK ADINA, YATAK ODANIZA GİRER EN ÖZEL FOTOĞRAFLARINIZI BİLE HİÇ DÜŞÜNMEDEN YAYIMLARLAR. BASINA KADIN HAKKIMI DESEN ?? HAYIR BENİM TRAJ HAKKIM BENİM YAŞAMA HAKKIM DER.. TOPLUMUN NABZINA GÖRE YAKLAŞIR, MENFAATLERİ GEREKTİRİRSE KADINLARI SUÇLAYAN HABERLERDE YAPARLAR HİÇ ENDİŞENİZ OLMASIN....

ÖZGÜR BASIN AMA BASIN AHLAKI VE KRİTERLERİ YERLEŞMİŞ DÜZGÜN HABERCİLİK YAPAN BİR ÖZGÜR BASIN.. MAGAZİN HABERCİLERİNİN ŞERRİNDEN HER ZAMAN KORKARIM, MÜFTÜ ÖRNEĞİNİ BİR DAHA OKUYUN LÜTFEN BENCE YARGI KARARLARI KONUSUNDA BASIN ÇOK DİKKATLİ OLMALI, YORUMSUZ KARARI VERMELİ YORUMUNU HUKUK ÇEVRELERİ YAPSIN, VATANDAŞ ANLADIĞI GİBİ YAPSIN AMA HUKUK BİLMEYEN GAZETECİ ELEMANLARIN HAZIRLADIĞI HUKUK HABERLERİ BENİ HASTA EDİYOR....
"YARGITAY ŞU KONUDA ŞÖYLE DEDİ" "YARGITAY KİRACIYA HAK VERDİ" "YARGITAY EV SAHİPLERİNE DUR DEDİ"... BASINA DİKKATTT!!!!

Konuya dönersek, çok yönlü olduğunu yazmıştım. Yukarıda yazdıklarımla olayın bir çok yönüne dilim döndüğünce değindiğimi zannediyorum, gerisi kişilerin anlayışına kalmış

Saygılarımla....
Old 04-12-2007, 12:57   #73
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Sayın Gemici; yazdıklarınızın eşitliğe ve temel insani değerlere sahip çıktığını çok net görüyor ve sizi takdir ediyorum.

İlgili dosya görülmeden de sahip çıkılması gereken değerler ve bir duruş vardır.

Hayat hepimize hakkaniyet ve adalet getirsin. İnsan olmak her zaman gurur verici olsun.

Saygılarımla.
Old 12-12-2007, 21:06   #74
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan Yargı Kararlarında Kadın

Başlık yanlışlıkla 437 olmuştur. Doğrusu 438'dir. Düzeltir, özür dilerim.

Hukuk'a, Adalet'e güvenmek istiyorum. Ama ülkemizde öyle kararlar alınıyor ki her defasında şaşkına dönüyorum.

Son karar elbetteki başlıktaki karar değil ama bence bir farkı yok. Zihniyet aynı olduktan sonra ne fark eder?

Mahkeme Kadının Uyruğunu Tecavüz Kriteri Yaparsa...


Bir kez daha mahkemede kadına yönelik ayrımcılık iddiası: İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi tecavüz iddiasını reddederken "yabancı uyruklu kadınların buraya niye geldiği malum" dedi.

BİA Haber Merkezi - İstanbul

12 Aralık 2007, Çarşamba


Erhan ÜSTÜNDAĞ

Yargının kadına yönelik şiddetle ilgili verdiği ayrımcı kararlara bir yenisi daha eklendi. Gazetelerde yer alan habere göre, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi "fuhuş amaçlı örgüt kurmak" iddiasıyla yargılanan Ejder Toprak ve Mehmet Doğan'a yönelik tecavüz iddiasını "yabancı uyruklu kadınların Türkiye'ye ne amaçla geldikleri bilinen bir gerçek" diyerek reddetti.
Mahkeme gerekçesinde şöyle dedi:
"...ancak kadın pazarlayıcıları ile aralarındaki menfaat sürtüşmesinden kaynaklanan iddiaların abartılmış olduğu sonuç ve kanaatine varıldığından, ırza geçmenin tıbbi delillerinin mevcut olmadığından... Başlangıçta para kazanmaya yönelik rızaya yönelik eylemlerin sonradan menfaat sürtüşmesinden kaynaklanan iddialara dönüştüğü sonuç ve kanaatine varıldığından, mahkemenin vicdani kanaati oluşmadığından sanığın bu suçlardan beraatine karar verildi."
Kadın örgütleri, hukukçular ve aktivistler uzun zamandır yasaların kadın lehine değiştirilmesinin yeterli olmadığını, kadına yönelik bakışın değişmesi gerektiğini vurguluyor.
Yargıtay'ın yorumu

İki hafta önce Yargıtay, cinsel ilişkiye girmeyi reddeden karısını öldüren erkeğe verilecek cezada "tahrik indirimi" uygulanmasına karar vermişti.
Haziranda da yüksek mahkeme "tecavüze uğrayan bağırmıyorsa suç oluşmaz" gerekçesiyle, 15 yıl hapis cezasına çarptırılan tecavüz zanlısı A.B'nin mahkumiyet kararını bozmuştu.
Avukat Hülya Gülbahar, Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) 2005'te yapılan değişikliğe rağmen yüksek mahkemenin "Kadın, tecavüze dirense de direnmese de cezalandırılacak" dediğini belirtmişti.
Son olayda da mahkemenin gerekçeleri arasında yer alan ifade açıkça kadına yönelik ayrımcılık içeriyor. Kararda yer alan diğer gerekçeler bir yana, mahkeme "yabancı uyruklu" tüm kadınları damgalıyor ve seks işçiliğine zorlanan kadınların cinsel ilişkiye girmeyi reddetme hakkı olmadığını, onlara yönelik cinsel şiddetin şüpheli karşılanacağını söylüyor.
Hürriyet karar veremedi!

Kadına yönelik ayrımcılık yargıya özgü de değil. Geçen hafta sonu "aile içi şiddet ve medya" başlıklı bir konferans düzenleyen Hürriyet, İnternet sitesinde mahkemenin tavrının ayrımcılık olup olmadığına yazı işlerinde karar veremediklerini söylüyor. Gazete bir anket düzenleyerek buna okurların karar vermesini istiyor.
Gazetenin de düzenleyicileri arasında olduğu konferansta araştırmalarını sunan Ankara Üniversitesi'nden Mine Gencel Bek ve Abdülrezak Altun, medyanın mağdur kadının değil saldırgan erkeğin tarafında durduğunu göstermişti.
Çözüm fiili eşitliğin sağlanması

Kadın örgütlerinin, uzmanların çözüm önerisi öncelikle hükümetin yasaların uygulanması ve kadına yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması için politik irade göstermesi. Son olarak yeni anayasa taslağında kadın-erkek eşitliğini içeren düzenlemenin kaldırılmasın kadınlar tepki gösterdi.
Onlarca örgütün biraraya gelip oluşturduğu Anayasa Kadın Platformu, düzenlemelerin kağıt üzerinde kalmaması, filli eşitliğin hayata geçmesi için güvence istiyor. Yargıtay'ın son kararında erkeğe tahrik indirimine üç üye direndi; ikisi kadındı.(EÜ)
Old 13-12-2007, 01:17   #75
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan "yabancı uyruklu kadınların Türkiye'ye ne amaçla geldikleri bilinen bir gerçek"

Sayın KANAT,

Bizim Malatya yöresinde bir söz vardır: DÜŞ'ÜNÜ SÖYLERKEN, OYNAŞINI ELE VERDİ !

Alıntı:
"yabancı uyruklu kadınların Türkiye'ye ne amaçla geldikleri bilinen bir gerçek..."

Bir köleye göre:
Dünya üzerinde kahraman yoktur, dünyada kimse kahraman olamaz.

İnceleme:
Bu söz, bize, bir gerçekliği değil; yalnızca, bu sözü söyleyenin bir köle olduğunu gösterir.


Saygılarımla.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu

Alıntı:
Yazan Ayşegül Kanat
Hukuk'a, Adalet'e güvenmek istiyorum. Ama ülkemizde öyle kararlar alınıyor ki her defasında şaşkına dönüyorum.

Son karar elbetteki başlıktaki karar değil ama bence bir farkı yok. Zihniyet aynı olduktan sonra ne fark eder?

Mahkeme Kadının Uyruğunu Tecavüz Kriteri Yaparsa...


Bir kez daha mahkemede kadına yönelik ayrımcılık iddiası: İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi tecavüz iddiasını reddederken "yabancı uyruklu kadınların buraya niye geldiği malum" dedi.

BİA Haber Merkezi - İstanbul

12 Aralık 2007, Çarşamba


Erhan ÜSTÜNDAĞ

Yargının kadına yönelik şiddetle ilgili verdiği ayrımcı kararlara bir yenisi daha eklendi. Gazetelerde yer alan habere göre, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi "fuhuş amaçlı örgüt kurmak" iddiasıyla yargılanan Ejder Toprak ve Mehmet Doğan'a yönelik tecavüz iddiasını "yabancı uyruklu kadınların Türkiye'ye ne amaçla geldikleri bilinen bir gerçek" diyerek reddetti.
Mahkeme gerekçesinde şöyle dedi:
"...ancak kadın pazarlayıcıları ile aralarındaki menfaat sürtüşmesinden kaynaklanan iddiaların abartılmış olduğu sonuç ve kanaatine varıldığından, ırza geçmenin tıbbi delillerinin mevcut olmadığından... Başlangıçta para kazanmaya yönelik rızaya yönelik eylemlerin sonradan menfaat sürtüşmesinden kaynaklanan iddialara dönüştüğü sonuç ve kanaatine varıldığından, mahkemenin vicdani kanaati oluşmadığından sanığın bu suçlardan beraatine karar verildi."
Kadın örgütleri, hukukçular ve aktivistler uzun zamandır yasaların kadın lehine değiştirilmesinin yeterli olmadığını, kadına yönelik bakışın değişmesi gerektiğini vurguluyor.
Yargıtay'ın yorumu

İki hafta önce Yargıtay, cinsel ilişkiye girmeyi reddeden karısını öldüren erkeğe verilecek cezada "tahrik indirimi" uygulanmasına karar vermişti.
Haziranda da yüksek mahkeme "tecavüze uğrayan bağırmıyorsa suç oluşmaz" gerekçesiyle, 15 yıl hapis cezasına çarptırılan tecavüz zanlısı A.B'nin mahkumiyet kararını bozmuştu.
Avukat Hülya Gülbahar, Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) 2005'te yapılan değişikliğe rağmen yüksek mahkemenin "Kadın, tecavüze dirense de direnmese de cezalandırılacak" dediğini belirtmişti.
Son olayda da mahkemenin gerekçeleri arasında yer alan ifade açıkça kadına yönelik ayrımcılık içeriyor. Kararda yer alan diğer gerekçeler bir yana, mahkeme "yabancı uyruklu" tüm kadınları damgalıyor ve seks işçiliğine zorlanan kadınların cinsel ilişkiye girmeyi reddetme hakkı olmadığını, onlara yönelik cinsel şiddetin şüpheli karşılanacağını söylüyor.
Hürriyet karar veremedi!

Kadına yönelik ayrımcılık yargıya özgü de değil. Geçen hafta sonu "aile içi şiddet ve medya" başlıklı bir konferans düzenleyen Hürriyet, İnternet sitesinde mahkemenin tavrının ayrımcılık olup olmadığına yazı işlerinde karar veremediklerini söylüyor. Gazete bir anket düzenleyerek buna okurların karar vermesini istiyor.
Gazetenin de düzenleyicileri arasında olduğu konferansta araştırmalarını sunan Ankara Üniversitesi'nden Mine Gencel Bek ve Abdülrezak Altun, medyanın mağdur kadının değil saldırgan erkeğin tarafında durduğunu göstermişti.
Çözüm fiili eşitliğin sağlanması

Kadın örgütlerinin, uzmanların çözüm önerisi öncelikle hükümetin yasaların uygulanması ve kadına yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması için politik irade göstermesi. Son olarak yeni anayasa taslağında kadın-erkek eşitliğini içeren düzenlemenin kaldırılmasın kadınlar tepki gösterdi.
Onlarca örgütün biraraya gelip oluşturduğu Anayasa Kadın Platformu, düzenlemelerin kağıt üzerinde kalmaması, filli eşitliğin hayata geçmesi için güvence istiyor. Yargıtay'ın son kararında erkeğe tahrik indirimine üç üye direndi; ikisi kadındı.(EÜ)
Old 13-12-2007, 12:08   #76
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

Bu haberin "neresi"ni tartışmaya açmalıyım?

Kadının boşandıktan sonra bile öldürülmesi?

Tahrik indirimi?

Saygılar ve sorular, sorular....

http://www.firatnews.eu/modules.php?...icle&sid=34310


Sokak ortasında infaza ‘tahrik indirimi’


İDİL FIRAT -ANF

ANKARA (13.12.2007)- İstanbul'da sokak ortasında eşini kardeşi ile birlikte kurşun yağmuruna tutarak öldüren Selahattin Çetin'e verilen müebbet hapis cezasında haksız tahrik indirimi uygulandı.

Mahkeme, "Evde eşime yazılmış aşk şiirleri buldum" diye kendisini savunan Selahattin Çetin ve kardeşine, "Başka bir erkekle ilişkisi olduğu saptanamamış ise de evde kendisine yazılan bir takım aşk şiirlerinin bulunmuş olması sanıklar lehine haksız tahrik oluşturur" gerekçesiyle indirim uyguladı. İki kardeşin cezası müebbet hapis cezası 20 yıl hapse indirildi.

KARDEŞLER, 8 YIL YATIP ÇIKACAKLAR

Birsen Çetin, eşi Selahattin Çetin'le İstanbul'da evlendi. Bir süre sonra işleri kötü giden Selahattin'in kardeşi Ahmet Çetin, çiftin ortak evine yerleşti. 3 yıl burada kaldı. Birsen Çetin, kaynı Ahmet Çetin'i eşine şikayet etti ve kardeşinin evden ayrılmasını istedi. Ancak Selahattin Çetin bunu kabul etmedi. Bu yüzden çift arasında tartışmalar başladı.

Birsen Çetin, eşine kardeşi ile beraber yaşamak istemediğini söyleyerek, anlaşmalı boşanma teklif etti. Çift Kadıköy Aile Mahkemesi'nde anlaşmalı boşandı. Birsen Çetin, duruşmaya ablası Ayten Kaya ile beraber katıldı. Mahkeme çifti boşadıktan sonra, Birsen Çetin, evlilik cüzdanını almak için evine gitti. Evinde kaynı Ahmet Çetin'le karşılaştı. Tartışmaya başlayınca, Birsen Çetin ablasıyla beraber dışarı çıktı.

SOKAK ORTASINDA İNFAZ

Birsen Çetin ve ablasının yolları İnönü Caddesi'nde eşi ve kayınbiraderi tarafından kesildi. Birsen Çetin'in yolunu kesen iki kardeş, genç kadını kurşun yağmuruna tuttu. Birsen Çetin, ablası Ayten Kaya'nın gözleri önünde yaşamını yitirdi. Olaydan sonra kaçan Selahatin ve Ahmet, Gülsuyu'nda polis tarafından yakalandılar.

"BAŞKA ERKEKLERLE İLİŞKİSİ VAR"

Selahattin Çetin ve Ahmet Çetin, Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandı. Selahattin Çetin, evde eşine yazılmış aşk şiirleri bulduğunu belirterek, eşinin başka erkeklerle ilişkisi olduğundan şüphelendiğini söyledi. Çetin, bu nedenle eşini öldürmeyi kardeşi Ahmet'le beraber planladığını ve boşanmadan önce kardeşinin memleketine giderek, kendisine ait silahı alıp geldiğini anlattı.

‘KAYNI TACİZ EDİYORDU’

Abla Kaya Ayten ise kardeşi Birsen Çetin'in başka erkeklerle ilişkisinin olmadığını, aynı evde yaşadıkları kaynı Ahmet Çetin'in Birsen'i taciz ettiğini anlattı. Birsen'in eşine bunu anlatamadığını ama aynı evde yaşamak istemediğini söylediğini, eşinin bunu kabul etmemesi üzerine boşandıklarını söyledi.

HAKSIZ TAHRİK İNDİRİMİ

Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesi, sokak ortasındaki infaz nedeniyle iki kardeşe müebbet hapis cezası verdi. Mahkeme, Selahattin Çetin'in eşinin başka erkeklerle ilişkisi olduğu yönündeki şüphesini ise indirim nedeni olarak kabul etti. Mahkeme kararında, "Başka bir erkekle ilişkisi olduğu saptanamamış ise de evde kendisine yazılan bir takım aşk şiirlerinin bulunmuş olması sanıklar lehine haksız tahrik oluşturur" denilerek, müebbet hapis cezası 20 yıla indirildi.

Eşini sokak ortasında kurşun yağmuruna tutan Selahattin ve kardeşi Ahmet Çetin'in cezası 8 yılda infaz edilecek.

BIÇAKLA İNFAZA 4 YIL CEZA

Adana'da eşi Ayşegül Porsuk'u, 2004 yılında sokak ortasında 52 bıçak darbesiyle yaralayan Aydın Kara da eşinin kendisini başka erkeklerle aldattığı iddiasıyla yaraladığını iddia etmişti. Kara, 4 yıl cezaevinde tutulduktan sonra tahliye edilmişti.
Old 13-12-2007, 17:22   #77
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

BASINA ve KAMUOYUNA

“MAĞDUR KİM OLURSA OLSUN TECAVÜZ, BİR İNSANLIK SUÇUDUR”

Kadın Dayanışma Vakfı 15 yıldır kadına yönelik şiddet ile mücadele alanında faaliyet yürütmenin yanı sıra son üç yıldır insan ticareti mağduru kadın ve kız çocuklarına yönelik de çalışmaktadır.
12.12.2007 tarihli Milliyet Gazetesi’nde yer alan “Tecavüz Davasında Şaşırtan Gerekçe” başlıklı habere göre Ejder Toprak, “Kedi Operasyonu” kapsamında çete lideri suçlaması ile 24 yıl hapis cezası alırken Rus bir kadına tecavüz suçlamasından ise beraat etmiştir. Verilen kararın gerekçesine istinaden haberde yer alan şu bilgiler bizleri dehşete düşürmüş durumdadır: “Yabancı uyruklu kadınların Türkiye'ye ne amaçla geldiklerinin bilinen bir gerçek olduğu, ancak kadın pazarlayıcıları ile aralarındaki menfaat sürtüşmesinden kaynaklanan iddiaların abartılmış olduğu sonuç ve kanaatine varıldığından ırza geçmenin tıbbi delillerinin mevcut olmadığı (...) Başlangıçta para kazanmak maksadıyla rızaya yönelik eylemlerin sonradan menfaat sürtüşmesinden kaynaklanan iddialara dönüştüğü sonuç ve kanaatine varıldığından, mahkemenin vicdani kanaati oluşmadığından sanığın bu suçlardan
beraatine karar verildi."

Neye dayanılarak bu tür bir yorum ile, görülen tecavüz davasında beraat kararı verdiğini anlamak mümkün değildir. Mahkeme, şikayetçinin ifadesi üzerinden değil, kimliği üzerinden değerlendirme yaparak, kadınların mücadelesi sonucu l990 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen Madde 438’i tekrar gündemimize sokmaktadır. Ayrıca bu karar ile ataerkillik yargı yoluyla yeniden üretilmektedir.

Mahkemenin kararına dayanak yaptığı "taraflar arasındaki menfaat çatışması" meselesinin nasıl ele alındığına dikkat çekmek istiyoruz. Mahkeme olaydan söz ederken güçleri ve konumları eşit taraflar söz konusuymuş gibi davranmaktadı r. Suç çetelerinin hangi yöntemlerle çalıştıkları, kendi çıkarlarına aykırı davranan insanları baskı altına alıp işkence yaptıkları, çıkarların çatıştığı noktada çete patronlarının tecavüzü bir cezalandırma eylemi olarak kullanabildiğinin göz ardı edilmemelidir.

Kararda yer alan “tıbbi delillerin oluşmadığı” yönündeki tespitten kasıt, sperm testi, morluk, yaralanma gibi fiziksel muayenelerden elde edilen bulgular ise bunların yeterli olamayacağını yanı sıra psikolojik muayenenin son derece gerekli olduğuna inanıyoruz. Yaşanan travmalardan bize kalan yaralar sadece bedenimizde değil psikolojimizde de yaralar açar ve tedavisi o kadar da kolay olmaz.

Kadına yönelik şiddetin pek çok biçimi var ve tecavüz de kadınları cezalandırmak, sindirmek, aşağılamak için kullanılan şiddet biçimlerinden bir tanesidir. Türü ya da biçimi ne olursa olsun şiddetin kabul edilebilir bir gerekçesi yoktur.

KADIN DAYANIŞMA VAKFI

Kadın Dayanışma Vakfı
Tel: 0.312.435 4005
Adres: Mithatpaşa Caddesi No:10/11 Sıhhiye/ANKARA
Mail: kadindv@yahoo. com.tr
Old 14-12-2007, 11:49   #78
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

"Tahrik indirimi" gibi bir nedenlerinin olmayışı ne kadar üzücü.(!)

Haber doğru mu, ne zaman olmuş(eski bir haber de olabilir çünkü)bilmiyorum.Aradaki farkı görelim diye aktardım bu haberi.

STK bile farklı nedenlerle harekete geçiyor o ülkede.



http://www.haberturk.com/haber.asp?i...&dt=2007/12/14

"Senin gibi salaklar tecavüzü artırır"
Genç kız mezarlıkta tecavüze uğrayınca sinirli hakim bombayı patlattı.

14.12.2007 10:51
Kanada'da bir hakimin, tecavüze uğrayan mağdur kıza "senin gibi salaklar ve saflar olduğu sürece bu tür vakalar artacak" demesi sivil toplum örgütlerini harekete geçirdi.

İlginç olay şöyle gelişti;

John Rooke isimli hakim salı günü yapılan tecavüz duruşmasında zanlı Stefano Priolo'yu ağır bir üslupla eleştirmeye başladı. Priolo 18 yaşında genç bir kıza mezarlıkta tecavüz etmekle suçlanıyordu. Zanlı, kızı otobüs durağından evine götürme bahanesiyle arabasına alıp kaçırmıştı. Buraya kadar normal gibi görünen duruşma, hakimin gözünü mağdur kıza çevirmesiyle değişti. Hakim Rooke, parmağıyla genç kızı işaret ederek "Sen ve senin gibi saf ve salak kızlar olduğu sürece tecavüz vakaları artacak." dedi. Bir anda mahkeme salonunda soğuk rüzgarlar esmeye başladı. Kızgın hakim o sinirle mi bilinmez zanlıya 30 yıl hapis cezası verdi.

Olaydan sonra başta seks mağdurları dernekleri olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşu olaya tepkilerini dile getirdi.
Old 15-12-2007, 13:00   #79
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

"Mahkemenin Tecavüz Kararı Kadın Haklarını 17 Yıl Geriye Götürüyor" Kadın Dayanışma Vakfı, kadının uyruğunu tecavüzden beraat gerekçesi yapan mahkemeyi eleştirdi. "Mahkeme şikayetçinin ifadesi üzerinden değerlendirme yapmalı; kimliği üzerinden değil."

BİA Haber Merkezi - İstanbul

14 Aralık 2007, Cuma





Kadın Dayanışma Vakfı, geçtiğimiz günlerde İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin tecavüz iddiasını reddederken gerekçesini mağdur kadının uyruğuna da dayandırmasına tepki gösterdi.

Gazetelerde yer alan habere göre, mahkeme "fuhuş amaçlı örgüt kurmak" iddiasıyla yargılanan Ejder Toprak ve Mehmet Doğan'a yönelik tecavüz iddiasını "yabancı uyruklu kadınların Türkiye'ye ne amaçla geldikleri bilinen bir gerçek" diyerek reddetti.

Mahkeme başkanı Zihni Şahin ve üyeler Şener Diribaş'la Ünal Ferda Akpınar'dan oluşan mahkeme heyeti gerekçesinde şöyle dedi:

"...ancak kadın pazarlayıcıları ile aralarındaki menfaat sürtüşmesinden kaynaklanan iddiaların abartılmış olduğu sonuç ve kanaatine varıldığından, ırza geçmenin tıbbi delillerinin mevcut olmadığından... Başlangıçta para kazanmaya yönelik rızaya yönelik eylemlerin sonradan menfaat sürtüşmesinden kaynaklanan iddialara dönüştüğü sonuç ve kanaatine varıldığından, mahkemenin vicdani kanaati oluşmadığından sanığın bu suçlardan beraatine karar verildi."

"1990'a geri dönüyoruz"
Yazılı bir açıklama yapan dernek "Mahkeme, şikayetçinin ifadesi üzerinden değil, kimliği üzerinden değerlendirme yaparak, kadınların mücadelesi sonucu 1990 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen Madde 438’i tekrar gündemimize sokmaktadır. Ayrıca bu karar ile ataerkillik yargı yoluyla yeniden üretilmektedir" dedi.

1990'da kaldırılan eski Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 438. maddesi şöyleydi: "Irza geçmek ve kaçırmak fiilleri fuhuşu kendine meslek edinen bir kadın hakkında irtikâp olunmuş ise, ait olduğu maddelerde yazılı cezaların üçte ikisine kadarı indirilir.”

Anayasa'ya aykırılık nedeniyle kaldırılan maddeye yönelik kadın örgütleri kampanya yürütmüştü. Aktivist Handan Koç "Bu yasanın değişmesi için başlatılan kampanya başarı ulaştı ve yasa kaldırıldı. Başarıya ulaşmasında fuhuş yapan kadınlarda bu işe sahip çıkmaları etkili oldu" diye aktarmıştı.

Diğer gerekçelere de eleştiri
Mahkemenin gerekçesindeki yer alan diğer unsurları da eleştiren dernek "Kararda yer alan tıbbi delillerin oluşmadığı yönündeki tespitten kasıt, sperm testi, morluk, yaralanma gibi fiziksel muayenelerden elde edilen bulgular ise bunların yeterli olamayacağını yanı sıra psikolojik muayenenin son derece gerekli olduğuna inanıyoruz" dedi.

"Yaşanan travmalardan bize kalan yaralar sadece bedenimizde değil psikolojimizde de yaralar açar ve tedavisi o kadar da kolay olmaz. Kadına yönelik şiddetin pek çok biçimi var ve tecavüz de kadınları cezalandırmak, sindirmek, aşağılamak için kullanılan şiddet biçimlerinden bir tanesidir. Türü ya da biçimi ne olursa olsun şiddetin kabul edilebilir bir gerekçesi yoktur." (EÜ/TK)
Old 15-12-2007, 17:10   #80
naile

 
Varsayılan

Mahkeme kararını tam olarak görmedim;bu nedenle incelem olanağım olmadı.Ancak, haberde geçen metinden çıkardığım sonuç,mahkeme kararında hüküm kurarken dayandığı gerekçede kullandığı dil teknik bir dil olmaktan uzak kalmıştır.
Anladığım kadarıyla mağdur Rus uyruklu kadının fuhuş amaçlı yani para karşılığında ilişki kurmak amacıyla buluştuklarını akabinde cinsel ilişkinin tarafların karşılıklı rızaları içerisinde gerçekleştiğini kabul etmiştir.Eğer dosya kapsamı itibariyle taraflar arasında rızaya dayalı olarak kurulan bir cinsel ilişki kanıtlanabiliyorsa burada tecavüz suçundan söz edilemez. Yasalarımızda belli yaşın üzerindeki kişilerin cinsel ilişki kurmaları suç değildir. Böyle durumlarda fuhuşun devlet güvencesinden ve denetiminden uzak olarak gerçekleştirilmesi suç kabul edilmektedir. Mahkeme davaya konu edilen olayda olayın akışı içerisinde mağdurun sanıklar tarafından kendi iradesine aykırı olarak rızası dışında bir cinsel ilişki kurulduğu iddiasını inandırıcı bulmamıştır. Bu olgunun tarafların rızası dahilinde olduğunu kabul etmiş ve suçun yasal öğelerinin bulunmadığından bahisle beraat kararı vermiştir.
Burada olsa olsa mahkemenin kararını gerekçelendirirken kullandığı dil teknik bir dil değildir diye eleştirilebilir. Mağdur kadının yabancı uyruklu olması ve sadece fuhuş amaçlı olarak ülkemize geldiklerini kabul eden bir söylem hukuki bir söylem değildir. Davaya konu edilen olayın hukuki nitelendirmesi yapılırken kullanılacak bir dil olmadığı gibi dayanılacak yasal bir gerekçe değildir. Burada biz yargı heyetinin dünyaya bakış açısını görüyoruz. kadını nasıl değerlendirdiklerine tanık oluyoruz. Bu da yabancısı olduğumuz bir zihniyet değil. Bu anlayıştaki yargıçlar ve savcılar hala ne yazık ki çoğunluktalar. Bu nedenle kadınlar lehine yasalarda yapılan değişiklikler sadece lafta kalmakta uygulamada yerini bulamamaktadır. Bu bağlamda uygulayıcılar olan yargıç ve savcıların yasalardaki kadınlar yararına olan değişimleri sindirmeleri ve bu konuda gerekli olgunluk ve yeterliliğe kavuşabilmeleri için özel eğitim programlarına tabii tutulmaları gerektiği inancındayım. Zira çocukluktan beri edindikleri ve toplumun tüm katmanlarınca ve kurumlarıyla desteklenen kadının aleyhindeki bakış açısının yasalarda yapılan değişiklerle toplumsal yaşama kadın yararına katkısını beklemek aşırı iyimserlik olur.
Mahkeme kararı gerekçesinde kullanılan dil teknik olarak yanlıştır. Burada 17 yıl önce kaldırılan fahişe kadına tecavüz indirim nedeni sayılması uygulaması söz konusu değildir.
Old 15-12-2007, 20:13   #81
slide

 
Varsayılan

bu mahkeme kararı bir çok gazetede yer aldı...ancak yabancı kadınların tr'ye gelme nedenlerinden dolayı tecavüze hükmedilmemiş değil..açık ve net olarak tecavüze ilşkin delil olmadığı için cezaya hükmedilmemiştir..ancak yabancı kadınların tr'ye ne amaçla geldiklerine ilşkin_ kararda yer alan ibareyi_ talihsiz bir açıklama olarak kabul ediyorum..anack karar okunduğunda görülecektir ki kesinlikle ve kesinlikle tecavüze ilşkin delil olmadığından cezaya hükmedilmemiştir..gazetelerin kamuoyunu aydınlatırken kesip biçip yayınladıkları cümleler böyle yanlış anlaşılmalara neden oluyor maalesef..bu konu bağımsız yargı organlarımızı yıpratmayı amaçlamaktadır..buna mahal vermemek gerektiği kanısındayım..
Old 18-12-2007, 11:53   #82
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan "ağyarını mani, efradını cami"

Alıntı:
Yazan slide
bu mahkeme kararı bir çok gazetede yer aldı...ancak yabancı kadınların tr'ye gelme nedenlerinden dolayı tecavüze hükmedilmemiş değil..açık ve net olarak tecavüze ilşkin delil olmadığı için cezaya hükmedilmemiştir..ancak yabancı kadınların tr'ye ne amaçla geldiklerine ilşkin_ kararda yer alan ibareyi_ talihsiz bir açıklama olarak kabul ediyorum..anack karar okunduğunda görülecektir ki kesinlikle ve kesinlikle tecavüze ilşkin delil olmadığından cezaya hükmedilmemiştir..gazetelerin kamuoyunu aydınlatırken kesip biçip yayınladıkları cümleler böyle yanlış anlaşılmalara neden oluyor maalesef..bu konu bağımsız yargı organlarımızı yıpratmayı amaçlamaktadır..buna mahal vermemek gerektiği kanısındayım..

Sayın "slide",

Eskilerin bir deyimini sayın "ibreti" meslektaşım bir iletisinde yazmıştı onu aktarayım istedim. O deyim şudur :
"ağyarını mani, efradını cami"
Türkçe anlamı; "bulunması gerekenlerin varolması, bulunması gerekmeyenlerin varolmaması" biçimindedir.

Buradaki incelik Yargıçlık mesleğinin de tıpkı diğer hukuk meslekleri gibi bir sanatçılık gerektirdiği, verilen kararda kararı veren yargıcın kimliğine, kişiliğine, sanatına ilişkin izler taşıyacağı gerçeğidir. Öyleyse, karar verme makamında görev yapan kamu memurlarının karar verirken, sizin de belirttiğiniz gibi, bu konu bağımsız yargı organlarımızı yıpratmayı amaçlamaktadır..buna mahal vermemek gerektiği düşüncenize katılıyorum.

Ancak burada sizinle ayrıldığımız nokta sorumluluğun karar aktaranlardan önce kararı verenlerde olduğudur.

Saygılarımla.

Ömer KAVİLİ
Hukukçu

" Hak, huk, HUKUK; gak, guk, GUGUK!!! "
Old 18-12-2007, 17:51   #83
slide

 
Varsayılan

Buradaki incelik Yargıçlık mesleğinin de tıpkı diğer hukuk meslekleri gibi bir sanatçılık gerektirdiği, verilen kararda kararı veren yargıcın kimliğine, kişiliğine, sanatına ilişkin izler taşıyacağı gerçeğidir.
" Hak, huk, HUKUK; gak, guk, GUGUK!!!

"[/quote]
çok doğru bir tespit..kişiliğe yönelik iz sözkonusu ama bunu tüm yargıya mal etmek doğru değil zaten bu konuda hem fikiriz...
Old 21-12-2007, 11:48   #84
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

Bayram hediyesi gibi bir haber!

http://www.milliyet.com.tr/2007/12/2...prm=0,42411233

Yargıtay: Bele sarılmak 'taciz' değil, 'cinsel saldırı'...
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, evine gelen komşusunun beline sarılan sanığın davranışını "Vücut dokunulmazlığını ihlal eden cinsel saldırı suçu" olarak değerlendirdi.
Komşusunun beline sarılan sanığı "cinsel taciz" suçunu işlediği gerekçesiyle mahkum eden yerel mahkemenin kararını bozan Yargıtay 5. Ceza Dairesi, sanığın 7 yıla kadar hapis istemiyle yargılanması gerektiğine karar verdi.
Ayancık Sulh Ceza Mahkemesi; hükümlünün olay günü evlerine gelen mağdurenin belinden tutarak sarıldığını, onun da karşı koyup tekme atması üzerine bıraktığını ve bu nedenle sanığı Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ‘cinsel taciz’ suçunu işlediği gerekçesiyle mahkum etti.
Dosyanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesi, sanığın işlediği suçun "cinsel taciz" değil "cinsel saldırı" suçu olduğunu ve bu nedenle görevli mahkemenin de Asliye Ceza Mahkemesi olduğuna karar vererek yerel mahkemenin kararını bozdu.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, kararında, “Hükümlünün fiilinin 5237 sayılı TCK’nın 102/1. maddesinde düzenlenen vücut dokunulmazlığını ihlal eden cinsel saldırı suçu niteliğinde olduğu ve bu suça ilişkin yargılama yapmak ve 5252 sayılı Kanunun 9/3. maddesine göre lehe olan yasayı belirleme görevinin üst dereceli Asliye Ceza Mahkemesine ait bulunduğu gözetilmeyerek eylemin 105/1. maddesine uyan cinsel taciz suçu kapsamında olduğunun kabulü ile yazılı şekilde uygulama yapılması bozmayı gerektirmiştirö denildi.
Bozma kararının ardından yerel mahkeme yeni bir karar verecek. TCK da yer alan cinsel taciz suçunu işleyenler üç aydan iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanırken, cinsel saldırı suçunu işleyenler ise iki yıldan 7 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor.
Old 24-12-2007, 11:53   #85
av.sally

 
Varsayılan Kadınlar ve Yargı Kararları

Kirişle işlenen, kan damlamayan kadın cinayetlerinden biri olan 4 kadınla evlilik, kirli tırnağıyla kazıya kazıya oyduğu mezarına uzanmaya başladı şükür!

Bu ölümü kabullenmek istemeyip bir el uzatarak meftayı oradan kaldırmaya çalışanlar da olacak kabullenip o mezara çiçek dikip,
o çiçekleri sulayanlar da
Ya da Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin yaptığı gibi meftaya toprak üstüne toprak atanlar da
Seyredelim artık!
Bu bilek güreşini o kabire toprak atanların kazanması için, elde avuçta ne varsa harcamaya değmez mi?
kazma, kürek, kefen, toprak…
ne varsa zulada
*
4 kadınlık haremlerin efendileri,
bu kadınların sayısının aynı cümlede telaffuz etmenin dahi
boşanma nedeni olacabileceğini duyunca ne yapmışlardır acaba?
bu ses benim haremdekileri uyandırdı uyandıracak
telaşıyla gün bu gündür hesabına mı dalmışlardır?
yoksa
“bak elalemin kocası 4 kadını ağzına almaya korkarken
sen bizi boncuk gibi dizdin”
türündeki cümlelerden mi korumaya çalışıyorlardır kulaklarını
ya da biri gider biri gelir nasılsa diye
göbeklerini kaşımaya devam mı ediyorlardır
Gerçi zaten evli olmadığı diğer 3 kadından boşanmak gibi bir derdi olmayacağı için
İçlerinden sadece bir tanesini kaybedebilme ihtimali
ne derece sarsarki bu bolluğu, bereketi
*
Hiç şahit oldunuz mu bilmem?
ben çok şahit oldum,
“senin üzerine karı getireceğim” türünde espri(!) yapanlara
hemcinslerimize “karı”demekte ısrar edip,
bizi bize kırdırmaya çalışanlara.
Bunları dinlerken hep ellerime bakardım
kendilerine hakim olmaları için hep telkinlerde bulunurdum onlara
Onlarsa izin ver boğalım dercesine kımıl kımıl ederlerdi dizlerimin üzerinde…
Sabrın sonu selamet işte…
Dilerim o espiri(!)lere ve tehditlere maruz kalanlar bu fırsatı iyi kullanırlar ve
benim elimden kurtulup hukukun elinde sallanan o boyunları bağışlamazlar
teslim ederler giyotine
*
Kimi zaman büyük savaşlardan sonra şehit olan
kimi zaman nüfus dağılımındaki dengesizliğe kurban giden
kimi zaman din istismarlarının eteğinin altından baş gösteren
ama ab-ı hayatı yudumlamaya çalışan
“tek eşle evliliği” koruma konusunda her geçen gün daha titizleşiyor olmamız
ferahlattı içimizi değil mi?
“yuppiiiiiiii”yapmak isteyenler için bir meydan ayarlasa keşke kadın için çalışanlar…
Sağır etmek istediklerimiz de,
kulaklarının pasını silmek istediklerimiz de aramızda olsa keşke
ama nerdeeee…
*
Kafama takılan ufak bir hususa değinmeden geçemeyeceğim bu konuyu(!)
Sadece 4 kadını telaffuz eden şom ağızlıları mı kapsıyor bu karar?
Yani adam 4 kadınla evleneceğim demez de 3 kadınla evleneceğim derse ne olacak?
Mahkeme, kocası tarafından üzerine bir ya da iki kuma getirmekle tehdit edilen kadına
“git bacım işine,bu boşanma nedeni olamaz”mı diyecek
“kotayı aşmamış adam”
“ama illede boşanmak istiyorsan git terlik fırlat kocana”
ya da “boynun devrilsin heriiiiiiiif”de öyle gel diye geri mi çevirecek kadıncağızı…
*
Hukuki bakış açısından çok uzak olan son yorumumu dilerim çok eşli evlilik fanatikleri de yapmaz..
Daha açık seçik şekilde ilan etmek lazım bu kararı
Ve mümkünse kotayı biraz aşağı çekmek lazım
Bu güzel karardan bir iki sayı farkla yararlanamayan kadınların
Sırf kanundan yararlanabilmek adına kocalarına
kotayı doldurabilmek için imtiyaz tanımalarına seyirci olmak istemiyorsak tabi.
Malum bizde bu tür konular suistimallere gebe


İklim GÜNER-Hürriyet Gazetesi-24.12.2007
Old 28-12-2007, 09:21   #86
av.sally

 
Varsayılan Kadınlar ve Yargı Kararları

Kadının bağırıp yardım istemediği gerekçesiyle tecavüz davasında verilen beraat kararı, "Müdahilin iftira atması için bir nedeni bulunmadığı" belirtilerek bozuldu

Samsun'un Tekkeköy ilçesinde oturan iki çocuk annesi A.G.'nin (29) komşusu Selim Bak'ın (27) kendisini kaçırıp ormanda tecavüz ettiği yönündeki şikayetinin ardından açılan davada, "Kadının yol kenarında tecavüze uğradığı ve bağırıp yardım isteyebilecekken bunu yapmadığı" gerekçesiyle verilen beraat kararı Yargıtay tarafından bozuldu.
Tekkeköy'de Mayıs 2004'te eşinden boşanan A.G., iddiaya göre akşam çalıştığı fabrikadan çıkıp evine giderken Bak otomobille yanına yaklaştı. İşsiz olan bir çocuk babası Bak, genç kadını evine götürme bahanesiyle otomobile alıp 16 kilometre uzaklıktaki ormanlık araziye götürdü ve genç kadının başındaki eşarbı boğazına bağlayıp sıkarak tehditle tecavüz etti.
A.G., polise şikayetçi edince Bak, tutuklandı.
Bak, davada, aralarında gönül ilişkisi olduğunu, komşularının görmesi üzerine A.G.'nin şikâyet ettiğini söyledi.
Son duruşmada, keşif ve bilirkişi raporunda, yolun her iki tarafında ev ve kahveler bulunduğu, A.G.'nin amcasının evinin yola 10 metre uzaklıkta olduğu, kadının bağırması halinde sesinin muhakkak duyulabileceği ifade edildi. Bak'ın oyçokluğuyla beraatına karar verildi.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Şubat 2007'de, "Boşanan, 2 çocuğu bulunan müdahilin, iffetini ortaya atarak önceden tanımadığı sanığa iftira atmak için bir nedeninin bulunmadığını" belirterek beraat kararını bozdu.

Milliyet Gazetesi.28.12.2007
Old 01-05-2008, 11:07   #87
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

'Ruh sağlığını bozmayan' tecavüze sekiz ay ceza yeter...


Alıntı:
DHA - SAMSUN - Evden kaçan genç kıza tecavüz ettikleri gerekçesiyle yargılanan iki sanıktan biri sekiz ay 10 gün hapis cezasına çarptırılırken, kızın şikâyetçi olmadığı diğer sanık beraat etti. Mahkeme, sekiz ay cezayı verirken, tecavüzün genç kızın ruh sağlığını bozmadığını belirtti...

Yasa 7-12 yıl diyor
TCK 102. maddede tecavüz suçuna 7-12 yıl hapis cezası öngörülüyor.
01/05/2008

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=254491
Old 01-05-2008, 20:21   #88
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Yorumsuz!!!!

Alıntı:
DHA - SAMSUN - Evden kaçan genç kıza tecavüz ettikleri gerekçesiyle yargılanan iki sanıktan biri sekiz ay 10 gün hapis cezasına çarptırılırken, kızın şikâyetçi olmadığı diğer sanık beraat etti. Mahkeme, sekiz ay cezayı verirken, tecavüzün genç kızın ruh sağlığını bozmadığını belirtti...


Alıntı:
ALANYA - Antalya'nın Alanya ilçesinde, bir erkek çocuğuna fiili livata uygulayarak tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklu yargılanan sanık, 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
1 Mayıs 2008 Perşembe -- 19:47:00 A.A.





.



.
Old 21-05-2008, 15:12   #90
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Dayakta ısrar eden kocaya hapis cezası

Yargıtay 7. Ceza Dairesi, eşinden şiddet gören kadınları sevindirecek bir karara imza attı

Kağızman Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kararını bozan 7. Hukuk Dairesi, eşine şiddet uyguladığı için 2 ay evden uzaklaştırma cezasına çarptırılan kocanın, bu sürede de eşine aynı şekilde davrandığı için hapse çarptırılması gerektiğine karar verdi. Yargıtay’ın emsal kararının gerekçesinde şu görüşlere yer verildi: “Davalının, mağdureye karşı şiddette bulunmasının 2 ay süreyle önlenerek mağdurenin korumaya alınmasına hükmedildiği, sanığın bu iki aylık sürede mağdureye etkili eylemde bulunduğu doktor raporu, müşteki ve tanık beyanlarından anlaşıldığı dikkate alınmadan sanığın mahkumiyeti yerine, yazılı hüküm tesisi yasaya aykırıdır.”

http://w9.gazetevatan.com/haberdetay...id=161746&Cate
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Haksız tahrik arzaplı Hukuk Soruları 7 16-02-2012 18:17
Haksız Tahrik İle İlgili Yargıtay Kararları Seyda Ceza Hukuku Çalışma Grubu 15 19-09-2011 11:18
Kasten Öldürmeye Teşebbüs ve Haksız Tahrik Kemal Yıldırım Ceza Hukuku Çalışma Grubu 16 04-08-2011 22:14
haksız tahrik alp213128 Ceza Hukuku Çalışma Grubu 2 23-04-2007 23:24


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11979508 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.