Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

ihtarla temerrüde düşürme sonucu dava tarihine kadar işleyen faizin durumu

Yanıt
Old 08-12-2006, 13:38   #1
Av.Yasemin Işık

 
Karar ihtarla temerrüde düşürme sonucu dava tarihine kadar işleyen faizin durumu

Değerli Meslektaşlarım,
ihtarla temerrüde düşürülmüş olan karşı tarafa karşı yürütülecek faizin durumu dava açılırken ne olacaktır? bunu yani dava tarihine kadar işlenmiş olan faizi ana paraya dahil kabul edebilir miyiz? ii çalışmalar
Old 08-12-2006, 13:42   #2
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın yaseminışık,

Davanın konusu nedir söylememişsiniz ama şunu söyleyebilirim: Faizi dava değerine ekleyemezsiniz. Davayı açarken ihtarnameye atıfta bulunarak; "davalı .... tarihinde temerrüde düşürülmüş bulunduğundan faizin temerrüd tarihinden itibaren yürütülmesine..." demeniz gerekmektedir.

Saygılarımla
Old 08-12-2006, 13:49   #3
Av.Yasemin Işık

 
Varsayılan

Değerli meslektaşım,
banka tarafından kredi kartından haksız fazla çekimler gerçekleştirilmiştir. Bu paraların iadesi ile ilgilidir.
Old 08-12-2006, 23:56   #4
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Sayın yaseminisik,

İki seçenek var:
1)Sayın Av.Suat Ergin'in söylediği şekilde. Yani ihtarla temerrüde düşürülen tarihten itibaren işleyecek ... faiziyle birlikte anaparanın tahsilini talep edebilirsiniz.

2)Yanlış hatırlamıyorsam; asıl alacak için temerrüd tarihinden itibaren işleyen faizi hesap ederek, anapara ve işlemiş faizi ayrı kalemler olarak belirleyip dava dilekçenizle talep edebilirsiniz. Bu haliyle işlemiş faiz miktarı için de dava harcı ödemeniz gerekir ve ancak dava sonunda hüküm altına alınan anaparaya ek olarak faiz miktarına da dava tarihinden itibaren ayrıca faiz işletmeniz mümkün idi sanırım.

Saygılarımla.
Old 09-12-2006, 01:11   #5
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Jeanne D'arc
ve ancak dava sonunda hüküm altına alınan anaparaya ek olarak faiz miktarına da dava tarihinden itibaren ayrıca faiz işletmeniz mümkün idi sanırım.
Sn. Jeanne D'arc,
Karar aksini söylüyor. "Sanırım" diyerek şüphenizi ortaya koymuşsunuz zaten. Çok ilginç bir karar Ders verir gibi bir de örnekleme yapmışlar. koyu kısma dikkat!
Alıntı:


**************
İŞÇİ ALACAĞI - TEMERRÜT FAİZİ - KAPİTAL FAİZİ - FAİZE FAİZ UYGULANAMAYACAĞI
KAYIT NO : 74433
**************
Esas Yılı : 2004
Esas No : 12-163
Karar Yılı : 2004
Karar No : 184
Karar Tarihi : 31.03.2004
Daire No :
Daire : HG
**************
ÖZET : Uyuşmazlık, İş Mahkemesince hüküm altına alınan söz konusu işlemiş faiz alacaklarının, faiz niteliğinden çıkarak, ana para ( kapital ) alacağına dönüşmüş olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın konusunu oluşturan faiz alacağının, işverenin temerrüde düştüğü tarih ile, dava günü arasındaki döneme ait bulunduğu çekişmesizdir. Davacı işçi, dava dilekçesinde bunun miktarını bizzat hesaplayarak talep etmiş ve mahkemece de talep doğrultusunda karar verilip, bu faiz alacağı hüküm altına alınmıştır. Bu durumda, ortada, işçilik alacaklarının ödenmesindeki gecikmeden ( borçlunun hizmet sözleşmesinden doğan para borcunu ödemedeki temerrüdünden ) kaynaklanan bir temerrüt faizi bulunmaktadır. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, somut olayda, faiz borçlusu durumundaki işverenin bu borcunun varlığını kabulü ve belirli bir tarihte ödeme taahhüdü söz konusu değildir.
Dolayısıyla, hukuksal koşulları oluşmadığından, ana para ( kapital ) alacağına dönüşmüş bir faiz alacağı bulunmamaktadır. Ortada, sadece bir temerrüt faizi borcu mevcuttur; buna ayrıca faiz yürütülmesine ise, yasa olanak vermemektedir.Bu nedenle direnme kararının reddi gerekir.
**************
(818 S. K. m. 104)
DAVA : Taraflar arasındaki "şikayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 2. İcra Tetkik Merciince davanın kısmen kabulüne dair verilen 31.12.2002 gün ve 2001/1026- 2002/981 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 13.5.2003 gün ve 2003/7963-10834 sayılı ilamı ile, ( ...Takip dayanağa ilamda, asıl alacak kalemlerine dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmiştir. Bu faiz, niteliği itibarı ile kapitale dönüşmediğinden merci kararının 2. bendinde yer alan Borçlar Kanunu'nun 104/son maddesine aykırı olarak yapılan işlemin iptali doğru ise de; dayanak ilamın 3. bendinde müstakilen faiz alacağı için dava konusu yapılan miktara ilişkin ( 2.301.804.300 TL ) kıdem tazminatı faizi ile ( 179.097.200 TL ) ihbar tazminatı faizinin bu aşamada kapitale dönüştüğü mercice düşünülmeksizin karar tarihinden itibaren bu kalemlere faiz yürütülmesinde yasaya uymayan bir yön olmadığı da nazara alınmadan ve karar yerinde yukarıda açıklanan tefrik yapılmadan yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir.... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü?
KARAR ? Dava ( şikayet ), ilamlı icra takibinde icra emrinin iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı tarafından davacı aleyhine kıdem tazminatının geç ödenmesinden kaynaklanan faiz alacağına ilişkin ilama dayanılarak ilamlı takip yapıldığını; takip talebinde kıdem tazminatı faizi alacağına karar tarihinden itibaren ayrıca faiz uygulandığını, bunun faize faiz yürütülmesi niteliğinde olduğunu, dayanak ilamda da "faize faiz yürütülmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm kurulduğunu, bu durumda söz konusu uygulamanın BK.nun 104/son maddesindeki, geçmiş günler faizine ayrıca faiz yürütülemeyeceği kuralına aykırı olduğunu, icra emrinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili davanın reddine savunmuştur.
Yerel mahkemece şikayetin kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Davalı tarafından Aksantaş Akdeniz Sanayi ve Tic. A.Ş. ile Sümer Holding A.Ş. aleyhine açılan, Adana 2.İş Mahkemesinde görülen dava sonucunda geç ödeme nedeniyle kıdem tazminatı faizi olarak hesap edilen 3.785.765.017 TL.nın davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, faize faiz yürütülmesine yer olmadığına karar verildiği bu hükme dayalı olarak yapılan icra takibinde davalı tarafın söz konusu faiz alacaklarına hüküm tarihi ile icra takip tarihi arasındaki süre ve ayrıca takip tarihinden itibaren faiz talebinde bulunduğu ve şikayete konu icra emrinin de bu doğrultuda düzenlendiği çekişmesizdir.
Bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, İş Mahkemesince hüküm altına alınan söz konusu işlemiş faiz alacaklarının, faiz niteliğinden çıkarak, ana para ( kapital ) alacağına dönüşmüş olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bu noktada, temerrüt faizi ve kapital faizi kavramları hakkında kısa ve genel bir açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.
Temerrüt faizi, borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine, Yasa gereği olarak kendiliğinden, temerrüdü takip eden günden itibaren başlayan ve temerrüt devam ettikçe varlığını sürdüren, hüküm altına alınabilmesi için alacaklının açık bir talebinin varlığı zorunlu olan bir karşılıktır.
Kapital faizi ise, bir paranın faiz geliri elde etmek amacıyla ödünç verilmesi veya herhangi bir şekilde bir süre borçluda kalması üzerine, faiz ödenmesinin öngörüldüğü hallerde söz konusu olur.
Hemen belirtilmelidir ki, Borçlar Kanunu'nun konuya ilişkin 104/ son maddesindeki hüküm, hiçbir tereddüde yer vermeyecek bir açıklıkla, geçmiş günler faizinin ödenmesinde temerrüde düşülmesinden dolayı, faiz borcuna ayrıca faiz yürütülemeyeceğini öngörmektedir. Bu hükmün anlamı, para borcunu ödemede temerrüde düşen borçlunun, geçmiş günler faizine mahkum olduktan sonra, geçmiş günler faizini ödemekte de temerrüde düşmesi halinde, bunlar için tekrar temerrüt faizi yürütülemeyeceğidir ( F. Necmettin Feyzioğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C:2, Fakülteler Matbaası, İstanbul 1977, sh: 251 ). 3095 sayılı Yasanın 3. maddesindeki, yasal faiz ve temerrüt faizinin hesaplanmasında mürekkep faiz yürütülemeyeceğine ilişkin kural da, Borçlar Kanunu'nun 104/son maddesi hükmüne paralel ve bir bakıma onu açıklayıcı niteliktedir. Doğal olarak, Yargıtay'ın istikrarlı uygulaması da, bu açık Yasa hükümlerine paraleldir.
Ne var ki, faiz alacağı olarak doğduğu; eş söyleyişle kaynağı ve kökeni itibariyle bir faiz alacağından ibaret bulunduğu halde, sonradan gerçekleşen bazı hukuksal olgular nedeniyle bu nitelikten çıkarak, ana para ( kapital ) haline gelen alacakların, Borçlar Kanunu'nun anılan 104/son maddesinin kapsamı dışında bulunduğu; böyle hallerde, artık ortada bir faiz alacağı değil, ana para ( kapital ) alacağı bulunduğu için, o alacağa ayrıca faiz yürütülebilmesine hukuken engel olmadığı da, yine Yargıtay'ın sapma göstermeyen bir başka uygulamasıdır.
Esasen, Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında, belirtilen bu ilkeler temelinde ortaya çıkmış herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ortaya çıkan ve Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, yukarıda da belirtildiği üzere, somut olayda, ana paraya dönüşmüş bir faiz alacağının bulunup bulunmadığındadır.
Bu noktada, bir faiz alacağının hangi hallerde ana para alacağına dönüşeceğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir:
Bir mahkeme hükmüyle belirlenmiş olsun veya olmasın, borçlunun, faiz borcunun varlığını ve miktarını kabul ederek, bu borcunu belirli bir tarihte ödeyeceği yolunda taahhütte bulunmuş olması halinde, alacaklı yönünden artık ortada bir faiz alacağının değil, borçlunun kabulü ve ödeme taahhüdü karşısında nitelik değiştirerek ana paraya dönüşen bir alacağın bulunduğu, bu nedenle de dava veya icra takibi tarihinden itibaren buna ayrıca faiz istenilebileceği, Yargıtay'ın istikrar kazanmış uygulamasında kabul edilmektedir ( Bu konudaki, halen devam eden Yargıtay uygulamasının kararlılığına bir örnek olarak? Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin, bir çok eserde de yer verilmiş olan 27.4.1989 gün ve 3466-2141 sayılı kararı ).
Bu kabulün temel gerekçesi şudur: Böyle hallerde, faiz borçlusu özgür iradesiyle tek taraflı olarak veya alacaklı ile birlikte miktar ve ödeme günü bakımından bir belirlemede bulunmuş olduğu için, Yasa'nın faize faiz yürütülmesini yasaklamasındaki gerekçe de ( borçluyu faiz miktarı ve ödeme günü yönünden belirsizlikten ve bunun oluşturacağı tehlikeden koruma amacı ) ortadan kalkmış olacaktır.
Buna göre; borçlunun, varlığına ve miktarına ilişkin açık kabulünün bulunması ve tek taraflı bir taahhüdüyle ya da alacaklısıyla birlikte bir ödeme gününün belirlenmesi halinde, faiz alacağı Borçlar Kanununun 104/son maddesindeki kural kapsamından çıkarak, bir ana para ( kapital ) alacağına dönüşeceğinden, bu alacağa, 104/1. maddeyle getirilen koşullar altında ayrıca faiz yürütülmesi mümkündür.
Buna karşılık, somut olayda olduğu gibi, bir para alacağının işlemiş faizi şeklinde doğan; ister davadan önce gerçekleşen temerrüt nedeniyle, temerrüt ve dava tarihleri arasındaki dönem için, miktarı açıkça bildirilip hüküm altına alınması istenilen ve mahkemece de o şekilde hüküm altına alınan bir faiz alacağı olsun; ister, davadan önceki dönemde işleyen tutarı hesaplanıp belirli bir miktar olarak dava konusu edilmeksizin, salt, asıl alacağın davadan önceki temerrüt tarihinden itibaren işleyen faiziyle birlikte hüküm altına alınması istemiyle açılan bir dava sonucunda isteme uygun olarak, miktarı tayin edilmeksizin, -örneğin, davadan önceki temerrüt tarihinden itibaren, asıl alacağın ödeneceği tarihe kadar işleyen miktarı- hüküm altına alınmış olsun; eğer, borçlunun yukarıda belirtilen şekilde faiz alacağına ve miktarına ilişkin açık kabulü yanında, bunun belirli bir tarihte ödeneceğine dair taahhüdü yok ise, ortada, alacaklı yönünden hala bir faiz alacağı mevcut olmaya devam edecektir. Borçlu yönünden de bu bir faiz borcudur; dolayısıyla, Borçlar Kanunu'nun 104/son maddesi kapsamında değerlendirilmesi zorunludur.
Aksinin kabulü, şu sakıncalı sonuca yol açacaktır:
Örneğin, borçlunun 1.2.2000 tarihinde temerrüde düştüğü 500.000.000 TL. tutarındaki para borcuna ilişkin olarak, alacaklı tarafından 1.2.2001 günü açılan ve temerrüt tarihi ile dava tarihi arasındaki dönemin temerrüt faizinin 150.000.000 TL. den ibaret bulunduğu davada;
-500.000.000 TL. asıl alacağın, ( miktar belirtilmeksizin ) 1.2.2000 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte tahsilinin istenilmesi ve davanın kabul ile sonuçlanması halinde, alacaklı bu ilama dayalı olarak yapacağı icra takibinde, Borçlar Kanunu'nun 104/son maddesi uyarınca, hüküm tarihinden sonraki dönem için faiz alacağına ayrıca faiz yürütülmesini isteyemeyecektir.
-Buna karşılık, aynı alacaklı, davasında, 1.2.2000 temerrüt tarihi ile 1.2.2001 dava tarihi arasındaki sürenin işlemiş faizini 150.000.000 TL. olarak hesaplayıp talep etmiş ve talebi aynen hüküm altına alınmış olursa, bu ilama dayanarak, işlemiş faiz alacağına ayrıca faiz isteminde bulunabilecektir.
Örneklerde açıktır ki, faiz alacağının kaynağı, doğum sebebi ve başlangıç tarihi aynıdır; her iki halde de, açıkça temerrüt faizi söz konusudur. Aralarındaki tek fark, davadan önce gerçekleşmiş olan temerrüt tarihi ile dava tarihi arasında geçen süreye ilişkin işlemiş faiz alacağının; birinde miktar belirtilmeksizin, diğerinde ise belirli bir miktar olarak bildirilmek suretiyle talep edilmiş ve bu taleplere uygun şekilde hüküm kurulmuş olmasıdır. Salt, faiz alacaklısının davayı açarken kullandığı tercihten kaynaklanan böylesi bir farklılıktan dolayı, hukuksal nitelikçe birbirinin bütünüyle aynısı olan faiz alacaklarının açıklanan ve birbirlerinden tamamen farklı olan sonuçlara yol açacak şekilde değerlendirmeye tabi tutulmaları, hukukça korunamaz.
Önemle belirtilmelidir ki, varılan bu sonuç, BK.nun 104/1. maddesindeki, faiz borcunun ödenmesinde temerrüde düşen borçlunun, ancak dava veya icra takibi tarihinden itibaren ödemekle yükümlü olduğu ( temerrüt tarihi ile dava veya icra takibi tarihi arasındaki dönem için faiz ödeme yükümlülüğü bulunmadığı ) kuralı ile çelişmemekte, tersine paralellik göstermektedir. Zira, 104/1. maddedeki "faiz" terimi, temerrüt faizini değil, kapital ( ana para ) faizini ifade etmektedir. Her ne kadar, anılan hükümde açıkça ana para veya kapital faizi terimleri kullanılmamış ise de, 104. maddenin bir bütün olarak ele alınması halinde varılacak sonuç budur? Zira, birinci fıkrada, tür ayırımı yapmaksızın genel olarak faiz alacağına ayrıca faiz yürütülmesine ( başlangıç tarihi itibariyle sınırlama getirilerek de olsa ) izin verilmiş; sadece faizin başlangıç tarihi dava veya icra takibi tarihine kadar ileriye götürülmüş; buna karşılık son fıkrada, tür ayırımı yapılmak suretiyle, açıkça geçmiş günler ( temerrüt ) faizinden söz edilip, buna hiçbir surette ( Mahkemeye veya icra dairesine başvurma tarihinden itibaren dahi ) ayrıca faiz yürütülemeyeceği belirtilmiştir.
Bu düzenlemelerden çıkan sonuç, birinci fıkradaki "faiz" terimiyle "kapital faizi"nin kastedilmiş olduğudur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 9.10.2002 gün ve E:2002/12-709, K: 2002/781 sayılı kararında da aynı sonuç benimsenmiştir. Öğretide baskın görüş de bu yöndedir ( Örneğin: Andreas Von Tuhr/Arnold Escher. Allgemeiner Teil Des Schweizerischen Obligationenrechts, Bd.II, 3.Auflage, Zurich 1974 s. 147; Herrmann Becker. Kommentar Zum Schweizersichen Zivilgesetzbuch, Bd.VI: Obligationenrecht, 1.Abteilung: Allgemeine Bestimmungen, Art.1-183, 2.Auflage Bern 1941, s.105; Prof.Dr.Kemal Oğuzman. Borçlar Hukuku Dersleri, C.1.4 Bası İstanbul 1987 s.317; Prof.Dr.Haluk Tandoğan. Türk Mesuliyet Hukuku Ankara 1961 sh.487; Prof.Dr.Hikmet Sami Türk Temerrüt Faizi, Birleşik Faiz Yöntemiyle Hesap Edilebilir mi? Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, 9 Nisan 1993, sh.169; Dr.Nami Barlas a.g.e. sh.175 ).
Yeri gelmişken, şu hususun belirtilmesinde de yarar vardır: Buraya kadar yapılan açıklamalar, asıl alacağın ( borçlu yönünden; para borcunun ) hangi hukuksal kaynaktan doğduğuna bakılmaksızın, tüm para borçları için geçerlidir; para borcu ister sözleşmeden, ister haksız fiilden ve isterse sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanmış olsun, faiz yönünden aynı kurallara tabi olacaktır.
Somut olay bu ilke ve kurallar çerçevesinde değerlendirildiğinde:
Uyuşmazlığın konusunu oluşturan faiz alacağının, işverenin temerrüde düştüğü tarih ile, dava günü arasındaki döneme ait bulunduğu çekişmesizdir. Davacı işçi, dava dilekçesinde bunun miktarını bizzat hesaplayarak talep etmiş ve mahkemece de talep doğrultusunda karar verilip, bu faiz alacağı hüküm altına alınmıştır. Bu durumda, ortada, işçilik alacaklarının ödenmesindeki gecikmeden ( borçlunun hizmet sözleşmesinden doğan para borcunu ödemedeki temerrüdünden ) kaynaklanan bir temerrüt faizi bulunmaktadır. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, somut olayda, faiz borçlusu durumundaki işverenin bu borcunun varlığını kabulü ve belirli bir tarihte ödeme taahhüdü söz konusu değildir.
Dolayısıyla, hukuksal koşulları oluşmadığından, ana para ( kapital ) alacağına dönüşmüş bir faiz alacağı bulunmamaktadır. Ortada, sadece bir temerrüt faizi borcu mevcuttur; buna ayrıca faiz yürütülmesine ise, yasa olanak vermemektedir.
Gerek bozma kararında gerekse yukarda açıklanan nedenlerle direnme kararının bozulması gerekir.
SONUÇ : Davacı borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 31.03.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.
Old 09-12-2006, 15:33   #6
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Sayın Av.Can Doğanel,

İletinizdeki kararı okumadan yazıyorum. Bir hususa açıklık getirmek istedim: Belirttiğim ikinci şeçeneğe dair bir karar okuduğumdan eminim. Ancak kararı net olarak hatırlayamadığımdan ve bu bilgi hafsalamdaki "Mükerrer faiz" kuralı ile çeliştiği için "sanırım" çekincemi koydum. Araştırıp, bulursam foruma ekleyeceğim.

Saygılarımla.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İcra Takibini Düşürme Süresi/ Sıra Cetveli umutlaw Meslektaşların Soruları 18 21-06-2013 13:18
Lösemi, yanlış doku testi , ölüm tazminat ve faizin başlangıç tarihi emirakif2 Meslektaşların Soruları 1 19-11-2006 22:17
koopratif aidatlarını ödemediği için temerrüde düşürülen üyeler kezzy Hukuk Soruları Arşivi 3 28-08-2006 14:30
Bugünden Sonra Temerrüde Düşecek Kredi Kartı Borçluları yelkenci Hukuk Soruları Arşivi 0 08-04-2003 18:58
Ücret Alacağına Uygulanan Faizin Başlangıç Tarihi İlgili Meslektaşların Soruları 2 21-06-2002 22:07


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03928399 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.