Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

Yolunuz hiç mezarlıktan geçti mi?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 06-12-2007, 16:50   #1
Atahun

 
Varsayılan Yolunuz hiç mezarlıktan geçti mi?

Başlığı okuyunca irkildiniz değil mi? Biliyorum çoğunuz, “kardeşim, senin de muhabbetine hiç doyum olmuyor. Yazacak başka bir şey bulamadın mı, nerden çıktı şimdi bu konu? Daha yenisin. Dün bir, bu gün iki…

Haklısınız, yolum mezarlıktan geçti de… Sizinle paylaşmak istedim.

Haklısınız da, siz de biliyorsunuz ki biz canlılar için kaçınılmaz son. İrkilseniz de irkilmeseniz de … İnsanoğlu doğar, büyür, gelişir, iş hayatı – evlilik – çoluk çocuk derken yaşlanır ve günün birinde bir sebeple ölür. Ölümün sırası ve zamanı yok ki. Filmin nerede ve ne zaman kopacağını kim bilebilir. Sonuç itibariyle, hepimiz günün birinde ölümün soğuk yüzü ile tanışacağız. Ama öyle, ama böyle… Bu belki bir kaza, belki bir hastalık, belki de hiç sebepsiz yere… Olduğunuz yere uzanıverirsiniz. Ancak siz, uzandığınızın farkına varamazsınız. Çünkü artık siz, siz değilsiniz. Geride sevdiklerinizi, yarım kalan işlerinizi, ödenmemiş elektrik-su faturalarınızı, ödenmemiş kredi kartı borcunuzu, işinizi, çocuklarınızı, torunlarınızı ve varsa eşinizi bırakarak… Boşuna dememişler, ölümü hatırlamak için ya yolunuzun bir mezarlıktan geçmesi gerekir, ya da bir cenaze merasiminde bulunmanız…

Hemen karamsarlığa kapılmayın canım, bu satırları okuyorsanız biliniz ki halâ hayattasınız. Önce derinden bir nefes alıp, içinizden geldiği gibi bir şükredin. Sahip olduklarınız için, içinize çektiğiniz nefes için… İçiniz de kararmasın, hayatın sonsuz olmadığını hatırlatmak istedim o kadar. Belki bu anlattıklarımdan sonra hayatınız sizin için daha anlamlı olur, ya da kendinizce yaşantınıza daha anlamlı şeyler katarsınız, kimbilir?

Düşünsenize siz, anne - baba ve sevdiklerinizin mezarını en son ne zaman ziyaret etmiştiniz? Peki, en yakınınıza günün birinde öldüğünüzde nereye gömülmek istediğinizi söylemiş miydiniz? Yoksa, ölümü üzerinize konduramıyor musunuz?

Hepinize sağlıklı ve huzur dolu bir yaşam diliyorum. Saygılarımla.
Old 06-12-2007, 17:00   #2
Envanter

 
Varsayılan

Üç defa ciddi ölüm riski taşıyan kaza geçirdim. Doktorlar ölüm kağıdımı bile hazırlamışlardı. Belki de ölüme en yaklaşan benim.

Şuan bir yakınım beyincik ameliyatı oldu. Ense kemiği ve beyincik arası ciddi bir operasyon geçirdi. Kurtulma ihtimalini yüzde bir diye gittiği her doktor ve hastahane söyledi. Ölürsem ölürüm diyerek ameliyat oldu. Beş aydır yatıyor. Böğründen nefes alıyor. Gelen gidenle helalaşıyor. Kefenini bile aldı ameliyat olmadan önce. Tamamiyle ölüme hazırlandı diyebilirim. Ama hala yaşıyor. Çıkmadık candan umut kesilmez derler. Hepimiz bekliyoruz. Ya iyileşecek ya da gömeceğiz.

Ölüm en olağan ve yaşanılması kaçınılmaz olduğu kadar insanı düşünmeye iten, en muhteşem ve en gizemli bir yolculuktur, diye düşünüyorum.

Saygılarımla.
Old 06-12-2007, 17:28   #3
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Küçükken, mezarlıklardan çok korkardım.

Bir gün babamla mezarlığın önünden geçerken, baba korkuyorum dedim.

O da bana "insanın ölüsünden değil, canlısından kork Ufuk, ölüsü sana zarar veremez merak etme demişti..."

Ne çok severim onu...

Saygılarımla.
Old 06-12-2007, 17:37   #4
yağmurdamlası

 
Varsayılan :(

Sevdikleriniz orada yatıyorsa mezarlıktan yolunuz çok geçiyor hele de bu canınızdan bir parça babaysa...Evet ölüm kaş ile göz arasında ama biz ölümü akla getirmeden yaşamayı tercih ediyoruz..Ne ölecek gibi davranmalı ne de ölümü elden bırakmadan yaşamalı...Kendim de bir kez ölüm tehlikesi geçirdim hayat aslında ne kadar kısaymış deme fırsatınız bile olmadan zamanın durdurğu anda ölümün sessizliğinde kalışlar....Mezarlıklar....sessiz yer,ölüm korkusu,ölüm soğukluğu,orada bir çok duygu birbirine karışırken gözlerimizden yaş akmadığı zamanlar olup sadece dua etmemiz gerektiğini düşünürken...yaşamak da bir yandan çok şey var aslında yazılacak...
Old 06-12-2007, 17:47   #5
Av.Pınar Ertunç

 
Varsayılan

Bu yıl 19 yaşında erkek kardeşim trafik kazasında, çok sevdiğim baba dediğim icra müdürü kalp krizi sonucu ve geçmişte benim hayatımda çok büyük yeri ve önemi olan biri intihar ederek öldüler.Hepsi de birbirinden birkaç gün arayla...Onlar ölene kadar ölümle hiç yüzleşmemiştim.Ama çoğu zaman ölmeyi çok istedim ve bir defa da denedim.En kötüsü kardeşimin ölümüydü.3 gün 3 gece hastane yoğun bakımda öleceğini bilerek başında beklemek,sabaha karşı gelen ölüm haberi...sonrası otopsisine girmek, mezar yerini ayarlamak, cenaze işlemleri...Çevremdekilere göre ağlamamam gerekiyordu, ben güçlü olmalıydım.Ama elimde değildi...Gizli gizli ağlıyordum güçsüzlüğümü göstermeyecektim.Ama nasıl güçlü olunur böyle bir durumda onu da bilmiyordum.İlk ölümü bekleyişimdi.Kardeşimin yerinde ben olmak istedim.Çünkü o böyle bir ölümü haketmemişti.O anda onunla yer değiştirme şansım olsaydı arkama ve geride bıraktıklarıma bakmadan ölüme gitmeyi seçerdim.Ama imkansızdı.İmkansız diye bişey yoktur derdi yanında staj yaptığım avukat abim.Ama imkansız varmış onu öğrendim.Kardeşimi mezara bırakıp dönerken herkes gittikten sonra ayrılamadım başından ve çok korktuğum mezarlıktan.Öylece kaldım.Adım atamıyor,ağlayamıyor,tek kelime konuşamıyordum.Arkasından gelen diğer ölüm haberleri...Bu satırları yazarken bile titriyor ellerim yazamıyorum.
Ölümün kimi nerede ne zaman karşılayacağını kimse bilmiyor...Erken veya geç...
Yolumun ilk mezarlıktan geçişiydi ve bu bir başlangıçtı...Daha kimbilir kaç defa yolum mezarlığa düşecek.Ve kimbilir ne zaman geride bıraktıklarımın yolu benim için mezarlığa düşecek?
Old 06-12-2007, 18:03   #6
Av.Nur

 
Mesaj

Evet yolum mezarlıktan geçti, hem de çok. Ancak çok küçük yaşlarımda anneannem bana ölümün hiç de kötü, korkulacak şey olmadığını anlatmıştı, biz öldüğümüzde bizi çok sevenin yanına gideriz ve zaten tek sevilmeye değen de O'dur, diye. İlk ölüm olayını da yine anneannem ile yaşamıştım, onu ölüm öncesinde yatağında görmüştüm ve öğrettikleri ile hiç de üzücü bir yolculuk olmayacağından emindim. Daha sonra da ölümler gördüm, ancak beni en çok etkileyen babamınki olmuştu, hayat planlarım onun üzerine kuruluydu ve yıkılıvermişti, bir an amaçsız kaldım ve sonra yine onun gibi yaşamaya devam ederek sürdürdüm bu yürüyüşü. Ben de ölüm kenarından döndüm diyebileceğim şeyler de yaşadım, ancak ölecek olmak değildi beni düşündüren, bir hastalık nedeni ile bunu yaşadığımda insanın ne denli zayıf olduğunu en azından kendi açımdan gördüm, yine boğazım sıkılarak nefessiz bırakıldığım bir ara da insanın en azından karşımdaki için ne denli acımasız olabileceğini gördüm. Ölmekten ve öldürebilecek şeylerden korkmadım, biliyorum ki, beni gerçekten sevenin ve sevilmeye değer Olan'ın yanına gitmektir ölmek.
Old 06-12-2007, 20:23   #7
_NALAN_

 
Varsayılan ....

Tehlikeli sularda yüzüyorsunuz. Boğulursunuz da sonra mezarınız dahi olmaz. O zaman naparız biz sizi nerde yoklarız.
Old 06-12-2007, 20:32   #8
üye18721

 
Varsayılan

Yolum; yaşım itibariyle oldukça çok mezarlıklardan geçti.Ölümün ilk ayırdına vardığımda henüz 14 yaşındaydım.Çok sevdiğim büyükannem (Anneannemin annesi) nihai sona gelmişti.Yaşım henüz küçük olduğu için; aile büyükleri tarafından ölümle yüz yüze gelmem uygun görülmemiş; büyükannem ile son kez vedalaşmam mümkün olmamıştı.Yaşım küçüktü,bu ilk ölüm üzüntüsünü çabuk unuttum.Arkasından daha uzak akrabaların ölümüyle de tanıştım,doğal olarak.İlk ve en büyük ölüm acısını babamla yaşadım.O sıralarda hukuk 2'de okuyordum,oğlum 2,5 yaşındaydı.Babam küçük bir operasyon için bir hastaneye yatmış ve biz maaile operasyonun bitip hep birlikte eve dönmemizi sabırsızlıkla bekliyorduk.Beklerken; ablam, hiç unutamıyorum şöyle dedi,"babam yoğun bakımda her an ölebilir!"Abla ne diyorsun demeye fırsat kalmadan yaşamımın en acı haberini verdiler;babanız öldü dediler.O andan sonraki 12 saati hatırlamıyorum,çünkü uyutulmak suretiyle 12 saat geçirmişim.Babamın vefatını takip eden günlerde final sınavlarım vardı; her sınavı baştan sona ağlayarak zar zor tamamlamaya çalışıyordum.Yaşam devam ediyordu,babamın öldüğü anda her ne kadar yaşam bitti dediysem de devam ediyordu,zaman acıların en büyük ilacıydı.Babam doğum günümden bir gün sonra bir yaz günü vefat etmişti,hemen her gün ziyaretine gittim.Derken kış geldi;ilk kar yağdı ve ben o kar kış günü babamı ziyarete gittim.Gönlüm onun o karla kaplı toprak içinde yatmasına izin vermiyordu,ama yapılacak bir şey yoktu.Seneler geçti,tek başına kalan annemle avunur olmuştum.Ta ki üç yıl öncesine kadar.Komşularından gelen telefon üzerine annemin yanına gittiğimde annemi yerde yatar bir şekilde;felç halinde bulduk.Bu durumdan sonra annem sadece 8 ay yaşadı,genç sayılacak bir yaşta ismimi sayıklayarak vefat etti.3 senedir hemen her gece annemi rüyamda görüyorum ve diyorum ki eğer ebeveynleriniz hayattaysa onların kıymetini bilin,yarın geç olmasın...
Old 06-12-2007, 20:53   #9
suskun_juliette

 
Varsayılan

Ölümü kabullenebilmek çok güç..Bu zamana dek kilometrelerce uzakta sevdiğimi sandığım insanlar öldü.Ama öldüklerinde hiç üzülemedim.Çünkü bir gün gittiğimde yine yerli yerinde onları bulacağımı düşündüm.Şahit olmadığım hiçbir ölüm beni üzmedi.Soğuk kanlı olduğumu söyleyemem,ama acıyı derinden hissetmek babında ölüme tanıklık etmek çok önemli sanırım..En azından benim açımdan öyle...Şimdi en büyük korkum annemin,sevdiklerimin ölmesi..Nasıl yaşanır,onların ardında bırakıp gidilmek nasıl bir duygudur bunu düşündükçe ürküyorum..Bu zamana kadar hep ölümler telefonla bildirildi bana,doğduğum şehir bursada ölüp gittiler ve ben alakasız bir şehirde diyarbakırda onların yasından bihaberdim.Bir gün annemi aradığımda telefona bir başkasının çıkmasından ödüm kopuyor,sessizce benden uzaklarda hatta yanımda bile ölmesini istemiyorum..Keşke ölüm diye bir şey olmasaydı,keşke yitirme korkusu olmadan yaşayabileceğimiz,kırdığımız insanın toprağın altına girmeden kıymetini bileceğimiz bir dünya olsaydı..Bu yüzden insanları sevmekten çok korkuyorum..Muhtemel bir acıyı bertaraf etmek kendimce..Biliyorum ki kimi sevsem ölecek..Bu öyle bir şey ki,kime adasam kendimi,kime sığınsam sırf bu yüzden öleceklermiş gibi hissediyorum..Bazen kimsesiz bir insan olmayı diliyorum.Kaybedeceğim hiç kimse olmadan yaşamak isterdim..Sırf kendim için,sevgiden bile yoksun olmayı göze alarak yaşamak..Belki de bencillik,ama acıyı kaldırabilecek bir ruha sahip değilim..Vazgeçtim ben,hem kendimden hem yaşamaktan..Dilerim ecelim sevdiklerimle eş zamanlı gelir..Sırf bu yüzden kendime bir gelecek bile biçmedim..Ne bir çocuğum olsun istedim ne de eşim ve sıcak bir yuvam...Gideceğimi bildiğim bir yerde kalıcı izler bırakamazdım..Okuduğum bölüm bile arzuladığım şey değil..Annemin istediği insan olacağım..Kızı avukat olsun istedi..Bu yüzden buradayım,bu siteye bu sebeple yazabiliyorum belki..İçimi dökebilme fırsatını bu nedenle kazandım..Hiçbir zaman kendi istediğim insan olmadım..Çünkü istediğim ne varsa yok olacaktı..Erimeye mahkum bir çiğ tanesi gibi benim gözümde hayat..Üzerinde fazla uğraşmaya değmez..Soramadım hiçbir ölümün acısını.O öldüğünde neler hissettin diyemedim hiç kimseye..Karşımdakinin daha çok ağlamasından korktum..Cidden ölüm nasıl bir şeydir ki aklımdan geçtiği vakit tüm heveslerimin boğazı kesiliyor.Umut kırıntılarım bile bir düş arefesinde gibi,gözlerini araladığın vakit yok olmaya mahkum..Gözlerini daha sıkıca kapatıp uyumak istesen hiç uyanamayacağın bir yalan ve bir gaflet uykusu olacak..Aslında ölümü anlayabilmek için mezarlıklara bakmak dışında yapılacak bir şey daha var..Evet nefes alıyoruz,yaşadığımızın bir göstergesi,fakat aldığınız her nefes bir eksilmedir..100 kez nefes alma hakkınız varsa şimdi sadece 99 kerelik var...Bunu düşünüyorum..Yüzümün gittikçe ölüme döndüğünü fark ediyorum..Ben böyle isem sevdiklerim,o bana nazaran yaşlı insanların durumu nedir?Aslına bakarsınız anne ve babalarımız sadece ölümü miras bırakıyorlar bize.Doğmak demek ölüm gerçeğiyle yüz yüze olmaktır.Ölümü kendine konduramamak değildir.Doğmuşsan elbet bir gün bu hikaye bitecek demektir.Sanırım en büyük imkansızlık ölümün hiç olmamasını dilemektir...
Old 07-12-2007, 00:39   #10
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

Biraz farklı bir "mezarlık" anlatısı:

Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımı yaşadığım Ceyhan 60'lı yıllarda Güney'in Paris'i olarak nitelendirilirdi.Yaşam güzel ve moderndi o zamanlar.Hafta sonları mesire yerlerine gidilirdi. Topu topu kolayca ulaşılabilecek üç mesire yerimiz vardı. "Yamaç" adı verilen nehir kenarı dışında "mezbaha" ve "mezarlık"

Verimli Çukurova o tarihlerde "ağaç" yönünden fakirdi. Ağaçlar ve çiçekler en çok bu saydığım yerlerde bulunurdu(narenciye daha sonra gelişti)

Mezarlığı çevreleyen duvarla yol arasında dev okaliptuslar sarı sıcakta bir vaha gibiydi. Büyüklerimiz evden getirilen yiyecekleri hazırlarken biz çocuklar mezarlar arasında koştururduk keyifle.

Birçok kasabada olduğu gibi mezarlık evlere yakın bir yerdeydi ve bizler ailemiz yanımızda olmadan da giderdik oraya. Yazılı olmayan bir kural vardı: Mezar üstlerine basılmayacak, tuvalet ihtiyacı orada giderilmeyecek, akşam saatlerinde orada kalınmayacak. Bunun dışında özgürdük.

Bir gün mahallenin çocukları toplanıp oynamaya gittik. Vaktin nasıl geçtiğini anlamadan akşam oldu tabii. Hepimiz kucak dolusu çiçekler toplamıştık. Eve dönerken hırkamı orada unuttuğumu farkettim. Bulmadan eve dönmek olamazdı. Arkadaşlarımız bizi bırakıp döndüler. Kardeşlerimle ben hırkayı aramaya başladık. Ama hava kararmış biz korkmaya başlamıştık. Garip sesler duyuyor, garip görüntüler görüyorduk. Bir yandan aramayı sürdürdük, bir yandan gündüz topladığımız çiçekleri geçtiğimiz her mezara bıraktık. Özür dileyerek tabii. Sonuçta hırkanın kaybının üstüne geç saatte sokakta kalmanın da cezası olacağını düşünüp, eve döndük.

Babam sebze komisyonculuğu yapardı. Kış mevsimi onun dinlenme zamanıydı. Dinlenmesi kahvede ellibir oynaması demekti.Ceyhan girişi demir köprü üzerinden yapılırdı ve köprü ayağındaki kahve babamın dinlenme yeriydi. Büyüyüp, evlenip, yalnızca yakınlarımı ziyaret amacıyla Ceyhan'a gittiğimde, girişte, kahveye bakar, babamı görmeye çalışırdım.

Sonra yıllar geçti, babamı kaybettik. Mezarını görmeyi red ettim. Mezarı görürsem ölümüne inanmam gerekirdi, buna şimdi bile dayanamam.Benim için yaşıyor o... Köprü ayağının altında ellibir oynuyor hâlâ...
Old 07-12-2007, 00:52   #11
Av.H.Sancar KARACA

 
Varsayılan

Doğup büyüdüğünüz ilçenin mezarlığına yıllar sonra uğradığınızda, mezar taşlarında yazılı çoğu isimleri gördükçe hayrete düşüyor, " o da mı vefaat etmiş, ne zaman vefaat etmiş" diye düşünüyor, mezar taşında ismi yazılı tanıdıklarınızın sayısı sokakta karşılaştıklarınızın sayısından fazla gibi geliyorsa yaşlanmışsınız demektir.
Old 07-12-2007, 01:18   #12
slide

 
Varsayılan

Önce anneannemi kaybettim..çok görüşmezdik..akrabalık bağları kuvvetli bir aile değildik..ancak ölüm şekli çok acıydı..defalarca böyle olmamalıydı diye düşündüm ama yanmadı içim..ardından babaaannem dedem bıraktı babamı..babama üzüldüm..yine yanmadı içim..ta ki halam mezarlıktan eve döndüğümüzde şakırdayan yağmuru görünce ''babam üşür iyice örttün mü üzerini'' diyene dek babama..oysa dedem 80'lerinin ortasındaydı..o an anladım ki baba kaç yaşında olursa baba acısı feryat sebebi..uzun bir zaman annemi kaybetmek fobi halindeydi bende..zaman geçti büyüdüm imkansızdı onu hep yanımda tutmam..yollar girdi aramıza..belki tam karekterim şekillenirken ondan ayrıydım..eski bağlılığım kalmadı anneme..oysa ben senelerce onun koynunda uyumuştum...bazen şaşıyorum kendime..ben yıllarca anneye aşık bir çocuktum..şimdi nedense mesafeliyim anneme..belki kızgınım..hayatımda en sevdiğim insanlardan birini kaybettiğim an yanımda olmadı..oysa en çok o bana ''geçecek bunlar'' desin istedim..yine de çok seviyorum..yaşlandıkca kırışıklıklarını dert eder oldu..kremmsiz sokağa çıkmaz uyumaz oldu..şeker ahalleri hoşuma gitmiyor değil..rüyamda dahi onun bırakıp gittiğini görsem yastığım ıpıslak uyanıyorum...çekirdek ailem hep yanımda olsun istiyorum..yüreğim yanmsın istiyorum imkansız olduğunu bile bile..
Old 07-12-2007, 01:51   #13
mizancı64

 
Varsayılan Ölüm kime Yakın ?

Tanımadığırız kişilerin ölümüne tanık olduğunuz da sizi pek etkilemez.Hele mesleğiniz gereği sürekli ölüm olayları ile karşılaşıyorsanız bir müddet sonra artık ölüm olayı size günlük hayatın bir parçası gibi gelmeye başlar.Ölenler hep başkalarıdır....hep onlar öleceklerdir ..sanki ölüm bize çok uzaktır..ama öyle değildir işte..
Öyle olmadığını görevli olduğum bir konser görevinde yaşadım.Konserde çok kalabalık bir seyirci topluluğu vardı.Herkes çok çılgınca eğleniyordu.görevim gereği sahnenin yanında bulunuyordum.Bu arada telefonum çaldı. Arayan babamdı .Açtım ama sahnenin ses desibeli çok yüksek olduğundan babamın ne konuştuğunu anlayamıyordum.ama bir ara anneni.....kaybettik...gibi buna benzer bir şeyler duydum sanki ilk anda kavrayamadım babamın ne anlattığını..annem ölmüştü işte.. bizden hep uzak olan ölüm bize de gelmişti.ama o an beni esas etkileyen konser sırasında eğlenen kalabalıktı ..herkes çılgınca eğleniyordu.. ben ağlıyordum .Hayat buydu işte...
Old 07-12-2007, 09:43   #14
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av-ufuk
Küçükken, mezarlıklardan çok korkardım.

Bir gün babamla mezarlığın önünden geçerken, baba korkuyorum dedim.

O da bana "insanın ölüsünden değil, canlısından kork Ufuk, ölüsü sana zarar veremez merak etme demişti..."

Ne çok severim onu...

Saygılarımla.



Babalar hep aynı öğütleri veriyor ve hep haklı çıkıyorlar...
Old 07-12-2007, 10:04   #15
Atahun

 
Varsayılan

Herkeze teşekkür ediyorum. Yanıtlarınız için, konuyu benimle paylaştığınız için...

Ancak, nedense kimse öldüğünde nereye gömülmek istediğini yazmamış. Neden?

Aslında detaylı düşününce vasiyet etmek mi daha mantıklı, yoksa geride kalanların kararı mı daha mantıklı olur doğrusu bende bilmiyorum.

Saygılarımla.
Old 07-12-2007, 10:10   #16
üye18721

 
Varsayılan

Ben yazayım; öldüğümde yerim hazır.Anne ve babamın gömülü olduğu aile mezarının ortasındaki yere gömülmeyi vasiyet ettim.Umarım arkamda bu vasiyeti hatırlayacak kişiler kalır.Zira akrabalardan o kadar az kişi hayatta ki bu durumda belediye merasimiyle de defnedilebilirim.
Old 07-12-2007, 10:54   #17
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Öldüğümde nereyi uygun görürlerse oraya gömsünler, onu da mı ben düşüneyim.

Zaten bıraktıklarınız değil midir sizi değerli kılan, uygun gördükleri bir yere gömsünler, burada da irade kullanmayayım, hayat yorucu zaten ))))
Old 07-12-2007, 10:57   #18
avseher

 
Varsayılan

Bend Nerde ÖldÜysem En Yakin MezarliĞa GÖmsÜnler. Bİrd Benİm Cesetlemİ UĞraŞcak Mİllet
Old 07-12-2007, 10:59   #19
avseher

 
Varsayılan

sık sık etraftaki insanlara vasiyetimizi yapmamız laızm. hatta yazılı bir vasiyet bırakmak gerekiyor .
Old 07-12-2007, 12:15   #20
akdevrim

 
Dikkat

veda etmiş her şeye zamanla yarışanlar...
dondurmuş takvimleri,toprağa karışanlar..

herkes mesut ve mutlu mezarlıkta yerinden...
geldiği bir tabutla dönüş yok seferinden...

pek çok insanı dostum,gayet net hatırlarım...
bir mezar toprağına işlemez satırlarım...

akdevrim.07.12.2007.istanbul.Atatürk hava limanı...
Old 07-12-2007, 12:17   #21
üye18721

 
Varsayılan

Ben bundan 15 sene kadar önce vasiyetname hazırladım. Ama resmi niteliği yok.Bir süre sonra noterde yapmak lazım diye düşünüyorum.
Old 07-12-2007, 21:47   #22
akdevrim

 
Dikkat

oynayıp çelik çomak
hangi yiğidin harcı,
ölümü hatırlamak...?

herkes sonunu görür
bir tabut gölgesinde...
mezarsız bir yermi var...?
yaşamın bölgesinde...

hangi mezarı görsem..
dostlarım irkilirim...
döktürdüğü yaşları
sanki bir ben bilirim...

akdevrim.07.12.2007.istanbul..zeytinburnu..
Old 07-12-2007, 22:48   #23
uSaRe01

 
Varsayılan

Köyün mezarlığından geçersen bir gün eğer,
Birkaç dakika durup bak yosunlu taşlara,
Görürsen etrafını otlar bürümüş bir yer,
Ta yanına yaklaşıp benim adımı ara.
Sonra bırak göğsüne taktığın beyaz gülü,
Bari kabrinde gülsün bu bahtı siyah ölü.
Old 08-12-2007, 00:31   #24
Opioid

 
Varsayılan her şey sağlık için :)

benim hikaye biraz garip olacak..
babamla gitmiştim bir defasında anatomi için kemik aramaya
hiç unutmadığım da, bir mezar taşında şunlar yazıyordu:
"bugün bana, yarın sana"
deli mi ne?
saygılarımla..
Old 08-12-2007, 05:34   #25
üye18721

 
Varsayılan

Babamın gönlümdeki yeri bambaşkaydı,annemden daha çok babamı severdim.Yaşarken; en büyük korkum babamı kaybetmekti.Kaybettiğim gün; "Her şey bitti!" dedim.Çok iyi bir insandı ki; yakınımız olan bir çok kişi aynı kelimeyi sarf etti. Çok özel bir insandı; hümanist,özverili,aydın,naif bir insan.Ölüm haberi herkezi şok etti.Onu tanıyan herkez çok üzüldü. Uzun bir süre öldüğüne inanamadım. Babamı kaybettikten sonra annemi yalnız bırakmamak için bir kaç ay annemin evinde kaldım.İşten dönüş saatine yakın pencereden babamı bekler oldum!ölümünü bir türlü kabullenemedim.Uzun yıllar hemen her gece rüyalarımdan çıkmadı,öyle ki rüya görürken,"meğer babam ölmemiş" diye düşünüyordum,uyanınca rüya olduğunu anlayıp üzülüyordum.Çok gençtim,bir yandan küçük çocuğum diğer yandan okulum derken seneler hızla akıp geçti... Aile büyüklerinden bir çoğu bu süreçte vefat etti. İkinci büyük kaybımı 3 sene önce annemle yaşadım. O da çok müstesna bir insandı.Ama doğrusu,annemin ölümü beni nedense babamdan daha çok sarstı. 3 senedir mezarına gidemiyorum;yüreğim elvermiyor... Ölüm kötü bir olgu...
Old 08-12-2007, 15:16   #27
Gülümse

 
Mutsuz

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Babalar hep aynı öğütleri veriyor ve hep haklı çıkıyorlar...

Bizim evde bu öğüt anneme ait.. Babam ise kaybettiği yakınlarını hatırladığı için mezarlıklardan hoşlanmazdı..

Mezarda yatanlardan çok o mezardakilerin hayatta olan yakınlarına üzülürdü..
Old 08-12-2007, 16:16   #28
av.hakan

 
Varsayılan

Tabiki Yolumuz Mezarliktan Bİr Çok Defa GeÇtİ.sevdİklerİmİzİ Orada Biraktik Bİz Evİmİze DÖndÜk..ama Önemlİ Olan Yolumuzun Ordan GeÇmİŞ Olmasi DeĞİl..bİr GÜn Oradin Daİmİ Sahİbİ Olacagimiz.
Old 08-12-2007, 16:58   #29
Av.H.Sancar KARACA

 
Varsayılan

Alıntı:
ama Önemlİ Olan ........bİr GÜn Oradin Daİmİ Sahİbİ Olacagimiz.

Daimi sahibi mi olunur, daimi misafir mi veya daimi kiracı mı olunur? Bilinmez şimdiden.
O tarafın nüfusu burdan daha kalabalık. (Dünyadaki gibi) ; kim ev sahibi, kim kiracı ya da kim misafir, nasıl belli olur ki?
Old 08-12-2007, 21:21   #30
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Büyüklerimin çoğu ben yeterince büyümeden öldüğünden, ölüm acısı nedir pek bilemedim. İlkokuldayken önce anneannemi, sonra büyükanneannemi kaybetmiştik, annem ağlarken ben de ağlıyordum ama, benim ağlamam onun yaşadığı acıyı paylaşıyor olmaktan değil, onun ağlıyor olmasına üzülmekten kaynaklanıyordu. İçin için de düşünürdüm, onları yeterince görüp tanımamış olduğum için mi annem gibi hissedemiyorum diye. Çok şükür, o yaşımdan bu yaşıma dek, soyağacımdan bir kayıp daha verilmedi ve ben, katıldığım bilumum cenazelerde, ölen için neden ağlandığını anlamakta zorlanmaya devam ettim. Acı ölüm nedeniyle değil de, kayıp nedeniyle yaşanıyor herhalde sonucuna varır gibi oldum. "Yaşarken bir daha göremeyecek olmak" kabullenilmesi zor bir kavramdı doğrusu.

Derken bir tarihte, bir dostumuzun ölüm haberini aldık. O zaman, küçüklüğümde , onları seviyor da olduğum halde, anneannem ve büyükanneannem için içtenlikle dökülemeyen gözyaşının, nasıl kendiliğinden dökülüverdiğini yine kendimde deneyimledim. "Hayır, o ölemez" diyerek hastaneye giderken buldum kendimi. Yol boyunca, kesinlikle haber yanlış, bu mümkün değil demeye devam ettim. Hastaneye yaklaşırken, hala içeriye gireceğimi ve bir yanlışlık olduğunu söyleyeceklerini umut ediyordum. Hastane girişinde o aracı görene dek de inancım devam etti. Bir dostunuzun/yakınınızın ölümüne üzülmek, ne demek, sanki biraz daha anlar gibi oldum. Küçüklükte yaklaştığım nedene yakındı, görmeye alışmışken, bir daha görememek... Yokluğunu kabullenememek.

Yaş ilerledikçe katıldığımız cenaze törenleri sayısı da doğru orantılı olarak artıyor. Ölüm, küçüklükten beri sahip olarak yaşadığımız bir bilgi ancak, büyüdükçe yakınlaştığı hissi sanki anlam kazanıyor ve mezarlık ziyaretlerinde, yahut camilerde, musalla taşının üzerinde bir gün kendi bedeninizin uzanacağını ve hala yaşayanlarca size dua edilip, gözyaşı döküleceğini düşünmeye başlıyorsunuz ve bir anda yaşadığınız hayat anlamsızlaşıyor. Cami veya mezarlıkları terkettiğiniz andan itibaren de, yaşam yeniden gündelik ayrıntılarıyla karşınıza dikilmekte gecikmeyip, ölüm fikrini hafızanızdan siliyor.

Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp, yarın ölecekmiş gibi hazır olmak. Kim demişse, doğru söylemiş...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yabancıların Çalışma İznine Dair Yasa Geçti Av.Ateş Hukuk Haberleri 0 24-05-2007 12:01
Yolunuz Kaç Kez Aşk' tan Geçti güler ataş Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. 14 09-04-2007 13:38
Mortgage yasası Meclis'ten geçti Seyda Hukuk Haberleri 0 21-02-2007 22:58
Vakıflar yasa tasarısı komisyondan geçti ISIL YILMAZ Hukuk Haberleri 0 03-10-2006 08:22


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08140206 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.