Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Mal rejimi tasfiyesi-Anlaşmalı boşanma

Yanıt
Old 19-02-2007, 11:19   #1
Av.Hulya Sapmaz

 
Varsayılan Mal rejimi tasfiyesi-Anlaşmalı boşanma

Değerli meslekdaşlarım;

Geçen yıl temmuzda yapılmış bir anlaşmalı boşanma var,Kadın maddi manevi tazminat ve hiç bir hak talep etmiyorum diyerek beyanını imzalamış.Şimdi ise 2002 den sonra ortak birikimleri ile alınan ve koca üzerinde bulunan evden payını istemekte.Ben de boşanma davası keşinleşmiş olduğundan edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesini talep etmeyi düşünüyorum.Nasılsa boşanma davaları ile birlikte açtığımızda tasfiye, tefrik edilip boşanmanın kesinleşmesi bekleniyor.Sizce anlaşmalı boşanmada hiç bir hak ve alacağın talep edilmemesi bu davada karşıma kesin hüküm olarak çıkabilir mi?
Teşekkürler..
Old 19-02-2007, 15:20   #2
Av.Turhan Demiroğlu

 
Varsayılan

Bence:
Tamamen hakimin "feragat beyanının kapsamı"nı nasıl yorumlayacağı ile ilgili. Zannım o ki, mal zikredilerek feragat söz konusu değil (hayatın olağan akışına da pek uygun düşmezdi zaten); o halde feragatın bu hususu da kapsadığını ispat yükü karşı tarafta olmalıdır.
(İlgili bir karar bulamadım, biraz dayanaksız oldu, kusura bakmayın). Saygı ile...
Old 19-02-2007, 15:39   #3
Av.Hulya Sapmaz

 
Varsayılan

Teşekkür ediyorum.Ben de böyle düşünüyordum.Yani boşanma sırasında mal rejimi halen edinilmiş mallara katılma rejimidir.Ancak boşanmanın kesinleşmesi ile dava tarihinden itibaren sona erer.Bu durumda henüz mal rejimi sürerken (boşanma davasında) ileride doğacak bir hakkından feragati kapsadığını düşünmüyorum.Çok karar aradım ama yok.Zaten mal rejimi tasfiyesi davaları bile en azından Ordu için söylüyorum çok yeni.
Old 19-02-2007, 15:58   #4
Av.Turhan Demiroğlu

 
Varsayılan

"ileride doğacak bir hakkından feragati kapsadığını düşünmüyorum."

Bence değindiğiniz bu nokta olayı çözebilir. Kolay gelsin.
Old 20-07-2010, 15:33   #5
av.buji

 
Varsayılan

Bu konudan dolayı meslektaş arkadaşlarımızın başlarının belaya girdiğini, şikayetine kadar gidildiğini duymuştum. Anlaşmalı boşanma davasında sunulan protokolde hiçbir hak ve alacak talep etmediği hususunda anlaşmaya varılmış iken aradan biraz zaman geçtikten sonra , tasfiye davası açılıyor tabi müvekkilde haklı olarak şikayette bulunuyor.
Old 12-07-2011, 22:01   #6
av.neslişah

 
Varsayılan

İyi akşamlar,anlaşmalı boşanma davası protokolünde'tarafların birbirlerinden ziynet ve kişisel eşyaları da dahil herhangi bir maddi ve ayrıca manevi tazminat talebinde bulunmayacaktırlar.Tüm menkul ve gayrimenkul paylaşımı yapılmış,tarafların b,rbirlerinden hiçbir hak ve alacakları kalmamış olup birbirlerini ibra etmektedirler.Bu durumda mal rejimi tasfiyesi davası açılabilir mi?
Old 11-12-2011, 17:08   #7
AV.PO.

 
Varsayılan Sayın meslektaşım,

Alıntı:
Yazan av.neslişah
İyi akşamlar,anlaşmalı boşanma davası protokolünde'tarafların birbirlerinden ziynet ve kişisel eşyaları da dahil herhangi bir maddi ve ayrıca manevi tazminat talebinde bulunmayacaktırlar.Tüm menkul ve gayrimenkul paylaşımı yapılmış,tarafların b,rbirlerinden hiçbir hak ve alacakları kalmamış olup birbirlerini ibra etmektedirler.Bu durumda mal rejimi tasfiyesi davası açılabilir mi?

"Anlaşmalı boşanma davası protokolünde tarafların birbirlerinden ziynet ve kişisel eşyaları da dahil herhangi bir maddi ve ayrıca manevi tazminat talebinde bulunmayacaktırlar". Denmesi bu konuların çözüme kavuşturulmadığı (hakların alınmadığı)tarafların önceden bu konulardaki tasarruf haklarından sarfinazar ettiklerini gösterir. Türk Hukukun da kişiye sıkı sıkıya bağlı tasarruf haklarından önceden vazgeçme kabul görmemektedir.

Bu itibarla protokolde, "taraflar arasında ziynet ve diğer kişisel eşyaları ile tüm menkul ve gayrimenkul malları ile maddi ve manevi tazminat alacakları konusunda anlaşılmış olup, bunların paylaşımı yapılmış olmakla tarafların birbirlerinden bu konularla ilgili olarak alacak ve dava haklarının kalmadığını kabul, beyan ve taahhüt ederler".denmesi ile tarafların bu konularda alacak ve dava hakları ortadan kalkar. yani mal rejimi davası da açamazlar. Ancak,sizin metninizde (protokolünüzde) önceden vazgeçme söz konusudur. "tarafların birbirlerinden ziynet ve kişisel eşyaları da dahil herhangi bir maddi ve ayrıca manevi tazminat talebinde bulunmayacaktırlar".
Bu nedenle, bu konularda zamanaşımına uğramadığı sürece dava açma hakları devam eder.
Old 11-12-2011, 18:57   #8
denizizm

 
Varsayılan

konunun uzun süre önce açılmış olmasına rağmen bulduğum kararı eklemek istedim
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2010/2-96
K. 2010/106
T. 24.2.2010

• KATKI ALACAĞI ( Boşanma Kararının Hüküm Kısmı ve Tarafların Hiçbir Zaman Boşanma Protokolündeki İmzalarını İnkar Etmemiş Olmaları Dikkate Alındığında Boşanma Dava Dosyasındaki Bu Belge ve Beyanların Mahkeme İçi İkrar Niteliğinde Olduğu - Kesin Delil Niteliği Taşıdığı )

• ANLAŞMALI BOŞANMA ( Katkı Alacağı - Boşanma Protokolünde Yer Alan Mal Rejimi Hukukundan Kaynaklanan Anlaşma Maddelerinin Mahkeme Kararında Yer Alması veya Protokolün Mahkemece Onaylanması Gerektiği/Mahkeme İçi İkrar Niteliğinde Olduğu )

• EVLİLİK BİRLİĞİ İÇİNDE SATIN ALINAN TAŞINMAZA KATKI NEDENİYLE ALACAK ( Tarafların Boşanma Protokolündeki İmzalarını İnkar Etmemiş Olmaları Dikkate Alındığında Boşanma Dava Dosyasındaki Bu Belge ve Beyanların Mahkeme İçi İkrar Niteliğinde Olduğu - Kesin Delil Niteliği Taşıdığı )

• MAHKEME İÇİ İKRAR ( Boşanma Kararının Hüküm Kısmı ve Tarafların Hiçbir Zaman Boşanma Protokolündeki İmzalarını İnkar Etmemiş Olmaları Dikkate Alındığında Boşanma Dava Dosyasındaki Bu Belge ve Beyanların Olduğu - Kesin Delil Niteliği Taşıdığı/Katkı Alacağı Davası )

• BOŞANMA PROTOKOLÜ ( Katkı Alacağı Davası - Tarafların Boşanma Protokolündeki İmzalarını İnkar Etmemiş Olmaları Dikkate Alındığında Boşanma Dava Dosyasındaki Bu Belge ve Beyanların Mahkeme İçi İkrar Niteliğinde Olduğu/Kesin Delil Niteliği Taşıdığı )
4721/m.2,166/3,175,182,184/3
1086/m.236

ÖZET : Dava, evlilik birliği içinde satın alınan taşınmaza katkı nedeniyle alacak istemine ilişkindir. Kural olarak, anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında akdedilmiş olan boşanma protokolünde yer alan mal rejimi hukukundan kaynaklanan anlaşma maddelerinin mahkeme kararında yer alması veya protokolün mahkemece onaylanması gerekir. Mal rejiminden kaynaklanan talepler boşanmanın ferilerinden olmadığından ayrıca dava konusu edilebilirler.

Somut olayda, davacının dava dilekçesinin ekinde boşanma protokolünü mahkemeye sunmuş olması, boşanma davasındaki beyanları, boşanma kararının hüküm kısmı ve tarafların hiçbir zaman protokoldeki imzalarını inkar etmemiş olmaları, protokolün mahkemece onaylandığı, dikkate alındığında, boşanma dava dosyasındaki bu belge ve beyanların mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu; böylece, görülmekte olan davada kesin delil niteliğini taşıdığı ve ayrıca davacının bu ikrarına rağmen eldeki davayı açarak tamamen aksini ileri sürmekle dürüstlük kuralına aykırı davrandığının ve bu durumun hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiğinin kabulü gerekmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki “katkı alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Hatay Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 27.02.2007 gün ve 2006/410 E., 2007/157 K. sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 09.02.2009 gün ve 2007/16052 E., 2009/1885 K. sayılı ilamıyla;

( ... Taraflar boşanma davasının 20.04.2006 tarihli oturumunda boşanma ve fer’ileri konusunda anlaşmışlardır.

Dava, evlilik birliği içinde alınan taşınmaza katkı nedeniyle alacak istemine ilişkin olup, bu istek boşanmanın fer’ilerinden değildir. Taraflarca hazırlanan protokol mahkemece onaylanmadığı gibi, boşanma davasının hüküm fıkrasında katkı payı nedeniyle alacakla ilgili bir hüküm de kurulmamıştır. Tarafların gösterdikleri delilleri toplanıp, ulaşılacak sonuç uyarınca işin esasıyla ilgili karar verilmesi gerekirken davanın yazılı gerekçe ile reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır... ),

Gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, evlilik birliği içinde satın alınan taşınmaza katkı nedeniyle alacak istemine ilişkindir.

Davacı, davalı ile boşandıklarını, 330 ada 96 parsel sayılı taşınmazın 1/8 hissesini evlilik birliği içerisinde 2003 yılında kendisinin satın aldığını ancak davalı adına tapuya kayıt ettirdiğini, boşandıktan sonra davalının hissesine düşen bedeli vermediğini belirterek, bahse konu taşınmazın tasfiyesi ile katılma rejimi doğrultusunda alacağının tespiti ve tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, tarafların anlaşmalı olarak boşanıp, aralarında düzenledikleri 17.04.2006 tarihli protokol ile mal rejiminin tasfiye edildiğini, her iki tarafın anlaşması doğrultusunda mal bölüşümü yapılarak tarafların bunun dışında birbirlerinden herhangi bir taleplerinin olmayacağını kararlaştırdıklarını, protokolün davacı yönünden bağlayıcı olduğunu, dava konusu 96 parseldeki hisseyi müvekkilinin kendi kişisel çalışmaları ve birikimi ile satın aldığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.

Mahkemece, taraflar arasında 01.01.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu, davaya konu taşınmazın bu tarihten sonra 09.09.2003 tarihinde edinildiği, tarafların boşanmaya ilişkin dava dilekçesi ile mahkemece uygun bulunan protokolde boşanmanın mali sonuçlarını da düzenledikleri, bu şekilde taraflar arasında tasfiyeye konu bir malvarlığı değerinin bulunmadığı, bilerek ve isteyerek protokolle karşı tarafa bir takım maddi olanaklar sağlayan kişinin, boşanma işlemi gerçekleştikten sonra sağladığı olanakları geri istemesinin iyi niyet, doğruluk, dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmayacağı, ayrıca kendi kusuru ile mali imkanlarını zorlayan tarafın MK.'nun 2. maddesinden yararlanmasının da söz konusu olamayacağı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin yukarıda yazılı bulunan bozma kararı üzerine yerel mahkemece; önceki gerekçeler ve ayrıca, taraflar arasında düzenlenmiş protokolün mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu, mahkeme içi ikrarın kesin delil niteliğinde olup, bu davada ileri sürülebileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Açıklanan maddi olgu, iddia ve savunma ile bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Türk Medeni Kanunu’nun 166/3 maddesine dayalı anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında akdedilmiş olan boşanma protokolünde yer alan mal rejimi hukukundan kaynaklanan anlaşma maddelerinin tamamının açıkça ve ayrıca mahkeme hükmünde yer almaması ve yine protokolün mahkemece açıkça onaylanmamasının mal rejiminden kaynaklanan taleplerin istenmesine engel olup olmayacağı; boşanma davasında sunulan protokolün mahkeme içi ikrar niteliğinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, noktalarında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, “ikrarın” hukuki niteliği, konusu ve ispat kuvveti açısından türleri üzerinde durulmasında yarar vardır.

Yargılama usulü bakımından ikrar, açıklayan tarafından hasmının karara bağlanmasını istediği hakkın veya hukuki durumun meydana gelmesine esas olan ve hasmınca ileri sürülen maddi olayların tümünün veya bir bölümünün doğru olduğunun bildirilmiş olması demektir ( YHGK 9.11.1955 gün E:4-79 K:78; YHGK 25.6.1975 gün E:4/681 K:879 ).

İkrarın ispat kuvveti, yapıldığı yere göre belirlenir. Bu cümleden olarak, ikrarın yapıldığı yere göre bir ayırıma tabi tutulması, kanundan doğan bir zorunluluk olup; ikrarın mahkeme içinde veya mahkeme dışında yapılmasına farklı hüküm ve sonuçlar bağlanmıştır.

Kavram olarak da mahkeme dışı ikrar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 236. maddesinin dördüncü fıkrasında, “Mahkeme haricindeki ikrarı teyit edecek delail ve emare mevcut ise hakim buna binaen hüküm verebilir” hükmü ile açıkça kullanılmış iken; mahkeme içi ikrar aynı maddenin birinci fıkrasında “ Dava evrakında veya hakim huzurunda iki taraftan birinin veya vekilinin sebkeden ikrarı muteberdir. Ve mukir olan taraf aleyhine delil teşkil eder” hükmü ile örtülü olarak kullanılmıştır.

Mahkeme dışı ikrarın, taraflardan ya da onların yetkili temsilcilerinden sadır olması ve ikrarın mahkemeye yönelik değil; ya karşı taraf, ya da başka kimseler veya merciiler önünde yapılması gerekir. Mahkeme dışı ikrar, kesin bir delil olmayıp, takdiri delildir. Hakim, mahkeme dışı ikrarı doğrulayacak delil ve emare varsa, buna dayanarak hüküm verebilir ( HUMK m.236/4 ).

Mahkeme içi ikrarın, taraflardan ya da onların yetkili temsilcilerinden sadır olması ve ikrarın yargılama içinde, mahkemeye karşı yapılması gerekir. Mahkeme içi ikrar, mahkeme önünde sözlü olarak yapılabileceği gibi; bir dilekçe veya layiha ( dava evrakı )ile de vakıa ikrar edilebilir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 236/1. maddesinde “dava evrakı” olarak belirtilen belgeler, tarafların dilekçe ve layiha gibi, davayı hakim önüne götüren ve dava ilişkisi nedeniyle birbirlerine usulen tebliğ ettirdikleri belgelerdir. Mahkeme içi ikrar, bir kesin delildir.

Önemle vurgulanmalıdır ki; bir davada yapılan mahkeme içi ikrar, başka bir davada da geçerli olup, kesin delil teşkil eder ( Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı baskı, İstanbul 2001, C:2, s:2045 ).

Bu genel açıklamalardan sonra, Türk Medeni Kanunu’nun 166/3 maddesine dayalı anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında akdedilmiş olan boşanma protokolünde boşanmanın mali sonuçlarının kararlaştırılması kavramına, mal rejiminin tasfiyesinin dahil olup olmadığı; böyle bir kararlaştırma varsa bunun sonuçlarının ne olacağının irdelenmesi gerekmektedir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 166/3. maddesine dayalı olarak açılan boşanma davalarında, evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek protokolü uygun bulması şarttır. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı ( TMK.md. 184/3 )hükmü uygulanmaz" ( TMK.md.166/3 )

Taraflar tek bir konuda anlaşamamış olsalar dahi, Türk Medeni Kanunu'nun 166/3.maddesi uyarınca delil toplanmadan karar verilemez. Bu gibi hallerde tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delilleri toplanıp Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesinin 1, 2. ve 4. fıkralarına göre değerlendirme yapılmalıdır.

Anılan maddede, boşanmanın mali sonuçları üzerinde anlaşma şartı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 174.maddesinde düzenlenen boşanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat, 175.maddesinde düzenlenen yoksulluk ve 182. maddesinde düzenlenen iştirak nafakası talep haklarına ilişkindir. Anlaşmada ayrıca yer verilmemişse tarafların aralarındaki akdi ilişkiyi tasfiye ettikleri kabul edilemez.

Görüldüğü üzere, mal rejiminin tasfiyesi anlaşmalı boşanma kapsamında değildir. Başka bir anlatımla boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenleme, mal rejiminin tasfiyesine yönelik istemleri içermez.

Somut olaya gelince; davacı, eldeki davadan önce açtığı boşanma davasında, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, davalı ile karşılıklı olarak boşanma ve boşanmanın mali sonuçları konusunda tam bir mutabakat sağladıklarını belirterek, davalı ile anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

Davacının, dava dilekçesinin ekinde sunduğu 17.4.2006 tanzim tarihli “Protokol” başlıklı belgenin, 4. maddesinde, tarafların, kendilerine ait eşyaları aldıkları; 5. maddesinde, birbirlerinden hak ve alacakları kalmadığı; 7. maddesinde ise, evlilik birliği içinde edinilmiş herhangi bir malları olmadığı, bu yönde de bir taleplerinin bulunmadığı belirtilmiş; 29.4.2006 tarihli oturumda da, davacı, dava dilekçesini tekrar etmiş, her iki yan da aralarındaki anlaşmaya göre boşanmaya ve mali sonuçlarına karar verilmesini istemişlerdir.

1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 236/1. maddesi hükmü uyarınca dava evrakında yapılan ikrar geçerlidir ve ikrar eden aleyhine, başka bir davada da kesin delil teşkil eder.

Açıklanan maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirildiğinde; davacının boşanma davasında ibraz ettiği imzalı dava dilekçesi, “Protokol” başlıklı belge ve duruşmadaki beyanının HUMK nun 236/1. maddesinde öngörülen mahkeme içi ikrar niteliğinde olup; görülmekte olan davada davacı aleyhine kesin delil teşkil ettiği ve 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında öngörülen yazılı belge mahiyetinde bulunduğu, her türlü kuşku ve duraksamadan uzaktır.

Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.5.1992 gün ve E:1992/14-249 K:1992/323 ve 23.05.2007 gün ve 2007/14-289 E. 2007/291 K. sayılı kararlarında da aynı görüş benimsenmiştir.

Öte yandan, taraflar arasında düzenlenmiş boşanma protokolünün, sadece mal rejiminin tasfiyesine ilişkin 7. maddesi boşanma hükmünde ayrıca ve açıkça gösterilmemiştir. Bunun dışında kalan çocukların velayetine, çocuklarla kişisel ilişki kurulmasına, maddi ve manevi tazminata ve yargılama giderlerine ilişkin maddeleri ise açıkça ve ayrıca boşanma ilamının hüküm kısmında gösterilmiştir. Bu hal ve tarafların yargılamadaki beyanları dikkate alındığında protokolün mahkemece uygun bulunduğu; ancak, içeriği de evlilik birliği içinde edinilmiş herhangi bir mal olmadığı, bu nedenle taleplerinin bulunmadığı şeklinde olan 7.maddenin gerek bu ifade tarzı gerekse de mal rejiminin boşanmanın mali hükümlerinden olmaması nedeniyle hüküm fıkrasında bu kısmın ayrık tutulduğunun kabulü gerekmekte; bu hal anılan protokolün ve boşanma davasında gerçekleşen beyan ve belgelerin tümüyle mahkeme içi ikrar ve kesin delil olma niteliğini etkilememektedir.

Bununla birlikte; davacı, dava dilekçesinin ekinde boşanma protokolünü sunduğuna ve bunun dava dilekçenin eki olduğunu açıkça belirttiğine, yargılamada aralarındaki anlaşmaya göre boşanmaya karar verilmesini istediğine ve davalı kadının da bu anlaşmadaki düzenlemeye güvenerek boşanmayı kabul ettiğine göre; bundan sonra davacının bu protokol hükümlerine aykırı olarak, boşanma davasındaki beyan ve dilekçelerini yok sayarak görülmekte olan bu davayı açıp, protokol hükümlerine aykırı olarak talepte bulunması 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen “Dürüst Davranma” kuralına da aykırılık teşkil etmekte; eş söyleyişle, hakkın kötüye kullanılması anlamına gelmektedir.

Yukarıda yapılan açıklamaların sonucu olarak; kural olarak, anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında akdedilmiş olan boşanma protokolünde yer alan mal rejimi hukukundan kaynaklanan anlaşma maddelerinin mahkeme kararında yer alması veya protokolün mahkemece onaylanması gerekir. Mal rejiminden kaynaklanan talepler boşanmanın ferilerinden olmadığından ayrıca dava konusu edilebilirler.

Ancak somut olayda, davacının dava dilekçesinin ekinde boşanma protokolünü mahkemeye sunmuş olması, boşanma davasındaki beyanları, boşanma kararının hüküm kısmı ve tarafların hiçbir zaman protokoldeki imzalarını inkar etmemiş olmaları, protokolün mahkemece onaylandığı, dikkate alındığında, boşanma dava dosyasındaki bu belge ve beyanların mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu; böylece, görülmekte olan davada kesin delil niteliğini taşıdığı ve ayrıca davacının bu ikrarına rağmen eldeki davayı açarak tamamen aksini ileri sürmekle dürüstlük kuralına aykırı davrandığının ve bu durumun hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiğinin kabulü gerekmiştir.

Açıklanan nedenlerle; aynı hususlara dayanan ve usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

SONUÇ : Davacının, temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 24.02.2010 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Anlaşmalı Boşanma güzin Hukuk Soruları Arşivi 4 05-03-2007 17:26
Anlaşmalı Boşanma? arzaplı Hukuk Soruları Arşivi 3 27-07-2006 20:04
Anlaşmalı Boşanma denetim Hukuk Soruları Arşivi 2 07-02-2005 12:18
Anlaşmalı Boşanma CANOLA Hukuk Soruları Arşivi 1 25-09-2003 16:33


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05176401 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.