Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İşçi Alacaklarında Borçlu Şirketin Münfesih olması

Yanıt
Old 08-03-2007, 19:27   #1
ayşebetul

 
Varsayılan İşçi Alacaklarında Borçlu Şirketin Münfesih olması

Merhaba Sayın Meslaktaşlarım,

Elime gelen bir dosya ile ilgili bilgilerinize ihtiyacım var.

Elimde 1998 yılında takibe konulmuş işçi ücret alacağı ile tazminattan kaynaklı 2 adet icra takibi var. Borçlu bir şiket ödeme emri tebliğ edilmiş ancak hacze gidildiğinde şirketin taşındığı tesbit edilmiş. Bu şekilde dosyalar düşmüş. Bunları yenileyip işlem yapmak istedim ancak şirket hakkında haricen bir araştırma yapınca şirketin münfesih olduğunu öğrendim.Galibe sermaye artırımı yapmamış ama kesin bilmiyorum. Bu durumda şirkete borçla ilgili gidemiyorum. Ortaklarına karşı gidebilirmiyim. Aynı zamanda alacağımda zamanaşımına uğramasın istiyorum. Ne gibi bir yol takip edebilirim. Saygılarımla,

Teşekkür ederim.
Old 09-03-2007, 11:01   #2
Av.Turhan Demiroğlu

 
Varsayılan Şirketin Türü Önemli.

*T.C.YARGITAY HUKUK DAİRESİ 13
Esas No.1986/1836Karar No.1986/2301Tarihi15.04.1986
ÖZET
ŞİRKETİN TÜZEL KİŞİLİĞİ TASFİYE TAMAMLANINCAYA KADAR VE ESAS İTİBARİYLE TASFİYE AMACIYLA DEVAM EDER.

*T.C.YARGITAY HUKUK DAİRESİ 11
Esas No.2002/3910Karar No.2002/7659Tarihi16.09.2002
6762-TÜRK TİCARET KANUNU ( TTK )/503/532
ÖZET
LİMİTED ŞİRKET, SERMAYE ORTAKLIĞI OLDUĞUNDAN, ORTAKLARIN SORUMLULUĞU, KOYMAYI TAAHHÜT ETTİKLERİ SERMAYE İLE SINIRLIDIR. SERMAYE BORÇLARINI ÖDEYEN ORTAKLARIN, ŞİRKETE VE ŞİRKETİN ALACAKLILARINA KARŞI HERHANGİ BİR SORUMLULUKLARI BULUNMADIĞINDAN KİŞİSEL YÖNDEN DAVA VE TAKİP OLUNAMAZLAR.

*T.C.YARGITAY HUKUK DAİRESİ 21
Esas No.2002/4528Karar No.2002/5988Tarihi20.06.2002
ÖZET
DAVACININ LİMİTED ŞİRKET ORTAĞI OLARAK KOYDUĞU SERMAYE İLE DEĞİL, SERMAYE PAYI ORANINDA SORUMLU TUTULMASI GEREKİR. LİMİTED ŞİRKET ORTAKLARI ŞİRKETTEN TAHSİL İMKANI BULUNMAYAN AMME ALACAĞINDAN SERMAYE HİSSELERİ ORANINDA DOĞRUDAN DOĞRUYA SORUMLU OLURLAR VE 6183 SAYILI KANUN HÜKÜMLERİ GEREĞİNCE TAKİBE TABİ TUTULURLAR.

T.C.YARGITAY HUKUK DAİRESİ 12
Esas No.1997/3947Karar No.1997/4570Tarihi15.04.1997
ÖZET
KOLLEKTİF ŞİRKET HAKKINDA SEMERESİZ KALMASI HALİNDE ORTAKLARA KARŞI TAKİP YAPILABİLİR. ANCAK BUNUN İÇİN TAKİP ASIL ŞİRKETE YÖNELTİLMELİ VE ŞİRKET HAKKINDA İCRAİ İŞLEMLER SONUNDA ACZİNİN TAHAKKUK ETTİĞİ DE BELGELENMELİDİR.

Saygılarımla...
Old 09-03-2007, 11:03   #3
ayşebetul

 
Varsayılan

İlginizden dolayı teşekkür ederim yanlız benim borçlularım Anonim Şirket
Old 09-03-2007, 11:43   #4
Av. Sebahat Gençtarih

 
Varsayılan

Asliye Ticaret Mahkemesinden şirketin yeniden canlandırılmasını isteyebilirsiniz. Fakat şirket canlansa bile ortakların koymayı taahüt ettikleri sermaye payları oranında ortaklara gidebilirsiniz diye düşünüyorum.
Old 09-03-2007, 18:26   #5
ayşebetul

 
Mutlu

Canlandırma olgusunun hangi maddede düzenlendiğini öğrenebilirmiyim.
Old 10-03-2007, 12:44   #6
Av.Duran Küçüköner

 
Varsayılan

Şirketin ihyası için aşağıdaki kararlardan yararlanabilirisiniz.

T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi

Esas : 2002/10069
Karar : 2003/1039
Tarih : 24.02.2003

ÖZET : Somut olayda, davalı işveren 10.maddeye göre %100 kusura göre hesaplanan maddi zarar miktarından Borçlar Yasası 43 ve 44. maddeleri uyarınca sigortalının kusur durumuna göre bir miktar hakkaniyet indirimi yapılarak meydana çıkacak olan sonuca göre rücu alacağından sorumlu olmalı, sair davalılar ise davalıların toplam kusurlarına göre rücu alacağından sorumlu olmalıdırlar.

(506 sayılı SSK. m. 10, 26) (818 sayılı BK. m. 43, 44)

KARAR METNİ :
Davacı, iş kazasında malül kalan sigortalı işçi için yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği biçimde isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hükmün, taraflar Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hatice Kamışlık tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

1-Davalılardan Ş... Ayakkabı San. Tic. Ltd. Şirketinin dava açıldıktan sonra tasfiye ile tüzel kişiliğin ortadan kalktığı, bütün borçları içerip içermediği konusunun kuşkulu kalması sebebiyle tasfiyenin gerçeğe aykırı olarak yapılması ihtimaline göre şirketin ihyası için ticaret mahkemesine dava açmak üzere davacı Kuruma mehil verilmesi ve ihya kararının alınması halinde şirket hakkında karar verilmesi gerekirken şirket hakkındaki davanın husumet sebebiyle reddine karar verilmesi,

2-İş bu rücu davasında kusur oranları bakımından hükme esas kılınan sigortalı tarafından açılan manevi tazminat dosyasında alınan kusur raporunda;sigortalıya %20, davalılar Filiz, Durdunaz ve Mahmut (Rıza)´a müştereken %80 oranında kusur verilmiş olup; işverenin kusuru tartışılmadığı gibi sair davalıların kusur oranları da ayrıştırılmamıştır. Mahkemece tarafların kusur oran ve aidiyetleri konusunda uzman bilirkişi marifetiyle yeniden bilirkişi incelemesi yapılması gerekirken aksinin kabulü,

3-Davanın kanuni dayanağı işveren için 506 S. Yasanın 10.maddesi, sair davalılar için 26. maddesi olup somut olayda 10.madde koşullarının oluştuğu tartışmasızdır.

Davalı işveren 10.maddeye göre %100 kusura göre hesaplanan maddi zarar miktarından Borçlar Yasası 43-44.maddeleri uyarınca sigortalının kusur durumuna göre bir miktar hakkaniyet indirimi yapılarak hasıl olacak sonucuna göre rücu alacağından sorumlu olmalı, sair davalılar ise davalıların toplam kusurlarına göre rücu alacağından sorumlu olmalıdırlar. Bu duruma göre davalı işverenin rücu alacağından sorumluluğu 10.maddeye göre daha fazla sair davalıların ise kusur sorumluluğu sebebiyle daha az olacaktır. Mahkemece işveren dışındaki davalıların %80 oranında kusurlu bulunduğu rapora itibar edilmesine rağmen 10.maddeden onları da sorumlu tutularak toplam kusurlarının %90 olarak kabul edilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.

O durumda tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde ilgiliye iadesine, Başkan Resul Aslanköylü ve Üye M. Zafer Erdoğan´ın muhalefetlerine karşı; Üye Coşkun Erbaş, Sami Koçak ve Coşkun Öztürk´ün oylarıyla ve oyçokluğuyla, 24.02.2003 tarihinde karar verildi.

-KARŞI OY YAZISI-

Davalı işverenin, sigortalıyı kanuni süre içerisinde Kuruma bildirmediğinden dolayı Sosyal Sigortalar Yasasının 9 ve 10. maddelerinde ön görülen koşulların oluştuğu tartışmasız ise de Kurumun 10. maddeden doğan rücu hakkının halefiyet ilkesine dayanmadığı Yargıtay´ımızın yerleşmiş görüşlerindendir. Hal böyle olunca iş kazasının meydana gelmesinde işveren ve sigortalı, kusurlu görülsün görülmesin rücu alacağından Borçlar Yasasının 43 ve 44. maddelerine göre indirim yapılamaz. Zira işe giriş bildirgesini verme yükümü işverene aittir. Kurumun anılan maddeden doğan rücu hakkının hukuksal temel kanundan doğan bağımsız rücu hakkına dayanır. Kaldı ki uygulamada ve öğretide işverenin 10.maddeye dayanan sorumluluğu kusursuz sorumluluk olup sonuç itibariyle hükmedilecek rücu alacağı işverene verilmiş medeni bir cezadır. Bu cezanın sigortalı ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Böyle olunca da zararlandırıcı sigorta olayının gerçekleşmesinde sigortalının ve işverenin kusurlu bulunup bulunmamalarına göre, özellikle Borçlar Yasasının 44. maddesinin uygulanması gerektiğine karar vermek 10. maddenin lafzına ve amacına aykırıdır. Bu durumda, rücuan istenen Sosyal Sigorta Yardımlarından herhangi bir indirim yapılmaksızın tamamının tahsiline karar verilmesi gerekir. Açıklanan bu sebeplerle sayın çoğunluğun bozma kararının 1.bendine katılamıyoruz. Hükmün, Kurum lehine bozulmasına karar verilmesi gerektiği görüşündeyiz.


T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi

Esas : 2002/3888
Karar : 2002/4353
Tarih : 16.05.2002

ÖZET : Tüzel kişilik, ticaret sicilindeki kaydın terkini ile sona erer. AncakTüzel kişiliğin sona erdiğinin hukuk açısından kabul edilebilmesi için tasfiye işleminin eksiksiz tamamlanması gerekir. Eğer tasfiye işlemleri gerçek olarak tamamlanmamış ve tasfiyede gerekli hususlar eksik bırakılmışsa tüzel kişilik ticaret sicilinden terkin edilse bile şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinden söz edilemez.

506 S. Yasanın 26.maddesi hükmünde öngörüldüğü üzere işveren ya da 3. kişilerin rücu alacağından sorumluluğu kasda ya da kusura dayanmakta olup, şahsi kusurları saptanamayan şirket ortaklarının tüzel kişiliğin kusurundan dolayı bu sıfatla kurumun rücu alacağından sorumlu tutulmalarıda kanun hükümleri karşısında imkansızdır.

(506 sayılı SSK. m. 26) (6762 sayılı TTK. m. 206, 242)

KARAR METNİ :
Davacı, işkazasında ölen sigortalı işçinin haksahiplerine yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği biçimde davanın reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Suna Memlük tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Davada husumet işveren sıfatıyla G... İnşaat Pazarlama Turizm Tic.San.Ltd. Şirketine yöneltilmiştir. Sigorta olayının 01.10.1991 gününde vuku bulduğu, gelirlerde meydana gelen artışın gerçek zarar tavanı ile sınırlı miktarının rücuan tahsiline ait bu davanın 14.07.2000 gününde açıldığı, 31.12.1997 gününde tesçil edilen tasfiyenin kapatılarak sicil kaydının silindiği ve keyfiyetin 30.12.1999 gününde ticaret siciline tescili ile 12.01.2000´de Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

Tüzel kişilik ticaret sicilindeki kaydın terkini ile sona erer. AncakTüzel kişiliğin sona erdiğinin hukuk açısından kabul edilebilmesi için tasfiye işleminin eksiksiz tamamlanması gerekir. Eğer tasfiye işlemleri gerçek olarak tamamlanmamış ve tasfiyede gerekli hususlar eksik bırakılmışsa tüzel kişilik ticaret sicilinden terkin edilse bile şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinden söz edilemez. Bu itibarla davacı Kurum vekiline uygun süre verilerek tasfiye işlemleri tam olarak sona ermediği için limited şirket tüzel kişiliğinin yeniden ihyası hakkında tasfiye kuruluna husumet tevcihi suretiyle Asliye Ticaret Mahkemesine dava açmasının sağlanması, dava açıldığı takdirde bu davanın sonucunun beklenmesi, tüzel kişiliğinin yeniden ihyası halinde bu tüzel kişiliğin huzuru ile rücu davasının yürütülmesi gerekir.

Diğer taraftan 506 S. Yasanın 26.maddesi hükmünde öngörüldüğü üzere işveren ya da 3. kişilerin rücu alacağından sorumluluğu kasda ya da kusura dayanmakta olup, şahsi kusurları saptanamayan şirket ortaklarının tüzel kişiliğin kusurundan dolayı bu sıfatla kurumun rücu alacağından sorumlu tutulmalarına yasaca imkan bulunmamaktadır.

O durumda davacı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına 16.05.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi

Esas : 2004/12512
Karar : 2005/1543
Tarih : 21.02.2005

ÖZET : Tüzel kişiliğin sona erdiğinin hukuk açısından kabul edilebilmesi için tasfiye işleminin eksiksiz tamamlanmış olması gerekir. Eğer tasfiye işlemleri gerçek olarak tamamlanmamış ve tasfiyede gereken hususlar eksik bırakılmışsa tüzel kişilik ticaret sicilinden terkin edilse bile şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinden söz edilemez. O itibarla davacı Kurum vekiline uygun süre verilerek tasfiye işlemleri ve ortaklarla olan ilişkilerin tam olarak sona ermediği için Limited Şirketin tüzel kişiliğinin yeniden ihyası hakkında tasfiye kurulu ile ticaret siciline husumet tevcihi suretiyle dava açmasının sağlanması ve dava açıldığı taktirde bu davanın sonucunun beklenmesi tüzel kişiliğin yeniden ihyası halinde bu tüzel kişinin kusuru ile belirlenecek gerçek zarar miktarıyla sorumluluğuna gidilerek karar verilmesi gerekir.

(506 sayılı SSK. m. 26)

KARAR METNİ :
Davacı, iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemeler sebebiyle uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği biçimde davanın reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Nesrin Şengün tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; davalılardan Limited Şirketin işçisi sigortalı Müren Yılmaz´a yapılan yardımların tahsiline ait davanın tasfiye sebebiyle davalıya husumet yöneltilemeyeceğinden reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Şöyle ki; tüzel kişiliği olan davalı Limited Şirketin tasfiye edildiği ve ticaret sicilindeki kaydının terkin edildiği görülmektedir. Tüzel kişilik ticaret sicilindeki kaydının terkini ile sona erer.

Tüzel kişiliğin sona erdiğinin hukuk açısından kabul edilebilmesi için tasfiye işleminin eksiksiz tamamlanmış olması gerekir. Eğer tasfiye işlemleri gerçek olarak tamamlanmamış ve tasfiyede gereken hususlar eksik bırakılmışsa tüzel kişilik ticaret sicilinden terkin edilse bile şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinden söz edilemez.

O itibarla davacı Kurum vekiline uygun süre verilerek tasfiye işlemleri ve ortaklarla olan ilişkilerin tam olarak sona ermediği için Limited Şirketin tüzel kişiliğinin yeniden ihyası hakkında tasfiye kurulu ile ticaret siciline husumet tevcihi suretiyle dava açmasının sağlanması ve dava açıldığı taktirde bu davanın sonucunun beklenmesi tüzel kişiliğin yeniden ihyası halinde bu tüzel kişinin kusuru ile belirlenecek gerçek zarar miktarıyla sorumluluğuna gidilerek karar verilmesi gerekir.

Belirtilen maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek noksan tahkikat ve inceleme ile hüküm kurulması bozmayı gerektirir.

O halde, davacı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, 21.02.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi

Esas : 2004/166
Karar : 2004/1440
Tarih : 01.03.2004



()

KARAR METNİ :
Davacı, iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemeler sebebiyle uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği biçimde isteği hüküm altına almıştır.

Hükmün, davalılardan Mustafa Odabaşı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Aydın Eser tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

İş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirlerde oluşan artışların 506 s. Kanunun 10 ve 26. maddesi uyarınca tazminine yönelik davada, husumet yöneltilen Anılkent Yapı Kooperatifinin feshi ile tasfiyenin kapatılmasına ve kooperatif kaydının silinmesine ait kararın, 01.10.1998 günlü Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlandığı dosya içeriğindeki belgelerle sabit olduğundan, tasfiye edilmekle tüzel kişiliği ortadan kalkan davalı kooperatifin davalı konumunda pasif husumet ehliyeti bulunmadığından, davacı Kuruma kooperatifin ihyası için mehil verilerek, kooperatifin ihyası kesinleştikten sonra kanuni temsilcisinin katılımıyla yargılamaya devam edilmesi gerekirken bu husus gözetilmemesi isabetsizdir.

Mahkemece, hükme esas alınan 26.05.2001 günlü kusur raporunda; davalı Anılkent Yapı Kooperatifi %25, davalı Mustafa %25, ölen kazalı %50 oranında kusurlu bulunmuştur.

Davalı işverenlerin sorumluluğu 506 s. Yasanın 10. maddesine göre kusursuz sorumluluk ilkesine dayanır. Zararlandırıcı sigorta olayında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemişse, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarından 10. maddeye göre sorumlu tutulması gerekir. Davalı işverenlerin 506 s. Yasanın 10. maddesi uyarınca sorumlu tutulması gerektiğinin tespiti halinde, sigortalının kabul edilen kusurunun %50´sinden az olmamak üzere, takdir edilecek kısmı işverenlere yüklenmeli ve 10. maddeye göre gerçek zarar miktarı belirlenen bu orana göre hesaplanmalıdır.506 s. Kanunun 10. maddesi kusursuz sorumluluk ilkesine dayanmakta olup aynı Kanunun 26. maddesine göre daha ağır sorumluluk halini gerektirir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalı Mustafa Odabaşı´nın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde ilgiliye iadesine, 01.03.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi

Esas : 1998/524
Karar : 1998/3554
Tarih : 21.05.1998

ÖZET : Davalı kooperatifin kapatıldığından bahisle dava, bir kısım ortağa yöneltilmiş ve yargılama bu şahıslar aleyhine devam olunmuş ise de; öncelikle davalı kooperatifin sicil dosyası Ticaret Sicil Müdürlüğünden getirilerek, sicilden terkin edilip edilmediğinin saptanması, eğer terkin edilmiş ise bu terkin kaydının iptali ve bu suretle davalı kooperatifin yeniden ihyası konusunda dava açılmak üzere davacı tarafa önel verilmesi ve böyle bir dava açıldığında sonucunun beklenmesi ve kooperatifin yeniden sicile yazımının gerçekleşmesi halinde, dava dilekçesi ve duruşma günü kooperatife tebliğ edilerek davada taraf teşkilinin sağlanması gerekir.

(1086 sayılı HUMK. m. 39, 40) (743 sayılı MK. m. 48)

KARAR METNİ :
Taraflar arasındaki davadan dolayı (Gölcük Asliye Hukuk (Tic.) Mahkemesi)’nce verilen 15/02/1996 gün ve 460-106 s. hükmün duruşmalı olarak temyizen incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenmiş olmakla temyiz dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği konuşulup düşünüldü:

Davacılar vekili, müvekkillerinin 505/6 no.lu (H.L) Sosyal Sigortalılar Konut Yapı Kooperatifi üyeliğinden haksız yere ihraç edildiğini, bu arada adlarına olan dairelerin başkalarına tahsis edildiğini, bundan sonra yargı yoluyla ihraç kararlarının iptalinin sağlandığını, ancak fiilen daireleri alma imkanlarının kalmadığını ileri sürerek, dairelerin dava tarihi itibariyle değerlerinin tespiti ve şimdilik 400.000.000 TL nın %52 oranında reeskont faiziyle kooperatif üyesi olan davalılardan tahsilini talep ve dava etmiş, daha sonra on davalı hakkındaki davayı atiye bırakmıştır.

Bir kısım davalılar vekili davanın reddini istemiştir.

Mahkemece toplanan deliller ve yaptırılan bilirkişi incelemeleri sonucuna göre, 28/12/1995 günlü bilirkişi raporu doğrultusunda, her davacı için 100.000.000 er liradan toplam 400.000.000 TL.nın dava gününden itibaren %52 reeskont faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

Kararı bir kısım davalılar vekili temyiz etmiştir.

1- S.S. 6 no.lu H.i. Sosyal Sigortalılar Konut Yapı Kooperatifi aleyhine açılan davada kooperatifin kapatıldığından bahisle dava bir kısım kooperatif ortağına yöneltilmiş ve yargılama bu şahıslar aleyhine devam olunmuş ise de; öncelikle anılan kooperatifin sicil dosyası, Ticaret Sicil Müdürlüğünden getirilecek kooperatifin sicilden terkin edilip edilmediğinin saptanması eğer kooperatif sicilden terkin edilmiş ise, kooperatifin bu terkin kaydının iptali ve bu suretle kooperatifin yeniden ihyası konusunda dava açılmak üzere davacı tarafa önel verilmesi ve böyle bir dava açıldığında sonucunun beklenmesi ve kooperatifin yeniden sicile yazımının gerçekleşmesi halinde dava dilekçesi ve duruşma günü kooperatife tebliğ edilerek davada taraf teşkilinin sağlanması ve davaya kooperatifin huzuruyla devam olunması gerekirken, yazılı biçimde kooperatif ortaklarına yöneltilen davaya devam olunması, yerinde görülmediğinden, yerel mahkeme kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.

2- Sair taraftan, dört davacı tarafından açılan davada tek başvurma harcı alınması da doğru olmamış ve kararın bu sebeple dahi bozulması gerekmiştir.

Sonuç : Yukarda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan sebeplerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın (BOZULMASINA), davalılar duruşmada vekille temsil olunmadığından, duruşma vekillik ücreti takdirine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 21/05/1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 11-03-2007, 11:31   #7
av.adnan

 
Varsayılan işçi alacakları

Sayın meslektaşım. anladığım kadarı ile işçilerin alacaklarını tahsil edemiyorsunuz. Karar verildikten sonra , icra aşamasında şirketlerden (niteliği farketmez) alacağını alamayan işçiler ,işveren ve işçiden kesilipte Çalışma Bakanlığı bünyesinde oluşturulan fondan son üç aylık maaşlarını alabilirler. Bunun için aciz vesikası gerekmektedir. Gerekli evraklar ile başvuru yaptığınızda derhal son üç aylık maaş tutarı ödenmektedir. Saygılar
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
işçi alacaklarında faiz yer-sub Meslektaşların Soruları 11 07-11-2018 13:21
İşçi Çalıştıranın sorumluluğu Av. Yetkin Kayaoğlu Meslektaşların Soruları 8 25-04-2012 15:19
borçlu şirketin iflası ismail ünlü Meslektaşların Soruları 1 24-02-2007 10:52
bonoda Borçlu Hanesinde Kooperatif Yetkililerinin İsmi Olması av_mustafa_kaya42 Meslektaşların Soruları 15 12-12-2006 00:08
İşçi Filmleri 2006 Ankara Av.Habibe YILMAZ KAYAR Sinema ve Televizyon 0 25-04-2006 22:09


THS Sunucusu bu sayfayı 0,02870297 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.