Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

HMK Yetkili Mahkeme

Yanıt
Old 10-10-2011, 09:58   #1
d012uk

 
Varsayılan HMK Yetkili Mahkeme

Değerli Meslektaşlarım,
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren H.M.K.'nın yetki kuralları ile ilgili olarak getirdiği düzenlemelerde taraflar arasında yetki sözleşmesi bulunması halinde (taraflar tacir) genel yetkili mahkemelerin yetkisi ortadan kaldırılmış mıdır?
İlginize teşekkür ederim.
Old 10-10-2011, 10:04   #2
oguzhand0

 
Varsayılan

Yetki; kesin yetkinin söz konusu olduğu bir halse yapılan sözleşme geçersizdir.

Bir de geçerli bir yetki sözleşmesi neticesinde yetkilendirilen yer mahkemesi KESİN OLARAK yetkilendirildi ise yani başka bir yer mahkemesinin de dava bakabileceği hususunda aksi bir hüküm yoksa dava SADECE yetkilendirilen yer mahkemelerinde görülür.

HMK 17(http://www.turkhukuksitesi.com/mevzuat.php?mid=10062)
HMK 18(http://www.turkhukuksitesi.com/mevzuat.php?mid=10063)

maddelerini incelemenizi öneririm.

Saygılarımla
Old 10-10-2011, 10:48   #3
üye38190

 
Çözüm

Konuyu daha önce tartışmıştık.
http://www.turkhukuksitesi.com/showt...st509110:evet:
Old 25-10-2011, 15:51   #4
aytül

 
Varsayılan

Yetki sözleşmesiyle yetkili kılınan mahkemeler kesin yetkilidir. Dolayısıyla genel mahkemelerin yetkisini ortadan kaldırmaktadır. Ancak taraflar sözleşmede aksini kararlaştırabilirler. Eski kanundan farklı olarak, yetki sözleşmesi ile birden fazla mahkeme yetkili kılınabilmektedir.
Old 10-11-2011, 20:39   #5
Av.DM

 
Varsayılan

Bonolarin uzerinde yazan mahkemelerde mi kesin yetkili oldu? Borclunun ikametgahi vb. Mahkemelerde icra takibi acamiyor muyuz
Old 10-11-2011, 21:30   #6
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan d012uk
Değerli Meslektaşlarım,
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren H.M.K.'nın yetki kuralları ile ilgili olarak getirdiği düzenlemelerde taraflar arasında yetki sözleşmesi bulunması halinde (taraflar tacir) genel yetkili mahkemelerin yetkisi ortadan kaldırılmış mıdır?
İlginize teşekkür ederim.

1 Ekim 2011 tarihinden itibaren HMK.m.17 şartlarına uygun yapılan yetki sözleşmeleri açısından genel yetkili mahkemede dava açılamayacağı kanısındayım.
Ancak, 1 Ekim 2011 tarihinden önce bu maddeye aykırı olarak yapılmış yetki sözleşmelerinin de geçerli olduğu görüşündeyim. (mesela tacirle tüketici arasında yapılmış.)
Saygılar.
Old 10-11-2011, 21:51   #7
Av.DM

 
Varsayılan

Bono hakkinda icra takibi actigimizda iki tarafta tacirse eger, bononun uzerinde yazan mahkememi yetkilidir sadece? Yada tacirle, gercek kisi arasinda duzenlenen bono icra takibine konu yapilacaksa bonoda ki yetkili mahkeme yetkisiz mi oluyor?
Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
1 Ekim 2011 tarihinden itibaren HMK.m.17 şartlarına uygun yapılan yetki sözleşmeleri açısından genel yetkili mahkemede dava açılamayacağı kanısındayım.
Ancak, 1 Ekim 2011 tarihinden önce bu maddeye aykırı olarak yapılmış yetki sözleşmelerinin de geçerli olduğu görüşündeyim. (mesela tacirle tüketici arasında yapılmış.)
Saygılar.
Old 10-11-2011, 22:05   #8
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.DM
Bono hakkinda icra takibi actigimizda iki tarafta tacirse eger, bononun uzerinde yazan mahkememi yetkilidir sadece? Yada tacirle, gercek kisi arasinda duzenlenen bono icra takibine konu yapilacaksa bonoda ki yetkili mahkeme yetkisiz mi oluyor?

Bonoda yetki şartı varsa takip, bonoda gösterilen icra dairesinden başlatılmalıdır. Tacir, gerçek kişi fark etmez. Yoksa, İİK.nın HMK.ya atfı nedeniyle genel mahkemenin/icra dairesinin yetkisi caridir.

Bonodaki zorunlu olmayan bu yetki şartının, HMK.m.17 ile bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum.

Saygılar.
Old 11-11-2011, 17:07   #9
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
1 Ekim 2011 tarihinden itibaren HMK.m.17 şartlarına uygun yapılan yetki sözleşmeleri açısından genel yetkili mahkemede dava açılamayacağı kanısındayım.
Ancak, 1 Ekim 2011 tarihinden önce bu maddeye aykırı olarak yapılmış yetki sözleşmelerinin de geçerli olduğu görüşündeyim. (mesela tacirle tüketici arasında yapılmış.)
Saygılar.

"Yetki sözleşmeleri usul hukuku sözleşmesi olup, etkisini usul hukuku alanında gösterir. Sözleşmenin kuruluşu ve geçerliliği maddi hukuka ait olmakla beraber, hükümleri usul hukukuna tabidir. HMK ile 1.10.2011 tarihinden itibaren sadece tacirler ya da kamu tüzel kişileri arasında yetki sözleşmesi yapılabileceği kabul edildiğinden, bu tarihten sonra tacir olmayan kişilerin ya da tacir olmayan kişilerle yapılmış olan yetki sözleşmeleri geçerli olmayacaktır. Örneğin tacir olmayan bir kişi ile 1.10.2011 tarihinden önce yapılmış ve geçerli bir yetki sözleşmesine dayanılarak, 1.10.2011 tarihinden sonra yetki sözleşmesinde yetkili kılınan mahkemede dava açılmak istenirse, bu yetki sözleşmesi tacir ya da tüzel kişiler arasında yapılmadığından geçersiz olacaktır. Bu konuda herhangi bir kazanılmış haktan ya da tamamlanmış bir işlemden söz edilemez." Medeni Usul Hukuku-S.128-129- 2011,12.baskı- Prof.Dr. H.Pekcanıtez, Prof.Dr.Oğuz Atalay, Prof Dr. Muhammet Özekes.
Old 11-11-2011, 17:10   #10
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
"Yetki sözleşmeleri usul hukuku sözleşmesi olup, etkisini usul hukuku alanında gösterir. Sözleşmenin kuruluşu ve geçerliliği maddi hukuka ait olmakla beraber, hükümleri usul hukukuna tabidir. HMK ile 1.10.2011 tarihinden itibaren sadece tacirler ya da kamu tüzel kişileri arasında yetki sözleşmesi yapılabileceği kabul edildiğinden, bu tarihten sonra tacir olmayan kişilerin ya da tacir olmayan kişilerle yapılmış olan yetki sözleşmeleri geçerli olmayacaktır. Örneğin tacir olmayan bir kişi ile 1.10.2011 tarihinden önce yapılmış ve geçerli bir yetki sözleşmesine dayanılarak, 1.10.2011 tarihinden sonra yetki sözleşmesinde yetkili kılınan mahkemede dava açılmak istenirse, bu yetki sözleşmesi tacir ya da tüzel kişiler arasında yapılmadığından geçersiz olacaktır. Bu konuda herhangi bir kazanılmış haktan ya da tamamlanmış bir işlemden söz edilemez." Medeni Usul Hukuku-S.128-129- 2011,12.baskı- Prof.Dr. H.Pekcanıtez, Prof.Dr.Oğuz Atalay, Prof Dr. Muhammet Özekes.

Katkınıza teşekkürler. Düşüncemden farklı bu görüşten esasen haberdar idim. Bu bağlamda görüşümü muhafaza etmekteyim.
Saygılarımla.
Old 11-11-2011, 17:12   #11
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
Bonoda yetki şartı varsa takip, bonoda gösterilen icra dairesinden başlatılmalıdır. Tacir, gerçek kişi fark etmez. Yoksa, İİK.nın HMK.ya atfı nedeniyle genel mahkemenin/icra dairesinin yetkisi caridir.

Bonodaki zorunlu olmayan bu yetki şartının, HMK.m.17 ile bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum.

Saygılar.

" Bir bono altında imzası bulunan kişi tacir değilse, onun 1.10.2011 tarhinden önce imzaladığı bonodaki yetki şartına dayanılarak dava açılması istenirse, bu mahkemede
yetkili sayılmayacaktır." a.g.e sayfa 129.

Sayın Güntay, ben de sizinle aynı düşüncedeyim."Sözleşme serbestisi" kavramına ne oldu? Ben yürürlükteki mevzuata uygun bir sözleşme yapıyorum. Sonra mevzuat değişiyor, benim iradem dışında bir mahkemeyi yetkili kılıyor. Üstelik kamu düzeni ile alakası olmayan bir konuda yapıyor bunu. Yazarlardan Sayın Özekes'in işçi alacakları için "belirli alacaktır" demesi nedeniyle bu görüşe de pek itibar edemeyeceğim.

Eklenen Not: Prof.Dr. Bilge Umar da HMK Şerhi isimli kitabında, eski yetki sözleşmelerinin geçersiz olduğunu belirtmiş.
Old 11-11-2011, 17:22   #12
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
" Bir bono altında imzası bulunan kişi tacir değilse, onun 1.10.2011 tarhinden önce imzaladığı bonodaki yetki şaartına dayanılarak dava açılması istenirse, bu mahkemede
yetkili sayılmayacaktır." a.g.e sayfa 129.

Sayın Güntay, ben de sizinle aynı düşüncedeyim."Sözleşme serbestisi" kavramına ne oldu? Ben yürürlükteki mevzuata uygun bir sözleşme yapıyorum. Sonra mevzuat değişiyor, benim iradem dışında bir mahkemeyi yetkili kılıyor. Üstelik kamu düzeni ile alakası olmayan bir konuda yapıyor bunu. Yazarlardan Sayın Özekes'in işçi alacakları için "belirli alacaktır" demesi nenediyle bu görüşe de pek itibar edemeyeceğim.

Benim de bu görüşleri okumama karşın kabul etmememe amil olan düşünceler bunlar sayın Ergin. Bu sözleşmeler 6100 sayılı yasa yokken taraflara tanınan serbestiyet alanına dahil hususlardan olarak hukuk ve ticaret (özellikle bankacılık) alanında doğdu. Şimdi artık bu işlemleri bir anda "çöpe" gönderemezsin. Bunlar sağlıklı doğmuş ve "tamamlanmış" taraf işlemleridir. (HMK.m.448)
Sayın Özekes'in birçok görüşüne doktriner keskinlik ve ölçü anlamında itibar etmemekteyim.
Saygılarımla.
Old 13-11-2011, 14:37   #13
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Av.DM,

Alıntı:
Yazan Av.DM
Bono hakkinda icra takibi actigimizda iki taraf da tacirse eger, bononun uzerinde yazan mahkeme mi yetkilidir sadece? Ya da tacirle, gercek kisi arasinda duzenlenen bono icra takibine konu yapilacaksa bonodaki yetkili mahkeme yetkisiz mi oluyor?

Bonoya mesnetle icra takibi başlatacağınızda bonoda yazılı yerin de yetkili olmasının mesnedi ne idi?

İİK m.50: "Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir*"


ve

HUMK m.22: "Mahkemenin salâhiyeti intizamı âmme esasına binaen tâyin edilmemiş olan hallerde iki taraf bir veya mütaddit muayyen hususa mütaallik ihtilâflarının salâhiyettar olmıyan mahal mahkemesinde görülmesini tahriren mukavele edebilirler. Bu halde işbu mahal mahkemesi o dâvaya bakmaktan imtina edemez."

maddeleri mucibince kamu düzenine ilişkin olmayan hallerde taraflar yetkili mahkemeyi sözleşme ile belirleyebiliyor ve bu ahvalde bono üzerinde belirlenen yer icra dairesinde de takip başlatılabiliyordu.

01.10.2011 tarihinden sonra başlatacağınız takipte:

İİK m.50+
6100 sayılı HMK m.447: "...Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır."

düzenlemeleri çerçevesinde İİK m.50 ve HMK ilgili maddelerine göre (m.17-18-19)değerlendirme yapılacaktır; aksi hal, 01.10.2011'den sonraki takibe mülga kanunu uygulamak anlamına gelir (diye düşünüyorum )

* HMK m.5: "Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir."

P.S: Her ne kadar 6100 S.K. Geçici m.2'de: "1086 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde usulüne uygun olarak düzenlenmiş bulunan senetler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra da geçerliliklerini korur." (Madde Gerekçesi: Taraflar yürürlükte bulunan Kanuna göre senet düzenleyeceklerinden ve ileride yapılması muhtemel değişikliklere göre senet düzenlenmesi taraflardan beklenemeyeceğinden, bu Kanunun hükümlerinden önce düzenlenmiş bulunan senetlerin delil olarak kullanılmasına imkân tanımak ve tereddütleri ortadan kaldırmak amacıyla bu hükme yer verilmiştir.) şeklinde bir düzenleme var ise de; sorulan konu ile bu maddenin birbirine karıştırılmaması gerektiği kanaatinde olduğumu da belirtmek isterim.

Saygılar...
Old 15-12-2011, 11:20   #14
Av.Ayşe Acar

 
Varsayılan

sigorta şirketlerine karşı açılacak davalarda acentenin bulunduğu yerde de dava açılabilir mi?
Old 04-10-2012, 10:39   #15
ekinheval

 
Varsayılan 01.10.2011 öncesi tacirler arasında yapılan yetki sözleşmesi

İki şirket arasında 2011 Temmuz ayında yapılan sözleşmede yetkili yerin İZMİR olduğu kararlaştırılmıştır.
Bu tarihte HMK yürürlükte değildir, sözleşmedeki yetki kuralı "genel yetkiyi ortadan kaldırmamaktadır"
Bu ilişkiye dayalı olarak HMK'nun yürürlük tarihi 01.10.2011 tarihinden sonra Ankara'da ( sözleşmeden doğan bir para borcu olup borç alacaklının ödeme zamanındaki ikametgâhında ödeneceğinden alacaklının ikametgahı mahkemesinde) icra takibi açılmıştır.
Borçlu, icra takibine karşı sadece borca itiraz etmiş, itirazın iptali davasında ise, yetki itirazında bulunmuştur.
HMK'nun yürürlük tarihinden önce tacirler arasında imzalanan sözleşmedeki yetki kuralı genel mahkemelerin yetkisini ortadan kaldırmış mıdır?
Old 04-10-2012, 11:27   #16
ayse1728

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ayşe Acar
sigorta şirketlerine karşı açılacak davalarda acentenin bulunduğu yerde de dava açılabilir mi?


tabi ki açılabilir.
Old 04-10-2012, 11:32   #17
ayse1728

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ekinheval
İki şirket arasında 2011 Temmuz ayında yapılan sözleşmede yetkili yerin İZMİR olduğu kararlaştırılmıştır.
Bu tarihte HMK yürürlükte değildir, sözleşmedeki yetki kuralı "genel yetkiyi ortadan kaldırmamaktadır"
Bu ilişkiye dayalı olarak HMK'nun yürürlük tarihi 01.10.2011 tarihinden sonra Ankara'da ( sözleşmeden doğan bir para borcu olup borç alacaklının ödeme zamanındaki ikametgâhında ödeneceğinden alacaklının ikametgahı mahkemesinde) icra takibi açılmıştır.
Borçlu, icra takibine karşı sadece borca itiraz etmiş, itirazın iptali davasında ise, yetki itirazında bulunmuştur.
HMK'nun yürürlük tarihinden önce tacirler arasında imzalanan sözleşmedeki yetki kuralı genel mahkemelerin yetkisini ortadan kaldırmış mıdır?

genel mahkemenin yetkisini kaldırması mümkün değildir zira davanız da hmk dan sonra açılmış bir davadır. belki şuan taraflar arasında yapılmış olan yetki sözleşmesi dahi geçersiz (şartları oluşmamış) olabilir. bence Ankara mah. genel yetkilidir. yetkisizlik verileceğini düşünmüyorum.
Old 04-10-2012, 12:14   #18
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ekinheval
İki şirket arasında 2011 Temmuz ayında yapılan sözleşmede yetkili yerin İZMİR olduğu kararlaştırılmıştır.
Bu tarihte HMK yürürlükte değildir, sözleşmedeki yetki kuralı "genel yetkiyi ortadan kaldırmamaktadır"
Bu ilişkiye dayalı olarak HMK'nun yürürlük tarihi 01.10.2011 tarihinden sonra Ankara'da ( sözleşmeden doğan bir para borcu olup borç alacaklının ödeme zamanındaki ikametgâhında ödeneceğinden alacaklının ikametgahı mahkemesinde) icra takibi açılmıştır.
Borçlu, icra takibine karşı sadece borca itiraz etmiş, itirazın iptali davasında ise, yetki itirazında bulunmuştur.
HMK'nun yürürlük tarihinden önce tacirler arasında imzalanan sözleşmedeki yetki kuralı genel mahkemelerin yetkisini ortadan kaldırmış mıdır?

Sayın Meslektaşım,

6100 sayılı yasanın 448. maddesindeki düzenleme/usûl hükümlerinin derhal uygulanması ilkesi gereğince, aynı yasanın 17/1-c.2 maddesine göre yetkisizlik kararı verilmesi mümkündür. Bunun için evvela, süresinde ve usulüne uygun bir yetki ilk itirazının bulunması gerekir tabii.. Cevap dilekçesinde ileri sürülme, yetkili mahkemeyi gösterme..

Zira, derhal uygulanma ilkesinin istisnaları olarak belirlenen yasanın Geçici 1, 2 ve 3. maddelerinde yetki hükümlerine ilişkin bir istisna getirilmemiştir. O halde genel kuralın geçerli olduğunun kabulü gerekir.
Old 04-10-2012, 13:15   #19
ekinheval

 
Varsayılan

Sayın Güntay,
HMK'nun yürürlük tarihinden evvel yapılan bir sözleşmede taraflar mevcut yasaya göre genel mahkemelerin yetkisini koruyarak özel yetki belirlemiş sayılamaz mı? Sözleşmenin tanzim tarihinin HMK'nun yürürlük tarihinden önce olması nedeniyle bu tür bir yorum yapılabileceğini düşünüyorum.

(Davaya ilişkin olarak; evet süresi içinde ilk itiraz olarak yetki itirazında bulundular ancak itirazlarında sözleşme ile belirlenen yer (İZMİR) yerine borçlunun ikametgah mahkemesi olan mahkeme (ADIYAMAN) yetkilidir iddiasında bulundular. Bu nedenle de şayet HMK uyarınca sözleşmedeki yetkinin kesin yetki olduğu düşünülecek olsa dahi yetki itirazının geçersiz olduğunu ileri süreceğim.)
Old 04-10-2012, 13:51   #20
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ekinheval
Sayın Güntay,
HMK'nun yürürlük tarihinden evvel yapılan bir sözleşmede taraflar mevcut yasaya göre genel mahkemelerin yetkisini koruyarak özel yetki belirlemiş sayılamaz mı? Sözleşmenin tanzim tarihinin HMK'nun yürürlük tarihinden önce olması nedeniyle bu tür bir yorum yapılabileceğini düşünüyorum.

Sayın Meslektaşım,

Her iki tarafın tacir olduğu sözleşmeler açısından elbette taraflar bahsettiğiniz türden bir belirleme yapabilirler. Sözleşme (yetki şartı) sizin elinizde... Burada mühim nokta, tarafların yetki sözleşmesi içeren maddede " işbu yetki şartı, genel yetkili mahkemeyi ortadan kaldırmaz." biçiminde bir formülasyona gidip gitmedikleridir... Malumunuz, önceden açıkça münhasır olduğu yazmamış ise yetki şartının "eklenen şart" olduğu kabulü hakimdi... Oysa şimdi, 17. maddenin 2. cümlesi icabı yetki şartında belirtilen mahkemenin, "aksi yazılmadıkça" kesin yetkili olduğu kabul edilmiştir. Yani durum tam tersine çevrilmiştir. Bu itibarla sözleşme hükmünün bu açıdan tetkiki gerekir. Sözleşmenin yürürlük tarihinin önceliğine yönelik için ise önceki derhal uygulama zımnında verdiğim yanıtı tekrarlıyorum.. Böyle bir istisna getirilmediği kanısındayım.

Alıntı:
(Davaya ilişkin olarak; evet süresi içinde ilk itiraz olarak yetki itirazında bulundular ancak itirazlarında sözleşme ile belirlenen yer (İZMİR) yerine borçlunun ikametgah mahkemesi olan mahkeme (ADIYAMAN) yetkilidir iddiasında bulundular. Bu nedenle de şayet HMK uyarınca sözleşmedeki yetkinin kesin yetki olduğu düşünülecek olsa dahi yetki itirazının geçersiz olduğunu ileri süreceğim.)

Yetkili mahkeme doğru gösterilmemiş ise mahkeme yasa ve sözleşme muvacehesinde yapacağı yargısal değerlendirme ile tesbit ettiği yetkili mahkemeden başka bir mahkeme yetkili gösterilmişse, yetki itirazının bu nedenle reddine karar vermelidir. Bu nedenle bu görüşünüze katılıyorum.
Old 22-11-2012, 18:06   #21
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan Yargıtayın görüşü...

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
...01.10.2011 tarihinden sonra başlatacağınız takipte:

İİK m.50+
6100 sayılı HMK m.447: "...Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır."

düzenlemeleri çerçevesinde İİK m.50 ve HMK ilgili maddelerine göre (m.17-18-19)değerlendirme yapılacaktır; aksi hal, 01.10.2011'den sonraki takibe mülga kanunu uygulamak anlamına gelir (diye düşünüyorum )

* HMK m.5: "Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir."

P.S: Her ne kadar 6100 S.K. Geçici m.2'de: "1086 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde usulüne uygun olarak düzenlenmiş bulunan senetler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra da geçerliliklerini korur." (Madde Gerekçesi: Taraflar yürürlükte bulunan Kanuna göre senet düzenleyeceklerinden ve ileride yapılması muhtemel değişikliklere göre senet düzenlenmesi taraflardan beklenemeyeceğinden, bu Kanunun hükümlerinden önce düzenlenmiş bulunan senetlerin delil olarak kullanılmasına imkân tanımak ve tereddütleri ortadan kaldırmak amacıyla bu hükme yer verilmiştir.) şeklinde bir düzenleme var ise de; sorulan konu ile bu maddenin birbirine karıştırılmaması gerektiği kanaatinde olduğumu da belirtmek isterim...
Sayın av.burcuyurtsever'e eklediği kararlar için teşekkürler:
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=79158

İpsala İcra Hukuk Mahkemesi, 15.11.2011 T., E: 2011/31, K: 2011/56: "...bononun tanzim tarihi olan 03.11.2009 tarihi itibari ile yetkili icra dairesi ve mahkemeleri olarak İpsala mahkemelerinin kabul edildiğini...01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK'nın 17/1. maddesine göre bu tarihten itibaren sadece tacirler ve kamu kurumları arasında yetki sözleşmesi düzenlenebileceği, özel şahıslar arasında yetki sözleşmesi düzenlenmesinin mümkün bulunmadığı, takip tarihi itibari ile 6100 sayılı HMK yürürlüğe girmiş bulunduğundan aynı kanunun 448/1 maddesi gereğince söz konusu takip hakkında yeni kanunun hükümlerinin uygulanması gerektiği, her ne kadar davaya konu bono önceki tarihte düzenlenmiş olsa da yeni kanuni düzenlemede tamamen ortadan kaldırılmış bulunan özel şahıslar arasındaki yetki sözleşmelerinin (daha önceden açılan dava ve takipler haricinde) artık uygulanmalarının mümkün olmadığı, 6100 sayılı HMK'nın geçici 2 maddesindeki düzenlemenin senetlerin geçerliliğine ilişkin olup, yetki sözleşmelerinin geçerliliğine dair bir hüküm içermediği, davaya konu senede yetkiye dair bir unsur eklenmesinin olayımızda bu maddenin uygulanmasını gerektirmeyeceği, bu kaydın sadece taraflar arasında kararlaştırılan yetki sözleşmesinden öteye bir anlamının bulunmadığı, kambiyo senedi alacaklısının kendi ikametgahında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip de yapamayacağı anlaşıldığından, davacıların davasının kabulüne karar vermek gerekmiş dosya kapsamı göz önüne alınarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur...Davacının yetki itirazının KABULÜ İLE Talep halinde İpsala İcra dairesinin 2011/850 takip sayılı dosyasının Uzunköprü İcra Dairesine GÖNDERİLMESİNE..."

Yargıtay 12 HD, 19.06.2012 T., E: 2012/840, K: 2012/21254: "...Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun mahkeme kararının İİK. 366. ve HUMK. 438. maddeleri uyarınca ONANMASINA..."

Saygılar...
Old 23-11-2012, 08:18   #22
halit pamuk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Sayın av.burcuyurtsever'e eklediği kararlar için teşekkürler:
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=79158

İpsala İcra Hukuk Mahkemesi, 15.11.2011 T., E: 2011/31, K: 2011/56: "...bononun tanzim tarihi olan 03.11.2009 tarihi itibari ile yetkili icra dairesi ve mahkemeleri olarak İpsala mahkemelerinin kabul edildiğini...01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK'nın 17/1. maddesine göre bu tarihten itibaren sadece tacirler ve kamu kurumları arasında yetki sözleşmesi düzenlenebileceği, özel şahıslar arasında yetki sözleşmesi düzenlenmesinin mümkün bulunmadığı, takip tarihi itibari ile 6100 sayılı HMK yürürlüğe girmiş bulunduğundan aynı kanunun 448/1 maddesi gereğince söz konusu takip hakkında yeni kanunun hükümlerinin uygulanması gerektiği, her ne kadar davaya konu bono önceki tarihte düzenlenmiş olsa da yeni kanuni düzenlemede tamamen ortadan kaldırılmış bulunan özel şahıslar arasındaki yetki sözleşmelerinin (daha önceden açılan dava ve takipler haricinde) artık uygulanmalarının mümkün olmadığı, 6100 sayılı HMK'nın geçici 2 maddesindeki düzenlemenin senetlerin geçerliliğine ilişkin olup, yetki sözleşmelerinin geçerliliğine dair bir hüküm içermediği, davaya konu senede yetkiye dair bir unsur eklenmesinin olayımızda bu maddenin uygulanmasını gerektirmeyeceği, bu kaydın sadece taraflar arasında kararlaştırılan yetki sözleşmesinden öteye bir anlamının bulunmadığı, kambiyo senedi alacaklısının kendi ikametgahında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip de yapamayacağı anlaşıldığından, davacıların davasının kabulüne karar vermek gerekmiş dosya kapsamı göz önüne alınarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur...Davacının yetki itirazının KABULÜ İLE Talep halinde İpsala İcra dairesinin 2011/850 takip sayılı dosyasının Uzunköprü İcra Dairesine GÖNDERİLMESİNE..."

Yargıtay 12 HD, 19.06.2012 T., E: 2012/840, K: 2012/21254: "...Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun mahkeme kararının İİK. 366. ve HUMK. 438. maddeleri uyarınca ONANMASINA..."

Saygılar...

Bir onama kararın karşılık yargıtay'ın kendi açıklmalarını okuyalım:

Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
Esas : 2012/4672
Karar : 2012/20024
Tarih : 11.06.2012

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Nezihe Deniz Etral tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Borçlu, aleyhine yapılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe karşı yetki itirazı ile birlikte diğer itiraz ve şikayetlerini 25.11.2011 tarihinde ikame ettiği dava ile icra mahkemesine bildirilmiş, mahkemece yapılan yargılama neticesinde, 6100 Sayılı HMK hükümleri gereğince yetki anlaşmalarının geçersiz olduğundan bahisle yetki itirazının kabulüne karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK'nın 17. maddesinde yetki sözleşmesi düzenlenmiş olup bu hükme göre, tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır. Buna göre, HMK ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de yetki sözleşmelerine ilişkin olup, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirtilmiştir. Aynı kanunun 451. maddesinde HMK'nın 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe gireceği belirlenmiş, yine zaman bakımından kanunun uygulanmasını düzenleyen 448. maddesinde de, kanun hükümlerinin tamamlanmış işleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı belirtilmiştir.
6100 Sayılı HMK ile yürürlükten kalkan 1086 Sayılı HUMK'nun 22. maddesinde, tarafların yetki sözleşmesi yapmak suretiyle yetkili olmayan bir mahkemenin yetkisini kabul edebilecekleri belirtilmişti. Buna göre tarafların hükmi şahsiyetlerinin önemi olmadan, tüzel kişilerin yanında gerçek kişilerinin de yetki sözleşmesi yapabilecekleri tabii idi.
Somut olayda takibe konu on iki adet bonoda lehdarın gerçek kişi olduğu, keşideci ve kefil sıfatları olan borçlular tarafından imzalanan bonolarda Samsun mahkemelerinin yetkili kılındığı, tüm bonolarda keşide tarihlerinin 16.04.2007 olduğu görülmektedir. HMK'nın geçici 2 maddesinde "1086 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde usulüne uygun olarak düzenlenmiş bulunan senetler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra da geçerliliklerini korur." hükmü yer almaktadır. Bu durumda söz konusu takibe konu bonolar 16.04.2007 tarihinde, 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken keşide edilmiştir. HMK'nın 448 ve 451. maddeleri gereğince, HMK tamamlanmış işleri etkilememek kaydıyla senetlerin keşide ve vade tarihlerinden sonra 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olduğundan takibe konu bonolarda HMK'nın 17. maddesi uygulanamayacaktır.
Takibe dayanak bonolarda Samsun Mahkemeleri yetkili kılınmış olmakla, yetki sözleşmesi gerçekleştirilmiştir. O halde, HUMK.nun 22. maddesine göre gerçek şahıslar ile tacirler arasında yetki sözleşmesi ile belirlenen özel yetkili yerde de takip yapılabileceğine göre, yetki itirazının reddi ile borçluların sair itiraz ve şikayet nedenlerinin incelenerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi ile yetkisizlik kararı verilmesi isabetsizdir.
Öte yandan, hükmün verildiği tarihte yürürlükte bulunan HMK'nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükmün "Türk Milleti Adına" verilmesi ve aynı fıkranın (e) bendi gereği hükümde "gerekçeli kararın yazıldığı tarihin" yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
SONUÇ :Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.'nun 366. ve HUMK.'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 23-11-2012, 09:16   #23
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Anlamak için

Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
Esas : 2012/4672
Karar : 2012/20024
Tarih : 11.06.2012 >>> HMK'nın 17. maddesi uygulanamayacaktır.


T.C.
YARGITAY
12.Hukuk Dairesi
Esas: 2012/840
Karar: 2012/21254
Karar Tarihi: 19.06.2012 >>> takip tarihi itibari ile 6100 sayılı HMK yürürlüğe girmiş bulunduğundan, söz konusu takip hakkında yeni kanunun hükümlerinin uygulanması gerektiği, her ne kadar davaya konu bono önceki tarihte düzenlenmiş olsa da yeni kanuni düzenlemede tamamen ortadan kaldırılmış bulunan özel şahıslar arasındaki yetki sözleşmelerinin (daha önceden açılan dava ve takipler haricinde) artık uygulanmalarının mümkün olmadığı…)

xxx

11.06.2012

19.06.2012
Old 23-11-2012, 12:40   #25
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Görüş

Senedin tanzim tarihi = 01.10.2011’den önce

Senedin vade tarihi = 01.10.2011’den önce

Senedin vade tarihi = 01.10.2011’den sonra

Takip tarihi = 01.10.2011’den sonra ise …

Görüş:

1.Senedin “Tanzim tarihi”ndeki Hukuk kuralı esas alınmalıdır.

2.Kazanılmış hak ve hukuksal güvenlik kavram ve ilkeleri bunu gerektirir.

3."Bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında, bu kurala uygun biçimde tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların korunması hukuk devletinin gereğidir" (AYM. 9.12.1989 gün ve 1989/14 E. ve 1989/49 K.).

Saygılarımla
Old 26-11-2012, 09:03   #26
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Adnan Koray
Bir onama kararın karşılık yargıtay'ın kendi açıklmalarını okuyalım:

Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
Esas : 2012/4672
Karar : 2012/20024
Tarih : 11.06.2012

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Nezihe Deniz Etral tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Borçlu, aleyhine yapılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe karşı yetki itirazı ile birlikte diğer itiraz ve şikayetlerini 25.11.2011 tarihinde ikame ettiği dava ile icra mahkemesine bildirilmiş, mahkemece yapılan yargılama neticesinde, 6100 Sayılı HMK hükümleri gereğince yetki anlaşmalarının geçersiz olduğundan bahisle yetki itirazının kabulüne karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK'nın 17. maddesinde yetki sözleşmesi düzenlenmiş olup bu hükme göre, tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır. Buna göre, HMK ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de yetki sözleşmelerine ilişkin olup, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirtilmiştir. Aynı kanunun 451. maddesinde HMK'nın 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe gireceği belirlenmiş, yine zaman bakımından kanunun uygulanmasını düzenleyen 448. maddesinde de, kanun hükümlerinin tamamlanmış işleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı belirtilmiştir.
6100 Sayılı HMK ile yürürlükten kalkan 1086 Sayılı HUMK'nun 22. maddesinde, tarafların yetki sözleşmesi yapmak suretiyle yetkili olmayan bir mahkemenin yetkisini kabul edebilecekleri belirtilmişti. Buna göre tarafların hükmi şahsiyetlerinin önemi olmadan, tüzel kişilerin yanında gerçek kişilerinin de yetki sözleşmesi yapabilecekleri tabii idi.
Somut olayda takibe konu on iki adet bonoda lehdarın gerçek kişi olduğu, keşideci ve kefil sıfatları olan borçlular tarafından imzalanan bonolarda Samsun mahkemelerinin yetkili kılındığı, tüm bonolarda keşide tarihlerinin 16.04.2007 olduğu görülmektedir. HMK'nın geçici 2 maddesinde "1086 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde usulüne uygun olarak düzenlenmiş bulunan senetler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra da geçerliliklerini korur." hükmü yer almaktadır. Bu durumda söz konusu takibe konu bonolar 16.04.2007 tarihinde, 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken keşide edilmiştir. HMK'nın 448 ve 451. maddeleri gereğince, HMK tamamlanmış işleri etkilememek kaydıyla senetlerin keşide ve vade tarihlerinden sonra 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olduğundan takibe konu bonolarda HMK'nın 17. maddesi uygulanamayacaktır.
Takibe dayanak bonolarda Samsun Mahkemeleri yetkili kılınmış olmakla, yetki sözleşmesi gerçekleştirilmiştir. O halde, HUMK.nun 22. maddesine göre gerçek şahıslar ile tacirler arasında yetki sözleşmesi ile belirlenen özel yetkili yerde de takip yapılabileceğine göre, yetki itirazının reddi ile borçluların sair itiraz ve şikayet nedenlerinin incelenerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi ile yetkisizlik kararı verilmesi isabetsizdir.
Öte yandan, hükmün verildiği tarihte yürürlükte bulunan HMK'nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükmün "Türk Milleti Adına" verilmesi ve aynı fıkranın (e) bendi gereği hükümde "gerekçeli kararın yazıldığı tarihin" yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
SONUÇ :Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.'nun 366. ve HUMK.'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Hukuk güvenliğine bu önemli katkınız nedeniyle, Türk Hukukçuları sizi unutmayacaktır. Teşekkürler.
Old 26-11-2012, 09:07   #27
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan C_OKYAY
Ezcümle, sonuçta özetle ne anlayacağız.

Öncelikle Yargıtay kararlarına mesafeli duracağız. Onlardan yararlanacağız ancak hukuku Yargıtay kararlarından öğrenmek hatasına asla düşmeyeceğiz. Hukuk fakültesinde bize hukuku öğretmeye çalışan ve az da olsa birşeyler öğretebilen tüm hocalarımızı saygıyla anacağız.
Old 26-11-2012, 13:22   #28
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Adnan Koray
...
Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
Esas : 2012/4672
Karar : 2012/20024
Tarih : 11.06.2012...

Alıntı:
Yargıtay 12 HD, 19.06.2012 T., E: 2012/840, K: 2012/21254:

8 gün gibi kısa bir sürede yanlışından döndüğü için Yargıtay 12 HD'yi kutluyorum...

__________________________
Usul Hukuku’nun babası kabul edebileceğimiz Sayın Baki Kuru’nun belirttiği ve birer hukukçu olarak hepimizin kabul edeceğinden şüphe duymadığım tespit şudur: “yetki sözleşmesi, usul hukukuna ilişkin bir sözleşmedir”. Dolayısıyla usul hukukuna ait bu sözleşme için Sayın Pekcanıtez/Atalay/Özekes tarafından belirtilen bu saptama da doğrudur:

Alıntı:
Yazan 9 no'lu mesaj
..."Yetki sözleşmeleri usul hukuku sözleşmesi olup, etkisini usul hukuku alanında gösterir...


Henüz icra takibi başlatmadığınız (İİK m.50 atfı), dava ikame etmediğiniz bir dönemde yaptığınız usul hukuku sözleşmesi de tabir-i caizse muaccel değildir. Henüz başlatmadığınız bir işlemi (yetkili mahkemede dava açılmamış/yetkili icra müdürlüğünde takibe geçilmemiş) usul hukuku anlamında “tamamlanmış” kabul edemezsiniz. Ancak HMK’nın yürürlük tarihinden önce açtığınız bir dava (veya başlattığınız bir takip) varsa o zaman usul hukuku anlamında mahkemenin (veya icra dairesinin) yetkisine dair tamamlanmış bir iş var ve kanun hükümleri bu işleri etkilemeyecek denebilir-m.448 (kamu düzenine ilişkin düzenlemeler açısından değişiklik kuralları haricinde). HMK Geçici Madde 2 için maddi hukuka ilişkin düzenlemelere başvurarak yorum yapmak gerekir. Kambiyo senetlerinin geçerliliğine dair düzenlemeler TTK’da yer almaktadır. Yetki sözleşmesi hiçbir kambiyo senedi için geçerlik şartı değildir. Dolayısıyla senetler açısından , senette yer alan ve etkisini usul hukuku alanında gösterecek olan yetki şartından mütevellit bu maddeye dayanarak; ikame olunan davaya (başlatılan takibe) MÜLGA KANUNU uygulayamazsınız.
(diye düşünüyorum )

Ayrıca henüz ikame edilmeyen bir davada, davayı görecek mahkemenin yetkisi açısından (usul hukuku alanında) kazandığınız bir hakkınız yoktur. Örn:
http://www.turkhukuksitesi.com/showpost.php?p=509160&postcount=12
burada başlayan süreyi karşı taraf için müktesep hak sayabilir misiniz?

Saygılar...
Old 26-11-2012, 18:50   #29
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan

1.Hukuk; “insan hayatını rastlantılara bırakmayan” bir disiplin ise…

2.Düzenlendiği tarih (Tanzim/İmza) itibariyle yürürlükte olan yasalara uygun Senedin / Sözleşmenin metninde yer alan “Yetki” koşulu …

3.Onlarca Sözleşme / Senet ….

4. Yurtdışındaki müvekkile bilgi … Kanun değişti … Türkiye’nin her ilinde dava / takip…

Saygılarımla
Old 28-11-2012, 11:24   #30
av_yaseminceylan

 
Varsayılan

Yukarıda tartışılan iki karardan kısa bir süre sonra verilen başka bir kararı sizinle paylaşmak istiyorum.

T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/9069 K. 2012/11824 T. 4.7.2012
6100/m.17
ÖZET : Dava taraflar arasında imzalanan taşıma sözleşmesinin tek yanlı haksız feshinden doğan tazminatın tahsiline ilşkindir. Yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapıldığı takdirde HMK.m.17 uyarınca geçerlidir. Taraflar sözleşmeyle yetkili kıldıkları mahkeme yanında kanunen yetkili olan genel ve özel yetkili mahkemelerin de yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa bunu da sözleşmede belirtmelidirler. Aksi halde davanın yalnız sözleşme ile belirlenen mahkemede açılması gerekir. Bu düzenleme 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak davalar bakımından uygulanır. Bu tarihten önceki tarihli açılmış davalarda yetki sözleşmesi ile belirlenen mahkemelerin yanında kanunen yetkili olan genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkileri devam eder. Davacının, davalının Diyarbakır Şubesi'nin yapmış olduğu işlemlerden doğan uyuşmazlık için dava açtığını ileri sürmesi karşısında, şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de dava açabileceği göz önüne alınarak davalının Diyarbakır'da şubesinin bulunup bulunmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 08/03/2012 tarih ve 2011/500-2012/169 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında imzalanan taşıma sözleşmesinin davalı tarafından tek yanlı olarak haksız fesh edildiğini ileri sürerek, 10.000 TL tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, yetkili mahkemenin taraflar arasındaki sözleşme uyarınca Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu savunarak davanın yetki yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, HMK'nun 17. maddesi uyarınca, sözleşme ile belirlenen mahkemenin yetkili olduğu gerekçesiyle, mahkemenin yetkisizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine, dosyanın karar kesinleştiğinde ve istem halinde Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapıldığı takdirde HMK'nun 17 maddesi uyarınca geçerlidir. Yalnızca tacirler ve kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kalabilir. Taraflar, sözleşmeyle yetkili kıldıkları mahkeme yanında kanunen yetkili olan genel ve özel yetkili mahkemelerin de yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa, bunu ayrıca sözleşmede belirtmelidirler. Aksi halde, davanın yalnız yetki sözleşmesiyle belirlenen mahkemede açılması gerekir. (HMK. mad 17). Bu yeni düzenleme, 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak davalar bakımından uygulanır. Bu tarihten önce açılan davalarda, Yetki Sözleşmesi ile belirlenen mahkemeler yanında, kanunen yetkili olan genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkileri devam eder. Somut olaya gelindiğinde, davacının, davalının Diyarbakır Şubesi'nin yapmış olduğu işlemlerden doğan uyuşmazlık için dava açtığını ileri sürmesi karşısında, şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de dava açabileceği, göz önüne alınarak, davalının Diyarbakır'da Şubesi'nin bulunup bulunmadığı, değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir iken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinini temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 04.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
SGK yetkili mahkeme ? av.mansur Meslektaşların Soruları 2 29-09-2011 23:50
yetkili mahkeme ali ışık Hasta Hakları Hukuki Destek Merkezi (HASDEM) 1 30-04-2011 17:02
yetkili mahkeme Av. Mualla Hatun İKİZLER Meslektaşların Soruları 4 29-03-2010 16:24
yetkili mahkeme sedna Meslektaşların Soruları 3 18-03-2009 17:40
yetkili mahkeme nazell Meslektaşların Soruları 5 16-05-2008 14:11


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08113194 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.