Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

Tarihi Tekerrür Ettirmeyen Kadınlar

Yanıt
Old 13-04-2008, 22:48   #1
güler ataş

 
Varsayılan Tarihi Tekerrür Ettirmeyen Kadınlar

Kadın bilincinin gelişim sürecinde, örnek alınan en önemli dönem '' ANAERKİL '' dönemdir ( Anaerkil halkların varlığı halen tartışmalıdır ) .İkinci örnek, Amazonlar ki Yunan mitolojisinde yaptığımız incelemede onların kuzey Karadeniz bölgesinde yaşamış bir halk oldukları ortaya çıkıyor. Tarihçilerin bir kısmına göre M.Ö. 12.Yy. da Anadoluda yaşadıkları, başkentlerinin Samsun, Terme olduğu varsayılıyor.
Günümüz tarihçilerinin bazılarına göre ise,Yunanlıların Anadoluya gelişinden önce bu bölgede Anaerkil bir halkın yaşadığı, kadınlarının savaşçı ruhundan kaynaklı Amazonlar diye adlandırıldıkları düşünülmektedir.

Yapılan son kazılarda Simerit gölünün derinlerinde bulunan antikkent kalıntılarının, Amazonlar ya da Anaerkil yaşayan topluluklara dair bulgular olduğu iddia ediliyor.( Simerit gölü, Terme sınırları içindedir.)


Elbette resmi tarih yazıcıları Anaerkil sistemin yaşandığını resmi olarak kabul ederse, kalıntılar mevcut tarih üzerinden yorumlanmazsa, dünya tarihi yeniden sorgulanmak zorunda kalınacakır.

Bu durum, insanlık tarihinin yeniden yazılmasına ve yorumlanmasına neden olacaktır.
Dünyada ilk istismara uğramış insan hakları ihlali kadın haklarıdır. Kendi gerçeğiyle yüzyüze gelecek bir tarih bilimini düşünmek,benim cephemden görmek istediğim sonuçlar doğuracağına inanıyorum.
Yeryüzünde cehaletin ve egemenliğin ilk mağdurları kadınlardır. Kadın, dünyanın var olduğu günden bu güne hangi toplum düzeni içinde eşit yaşadı bulamadım. Önüme hâlâ varlığı tartışılan Anaerkil düzen çıktı. Felsefenin içinde kabul gören birçok anlayışın ya da verinin tarih bilimi tarafından kabul görmediğini hepimiz biliyoruz.

Engels,'' Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin kökeni ''adlı kitabında, kadının nasıl ve neden ikinci sınıf konumuna geldiğini oldukça net açıklamaktadır.

Ataerkil sistemin pervasızca örgütlenişinde en büyük etkenlerden biri kadının doğurganlığıdır. Dolayısı ile üretim ilişkileri, kadın ve erkeğin biyolojik üretim fonksiyonlarına göre şekillenmeye başlamış ve maddi üretim erkeğin kas gücüne göre şekillendiği için erkeğin 'erkliği' tartışılmaz hâl almıştır. Daha sonra ki süreçte, miras hukuku ile yaratılan aile kurumu içinde kadın, ataerkil sisteme geçişin farkına bile varmamıştır.

Bu mantaliteden hareketle bakabilirsek, o günden beri kadın,sistemler içinde üretimde sadece bedenini kullanma kutsallığına erdirilmiştir. Alanında artı değer üretmediği içinde emeği yok sayılmış, ve tüm varlığı erkeğin gölgesinde şekillenmiştir. Kısaca kocasının yada evinde yaşadığı erkeğin statüsü kadına statü kazandırmıştır.

21. Yy. üretim ilişkileri içinde kadını yeniden var etmek zorunda bırakmıştır, bunu kadın cephesinde bir kazanç gibi görsekte. Kadının çok katlı sömürüsünü görmezden gelmemek gerek. Kadının statüsü bu noktada evli kadın ve bekar kadınlar olarak yine farklılık göstermektedir.

Kadın bu yüzyılda, aklının ve bedeninin sahibi olma yolundaki engelinin evlilik kurumu olduğunun daha bir farkına varmaya başlamıştır. Elbette bugün için istatistiki bilgilere göre sisteme başkaldırmış kadınlar azınlıkta, kendine biçilen yeri hazmetmiş ve üstlendiği rolden memnun kadınlar çoğunluktadır. Her yeni yüzyılda resmi tarihi tekerrür ettiren kadınlar bir sonraki insan kuşağına hastalıklı nesiller aktarmakta olduklarının farkında değiller.


Kadın emeğininde karıştığı ilişkiler içinde kadın, evlilik ilişkisini kurumlaştırmamaya çalışıp, kendi statüsünü sevgi bağı üzerine kurabiliyor. Soyağacında yer bile alamamış anneanesinin öğretisini yaşamak istemiyor. Gittiği erkeğe aklı, onuru ve duygularıyla koşuyor artık.


Tarihi tekerrür ettirmeyen kadınlar kendini kuşatan tüm kurumlara başkaldırmayı öğretiyor birbirine. Dolaylı olarakta kadınlar birbirini sevmeyi ve anlamayı öğreniyor. Dayanışmaları karşı cinsle kurulan ilişkiden daha samimi. Öğretideki gibi kadın, kadının düşmanı değil dostu olmayı öğreniyor. Öğrenmek zorunda kalıyor, ezilmişliğin tarihini paylaşmak kolay iş değildir.


Zincirlerini biraz sancılı kırıyor kadın. Kadın, doğum sancısının ne olduğunu iyi bilir. O yüzden, bu sancılı süreci ancak birbiriyle aşabileceklerini de öğreniyorlar.

Artık eğitimli, kendine ve diğer kadına başka mantalite ile bakabilen kadınlar çoğalıyor.

Üstünde egemenlik oluşturan erkek egemen egoya paylaşılamayan cevher diye bakmıyor. ( Birbirinin saçını başını yolup o egoyu onurlandırmıyor ).

Tarihi tekerür ettirmeyen kadınlar, sınıfsal ve cinsel politikalar içinde kendi yerini kendisinin belirlediğinin farkında artık. Özgürlüğün kavram kargaşası yarattığı günümüzde, kadın kadın olma bilinci ile kendi özgürlük alanını diğer kadının ve erkeğin tutsaklığını besleyerek elde edemeyeceğini biliyor.

Kadın ( ama kadın gibi kadın ) bin yılların ezilmişliği içinde revizyonist değil devrimci yaşam bilinci geliştirmekte, gerçeğe daha cesur adımlarla yürümektedir.

Bugün tarihe baş kaldıran kadın, çevresine korku saçıyor olabilir,dışlanıp aşağılanıyor olabilir, tüm statüsünü kaybediyor olabilir. Bu kadınlar statükocu erkeğin egemenlik alanına girmediği sürece alkışlanıyorda olabilir. ( çünkü; öteki kadın alabildiğine özgür olmalı erkek egemen tarz içinde, erkeğe göre ). Ama bu kadınlar her bedeli ödeyip bir sonraki kadın politikalarının tarihini yazdıklarının bilincindeler. Üstelik özgürlük, bilinçli kadın cephesinde, asla kavram kargaşası değil, kendine hak gördüğü ve taşıyabileceği kadar bir alandır. Bunun adı, asla pervasızlık ve larçlık değildir. Kendine sahip kadınlar, kendi etik kurallarını oluştururken toplumun değişim ve dönüşüm sürecini gözardı etmezler.
Yani özgürlük, yaşadığımız toplumu özgürleştirdiğimiz oranda anlam bulabilir ve yaşanır olur.


Dün, Duygu Asenay' ı, bu gün Pınar Selek' i, küçük kasabaların devrimci kadınlarını, daha doğru bir yerden anlamalıyız. Tarihin tekerrüründen memnun kadınlar, bir gün, yaşadıkları küçük dünyaları büyüdükçe yatağına sığmayan nehirler oluşturacaklarının farkına varacaklar.

Erkek; kadın özgürleştikçe ve kadınla egemenliğini ve emeğini paylaştıkça güzel bir dünyada yaşayacağının farkına varmalıdır.
İnsan; kendi devrimini gerçekleştirdiği oranda devrimcidir.
Kadın; çok katlı sömürü içinde sürekli devrimci kalmalıdır.
.............................
Güler Ataş
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
fatura da temerrüd tarihi ihtarname tarihi ya da takip tarihi midir. avukat2007 Meslektaşların Soruları 23 01-02-2015 13:50
Tanzim tarihi ve vade tarihi boş bırakılmış senet ADVOCATEHAKAN Meslektaşların Soruları 4 08-01-2010 23:55
Karşılıksız Çek Keşide Etmek/ Tekerrür Nedeniyle Verilmiş Hapis Cezası Var Mı? avmhy Meslektaşların Soruları 21 27-10-2008 15:01
Bilim Tarihi ve Kadınlar Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 0 24-12-2007 23:22
Tahsilde tekerrür kaydının sehven unutulmuş olması Suç ve Ceza Meslektaşların Soruları 5 19-03-2007 12:04


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04803205 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.