Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Ayıp nedeniyle sorumluluk - hakimin takdir yetkisi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-04-2016, 14:36   #1
başgil

 
Varsayılan Ayıp nedeniyle sorumluluk - hakimin takdir yetkisi

Değerli meslektaşlarım,

Ayıplı mallara ilişkin BK m. 227/4 hükmüne göre, sözleşmeden dönme hakkının kullanılmasında, durum bunu haklı göstermiyorsa hakim, satılanın onarılmasına ve satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.

Dava dilekçesinde sadece sözleşmeden dönme ve ödenen bedelin iadesi talebi bulunması halinde, hakim verilen takdir yetkisini kullanarak bedelin indirilmesine karar verebilir mi?
Old 12-04-2016, 17:53   #2
sailor1981

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2003/19-184
K. 2003/200
T. 26.3.2003
#8226; İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Alıcı Yasal Süre İçerisinde Ayıp İhbarında Bulunmadığı Halde Satıcının İhbar Süresi Geçtikten Sonra Alıcının Bildirdiği Ayıpların Varlığını Kabul Etmiş Olması )
#8226; AYIPLI MAL ( Alıcı Yasal Süre İçerisinde Ayıp İhbarında Bulunmadığı Halde Satıcının İhbar Süresi Geçtikten Sonra Alıcının Bildirdiği Ayıpların Varlığını Kabul Etmiş Olması )
#8226; AYIBA KARŞI TEKEFFÜL ( Alıcı Yasal Süre İçerisinde Ayıp İhbarında Bulunmadığı Halde Satıcının İhbar Süresi Geçtikten Sonra Alıcının Bildirdiği Ayıpların Varlığını Kabul Etmiş Olması )
#8226; AYIBIN KABULÜ ( Alıcı Yasal Süre İçerisinde Ayıp İhbarında Bulunmadığı Halde Satıcının İhbar Süresi Geçtikten Sonra Alıcının Bildirdiği Ayıpların Varlığını Kabul Etmiş Olması )
#8226; SEÇİMLİK HAK ( Alıcı Süresi İçinde Ayıplı Mal için İhbarda Bulunmamış Ancak Satıcı Bu Ayıbı Kabul Etmiş Olduğundan Kaybettiği Seçimlik Hakkını Kabul Nedeniyle Kullanabilmesi )
743/m.2
818/m.202,203
6762/m.25
ÖZET : Alıcı yasal süre içerisinde ayıp ihbarında bulunmadığı halde, satıcı ihbar süresi geçtikten sonra alıcının bildirdiği ayıpların varlığını kabul etmiş ve bunların giderilmesi taahhüdünde bulunmuş ise, artık bu ayıplardan dolayı tekeffül altında bulunduğu; dolayısıyla, alıcının, ancak süresi içinde ihbarda bulunmuş olması koşuluyla kendisine tanınan, Borçlar Kanunu'nun 202. maddesindeki seçimlik hakları, süresinde bir ihbarı hulunmamasına rağmen, satıcının bu kabul ve tekeffülü nedeniyle kullanabileceğinin kabulü gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki "itirazın iptali, sözleşmenin feshi ve istirdat'" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 6. Ticaret Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın reddine dair verilen 12.10.1999 gün ve 1993/306-1999/1 102 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 06.04.2001 gün ve 2001/98-2553 sayılı ilamı ile, ( ...Davacı H. Gmbh vekili; müvekkilinin imal ettiği 380.000 DM değerindeki makinanın davalıya satıldığını, Türkiye'ye getirlen makinaların 23.03.1992 tarihinde montajının bitirilerek işletmeye alındığını ve davalıya teslim edildiğini, teslim sırasında ödenmesi gereken makine bedelinin, 230.000 DM'lık kısmının 22.07.1992 tarihinde ödendiğini,bakiye 150.000 DM'nin ise uyarılara rağmen ödenmediğini, bu alacağın tahsili için İstanbul 4.İcra Müdürlüğünün 1993/163 sayılı icra dosyasında icra takibi yapıldığını, davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğıni beyanla itirazın iptalini ve %40'dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmıiştir.

Davalı K. Mencucat A.Ş. vekili; Müvekkilinin davacının verdiği garantiye, ileride doğabilecek soruların çözülmesini vaad etmesine güvenerek, kumaş kalite kontrol ve paketleme makinalarını ithal ettiğini makinanın montajından soııra çalışmadığı, davacının gönderdiği elemanların makine da bazı düzenlemeler yapmışsa da makinadan tam randıman alınamadığını bu nedenle büyük zararlara uğradığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

K. Mensucat A.Ş. vekili İstanbul Asliye 3.Ticaret Mahkemesinin 1994/432 Esas sayılı dosyasındaki 22.03.1994 tarihinde açtığı davada; Davalı satıcının güven verici sözlerine inanarak makinayı sipariş ettiklerini, ancak satın alınan makinanın tam randımanlı çalışmadığını, arızaların giderilmesi için eleman gönderilmediğini, yaptıkları araştırmada davalının ilk kez böyle bir makine yaptığının anlaşıldığını beyanla satış sözleşmesinin feshini, ödenen 230.000 DM'nin faizi ile birlikte istirdadını, fazlaya ait talep hakları saklı kalmak kaydıyla 1.500.000.000 TL. manevi olmak üzere 4.000.000.000 TL. tazminatın tahsilini talep etmiştir.

Davalı H. Gmbh vekili cevap dilekçesinde, davanın altı aylık sürede açılmadığını, davacının makine bedelini tamamen ödemeden 23.03.1992 tarihinden beri kullanıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalar arasındaki fiili ve hukuki irtibat nedeni ile 3. Ticaret Mahkemesinde açılan davanın İstanbul 6. Ticaret Mahkemesinin 1993/306 sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiş, mahkemece makinanın ( davalı ) alıcıya ayıpsız olarak teslim edildiği davalının makinayı kullandığını, süresinde ayıp ihbarında bulunmadığı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne 150.933 DM üzerinden itirazın iptaline asıl alacak 150.000 DM'ye takip tarihinden itibaren yılık %7 oranında DM faizi yürütülmesi fazla istemin reddine, 319.668.600 TL. icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline ( oyçokluğuyla ) birleşen davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı-davacı K. Mensucat A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre K. Mensucat A.Ş. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- K. Mensucat A.Ş. tarafından satın alınan makine ile ilgili olarak süresinde ayıp ihbarında bulunulmamışsa da dosya içeriğinden ve teknik bilirkişi raporlarından satın alınan makinenin tam randımanlı çalışmadığı anlaşılmaktadır. Makinenin tam randımanlı çalışmaması sözleşmenin feshini gerektirmemekte ise de istemin içinde semenin tenzili de olduğundan bu yön üzerinde durularak oluşacak uygun sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği arılaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Asıl davada davacı H. A. GmbH vekili, davalı şirketin, davacı tarafından üretilen 380.000 DM. değerindeki paketleme makinesini 1991 yılında ithal ettiğini, 03.04.1992 tarihinde montajın bitirildiğini ve makinelerin işletmeye alındıklarını, taraflar arasındaki protokole göre, bedelin malın ithali sırasında ödenmesi gerekirken, davalinin muhtelif ihtar ve yazismalara ragmen bu yükümlülügü yerine getirmedigini, son olarak 22.07.1992 tarihinde borcun 230.000 DM. lik kisminin ödendigini, kalan 150.000 DM.'nin ödenmesi için yapilan girisimlerden sonuç alinamamasi üzerine, alacagin faiziyle birlikte tahsili için icra takibi yapildigini, davalinin haksiz sekilde borca itiraz ettigini ileri sürerek, itirazin iptaline ve icra inkar tazminatina karar verilmesini istemiştir.

Davali K. Mensucat Fabrikalari A.S. vekili, içerigi asagida yer alan, birlestirilen davadaki dava dilekçesinde dayandigi olgulari tekrar ederek, satima konu mallarin protokole uygun sekilde ve tam randimanli olarak çalistirilamadiklarini, durumun bildirilmesine ragmen, sorunun giderilmedigini, davali sirketin bu yüzden büyük zarara ugradigini savunarak ve tazminat konusunda dava açma hakkini sakli tuttugunu bildirmek suretiyle, asil davainin reddini istemiştir.

Birleştirilen davada ise, davacı K. Mensucat Fabrikaları A.Ş. vekili, davacı şirketin Índigo kumaş makinası almaya karar verip, davalı ile temas kurduğunu, davalının güven verici sözlerine inanarak garantisi de olmak kaydiyla 380.000 DM. bedel üzerinden sipariş verdiğini; davalının makineleri ambalaj dahi yapmadan davacıya gönderdiğini, tesisi kurmak üzere davalının elemanlarının 01.02.1992 günü geldiklerini, ambalaj yapılmaması nedeniyle bazı parçaların kırılmış olmasından dolayı, gelen elemanların davalıdan istedikleri yeni parçalarla montajın yapıldığını, ancak kurulan tesisin çalışmadığını, denemeler sırasında, süratinin 60 metre/dakikanin çok altında olduğunun ortaya çıktığını, sık sık arıza yaptığını, işlevlerini yerine getiremediğini, kumaşı düz top haline sokamadığını, klipslerin arızalı olduğunu, montörlerin işin uzmanı olmadıklarını, davalının onların yerine uzman olan başkasını gönderecegine dair taahhütte bulunduğunu, ancak, davacının uçak bileti dahi göndermesine rağmen bu elemanın gelmediğini; davacının sözleşmeden önce davacıya, bu makineler yönünden yeterli teknik kapasite ve tecrübeye sahip olduğu yolunda bilgiler vermesine karşın, sonradan, böyle bir tesisi ilk kez yaptiğının ortaya çıktığını, yapılan tespitler sonucunda, makinelerin hız ve diğer yönlerden ayıplı olduğunun belirlendiğini, makinelerin çalışmasıyla ilgili olarak davalı tarafından davacının personeline eğitim verilmesi gerekirken bunun da verilmediğini; fiktif montaj için makinelerin davacının tesisinde bulunmasi yüzünden kaybedilen işgücü nedeniyle davacının 1.500.000 Dolar zarara uğradığını ileri sürerek, taraflar arasondaki sözleşmenin feshine, davaloya satış bedeli karşılığında ödenen 230.000 DM. nin 28.07.1992 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte tahsiline, makinelerin de davalıya teslimine, 1.500.000.000 TL. manevi ve 2.500.000.000 TL. maddi tazminatın dava tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

H. A. GmbH vekili, birlestirilen davaya verdiği cevapta, taraflar arasındaki satış sözleşmesinin Eylül 1991 tarihinde yapildiğını, sözleşme konusu malın, Aralık 1991 tarihinde davacının ithalatı ile Türkiye'ye getirildiğini, 3.02.1992 tarihinde davacının fabrikasında davalının elamanları olan mühendislerce montajın tamamlandığıını, davacının personeline kullanmaya yönelik iki haftalik eğitim verildiğini, kusursuz ve çalışır vaziyette olduğuna dair bu tarihli tutanakla davacıya teslim edildiğini, bu şekliyle teslim alınan makine için davalıya süresinde ve usulüne uygun bir ayıp ihbarında bulunulmadığını; ayıp mevcut olsa dahi, TTK.nun 25/4 maddesi gereğince altı aylık zamanaşımı süresine tabi bulunduğunu, davacının bu süreyi geçirmiş olması nedeniyle açtığı davanın dinlenemeyeceğini; ilişkinin eser sözleşmesi olarak kabulü halinde dahi zamanaşımı süresinin geçtigini; makinenin kurulduğundan beri aralıksız kullanılması karşısında davacının bir zararının söz konusu olmadığını, dolayısıyla tazminat isteminin yersiz bulunduğunu, manevi tazminatin koşullarının da oluşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Yerel mahkemece verilen; taraflar arasında ticari satım ilişkisi bulunduğu, satıma konu makinelerin ayıpsız olarak teslim edildikleri, esasen, alıcıının yasal süre içerisinde ayıp ihbarinda da bulunmadığı, o nedenle, satılan makineleri bu şekliyle kabul etmiş sayılacağı, dolayısıyla, BK.nun 202. ve 203. mddelerinde alıcıya tanınan hakları kullanamayacağı gerekçesine dayalı; asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine dair karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuş; direnme kararı taraflarca temyiz edilmiştir.

I. Öncelikle maddi olgu açıklanacaktır:

Almanya'da mukim davacı satıcı şirket ile, Türkiye'deki davalı alıcı şirket arasında 1991 yılı eylül ayında yapılan satış sözleşmesi uyarınca, kumaş paketleme makinelerinin 1991 yılı Aralık ayında ithal edilerek davalı şirketin fabrikasına getirildiği, orada satıcının elemanları tarafından tesisin kurulduğu, buna ilişkin, her iki taraf elemanlarının imzasını taşiyan teslim tutanağında, makinelerin sipariş konfirmesine ve üretim koşullarına uygun şekilde 23.3.1992 tarihinde kurulup, alıcının personeline yeterli eğitim verildiğinin belirtildiği, ancak, makinelerin tam randımanlı olarak çalışmalarının sağlanamadığı, bu konudaki muhtelif yazışmalara rağmen aksaklıkların giderilemediği; 380.000 DM. tutarındaki toplam satış bedelinin 230.000 DM. tutarındaki bölümünün alıcı tarafından ödendiği, asıl davanın ilişkin bulunduğu icra takibine konu I 50.000 DM. lik kısmın ödenmemiş olduğu, taraflar arasında söz konusu satımla ilgili yazılı bir sözleşme bulunmadığı toplanan delillerden anlaşılmaktadır.

Satıcının açtığı asıl davada, satış bedelinin ödenmeyen 150.000 DM. tutarındaki bölümünün tahsili istemiyle girişilen icra takibinde borca itirazın iptali; alıcının açtığı ve birleştirilerek görülen davada ise, satış sözleşmesinin feshiyle, ödenen satiş bedelinin istirdadı, uğranılan zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminatın tahsili istenilmiştir.

Taraflar arasındaki sözleşmenin ticari satım sözleşmesi niteliğinde olduğu, satıcı tarafından teslim ve monte edilen makinelerin bazı eksiklik ve ayıplar nedeniyle tam randımanlı olarak çalışmadıkları, ancak, alıcı firmanın da, yasal süre içerisinde usulüne uygun şekilde satıcıya ayıp ihbarında bulunmadığı yönlerinden, yerel mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık yoktur.

Borçlar Kanunu'nun 202. maddesine göre, satılanın ayıplı olması halinde, alıcı, sözleşmenin feshini veya semenin tenzilini isteme hakkına sahiptir. Ancak, alıcıının bu iki seçimlik haktan birini kullanabilmesi için, o ayıbın satıcıının tekeffülü altında bulunması ve yasal süre içerisinde ihbar edilmiş olması şarttır.

Yukarıda belirtildiği gibi, somut olayda, alıcının yasal süre içerisinde ayıp ihbarında bulunmadiğı çekişmesizdir.

Ne var ki, taraflar arasında gerçekleşen ve tercüme edilmiş metinleri dosyada bulunan çok sayıdaki yazışmadan, satıcı firmanın, ayıp ihbarına ilişkin yasal sürelerin geçmesinden sonra dahi, satılan makinelerdeki ayıpların varlığını kabul ve bunların giderilmesini taahhüt ettiği, ancak, taraflar arasındaki ilişkinin aldığı hal nedeniyle bu taahhüdün yerine getirilemediği açıkça anlaşılmaktadır.

Yargıtay'ın istikrar kazanmış uygulamasına ve öğretiye göre, alıcı yasal süre içerisinde ayıp ihbarında bulunmadığı halde, satıcı ihbar süresi geçtikten sonra alıcının bildirdiği ayıpların varlığını kabul etmiş ve bunların giderilmesi taahhüdünde bulunmuş ise, artık bu ayıplardan dolayı tekeffül altında bulunduğu; dolayısıyla, alıcının, ancak süresi içinde ihbarda bulunmuş olması koşuluyla kendisine tanınan, Borçlar Kanunu'nun 202. maddesindeki seçimlik hakları, süresinde bir ihbarı bulunmamasına rağmen, satıcının bu kabul ve tekeftülü nedeniyle kullanabileceği kabul edilir.

Somut olayda, satıma konu makinelerin 23.03.1992 tarihinde sipariş konfirmesine ve üretim koşullarına uygun şekilde alıcıya tesliın edildiğine ilişkin tutanak düzenlenmiş ve bu tutanak alıcının yetkilisince imzalanmış ise de, ayıp ihbarına ilişkin yasal sürelerin geçmesinden çok sonra, Kasım 1992 tarihine kadar uzanan dönem içerisinde, davacı satıcı şirketin, alıcı davalı şirkete, makinelerdeki ayıpların varlığını kabul ettiğini açıkça gösterecek ve bunların giderilmesini taahhüt ettiğini ortaya koyacak nitelikte bir çok yazı gönderdiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, artık, satıcı, ayıp ihbarının süresi içerisinde olmadığı gerekçesiyle, bu ayıplar nedeniyle tekeffülünün bulunmadığını ileri süremez; böyle bir iddia, M.K. nun 2. maddesindeki iyiniyet kurallarına da aykırı düşer.

O halde, somut olayda, asıl davanın davalısı durumundaki alıcı şirketin, satılan mallarda mevcut ayıplar nedeniyle semenin tenzilini ( satış bedelinden ııygun bir miktarda indirim yapılmasını ) isteme hakkı bulunduğu benimsenmelidir.

Her ne kadar, Özel Daire bozma kararında, süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunmamış olmasına rağmen alıcının bedelden indirim yapılmasını isteyebileceği sonucunun çıkarılmasına yol açacak bir ifade yer almış ise de, bunun bir ifade zaafından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Önemle tekrar edilmelidir ki. süresinde ayıp ihbarında bulunmayan alıcı, Borçlar Kanunu'nun 202. maddesiyle kendisine tanınan, bedelden indirim isteme hakkının da aralarında bulunduğu hakları kullanamaz; meğer ki, yukarıda açıklanan şekilde alıcının sonradan gerçekleşmiş bir kabulü ve taahhüdü bulunmasın.

Öte yandan, her ne kadar, alıcı tarafından açılan ve birleştirilerek görülen davada, açıkça ayıba dayalı bir bedel indirimi istemi yer almamış ise de, Borçlar Kanunu'nun 202/2. maddesindeki açık hüküm karşısında ve ayrıca "Çoğun içinde az da vardır" kuralı çerçevesinde, birleştirilen davada alıcının böyle bir istemi bulunduğunun kabulü ve bu doğrultuda inceleme yapılması gerekir.

İndirim miktarının ne şekilde hesaplanacağına gelince: Yasada, imdirim miktarın hangi yöntemle belirleneceği konusunda her hangi bir hüküm bulun mamaktadır. Öğretide ise, bu konuda mutlak yöntem, nispi yöntem ve tazminat yöntemi adıyla, üç ayrı yöntem önerilmektedir. Öğretideki baskın görüş ve Yargıtay'ın istikrarlı uygulaması, hakkaniyete en uygun sonucu vermesi nedeniyle, nispi yöntem olarak adlandırılan hesaplama yöntemin benimsenmesi gerektiği yönündedir ( Konuya ilişkin çok sayıdaki Yargıtay kararından, gerek Yargıtay uygulamasını ve gerekse öğretideki konuya ilişkin görüşleri ayrıntılı bir şekilde ortaya koyan bir örnek olarak, bkz: 13. Hukuk Dairesinin, 10.1 1.1980 gün ve 5071-5769 sayılı kararı ).

Somut olayda da, satış bedelinden indirilecek miktarın, nispi yöntem çerçevesinde belirlenmesi gerekir.

Nispi yönteme göre indirilmesi gereken miktar şöyle hesaplanmalıdır: Öncelikle, konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla, satış tarihi itibariyle satılanın ayıplı ve ayıpsız değerleri ayrı ayrı belirlenmeli; taraflarca kararlaştırılan satış bedeli ile, ayıplı değerin çarpılması suretiyle elde edilecek rakam, malın ayıpsız değerine bölünüp, bu şekilde, ödenecek satış bedeli bulunmalı; kararlaştırılan satış bedelinden, ödenecek bedel düşülerek, yapılacak indirim tutarı saptanmalıdır.

Mahkemece, sonucu itibariyle aynı yöne işaret eden Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, direnme kararı verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu gerekçeyle bozulmalıdır.

2. Bozmanın kapsamına göre, davacı vekilinin vekalet ücreti miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bent gereğince, davalı K. Mensucat A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının açıklanan gerekçeyle HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davacı H. A. GmbH vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harçlarının iadesine, 26.03.2003 gününde, oybirliği ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
CMK 173/5 takdir yetkisi Av.Tuğba Göktepe Meslektaşların Soruları 0 21-03-2016 15:53
Hakimin Takdir Hakkı Mesut Gündüz Hukuk Soruları 11 01-01-2016 14:13
İhtiyati Tedbir, Hakimin Takdir Hakkı, Hakimin Reddi Avukat Canip Kazan Meslektaşların Soruları 1 02-06-2014 09:42
Hakimin anlamadığımız takdir yetkisi..? Av. Özer ÖZDİL Meslektaşların Soruları 1 07-04-2011 13:00
Evlenmeye İzinde Hakimin Takdir Yetkisi Nedir? AV. YAKUP DEMİR Meslektaşların Soruları 11 12-05-2008 14:32


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04642797 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.