Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Benzer Yargıtay Kararı Arıyorum...

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-03-2009, 16:43   #1
justicewarior

 
Mutsuz Benzer Yargıtay Kararı Arıyorum...

T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi
Esas: 2006/21592
Karar: 2007/364
Karar Tarihi: 24.01.2007
ÖZET: Davalı kocanın 3.12.2005 günlü dilekçesindeki beyanı ve dava dosyasında dinlenen tanıkların anlatımları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde dava konusu altınları davalı koca tarafından davacı kadından alındığı ve iade edilmediği gerçekleşmiştir. Davacı kadının altınlara yönelik davasının kabulü gerekir.

(4721 S. K. m. 166/1, 231)
Taraflar aras
ındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalı kocanın davacı kadına fiziksel şiddet uyguladığı ve aşağıladığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK. m. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.
2- Davacı kadının dava dilekçesinde yer alan katılma alacağına yönelik (TMK. m. 231) isteği boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nispi harca tabi olduğu ve eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesine bağlı olarak istenebileceğinden başvurma harcının da alındığı görülmekle nispi harcın ikmali için davacıya mehil verilmesi, nispi harç verildiği takdirde katılma alacağına yönelik davanın tefrik edilmesi ile boşanma davası sonucu beklenerek olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi usul ve yasaya aykırıdır.
3- Davalı kocanın 3.12.2005 günlü dilekçesindeki beyanı ve dava dosyasında dinlenen tanıkların anlatımları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde dava konusu altınları davalı koca tarafından davacı kadından alındığı ve iade edilmediği gerçekleşmiştir. Davacı kadının altınlara yönelik davasının kabulü gerekirken reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün 1. 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 24.01.2007


Old 20-03-2009, 13:24   #2
hilallal

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK DAİRESİ 4
Esas No.
2004/7026
Karar No.
2005/772
Tarihi
07.02.2005
743-TÜRK KANUNU MEDENİSİ/152

EVİN ORTAK İHTİYACI İÇİN HARCANAN ZİYNET EŞYASI
EVİN İAŞESİ
DÜĞÜNDE TAKILAN ALTIN VE DİĞER ZİYNET EŞYASININ AYNEN İADESİ TALEBİ
ÖZET
DAVACI, ÜÇ ADET RAY BİLEZİK İLE BEŞ ADET ÇEYREK ALTININ DÜĞÜNDE TAKILDIĞINI BELİRTEREK BUNLARIN DA AYNEN İADESİ OLMAZSA BEDELLERİNİN TAHSİLİNİ İSTEMİŞTİR. DAVALI BUNLARIN EVLİLİK DEVAM EDERKEN EVİN ORTAK İHTİYAÇLARI İÇİN HARCANDIĞINI SAVUNMUŞTUR. DÜĞÜN SIRASINDA KADINA TAKILAN ALTINLAR ONA AİT OLUR. ALTINLARIN EVİN ORTAK İHTİYAÇLARI İÇİN HARCANDIĞI ANLAŞILMIŞTIR. OYSA ESKİ MEDENİ KANUN'UN 152. MADDESİ GEREĞİNCE EVİN İAŞESİ KOCAYA AİTTİR. ÜSTELİK ALTINLARIN SONRADAN GERİ İSTENMEMEK ÜZERE DAVALI EŞE VERİLDİĞİNİ GÖSTEREN BİR DELİL DE BULUNMADIĞINA GÖRE BUNLARIN DAVACIYA İADESİ GEREKİR
Davacı Dilara Karaevren vekili Avukat Yunus Emre Şerbetçi tarafından, davalı Mehmet Ali Karaevren aleyhine 19.2.2001 gününde verilen dilekçe ile eşya ve ziynet alacağının istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 27.1.2003 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava, eşya ve ziynet alacağına ilişkindir. Yerel mahkemece dava reddedilmiş, kararı davacı temyiz etmiştir.
Davacı, üç adet ray bilezik ile beş adet çeyrek altının düğünde takıldığını belirterek bunların da aynen iadesi olmazsa bedellerinin tahsilini istemiştir. Davalı bunların evlilik devam ederken evin ortak ihtiyaçları için harcandığını savunmuş, yerel mahkeme ise altınların evin ihtiyacına binaen evlilik birliğine hibe edildiği gerekçesi ile bu kalem istemi reddetmiştir. Düğün sırasında kadına takılan altınlar ona ait olur. Altınların evin ortak ihtiyaçları için harcandığı anlaşılmıştır. Oysa Eski Medeni Kanun'un 152. maddesi gereğince evin iaşesi kocaya aittir. Üstelik altınların sonradan geri istenmemek üzere davalı eşe verildiğini gösteren bir delil de bulunmadığına göre bunların davacıya iadesi gerekir. Yerel mahkemece yukarıda anılan hususlar gözetilmeden altınlara yönelik davanın reddi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, davacının diğer temyiz itirazlarının yukarıda ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 7.2.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK DAİRESİ 4
Esas No.
2003/14644
Karar No.
2004/6692
Tarihi
25.05.2004
1086-HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (HUMK)/337/338/355
ZİYNET EŞYALARININ DAVALIYA AYNEN İADESİNİ VEYA BEDELİNİN ÖDETTİRİLMESİ
EVİN GİDERLERİNİN KOCAYA AİT OLMASI
YEMİN TEKLİFİ
ÖZET
EVİN GİDERLERİ DAVALI KOCAYA AİTTİR. DAVACININ ALTINLARI EŞİNE GERİ ALMAMAK ÜZERE VERDİĞİNE, BAĞIŞLADIĞINA İLİŞKİN BİR KANIT DA YOK İSE BOZDURUP HARCANAN ZİYNETLERİ DAVACIYA GERİ VERMEKLE YÜKÜMLÜDÜR. AYRICA TOPLANAN KANITLAR YETERLİ OLDUĞU HALDE USULE AYKIRI OLARAK YEMİN TEKLİF EDİLMİŞ OLMASI DA YANLIŞTIR
Davacı Reyhan Tanılmış vekili Avukat Ferda Kardelen tarafından, davalı Mehmet Oğuz Tanılmış aleyhine 8.11.2001 gününde verilen dilekçe ile ziynet eşyasının istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın reddine dair verilen 26.6.2003 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 25.5.2004 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat Ramazan Akkaya ile karşı taraftan davalı vekili Avukat Aysun Yıldız geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı, davalının boşanma davası açılacağı sıralarda ve davacının evde olmadığı bir zamanda eve girerek davacının ziynet eşyalarını alıp götürdüğünü belirterek, ziynet eşyalarının aynen iadesinin veya bedelinin ödetilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece dava reddedilmiş, karar davacı yanca temyiz edilmiştir.
Davalı vekili 26.5.2003 tarihli dilekçesinde eşyalarının evlilik birliği içinde yurtdışında bulunan davacının ailesinin yanına gitmek için bozdurulduğunu ve bu para ile davacı ile davalının birlikte yurtdışına gittiklerini belirtmiştir. Tanıklar da bu savunma doğrultusunda açıklamalarda bulunmuşlardır.
Evin giderleri davalı kocaya aittir ve yurtdışına gidiş parasını da davalı karşılamak zorundadır. Davacının bu altınları eşine geri almamak üzere verdiğine, bağışladığına ilişkin bir kanıt da yoktur. O halde davalı yurtdışına gidiş için harcanan ziynetleri davacıya geri vermekle yükümlüdür. Davacının dava dilekçesinde altınların davalı tarafından evden alındığının ve boşanma kararı gerekçesinde de davalının altınları aldığının belirtilmesi davalının beyanına göre davanın kabulünü engellemez. Şu durumda yerel mahkemece dava konusu ziynet eşyalarının bedelleri belirlenerek davalının sorumluluğu yönünde hüküm kurulması gerekirken davanın reddi doğru değildir. Ayrıca toplanan kanıtlar yeterli olduğu halde usule aykırı olarak yemin teklif edilmiş olması da yanlıştır. Karar bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve temyiz eden davacı vekili için takdir olunan 375.000.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25.5.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK DAİRESİ 4
Esas No.
2002/10336
Karar No.
2003/1270
Tarihi
04.02.2003
1086-HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU (HUMK)/245
TANIK BEYANI
İSTİRDAT DAVASI
SOMUT OLAYIN NİTELİĞİ
TALEP OLUNAN ZİYNET EŞYASI
ÖZET
YEMİNLİ VE YEMİNSİZ DİNLENEN DAVACI TANIKLARI DA DAVALININ ALTINLARI BORSADA BATIRDIĞINI SÖYLEDİĞİNİ BELİRTMİŞLERDİR. MAHKEMENİN HÜKMÜNE ESAS ALDIĞI TANIK ( KAPICI ) GÜVENÇ T'NIN VE DİĞER DAVALI TANIK BEYANLARI DA DOĞRU OLABİLİR. YUKARIDA DA AÇIKLANDIĞI GİBİ TAŞINABİLEN TAKILARIN ÜZERİNDE 1 AY ÖNCESİNE KADAR TAKILI OLDUĞU DOĞRU OLABİLİR. YİNE BU TANIKLARIN AÇIKLAMALARI ŞU YÖNDE SOMUT OLAYA UYGUN DÜŞMEMEKTEDİR; ZİYNET EŞYASININ BİR BÖLÜMÜNÜN ZATEN TAŞINMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR. BU DA ALTINLARIN DAVACI TARAFINDAN GÖTÜRÜLMEDİĞİNİ GÖSTERİR. ŞU DURUMDA, İSTEMİN KABULÜ GEREKİR.
DAVA : Davacı Pınar A. vekili Avukat Ramazan Küçük tarafından, davalı Muhittin A. aleyhine 30.10.2000 gününde verilen dilekçe ile ziynet eşyasının aynen veya misliyle istirdadının istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın reddine dair verilen 30.4.2002 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 4.2.2003 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat Metin Yüksel geldi, karşı taraftan davalı adına kimse gelmedi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, ziynet eşyalarının aynen veya misliyle istirdadı istemine ilişkindir. Mahkemece istem reddedilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde, davalı ile Temmuz 1999'da evlendiklerini, davalıdan kaynaklanan sebepler nedeniyle evi terketmek zorunda kaldığını, hediye edilen "80 adet küçük çeyrek altın, 5 adet yarımlık altın, 5 adet kesme bilezik, 8 adet ince burma bilezik, 2 adet kalın burma bilezik, 1 adet kalın fantezi bilezik, 1 takım kalın set"ten oluşan ziynet eşyalarının davalı tarafından alınarak bozdurulduğunu bedellerini borsada kullandığını tahmin ettiğini babaevine geldiğinde bu ziynetlerin hiçbirini yedinde getirmediğini iddia etmiştir.
Davalı cevabında, davacının ziynet eşyalarını alarak evden ayrıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı tanıklarının davacının ziynet eşyalarını evden ayrılmadan önce üzerinde gördüklerine ve kapıcı Güvenç T'nın davacının ziynet eşyalarını üzerinde götürdüğüne dair beyanları esas alınarak bu çeşit ziynet eşyalarının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması her zaman mümkün olacağından ve eşyaların davacı tarafça evden ayrılırken yanında götürülmesinin hayatın olağan akışına uygun düşeceğinden istemin reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamına ve tanıkların açıklamasına göre davalının daha önceki yıllarda borsada oynadığı para miktarının çok daha az olmasına karşın yanların eylemli olarak ayrılmalarından yaklaşık 1 ay öncesine ilişkin birikiminin yaklaşık 3.000.000.000 lira olduğu anlaşılmaktadır. Yeminli ve yeminsiz dinlenen davacı tanıkları da davalının altınları borsada batırdığını söylediğini belirtmişlerdir. Mahkemenin hükmüne esas aldığı tanık ( kapıcı ) Güvenç T'nın ve diğer davalı tanık beyanları da doğru olabilir. Yukarıda da açıklandığı gibi taşınabilen takıların üzerinde 1 ay öncesine kadar takılı olduğu doğru olabilir. Yine bu tanıkların açıklamaları şu yönde somut olaya uygun düşmemektedir; ziynet eşyasının bir bölümünün zaten taşınması mümkün değildir. Bu da altınların davacı tarafından götürülmediğini gösterir. Şu durumda, istemin kabulü gerekir.
Anılan yön gözetilmeden yazılı gerekçeyle istemin reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve temyiz eden davacı vekili için takdir olunan 275.000.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 4.2.2003 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Dava, 1999'da evlenen tarafların ortalama bir yıl kadar süren evliliklerinin eylemli olarak son bulduğu sırada açılan davacı eşin ziynet eşyalarının davalı kocasında kaldığı iddiasına dayalı eşyaların iadesi istemine ilişkindir.
Yerel mahkeme, davalı tanıklarının özellikle apartman kapıcısı olan tanığın açıklamalarını üstün tutarak davayı reddetmiştir.
Dairemiz kurulu çoğunluğun ise, davalının borsada hisse senetleri alıp zarar ettiğini de gözeterek davanın kabulü gerektiği görüşüyle kararı kesin biçimde bozmuştur.
Davaya konu ziynet eşyalarının kullanımına göre iki gruba ayırmak mümkündür. Birinci grup, bilezik gibi kadının üzerinde taşınan nitelikte olanlar; ikinci grup ise, çeyrek altın gibi kadının takı olarak kullanamadığı ancak, saklanabilen altınlar.
Bu tür davalarda ziynet eşyalarının akibeti hakkında inandırıcı kanıt bulunmadığı; tanık ifadeleri çelişkili olduğu ( ki genellikle böyle olmakta ) takdirde, uyuşmazlık karine ile çözümlenmektedir. Burada kural olarak, bir kadın müşterek evi zorla ( kavga, kovulma gibi ) terketmek durumunda kalırsa, ziynet eşyalarını götüremediği karinesi geçerli olur. Aksi takdirde, yani kadının evi terkinde kendi isteği varsa, terk anında zor yoksa, kadının tasarrufundaki ziynet eşyaları beraberinde ya da üzerinde götürdüğü kabul edilir.
Somut olayda, davacı kadının evi terki sırasında "zor" bulunmadığı ve kanıt açıklamaları da çelişkili olduğuna göre, takı özelliği taşıyan ( bilezik gibi ) eşyayı davacının üzerinde ( yada beraberinde ) götürdüğünün kabulü gerekir. Davalı tanıklarının birbirini doğrulayıp tamamlayan ifadelerinden çıkarılan sonuç budur.
Davacı tanıklarının ifadelerini değerlendirmede, takı olarak kullanılmayan ( 80 adet çeyrek altın gibi ) ikinci grup altınların da davalıda kaldığını, onun tarafından bozdurulduğunu düşünmek, dosya içeriğine uygun düşer. Çünkü, bu tür altınların götürüldüğü, hatta terke yakın zaman içinde davacı tarafından bulunduğu kanıtlanamamıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davanın tümden reddi ya da tümden kabulü, olayların akışına dosya içeriğine ve adalet duygusuna ters düşer.
Kararın bozulması görüşüne katılmakla beraber, davanın tümden kabulü gerektiği biçimindeki çoğunluk düşüncesine katılmak mümkün değildir.
KARŞI OY :
Davacı kadın kocası aleyhine açtığı davada, ziynet eşyasının davalıda kaldığını bildirerek bunun davalıdan alınmasını istemiş, yerel mahkeme davanın reddine karar vermiş, dairemizce karar yukarıdaki gerekçe ile bozulmuştur.
Bu konudaki doktrin görüşünden de yaralanan Yargıtay uygulamasına göre: Kural olarak herkes iddiasını ispat etmek durumda ise de bazı durumlarda isbat yükünün kimde olacağında tereddüt edilmekte, işin gereğine göre genel kuraldan ayrılanabilmektedir. İşte eldeki dava türünde de genel kuraldan aşağıdaki nedenlerle ayrılınmaktadır.
Bu nedenler:
-İspat yükünün hayatın akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşmesi,
-İleri sürdüğü bir vakıadan lehine haklar çıkaran kimsenin iddia ettiği olayları ispat etmesinin gerekmesi,
-İspat yükünün daha kolayı iddia edip başaran kimseye düşmesi.
Yukardaki özelliklere dikkat edildiğinde, hayat deneyimlerine göre olağan olan ziynet eşyasının kadın üzerinde olması yada kadın tarafından evde saklanmış, muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle, ziynet eşyasının davalı kocanın zilyetlik ve siyanetine terk edilmiş olması olağana ters düşer. Diğer taraftan, söz konusu eşya rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen cinstendir. Onun için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkündür. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını veya götürmesine engel olduğu eşyanın evde kaldığını isbat yükü altındadır. Bu uygulamanın daha açık anlatılması bakımından, davacı kadın evliliğin devamı sırasında eşyanın elinden alınmış olduğunu kocası veya yakınları tarafından bazı nedenlerle bunların bozdurulduğunu iddia ediyorsa veya bu ziynet eşyasının kullanılması ve muhafazasında örf ve adet gereği veya işin pratiği uyarınca, ziynet eşyasının koca veya kayınvalide tarafından muhafaza edilmekte olması, davacı dışındaki aile fertlerinin bu eşyayı kasada saklaması gibi durumların varlığı iddia ediliyorsa, bu iddianın kadın tarafından ispat edilmesi gerekir.
Bu bilgilerin uygulaması bakımından eldeki davaya gelince; davacı, ziynet eşyasının evliliğin devamı sırasında kocası tarafından bozdurulduğunu iddia etmiş, bu iddiasını ispat edememiştir. Kocanın borsa ile meşgul olması gibi varsayımlara göre karar verilemez. Yerel mahkeme tüm deliller takdir ederek davanın reddine karar vermiş olup mahkemenin ulaştığı sonuç dosyadaki bilgilere uygun bulunmaktadır. Bu tesbitin ötesinde, ziynet eşyası hakkında, takılan ve muhafaza edilen eşya guruplaması yapılarak iddianın kanıtlanması bakımından farklılık yaratılması da doğru olamaz. Bu özellikler içinde yerel mahkeme kararının onanması gerektiğini düşündüğümden bozma kararına katılamıyorum.
Old 20-03-2009, 23:09   #3
justicewarior

 
Varsayılan

Benim aradığım karardan bir örnek vermek gerekirse...ziynet eşyalarının reddine karar verilen davada kadın yani davalı, davacı kocaya ziynet eşyasını vermesinin nedeni davacı kocanın dükkan açmak istemisidir.Yani ziynet eşyaları davacı kocaya dükkan açmada kullanmak için verilmiştir.Bu anlattığım olaya uygun karar varmı acaba
Old 21-03-2009, 11:25   #4
hilallal

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No.
1993/2-497
Karar No.
1993/713
Tarihi
10.11.1993
743-TÜRK KANUNU MEDENİSİ/146
ZİYNET EŞYALARININ İADESİ
BOŞANMA HALİNDE MALLARIN TASFİYESİ
MALLARIN TASFİYESİ
ÖZET
KARŞILIK DAVA KONUSU, ZİYNETLERİN KADIN TARAFINDAN KOCASINA VERİLDİĞİ VE BUNLARI BOZDURULARAK OTOMOBİL ALINDIĞI ANLAŞILMIŞTIR. KOCA ZİYNETLERİ VEYA BEDELLERİNİ EŞİNE İADE ETTİĞİNİ İSBAT EDEMEMİŞTİR. BU DURUMDA ZİYNETLERİN VEYA BEDELİNİN İADESİNE KARAR VERİLMEK GEREKİRKEN DAVANIN REDDİ İSABETSİZDİR.
DAVA VE KARAR : "Taraflar arasındaki "eşya alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
Konya 3.Asliye Hukuk Mahkemesi'nce mukabil davanın reddine dair verilen 21.2.1992 gün ve 47- 85 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 2. Hukuk Dalresi'nin 22.9.1992 gün ve 7244-8263 sayılı llâmı; ( ...Toplanan delillerden, karşılık davanın konusunu oluşturan ziynet eşyalarının kadın tarafından kocasına verildiği ve bunlarırr bozdurularak otomobil alındığı anlaşılmaktadır. Koca ziynetleri veya bedellerini eşine iade ettiğini isbat edememiştir. O halde mahkeme'ce bu konuda açılan davanın kabulüne karar vermek gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve Yasa'ya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkeme'ce önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüidü:
Dava, kayden boşanmış bulunan taraflar arasındaki alacak istemine ilişkindir. Direnme kararı yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davalı kadının kocası aleyhine açtığı ziynet eşyalarından doğan alacak ile ilgili karşılık dâvadan kaynaklanmaktadır. Davalı kadın, karşılık davasında mülkiyeti kocaya bırakılan arabanın alınmasında borç olarak verdiği, ancak kendisine iade edilmediğini ileri sürdüğü ziynet eşyalarını aynen, olmadığı takdirde bedellerinin kocadan alınmasını talep etmiştir. Gerçekten, taraflar arasında düzenlenen ve karşı çıkılmayan ( Tutanaktır ) başlıklı kendilerinin imzasını taşıyan yazılı belgede, açıkca ev malzemelerinin bölüştürüldüğü belirtilmiş ve arabanın mülkiyeti kocaya bırakılmıştır. Anılan belgede, arabanın kocaya bırakılmasına karşın arabanın alınmasında kullanıldığı ileri sürülen ziynet eşyalarıyla ilgili bir çekince konulmuş değildir. Ancak, hemen belirtmek gerekirki yazılı belgenin içeriği itibariyle de, arabanın mülkiyetinin kocaya bırakılmış olması dolayısıyle kadının, kocasına ödünç olarak verdiğini ileri sürdüğü ziynet eşyaları üzerindeki hakkından vazgeçtiğinin kabulü mümkün değildir. Yine koca tarafından açılan ve tutanakta kendisine bırakılan bilgisayarla ilgili davada, dava dilekçesine ekli olarak ibraz edilen ve kadının imzasını taşıyan yazılı belgede, bilgisayarın araba alınmasında kullanılan ziynet eşyalarının kendisine iade edilmesi halinde geri verileceği belirtilmiş ve belge mahkemece kurulan davanın kabulüne ilişkin karara etkili olmuştur.
Bu belgenin bir bütün teşkil ettiği ve içeriğinin bölünmemesi gerekeceği kuşkusuzdur.
Ayrıca da tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde gösterdikleri yeminle dinlenilen ve birlikte değerlendirilen tanık beyanlarından, eşler arasındaki anlaşmada kocaya bırakılan arabanın alımında, kadına ait ziynet eşyalarının paraya çevrilerek kullanıldığı anlaşıldığı gibi, koca tarafından kendisine ödünç verilen bu ziynet eşyalarının aynen veya bedellerinin iade edildiği de kanıtlanabilmiş değildir.
Bu durumda karşılık davanın kabul edilmesi gerektiğine değinen ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daira bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ) ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Evlilikleri boşanma ile sonuçlanan taraflar arasında Yargıtay denetimine gelen uyuşmazlık; davalı ve karşılık davacı kadına ait takılarla ilgilidir.
Mahkeme, takıların davalıda bulunmadığını kabul ederek davacının isteğinin reddine karar vermiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Hukuk Genel Kurulu çoğunluğunca da benimsenen bozma kararında "dava konusu takıların davalı ve karşılık davacı tarafından eş kocası davacı ve karşılık davalıya verildiğini ancak bunların iade edildiğinin kanıtlanmadığı" gerekçesiyle mahkeme kararını bozmuştur.
Bir davada olguların belirlenebilmesi için yargılama sırasında tarafların gözönünde ve onların katılımıyla sorunların tartışılması bu işleme esas olacak kanıtların doğrudan doğruya yargıç tarafından toplanıp değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle olguların ( olay ve vakıa ) belirlenmesi yargılamayı yapan yargıca aittir.
Yargıtay alt dereceli mahkemeler tarafından verilen kararları denetlerken yargılama ( duruşma ) yapmamaktadır; bu nedenle taraflarında katılımıyla olgu sorunlarını doğrudan doğruya belirleme olanağına sahip değildir. Başka bir anlatımla olgulann belirlenmesi için olayın tekrar yaşatılması sözkonusu değildir. İşte bu nedenlerle; Yargıtay, yargılama yapmadan mahkemenin belirlediği olguları bir tarafa bırakarak olgu belirlemesi yapamaz. Yaparsa bu "adil yargılanma hakkına" ve "onu gerçekleştirecek garantör normlara" aykırı olur.
Çalışma düzeni ve iş çokluğu nedeniyle karara iştirak eden üyelerin dosyadaki kanıtlan dpğrudan ele alıp değerlendirme olanağı da yoktur; değerlendirme tetkik yargıcının ve karara katılan bir başka üyenin açıklamalarıyla yapılmaktadır. Böyle bir ortamda olgulann belirlenmesi hem sağlıklı olmayacak hem de çelişki yaratacaktır. Bu nedenle; Yargıtay, yargıcın belirlediği olguların yanlış olduğunun kabul ederek kendisi yeni olgular belirlememelidir. Kuşkusuz böyle bir yargı, alt dereceli mahkemelerin kararlarında olguların belirlenmesinin tümden denetimsiz bırakılacağı anlamına gelmemelidir. Bu bağlamda gerekçe denetimi söz konusu olmalıdır. Yargıtay, mahkemenin belirlediği olgunun nedenlerini ve dayanaklarını göstermemiş veya göstermekle birlikte mantık, deneyim ve kurullar açısından çelişki yaratmışsa gerekçesizlik veya yetersiz gerekçeden bozma yapmalıdır, Bu yolla yargıçlann olası özensiz ve keyfi davranışlarını önleme olanağı olduğu gözardı edilmemelidir.
Mahkeme, H.U.M.K.'nun 388/ S.maddelerinde açıklandıği gibi "Uyuşmazlık konusu hakkında toplanan kanıtlan teker teker gösterip tartışmadan red ve üstün tutma nedenlerini açıklamadan "bir kısım davacı tanıkları karşılık davacınm üzerinde takılan gördüğünü; bir kısmının ise takıların bir kısmının koca tarafından alındığını, boşanmadan hemen önce takıların davacı Gülşen'in üstünde görüldüğünü ayrıca boşanma sırasında taraflar arasında düzenlenen protokolde takılarla ilgili bir açıklama bulunmadığı" gerekçesiyle karşılık davacı Gülşen'in isteğinin reddine karar vermiştir.
Ne varki; davacı Gülşen'in evlilik birliği içinde takılarını kocası davalıya oto alımı için verdiği ve daha sonra iade edilmediği yolunda açık tanık açıklamaları vardır. Diğer taraftan davacı ve karşılık davalının dilekçesine ekli ve karşılık davacı' Gülşen'e ait belgedeki "ailemin taktığı altınları aldığım zaman bilgisayan iade edeceğim" sözleri de yeterince tartışılmamıştır.
O halde; mahkeme kararı, usulun buyurucu kuralında gösterilen biçimde yeterli gerekçeyi içermemektedir. Tanık açıklamalan ile belgelerin değerlendirilmesi yeterli olmadığı gibi açık çelişki yaratmıştır; özellikle Gülşen'in düzenlediği ve yukarıda açıklanan belgedeki takılarla ilgıli açıklaması protokole dayanarak varılan sonuçla çelişkili kalmıştır.
Mahkeme, bu somut olayda gerekçelendirme açısından şöyle yöntem izlemeliydi; Öncelikle karşılık davacı kadının, kocası davacıya şu veya bu nedenle takılarını verip vermediğini "tanıkların açıklamalarını tek tek belirterek red ve üstün tutma nedenleri açıklayarak" daha sonra gerek bu konuda açıklama yapan tanıklar ile karşılık davacı Gülşen'ın el yazısıyla düzenlediği belgedeki yaptığı açıklama ( ailemin taktığı altınlar ) aynı şekilde birlikte değerlendirılerek kocaya verilen altınlar kapsam ve niteliği hakkında varılan olguyu son olarak da geri verme hususundaki tanık açıklamaları yine ayni yöntemle ve usulun açık buyuğu gereğince gerekçelendirilerek değerlendirilmeliydi
İşte bu yöntemle ve Yasa'nın buyruğuna uyularak yapılacak bir yargılama çalışması ve sorulabilecek tüm soruları önceden yanıtlar şekilde gerekçelendirme yapılması durumunda, mahkemenın, belirlediği olgularla ( altınların verilip verilmediği verildi ise kapsamı ve İade edilip edilmediği ) Yargıtay bağlı olmalıdır; yargılama yapmadan ve yenıden hüküm kurmadan mahkemenin belirlediği olguları tartışamaz. Denetim gerekçe ile sınırlıdır.
Gerçek anlamda gerekçe yapılması durumunda yargıcın hukuk ve olgu sorunlarında hata yapma olasılığın oldukça az olacağı kabul edilmelidir; çünkü yargıç, gerekçe yazmak için araştırmak, düşünmek ve tartışmak zorundadır. Hukuk usulünde bir takım kuralların bulunmasını gerekçe denetimı ile sınırlı kabul edilmelidir, Yargıtay, yargılama yapmadan ve tarafların katılımı sağlamadan gerçek olayı ve olgulan belirlemeyi yeğlerse evrensel kural "adil yargılama hakkının ( İHAS.m.6 )" gerçekleşmesini riske ve tehlikeye sokar. Nitekim, karşılık davacı, Gülşen'in kendi elinden çıkan belgede iade edilmeyen takıları "ailemin taktığı altınlarla" Sınırlamasına rağmen; çoğunluğun oluşturduğu bozma tüm altınları içine alacak şekilde olmuştur.
Bu nedenle sayın çoğunluğun görüşüne bu gerekçeyle katılmıyorum.: mahkemece kararı eksik ve çelişik gerekçe nedeniyle bozulmalıydı. Çetin Aşçıoğlu
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No.
2004/4-249
Karar No.
2004/247
Tarihi
05.05.2004
4721-TÜRK MEDENİ KANUNU (MK)/220
EVLENME SIRASINDA KADINA TAKILAN ZİYNET EŞYALARI KADINA AİTTİR
KADININ RIZASI İLE BOZDURULUP EV İHTİYAÇLARINA HARCANAN ZİYNET EŞYALARININ İADESİ İSTENEMEZ
EV EŞYASI VE ZİYNETLERİN İADESİ
ÖZET
DAVACI KADIN, DAVALI EŞİNDE KALAN ZİYNET VE EV EŞYALARININ İADESİNİ TALEP ETMİŞTİR. EVLİLİK SIRASINDA KADINA TAKILAN ZİYNET EŞYALARI KİM TARAFINDAN ALINMIŞ OLURSA OLSUN ONA BAĞIŞLANMIŞ SAYILIR, İADESİ GEREKİR. ANCAK ZİYNET EŞYALARININ İADE EDİLMEMEK ÜZERE KOCAYA VERİLDİĞİNİN, KADININ RIZASI İLE BOZDURULUP EV İHTİYAÇLARINA HARCANDIĞININ DAVALI KOCA TARAFINDAN İSPATLANMASI HALİNDE KOCA İADE YÜKÜMLÜLÜĞÜNDEN KURTULUR. ELDEKİ DAVADA, DAVACI KADININ KENDİ RIZASI İLE ZİYNET EŞYALARINI VERDİĞİ İSPAT EDİLEMEDİĞİNDEN DAVALI KOCA İADE İLE YÜKÜMLÜDÜR.
Taraflar arasındaki "ev eşyası ve ziynetlerin iadesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Osmaniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 18.3.2002 gün ve 1998/162-2002/145 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 17.3.2003 gün ve 12549-2919 sayılı ilamı ile, (...1- Dava, davalı eşte kalan ziynet ve ev eşyalarının verilmesine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ve karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun onu bağışlanmış sayılır. Böylece davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu altınların evliliğin devamı sırasında davalı tarafından alınarak bozdurulup harcanmış olduğu davalı yanca da kabul edildiğine göre davacıya iadesi gerekir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan ziynet eşyalarına ilişkin isteğin tümden reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
2- Davacı ile davalının müşterek evden ayrılmadan önce kavga ederek karakola başvurdukları, davalının henüz karakolda bulunduğu sırada davacının eve girerek bir valiz içine yerleştirdiği eşyalar ile evden ayrıldığı anlaşılmıştır. Davacının bu tarihten sonra yeniden eve geldiği ve eşya götürdüğü konusunda dosyada herhangi bir delil yoktur. Dava konusu edilen eşyaların miktar ve nitelikleri de gözetilerek hepsinin bir valiz ile taşınmasının mümkün olup olamayacağı üzerinde durulmadan ev eşyalarına ilişkin davanın da tümden reddi doğru değildir. Kaldı ki bir kısım davalı tanıkları dahi dava konusu edilen ev eşyalarının önemli bir bölümünün davalı tarafından alındığını bildirmişlerdir.
O halde dosyadaki tüm deliller birlikte incelenerek davacıya aidiyeti belirlenecek eşyaların verilmesi gerekir. Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması bozma nedenidir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davalı eşte kalan ziynet ve ev eşyalarının iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemenin "davacının, davalının evde olmadığı sırada kendisindeki anahtar ile içeri girerek bir takım eşyaları götürdüğünün, davalının da kendisine ait eşyaları alıp, davacıya ait olanlan bıraktığının tanık beyanlarından anlaşıldığı, davacının eşyalarının davalıda kaldığını kanıtlayamadığı, ziynet eşyalarının kadının yanında bulunması gerektiğinin hayatın olağan akışına uygun bulunduğu, davalı eş tarafından zorla veya başka bir sebeple alındığının davacı tarafından kanıtlanması gerektiği, ziynet eşyaları bozdurulmuş olsa bile evin ortak ihtiyaçları için harcandığından iadesinin istenemeyeceği" gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine dair verdiği karar yukarıda belirtilen nedenlerle özel dairece bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Yerleşmiş Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır, ona iadesi gerekir. Ancak, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu altınların evliliğin devamı sırasında davalı tarafından bozdurularak ev ihtiyacı için harcandığı davalı yanca kabul edilmiştir, davalı, kadının kendi rızası ile ziynet eşyalarını verdiğini kanıtlayamadığından dava konusu ziynet eşyalarını davacıya iade ile mükelleftir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan ziynet eşyalarına ilişkin talebin tümden reddedilmiş olması isabetsizdir.
Öte yandan; taraflann müşterek evden ayrılmadan önce kavga ederek karakola başvurdukları, davalının karakolda bulunduğu sırada davacının evin kapısını çaldığı, evde bulunan eltilerinin kapıyı açmaması üzerine balkon kapısından eve girerek, paketlenmiş eşyaları, çuvala konan giysileri ve çocukları alarak evden ayrıldığı, dava konusu edilen eşyalardan önemli bir bölümünün kendisine ait olduğu gerekçesiyle davalı tarafından alındığı, bir kısım eşyanın evde bırakıldığı tanık beyanlanndan anlaşılmaktadır. Her ne kadar evin anahtannın davacıda bulunduğu iddia edilmiş ise de, davacının bu tarihten sonra yeniden eve geldiği ve eşya götürdüğü konusunda dosyada herhangi bir delil bulunmamaktadır.
Bu durumda mahkemece tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek, dava konusu edilen eşyalann miktar ve nitelikleri, taraflardan hangisine ait olabileceği gözetilmek suretiyle, hepsinin paketlerle taşınmasının mümkün olup olmayacağı üzerinde durulmak, davacıya ait olan eşyalar tek tek belirlenmek ve davacıya iadesine karar vermek gerekirken bu yönler üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 05.05.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Old 21-03-2009, 14:20   #5
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi


Esas: 2004/14449
Karar: 2004/15902
Karar Tarihi: 28.12.2004


ÖZET: Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre hükmolunan yoksulluk ve iştirak nafakası azdır. Mahkemece hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir.


(4721 S. K. m. 4) (1086 S. K. m. 236)


Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm yoksulluk ve iştirak nafakaları ile ziynet eşyaları yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşü­nüldü.


1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre Nusret hakkındaki ziynetlere ilişkin karara yönelik temyiz itirazları yersizdir.


2- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre hükmolunan yoksulluk ve iştirak nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön göze­tilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.


3-Davalı koca, 26.4.2004 tarihinde yapılan tesbit sırasında; <... davacıya ait 3 adet bilezik, I set takımı ve çocuğun doğumu nedeniyle takılan 4 adet çeyrek altını bozdurup kira ve düğün borcu için verdiklerini> kabul etmiştir. Kocanın bu beyanı mahkeme içi ikrar niteliğinde olup, aleyhine kesin delil oluşturur. (HUMK.236/1)


Bu altınların davacının rızasıyla alınmış olması ve kira borcu ile düğün borcu için sarf edilmiş bulunması davacı tarafından geri verilmemek üzere davalıya verildiği iddia ve ispat edilmedikçe, kocayı tazmin borucundan kurtarmaz. Kadının, bu altın&shy;ları kocasına geri istememek üzere verdiğine ilişkin bir delil yoktur. O halde kocanın beyanında geçen altınların iadesi yönünden hüküm kurulması gerekirken isteğin tümüyle reddi doğru görülmemiştir.


Sonuç: Hükmün yukarıda 2. ve 3. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Benzer Yargıtay İlamları Arıyorum - 6570 Sayılı Kanun- justicewarior Meslektaşların Soruları 9 23-02-2009 16:46
Benzer Karar Arıyorum justicewarior Meslektaşların Soruları 2 16-10-2008 09:35
yargıtay kararı arıyorum av.sgenc Meslektaşların Soruları 3 09-05-2008 08:17
Yargıtay Kararı Arıyorum av_ttc Meslektaşların Soruları 3 27-11-2007 16:58
Yargıtay Kararı arıyorum Av.Selim HARTAVİ Meslektaşların Soruları 1 06-09-2007 17:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06778693 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.