Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Anket Sonucu: Barolar ve Hukuk Sivil Toplum Örgütlerinin kamuoyunu hukuki bilinçlendirme çalışmaları yapmalarını
Destekliyorum 926 91,77%
Desteklemiyorum 62 6,14%
Kararsız 21 2,08%
Oy Verenler: 1009. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 302)

Kamuoyunu Hukuki Bilinçlendirme Konusunda İlan, Duyuru ve Organizasyonlar

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 14-09-2010, 12:34   #1
Admin

 
Varsayılan Kamuoyunu Hukuki Bilinçlendirme Konusunda İlan, Duyuru ve Organizasyonlar

Gazetelerde şu tip duyuruları mutlaka görmüşsünüzdür:
Alıntı:
... yaşını geçtiyseniz.
geçmeyen .... ve .... şikayetleriniz varsa.
......... hastalığınız olabilir.

Bu hastalık erken teşhis edildiğinde %.. oranında tedavi edilebilmektedir. Erken teşhis, tedavi ve bilgilendirme için lütfen ..... uzmanı hekiminize danışınız.

..... ..... Uzman Doktorlar Derneği

Bu ilan ve duyurulara heryerde rastlamak mümkün: Gazeteler, billboardlar, internet, radyo ve hatta televizyon. Bu duyurularda kamuoyunu belirli sağlık problemleri karşısında bilinçlendirmek, bazı hastalıkların erken teşhis oranlarını arttırmak, tedavi giderleri ve ölüm oranlarını azaltmak gibi oldukça önemli asli amaçların olduğu muhakkak. Öte yandan bu duyuruları genellikle belirli bir dernek ya da vakıf çatısı altında bir araya gelen uzman doktorların veya bir konuda uzmanlaşan sağlık kuruluşlarının yaptığı düşünüldüğünde, duyuruların tali amacı olarak da bu uzman doktorların/sağlık kuruluşlarının çalışmalarını daha verimli hale getirmek olduğu da sanırım gözden kaçmamalı. Elbette asli amaç son derece önemli ve kutsal olduğundan tali amacı eleştiriyor değilim, sadece bu meslek mensupları için böyle bir yararının da ayrıca bulunduğunun altını çizmek istedim.

Benim merak ettiğim bu tip kamuoyunu bilinçlendirme çabalarını niçin hukuk sektöründe göremiyoruz? Avukat meslektaşlar müvekkillerini bilgilendirirken bu konularda da bir bilinçlendirme yapıyorlar mutlaka ama bunlar bireysel çabalar. Keza vatandaşlar da, işin başında hukuki yardım almadıkları için büyük zararlara uğradıklarından, çoğu kez bir sonraki işleri için yoğurdu üfleyerek yeyiyorlar ama bu da kamuoyunun topluca biliçlenmesi anlamında çok bir değer ifade etmiyor. Hukuk sektöründeki kuruluşlar ve özellikle de Barolar bu konularda etkin organizasyonlar yapsa olumlu sonuçlar vermez mi?

Örneğin : "İşin sonunda zarara uğrayınca değil, işin başında sonradan zarara uğramamak için Avukata gidin" doğru, sağlıklı ve herkesin zihnine yerleşmesi gereken bir slogan değil mi? Bu sloganın arkasında duran, bu konuda kitlesel bilinçlendirme çalışmaları yapan, medya ile işbirliğine giren hiçbir organizasyonu ben bugüne kadar duymadım, bilemiyorum benim duymadıklarım var mı? (Benim bilmediğim istisnalar varsa bile, işin içindeki kişilerden biri olarak ben bile onları bilmiyorsam, çabalarının hedef kitleye erişimi ve yaygınlığı konusunda sıkıntıları var demektir sanırım)

Başta barolar olmak üzere, hukukla ilgili sivil toplum örgütlerinin ve avukatların ağırlıkta olduğu kurumsal yapılanmaların bu konularda girişimlerde bulunmaları ve daha etkin olmaları hakkında ne düşünürsünüz? Bu tip bir çalışmanın hukuki çerçevesi (sınırlandırmalar, yasaklar, engel hukuki düzenlemeler vs.) hakkında neler söyleyebiliriz? Böyle bir organizasyonun kamuoyuna bilinçlendirme anlamında başarılı olma şansı nedir?

Neler düşünürsünüz?

Konuyla ilgili Kişisel Notlar:

1- Konuyu açarken bu tip bir etkinliği THS'nin yapması kastedilmemiş veya ima edilmemiştir, böyle bir hazırlık, düşünce (veya buna uygun bütçemiz) de yoktur! Ancak başta barolar olmak üzere bu konularda daha etkin çalışmalar yapabilecek organizasyonlar olduğu muhakkak ve konuyu açarken bunu tartışmayı istedim.

2- Avukatların reklam yasağı hepimizin malumudur ve bu konunun amacı bu yasağın tartışılması veya avukatların böyle bir organizasyon altında kendi isimleriyle duyurular yapıp bu yasağı delmeye çalışmaları da kesinlikle değildir. Doktorların da mesleki reklam yasağı var ama bu "akciğer kanseri konusunda halkı bilinçlendirmek için akciğer hastalıkları uzmanlarına başvurulması gerektiğinin" altını çizmeye engel olmamaktadır. Aynı şekilde binlerce lira değerinde bir hukuki sözleşme yaparken, "kırtasiyelerden alınan matbu kağıtlara değil HERHANGİ bir avukata" güvenmenin daha sağlıklı olacağı konusunda KURUMSAL bilinçlendirme yapılmasına da avukatların reklam yasağı engel olmamalıdır diye düşünüyorum.

3- Böyle bir öneri getirirken asli hedefim de avukatların gelir kaynaklarının arttırılması değildir ancak doktorlar örneğinde olduğu gibi, böyle bir organizasyon bu yönde bir hedefe de şüphesiz ulaşacaktır. Ancak burada asli amacın "avukatların kalkındırılması" değil, hak kayıplarının önlenmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması, halkın yanlış bildiği hukuki doğruların öğretilmesi, büyük hukuki zararların ve mağduriyetlerin engellenmesi, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi "hukuki kurumsallaşma", "profesyonel hukuki yardım" ve "güvenli hukuki işlem yapma" kavramların toplumun bilinçaltına işlenmesi olduğunun tekrar altını çizmek isterim. En azından benim amacım buydu!
Old 14-09-2010, 14:06   #2
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sosyal Hukuk Devletinde, bu tür bilgilendirmelerin Barolardan önce Adalet Bakanlığı tarafından yapılması gerekir diye düşünüyorum. Önerinizi yerinde buluyor ve destekliyorum.
Old 14-09-2010, 15:40   #3
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Böyle bir organizasyonun kamuoyuna bilinçlendirme anlamında başarılı olma şansı nedir?

Başarılı olma şansı çok yüksektir. Bu tür girişimler, toplum menfaatine uygun olduğu gibi, avukatlık mesleğinin önemini ve itibarını artırır.

Alıntı:
Konuyu açarken bu tip bir etkinliği THS'nin yapması kastedilmemiş veya ima edilmemiştir, böyle bir hazırlık, düşünce (veya buna uygun bütçemiz) de yoktur!

THS Bunu zaten yapmaktadır, avukat olmayanlar tarafından sorulan sorulara, verilen cevaplar bu fikri destekleyen cevaplardır.

Sağlık Bakanlığı, birçok billboard ve TV reklamlarında, sağlıklı yaşam için bu anlamda toplumu bilinçlendirmektedir.

Bu husus ile alakalı Adalet Bakanlığı da birçok işlev üstlenebilir.

Özellikle barolar, belediyeler ile işbirliği yaparak, çeşitli yerlere ilan asabilir, reklam verebilir.

Örneğin işçi, işveren ilişkisi ile ilgili olarak veya aile sorunları, kamu-vatandaş ilişkisi ile ilgili; vatandaşın ne gibi hakları olduğunu, ileride hukuki bir problem doğmaması için, nelere dikkat etmesine dair, bir avukata başvurmalarını gerektiğini bildiren, broşürler dahi dağıtılabilir.

Bunun reklam yasağının ihlali olabileceğini hiç düşünmüyorum.

Kolay Gelsin...
Old 14-09-2010, 17:11   #4
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Sosyal Hukuk Devletinde, bu tür bilgilendirmelerin Barolardan önce Adalet Bakanlığı tarafından yapılması gerekir diye düşünüyorum.
Size katılıyorum ve Adalet Bakanlığının yanına müşterek davalı olarak Milli Eğitim Bakanlığını eklenmesini de öneriyorum. Ama benim bu konuyu açarken amacım devletin eğitme ve bilinçlendirme ödevinin ötesinde sivil toplum örgütlerinin bu konularda neler yapabileceğini tartışmaktı.

Örneğin geçen seneki grip salgını ihtimali karşısında sağlık bakanlığı geniş bir bilgilendirme kampanyası yaptı ve bu zaten onun görevi kabul edildiği için çok da üzerinde durulmadı. Her ne kadar Adalet Bakanlığı benzerlerini hukuk konusunda yapmıyorsa da, en azından yeni çıkan mevzuatlar konusunda bilgilendirme vs. anlamında buna benzer çalışmaları Adalet Bakanlığı da yapmalıdır diye düşünüyorum (Bu arada ilginçtir ama Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri hakkında kanunun Adalet Bakanlığının görevlerini düzenlediği 2. maddesinde Bakanlığa yüklediği böyle bir görev de yok!) Ama Sağlık Bakanlığının bu çabalarının yanında özellikle uzman doktorların oluşturduğu dernek ve vakıfların çok değişik konularda geniş bir bilinçlendirme çalışması yaptığını da görüyoruz. Oysa hukuk sektöründe benzer hiçbir çaba ya da organizasyon yok. Olan çabalar da halka yönelik bilinçlendirme yönünde değil, yasaların değiştirilmesine yönelik baskı yönünde oluşuyor.

Mesela Barolar ve TBB'nin yıllarca uğraştı ve Avukatlık kanunu 35. maddeyi değiştirip anonim şirketlere avukat tutma zorunluluğu getirdi. Ama kağıt üzerinde kalan ve pek çok şirketin de "başka amaçlar taşımakla" itham ettiği bu yasal zorlamalar üzerinde çabalamak yerine bir anonim şirket olup avukatınız olmamasının ne kadar ne kadar kabul edilemez ve aleyhinize bir durum olduğu konusunda bilinçlendirmek hem avukatlar, hem şirketler açısından daha yararlı olmaz mıydı?

Eğer Göğüs Hastalıkları uzmanları TBMM üzerinde lobi oluşturup yeni bir yasa ile sigara içip 40 yaşını geçenlerin kanser riski açından her yıl bir göğüs hastalıkları uzmanına görünmesini yasal olarak zorunlu hale getirseydi, bu yasaya uymayanlara da ceza verilmesini sağlasaydı amaçları ne olursa olsun kendilerine menfaat sağlamakla suçlanırlar, istediklerinin tam aksi yönde de ciddi bir kamuoyu baskısıyla karşılaşırlardı. Ama hiç böyle bir yasal baskı kurmaya çalışmadan, "40 yaşını geçtiniz ve sigara içiyorsunuz. Akciğer kanseri riskinizin hemen yanınızdaki kişiden 9 kat fazla olduğunu ve eğer BUGÜN teşhis edilirse tedavi edilme şansınızın %85 olduğunu ama önümüzdeki sene doktora giderseniz felç ihtimalinizin %43 artacağını biliyor musunuz? Bir Göğüs Hastalıkları Uzmanıyla Görüşün! Bugün!" yazılı bir billboard oluşturmakla sadece daha fazla kişinin hayatını kurtarmakla kalmıyorlar, aynı zamanda da kamuoyu açısından "düşman" değil, "kahraman" olmayı başarıyorlar. Biz ise, -belki işimiz yasalar olduğundan- sanırım her toplumsal değişim sadece yasalarla yapılacağına sanki şartlanmışız ve sadece yasal düzenlemelere odaklanıyoruz. Oysa toplumsal değişimler yasalardan önce kafalarda başlıyor diye düşünüyorum.

Özetle, devletin bu konudaki sorumluluğunu bir kenara bırakacak olursak, sivil toplum kuruluşları ve özellikle de avukatların mesleki örgütleri bu konularda neler yapabilir onu da tartışmalıyız kanaatindeyim.
Old 14-09-2010, 18:16   #5
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin
Size katılıyorum ve Adalet Bakanlığının yanına müşterek davalı olarak Milli Eğitim Bakanlığını eklenmesini de öneriyorum. Ama benim bu konuyu açarken amacım devletin eğitme ve bilinçlendirme ödevinin ötesinde sivil toplum örgütlerinin bu konularda neler yapabileceğini tartışmaktı.

Örneğin geçen seneki grip salgını ihtimali karşısında sağlık bakanlığı geniş bir bilgilendirme kampanyası yaptı ve bu zaten onun görevi kabul edildiği için çok da üzerinde durulmadı. Her ne kadar Adalet Bakanlığı benzerlerini hukuk konusunda yapmıyorsa da, en azından yeni çıkan mevzuatlar konusunda bilgilendirme vs. anlamında buna benzer çalışmaları Adalet Bakanlığı da yapmalıdır diye düşünüyorum (Bu arada ilginçtir ama Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri hakkında kanunun Adalet Bakanlığının görevlerini düzenlediği 2. maddesinde Bakanlığa yüklediği böyle bir görev de yok!) Ama Sağlık Bakanlığının bu çabalarının yanında özellikle uzman doktorların oluşturduğu dernek ve vakıfların çok değişik konularda geniş bir bilinçlendirme çalışması yaptığını da görüyoruz. Oysa hukuk sektöründe benzer hiçbir çaba ya da organizasyon yok. Olan çabalar da halka yönelik bilinçlendirme yönünde değil, yasaların değiştirilmesine yönelik baskı yönünde oluşuyor.

Mesela Barolar ve TBB'nin yıllarca uğraştı ve Avukatlık kanunu 35. maddeyi değiştirip anonim şirketlere avukat tutma zorunluluğu getirdi. Ama kağıt üzerinde kalan ve pek çok şirketin de "başka amaçlar taşımakla" itham ettiği bu yasal zorlamalar üzerinde çabalamak yerine bir anonim şirket olup avukatınız olmamasının ne kadar ne kadar kabul edilemez ve aleyhinize bir durum olduğu konusunda bilinçlendirmek hem avukatlar, hem şirketler açısından daha yararlı olmaz mıydı?

Eğer Göğüs Hastalıkları uzmanları TBMM üzerinde lobi oluşturup yeni bir yasa ile sigara içip 40 yaşını geçenlerin kanser riski açından her yıl bir göğüs hastalıkları uzmanına görünmesini yasal olarak zorunlu hale getirseydi, bu yasaya uymayanlara da ceza verilmesini sağlasaydı amaçları ne olursa olsun kendilerine menfaat sağlamakla suçlanırlar, istediklerinin tam aksi yönde de ciddi bir kamuoyu baskısıyla karşılaşırlardı. Ama hiç böyle bir yasal baskı kurmaya çalışmadan, "40 yaşını geçtiniz ve sigara içiyorsunuz. Akciğer kanseri riskinizin hemen yanınızdaki kişiden 9 kat fazla olduğunu ve eğer BUGÜN teşhis edilirse tedavi edilme şansınızın %85 olduğunu ama önümüzdeki sene doktora giderseniz felç ihtimalinizin %43 artacağını biliyor musunuz? Bir Göğüs Hastalıkları Uzmanıyla Görüşün! Bugün!" yazılı bir billboard oluşturmakla sadece daha fazla kişinin hayatını kurtarmakla kalmıyorlar, aynı zamanda da kamuoyu açısından "düşman" değil, "kahraman" olmayı başarıyorlar. Biz ise, -belki işimiz yasalar olduğundan- sanırım her toplumsal değişim sadece yasalarla yapılacağına sanki şartlanmışız ve sadece yasal düzenlemelere odaklanıyoruz. Oysa toplumsal değişimler yasalardan önce kafalarda başlıyor diye düşünüyorum.

Özetle, devletin bu konudaki sorumluluğunu bir kenara bırakacak olursak, sivil toplum kuruluşları ve özellikle de avukatların mesleki örgütleri bu konularda neler yapabilir onu da tartışmalıyız kanaatindeyim.

Tam gelişmemiş toplumlarda hukuki hizmetler gereksiz bir uğraş ve masraf kalemi olarak görülmektedir.

Tabibler Birliğinin hastalıklardan korunma amaçlı duyuru ve kampanyalarını halk kendilerini korumaya matuf bir girişim olarak kabul ederken, avukatların meslek teşekkülü olan Baolar Birliğinin olası duyuru ve kampanyasını ise tam aksine, meslek mensuplarını korumaya matuf bir girişim olarak değerlendirecektir.

Bu itibarla bir mesleki teşekkkül olan Barolar Birliğinin bu yöndeki kampanyası, halk nezdinde ne yazık ki "mensuplarına para kazandırma amaçlı bir girişim" olarak değerlendirilecektir.

Bu önyargıyı kırmak günümüzde neredeyse imkansız gibi. Bu nedenle Adalet Bakanlığının duyuru ve kampanyaları daha etkili olacaktır diye düşünüyorum.
Old 19-09-2010, 12:24   #6
halit pamuk

 
Varsayılan

Loncalar Avrupada ilk kurulduğunda haksız rekabeti engellemek için esnafların öksürmesini bile yasaklamış. İlginç geldiği için paylaşayım dedim.
Old 20-09-2010, 12:40   #8
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Admin'in yenilik doğuran önerisinin çok yararlı olacağını ve en azından 10-15 yıl boyunca sürdürülmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.
****

Alıntı:
Yazan Av.Adnan Koray
Loncalar Avrupada ilk kurulduğunda haksız rekabeti engellemek için esnafların öksürmesini bile yasaklamış. İlginç geldiği için paylaşayım dedim.
İletişimde
sözcükler yüzde 10,
ses tonu yüzde 30,
beden dili yüzde 60 oranında rol oynar derler.

Esnafın öksürmesi bir anlam taşıyorsa yasaklanması da anlam kazanmaktadır.
Old 21-09-2010, 12:41   #9
Av.EErdem

 
Varsayılan

Bu konuda çalışmalar yapılmasını destekliyorum. Kaldı ki bir çok Baro da bu konuda duyarsız değil. Sakarya Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüyle yıllardır koordine bir şekilde çeşitli toplum merkezlerinde kadınlara yönelik olarak Medeni Yasa, Anayasa hükümleri, Ailenin Korunması Hakkındaki Yasa, İş Yasası vs. kapsamında bilinçlendirme toplantıları yapıyoruz. Bunun dışında Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi ile kollektif bir çalışma yaparak her hafta bir köye gidip orada bilinçlendirme toplantıları yaptık. Genellikle köy kahvesinde hem kadınların hem de erkeklerin katılımıyla güzel bir çalışma yapılmış oldu. Bunun dışında özellikle şiddete karşı el broşürleri ve kitapçıklar bastırarak bilinçlendirme çalışmalarını genişletmeyi de düşünüyoruz. Ben özellikle köylerde yapılan toplantılarda halkın yasal haklarına duyarlı ve meraklı olduğunu gözlemledim. Bilinçlendirme çalışmaları sonrasında en dikkate çarpan, kulaktan kulağa belli başlı bilgilerin yayılması ve insanların özellikle Adli Yardım konusunda haklarını büyük ölçüde öğrenmiş olmalarıydı.
Bir çok ilde; Kadın Hakları Komisyonları ve Çocuk Hakları Komisyonları aynı türden çalışmalar yapıyorlar, bunu biliyorum. Ancak bu çalışmalarda konu sınırlı. Örneğin İş Yasası kapsamında ücretli olarak çalışan kişilere yasal haklarını anlatmak üzere çalışma yapan bir Baro var mı bilemiyorum.
Yasaları bilmemek mazeret değilse, insanların hak ve yükümlülüklerini öğrenmesini sağlamak da biz hukukçuların görevidir diye düşünüyorum.
Old 01-10-2010, 12:18   #10
ibrahimgokalp

 
Varsayılan

Baroların öncelikle önlerinde bulunan onca soruna çözüm getirmesi sonra diğer konularla ilginmesi daha makul olsa gerek. Bugün stajyerlerin nasıl sömürüldüğü, staj dönemindeyken herhangi bir geliri olmayıpta staj sonunda 2 milyara yakın bir paranın ödenmesi acaba makul ?
Yada sağlık güvencesi olmadan ve bu dönemde herhangi bir hastalıga mazur kalan stajyerler için yapılan önlemler nakadar düşünüldü ?
Faliyet aktivite konusunda neler yapılıyor ?
Yeni avukatlar için neler düşünülüyor ?
CMK uygulamasını dahada geliştirmek için neler yapılıyor ?
İş siyasi konulara geldimi mikrofonu zaman kaybetmeksizin eline alan başkanlarımıza bir nebze olsa dahi sitemdir.
Old 03-10-2010, 00:19   #11
stj.av. miraç karaçal

 
Varsayılan

aslında bu tartışmada bilinç altında söylenemeyen ama herkesin içindeki o sıkıntı;avukatlık reklam yasağı,derinden derine sağlık olunca bu herşekilde yapılıyor ama iş hukuk olunca acaba bu etik olur mu sorusu akla geliyor.Avukatlar, hem hakim savcı gibi ağır bir mesleki karizmam olsun istiyor hemde havuzlu bir villa da oturmak ;bu ikisinin arasındaki sıkışmışlık artan avukat sayısı mesleki rekabet ve sonunda ekonomik olarak istediği rahatlığı elde edemediği bir hayat ve etraftanda saygı görmediği bir ünvana sahip ruh dünyası,içinden bunu söküp atma isteği var fakat yukardakilerin olmaz öyle şey biz avukatız bize yakışmaz şeklindeki mahalle baskısı ,şunu net bir şekilde cevaplasak sorun kalmaz aslında ;avukatlık,bir esnaflık mıdır yoksa sadece karın tokluğuna hukuk için hukuk düşücesiyle yola çıkmış insanların bir seçimimidir?
Old 03-10-2010, 14:47   #12
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan stj.av. miraç karaçal
Aslında bu tartışmada bilinç altında söylenemeyen ama herkesin içindeki o sıkıntı, avukatlık reklam yasağı derinden derine... Sağlık olunca bu her şekilde yapılıyor, ama iş hukuk olunca acaba bu etik olur mu sorusu akla geliyor. Avukatlar, hem hakim, savcı gibi ağır bir mesleki karizmam olsun istiyor hem de havuzlu bir villada oturmak. Bu ikisinin arasındaki sıkışmışlık, artan avukat sayısı, mesleki rekabet ve sonunda ekonomik olarak istediği rahatlığı elde edemediği bir hayat ve etraftan da saygı görmediği bir unvana sahip ruh dünyası. İçinden bunu söküp atma isteği var; fakat yukarıdakilerin olmaz öyle şey, biz avukatız, bize yakışmaz şeklindeki mahalle baskısı... Şunu net bir şekilde cevaplasak sorun kalmaz aslında: avukatlık, bir esnaflık mıdır; yoksa sadece karın tokluğuna hukuk için hukuk düşüncesiyle yola çıkmış insanların bir seçimi midir?
Sayın karaçal,

Öncelikle hoşgeldiniz Akabinde, henüz yaşamadığınızı tahmin ettiğim bir meslek hakkındaki psikolojik tahliliniz(!) için teşekkür ederim.

Sizi ve söylediklerinizi daha net algılayabilmem için birkaç şey sormak istiyorum müsaadenizle.

1- Size göre bir avukatın hem mesleğinde karizma (?) sahibi olması ve hem de maddi olarak iyi bir durumda olması "aynı anda" mümkün değil midir?

2- Diğerlerinin, sizin deyiminizle "olmaz öyle şey, biz avukatız, bize yakışmaz" şeklindeki yaklaşımlarında yakışmayan şeyin ne olduğunu kastettiğinizi açmanız mümkün müdür?

3- Size göre bir avukat, ya esnaftır ya da hukuk için hukuk düşüncesiyle karın tokluğuna çalışan bir kişi midir? Yani mesela esnaf değilse karın tokluğuna mı çalışıyordur ya da hukuk için hukuk düşüncesiyle hareket ediyorsa karın tokluğuna mı çalışmaktadır?

4- Bir de Sayın Admin in konuyu açmaktaki amacına dair yazdığı, 1 no'lu mesajı okudunuz mu merak ettim?

Şimdiden teşekkür ederim, "mesleğiniz"in hayırlı, uğurlu olması temennimle;

Saygılar...
Old 03-10-2010, 20:30   #13
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan stj.av. miraç karaçal
aslında bu tartışmada bilinç altında söylenemeyen ama herkesin içindeki o sıkıntı;avukatlık reklam yasağı,derinden derine sağlık olunca bu herşekilde yapılıyor ama iş hukuk olunca acaba bu etik olur mu sorusu akla geliyor.Avukatlar, hem hakim savcı gibi ağır bir mesleki karizmam olsun istiyor hemde havuzlu bir villa da oturmak ;bu ikisinin arasındaki sıkışmışlık artan avukat sayısı mesleki rekabet ve sonunda ekonomik olarak istediği rahatlığı elde edemediği bir hayat ve etraftanda saygı görmediği bir ünvana sahip ruh dünyası,içinden bunu söküp atma isteği var fakat yukardakilerin olmaz öyle şey biz avukatız bize yakışmaz şeklindeki mahalle baskısı ,şunu net bir şekilde cevaplasak sorun kalmaz aslında ;avukatlık,bir esnaflık mıdır yoksa sadece karın tokluğuna hukuk için hukuk düşücesiyle yola çıkmış insanların bir seçimimidir?

Bu mesajınızı beş yıl sonra umarım bir kez de siz okursunuz.

Başarılar...
Old 03-10-2010, 20:40   #14
Av.H.Sancar KARACA

 
Varsayılan

Koruyucu hekimlik gibi, koruyucu avukatlığı (hukuki bilgilendirmeyi) destekliyorum. Kim mi yapsın? İnsanımız korunsun da kim yaparsa yapsın. "Aydın sorumluluğu" çatısı altında önce barolar yapsın diyesim geliyor.
Old 04-10-2010, 01:25   #15
stj.av. miraç karaçal

 
Varsayılan

admin,ne diyor özetle ''barolar, hukuka ihtiyacı olanla(savunulma), bu ihtiyacı karşılayacak olanı (avukatları) en çabuk ve kolay yoldan buluşturmalı ve bunun için de gerekli yolları denemelidir bunlardan biriside mesala bilboard reklamalarıdır'' demiş ve örneklerle izah etmiştir.mevcut barolar siyaset borazancılıcığı yapmak yerine meslek sorunlarına çözüm getirmek gibi bir görevleri olduğunu baro seçimleri dışında hatırlayabilirlerse admin'in bu çok anlamlı ve uygulaması çok basit olan sistemi hayata geçirebilirler elbette
Old 04-10-2010, 09:12   #16
Admin

 
Varsayılan

Bu duruma özellikle Barolarla (veya TBB ile) ilgili tartışmalarda çok sık rastlıyoruz: Baroların X konuda ne yapması gerektiğini tartışmaya çalıştığımız her durumda, Y konusunda yaptıkları/yapmadıkları ile ilgili şikayetler konuya yazılıyor.

Baroların siyasetle yakın ilgisi, stajyer avukatların (veya avukatların) sorunları ile ilgisizliği vs. konularda meslektaşlar arası çok fazla şikayet var doğru. Ama bunların herbiri için de THS'de özel tartışma konuları da var. Eğer bu konulardaki şikayet veya öneriler ilgili konulara yazılırsa, konuyu dağıtmadan her konu başlığı içinde sadece ilgili konuyu tartışmak mümkün olacaktır diye düşünüyorum. Neticede Baroların Y konusunda (size göre) hatalı bir uygulama yapması, X konusunda hiçbir uygulama yapmaması, hatta bunun tartışılmaya dahi açılmaması anlamına gelmemeli diye düşünüyorum.

Belediyeniz çöplerinizi toplamıyorsa, bu konuda elbette şikayet hakkınız var ama Belediye başıboş köpekleri aşılasın mı konulu toplantıda "önce çöpleri toplasın" önerisinde bulunmak her iki sorunu da çözmüyor bence.

Naçizane önerim bu konu başlığında bu konu hakkında olumlu/olumsuz düşüncelerin paylaşılması ve Barolarla ilgili diğer şikayet konusunda da ilgili başlıkların kullanılmasıdır.

Not : Mesajım Sayın stj.av. miraç karaçal veya Sayın ibrahimgokalp'a yönelik eleştiri DEĞİLDİR, THS'deki konuların tartışılma metoduna yönelik genel bir tesbittir.
Old 04-10-2010, 13:45   #17
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Bir toplantının verimli olması için toplantıda işin kimin tarafından yapılacağının belirlenmesi gerekir. Benden önce yanıtlayan Sayın Av.Mehmet Saim Dikici’nin iki nolu mesajındaki önerisi bu anlamda çok yerindedir.

Avukatların veya baroların böyle bir duyuru yapması çıkar sağlama peşinde oldukları yolunda kuşku uyandırabilir. Halbuki bu duyurudan asıl çıkarı olan Adalet Bakanlığıdır: Sayısız davayı görmek zorunda kalan mahkemelerin giderlerini azaltmak dar bütçeli Adalet Bakanlığının çıkarınadır. Bu yüzden, düşünülen duyuruların bakanlık tarafından yapılması işleminin yetki, şekil, sebep, konu, amaç unsurları tamamdır.

Kısa görüşlü bir bakışla “Kaç liralık duyuru kaç davanın önüne geçecektir” hesabı yapılmamalıdır. Uzun vadede etkili olacak bilinçlendirme sonucu bin liralık duyuru bin davanın açılmasına engel olur. Bakanlık bu işlemden uzun vadede asla zarar etmeyecektir. Kaldı ki eğitime ayrılan para hiç bir zaman boşa gitmez.

Ayrıca devletin elinde bulunan duyuru olanaklarının çoğu bedavadır. TRT’ye verilecek para devletin diğer cebine girer. Adalet Bakanı’nın vereceği bir demeç harcama gerektirmez. Televizyon programlarında çokça konuşan insanların bu konuda da birkaç cümle söylemeleri harcama gerektirmez.

“Eşeğini sağlam kazığa bağla” diyen halkımız “Hakkını sağlam kazığa bağla” sözünü de benimseyecektir. Asıl zorluk tarafların hukuka başvurmayı ayıp saymaktan vazgeçmeleridir.

Öte yandan proje adına bir kolaylık bulunmaktadır: Henüz anlaşmazlık çıkmadan önce hukuka başvurmak taraflarca daha az ayıp sayılacaktır

Saygılarımla
Old 05-10-2010, 00:32   #18
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan stj.av. miraç karaçal
admin,ne diyor özetle ''barolar, hukuka ihtiyacı olanla(savunulma), bu ihtiyacı karşılayacak olanı (avukatları) en çabuk ve kolay yoldan buluşturmalı ve bunun için de gerekli yolları denemelidir bunlardan biriside mesala bilboard reklamalarıdır'' demiş ve örneklerle izah etmiştir.mevcut barolar siyaset borazancılıcığı yapmak yerine meslek sorunlarına çözüm getirmek gibi bir görevleri olduğunu baro seçimleri dışında hatırlayabilirlerse admin'in bu çok anlamlı ve uygulaması çok basit olan sistemi hayata geçirebilirler elbette

Baroların "siyaset borazancılığı" yaptığını iddia etmek ne kadar kolay. Bir genelleme yaptığınızda elinizde bunu kanıtlayacak veri olmalı.
Old 29-10-2010, 20:24   #19
Edmond

 
Varsayılan

Ben olumsuz bakıyorum stajdan yeni çıkmış bir avukat olarak ; sebebi ise staj süresince bize " babamızın oğlu olsa danışma ücreti almadan hukuki bilgi vermememiz" gerektiğinin öğretilmesi.
Old 13-11-2010, 17:55   #20
Av. Savaş Tunca

 
Varsayılan TaŞ Devrİ

Forumu okurken aklıma gelen bir sözü eklemek istiyorum.

"TAŞ DEVRİ TAŞLAR BİTTİĞİ İÇİN DEĞİL, KAFALAR DEĞİŞTİĞİ İÇİN SONA ERMİŞTİR!"

Saygıyla,

Av. Savaş TUNCA
25832
Old 06-12-2010, 15:48   #21
Av. Melih

 
Varsayılan

Kesinlikle destekliyorum fakat bu bilinçlendirme yapılırken hukukun siyasi ve ideolojik mesajlar verme amacına alet edilmesine şiddetle ve ısrarla karşıyım.
Old 09-12-2010, 01:30   #22
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Edmond
Ben olumsuz bakıyorum stajdan yeni çıkmış bir avukat olarak ; sebebi ise staj süresince bize " babamızın oğlu olsa danışma ücreti almadan hukuki bilgi vermememiz" gerektiğinin öğretilmesi.

Sayın Edmond,
aynı gerekçe ile THS ve daha birçok internet sitesinin olmaması gerektiğini'de savunabilirsiniz. Çünkü bu siteleri sadece hukukçular değil, aynı zamanda olası müvvekillerde okuyor ve faydalanıyor. Ben buna rağmen THS ve diğer hukuk sitelerinin hukuki aydınlanmaya katkıda bulunması taraftarıyım. Ben verilen bilgileri, tamamen hukuki içreikli olmalarına rağmen, hukuki danışma olarak nitelendirmiyorum. Tam tersi, bu türden bilgilerin somut olayla ilgili hukuki danışmanın gerekliliğini ortaya koyduğunu düşünüyorum. Bir hukukçuya, bir avukata baş vurarak ondan somut olayı ile ilgili olarak danışan kişi, hukuki bilince sahip olan, hukukun genel işlevini anlamış olan, hukukun bir ihtisas konusu olduğunu bilen kişidir. Bu açıdan bakınca araba sürücüsü ve araba tamircisi ile müvekkil ve hukukçu arasında büyük bir benzerlik vardır.

Motrolu vasıta sürücüsü kontak anahtarının ne işe yaradığını, direksiyonu nasıl tutacağını, silecekleri nasıl kullanacağını, arabasını sürerken nelere dikkat etmesi gerektiğini, ne zaman durması gerektiğini, arabanın suyunu, yağını ve yakıtını ne zaman tamamlaması veya değiştirmesi gerektiğini bilmek zorundadır. Ve, en önemlisi, arabasını ner zaman tamirciye gütürmesi gerektiğini bilmek zorundadır.

Trafik güvenliği için, güvenilir araba sürücüsüne ve tamircisine ne kadar ihtiyacımız varsa, toplum ve hukuk düzeni için'de o ölçüde güvenilir ve haklarını ve ödevlerini iyi bilen vatandaşa ve bozulan hukuk ve toplum düzenini tamir edecek hukukçuya ihtiyacımız var.

Saygılarımla
Old 09-12-2010, 08:11   #23
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Melih
Kesinlikle destekliyorum fakat bu bilinçlendirme yapılırken hukukun siyasi ve ideolojik mesajlar verme amacına alet edilmesine şiddetle ve ısrarla karşıyım.

Neden aklınıza ilk bu geliyor?
Bence, bu bilinçlendirme çalışmasının bir "kötü amaca" alet edilmesinden kaygılanacaksak, bu amaç "çalışmayı yapanların kendilerine iş sağlaması" olmalı.
Kaldı ki, hukuk ve siyaset içiçedir; "hakkınızı arayın" söylemi bile siyasi bir söylemdir.
Old 18-12-2010, 09:51   #24
eser_29

 
Varsayılan

Neden akıllara bu gelmesin ki ?

Benim baro başkanım kendince avukatların ve mesleğin derdi diyerek kendisini ekranlarda partlatıyor ve cep telefonlarımıza bilgi mesajı adı altında "falanca kanal'da filanca programa katılacağım, bilginize." diyerek baro imkanları ile kendi reklamını yapıyor ise insanlarda bu kaygının olması doğal değil mi ?

Baro seçimleri süresince avukatların mesleki ihtiyaç hasıl olması durumunda kullanılması için vermiş olduğu irtibat numaralarına amerikan "buldog" tarzı kapitalist reklam taktikleri ile sürekli taciz eder gibi mesaj gönderilmesi mesleki kaygılardan ötürü müydü ? Şüphesiz bir tekimiz bile "evet" demeyecek.

Bir adaya ve şu anki başkana "bana mesaj atmayın,istemiyorum" denildiğinde karşılık olarak taciz edilmeme isteğiniz olumlu karşılanmıyorsa bu kaygı sürüp gidecektir.

Adminimiz kusura bakmasın ama evet insanlar önce şu işi halletsinlerde sonra bunu temizlerler diyorlar ve bana göre demelilerde. Zira eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz. İnsanlarda x konusundaki eğrilikleri bildiklerinden y'de de aynı eğriliğin devam edeceğini öngörebiliyorlar.
Old 18-12-2010, 10:03   #25
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan eser_29
Neden akıllara bu gelmesin ki ?

Demişsiniz ama sonra yazdıklarınızda siyasetin s'si yok.

Alıntı:
Yazan eser_29
Neden akıllara bu gelmesin ki ?

Benim baro başkanım kendince avukatların ve mesleğin derdi diyerek kendisini ekranlarda partlatıyor ve cep telefonlarımıza bilgi mesajı adı altında "falanca kanal'da filanca programa katılacağım, bilginize." diyerek baro imkanları ile kendi reklamını yapıyor ise insanlarda bu kaygının olması doğal değil mi ?

Baro seçimleri süresince avukatların mesleki ihtiyaç hasıl olması durumunda kullanılması için vermiş olduğu irtibat numaralarına amerikan "buldog" tarzı kapitalist reklam taktikleri ile sürekli taciz eder gibi mesaj gönderilmesi mesleki kaygılardan ötürü müydü ? Şüphesiz bir tekimiz bile "evet" demeyecek.

Bir adaya ve şu anki başkana "bana mesaj atmayın,istemiyorum" denildiğinde karşılık olarak taciz edilmeme isteğiniz olumlu karşılanmıyorsa bu kaygı sürüp gidecektir.

Adminimiz kusura bakmasın ama evet insanlar önce şu işi halletsinlerde sonra bunu temizlerler diyorlar ve bana göre demelilerde. Zira eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz. İnsanlarda x konusundaki eğrilikleri bildiklerinden y'de de aynı eğriliğin devam edeceğini öngörebiliyorlar.

Baroların, Baro Başkanının bu sıfatla yapacakları/katılacakları toplantı, televizyon programı, seminer vb. etkinlikleri üyelerine duyurmaları son derece yerindedir diye düşünüyorum. Bu mesajları "taciz" olarak nitelemenize diyecek birşey bulamıyorum; bu kzıgınlığınız Baro seçimlerinden kalma ise, artık seçimlerin bittiğini kabullenmeniz gerekir diye düşünüyorum.
Old 18-12-2010, 11:11   #26
eser_29

 
Varsayılan

Sayın büyüğüm, baro başkanının katıldığı program siyasi içerikli program, gönderdiği mesajalr ise avukatlık mesleği ile alakasız mesajlar. Siz nasıl siyasetin "s"si dahi yok diyorsunuz bunu anlamadım. Ben hiç bir baro başkanını çıkıp x kanalda avukatlık mesleğinin sorunları üzerine tartıştığını görmedim. Çözüm aradıkalrı konular arasında meslektaşlarımızın dertleri yok.

Kızgınlığım güya bize başkanlık yapacak isimlerin artık tarafımıza mesaj gödnerilmemesi gibi doğal isteğimize olumsuz karşılık verip sürekli mesaj gönderip durması idi. Evet, seçim bitti lakin o aday bugün başkan olduğundan aynı muhtevada mesajlarda gelmeye devam ediyor. )


Taciz dememin sebebi de telefonuma mesaj gönderilmemesini hem adayın bürosuna bildirmeme rağmen hem şahsi e-posta adresine bildirmeme rağmen hemde şahsına telefonla bildirmeme rağmen devam etmesidir.
Oy vermediğim bir güzide aday ise uyarımdan sonra nazikçe yaşanan seçim atmosefrinde oluşan durum için özürlerini iletip bir daha mesaj göndermedi. Aradaki fark meslek etiği, kişilik farkı sanırım. Her ikiside benim oy verdiğim aday değildi. Yani, olaya taraf olarak bakmıyorum eğer kastınız o şekilde ise.

"x yarın 18 nisan pazar saat 12:30'da xxx tv'de canlı yayında zzz ile www programına konuk olacaktır. Meslektaşlara saygıyla duyurulur."

Katılınılan program siyasi muhabbetin yapıldığı program. GÖnderen henüz aday olan bir avukat. Buradaki maksadı biz siyasi değilde mesleki kaygı olarak mı yorumlayalım ?
Old 18-12-2010, 11:36   #27
Admin

 
Varsayılan

Sayın eser_29,
Alıntı:
Yazan eser_29
Bir adaya ve şu anki başkana "bana mesaj atmayın,istemiyorum" denildiğinde karşılık olarak taciz edilmeme isteğiniz olumlu karşılanmıyorsa bu kaygı sürüp gidecektir.

Adminimiz kusura bakmasın ama evet insanlar önce şu işi halletsinlerde sonra bunu temizlerler diyorlar ve bana göre demelilerde.
SMS ve Eposta ile isteğimiz dışında reklam gönderimi (SPAM) yapılması her sektörde olan bir sorun ve bu bağlamda Barolarda da bu konuda ciddi bir sorun olduğu konusunda ben de sizinle hemfikirim. Bu konuyu ayrı bir başlık açıp tartışmak isterseniz bundan da büyük mutluluk duyarız ve en azından ben yorum eklemek isterim zira benim de bu konuda şikayetlerim var.

Ancak Baroların/Başkanların/Başkan Adaylarının SPAM yapması, siyaset yapması veya başkaca bizim eleştirdiğimiz çalışmaları olmasının bu konu ile doğrudan bir ilişkisi olmadığı görüşündeyim. THS'de bir konuyu tartışırken sıkça benzer yorumlarla karşılaşıyoruz: "Bu tartıştığınız sorundan önce, şu sorun çözülsün!"Tamam çözülsün de o tamamen ayrı bir mesele ve öyle bir sorun olması, halen tartıştığımız sorunu tartışmamıza bile engel mi olmalı?

Bu bağlamda naçizane görüşüm Baroların siyaset yapması, spam göndermesi vs. konusundaki eleştirilerin kamuoyunu bilgilendirme konusuyla fazlaca ilgili olmadığı yolundadır. Diğer sorunlar mevcut olsa bile bana sorarsanız bu konuda bazı adımlar atılabilir ya da en azından şu anda yaptığımız gibi bu konu aramızda tartışılabilir.

Ancak bazı üyelerimiz barolarla ilgili daha önemli sorunlar olduğu görüşündeyse, bunlar için de ayrı başlıklar açarsa ONLARI da oralarda tartışırız ve söz veriyorum ben de o konulara girip "Barolar önce kamuoyunu bilgilendirme sorununu çözsünler de, ondan sonra bunları tartışırız!" yazmayacağım.
Old 18-12-2010, 12:24   #28
eser_29

 
Varsayılan

Sayın Admin kamuoyunu yönlendirme vazifesi ya da hizmetini yapacak kişilerin yani suyun başını tutanların elleri temiz mi bunu sormak veya sorgulamak (Mesele hukuka uyması gerekenlerin evvela bizler olması gerektiği gerçeğinin görmezden gelinmesidir.) bence konu ile alakalı ama siz öyle görmüyorsanız konuyu burada uzatmanın anlamı yok. Lakin sizlerde, insanların bu kaygılarını sürekli alakasız gibi gelsede farklı konularda dile getirmelerini işi sulandırmak olarak değilde "bunu yapan bunu da yapa(bili)r" gerçekliğin dışavurumu olarak görürseniz birbirimizi daha rahat anlarız.
Old 18-12-2010, 17:49   #29
Gemici

 
Varsayılan

İnsanlar toplum halinde yaşarlar, ama toplum halinde, daha doğrusu toplu olarak yaşamak insanlara özgü bir durum değildir. Toplu olarak yaşamak belirli hayvan topluluklarında da vardır. İnsan topluluğunu hayvan topluluklarından ayıran ve bu topluluğa ‘toplum’ özelliğini veren, insanların bilinçli olarak bir toplum kurmaları ve bu toplumun devamını sağlamak için belirli kurallar koymalarıdır. Bu kuralların en başında hukuk kuralları gelir. Hukuk kuralları kendsini devlet olarak organize eden toplumun politik ideolojisinin pekiştirilmesine yarar. Bu yönü ile hukuk devamlı olarak politiktir. Toplumun ve devletin politik yönünü belirleyen ideolojik çerçevedir; Hakim ideolojinin kendisini kabul ettirmek için koyduğu kurallar bütünüdür.
Toplumsal yapıyı bilinçli olarak kendi istedikleri yönde gerçekleştirmeye çalışan insan Aristo’nun belirttiği gibi ‘Politik bir hayvandır’ (Zoon politikon) Eflatu’a göre insan tabii olarak politik bir varlıktır. Tabii olarak politik bir varlık olan insan, sesini hiç çıkarmasa ve hergangi politik bir düşünceden yana tavır koymasa bile politiktir; Çünkü bu tavır koymama ile yerleşik politik düzenden yana tavır koymuş olmaktadır.

Sonuç:
• Topluma yön veren hukuki kuralların uygulayıcısı olan hukukçu, bu özelliği ile politiktir; İster sesini çıkarsın isterse çıkarmasın, susması bile politiktir, çünkü bu susma ile ve yürülükteki kuralları uygulaması ile hukuki düzenden yana tavır koymaktadır.
• Geniş anlamda ve insanın tabiatı gereği olan politik olma ile günlük politikayı ve parti politikasını birbririne karıştırmamak gerekir. Hukukçu günlük politika ve parti politikası yapmak istiyorsa, yapabilir, bunun için isterse bir partiye, isterse politik bir gruba dahil olabilir. Ama hukuku bu politikaya karıştırmaması gerekir. Yürürlükteki hukukun yanlış uygulanması ve parti politikasına veya belirli bir ideolojiye alet edilmesi durumunda ise hukukçu sesiini yükseltmelidir.
• Barolar avukatların meslek problemleri konusunda gerekeni yapıyor mu yapmıyor mu, barolar günlük politikaya karışsın mı karışmasın mı türünden fikir ve polemiklerin konu başlığı ile fazla bir alakası yok. Be sebepten dolayı bu yazdıklarımın da konu başlığ ile alakası yok.Asıl konuyu dağıtan ve konuya bir katkıda bulunmayan bir iki mesaja cevap verip konuyu dağıttı isem af ola.

• Hukukun uygulanması bu işin uzmanı olan hukukçuların tekelinde olmalıdır. Ama bu tekel hukukun kendilerine uygulandığı kişilerin konu hakkında bilgisiz kalmalarıne, haklarını ve ödevlerini bilmemelerine yol açmamalıdır.

Saygılarımla
Old 23-12-2010, 02:20   #30
tema

 
Varsayılan

Dikkatinizi çekmek ıstediğim nokta şu bu konuyu avukat meslekdaşlar olarak biz tartışıyoruz...Neden hakimler savcılar ya da bürokrat hukuçular ya da bilinçlenmeye asıl ihtiyacı olan vatandaşlar ya da hukuçu dışı sivil toplum örgütleri değilde biz avukat hukukçular tartışıyoruz..
Avukatlar bu ülkede hukuk yaratabilecek tek kesimdir.Ülkemizi içinde bulunduğumuz kanun hatta teamül devleti olgusundan kurtarabilecek tek güç avukatlarda vardır.
Burdan yola çıkarsak öncelikle kendisini savunabilen meslekdaşların sayısını artırabilmemiz gerekir. Eğer bunu gerçekleştirebilirsek, bu tüm hukukçuların önderliğinde yarım hukuçuların desteğiyle kurulacak sivil toplum örgütleri, bence hukuki bilinci tüm toplumda yaratabilir.
Sonuç olarak avukatlar hukuk ve hukuk devletının yaratılmasında asıl güç merkezi olabilir.Eğer bunu avukatlar yapmassa 30-40 yıllık bir süreç sonunda o da belki yani küçük bir ihtimalle kendiliğinden olacak.kararı bizler vereceğiz....
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Aile Hukuku Konusunda Hukuki İncelemeler Rehberi Av.Habibe YILMAZ KAYAR Aile Hukuku Çalışma Grubu 27 10-01-2009 23:16
BoŞanma İlan TeblİĞİ Gülnaz Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 10-10-2008 11:19
Yurtdışı Eğitim konusunda danışmanlık yapan şirketlerin Hukuki sorumlulukları Av.Selim HARTAVİ Meslektaşların Soruları 8 18-10-2006 02:12


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09480810 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.