Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kamulaştirmasiz El Atma/İmar Planında El Atma/ Uyuşmazlik Mahkemesi Kararı

Yanıt
Old 03-05-2012, 07:49   #1
Mefkure

 
Dikkat Kamulaştirmasiz El Atma/İmar Planında El Atma/ Uyuşmazlik Mahkemesi Kararı

Herkese günaydın.Uyuşmazlık mahkmemesinin kararı hakkında yorumlarınızı bekliyorum...Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO : 2011/238
KARAR NO : 2012/63
KARAR TR : 9.4.2012
(Hukuk Bölümü)
ÖZET : Davacılara ait taşınmazların imar planında çocuk bahçesi alanında ve yeşil alanda kalmasından dolayı uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
K A R A R

Davacılar : U. B., M. G., M. G., İ. B.
Vekilleri : Av. H. K., Av. H. G.
Davalı : Bağcılar Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. Ş. A.
O L A Y : Davacılar vekili, Müvekkillerinin hissedarı oldukları İstanbul ili, Bağcılar İlçesi, Fevzi Çakmak Mahallesi 1033 ada, 13 ve 14 parsel sayılı taşınmazların 1/1000 ölçekli uygulama imar planında park alanı olarak ayrıldığını, 1987 yılından bu yana çok uzun süredir park alanı olarak düzenleme yapılmadığını ve kamulaştırılmadığını, taşınmazda inşaat yapma olanağı bulunmadığından kamulaştırmasız el atma şartlarının oluştuğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay Beşinci Hukuk Dairesi kararlarında, taşınmaza fiilen el atılmasa da imar planı gereğinin uzun yıllar yerine getirilmemesi halinde kamulaştırmasız el atma olgusunun gerçekleştiğinin kabul edildiğini öne sürerek kamulaştırmasız el atma nedeniyle, metrekare ve değer yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; dava tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte şimdilik 10.000,00 TL’nin davalı Belediyeden tahsiline, bedeli ödenen kısımların davalı lehine tapudan terkinine karar verilmesi istemiyle, 25.03.2011 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
Davalı vekilince, süresinde verilen ilk itiraz dilekçesinde, müvekkili idarenin idari niteliği ve varsa eylemlerinin de idari eylem niteliği taşıdığı ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.
BAKIRKÖY 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 27.05.2011 gün ve E:2011/160 sayı ile, davalı vekilinin yargı yolu itirazının, dava konusunun gerek Kamulaştırma Kanunu gerekse İmar Kanunu uyarınca adli yargının görevi kapsamında kalması nedeniyle reddine karar vermiştir.
Davalı Belediye Başkanlığı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.
DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı; bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları, bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; her ne kadar, uyuşmazlık konusu parsellerin 16.03.2001 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli revizyon imar planlarında "ağaçlandırılacak alan", 19.10.2004 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planında "yeşil alan", 15.9.2008 onay tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planında ise çocuk bahçesi alanı olarak ayrılmış olması nedeniyle ve imar uygulama işlemi ile çocuk bahçesinden yer tahsis edilmiş bulunduğu iddiasıyla söz konusu taşınmazların bedellerinin tazminat olarak ödenmesi istemiyle açılan davada, davanın hukuksal dayanağı olarak, kamulaştırmasız el atma gösterilmiş ve dava dilekçesine eklenen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında da, imar planında ilköğretim tesisi alanına ayrılan taşınmaz yönünden kamulaştırmasız el atma olgusunun varlığı kabul edilmiş; yine, davacı tarafından dosyaya sunulan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, 3194 sayılı Kanun'un 18'inci maddesine göre yapılan uygulamada davacıya tahsis edilen imar parselinin, imar planında lise alanı olarak ayrılması halinde kamulaştırmasız el atma koşullarının gerçekleştiği yönündeki mahkeme direnme kararı yerinde bulunmuş ise de; davacıların mülkiyet hakkına getirilen kısıtlama, yukarıda açıklandığı üzere, genel ve düzenleyici işlem olan imar planlarında ilgili taşınmazların sırasıyla ağaçlandırılacak alan, yeşil alan ve çocuk bahçesi alanı olarak gösterilmesinden, bu planlarda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapılmamasından ve imar uygulaması işleminden kaynaklandığında ihtilaf bulunmadığından; bu kısıtlama ve hareketsizlikten doğan zararın da idari işlem ve eylemden kaynaklandığının kabulünün gerektiği; bu bakımdan; davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği; açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.
YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Davacıların, İstanbul ili, Bağcılar ilçesi, Fevzi Çakmak Mahallesi 1033 ada 13 ve 14 parsel sayılı taşınmazlarının 1/1000 ölçekli uygulama imar planında park alanı olarak ayrılması sonucu mülkiyet hakkını kullanamadığı, kamulaştırma yapılmadan beklenmesine rağmen imar plan değişikliği sonucu mülkiyet hakkı kullanımının engellenmesi sonucu hukuken kamulaştırmasız el atma koşullarının gerçekleşmesi nedeniyle tazminat talep ettiği davada; davalı idare tarafından görev itirazında bulunulması üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığının anlaşıldığı; Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayıldığı; dava konusu uyuşmazlıkta, idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmaması karşısında, davanın anılan Kanun'un 14. maddesinde işaret edilen bedel artırma davası niteliğinde olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı; uyuşmazlık konusu işlemin, 15/09/208 onay tarihli 1/1000 ölçekli imar planında çocuk parkı alanı olarak bırakıldığı, dava tarihine kadar herhangi bir kamulaştırma işlemi ya da fiilen el atmanın bulunmadığı, davaya konu idari eylemin, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun arazi ve arsa düzenlenmesine ilişkin 18. maddesinin uygulamasından kaynaklanmakta olduğu, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı Kanun'un 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haktan doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği; bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/179 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesinin gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 09.04.2012 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, Davacıların, İstanbul ili, Bağcılar İlçesi, Fevzi Çakmak Mahallesi 1033 ada, 13 ve 14 parsel sayılı taşınmazlarına, imar planında park alanı olarak ayrılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; dava tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte şimdilik 10.000,00 TL’nin davalı idareden tahsili istemiyle açılmıştır.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun“Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde; “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.
a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.
b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.
Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.
Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.
Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.
İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.
c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Dava dosyasında bulunan Bağcılar Belediye Başkanlığı, Plan ve Proje Müdürlüğünün 27.04.2011 gün ve 2715 sayılı yazısının incelenmesinden; davaya konu edilen İstanbul ili, Bağcılar İlçesi, Fevzi Çakmak Mahallesi 1033 ada, 13 ve 14 parsel sayılı taşınmazların, 16.03.2001 onay tarihli 1/1000 ölçekli Revizyon İmar Planında ağaçlandırılacak yeşil alan fonksiyonunu sürdürdüğü, bu plana istinaden yapılan 19.10.2004 onay tarihli 1/1000 ölçekli Revizyon İmar Planında söz konusu parsellerin yeşil alanda kaldığı, mer’i plan olan 18.04.2008 onay tarihli 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında ve bu plana istinaden hazırlanan 15.09.2008 onay tarihli 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planında yeşil alanda kaldığı ifade edilmiş; aynı Müdürlüğün 30.3.2011 gün ve 1908 sayılı yazısında söz konusu parsellerin imar planında çocuk bahçesi alanında kaldığı anlaşılmıştır.
Olayda, imar planının uygulaması sonucu, uyuşmazlığa konu parsellerin imar planında
park alanında kaldığı, uzun süredir park alanı olarak düzenleme yapılmadığı, kamulaştırılmadığı, taşınmazda inşaat yapma olanağı bulunmadığı; kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmazın bedelinin ödenilmesi gerektiğinin iddia edildiği; davanın konusunun, davalı idarece 3194 sayılı Kanunu uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan imar planlarında yeşil alan olarak yer alan davacılara ait taşınmazın bedelinin tazminine ilişkin bulunduğu anlaşılmış olup, belirtilen duruma göre, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile Bağcılar Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının, Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, davalı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 27.05.2011 gün ve E:2011/160 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 09.04.2012 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
—— • ——

Konuya ilişkin aklımda bir sürü soru var.
Old 03-05-2012, 12:03   #2
hciyiltepe

 
Varsayılan KamulaŞtirmasiz El Atmada Hukukİ El Atma Varsa İdare Mahkemelerİ GÖrevlİdİr

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO : 2012/41
KARAR NO : 2012/77
KARAR TR : 9.4.2012
(Hukuk Bölümü)
ÖZET : İmar uygulaması sonucu oluştuğu önesürülen maddi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
K A R A R
Davacı : İ. T.
Vekili : Av. M. E. A.
Davalı : Milli Eğitim Bakanlığı
Vekili : Av. M. A.
O L A Y : Davacı vekili tarafından, Ankara İli, Çankaya İlçesi, Kırkkonaklar Mahallesi 27379 Ada, 1 parsel sayılı taşınmazın yapılan imar planında lise alanı olarak ayrıldığı, taşınmazın imarlı alan olduğu, uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmesi nedeniyle kamulaştırma cihetine gitmeyen davalı idarelerce pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği, bu haliyle davalı idarelerin eyleminin mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip bulunan kamulaştırmasız el atma olgusunun varlığı için yeterli bulunduğu, dolayısıyla davalı idarelerin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi müvekkilinin dava yolu ile kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesi yani davalı idarelerce değer karşılığının verilmesi gerektiği öne sürülerek, fazlaya ilişkin tüm yasal talebi dava ve ıslah hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik dava konusu taşınmazın toplam bedelinden 2.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili ile tapu kaydının davalı idareye tescil ettirilmesine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açılmıştır.
Davalı vekilince, Bakanlık tarafından Kamulaştırma Kanununun 7. maddesine istinaden konulmuş bir şerhin mevcut olmadığı, böyle bir şerh olsa bile süresi geçtikten sonra davacı tarafından kaldırılmasının mümkün olduğu, davalı idarece yapılan hiçbir hukuksal işlem olmadığı, idarelerin aleyhine dava açılmasının hukuka aykırı olduğu gibi, taşınmazın imar planında sağlık alanı olarak ayrılması ve tapu kaydına şerh konulması işlemiyle ilgili olarak idari yargı yerinde dava açılması gerektiği öne sürülerek, görev itirazında bulunmuştur.
ANKARA 19. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 17.11.2011 gün ve E:2011/431 sayı ile, davalı Hazine vekilinin yargı yolu itirazı ile talebinin reddine karar vermiştir.
Davalı Milli Eğitim Bakanlığı vekilinin idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine dava dosyası Danıştay Başsavcısına gönderilmiştir.
DANIŞTAY BAŞSAVCISI; 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18'inci maddesi uyarınca arazi ve arsa düzenlemesi kapsamında yapılan imar uygulamalarına ilişkin işlemlerin, kamu gücüne dayalı olarak tek yanlı ve re'sen tesis edilen idari işlemler niteliğinde olduğu, dosyanın incelenmesinden; imar uygulaması sonucu alınan kamu ortaklığı paylarından oluşturulan Ankara İli, Çankaya İlçesi, Kırkkonaklar Mahallesi, 27379 ada, 1 sayılı parselin, imar planında "lise alanı" olarak belirlendiği, davacının, söz konusu taşınmazına davalı idarece kamulaştırmasız el atıldığından bahisle, alacağın şimdilik 2.000.-TL'lik kısmının yasal faiziyle birlikte tahsiline hükmedilmesi ve tapu kaydının davalı idareye tescil ettirilmesine karar verilmesi istemiyle dava açtığının anlaşıldığı, parselin imar planında "lise alanı" olarak ayrılmış olması nedeniyle, bu parselin bedelinin ödenmesi gerektiği iddiasıyla açılan dava, kamulaştırmasız el atma hukuki temeline oturtulmak istenmiş ise de; davanın konusu, imar planında "lise alanı" olarak ayrılmış bulunan ve davalı idarece 3194 sayılı Kanunun 18'inci maddesi uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan uygulama işlemleri sonucunda davacıya ait taşınmaz bedelinin tazminine ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamına girdiğinden kuşku bulunmadığı, bu bakımdan, imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği nedenleriyle 2247 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca davanın taşınmazın bedelinin tahsiline hükmedilmesine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının da yazılı düşüncesi istenilmiştir.
YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Çankaya Belediyesinin 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca arazi ve imar uygulamalarına ilişkin işlemler kapsamında, davacının da taşınmazının bulunduğu yerin imar planında okul tesisi alanı olarak ayrılmış bulunması karşısında, bu parseldeki bedelin ödenmesine ilişkin davanın; dava konusu uyuşmazlıkta, idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmaması karşısında, davanın anılan Kanun'un 14. maddesinde işaret edilen bedel artırma davası niteliğinde olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı, Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayıldığı, uyuşmazlık konusu işlemin imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda; uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı Kanun'un 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği, bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği, yolunda yazılı düşünce vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nunkatılımlarıyla yapılan 9.4.2012 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idare vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde davanın taşınmazın bedelinin tahsiline hükmedilmesi istemine ilişkin kısmı hakkında olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, davacının, Ankara İli, Çankaya İlçesi, Kırkkonaklar Mahallesi, 27379 ada, 1 sayılı parseldeki hissesine kamulaştırmasız el atıldığından bahisle 2.000,00-TL’nin yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsili ile tapu kaydının idareye tescil ettirilmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesinde, “İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.
Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez.
(Değişik üçüncü fıkra: 3/12/2003-5006/1 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz.
Düzenleme ortaklık paylarının toplamı, yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır.
Herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır.
Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez…” hükmü yer almıştır.
Anılan madde uyarınca, yapılan imar düzenlemesi sonucunda “...resen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir...” denildiğine göre, idarenin “resen tescil işlemlerini yaptırmak” şeklindeki bu yetkilerini idari nitelik taşıyan uygulama işlemlerinin doğrudan sonucu olarak kullandığı; bir başka ifadeyle, tapuya yapılan tescilin idari işlemlerin icrası niteliğinde olduğu açıktır.
Olayda, davacı vekili tarafından Kırkkonaklar Mahallesi, 27379 ada, 1 sayılı parselde bulunan taşınmazdaki hissesine kamulaştırmasız elatıldığından bahisle taşınmazın bedelinin şimdilik 2.000,00 TL’lik kısmının yasal faiziyle birlikte tahsilinin talep edildiği, imar uygulaması sonucu sözkonusu parselin imar planında okul alanına ayrılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu uyuşmazlıkta, idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmaması karşısında, davanın anılan Kanun'un 14. maddesinde işaret edilen bedel artırma davası niteliğinde olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı; davacının davayı idarenin uygulamasından doğan zararlarının giderilmesi istemiyle açtığı görülmektedir.
Bu durumda, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun arazi ve arsa düzenlenmesine ilişkin 18. maddesinin uygulamasından kaynaklanan ve imar planı ile buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan uyuşmazlığın, 2577 sayılı Kanun'un 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenle, Danıştay Başsavcısı’nın, taşınmazın bedelinin tahsiline hükmedilmesi istemine ilişkin başvurusunun kabulü ile, davalı vekilinin görev itirazının, Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin kararının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısının BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, davalı vekilinin görev itirazının Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce REDDİNE İLİŞKİN KARARININ KALDIRILMASINA, 9.4.2012 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Old 03-05-2012, 18:13   #3
Av.Mert

 
Varsayılan

Derdest olan adli yargıda açmış olduğum kamulaştırmasız hukuki el atma davalarının tamda sona yaklaşmışken görevden reddedilecek olması gerçekten üzücü. Bunca zamandır harcadığım zaman ve emek boşa giderken dosyalarımın görevden reddi nedeniyle doğacak karşı vekalet ücretlerini de müvekkillere izah etmek zor olacak.

Bundan sonraki süreç de beni düşündürmüyor değil. İyuk da ki hak düşürücü süreler ve kısmi dava engeli karşısında, kamulaştırmasız el atma davasının idari yargıya nasıl uyarlamam gerektiği konusunda kafam gerçekten karışmış durumda.
Old 07-05-2012, 11:24   #4
Mefkure

 
Varsayılan

Söz konusu kararlar ciddi anlamda uygulama da sıkıntı yaratacaktır.Meslektaşlarımın da önceki mesajlarında belirttiği gibi

1- İYUK madde 13 de düzenlenen 1 ve 5 yıllık süreler gözöününde bulundurılacak mı?

2-İdari yargı mahkemeleri işin esasına girdiklerinde ,HGK kararını değerlendirmeye tabi tutacaklar mı ,ya da ortada mevcut olduğu ileri sürülen zararın nitelendirmesi hususunda nasıl bir karar verecekler ,anladığım kadarı ile mevcut durumu HGK kararlarında olduğu gibi kamulaştırmasız el atma olarak değerlendirmeyecekler?

3-Islah sorunu zaten başlı başına çok büyük bir sorun,çünkü idari yargıda ıslah müessesesi yok ?

4-İdari yargıda ki karar verme sürecinin uzunluğu ayrı bir sorun?

5-İdari yargıdaki hakimlerin konuya tamamen yabancı olmaları diğer bir sorun?

6-Ve de idari yargı mahkemeleri tapu tescil kararını nasıl verecek oda başka bir sorun?
Old 09-05-2012, 19:09   #5
Av.Özgür AKIN

 
Varsayılan

Bu karar tam anlamıyla garabettir. Uyuşmazlık mahkemesi siyasi baskı sonucunda bu kararı vermiştir. Ceberrut devlet artık kendini göstermiştir. 5.Hukuk Dairesinin vicdan sahibi hakimleri bu karardan sonra ne yaparlar acaba???

Bu karar sonrasında idare mahkemelerince imar planlarının onaylanmasından itibaren 5 yılı aşkın zaman geçmiştir.Davanın 5 yılın sonunda 60 günlük süre icinde açılması gerekirdi diye idare mahkemesince davalar reddedilirse şaşırmayın. Tabi temyiz hakkını kazanırsınız ve temyiz edersiniz kararı.. Temyiz incelemesi yaklaşık 4 yıl sürecektir ... Olmaz ya sorunsuz şekilde haklılığınız İdare Mahkemesince kabul gördü... Bakın hukuk devletimizde başınıza neler gelecek...Tazminat davası olduğu için kesinleşmeksizin icraya koyabiliriz mi dediniz... Tabi kesinleşmeksizin icraya koyabilirsiniz tecrübe ile sabit banka hesaplarınıda haczedebilirsiniz ama şunu unutmayın en son Cin Ali Okul'da kitabının okumuş bir hakim 1 günde Şanlı belediye Avukatının haczedilmezlik şikayetini kabul edecektir... Siz temyiz edebilirsiniz kararı Kamu hizmetine fiilen tahsis..Mahkemenin araştirma yapması gerekir ,hesaplarda bulunan paraların fiilen kamu hizmetinde kullanılıp kullanılamdığın araştırılması gerekirdi dersiniz...
Ancak şunu unutmayın bu ülkede hukuk diye birşey kalmadı...
Old 09-05-2012, 21:13   #6
Av. Yasin Yıldız

 
Varsayılan

Bu karar mülkiyet hakkının tam anlaşmıyla kıyımıdır. Bu kararı veren hakimlerin mülkiyet hakkına ne gözle baktıklarını anlayamıyorum doğrusu. Umarım bu yanlıştan dönülür. lakin çoğu insanın mülkiyet hakkına yapılan haksız ve hukuksuz saldırı meşru bir zemin kazanacaktır. Bu da sanırım birilerine kına olacaktır.
Old 10-05-2012, 08:37   #7
Av.Özgür AKIN

 
Varsayılan

Uyuşmazlık Mahkemesinin kararı sonrasında İdare Mahkemesinin verebileceği karar örneği :
''İadreler Mahkeme kararı ile Kamulaştırmaya zorlanamaz''
''davacıların, kamulaştırmasız el atma nedeniyle adli yargıda tazminat davası açarak haklarını arayabilecekleri de açıktır.''



T.C. Danistay

6.Dairesi
Esas: 2007/5459
Karar: 2009/5534
Karar Tarihi: 13.05.2009


ÖZET: İdare mahkemesince, yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporun ve dosyanın birlikte değerlendirilmesinden, planda davacının istemi gibi değişiklik yapılması halinde öğrenciler için asgari yürüme mesafelerinin aşılacağı, mevcut okul alanlarının belirlenen standartlar ve asgari büyüklük koşullarını dahi sağlamazken plan değişikliği ile taşınmazın okul alanından çıkarılması isteminin reddine ilişkin işlemde şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığının anlaşıldığı, idareleri mahkeme kararıyla kamulaştırma yapmaya zorlamanın mümkün olmaması nedeniyle bu istemin reddine ilişkin işlemde de hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

(Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik m. 3, 21)

İstemin Özeti: Bursa 1. İdare Mahkemesi’nin 14.2.2007 günlü, E:2005/1302, K:2007/157 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Bursa Valiliğinin Savunmasının Özeti: Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.

Kestel Belediye Başkanlığının Savunmasının Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi Nejdet Bayram'ın Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Sedat Larlar'ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

Dava, Bursa, Kestel ilçesi, Kale Mahallesi, 150 ada, 1 sayılı parselin 343 m2'lik kısmı ile, 135 ada, 5 sayılı parselin, 3583 m2'lik kısmının kamulaştırılması ya da plan tadilatı yapılarak konut alanına dönüştürülmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlem ile 29.6.2005 günlü, 30093 sayılı ödenek yetersizliği nedeni ile taşınmazın kamulaştırması işlemlerine başlanılmadığı yolundaki Valilik işleminin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporun ve dosyanın birlikte değerlendirilmesinden, planda davacının istemi gibi değişiklik yapılması halinde öğrenciler için asgari yürüme mesafelerinin aşılacağı, mevcut okul alanlarının belirlenen standartlar ve asgari büyüklük koşullarını dahi sağlamazken plan değişikliği ile taşınmazın okul alanından çıkarılması isteminin reddine ilişkin işlemde şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığının anlaşıldığı, idareleri mahkeme kararıyla kamulaştırma yapmaya zorlamanın mümkün olmaması nedeniyle bu istemin reddine ilişkin işlemde de hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddi yolundaki temyize konu Bursa 1. İdare Mahkemesi’nin 14.2.2007 günlü, E:2005/1302, K:2007/157 sayılı kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, bozma istemi yerinde görülmeyerek anılan mahkeme kararının ONANMASINA, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 13.05.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.


NOT: KONUNUN ÖNEMİ GEREĞİ YEREL MAHKEME İLAMINI AŞAĞIDA YAYINLIYORUZ.


T.C.
BURSA
1. İDARE MAHKEMESİ

ESAS: 2005-1302
KARAR: 2007/157
TARİH: 14.02.2007

DAVANIN ÖZETİ: Davacılar, Bursa Kestel İlçesi, Kale Mahallesinde tapunun 150 ada, 1 sayılı parselinde kayıtlı 343 metrekarelik yer ile 135 ada 5 sayılı parselinde kayıtlı 3583 metrekarelik arsa vasfındaki gayrimenkullerinin kamulaştırılması veya plan tadilatı yapılarak konut alanına çevrilmesi istemiyle yaptıkları başvurunun reddine dair işlem ile Bursa Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 29.06.2005 tarih ve 30093 sayılı yazılarının, İmar ve İskan Bakanlığının 08 Eylül 1982 onama ve onamaya konu Kestel Belediye Meclisi kararının, Kestel Belediye Başkanlığının 21.08.2002 tarih ve 76 sayılı okul alanına ilişkin kararının iptalini istemektedir.

DAVALI İDARELERİN SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava konusu taşınmaz fiilen okul alanı olarak kullanıldığından plan tadilatının mümkün bulunmadığı, ödenek yetersizliğinden kamulaştırma yapılamadığı, davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Bursa 1. İdare Mahkemesi'nce dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:

Dava, Bursa Kestel İlçesi, Kale Mahallesi’nde tapunun 150 ada, 1 sayılı parselinde kayıtlı 343 metrekarelik yer ile 135 ada 5 sayılı parselinde kayıtlı 3583 metrekarelik arsa vasfındaki gayrimenkullerinin kamulaştırılması veya plan tadilatı yapılarak konut alanına çevrilmesi istemiyle yaptıkları başvurunun reddine dair işlemlerin iptali istemiyle açılmıştır.

İmar planları, planlanan yörenin bugünkü durumunun, olanaklarının ve ilerideki gelişmesinin gerçeğe en yakın şekilde saptanabilmesi için coğrafi veriler, beldenin kullanılışı, donatımı ve mali bilgileri gibi konular da yapılacak araştırma ve anket çalışmaları sonucu elde edilecek bilgiler ışığında, çeşitli kentsel işlevler arasında var olan ya da sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak, belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacı ile, kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus alan ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular göz önüne alınarak hazırlanır ve koşulların zorunlu kıldığı biçimde ve zamanda mevzuatta öngörülen yöntemlere uygun olarak değiştirilebilir.

İmar Planı Yapılması ve Değişikliklerine Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 3/6 maddesinde, imar planı değişikliği, onaylı imar planı sınırları içinde arazi kullanışlarının büyüklüğünde, konusunda, yoğunluğunda veya ulaşım sisteminde, imar planı ana kararlarını bozmayacak biçimde mevzi olarak farklılık getiren değişikler olarak tanımlanmış, İmar Planı Değişikliklerinde Uyulması Gereken Esaslar başlıklı 21. maddesinde, imar planlarında bulunan sosyal ve teknik alt yapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişikliklerinin zorunluluk olmadıkça yapılamayacağı, zorunlu hallerde böyle bir değişiklik yapılabilmesi için, imar planındaki bir sosyal ve teknik altyapılarının kaldırılabilmesinin ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle yapılabileceği açıklanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; dava konusu parsellerin Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca 8 Eylül 1982 tarihinde onaylanan 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planında Lise Alanı olarak ayrıldığı, daha sonra Kestel Belediyesi 2. Etap 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Revizyonunun Kestel Belediye Meclisi'nin 21.08.2002 tarih ve 76 sayılı kararı ile onanarak yürürlüğe girdiği ve bunların İlköğretim Alanı olarak planlandığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın 06 Temmuz 2004 tarih ve 7815 sayılı genelgesine istinaden hazırlanan ve Kestel Belediye Meclisinin 04.04.2005 tarih ve 51 sayılı kararıyla onanan revizyon imar planında da İlköğretim Alanı olarak planlandığı, davacılar vekili Av. Mustafa Güleç tarafından 30.05.2005 tarihinde Kestel Belediye Başkanlığı'na, Milli Eğitim Bakanlığı’na, Özel İdare Müdürlüğü'ne planda okul alanından çıkartılması için yapılan başvurunun reddedildiği anlaşılmaktadır.

Dava konusu imar planı değişikliği isteminin kamu yararı, şehircilik ilkeleri, planlama teknikleri, önceki mahkeme kararları, üst ölçekli planlar açısından uygun olup olmadığının, <Okul alanına> ihtiyaç bulunup bulunmadığının saptanması amacıyla Y.Şehir Plancısı Prof. Dr. Sevin Aksoylu, Y.Şehir Plancısı Yrd. Doç. Dr. Ali Ulu, Y.Mimar Kent Tasarımcısı Yrd. Doç. Dr. Osman Tutal'in katılımı ile Üye M. Ali Öztürkler'in niyabetinde 04.08.2006 tarihinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen dava konusu taşınmazlarda halen kullanılmakta olan Musa Amca İ.O. Okulu'nun yer aldığı ve etrafının yapılattığı, 5 sayılı parsel ile 1 sayılı parselin bir bölümünün anılan Okul tarafından fiilen kullanıldığı bir bölümünün ise boş olduğu, dava konusu imar planında Kestel yerleşimi toplamında 12 adet ilköğretim okulunun planlanıp, 33.112 m2 alan ayrıldığı, revizyon planla bu sayı ve alanın aynen korunduğu, ancak, henüz 6 tanesinin yapıldığı, plan raporuna göre kişi başına 2.09 m2 eğitim alanı düştüğü, alt ölçekli planların üst ölçekli planlarla uyumlu olduğu, davaya konu taşınmazlarda; değişiklik yapılması halinde öğrenciler için asgari yürüme mesafelerinin aşılacağı, sosyal donatı alanlarının belirlenen standartlar ve asgari büyüklük koşullarını dahi sağlamadığı, dolayısıyla plan değişikliği isteminin 3194 sayılı İmar Kanunu'na, yönetmeliklerine, kamu yararına, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve tekniklerine uygun olmadığı belirtilmiştir.

Mahkememizce de yeterli ve yerinde görülen bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş olup taraflarca rapora yapılan itiraz açıklanan teknik ve bilimsel gerekçeleri etkisiz kılacak nitelikte görülmemiştir.

Bu durumda dava konusu plan değişikliği isteminin reddedilmesinde mevzuata aykırılık görülmemiştir.

Ancak, taşınmazdan yararlanmanın tümden ortadan kaldırılması kişilerin Anayasadan kaynaklı mülkiyet hakkını ihlal ettiğinden, belediyesince imar uygulaması yapılması gerektiği veya davacıların, kamulaştırmasız el atma nedeniyle adli yargıda tazminat davası açarak haklarını arayabilecekleri de açıktır.

Diğer taraftan, davalı idareler kamulaştırma yapmaya mahkememizce zorlanamayacağından bu konuya ilişkin istek de yerinde görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davanın reddine, aşağıda dökümü yapılan 1.097.70 YTL yargılama giderinin, davacı üzerinde bırakılmasına, 400,00 YTL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, artan posta ücretinin davacıya iadesine, kararın tebliğinden itibaren 30 gün içerisinde Danıştay'a temyiz yolu açık olmak üzere 14.02.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)
Old 10-05-2012, 21:12   #8
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Özgür AKIN
Uyuşmazlık Mahkemesinin kararı sonrasında İdare Mahkemesinin verebileceği karar örneği :
''İdareler Mahkeme kararı ile Kamulaştırmaya zorlanamaz''
Sayın Av.Özgür Akın

Dünkü kararlar ancak dünü aydınlatır. Bugün ise hukuki el atma iç hukukta kabul görmüş bir konu olmakla yeni kararlar verilecektir.
Alıntı:
''davacıların, kamulaştırmasız el atma nedeniyle adli yargıda tazminat davası açarak haklarını arayabilecekleri de açıktır.''
Uyuşmazlık Mahkemesi kararları mahkemeleri bağlar. Hukuki el atma davalarının idari yargının görev alanına girdiğine ilişkin bir Uyuşmazlık Mahkemesi kararı varken artık idare mahkemesi vatandaşı adli yargıya gönderemez.

Saygılarımla
Old 10-05-2012, 22:19   #9
Av.Özgür AKIN

 
Varsayılan GEÇ GELEN ADALET ADALET DEGiLDiR

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Sayın Av.Özgür Akın

Dünkü kararlar ancak dünü aydınlatır. Bugün ise hukuki el atma iç hukukta kabul görmüş bir konu olmakla yeni kararlar verilecektir.

Uyuşmazlık Mahkemesi kararları mahkemeleri bağlar. Hukuki el atma davalarının idari yargının görev alanına girdiğine ilişkin bir Uyuşmazlık Mahkemesi kararı varken artık idare mahkemesi vatandaşı adli yargıya gönderemez.

Saygılarımla
Sevgili meslektaşım ...

Uzun yıllardır bu mesleğin içindeyim... 1999 Depreminden sonra deprem nedeniyle uğranılan can kayıpları nedeniyle idare aleyhine açtığımız tam yargı davaları sizce kaç sene sürdü..? Dokuz (9) yıl...

Adalet dediğin nedir? Adil yargılama sizce nedir?

Ne derseniz deyin uyuşmazlık mahkemesi kararı siyasi bir karar...
Old 11-05-2012, 08:57   #10
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Özgür AKIN
1999 Depreminden sonra deprem nedeniyle uğranılan can kayıpları nedeniyle idare aleyhine açtığımız tam yargı davaları sizce kaç sene sürdü..? Dokuz (9) yıl...
Adli yargıda bir trafik kazası nedeniyle görülen tazminat davası sizce kaç yıl sürmekte?

İdare mahkemeleri kararlarını bir yıl içinde vermektedir. Dava, tam yargı davası olduğundan kesinleşme beklenmez. Danıştay aşaması zaman kaybı olarak düşünülmemeli. Bu nedenle karamsar olmamak gerekir.

Ayrıca kamulaştırmasız el atma davasını kazanan davacı alacağını haciz yasağı nedeniyle alamıyor. Halbuki idari yargının vereceği kararlar hakkında böyle bir haciz yasağı yok. Haciz yasağı hakkında tıklayınız: http://www.turkhukuksitesi.com/showp...2&postcount=36

Saygılarımla
Old 11-05-2012, 11:48   #11
hciyiltepe

 
Varsayılan KamulaŞtirmasiz El Atma

Uyuşmazlık Mahkemesi kararı sonrası Kamulaştırmasız el atma durumunda idari yargıda açılacak tam yargı/tazminat davasının neyi kapsayacağı önem arz etmektedir.

Kamulaştırmasız el atma durumunda adli yargıda 3 dava açılabilmekteydi:
1. Taşınmazın bedelinin tespiti ile tespit edilen bedelin davacı/malike ödenmesi, tapunun idare adına tescili
2. Ecrimisil
3. Meni müdehale

Şimdi;
a. İdari yargıda Taşınmazın bedelinin tespiti ile tespit edilen bedelin davacı/malike ödenmesi, tapunun idare adına tescilinin talep edilmesi mümkün olmayacaktır. Zira idare mahkemelerinin tapunun iptali ile idare adına tesciline karar verme yetkileri bulunmamaktadır.

b. Meni müdehale davası davası da açılamayacaktır. İdari yargının tam yargı davasında meni müdehale kararı verme gibi bir yetkisi bulunmamaktadır.

c. Açılabilecek tek dava ecrimisile dayalı tazminat davası olacaktır. İmar uygulaması nedeniyle taşınmazın kullanılamaması gerekçesine dayalı (o da sadece son 5 yıllık) ecrimisil talep edilebilecektir.
(Unutulmamalıdır ki idari yargıda muhtemel zarar kavramı kabul edilmemektedir)
Burada da (ecrimisil) miktarının artırılması (ıslah) idari yargıda kabul edilmediğinden davanın tam talep üzerinden açılması gerekecektir.

Sonuç olarak; idare avukatları açısından keyifli, serbest avukatlar açısından sıkıntılı bir süreç bizleri beklemektedir.

İdari yargı ya eski içtihatları doğrultusunda kararlar verecek ya da yeni süreç idari yargıya yeni içtihatlar yaratma zarureti getirecektir.
Old 11-05-2012, 13:41   #12
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hciyiltepe
Açılabilecek tek dava ecrimisile dayalı tazminat davası olacaktır.
İdare mahkemesinde tam yargı davası açıldığında hukuki el atma nedeniyle taşınmazın tamamının rayiç değeri tazminat olarak karara bağlanacaktır. Bu nedenle "açılabilecek tek dava ecrimisil davasıdır" demek yanlış olur.
Alıntı:
İdari yargı ya eski içtihatları doğrultusunda kararlar verecek ya da yeni süreç idari yargıya yeni içtihatlar yaratma zarureti getirecektir.
Dana önceleri iç hukukumuzda hukuki el atma kabul edilmiyordu. Şimdi ise kabul ediliyor. Bu nedenle eski içtihatların eskidiği bellidir.

Saygılarımla
Old 11-05-2012, 14:50   #13
Mefkure

 
Varsayılan

Sayın Konyalı bende esas açısından verilecek kararın ilgili taşınmazın rayiç bedeli olacağını düşünmekteyim.Ancak uyuşmazlık mahkemesi kararlarında dava kamulaştırmasız el atma olarak değilde tam yargı davası olarak değerlendirilmektedir.Dolayısı ile burada İYUK 'teki 1 ve 5 yıllık tam yargı davaları için aranan süreler uygulanacak mı yoksa taşınmaz bedeli olduğundan ve hukuki el atma artık iç hukukta kabul edildiğinden bahisle idare mahkmeleri de bu süreleri dikkate almayacakmıdır? Bu konuda fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirm.Saygılarımla......
Old 11-05-2012, 15:14   #14
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Mefkure
... burada İYUK 'teki 1 ve 5 yıllık tam yargı davaları için aranan süreler uygulanacak mı yoksa taşınmaz bedeli olduğundan ve hukuki el atma artık iç hukukta kabul edildiğinden bahisle idare mahkmeleri de bu süreleri dikkate almayacakmıdır?
Sayın Mefkure
1 yıllık ve 5 yıllık süreler olup biten haksızlıklar için geçerlidir. Bugün bile hâlâ süren bir haksızlık için süreler geçerli olmaz. Hukuki el atma mülkiyet hakkına karşı bugün de süren bir haksızlıktır.

Saygılarımla
Old 11-05-2012, 20:45   #16
Av. Yasin Yıldız

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Sayın Mefkure
1 yıllık ve 5 yıllık süreler olup biten haksızlıklar için geçerlidir. Bugün bile hâlâ süren bir haksızlık için süreler geçerli olmaz. Hukuki el atma mülkiyet hakkına karşı bugün de süren bir haksızlıktır.

Üstad; yani hukuk mahkemelerinde olduğu gibi zamanaşımı olmayacaktır, öylemi?.

Umarım bu şekilde yorumlarlar. ama idare mahkemelerinden ben pek ümitli değilim. zira bazıları hukuk mezunu bile değiller.
Old 14-05-2012, 16:22   #17
Haşim Savaş

 
Varsayılan

Yargı birliği sağlanmadıkça idari ve adli yargı kararlarındaki çelişkileri daha uzun süre yaşayacağız. Ben adlî-idarî yargı ayrımını çok saçma buluyorum. Bence Danıştay kaldırılıp yargı, Yargıtay şemsiyesi altında toplanmalıdır. Nasıl ki ceza-hukuk daireleri var, ayrıca idare ve vergi daireleri de olmalı. Ceberrut devlet anlayışı böyle yok edilebilir. Devlet lehine karar vermek için oluşturulmuş mahkeme mi olurmuş! Danıştayın kaldırılmasının en kestirme çözüm olacağını düşünüyorum. Vatandaş-devlet eşitliği ancak böyle sağlanır.İşte o zaman ne kamulaştırmasız el atmadaki tazminat problemi kalır, ne farazi zarar uygulamasındaki çift başlılık, ne kısmi dava açmadaki problem kalır. Yeni Anayasa düşüncesi varken bu konu gündemde tutulmalı. Hukukçular bu noktadan bastırmalı diye düşünüyorum. Bu konuda yazdığım bir de makalem var. Saygılarımla...
Old 14-05-2012, 20:36   #18
Av.Özgür AKIN

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Haşim Savaş
Yargı birliği sağlanmadıkça idari ve adli yargı kararlarındaki çelişkileri daha uzun süre yaşayacağız. Ben adlî-idarî yargı ayrımını çok saçma buluyorum. Bence Danıştay kaldırılıp yargı, Yargıtay şemsiyesi altında toplanmalıdır. Nasıl ki ceza-hukuk daireleri var, ayrıca idare ve vergi daireleri de olmalı. Ceberrut devlet anlayışı böyle yok edilebilir. Devlet lehine karar vermek için oluşturulmuş mahkeme mi olurmuş! Danıştayın kaldırılmasının en kestirme çözüm olacağını düşünüyorum. Vatandaş-devlet eşitliği ancak böyle sağlanır.İşte o zaman ne kamulaştırmasız el atmadaki tazminat problemi kalır, ne farazi zarar uygulamasındaki çift başlılık, ne kısmi dava açmadaki problem kalır. Yeni Anayasa düşüncesi varken bu konu gündemde tutulmalı. Hukukçular bu noktadan bastırmalı diye düşünüyorum. Bu konuda yazdığım bir de makalem var. Saygılarımla...


Sayın Haşim SAVAŞ
Umut ettiğiniz tüm hususlara canıgönülden katılıyorum dilerim tüm arzularınız gerçekleşir....

Hukuksuzluklarla mücadele yerine yeni ve gelişen durumlara ayak uydurmaya çalışan meslektaşlarımı ise hayretle izliyorum...

Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu'nun sözünü hatırlamakta fayda var sanırım ; ”Ne varsa durduruyoruz. Yok, durdurma yok artık. İlerleme var."

İmar planlarının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle açılan davalar kamulaştırmasız el atma davaları değildir. Bu tip davalar haksız fiil nedeniyle uğranılan zararın tazmini davalarıdır. Kamulaştırmasız el koyma hükümleri kıyasen uygulanır.Bu davalar sonucunda elde edilen ilamlarda Haciz yasağı yoktur.....Kamulaştirmasız el koymadan kaynaklanan davalarda elde edilen hükmün haciz yasağı nedeniyle icra olunamayacağını söylemek hukuksuzluğa ortak olmaktan başka birşey değildir...

İdare mahkemesi şöyle karar verecek böyle karar verecek demek tamamı ile hayal tüccarlığıdır.

Uyuşmazlık mahkemesinin kararı neden ve hangi gerekçe ile savunulur anlayamıyorum? İdare Mahkemesi hangi gerekçelerle bu sorunları daha adilhane çözülmeyecek lütfen sayın meslektaşlarım bu soruyu cevaplasın!!!
Old 14-05-2012, 21:52   #19
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Haşim Savaş
Ben adlî-idarî yargı ayrımını çok saçma buluyorum. Bence Danıştay kaldırılıp yargı, Yargıtay şemsiyesi altında toplanmalıdır.
Sayın Haşim Savaş

İdare hukuku varsa idare mahkemesi de olur. ''İdare hukukunu kaldıralım'' diyorsanız o zaman ben de idare mahkemelerinin kaldırılmasından yana olurum.

Alıntı:
Yazan Av.Özgür Akın
Kamulaştirmasız el koymadan kaynaklanan davalarda elde edilen hükmün haciz yasağı nedeniyle icra olunamayacağını söylemek hukuksuzluğa ortak olmaktan başka birşey değildir...
Kanun hukuka aykırı ise değiştirilmelidir. Kanun değiştirilmedikçe mahkemelerce uygulanmak zorundadır.

Mahkemelerin kanuna uygun olarak verdikleri kararlar eğer ''hukuksuzluğa ortak olmak'' diye nitelendirilirse haksızlık edilmiş olur. Hukuka uygun kanun yapmak kanun koyucunun işidir. Hukuka aykırı kanunu değiştirmek de kanun koyucunun görevidir.

Hukuka uygun olsun veya olmasın, Kanunu ve uygulamayı söylemek avukatın görevidir. Avukat olanı söylemekle hukuksuzluğa ortak olmaz. Olması gerekeni söylemek ise filozofların işidir. Ya da sizin deyiminizle ''hayal tüccarlarının'' işidir.

Kapı gibi bir karar aşağıda örnek olarak sunulmuştur. Hukuksuzluk varsa kararda değil, kanundadır. Kanun değiştirilmedikçe karar değiştirilemez.

T.C.
USKUDAR
ı. İCRA HUKUK MAHKEMESİ
ESAS NO: 2011/187
KARAR NO: 2011/245

Davacı vekili mahkememize 10/03/2011 tarihinde tevzi edilen dava dilekçesinde, kamulaştırmasız el koymalara ilişkin iki özel düzenleme yapıldığını, buna göre 09/10/1956 ile 04/11/1983 tarihleri arasındaki kamulaştırmasız el koyma işlemleri için 18/06/20 10 tarihli ve 5999 sayılı kanun ile 04/1111983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa GEÇİCİ MADDE 6 eklendiğini, 04/1111983 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemleri için ise 13/02/2011 tarihli ve 6111 sayılı kanuna Geçici Madde 2
konulduğunu, 1983 sonrasındaki kamulaştırmasız el koyma işlemleri için geçerli Geçici 2 maddede "..geçici 6 maddesi hükmü 04/11/1983 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerine de uygulanır .." hükmüniin yer aldığını, buna göre 1983 sonrasındaki kamulaştırmasız el koyma işlemleri nedeniyle mahkemece ödenmesine karar verilen tazminat bedellerinin ancak kesinleştikten sonra ve sadece bütçeden ayrılan paydan ödenebileceğini, 1983 sonrasına ilişkin kamulaştınnasız el koymadan doğan tazminat alacakları için de 6111 sayılı kanunun yürülüğe girdiği 25/02/2011 tarihinden itibaren idarenin mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceğini bildirmiş, Üsküdar 5. İcra Müdürlüğünün 2011/1698 Esas sayılı dosyasındaki alacağın kamulaştırmasız el koymadan doğmuş olması nedeniyle haciz yasağı kapsamında bulunduğundan, dosyadaki tüm hacizlerin kaldınlmasına, para ve teminat
mektubunun geri iadesine, yargılama gideri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine kara verilmesini talep etmiş, 21104/2011 tarihliduruşmada" takip dosyasında tahsil edilmiş para veya sunulmuş teminat mektubu yoktur, yalnızca işlenmiş haciz kayıtları mevcuttur" şeklinde beyanda bulunmuştur.

Üsküdar 5. İcra Müdürlüğünün 201111698 Esas sayılı dosyası incelendiğinde; Alacaklı Turgut Gençal tarafından borçlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine Ümraniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/315 Esas 2010/584 Karar sayılı ilamına dayanılarak başlatılmış icra takibine dair olduğu görülmüştür. 6111 sayılı Yasanın geçici 2. maddesinde "..bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 15 yıl süreyle geçerli olmak üzere, 04/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun geçici 6. Maddesi hükmü, 04/11/1983 tarihinden sonraki T.C. USKUDAR ı. ICRA HUKUK MAHKEMESI Esas-Karar No: 20111187 Esas - 2011/245 kamulaştırmasız el koyma işlemlerinde uygulanır. Ancak, bu tarihten sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemleri sebebiyle açılan tazminat davalarında verilen ve kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden 2942 sayılı Kanunun geçici 6 maddesinin 7. fıkrası uyarınca ödemelerde
Kullanılmak üzere, ihtiyaç olması halinde idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerden ayrıca %5 pay ayrılır" hususu belirlenmişti. Anılan Yasa maddesi kapsamına göre, 1983 sonrası kamulaştırmasız el koyma işlemlerinde mahkemece hükmedilen tazminat bedelleri ancak karar kesinleştikten' sonra ve sadece bütçeden ayrılan payla ödenebileceğinden, kamulaştırmasız el koymadan doğan tazminat alacakları için 25/02/20 ı ı tarihinden itibaren idarenin mal ve hakları haciz edilemeyeceğinden, davaya konu takip dosyasında haciz uygulaması yapılması yönündeki memurluk işlemi- kararı ile muhatap kurumların hac iz şerhi işleme tarihleri 25/02/201 ı tarihinden sonrası olduğundan, mahkememizde yapılan yargılama, dosya kapsamı itibariyle aşağıdaki şekilde hüküm verilmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda Açılanan Nedenlerle,
Davanın-şikayetin kabulüne, Kabulü ile Üsküdar 5.İcra Müd. 2011/11698 Esas sayılı takip dosyasında konulmuş bulunan hacizlerin kaldırılmasına, 18,40-TL karar ve ilain harcı peşin alındığından, yeniden tahsiline yer olmadığına, Davacı tarafından yapılan 27,00- TL ilk dava masrafı, 12,00-TL tebliğat ücreti
toplamı 39,00- TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Hüküm tarihinde geçerli AAÜT. gereğince davacı için hesaplanan ve takdirolunan 360,00- TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı tefhimden itibaren 10 güniçinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu usulen
anlatıldı. 21.04.2011
Old 15-05-2012, 09:23   #20
Av.Özgür AKIN

 
Varsayılan

Sayın AV.Armağan KONYALI

Hukuka aykırı hiçbir kanunu mahkemelerin uygulama zorunluluğu olmadığı gibi böylesine durumlarda hem Avukatların hemde Mahkemelerin izlemesi gereken yollar var.

HGK kararları ile ortaya çıkan uzun yıllardır dile getirdiğimiz '' İmar Planlarının uzun yıllar
hayata geçirilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini davaları'' meslektaşlarımızın uzun yıllar süren çabalarının sonucudur.Olması gerekeni söyleyen o filozof Avukatlar olmasa idi bu gün bunları bile tartışmıyor olacaktık...

Bir hususta bence yanılıyorsunuz ; İmar Planlarının uzun yıllar hayata geçirilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini davalarını Kamulaştırmasız el koyma davaları ile
karıştırmamak gerekir. Bu davalarda Kamulaştırmasız el koyma hükümleri kıyasen uygulanıyor asıl hukuki sebep ise HAKSIZ FİİL.


Örnek vermek gerekirse 1957,1967,1985,1997,2000,2004 ve son olarak 2010 yıllarında imar planlarında yol olarak gözüken bir taşınmaz 1957 Tarihinden bu güne kadar kamulaştırılmamış ise bu durumda açacağınız davada HAKSIZ FİİL hükümleri uygulanması gerekmezmi?

Bu örnekte verdiğim dava ile ilgili Yerel Mahkemece karar verildi ve biz bu kararı kesinleşmeksizin icraya koyduk.Belediye vekilince haciz yasağı nedeniyle şikayette bulunularak takibin iptali istendi.İcra hukuk mahkemesi KAPI GİBİ bir karar vererek yukarıda izah ettiğim gerekçeler ile talebi reddetti. İcra dosyamızda şu an belediyenin bir çok menkul ve gayrimenkulleri hacizli durumda...


Uyuşmazlık Mahkemesinin 01.03.2010 Tarih ve 2009/62 Esas 2010/37 Karar sayılı ilamında;İdarenin davacıya ait taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik davanın ,Borçlar Kanunu'nun Haksız fiillere ilişkin hükümlerine göre adli yargı yerince çözümlenmesi gerekeceği hususunu belirtmiştir. Fiili el atma haksız fiil ise 50 yılı aşkın hukuki el atma ne olur sizce?

6111 sayılı kanun ile getirilen garabet bir düzenlemedir. Bu kanun idareleri kamulaştımasız el koymaya teşvik etmektedir.Bu tam anlamıyla gasptır.Belediyeler neden kamulaştırma usul ve esaslarını takip etsin ki 6111 onlara imkan vermiş git kardeşim vatandaşın yerine el koy ben sana ödül veriyorum diyor.

Bence Avukat olarak bizlere çok iş düşüyor..Siz de biliyorsnuz böylesine durumlarda izlenecek yollar var...

İdareler faaliyetlerini yürütürken vatandaşlarını mağdur etmemesi gerekir.Bireyin çıkarının kayıtsız şartsız idarenin çıkarına feda edilmesi ,artık terk edilmesi gereken ''CEBERRUT DEVLET'' anlayışının tezahürüdür.


Hayal tüccarlığı yapmak istemem ama hukuka biraz olsun katkım olacaksa filozof olmak isterim...

Saygılarımla...
Old 15-05-2012, 10:28   #21
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Özgür AKIN
Bu örnekte verdiğim dava ile ilgili Yerel Mahkemece karar verildi ve biz bu kararı kesinleşmeksizin icraya koyduk.Belediye vekilince haciz yasağı nedeniyle şikayette bulunularak takibin iptali istendi.İcra hukuk mahkemesi KAPI GİBİ bir karar vererek yukarıda izah ettiğim gerekçeler ile talebi reddetti. İcra dosyamızda şu an belediyenin bir çok menkul ve gayrimenkulleri hacizli durumda...
Sözünü ettiğiniz kanunu uygulamayan mahkemenin kararlarını ve gerekçelerini buraya aktarırsanız tartışmamız zenginleşir diye umuyorum. Bu kararlar verilmeden önce kararı veren mahkeme Anayasa Mahkemesine gitti mi? Yoksa kanunun hukuka aykırı olduğuna kendi mi karar verdi? Kararın gerekçesinde kanunun hukuka aykırı olduğundan söz ediliyor mu? Yoksa kararın gerekçesi yok mu?
Alıntı:
HGK kararları ile ortaya çıkan uzun yıllardır dile getirdiğimiz '' İmar Planlarının uzun yıllar hayata geçirilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini davaları'' meslektaşlarımızın uzun yıllar süren çabalarının sonucudur.Olması gerekeni söyleyen o filozof Avukatlar olmasa idi bu gün bunları bile tartışmıyor olacaktık...
Bu konuda size katılamıyorum. Eğer söylediğiniz doğru olsaydı hukuksuzluk çok daha önce ortadan kalkardı. Avukatların olması gerekeni söylemeleri iç hukukta işe yaramıyor, AİHM'de işe yarıyor... AİHM kararları olmasa avukatların söyledikleri parlak hukuki sözler yine hukuka aykırı emsal kararların kara gölgesinde kararacaktı.

Hukuki el atmanın haksızlık olduğunu söylemek için filozof olmaya gerek yok.

Saygılarımla
Old 15-05-2012, 11:32   #22
Haşim Savaş

 
Varsayılan

Sayın Armağan Konyalı Bey, benim yazıma biraz daha dikkatle göz atarsanız, idare mahkemesine karşı olmadığımı, ancak idari yargının ayrı bir temyiz mahkemesi altında toplanmasına karşı olduğumu görürsünüz.Yani ben, Yargıtay ve Danıştay şeklindeki çift başlılığa karşıyım. Uzun süredir yapmakta olduğum Avukatlık hayatımda bu ayrımın sakıncalarını gördüm, eminim siz de görmüşsünüzdür. Yukarıdaki ilk yazımda sakınca olarak yazdığım hususlar, sadece en basit olanlar.
İdare hukukunun var olması, ayrı bir üst mahkemeyi gerekli kılmaz. Nasıl ki ceza hukuku var ve ayrı bir ceza yargıtay'ı ve ayrı bir hukuk yargıtay'ı yoksa, idarenin yargıtayı(Danıştay)da olmak zorunda değil, bence olmamalı da...
Avukatlığın sadece 'hukukçuluk' olduğunu savunmayı pek doğru bulmuyorum. Bunu akademisyenler ve belki hakimler için söyleyebiliriz. Ama Avukatlık söz konusuysa buna bir de sosyaliteyi katmak gerekiyor. Bir hakimin çok sosyal olması beklenemez, hatta belki uygun bile görülmezken avukatlık böyle değildir. Tanım çok tutarlı olmayabilir, ama sanki Avukatlığa "SOSYAL HUKUKÇULUK" mu desek diye düşünmüyor da değilim. Hukuk da sosyal bir bilim diye eleştirenler olabilir, ama sosyalitenin en göbeğindeki bir mesleği sadece "hukukçu" olarak nitelemek de bana yavan geliyor.
"Sosyal hukukçuların" bu anlamda hukukun gelişimine katkıları gözardı edilemez, bu devam da etmeli...Hukukun ve sosyalitenin içinden kimseler olarak biz avukatların yapabilecekleri 'bazı şeyler' var ve olmalı diye düşünüyorum.Saygılarımla...
Old 15-05-2012, 12:54   #23
US71

 
Çözüm İmar kanununa dayanmayan el atmalarda yargı yolu


Uyuşmazlık Mahkemesi kararının , imar kanunu kapsamında yapılan imar uygulaması işlemi nedeniyle uğranılan zararların giderimi ile sınırlı olduğu kanaatindeyim.
Açma hazırlığını yaptığım bir davada idare , müvekkillerin murislerine ait araziyi hiçbir kamulaştırma işlemi yapmaksızın 1966 yılından itibaren kullanmakta, 1975 yılında alınmış kamulaştırma kararını ise tapu kaydına o tarihte şerh koyma dışında tamamlayıcı hiçbir işlem yapmamış.
Ben bu davanın yine adli yargıda açılabileceğini düşünüyorum. Sayın meslektaşlarımın da düşüncesini almak isterim.
Old 15-05-2012, 16:11   #24
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan US71
idare , müvekkillerin murislerine ait araziyi hiçbir kamulaştırma işlemi yapmaksızın 1966 yılından itibaren kullanmakta,...Ben bu davanın yine adli yargıda açılabileceğini düşünüyorum. Sayın meslektaşlarımın da düşüncesini almak isterim.
İdare kullanıyorsa bu fiili el atma demektir. Sizin adli yargının görevli olduğuna ilişkin düşünceniz doğrudur.

Ancak 1966 yılından bu yana dolmuş olan 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı konusuna dikkatinizi çekerim. Bu konu davayı ters yüz edecek kadar önemli.

Saygılarımla
Old 15-05-2012, 17:28   #25
US71

 
Çözüm

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
İdare kullanıyorsa bu fiili el atma demektir. Sizin adli yargının görevli olduğuna ilişkin düşünceniz doğrudur.

Ancak 1966 yılından bu yana dolmuş olan 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı konusuna dikkatinizi çekerim. Bu konu davayı ters yüz edecek kadar önemli.

Saygılarımla

20 yılık hak düşürücü süre konusu benim de kafamı çok karıştırıyordu ve bu konuda bir süre araştırma yaptım. Sonuçta 5999 sayılı yasa ile 2942 sayılı yasaya eklenen geçici 6. madde ile bu sürenin kaldırıldığını tespit ettim. Ancak burada da öncelikle Uzlaşma talebi ile idareye başvurma sorunu ile karşılaştım. Zira uzlaşma olmayacağını bile bile dava açmadan önce yasal prosedür gereği yaklaşık 1 yıllık süreyi boşa geçirmek istemedim.
Aşağıdaki çok yeni yargıtay kararı ile bu sorunu da aştım ve doğrudan dava açmayı düşünüyorum ;

YARGITAY
5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011 /17580
KARAR NO : 2011 /20948

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılarak üzerine pilon dikilip enerji nakil hattı geçirilen taşınmazın pilon yeri bedeli ile irtifak hakkı bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla , dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

K A R A R

Dava, kamulaştırmasız el atılarak üzerine pilon dikilip enerji nakil hattı geçirilen taşınmazın pilon yeri bedeli ile irtifak hakkı bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa 5999 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 6. maddedeki hükümlerin 6111 Sayılı Kanunun Geçici 2.maddesi uyarınca 04.11.1983 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerinde de uygulanacağı kabul edilmiştir.

5999 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 6. maddesinin 1. fıkrasında “ taşınmazlara malikin rızası olmaksızın fiilen el konulması sebebiyle malik tarafından ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması halinde öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi esastır “ hükmü getirilmiştir. Ancak Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16. 05. 1956 gün ve 1956 / 1-6 sayılı kararı uyarınca idarece taşınmazına kamulaştırmasız el atılması halinde malik müdahalenin önlenmesi talebinde bulunabileceği gibi bu fiili duruma razı olması halinde el konulan yerin bedelini talep edebilir.

Bu hüküm uyarınca taşınmazına el konulan malik her zaman mahkemeye müracaat ederek tazminat davası açabilir. 5999 Sayılı Kanunla getirilen uzlaşmaya gidilmesi hali kişinin dava açma hakkını ortadan kaldırmaz.

Kanunda, uzlaşmanın önerilmesinin amacı kişinin mahkemeye müracaat hakkını ortadan kaldırmak değil, malikin idareye başvurması halinde uzlaşma yolunun denenmesidir. İdare uzlaşma talebinde bulunan malik ile uzlaşma görüşmelerine başlamakla yükümlüdür. Malikin idareye başvurmadan doğrudan doğruya dava açması hukukun temel prensiplerinden biri olan hak arama özgürlüğüne ilişkindir. Diğer bir deyişle 5999 Sayılı Kanunla getirilen Geçici 6. maddenin 1. fıkrasındaki uzlaşma için idareye başvurma dava şartı olmadığı gibi taşınmaz maliki dava açmakla uzlaşmak istemediği yönündeki iradesini ortaya koymuştur.

Bu itibarla işin esasına girilerek yapılacak inceleme sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği düşünülmeden yazılı gerekçelerle red kararı verilmesi doğru görülmemiştir.

Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H. U. M. K.’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyene geri verilmesine ve temyize başvurma harcının Hazine’ye irad kaydedilmesine, 13.12. 2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 15-05-2012, 22:50   #26
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan US71
doğrudan dava açmayı düşünüyorum
Doğru düşünüyorsunuz.

Kolay gelsin.
Old 16-05-2012, 15:34   #27
DURU25

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Özgür AKIN
Bu karar tam anlamıyla garabettir. Uyuşmazlık mahkemesi siyasi baskı sonucunda bu kararı vermiştir. Ceberrut devlet artık kendini göstermiştir. 5.Hukuk Dairesinin vicdan sahibi hakimleri bu karardan sonra ne yaparlar acaba???

Bu karar sonrasında idare mahkemelerince imar planlarının onaylanmasından itibaren 5 yılı aşkın zaman geçmiştir.Davanın 5 yılın sonunda 60 günlük süre icinde açılması gerekirdi diye idare mahkemesince davalar reddedilirse şaşırmayın. Tabi temyiz hakkını kazanırsınız ve temyiz edersiniz kararı.. Temyiz incelemesi yaklaşık 4 yıl sürecektir ... Olmaz ya sorunsuz şekilde haklılığınız İdare Mahkemesince kabul gördü... Bakın hukuk devletimizde başınıza neler gelecek...Tazminat davası olduğu için kesinleşmeksizin icraya koyabiliriz mi dediniz... Tabi kesinleşmeksizin icraya koyabilirsiniz tecrübe ile sabit banka hesaplarınıda haczedebilirsiniz ama şunu unutmayın en son Cin Ali Okul'da kitabının okumuş bir hakim 1 günde Şanlı belediye Avukatının haczedilmezlik şikayetini kabul edecektir... Siz temyiz edebilirsiniz kararı Kamu hizmetine fiilen tahsis..Mahkemenin araştirma yapması gerekir ,hesaplarda bulunan paraların fiilen kamu hizmetinde kullanılıp kullanılamdığın araştırılması gerekirdi dersiniz...
Ancak şunu unutmayın bu ülkede hukuk diye birşey kalmadı...


Daha da komiği Özgür cüm İdari yargıçların durumdan haberleri dahi yok ,ne yapacaklarından bihaberler:(
Old 16-05-2012, 22:19   #28
Av. Yasin Yıldız

 
Varsayılan

Merhaba meslektaşlarım.

Uyuşmazlık mahkemesinin kararının sadece imar planları ile ilgili olduğu şeklinde yorumlayabilirmiyiz acaba. Mesela bu kararın göl/dere mutlak koruma alanlarına uygulanma ihtimali varmıdır. Zira bilindiği üzere dere/göl mutlak alanları kanun veya yönetmeliklerle, mülkiyet hakkını sınırlamaktadır. (sadece organik tarım yapılabileceği, bina ve inşaa faaliyeti yapılamayacağı gibi).

Uyuşmazlık mahkemesinin kararını dar yorumlamak gerekiyor diye düşünüyorum. Dikkat edilirse her iki kararda imar planları ile ilgili.
Old 17-05-2012, 18:58   #29
Av.Özgür AKIN

 
Varsayılan

Uyuşmazlık mahkemesinin kararı bağlayıcı değil....

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un "Kararlar arasındaki*çelişmelerin giderilmesi" başlıklı 30.Maddesi "Uyuşmazlık Mahkemesi Bölümlerinin kararları arasındaki çelişmeler, Genel Kurulca verilecek ilke kararları ile giderilir… Görev konusundaki ilke kararları; Uyuşmazlık Mahkemesini ve bütün yargı mercilerini, hüküm uyuşmazlıkları dolayısıyla verilecek esasa ilişkin ilke kararları ise yalnız Uyuşmazlık Mahkemesini bağlar." Hükmünü taşımaktadır.
Bu hükme göre, Uyuşmazlık Mahkemesinin kendisi dahil tüm yargı mercilerini bağlayıcı nitelikteki kararları, sadece, bölümler arasındaki çelişmelerle ilgili olarak Genel Kurul'un vereceği görev konusuna ilişkin ilke kararlarıdır. Bunun dışındaki kararlar, sözü edilen türden bir bağlayıcılık taşımamaktadır.
Old 17-05-2012, 23:18   #30
armegedon23

 
Varsayılan

Uyuşmazlık mahkemesinin vermiş olduğu kararın siyasi bir karar olduğunu düşünüyorum.

İmar planı denilen işlemden kaynaklı bir zararın olmadığı da açık. Zira burada imar planının uygulanmaması nedeniyle doğan bir zarar söz konusu, zararın temelinde yatan işlem imar planı değil imar planının uygulanmamasıdır.

Olaya böyle bakarsak idareye imar planlarını düzenleme yetkisi kanun ile verilmiş. İmar planları bu nedenle hukuka uygundur. Hukuka uygun olmayan ise imar planını uygulamayan idarenin sessiz tutumudur. İdarenin bu sessiz tutumunu idari işlem olarak görmek bana çok tuhaf geliyor.

Belediye vekilleri ise maalesef davayı ıslah etmemizi bekliyorlar
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
KamulaŞtirmasiz El Atma Mefkure Meslektaşların Soruları 3 07-03-2012 11:32
KamulaŞtirmasiz El Atma Ecrİmİsİl Güldal Meslektaşların Soruları 4 13-02-2012 18:36
KamulaŞtirmasiz El Atma hukukcu1985 Meslektaşların Soruları 3 29-04-2011 21:06
KamulaŞtirmasiz El Atma av.serhatdiyar Meslektaşların Soruları 4 19-03-2010 17:28
KamulaŞtirmasiz El Atma-Şuyulandirma av.sertan Meslektaşların Soruları 1 30-04-2007 22:24


THS Sunucusu bu sayfayı 0,12985301 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.