Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Hukuka Aykırı Delil Sunma-Avukatın Sorumluluğu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 28-01-2013, 18:44   #1
ATARAS

 
Varsayılan Hukuka Aykırı Delil Sunma-Avukatın Sorumluluğu

Değerli Meslektaşlarım;
Müvekkilim, eşi aleyhine boşanma davası açıyor. Davayı açmadan önce, eşi ve tanık olarak dinletmek istediği kişi ve kendi arasında -sokakta-geçen bir konuşmayı telefona kaydediyor. Bu konuşmayı CD ortamına aktarıyor ve mahkemeye sunmamızı istiyor. Kendisinden bu konuda yazılı talimat aldık. Eylemin TCK 133/2 vd maddeler uyarınca suç olabileceğini belirttik. Gene de sunulmasını istediğini beyan etti ve talimatı imzaladı. Bu ses kaydını talimat uyarınca Mahkemeye sunmak, TCK 133 veya görevi kötüye kullanma suçları açısından avukat için sorumluluk doğurur mu? Daha önce, bir meslektaşımız hakkında benzer bir olay sebebiyle görevi kötüye kullanmaktan dava açıldığını sitede okumuştum ve inanamamıştım... Avukatın böyle bir delili yazılı talimat uyarınca Mahkemeye sunması sorumluluk doğurur mu? Görüşlerinizi paylaşırsanız sevinirim. Herkese iyi çalışmalar..
Old 28-01-2013, 18:53   #2
gamze tuna

 
Varsayılan

hukuka aykırı elde edilen delille bir davada hükme esas alınamaz.tabi bununla ilgili yasal sorumluluk bu ses kaydı yapan kişiye aittir.avukatın görevini kötüye kullanacağı görüşüne katılmıyorum.yasa dışı bir iş yapmamış kendisine bu işle ilgili bir menfaat veya çıkar sağlamamış.ancak disiplin açısından sıkıntı olabilir belki.disiplin açısından avukatı sorumlu tutma yelpazesi baya geniş çünkü.bence hiç sunmayın direk müvekkiliniz ibraz etsin siz hiç dahil olmayın bu olaya.kaldi ki hukuka aykırı yöntemle elde edilen deliller geçersiz zaten bu delille bir hakkın kazanılması mümkün değil.mahkemenin de bu delili kabul edeceğini sanmıyorum.çünkü hakim duruşma sırasında veya celse arasında cdyi takıp dinlemez.cd yi çözüm için bilirkişiye gönderir.bir boşanma davasında hakimin göz önüne alacağı bir delil değil zaten.
Old 29-01-2013, 13:37   #3
Av.Hatice Sarıbardak

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ATARAS
Değerli Meslektaşlarım;
Müvekkilim, eşi aleyhine boşanma davası açıyor. Davayı açmadan önce, eşi ve tanık olarak dinletmek istediği kişi ve kendi arasında -sokakta-geçen bir konuşmayı telefona kaydediyor. Bu konuşmayı CD ortamına aktarıyor ve mahkemeye sunmamızı istiyor. Kendisinden bu konuda yazılı talimat aldık. Eylemin TCK 133/2 vd maddeler uyarınca suç olabileceğini belirttik. Gene de sunulmasını istediğini beyan etti ve talimatı imzaladı. Bu ses kaydını talimat uyarınca Mahkemeye sunmak, TCK 133 veya görevi kötüye kullanma suçları açısından avukat için sorumluluk doğurur mu? Daha önce, bir meslektaşımız hakkında benzer bir olay sebebiyle görevi kötüye kullanmaktan dava açıldığını sitede okumuştum ve inanamamıştım... Avukatın böyle bir delili yazılı talimat uyarınca Mahkemeye sunması sorumluluk doğurur mu? Görüşlerinizi paylaşırsanız sevinirim. Herkese iyi çalışmalar..

Müvekkillerin bu tarzda kanuna aykırı isteklerinin yerine getirilmemesi gerektiğini düşünüyorum.Sonucu ne olursa olsun..Avukatım isteklerimi yerine getirmedi diyerek mennuniyetsizlik duyuyorsa bırakın azletsin sizi...Haksız azlin sonuçlarına katlanır...Vekil tayin etmek, vekile dilediği her şeyi yaptırabilmek değildir.
Old 29-01-2013, 14:06   #4
detay82

 
Varsayılan

Yargıtay, aşağıdaki, oybirliği ile alınmış yeni kararıyla, yasa dışı dinlemenin, bazı hallerde, suç olmayacağını ve bu dinlemelerden elde edilen kayıtların da hukuka aykırı delil kabul edilmeyeceğini kabul etmiştir.

T.C. YARGITAY
12.Ceza Dairesi
Esas: 2012/20608
Karar: 2012/18217
Karar Tarihi: 11.09.2012
 


ÖZET: Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hükümler Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmekle somut olay gelince, katılanların daha önce kendilerine hakaret ve tehdit içerir sözler söylediklerini işiten sanıkların, sabit ev telefonundan katılanlarla yaptıkları görüşmeyi, hakaret ve tehdit vari sözlerin sarfı üzerine teyp cihazı yardımıyla katılanların rızası dışında kasete kaydedip, elde ettikleri teyp kasetini, katılanlar aleyhine tehdit ve hakaret suçlarından açılan ve kendilerinin şikayetçi olarak yer aldıkları davada, vekilleri marifetiyle, mahkemeye delil olarak sunmaları şeklinde gelişen eylemlerinde suç işleme kastları bulunmadığı anlaşılmakla, yapılan yargılama sonucunda, sanıklara atılı suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, C.Savcısının atılı suçtan sanıkların mahkumiyetlerine karar verilmesi gerektiğine ilişkin ve yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin isteme uygun olarak onanmasına karar verilmiştir.
(5237 S. K. m. 132, 134)


Dava: Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hükümler Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: 5237 sayılı TCK'nın 132/1-1. cümlesinde tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunun oluşabilmesi için, belirli veya belirlenebilir iki veya daha fazla kişinin, başkalarının bilmemeleri gerektiği yönünde haklı bir inanç ve iradeyle hareket ederek, gizliliği sağlamaya özen gösterip, elverişli araçlar (internet, telefon, telsiz, faks, mektup, telgraf, kağıt vb.) ve ortak semboller (söz, yazı, işaret vb.) aracılığıyla paylaştıkları bilgi, düşünce, duygu ve tutumlarının; özel hayata ilişkin olsun ya da olmasın, başka kişi veya kişiler tarafından, özel bir çaba gösterilerek, doğrudan veya dolaylı şekilde (zarfı açılmadan ışığa tutulan mektupta olduğu gibi), okunmak veya dinlenmek suretiyle öğrenilmesi gerektiği; aynı maddenin 2. cümlesinde ise, anlaşılabilir olsun ya da olmasın, başkalarının haberleşme içeriklerinin kaydı, yani; yazı, ses, görüntü, özel işaretler gibi ortak sembollerin, başka bir nesne üzerine taşınarak (örneğin; ses veya görüntünün, manyetik bant üzerine, yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine geçirilmesi, kopyasının alınması, elektronik iletinin taşınabilir belleğe veya CD'ye aktarılması gibi işlemlerle) sabitlenmesi ayrı bir suç olarak düzenlenmiş olup, bu madde kapsamında yer verilmeyen kişinin kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini kaydetmesi eyleminin, koşulları bulunduğu takdirde, 5237 sayılı TCK'nın 134/1-2. cümlesi kapsamında; kişinin kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini, belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan aleni bir ortamda, ilgilisi veya ilgililerinin rızası dışında ifşa etmesi, yani; yayması, açığa vurması, afişe etmesi, ilan etmesi, kamuoyuna duyurması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunması eyleminin, 5237 sayılı TCK'nın 132/3. maddesi kapsamında değerlendirilebileceği; ancak, kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntülerini dinleme, izleme ya da kaydetme eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket ettiğinden de söz edilemeyeceği,
Sonuç: Bu açıklamalar ışığında somut olay gelince, katılanların daha önce kendilerine hakaret ve tehdit içerir sözler söylediklerini işiten sanıkların, sabit ev telefonundan katılanlarla yaptıkları görüşmeyi, hakaret ve tehdit vari sözlerin sarfı üzerine teyp cihazı yardımıyla katılanların rızası dışında kasete kaydedip, elde ettikleri teyp kasetini, katılanlar aleyhine tehdit ve hakaret suçlarından açılan ve kendilerinin şikayetçi olarak yer aldıkları davada, vekilleri marifetiyle, mahkemeye delil olarak sunmaları şeklinde gelişen eylemlerinde suç işleme kastları bulunmadığı anlaşılmakla, yapılan yargılama sonucunda, sanıklara atılı suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, C.Savcısının atılı suçtan sanıkların mahkumiyetlerine karar verilmesi gerektiğine ilişkin ve yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin isteme uygun olarak ONANMASINA, 11.09.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Saygılarımla.







Old 29-01-2013, 14:13   #5
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Hatice Sarıbardak
Müvekkillerin bu tarzda kanuna aykırı isteklerinin yerine getirilmemesi gerektiğini düşünüyorum.Sonucu ne olursa olsun..Avukatım isteklerimi yerine getirmedi diyerek mennuniyetsizlik duyuyorsa bırakın azletsin sizi...Haksız azlin sonuçlarına katlanır...Vekil tayin etmek, vekile dilediği her şeyi yaptırabilmek değildir.

Meslektaşımın görüşüne katılıyorum. Hukuka aykırı elde edildiği açık bir delili mahkemeye sunmayı avukat reddetmelidir. Müvekkili sorumluluğu üzerine alıyorsa bu delili mahkemeye kendisi sunabilir.
Old 29-01-2013, 16:00   #6
Av. Ali YILMAZKARA

 
Varsayılan

Avukatı 133/2'den sorumlu tutmak mümkün değil, keza kaydı alan kişi o değil. İfşa hususuna bakacak olursak da; "hukuka aykırı olarak" ifadesi avukatı koruyacaktır kanaatindeyim. Neticede kayıtlar mahkemeye sunuluyor.

Boşanma davalarında gizli kayıtlar delil olabiliyor. Ancak aile yaşam alanı ve eşler arasındaki yükümlülüğün esaslı ihlalinin ispatına yönelik olması kriterdir. Kayıtta yer alan konuşmanın ne olduğu delilin nasıl değerlendirileceğine ilişkin önemli bir yol gösterici olur diye düşünüyorum.

Alıntı:
T.C. YARGITAY

2.Hukuk Dairesi
Esas: 2007/17220
Karar: 2008/13614
Karar Tarihi: 20.10.2008
Bir delilin elde edilişi, kişilerin Anayasa ile tanınmış hakların ihlali suretiyle gerçekleşmiş ise, onun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulü gerekeceğinde duraksama bulunmamaktadır. Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa, o zaman kanuna aykırılık ortadan kalkar. Kuşkusuz Anayasaya göre; herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Anayasa m. 20/1) Ancak, evlilik birliğinde eşlerin, evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur. (TMK. m. 185/3) Eşlerden birinin, bu alana ilişkin özel yaşamı, evlilikle bir araya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisinin ki kadar yakından ilgilendirir. O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı, eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşamı alanıdır. Bu alanla ilgili de eşlerin tek tek özel yaşamlarının değil bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan evliliğin yasal yükümlülükler alanı, diğer eş için dokunulmaz değildir. Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının, birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konutta, eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek, eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde bu suretle sadakat yükümlülüğü ile bağdaşmayan davranışlarını tespit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz. Aksine, aile birliğine ilişkin ortak yaşanılan mekana davalının, meşru olmayan bir amaç için arkadaşlarını kabul etmesinde, aile hayatının gizliliğini ihlal söz konusudur. Bu bakımdan sözü edilen delilin elde edilişinde hukuka aykırılık bulunduğundan söz edilemez. O halde yapılan soruşturma ve toplanan delillerle; davalı-davacının; meşru olmayan bir amaç için karşı cins de dahil olmak üzere arkadaşlarını müşterek konuta aldığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerçekleşmiştir. Bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Gerçekleşen olaylar karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu koşullar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-davalı koca tarafından açılan boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken isteğin reddi doğru bulunmamıştır."
Old 30-01-2013, 14:24   #7
ATARAS

 
Varsayılan

Değerli Meslektaşlarım, katkılarınız için teşekkürler. Somut olayda müvekkil, eşi ile muhtemel tanık ve kendisi arasında sokakta geçen bir görüşmeyi kaydetmiş. TCK 133 maddede tarif edilen ALENİ OLMAMA yani GİZLİ OLMA koşulunun gerçekleşmediğini düşünüyorum. Konuşmada; eşi, muhtemel tanık ve müvekkil aralarında geçen bir tartışma hakkında BAĞIRA ÇAĞIRA HERKESİN DUYABİLECEĞİ BİR ŞEKİLDE konuşuyorlar. Sonra başka bir kişi daha konuşmaya tanık oluyor. Eşi, müvekkilin ne kadar kötü bir kişi olduğunu anlatıyor, hakaret ediyor. Tanık bunları duyuyor ama mahkemede muhtemelen yalan söyleyecek. Müvekkil bu ihtimale karşı kayıt yapmış. Avukat olarak talimata- eylemin suç oluşturabileceğinin avukat tarafından bildirildiğini ve ancak müvekkilin genede sunulmasını istediğini-yazdık. Avukat açısından, TCK 133/3 anlamında HUKUKA AYKIRI İFŞA eyleminin olamayacağını düşünüyorum. Ancak genel madde olan GÖREVİN KÖTÜYE KULLANILMASI suçundan sorumluluk doğabilir mi? Daha önce bir meslektaşımız hakkında TCK 257 den dava açılmış... Ben, avukatın sorumlu kılınamayacağını düşünüyorum. Katkılarınız için teşekkkür ederim. Herkese iyi çalışmalar, başarılar...
Old 30-01-2013, 15:31   #8
M. Emre Bulut

 
Varsayılan

Linkte ayrıntılı bilgi var meslektaşlarım. http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=34483

Benzer bir davada taraflar arasındaki tartışmaya ilişkin ses kaydı cd sini delil olarak sunmuştuk ve Mahkeme de bilirkişi marifetiyle cd yi çözüp dinlemişti. Hatta kararına da dayanak gösterdi. dosya temyizde şuan. Bu yasak Ceza yargılamasında mevcuttur, hukuk yargılamasında böyle bir yasak mevcut değildir diye düşünüyorum.
Old 30-01-2013, 15:33   #9
M. Emre Bulut

 
Varsayılan

Hatta Fatih Aile Mahkemesi hakiminin -ünlülerin boşanma hakimi diye bilinir- bir yazısı vardı bu konu ile ilgili, hukuk yargılamasında ses kayıtları delil olur şeklinde. Bizim dosyamız da bereket o ki aynı hakime düşmüştü başka bir hakimi ikna etmek zor olabilir ancak biz bu yolla netice elde etmiştik.
Old 30-01-2013, 16:13   #10
ATARAS

 
Varsayılan

Değerli Meslektaşım, katkınız için teşekkür ederim. Hukuk davalarında ve özellikle boşanma davalarında ses kayıtlarının delil olarak değerlendirmeye alındığına defalarca ben de tanık oldum. Bir boşanma davasında karşı taraf müvekkilin sesini telefonda kayda almış. Mahkemeye delil listesiyle beraber sundular. Dava lehimize bitti. Karşı taraf temyiz etti. Yargıtay, ses kayıtlarının çözümü yaptırılmalıdır diye bozdu. Mahkeme bozmaya uydu ve kayıtların çözümünü yaptırdı. Sorum, bu kayıtları müvekkilin yazılı talimatıyla -yasak delil olduğunu bilerek-mahkemeye sunan avukatın sorumlu tutulup tutulamayacağı hakkında...teşekkürler.
Old 01-02-2013, 01:19   #11
M. Emre Bulut

 
Varsayılan

Usulüne uygun olarak Mahkemeye sunulup da kabul edilmiş bulunan bir delil neden yasak delil olarak başkaca bir Mahkemede suç olarak nitelendirilsin ki? Gerçi hakimlerin avukatlara ceza vermek için can attığı bir ülkede herşey mümkün ancak ben yasaların izin verdiği sınırlar içerisinde yasal hakkımı kullanmışım. Bir hakim iyi derken diğer hakim ben cezacıyım bence kötü diyememeli.. Bunun tartışılması dahi gereksiz bence.. Affınıza sığınarak şu an hukuki dayanaksız yazıyorum ancak hukuk mantığı bunu gerektiriyor kanımca..
Old 01-02-2013, 23:01   #12
gamze tuna

 
Varsayılan

hukuka aykırı delil sunma yasağı sadece ceza hukuku açısından kabul görülemez,hukukun genel ilkelerindendir.zira anayasanın 38.maddesinde bu husus açıkça belirtilmiştir.somut olayda kamuya açık ve aleni bir ortamdaki ses kaydı alınmamışi,sadece mahkemeye delil olması maksadı ile ve iki kişinin konuştuğu bir ortamda bu iki kişinin haberi ve rızası olmaksızın görüşmeler kaydedilmiştir.Hukuka aykırı olarak elde edilen delilin değerlendirilmesi konusunda Medeni Usul Hukukunda da geçerli olan dürüstlük kuralı esas alınarak karar verilmeli ve bu konuda her somut olayda değerlendirme yapılmalıdır.Tarafların iradesi dışında yapılan bir ses kaydı suç sayılan bir eylemle elde edilmiş ise ,kötüniyet yasaca korunmaz ve görüntü kayıtları hukuka uygun kabul edilemez.iddiaları kanıtlama olanağının imkansız ve zor olmasında dahi durum değişmez ve hukuka aykırılık meşru kabul edilmez.uygulamada çeşitli mahkemelerin ve özellikle boşanma davalarında hakimlerin her türlü delili değerlendirmesi ve hükme esas alması bir gerçektir.ama meslektaşımızın sorduğu sorunun cevabını hukukiz zeminde vermek gerekirse bana göre elde edilen delil hukuka aykırı elde edilmiştir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hukuka Aykırı Delil glossator Hukuk Sohbetleri 31 12-06-2015 12:17
boşanma davası hukuka aykırı delil av.yağmur deniz Meslektaşların Soruları 2 24-04-2012 13:11
arama/hukuka aykırı delil av.yağmur deniz Meslektaşların Soruları 4 08-08-2011 10:57
Hukuka aykırı delil-kamera izlemesi guguk kuşu Meslektaşların Soruları 0 29-04-2011 14:41
Telefon Dinleme Hukuka Aykırı Delil devrimali Meslektaşların Soruları 6 22-02-2008 13:30


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05188990 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.