Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

"eminönü" Adını Marka Olarak Tescil Ettirebilir Miyim ?

Yanıt
Old 04-01-2005, 15:46   #1
Armağan Konyalı

 
Varsayılan "eminönü" Adını Marka Olarak Tescil Ettirebilir Miyim ?

Sayın Üyeler,

EMİNÖNÜ adını
yiyecek satan bir firma
marka olarak
tescil ettirmek istiyor.

Buna engel bir hüküm var mı ?

Kapalıçarşı, Beyoğlu, İstiklal Caddesi gibi tarihi ve coğrafi isimlerin marka olarak tescili mümkün müdür?

Saygılarımla

Bir Dost
Old 04-01-2005, 20:04   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan marka

Sayın Bir Dost,

Markalarla ilgili KHK'nın "marka olarak tescil edilemeyecek yazılı işaretler " kısmının 5. maddesinin " c" bendi :

Alıntı:
c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafı kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar,


şeklindedir.

- Yalnız burada dikkat edilmesi gereken markaya konu olacak ürünlerin coğrafi ad olarak kullanılacak yerle olan bağlantısıdır.
Eğer ürün coğrafi ad belirten yerle bağlantılıysa marka olarak tescil edilemez.Örneğin "Amasya elması" bir marka olarak kaydedilemez zira bu bir coğrafi kaynak belirtmekte ve Amasya'da elma üreten diğer üreticiler açısından haksız rekabet oluşturmaktadır.Yine de "Amasya karpuzu", markadaki "Amasya" ibaresi "Esaslı marka unsuru " olmadığı sürece bir marka olarak tescil edilebilir.

Çünkü "coğrafi ad" markanın "esaslı unsuru" da olamaz, ancak yardımcı unsur olabilir.Esaslı unsur olan coğrafi işareti gösteren marka sahibi lehine tekel hakkı oluşacak, bu da aynı yerdeki aynı veya benzer mal üretecek firmalar için yine haksız rekabet olacaktır.

-Son olarak "salt coğrafi ad(ürünün göstrerilmediği örneğin yalnızca "eminönü") " marka olamaz.


Alıntı:
.....Ülkemizdeki şehir, bölge veya maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olarak bir kişi lehine marka olarak tesciline olanak tanımak, bu isimlerin artık başkaları tarafından markalarında kullanılamayacağı sonucunuortaya çıkaracaktır. Örnek verilmek gerekirse İstanbul, Ankara veya İzmir veyadava konusu olayda olduğu gibi İstanbul'un maruf bir ilçesinin adı olan sadece
"Pendik" sözcüğünün bir kişi adına marka olarak tescil edilmesi halinde, busözcük artık bir kişinin tekelinde kalacak ve bu şekilde bir kamu adı başkalarıtarafından markalarında kullanılamayacaktır. Zira, yerleşen uygulamaya göre, bu
isim, markanın "kök" sözcüğü olacak ve iltibas iddiası ile diğer
marka başvurularının önlenmesine neden teşkil edecektir. 556 sayılı KHK.nin genelamacı dikkate alındığında, böyle bir imtiyazın kimseye tanınmaması gerekir. Buşekildeki şehir, ilçe veya maruf yerleşim yerlerinin isimlerini teşkil eden sözcükler hangi ürünün markası olarak kullanılacak ise, onunla birlikte tes_ciline imkan verilmesinin anılan yasal düzenlemenin amacına daha uygunol_duğu görüşünün benimsenmesi ve bu şekilde böyle bir markayı kullanmak isteyenlerin menfaat dengelerinin korunması bakımından da uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Bu ilkeye göre, örneğin "İstanbul" ve "Ankara" adları coğrafi işaretlerle karışmaya meydan vermeyecekşekilde, "İstanbulŞarabı", "Restaurantİstanbul" "Ankara Pazarları" gibi kullanılacağı mamul veya hiz_metin nevi ilebirlikte ancak işaret olarak kullanılabilecek ve bunun sonucu
marka olaraktescili mümkün olabilecektir.
Ve yine bu ilkeye bağlı uy_gulamanın sonucuolarak, bu şekildeki marka kullanılması ile 555 sayılı KHK. ile belirlenencoğrafi işaretlerle karışıklığın önlenebilmesi de mümkün ola_bilecektir.Dairemizce benimsenen bu ilke, esasen renklerin marka olarak tescilinde de uygulana gelmektedir.11 HD, E: 1999/5790, K: 1999/9590 , T: 26.11.1999.
Old 04-01-2005, 21:15   #3
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Jus,

Yanıtınız sorumun tam karşılığı olarak beni tatmin etti.

Çok teşekkür ederim.

Saygılarımla

Bir Dost
Old 07-05-2006, 14:08   #4
ahmetemre

 
Varsayılan

Merhabalar benim de bir sorum var, acaba tescil edilmiş markaların bulunduğu resmi bir site var mı? Oraya bakarak seçeceğimiz ismi kontrol edelim..
saygılarımla.
Old 19-05-2006, 20:17   #5
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

T.C. Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi
26.11.1999, 5790/9590,
• Marka Olamayacak Sözcükler
ÖZET :
Ülkemizdeki, şehir bölge veya maruf mahal isimlerinin, tek bir sözcük olarak bir kişi lehine marka olarak tesciline olanak tanımak, bu isimlerin artık, başkaları tarafından markalarında kullanılamayacağı sonucunu ortaya çıkarır. Bu nedenle, davacının sadece, "Pendik" sözcüğünü, adına marka olarak tescilini içeren talebinin reddi, isabetlidir.
(1086 s. K. m. 76)
TAM METİN:
Taraflar arasındaki davanın (Ankara Birinci Asliye Ticaret Mahkemesince) görülerek verilen 29.4.1999 tarih ve 1998/723 - 1999/222 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, sadece "Pendik" kelimesinden oluşan markanın tescili için Enstitüye ve onun Yeniden İnceleme ve onun Değerlendirme Kurulu'na yaptıkları başvuruların reddedildiğini ileri sürerek, kurulun ret kararının iptalini ve markalarının tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının tescilini istediği "PENDİK" sözcüğü ibaresinin üzerinde kullanılacağı malların üretildiği yeri gösteren münhasır bir ad olması nedeniyle reddedildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre. 556 sayılı KHK' nin 7/c madde ve bendinde malların üretildiği yerden değil, üretildiği zamandan söz edildiği, kaldı ki nişasta vb. ürünlerin Pendik İlçesinde üretilen ürün olarak tanımlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı Enstitü vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinde davacının "Pendik" sözcüğünü marka olarak tescil ettirmek amacı ile davalı TPE' ye başvurusunun önce anılan kurumun Markalar Dairesi Başkanlığı'nca bu işaretin "kullanılacağı ürünün üretim yerini gösteren ad ve işaretlerden olduğu" gerekçesiyle KHK' nin mutlak ret sebeplerinden birini oluşturan 7/1-c maddesi hükmüne dayanılarak istemin reddolunduğu, davacının itirazı üzerine de davalı Enstitünün Yeniden inceleme ve Değerlendirme Kurulu Başkanlığınca aynı gerekçelerle kabul edilmediği, bu karara karşı açılan işbu davada ise, davalı Enstitü vekilince başlangıçta aynı hukuki sebebe dayalı savunmasını 7/1-c maddesine dayalı olarak yaptıktan sonra, bu defa 1.2.1999 tarihli dilekçe ile aynı savunmalarını bu defa aynı kararnamenin 7/1-f maddesine dayandırdığı, davacı taratın 8.2.1999 tarihli dilekçesi ile savunmadaki bu değişikliğin, savunmanın genişletilmesi niteliğinde olduğu gerekçesiyle karşı çıkıldığı, mahkemenin davayı kabul kararının esas gerekçesini ise, KHK' nin 7/1-c maddesinde "malın üretildiği yeri" gösteren bir ibarenin bulunmadığı ve dolayısı ile Enstitü kararının yanlış gerekçeye dayandığı hususunu oluşturduğu gözlenmektedir. Bir başka deyişle, mahkemece davalı Enstitünün 7/1-f md.ye dayalı savunması ilke alarak dikkate alınmamış ve kabul edilmemiştir.
Açıklanan bu durum karşısında, öncelikle davalı Enstitü' nün bu savunma değişikliğini yapabilmesinin diğer tarafın muvafakatine bağlı olup olmadığı üzerinde durulması gerekmiştir. 556 sayılı KHK' nin getirmiş olduğu yeni düzenleme tarzına göre, Enstitünün marka başvurusu halinde ret sebepleri, mutlak ve nispi ret sebepleri olarak iki ana başlık halinde sayılmış ve belirlenmiş bulunmaktadır.
Doktrinde de benimsendiği gibi, mutlak ret sebepleri, işaretin marka oluşturma niteliği ile sıkı sıkıya bağlı olup, genel hatları ile herhangi bir ayırtım gücü olmayan ve ticaret alanında kullanıma açık tutulması gereken işaretlerin veyahut halkı yanıltıcı, kamu düzenine, toplumunun dini değerlerine ve nihayet genel ahlaka aykırı düşen işaretlerin marka olarak tescil edilmesini önlemeye yönelik amaçla konulmuşlardır. Bu nitelikleri sebebiyle yasada belirlenen mutlak ret sebepleri, toplumun genel çıkarları ile sıkı sıkıya bağlı olup, işaretin niteliğinden kaynaklanan bu itirazlardan feragat edilmesi de mümkün değildir. Bir başka anlatımla, mutlak ret nedenini oluşturan işaretler, üzerlerinde bir başkasının hakkı olduğu gerekçesiyle değil, nitelik ve özellikleri itibarı ile herkese kapalı olan işaretlerdir. Bu nedenle KHK' nin 32. maddesinin emredici hükmü uyarınca mutlak ret sebepleri, Enstitüce resen dikkate alınarak incelenmesi gerektiği gibi, uyuşmazlığın yargıya intikal etmesi halinde mahkemelerce de bu sebeplerin bir defi değil, itiraz niteliğinde olduklarından bu hususun kendiliğinden dikkate alınarak incelenmesi gerekir.(Bkz. Prof. Dr. Ü. Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, İst. 1999, Sh. 369 vd. Prof. Dr. S. Arkan, Marka Hukuku, C.I. Ank. 1997, sh. 71 vd). Bu nedenle davalı Enstitünün mutlak ret sebeplerini yargılama sırasında değiştirmesi, savunmanın genişletilmesi olarak kabulü mümkün değildir.
Kaldı ki, davalı Enstitü kendi görüşü açısından ret nedenini marka olarak tescili istenilen işaretin "malın üretildiği yeri gösteren ad ve işaretlerden olduğu" gerekçesine dayandırmıştır. Bu ret sebebi ise, mutlak ret sebeplerinden 7/1-c'ye değil, 7/1-f'ye uymaktadır. Kararnamedeki madde numarasının Enstitüce yanlış belirlenmesi HUMK'un 76. maddesi hükmü ve 4.6.1958 gün ve 15/6 sayılı İBK. gereğince yargıcı bağlaması da esasen mümkün değildir.
Bu nedenlerle mahkemenin davayı kabule götüren asıl gerekçenin, davalı Enstitünün ret gerekçesini. yanlış maddeye dayandırmış olması olarak kabulü doğru görülmemiştir.
Dairemizce dava konusu uyuşmazlığın çözümünde üzerinde önemle durulması gereken asıl hususun, İstanbul ilinin herkesçe bilinen Pendik İlçesi adının, yani "Pendik" sözcüğünün bir işaret olarak marka tesciline konu yapılıp yapılamayacağı, bir başka ifade ile ülkemizdeki bir il veya ilçe veya bilinen bir yerleşim yeri adının tek başına marka olarak tescilinin mümkün olup, olmadığı noktasında toplandığı sonucuna varılmıştır. KHK' nin bir nevi marka tanımını içeren 5. maddesinde, markanın, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, hadler, sayılar, malların biçimi veya ambalajlarının gibi çizimle görüntülenebilen veya benzeri biçimde ifade edebilen, baskı yoluyla yayımlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretlerin marka olabileceği sayılmıştır. Görüldüğü gibi, anılan düzenlemede coğrafi yer isimlerinin marka olarak alınabileceği yönünde açık bir düzenleme yok ise de, maddenin genel düzenlemesi ve özellikle son sözcüklerden bu gibi yer isimlerinin de marka olarak tescil edebileceği kanısını vermektedir. Nitekim, doktrinde de bölge veya şehir adlarının marka olarak tesciline ilke olarak bir engel bulunmadığı, benimsenip, savunulmaktadır.
Ne var ki, ülkemizdeki şehir, bölge veya maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olarak bir kişi lehine marka olarak tesciline olanak tanımak, bu isimlerin artık başkaları tarafından markalarında kullanılamayacağı sonucunu ortaya çıkaracaktır. Örnek verilmek gerekirse İstanbul, Ankara veya İzmir veya dava konusu olayda olduğu gibi İstanbul'un maruf bir ilçesinin adı olan sadece "Pendik" sözcüğünün bir kişi adına marka olarak tescil edilmesi halinde, bu sözcük artık bir kişinin tekelinde kalacak ve bu şekilde bir kamu adı başkalar tarafından markalarında kullanılamayacaktır. Zira, yerleşen uygulamaya göre, bu isim, markanın "kök" sözcüğü olacak ve iltibas iddiası ile diğer marka başvurularının önlenmesine neden teşkil edecektir. 556 sayılı KHK' nin gene amacı dikkate alındığında, böyle bir imtiyazın kimseye tanınmaması gerekir Bu şekildeki şehir, ilçe veya maruf yerleşim yerlerinin isimlerini teşkil eder sözcükler hangi ürünün markası olarak kullanılacak ise, onunla birlikte tesciline imkan verilmesinin anılan yasal düzenlemenin amacına daha uygun olduğu görüşünün benimsenmesi ve bu şekilde böyle bir markayı kullanmak isteyenlerin menfaat dengelerinin korunması bakımından da uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Bu ilkeye göre, örneğin "İstanbul" ve "Ankara" adlar coğrafi işaretlerle karışmaya meydan vermeyecek şekilde, "İstanbul Şarabı", "Restaurant İstanbul" "Ankara Pazarları" gibi kullanılacağı mamul veya hizmetin nevi ile birlikte ancak işaret olarak kullanılabilecek ve bunun sonucu, marka olarak tescili mümkün olabilecektir. Ve yine bu ilkeye bağlı uygulamanın sonucu olarak, bu şekildeki marka kullanılması ile 555 sayılı KHK. ile belirlenen coğrafi işaretlerle karışıklığın önlenebilmesi de mümkün olabilecektir. Dairemizce benimsenen bu ilke, esasen renklerin marka olarak tescilinde de uygulana gelmektedir.
O halde, davalı Enstitünün davacının sadece "Pendik" sözcüğünü adına marka olarak tescilini içeren talebinin reddi, yukarıda açıklanan ilke çevresinde doğru görüldüğünden, mahkemenin aksine beliren ikinci görüşü de isabetli görülmemiş ve kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Enstitü vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 26.11.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 18-08-2006, 20:39   #6
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Ahmet Şimşek

Türk Patent Enstitüsü'nün sitesinden yararlanabilirsiniz.

www.tpe.gov.tr

Saygılarımla
Old 06-01-2008, 11:03   #7
Armağan Konyalı

 
Varsayılan


Yaklaşık üç yıl önce sorduğum sorunun yanıtını sitemiz üyelerinden hemen almıştım. İki gün önce de resmi sonuç geldi. Sonucu bana yanıt verme nezaketinde bulunan üyelerle paylaşmak istedim:

İzmir'in maruf mahal ismi olan KEMERALTI sözcüğünün bir tacir tarafından hububat markası olarak tescili talebine karşı Belediye Başkanı tarafından yapılan itiraz kabul edildi. ''Kemeraltı'' marka olarak tescil edilmedi.

Bilgilerinize saygılarımla
Old 06-01-2008, 12:47   #8
ali ekmekçi

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Onbirinci Hukuk Dairesi
E: 1999/5790
K: 1999/9590
T: 26.11.1999

MARKA OLMAYACAK SÖZCÜKLER
ÖZET : Ülkemizdeki şehir bölge veya maruf mahal isimlerinin, tek bir sözcük olarak bir kişi lehine marka olarak tesciline olanak tanımak, bu isimlerin artık, başkaları tarafından markalarında kullanılamayacağı sonucunu ortaya çıkarır. Bu nedenle, davacının sadece "Pendik" sözcüğünü, adına marka olarak tescilini içeren talebinin reddi, isabetlidir.
[KHK. - 556 s. (24.6.1995 Ta.) m. 7/1-c, f, 32]
(1086 s. HUMK. m. 76)

Taraflar arasındaki davanın (Ankara Birinci Asliye Ticaret Mahkemesi)nce görülerek verilen 29.4.1999 tarih ve 1998/723 - 1999/222 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, sadece "Pendik" kelimesinden oluşan markanın tescili için Enstitü'ye ve onun Yeniden İnceleme ve onun Değerlendirme Kurulu'na yaptıkları başvuruların reddedildiğini ileri sürerek, kurulun ret kararının iptalini ve markalarının tescilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının tescilini istediği "PENDİK" sözcüğü ibaresinin üzerinde kullanılacağı malların üretildiği yeri gösteren münhasır bir ad olması nedeniyle reddedildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delillere göre, 556 sayılı KHK.nin 7/c madde ve bendinde malların üretildiği yerden değil, üretildiği zamandan söz edildiği, kaldı ki nişasta vb. ürünlerin Pendik İlçesinde üretilen ürün olarak tanımlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalı Enstitü vekili temyiz etmiştir.


Dava dosyasının incelenmesinde davacının "Pendik" sözcüğünü marka olarak tescil ettirmek amacı ile davalı TPE.ye başvurusunun önce anılan kurumun Markalar Dairesi Başkanlığı'nca bu işaretin "kullanılacağı ürünün üretim yerini gösteren ad ve işaretlerden olduğu" gerekçesiyle KHK.nin mutlak ret sebeplerinden birini oluşturan 7/1-e maddesi hükmüne dayanılarak istemin reddolunduğu, davacının itirazı üzerine de davalı Enstitü'nün Yeniden inceleme ve Değerlendirme Kurulu Başkanlığınca aynı gerekçelerle kabul edilmediği, bu karara karşı açılan işbu davada ise, davalı Enstitü vekilince başlangıçta aynı hukuki sebebe davalı savunmasını 7/1-e maddesine dayalı olarak yaptıktan sonra, bu defa 1.2.1999 tarihli dilekçe ile aynı savunmalarını bu defa aynı kararnamenin 7/1-f maddesine dayandırdığı, davacı tarafın 8.2.1999 tarihli dilekçesi ile savunmadaki bu değişikliğin, savunmanın genişletilmesi niteliğinde olduğu gerekçesiyle karşı çıkıldığı, mahkemenin davayı kabul kararının esas gerekçesini ise, KHK.nin 7/1-e maddesinde "malın üretildiği yeri" gösteren bir ibarenin bulunmadığı ve dolayısı ile Enstitü kararının yanlış gerekçeye dayandığı hususunu oluşturduğu gözlenmektedir. Bir başka deyişle, mahkemece davalı Enstitü'nün 7/1-f md.ye davalı savunması ilke alarak dikkate alınmamış ve kabul edilmemiştir.

Açıklanan bu durum karşısında, öncelikle davalı Enstitü'nün bu savunma değişikliğini yapabilmesinin diğer tarafın muvafakatına bağlı olup olmadığı üzerinde durulması gerekmiştir. 556 sayılı KHK.nin getirmiş olduğu yeni düzenleme tarzına göre, Enstitü'nün marka başvurusu halinde ret sebebleri, mutlak ve nisbi ret sebebleri olarak iki ana başlık halinde sayılmış ve belirlenmiş bulunmaktadır.

Doktrinde de benimsendiği gibi, mutlak ret sebepleri, işaretin marka oluşturma niteliği ile sıkı sıkıya bağlı olup, genel hatları ile herhangi bir ayırtım gücü olmayan ve ticaret alanında kullanıma açık tutulması gereken işaretlerin veyahut halkı yanıltıcı, kamu düzenine, toplumunun dini değerlerine ve nihayet genel ahlaka aykırı düşen işaretlerin marka olarak tescil edilmesini önlemeye yönelik amaçla konulmuşlardır. Bu nitelikleri sebebiyle yasada belirlenen mutlak ret sebepleri, toplumun genel çıkarları ile sıkı sıkıya bağlı olup, işaretin niteliğinden kaynaklanan bu itiraziardan feragat edilmesi de mümkün değildir. Bir başka anlatımla, mutlak ret nedenini oluşturan işaretler, üzerlerinde bir başkasının hakkı olduğu gerekçesiyle değil, nitelik ve özellikleri itibarı ile herkese kapalı olan işaretlerdir. Bu nedenle KHK.nin 32. maddesinin emredici hükmü uyarınca mutlak ret sebepleri, Enstitü'ce resen dikkate alınarak incelenmesi gerektiği gibi, uyuşmazlığın yargıya intikal etmesi halinde mahkemelerce de bu sebeplerin bir defi değil, itiraz niteliğinde olduklarından bu hususun kendiliğinden dikkate alınarak incelenmesi gerekir (Bkz. Prof. Dr. U. Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, İst. 1999, Sh. 369 vd. Prof. Dr. S. Arkan, Marka Hukuku, C.l. Ank. 1997, sh. 71 vd). Bu nedenle davalı Enstitü'nün mutlak ret sebeplerini yargılama sırasında değiştirmesi, savunmanın genişletilmesi olarak kabulü mümkün değildir.

Kaldı ki, davalı Enstitü kendi görüşü açısından ret nedenini marka olarak tescili istenilen işaretin "malın üretildiği yeri gösteren ad ve işaretlerden olduğu" gerekçesine dayandırmıştır. Bu ret sebebi ise, mutlak ret sebeplerinden 7/1-c'ye değil, 711-f'ye uymaktadır. Kararnamedeki madde numarasının Enstitü'ce yanlış belirlenmesi HUMK.nun 76. maddesi hükmü ve 4.6.1958 gün ve 15/6 sayılı İBK. gereğince yargıcı bağlaması da esasen mümkün değildir.

Bu nedenlerle mahkemenin davayı kabule götüren asıl gerekçenin, davalı Enstitü'nün ret gerekçesini yanlış maddeye dayandırmış olması olarak kabulü doğru görülmemiştir.

Dairemizce dava konusu uyuşmazlığın çözümünde üzerinde önemle durulması gereken asıl hususun, İstanbul ilinin herkesçe bilinen Pendik İlçesi adının, yani "Pendik" sözcüğünün bir işaret olarak marka tesciline konu yapılıp yapılamayacağı, bir başka ifade ile ülkemizdeki bir il veya ilçe veya bilinen bir yerleşim yeri adının tek başına marka olarak tescilinin mümkün olup, olmadığı noktasında toplandığı sonucuna varılmıştır. KHK. nin bir nevi marka tanımını içeren 5. maddesinde, markanın, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajlarının gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edebilen, baskı yoluyla yayımlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretlerin marka olabileceği sayılmıştır. Görüldüğü gibi, anılan düzenlemede coğrafi yer isimlerinin marka olarak alınabileceği yönünde açık bir düzenleme yok ise de, maddenin genel düzenlemesi ve özellikle son sözcüklerden bu gibi yer isimlerinin de marka olarak tescil edebileceği kanısını vermektedir. Nitekim, doktrinde de bölge veya şehir adlarının marka olarak tesciline ilke olarak bir engel bulunmadığı, benimsenip, savunulmaktadır.

Ne var ki, ülkemizdeki şehir, bölge veya maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olara bir kişi lehine marka olarak tesciline olanak tanımak, bu isimlerin artık başkaları tarafından markalarında kullanılamayacağı sonucunu ortaya çıkaracaktır. Örnek verilmek gerekirse İstanbul, Ankara veya İzmir veya dava konusu olayda olduğu gibi İstanbul'un maruf bir ilçesinin adı olan sadece "Pendik" sözcüğünün bir kişi adına marka olarak tescil edilmesi halinde, bu sözcük artık bir kişinin tekelinde kalacak ve bu şekilde bir kamu adı başkaları tarafından markalarında kullanılamayacaktır. Zira, yerleşen uygulamaya göre, bu isim, markanın "kök" sözcüğü olacak ve iltibas iddiası ile diğer marka başvurularının önlenmesine neden teşkil edecektir. 556 sayılı KHK.nin genel amacı dikkate alındığında, böyle bir imtiyazın kimseye tanınmaması gerekir. Bu şekildeki şehir, ilçe veya maruf yerleşim yerlerinin isimlerini teşkil eden sözcükler hangi ürünün markası olarak kullanılacak ise, onunla birlikte tesciline imkan verilmesinin anılan yasal düzenlemenin amacına daha uygun olduğu görüşünün benimsenmesi ve bu şekilde böyle bir markayı kullanmak isteyenlerin menfaat dengelerinin korunması bakımından da uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Bu ilkeye göre, örneğin "İstanbul" ve "Ankara" adları coğrafi işaretlerle karışmaya meydan vermeyecek şekilde, "İstanbul Şarabı", "Restaurant İstanbul"" Ankara Pazarları" gibi kullanılacağı mamul veya hizmetin nevi ile birlikte ancak işaret olarak kullanılabilecek ve bunun sonucu marka olarak tescili mümkün olabilecektir. Ve yine bu ilkeye bağlı uygulamanın sonucu olarak, bu şekildeki marka kullanılması ile 555 sayılı KHK. ile belirlenen coğrafi işaretlerle karışıklığın önlenebilmesi de mümkün olabilecektir. Dairemizce benimsenen bu ilke, esasen renklerin marka olarak tescilinde de uygulanagelmektedir.
O halde, davalı Enstitü'nün davacının sadece "Pendik" sözcüğünü adına marka olarak tescilini içeren talebinin reddi, yukarıda açıklanan ilke çevresinde doğru görüldüğünden, mahkemenin aksine beliren ikinci görüşü de isabetli görülmemiş ve kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.
S o n u ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Enstitü vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 26.11.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 16-09-2008, 15:12   #9
Ersin KUŞ

 
Varsayılan

Bu çıktı Dominant Mevzuat ve İçtihat programından alınmıştır.

YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ

Tarih : 09.10.1984

Esas No : 1984/4499
Karar No : 1984/4560

TİCARİ İŞLETME
HAKSIZ REKABET
İPTAL DAVASI
MARKA
BİR İLÇENİN ADINI ÜRÜNÜN MARKASINDA KULLANAN KİŞİ

ÖZET
BİR İLÇENİN ADINI ÜRÜNÜN MARKASINDA KULLANAN KİŞİNİN HALKI ALDATMAK KASDI İLE BU İSMİ MARKA OLARAK ALDIĞI ANLAŞILAMADIĞI GİBİ, ESASEN İLÇENİN İSMİNDEN FAYDALANILACAK DERECEDE ŞÖHRET SAHİBİ OLMADIĞI BİLİNDİĞİNDEN, DAVACILARIN MARKANIN DA İPTALİNE YÖNELİK İSTEMLERİNİN REDDİNE KARAR VERİLMESİ YERİNDEDİR.

DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesince verilen 2.3.1983 tarih ve 729 - 80 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalılardan ( A. ) subun yağ. San. A.Ş. ( T. ) Gıda ltd. şti. ( T. ) Ambalaj San. avukatları tarafından istenmiş olmakla işina gereği konuşulup düşünüldü :

KARAR : Davacılar vekili, müvekkillerinden ( K. ) Yağ, Sabun, Gliserin san ve Tic. A.Ş. tarafından imal edilen ve diğer müvekkili ( K. ) Sınai Mamulleri Pazarlama A.Ş. de pazarlaması yapılan Riviyara tipi tabir edilen zeytin yağlarının Türkiye'de ilk kez madeni üstüvane kutular içinde ve hususi bir komposizyonla çıkarıldığını davacılardan ( N.K. )'nin de bu mamullerdeki markaların tescili sahibi bulunduğunu, yuvarlak madeni kutularda pazarlanan zeytinyağların yapılan reklamlarla ( altın renkli kutuda ) şeklinde piyasada yerleştiğini, davalılardan ( A. ) sabun yağ san. ve Tic. A.Ş,'nin de ( altın özü ) markası vererek 23.5.1977 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere tescil ettirmek suretiyle aynı türde bir zeytinyağını müvekkillerinin ambalaj komposizyonu ile iltibasa yol açacak şekilde piyasaya sürdüğünü ve diğer davalılar tarafından da pazarlamasının yapıldığını davalıların bu fiillerinin müvekkillerinin haklarına tecavüz teşkil ettiğinin İstanbul 1. Ticaret Mahkemesince yapılan tesbitle saptandığını belirterek, davalıların müvekkillerinin sınai mülkiyet haklarına tecavüz ettiklerinin tesbiti vaki tecavüzün men ve izalesini, kutularda altın rengi fonunun kullanılmamasına, kutularda kullanılan zeytin dallarının davacılarınkinden ayırd edilecek şekilde yapılmasına, Mülküam olup Marklar kanunun 5/6 maddesi uyarınca inhisar altına alınmasına imkan olmayan ( altın Özü ) kelimesinin kullanılmamasına tescil edilmiş olan bu markanın iptali ile sicil kayıtlarının terkinine, ambalaj ve tanıtma vasıtalarının imhasına ve hükmün gazete ile ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiş, 978/587 esasda kayıtlı olarak ( T. ) Ambalaj Sanayii A.Ş. aleyhine açtığı dava ile de, müvekkillerinin piyasaya sundukları zeytinyağlarının kutularının imal eden davalı şirketin aynı komposizyonundaki kutuları ( A. ) Sabun ve Yağ San. ve Tic. A.Ş. namına da imal ettiğini öğrendiklerini, komposizyon özelliklerinin iltibasa yol açabilecek nitelikte olduğunu belirterek, bu durumun tesbiti ile fiilin men delilmesine, imalata yarayan vasıtaların imhasına, sembolik olarak ( 1 ) lira manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş her iki dava birleştirilerek birlikte görülmüştür.

Davalı ( A. ) Sabun San ile ( T. ) Gıda ltd. şti. vekilleri cevabından, davacıların Türkiye'de ilk defa madeni üstüvane kutular içinde zeytinyağını piyasaya sürdükleri iddiasının doğru olmadığını, müvekkili şirketin kullandığı markanın daha önce tescil edildiğini, zeytinyağı kutularında yağın tabii rengi olan altın sarısı renginin kullanılması ve kutu üzerindeki zeytin dallarının işlenmesinin sadece ülkemiz için değil, tüm zeytin yetiştiren ülkelerin zeytinyağı kutularının alışılagelmiş renkleri olduğunu, bu rent komposizyonunun bir firmanın tekeli altına alınamayacağını, tecavüz iddiasının varit olmadığını ayrıca tescilli bir markanın kullanılmasının doğal olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemiştir.

Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.

Birleştirilen 978/587 sayılı dosyanın davalısı ( T. ) Ambalaj Sanayii A.Ş. vekili cevabında, ambalaj fonu olan altın rengin standart bir renk olduğunu ve ithal edilerek 1956 yılından beri imal edilen muhtelif kutularda kullanıldığını, bu rengin özel olarak davacı firma için yapılan bir renk alışımı olmadığını, ambalaj komposizyonundaki zeytin dalı resminin davacı için özel olarak yapıldığını, bunun başka hiçbir firmaya verilmediğini, ( A. ) sabun ve Yağ. A.Ş.'nin müvekkili şirket davacıların kutuları ile hiçbir benzerliği bulunmayan tamamen değişik resim ve komposizyonda kutular sipariş ettiğini, müvekkilinin yapılan siparişi yapıp teslim etmekle yükümlü olduğu için haksız rekabet iddiası varsa husumetin müvekkiline değil, siparişi veren firmaya tevcihi gerektiğini, esasen markalar kanunun 4. maddesi uyarınca rengin marka olarak kabul edilemeyeceğini kutuların iltibasa mahal verici niteliği olmadığını, zeytinyağının alıcı tarafından rengi ile değil markası ile istenildiğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, 20.12.1982 günlü bilirkişi raporu, tanık beyanları, tesbit dosyaları ile toplanılan deliller dayanak yapılarak davalının kullandığı ( altınözü ) tescili markasının Devletin kamu emlakına ait bir ismi, coğrafi bir ismin kullanılmasını ve malın imal mahallini yanlış göstermesinin caiz olmadığından bu markanın iptali gerektiği, ambalaj komposizyonunun davalı tarafından da kullanılmasının TTK.nun 56. maddesi uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği ve anılan yasanın 57/5. maddesine mümas iltibas ihtimalinin bulunduğu birleştirilen davadaki davalı fiilinin de davacıya yaptığı ambalajı başka firmalara da yapmak suretiyle haksız rekabet teşkil ettiği gerekçesiyle ( 1 ) lira manevi tazminat istemi dışındaki her iki davanın da kabulüne karar verilmiştir.

Hüküm davalılardan ( A. ) Sabun Yağ San. A.Ş. ( T. ) Gıda ltd. şirketi vekilleri ile ( T. ) Ambalaj San. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre mümeyyiz davalılardan ( T. ) Gıda ltd. şti. ile Sanayi ve Tic. A.Ş.'nin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2 - Mahkemece, davalılardan ( A. ) Sabun Yağ Sanayi ve Ticaret A.Ş. adına tescilli bulunan ( Altınözü markasının devletin kamu emlakine ait coğrafi bir ismin kullanılmasını ve malin imal mahallini yanlış göstermesine sebebiyet vereceği gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.

Gerçekten de Altınözü hernekadar Hatay iline bağlı bir ilçe adı ise de, bu markanın sahibi bulunan davalının sırf 551. sayılı Markalar Kanununun 5. maddesinin ( b ) fıkrasında yazılı olduğu şekilde, halkı aldatmak kasdı ile bu ismi marka olarak aldığı anlaşılmadığı gibi, esasen Altınözü ilçesinin dahi zeytinyağı satışlarında isminden faydalanılacak derecede ( örneğin bir Ayvalık, Edremit ve Gemlik gibi ) şöhret sahibi de olmadığı ve diğer taraftan bu ismin sadece bir şehir adı olmayıp, satımı konu mamulün saf ve kaliteli olduğu anlamına da geldiği, bu itibarla adı geçen davalının maksatlı bir şekilde bu markayı kullandığı kabul edilmeyeceğinden, davacıların markanın da iptaline yönelik istemlerinin reddine karar verilmesi gerekirken, aksine düşünce ile yazılı olduğu şekilde markanın da iptaline karar verilmesi doğru görülmemiş ve davalı ( A. ) Sabun Yağ Sanayii ve Ticaret A.Ş.'nin buna yönelik temyiz itirazının kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte yazılı nedenlerle mümeyyiz davalılardan ( T. ) Gıda ltd. şti ile ( T. ) Ambalaj san. A.Ş.'nin tüm ve ( . ) Sabun Yağ San. ve Tic. A.Ş.'nin sair temyiz itirazlarının reddi ile ilamın onlara yönelik kısmının ONANMASINA ve hükmün ( 2 ) numaralı bentte yazılı nedenlerle davalı ( A. ) Sabun Yağ San. ve Tic. A.Ş. yararına BOZULMASINA, 9.10.1984 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Savcının görevi "suç isnat etmek" mi, yoksa "suç ispat etmek" mi olmalı? sibelniko Hukuk Sohbetleri 21 30-09-2013 08:43
Borçlu Adına Serbest Meslek Makbuzu Kesmeye "Dur" Dendi! VARTO'LU Hukuk Haberleri 34 26-04-2012 00:48
Stj. Av. ne "ofisboy"dur, ne de adliyedeki caycinin "ciragi..." metin karadag Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi 26 28-07-2007 20:47
FSEK anlamında"eser"; "Mezdeke"oryantal grup adı ve oluşturdukları karakter eser mi? Aslı Hukuk Soruları Arşivi 6 27-12-2006 01:32
Gelin, Şu "ilk Adımı" Atalım Artık;"stajyer Avukatların Sosyal Güvenlik Sorunları&quo metin karadag Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi 0 05-03-2003 15:18


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06107211 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.