Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İcra-İflas Kanunu

Yanıt
Old 19-09-2007, 15:10   #1
evo09

 
Varsayılan İcra-İflas Kanunu

İcra-İflas Kanununda köklü bir değişiklik olacak mı? Cevaplarınız için şimdiden teşekkürler.
Old 19-09-2007, 17:32   #2
üye14072

 
Varsayılan

muazzam bir değişiklik olacak,
bekleyin
takip açmayın


))

sevgiler saygılar
hepsi espriydi.
av. m. emin öztürk
Old 20-09-2007, 11:21   #3
AV.SERTANn

 
Varsayılan

"Adalet Bakanlığı'nca, İcra İflas Kanunu Tasarısı taslağı hakim ve Cumhuriyet savcılarının görüşüne açıldı İcra ve İflas Kanununda düzenlenen suç niteliğindeki fiillere ilişkin davalar iddianameyle açılacak. 400 ytl altında mal beyanı kaldırıldı

İcra Kanunu Taslağı hakim ve savcıların görüşüne açıldı ya avukatların ne zaman açılaacak??

İlamsız takiplerde alacak miktarının 400 Türk Lirasının altında olduğu hallerde borçluya bildirimde bulunmak zorunluluğu getiriliyor.




Çatkapı icra gelemeyecek

Adalet Bakanlığı bünyesinde İcra ve İflas İşleri Daire Başkanlığı kurulacak. Başkanlık, icra ve iflas müdürlüklerinde çalışan personel hakkındaki ihbar ve şikayetleri inceleyerek gerekli işlemleri yapacak.

İlamsız icra takiplerinde, borçluya bildirimde bulunma zorunluluğu getiriliyor. İcra kapsamındaki malların satış süresi kısalacak, mal gerçek değerinde ve daha az masrafla satılacak.

İcra ve İflas Kanununda düzenlenen suç niteliğindeki fiillere ilişkin davalar iddianameyle açılacak.

Adalet Bakanlığı'nca, İcra İflas Kanunu Tasarısı taslağı hakim ve Cumhuriyet savcılarının görüşüne açıldı. Taslağa göre, il ve ilçelerin adını taşıyan yeterli sayıda icra müdürlüğü kurulacak. İcra Mahkemesi hakimleri icra ve iflas müdürlüklerinin işlemlerine yönelik şikayet ve itirazları inceleyecek. Adalet Bakanlığı bünyesinde İcra ve İflas İşleri Daire Başkanlığı kurulacak. Başkanlık, bir daire başkanı, yeteri kadar tetkik hakim, uzman personel ve şubelerden oluşacak.

İHBAR VE ŞİKAYETLER İNCELENECEK

Başkanlık, icra ve iflas müdürlüklerinde çalışan personel hakkındaki ihbar ve şikayetleri inceleyerek gerekli işlemleri yapacak. Uygulamalarda karşılaşılan sorunlar ile ilgili olarak gerekli inceleme ve araştırmaları yaparak, alınması gereken tedbirleri Bakanlığa bildirecek. İcra depoları için lisans vermek, ücretleri tespit etmek ve bu depoların mevzuata uygun çalışmasını sağlamak amacıyla gerekli gözetim ve denetimi yapacak. İcra ve iflas müdürlüklerince yapılacak tahsilatlar banka hesap numarası üzerinden yapılacak. Haciz sırasında para tahsilatı yapılmış ise tahsil edilen paranın, en geç ertesi işgünü çalışma saati sonuna kadar icra müdürlüğünün banka hesabına yatırılacak.

ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ ZORUNLULUĞU

Asliye hukuk mahkemesi bulunmayan yerlerde icra ve iflas müdürlükleri açılmayacak. İcra ve iflas müdürlüklerinde çalışan personelin uzmanlaşmasını sağlamak ve böylece hizmet kalitesini arttırmak amacıyla sadece icra ve iflas müdürlüklerinde çalışacak icra memurluğu kadrosu ihdas edilecek. İcra ve iflas müdürlüklerinin idari yönden gözetim ve denetiminin Cumhuriyet başsavcılıklarına verilmesi şeklindeki değişikliğe paralel olarak icra hakiminin bu yöndeki yetkileri kaldırılacak.

BORÇLUYA BİLDİRİM ZORUNLULUĞU

İlamsız takiplerde alacak miktarının 400 Türk Lirasının altında olduğu hallerde borçluya bildirimde bulunmak zorunluluğu getiriliyor.

Küçük miktarlı alacakların icra takibine konulduğunda vekalet ücreti ile diğer icra masraflarının asıl alacağın miktarını geçmesinin önlenmesi ve icra müdürlüklerinin küçük alacaklardan kaynaklanan iş sayılarındaki artışlarının önüne geçilmesi amaçlanıyor. Gerekçede, “Özellikle küçük miktarlı alacaklar, avukatlar tarafından kötüye kullanılmakta ve borçluların bu borçlardan haberdar olmaması nedeniyle haklarında icra takiplerinin yapılmasına vemağdur olmasına neden olmaktadır. Borçlunun küçük meblağlı borçlar nedeniyle hakkında yapılan takipler nedeniyle icra masraf ve vekâlet ücreti ödenmesi
nedeniyle maruz kaldığı mağduriyetin giderilmesi amaçlanmaktadır” denildi.

ARAÇLARA ÖDENEN ÜCRETLERDE SUİSTİMAL VAR

Haciz memurlarının hacze giderken güvenliklerinin sağlanması ve icra müdürlüğü dışında yapılan işlemler için temin edilen araçlara ödenen ücretlerde yapılan suiistimallerin önlenmesi amacıyla Adalet Bakanlığının uygun göreceği yerlerde taşıt tahsis edebileceği ya da Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfından da taşıt tahsis etmesi için talepte bulunabilecek.

AÇIK ARTIRMA SORUNLARI GİDERİLECEK

Uygulamada açık artırmalarda ihalelere katılım konusunda bir takım sıkıntılar yaşandığı ve bunun da malın değerinin çok altında satılmasına neden olduğu vurgulandı. Bu amaçla alacaklının istemesi ve depo ücretlerini ödemesi halinde hacizli taşınır malın, malın takdir edilen ve kesinleşen kıymeti borçtan düşürülerek ve taşınır üzerindeki haciz kaldırılarak alacaklıya teslim edilecek. Hem satış usulü kısalmış olacak hem de malın gerçek değerinde ve daha az masrafla satılması sağlanacak.

İDDİANAME ZORUNLULUĞU

İcra ve İflas Kanununda düzenlenen suç niteliğindeki fiillere ilişkin davalar iddianameyle açılacak. Ayrıca, hapis cezasını gerektiren suçlarda sanığın
savunması alınacak. Taslağın genel gerekçesinde, ekonominin işleyebilmesi için işletmelerin borçlarını ödeyebilecek ve alacaklarını tahsil edebilecek durumda olmaları, verimli bir şekilde çalışmaları gerektiği kaydedildi. Alacaklı ile borçlu arasındaki hassas dengeyi gözeten, şeffaf bir icra ve iflas hukukunun ticari ilişkiler ve finansal sistemin istikrar kazanmasında yaşamsal bir rolü bulunduğu ifade edildi. Mevcut İcra ve İflas Kanunu'nun öngördüğü teşkilat yapısının son yıllarda aşırı artış gösteren iş yükünü karşılamada yetersiz kaldığı kaydedildi."

Haberin Kaynağı: mynet.com
Old 20-09-2007, 12:18   #4
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Yeni dönemde yasalaşması kuvvetle muhtemel...
Detaylar aşağıda. Saygılarımla...

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=17403
Old 20-09-2007, 12:21   #5
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Tasarı adalet.org sitesinde aşağıdaki şekilde tartışılmıştır. Faydalı olması dileğiyle...


Hakan Eren
Adalet Bakanlığı, İcra ve İflas Kanunu'nda değişiklik yapma üzere tasarı hazırlamıştır.

Tasarıya http://www.adalet.gov.tr/duyurular/2.../iiktasari.pdf adresinden ulaşılabilir.

Tasarının yeterince tartışılması dileğiyle ve tüm üyelere saygılarımla...



Murat Kılıç
Tasarıya şöyle bir göz attım. Mal beyanı davalarında ceza verilebilmesi için asıl alacak miktarının en az 5.000,00 YTL olması gerekiyormuş, bir de 400,00 YTL den daha az olan ilamsız takipleri icra müdürlüğünde açmak için borçluya iadeli taahhütlü mektup gönderilmesi ve 5 gün ödenmesi için beklenilmesi gerekir diyor.

ilk bakışta dikkatimi çeken bunlar oldu.




Volkan Kavukçu
Disiplin ve tazyik hapsi gerektiren eylemlerde takibin kesinleşmesinden itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüş. Bu konudaki boşluk doldurulmuş olur hiç değilse.




Derya Konak
Bence zamanaşımı şikayet tarihinden başlamalı.Çünkü icra takibi kesinleşmeden de şikayet yapılabiliyor.
Ayrıca icra takibinin kesinleşmesi ayrı bir sorun olabilir.




Zaim Asat
icra hakimlerinin denetim-gözetim görevlerinin kaldırılması birtakım mahzurlar getirebilir.
icra hakimi hiç değilse takiplerde yol gösterici olabiliyordu.





Derya Konak
%40 olan icra inkar tazminatı %30'a çekilmiş.%10 para cezası da ilave edilmiş.
Bu para cezasının niteliği belirsiz.İdari para cezası mı,inzibati bir ceza mı,adli para cezası mı?
Bu değişikliğe neden ihtiyaç duyuldu? Anlamadım.
Madde gerekçesinde tatminkar bir cevap bulamadım.
Bence para cezası kısmı, madde metninden çıkartılmalı.
Ancak hazineye yeni bir parasal kaynak aranıyorsa,onu bilemem.

Birde yine bu sitede başka bir konu-yazıda yazmıştım:
İcra Ceza Mahkemeleri, klasik anlamda, suç işleyenleri yargılayıp hak ettikleri cezayı veren mahkemeler değillerdir.
Alacaklıların alacaklarını tahsili amacıyla faaliyet göstermektedirler.
Bir başka anlatımla,alacaklıların alacağını alabilmeleri için bir vasıta olarak kullanılmaktadırlar.
Halbuki ceza yargılamasının amacı, suç işleyenleri yargılayıp cezalandırmaktır.
Bu durum çağdaş ceza yargılamasına uygun düşmemektedir.
Bu nedenle mal beyanında bulunmama,taahhüdü ihlal gibi aslında ve sadece alacaklı ve borçluyu (alacak-borç ilişkisinin taraflarını) ilgilendiren hükümler,Kanun metninden çıkartılmalıdır.Böylece İcra Ceza Mahkemeleri de,alacağın tahsili vasıtası olmaktan çıkmış olacaklardır.
Saygılarımla.





Murat Kılıç
Alacaklının alacağını ödemeyen borçlu kamu düzenini bozmaktadır. Çünkü alacaklıda borçlusundan alacağına güvenip bir başkasına borçlanmıştır. Borçlu ödemeyince domino taşı etkisi gibi kimse kimseye borcunu ödememektedir. Devletin asli görevlerinden bir taneside kamu düzenini sağlamak olup, mal beyanında bulunmayan, taahhüdünü yerine getirmeyenleri cazalandirma yoluna gidip alacaklıyı korumaktır. Böylece kamu düzeni sağlanmış olacaktır. Zaten icra müdürlükleri vasıtası ile alacağını tahsil edemeyen alacaklı en azından cezai yönden elinde bir dayanak olması gerekir. Borçlu ödemek istemedikten sonra icra müdürlüğü vasıtasıyla haciz ve muhafaza ve satış işlemleri ile alacağın tahsili hem zordur bazende imkansızdır. Dediğim gibi 10 gün hapis cezası bile bazen caydırıcı olmaktadır. Bu yönden Sayın Konak'a katılamıyorum. Cezai müeyyidelerin çıkartılması çok yanlış olur. Alacağını alamayan vatandaş avukatı bırakıp çareyi mafyada aramaya başlar. Mafyayada elini veren kolunu kaptırır. Hakimler bu konuda alacağın tahsili vasıtası olmaktan hoşlanmamaktadırlar. Ama bu aşamada başka çarede gözükmemektedir. Saygılarımla.




Savaş Tunca
* 400'YTL'nin altındaki takiplerde vekalet ücretinin iptali için uğraşmaya gerek yoktu. Alacaklılar zarar görecektir.
* Ödenen borcun, banka sistemine sokularak icra dairelerinin devre dışı bırakılma çabaları oldukça güzel olmuş. (Göz hakkı, el emeği, çorba parası tarih olacak mı bakalım görelim!)
* İcra Müdürü haczin güvenlik içerisinde yapılmasını sağlayacak, bende "acaba nasıl nasıl nasıl?" diye bir reklam tekerlemesi hissi yaratıyor. Bugün de (güya) kolluk icra memurunun emirlerini yerine getirecek(miş).
Uygulamada, "polis yok, hepsi görevde" hikayesi son bulur mu?
* Haczin uygun cihazlar ile kayıt altına alınmasının önü açılsa icra ve haciz uygulamalarının çok ilginç bir yön bulabileceği yolunda kafamda "back to the future"(geleceğe dönüş) tadı hissediyorum.
* Hacizlerin sıraya konulması konusundaki düzenleme de uygulamada tutmayacaktır.

Hayırlısıyla!





Hakan Eren
Değişiklikler içinde bence en "sıradışı" olanı, hacizli malın satılması usulünü tamamen değiştiren 15. madde hükmü.

Bu hüküm ile, alacaklının, haciz konulan taşınır ya da taşınmazı, muhammen bedeli üzerinden borca mahsup edilmek üzere DEVRALABİLECEĞİ düzenlenmiş.

"Lex commissoria" yasağının hacizdeki görünümü olan mevcut yasal düzenlemeyi, tamamen değiştiren ilginç bir hüküm...

MBB suçları için 5.000-YTL sınırı getirilmesi de enteresan. Devlet, 5.000-YTL altındaki borçları pek önemsemiyor herhalde. Bakarsınız, devlet, 5.000-YTL altındaki alacaklarını da affeder. O zaman tutarlı bir davranış olur.

İcra ceza davalarındaki (disiplin/tazyik hapsi) "zamanaşımını" 1 yılla sınırlamak ta uygulamanın gerçekleri ile bağdaşmıyor. Duruşma günlerinin 4-5 ay sonraya verildiği büyük illerde, hele ki borçlu için şehir dışına talimat yazılacaksa, (bir de Teb.K 35.madde için ikinci kez talimat yazılması düşünülürse) bir yıl süre hüküm verilemeden kolayca dolacaktır.

%40 tazminatların %30'a indirilmesi ile "etkin bir icra iflas sistemi" arasındaki bağı kuramadım.

Hele ki, 3. şahıs elinde bulunan malların mutlak olarak muhafaza altına alınamayacağı düzenlemesi, bende icra iflas sistemindeki tıkanıklığı, sistemi alacaklı aleyhine değiştirerek açma gibi bir düşünce varmış hissi doğurdu. (Belki de benim hüsnü kuruntum!)

Bir eleştirim daha var ama bu ayrı bir başlığı hakediyor...





Temir Mahmutoğlu
Satış isteme sürelerinin kısaltılmış olması ( taşınırlar için 3 ay taşınmazlar için 6 ay)nı ciddiyetten uzak buluyorum. Burda amaç borçluyu korumak mı takibin sağlıklı bir şekilde sonuçlanması mı?




Hakan Eren
İİK'nun 89. madde hükmü, 1965 yılında değişikliğe uğramıştır. Bu maddenin, 7. fıkra hükmü :

"...Haciz ihbarnamesi, bir hükmi şahsın veya müessesenin merkez ve şubelerinden hangisine tebliğ edilmiş ise, beyanda bulunma mükellefiyeti yalnız ihbarnameyi tebellüğ eden merkez veya şubeye aittir..." düzenlemesini içermektedir.

Uygulamada özellikle bankalar yönünden önem arz eden bu hükmün, 1965 yılının teknolojik imkan(sızlık)larına uygun olduğu açık bir gerçektir. O yıllarda, bir bankanın genel müdürlüğüne gönderilecek 89-1 haciz ihbarnamesinin o bankanın tüm şubeleri nezdinde araştırma yapılarak sonuç doğurması beklenemezdi.

Ancak yıl 2007, ve bu hüküm hala dokunulmazlığını korumakta!

Bugünün bilgisayar teknolojisinde, banka genel müdürlüklerinin tüm şubelere ait hesap - bakiye - isim vs. detayları anında görebildiği bilinen bir gerçek. Buna rağmen icra takibinde, alacaklının, Türkiye sınırları içerisindeki 7.000 küsur banka şubesinden hangisinde borçlunun hesabının bulunduğunu icra müdürlüğüne bildirmesi beklenmekte.(Yüzlerce şubesi olan özel finans kurumları / katılım bankaları bu sayıya dahil değil)

Oysa ki, şu an ülkemizde faaliyet gösteren ulusal banka sayısı yanılmıyorsam 20 küsurlarda. Bunların genel müdürlüğüne, tüm şubeleri kapsar biçimde gönderilecek haciz ihbarnamesi, icra takibinin başarı ile sonuçlanmasını sağlayacaktır.

Ancak böyle bir sistemin "birilerini" rahatsız edeceği apaçık ortada. Böyle bir sistemde, borçlular, mevduatlarını bankalarda tutamaya çekineceğinden, bankaların uzun vadede maddi zarara uğrıyacağı tahmini zor olmayan bir gerçek.

Tasarıya döndüğümüzde, bu İcra İflas Kanunu'nun meşhur 89. madde hükmüne hiç değinilmediğini görüyoruz. Oysa ki tasarının genel gerekçesinde tasarının "etkin ve işler bir icra sistemini" amaçlamakta olduğu yazılı.

Bu hükmün dokunulmazlığı, ihmalden mi kaynaklanıyor, yoksa Bankalar Birliği lobisinin gücü mü, sormak geliyor içimden.

Tasarının etraflıca tartışılması dileğiyle ve tüm üyelere saygılarımla...





Derya Konak
Sayın Kılıç.
Türk insanının yapısı ve mevcut piyasa koşullarında size hak veriyorum.
Ancak şu hususu unutmayalım:
Hukuk Devleti, sopa göstererek veya ceza tehdidi ile alacak tahsili yoluna gitmez.Bu anlayış "Hukuk Devleti" kavramı ile bağdaşmaz.
Hukuk Devletinde alacaklar,yine Devlete bağlı bir kurum olan icra daireleri vasıtasıyla ve gerekirse borçlunun mallarının satışı suretiyle cebren tahsil edilir.
Bu nedenle asıl kuruluş amaçları dışında faaliyet gösteren İcra Ceza Mahkemelerinin,alacak tahsili vasıtası olmaktan çıkartılması gerektiği düşüncesindeyim.
Saygılarımla.






Ali Soysal
Şu andaki mevcut yasa ile sahtekarlar mal beyanında bulunuyor icrayla fazlaişi olmayanlar usulü bilmiyor. Disiplin Hapsi alacağı tahsil etmek için yöntem haline geldi. AMA İCRA MAHKEMELERİNDE GEREKLİ VE YETERİNCE PERSONEL OLAMAMASI,
GÜNDE 200 DOSYA İLE DURUŞMA YAPILIYOR OLMASI, İCRA MAHKEMELERİNİ ZORA SOKUYOR VE BU NEDENLE CEZA MADDELERİ 3-4 YILDA BİR DEĞİŞTİRİLMEK ZORUNDA KALIYOR.
BENCE EĞER DİSİPLİN HAPSİ VERİLECEK SE KARARNAME SİSTEMİ GETİRİLMELİ, VE TAKİP KESİNLEŞTİĞİ ANDA ÖDEMEYEN HERKESE BU CEZA VERİLMELİDİR. BU SAYEDE SAHTEKARLAR KURTLUP GARİBANLAR CEZA ALMAZ.
İCRA SUÇLARI ŞEKLİ SUÇ OLDUĞUNDAN SAVUNMA ALINMASININDA BİR MANTIĞI YOKTUR.
BORÇLU VERİLEN CEZAYA İTİRAZ EDERSE KARARI VEREN HAKM UYGUN GÖRÜRSE CELSE AÇILMASINA KARAR VEREBİLMELİDİR.
BU SAYEDE 6-7 AYA DURUŞMA VERİLMEZ.





Murat Kılıç
Takip kesinleştiği anda ödemeyen borçluya ceza verilmesi kabul edilemez bir şey. Anayasaya göre sözleşmeden doğan borçlardan dolayı hurriyeti bağlayıcı ceza verilemez. Çünkü modern hukukta sözleşmeye aykırılıktan ceza verilemez.

Ancak mal beyanından ceza verilmesi borçlunun borcu ödemediğinden ötürü değil! Devletin bir kurumu olan icra müdürlüğü borçluya ödeme emri gönderiyor. Diyor ki "borcunu öde, veya borcun yok ise itiraz et, eğer borca itirazın yoksa ve ödemeyeceksen malın var mı veya malın yoksa da nasıl geçiniyorsan bunu bildir. "

Borçlu da ödemez ve mal beyanında da bulunmaz sa devlet erkine veya devletin emrine karşı gelmiş oluyor. Başka bir anlatımla; devleti kaale almamış oluyor. Bu kaale almamazlık sebebi ile kamu düzenini bozmuş oluyor. Kamu düzenini bozduğu içinde devlet tarafından disiplin hapsi ile tecziye ediliyor.

Bence bu cezalar ne kaldırılmalı nede borcunu ödemeyen herkese ceza verilmeli.

Mal beyanında bulunmayana ceza verilmeli. Borcunu ödemediği için değil, devlete cevap vermediği için..






Adil Yaman
Tasarının 11. maddesinde emekli maaşlarına haczi düzenliyor. Emekli maaşına haciz konulması hiç bir şekilde kabul edilemez buluyorum.




Savaş Tunca
Haciz ihbarnamesi konusunda Av. Hakan Eren'in fikrine ben de katılıyorum.

Haciz ihbarnamelerinin bir şubeye hasren gönderilmesi bugünkü elektronik sistem altyapısı karşılığında traji-komik bir uygulamadır. Neredeyse evlerimizde beslediğimiz küçük kuşlar haricinde herkesin şu ya da bu şekilde bir banka ile ilişkisi olduğu gerçeğine acaba değerli Hükümetimiz ve bu tasarıyı hazırlayanlar ne kadar gözlerini kapayacaklar?

Peki ya tebligat konusunda halen merkezi bir adres veritabanından yararlanamıyor olmamız?

Bu bakımdan tasarıyı, daktilo devrine ait ve daktilo ile yazılmış bir tasarı olarak düşünebilir miyiz?






Emin Arıcı
Ceza hukuku bölümünde bununla ilgili bir başlık açmıştım. Ancak Sayın Eren'in ikazı üzerine mesleki konular bölümünde de forum açıldığını öğrenmiş oldum. Malum iş yoğunluğu nedeniyle her gün siteyi takip edemiyoruz.Bu nedenle gözden kaçmış. Şimdi o forumda açtığım başlıktaki önerilerimi buraya aktarmak istiyorum. Görüş bildiren değerli meslektaşlara da cevap olmak üzere bir kaç cümle ilave etmek istiyorum. Devletin alacaklı ile borçlu arasında olan bir hususa müdahale edip ceza vermesinin uygun olmadığı görüşüne şu neenle katılamıyorum. alacaklıların alacağına kavuşmada en etkin yöntemlerden biri bu 10 günlük disiplin cezasıdır. Her türlü ihtara, tebliğe, çabaya, hacze rağmen borcunu ödemeyen borçlu bu hapis cezasını görünce hemen ödeme yapıyor. Bu nedenle böyle bir düzenleme Toplum düzeni açısından da gereklidir. Duruşmalı yapılması hususu ise gereksizdir. EVrak üzerinden verilmelidir. Ancak sayın avukatlar bu hususa pek değinmemişlerdir.

Tasarıya gelince Tasarının 11. maddesi bana muğlak geldi. Burada emekli maaşlarının da haczine imkan verilmiş, ancak borçlu ve ailesinin geçimi için icra memurunca lüzumlu olarak takdir edilen miktar tenzil edildikten sonra haczedilebilir diyor. İcra memuru geçinme için lüzumlu olan miktarı nasıl belirleyecek. Zaten emekli ücretlerinin ekseriyeti aylık 500 YTL dir bu da zaten geçimi sağlamaktan çok uzaktır. Bu nedenle atılan taş kurbağayı ürkütmeye değmez diyorum. Ayrıca bu takdir bir çok şikayetlere sebebiyet verecektir.

Esas üzerinde duracağımız husus cezai hükümlerle ilgili yargılama usulüdür. Bilhassa mal beyanında bulunmama şikayetlerinin çokluğu metropollerde duruşma yapılmasını imkansız hale getirmektedir. Ayrıca eylemin şekli olması, mal beyanında bulunup bulunmamadan ibaret olması, bunun da takip dosyasından anlaşılması karşısında duruşma yapılmasını gereksiz kılmaktadır. Yapılan duruşmalar da yoğunluktan dolayı sadece bir görüntüden ibaret kalmakta ancak kaleme hakime fazladan bir yük olmaktadır. Bu nedenle daha önceki bir değişiklikte ceza kararnamesi ile duruşmasız karar verebilme imkanı getirilmiş, bu oldukça önemli bir rahatlama sağlamış, ayrıca alacaklının alacağına kavuşmasını çabuklaştırıp takibi hızlandırılmıştı. CMUK.un kaldırılması ile ceza kararnamesi usulünün de kaldırılması nedeniyle son değişiklikte bu madde kaldırıldı. Ancak daha sonra disiplin hapsi ve tazyik hapsi düzenlemesi getirilmesine, eylemlerin suç olmaktan çıkarılmasına rağmen Yargılama usulünü düzenleyen maddeler aynen muhafaza edildi.

Uygulamada esas tereddütler de bundan sonra başladı. Kimisi disiplin hapsi ve tazyik hapsinin suç olarak tanımlanmadığını, faillerine sanık denilemeyeceğini, bu cezaların adli sicile de esas alınmadığını, bu nedenle duruşma yapılmaksızın karar verilebileceğini savunurken, kimisi de 349. madde bu şekilde yürürlükte kaldığı müddetçe duruşma yapılmasının şart olduğunu ileri sürdü. Yargıtay 16. Hukuk Dairesi de duruşma yapılması gerektiğine karar verdi. Aslında 5358 sayılı değişiklik İİK. 337 ve diğer disiplin ve tazyik hapsi gerektiren eylemleri suç olmaktan çıkarmış, bununla da bu maddeleri TCK. 5. maddesinin uygulama alanından çıkarmayı amaçlamıştır. Gerçekten disiplin hapsi CMK. 2/L maddesinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre disiplin hapsini hapis cezası olarak görmek mümkün olmadığı gibi TCK. 5 ve CMK. 1. madde kapsamına da girmez. Ceza usulü içinde değil hukuk usulü içinde düşünmek gerekir. Bu nedenle disiplin hapsine duruşma yapılmaksızın karar verilip verilemeyeceği hususunu da bir hukuk dairesi incelemiştir. Bu inceleme de sadece İ.İ.Kanununu; ceza ve usul kanunlarındaki değişikliğe uyarlama amacı taşıyan 5358 Sayılı değişiklikte hiç dokunulmayan İİK. 349. maddesi ile sınırlı tutulmuştur. Bu nedenle bu karara katılmak mümkün olmadığı gibi tasarının 349. maddede yaptığı değişiklik bu tartışmaya çözüm getirememiştir.
Uygulamada görüldüğü kadarıyla yeni değişiklikler zaten iş yükü ağır olan mahkemelerini yükünü daha da arttırmıştır. Bu nedenle kanunlarda değişiklik yapılırken mahkemelerin iş yükünü hafifletmek de bir amaç olmalıdır.

Ayrıca Disiplin ve tazyik hapsi ile ilgili kararların itirazının Ağır ceza mahkemesine yapılması da yine Ağır ceza mahkemesine büyük bir külfet getirmiştir. Bu nedenle ceza kararnamesine benzer bir düzenlemenin yapılması hem ağır ceza mahkemelerini ve hem de icra ceza mahkemelerini rahatlatacağı gibi takip hukukuna da hız kazandıracak, usul hukukunun temel prensiplerinden olan en az zaman ve masrafla sonuca gidilmiş olacaktır.

Tasarının 24. maddesi ile 337. maddeye eklenen “asıl alacak miktarı beşbin türk lirasının altında olan takiplerde disiplin cezası uygulanmaz” fıkrası olumlu bir değişikliktir. Ancak sadece 337. maddeye mahsus bir fıkra gibi algılanmaktadır. Bunun cezai hükümler babını kapsayacak şekilde düzenlenmesinin daha uygun olacağı düşüncesiyle 349. maddeye alınması gerektiği kanısındayız.
Bu nedenle muhakeme usulü ile ilgili olan 349. maddenin şu şekilde değiştirilmesi ve muhakeme usulüne ilişkin diğer maddelerin de kaldırılması gerektiği görüşündeyiz.

Muhakeme Usulü
Madde 349
Şikayet dilekçe ile veya şifahi beyanla yapılır.
Suç niteliğindeki fiillere ilişkin davalarda Ceza Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.
Tazyik hapsi ve disiplin hapsi gerektiren şikayetlerle ilgili olarak evrak üzerinden karar verilebilir. Kararın tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde kararı veren mahkemeye itiraz edilebilir.İtiraz duruşmalı olarak incelenir.İtiraz eden davet edildiği günde gelmez veya kendisini vekille temsil ettirmezse;başka bir inceleme yapılmadan itirazın reddine karar verilir.Duruşma sonunda verilen karara; tefhim veya tebliğinden itibaren 7 gün içinde yargı çevresinde bulunan Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen karar kesindir.
Şikayetçi davet edilen günde gelmez veya kendisini vekille temsil ettirmezse şikayet hakkı düşer.
Bu kanunda yer alan suçlarda dava zamanaşımı Türk Ceza Kanunu hükümlerine tabidir. Disiplin ve tazyik hapsini gerektiren eylemlerde ise takibin kesinleşmesinden itibaren bir yıldır.
Asıl alacak miktarı beşbin liranın altında olan takiplerde bu bap hükümleri uygulanmaz
Duruşmada Cumhuriyet savcısı bulundurulmaz
Suç olarak nitelenen fiillere ilişkin kararlar Cumhuriyet savcısına bildirilir.

İİK. 350, 351,352,353. maddeleri yürürlükten kaldırılmalıdır.
İİK. 354.madde de şu şekilde değiştirilmelidir.
Madde 354 Kanunun bu babında yazılı suçlardan takibi şikayete bağlı olanlar ile disiplin ve tazyik hapsine ilişkin şikayetlerin müştekisi feragat eder veya borcun ödendiği sabit olursa dava ve bütün neticeleriyle beraber ceza düşer. 12-07-2007

Emin Arıcı
Üsküdar 2. İcra Mahkemesi Hakimi





************************************************** ************************************
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İcra ve İflas Kanunu Değişikliği Yasa Tasarısı Avukat Hakan Eren Hukuk Sohbetleri 4 10-07-2012 15:30
İcra İflas Yasası Madde 111 ufukmansuroglu Meslektaşların Soruları 3 05-11-2009 19:39
Fatura İle Adi İflas Yoluyla İcra Takibi Yapılabilir mi! av.mansur Meslektaşların Soruları 2 14-07-2009 21:49
İcra Ve İflas fatiherdeyer Hukuk Soruları Arşivi 2 24-04-2005 13:18
İcra İflas Kanunu Hakkında gonzales5175 Hukuk Soruları Arşivi 2 05-01-2005 13:26


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05376005 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.