|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
03-11-2006, 15:59 | #1 |
|
inşaat sözleşmesinde sabit fiyat şartı , fiyat artışı talebini engellermi?
Değerli Meslektaşlar,
Bir inşaat sözleşmesinde''Birim fiyatlar ,Sözleşme süresi boyunca sabit olup,Yüklenici (Müteahhit) hiçbir nedenle fiyat artışı talebinde buluna- maz'' hükmü var.Ancak iş sürecinde inşaat malzeme fiyatları(son dö- nemlerdeki inşaat sektöründeki anormal canlanma nedeniyle) son derece fahiş şekilde artmıştır.(%33 ila %76 oranlarında) Bu durumda yüklenici,işverenden ,sözleşmedeki sabit fiyat şartına rağmen(hiç bir şekilde artırılamaz şartına rağmen) fiyat artışı talebinde bulunabilirmi? Yargıtay içt.veya bilginiz varsa rica ediyorum. |
03-11-2006, 16:18 | #2 |
|
Sayın Vehbi bey .
Müteahit bairetli tacir gibi hareket etmek zorundadır. Götürü bedelli işlerde bk 365 maddedeki istisna haricinde fiyat farkı talepleri dinlenmez. BK 365 in şerhlerine ve Yargıtay kararlarına bakmakta fayda var. Saygılarımı sunuyorum. Av. Erdal |
03-11-2006, 16:40 | #3 |
|
Sayın Meslektaşım Erdal Bey.İlginize teşekkür ederim.Saygılarımla.
Av.Vehbi Koç |
04-11-2006, 15:15 | #4 |
|
T.C
Y A R G I T A Y Onüçüncü Hukuk Dairesi E. 1994/6791 K. 1994/9014 T. 24.10.1994 Taraflar arasındaki uyarlama davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşuldu: Davacı, davalının maliki bulunduğu taşınmazı 5.1.1993 tarihinde aylık net 3000 Amerikan Doları'na kiraladığını, kira parasının sözleşmenin kurulduğu tarihte Türk Parası karşılığının 26.106.000 TL. iken, yaşanan ekonomik kriz ve alınan devalüasyon kararlarıyla Dolar'ın 40.000 TL.sına kadar yükseldiğini, o nedenle 120.000.000 TL. kira parası ödemek zorunda kaldığından, sözleşmenin ifasının çekilmez ve katlanılmaz hale geldiğini, işlem temelinin çöktüğünü öne sürerek, sözleşmenin yeni hal ve koşullara uyarlanmasını istemiştir. Davalı, asıl olan sözleşmeye bağlılık ve sadakat olduğunu, serbest irade ile kira parasının Amerikan Doları üzerinden ödenmesinin taraflarca kararlaştırıldığını, Dolar'ın değerinde de bir değişiklik olmadığını savunmuş, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa - Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre; sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Yeri gelmişken hemen belirtelim ki, sözleşme serbestliği ilkesi tarafların birbirleri karşısında eşit hak sahibi olarak bulunmalarını gerektirir. Gerçekte de, sözleşmeye bağlılık ilkesi; hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak, bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşmenin yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ile sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişki hasıl olur ve artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet, (MK. md. 4, 2) kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus - beklenmeyen hal şartı - sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. Tarafların iradelerini etkileyip sözleşme yapmalarına neden olan şartlar daha sonra önemli surette, çarpıcı, adaletsizliğe yol açan olayların gerçekleşmesi ile değişmişse taraflar artık o akitle bağlı tutulmazlar. Değişen bu koşullar karşısında Medeni Yasanın 2. maddesinden yararlanılarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesi imkanı hasıl olur. Sözleşmenin edimler arasındaki dengeyi bozan olağanüstü hallere; harp, ülkeyi sarsan ekonomik krizler, enflasyon grafiğindeki aşırı yükselmeler, şok devalüasyon, para değerinin önemli ölçüde düşmesi gibi; sözleşmeye bağlılığın beklenemeyeceği durumlar örnek olarak gösterilebilir. Karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin olağanüstü değişmeler yüzünden altüst olması, borcun ifasını güçlendirmesi durumunda "İŞLEM TEMELİNİN ÇÖKMESİ" gündeme gelir. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre, alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yararına onun tamanen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Sözleşmenin yeni durumlara uyarlaması yapılırken önce sözleşmede, daha sonra kanunda bu hususta intibak hükümlerinin bulunup bulunmadığına bakılır. Sözleşmede ve kanunda hüküm bulunmadığı takdirde sözleşmenin değişen hal ve şartlara uydurulmasının gerekip gerekmeyeceği incelenir. Bazen de sözleşmede olumlu ve olumsuz intibak kaydı bulunmakla beraber, bu kayda dayanarak sözleşmenin kayıtla birlikte aynen uygulanmasını talep etmek MK. m. 2/2 hükmü anlamında hakkın kötüye kullanılması manasına gelebilir. Böyle bir durumda, sözleşmedeki intibak kaydına rağmen edimler arasında aşırı bir nisbetsizlik çıkmışsa uyarlama yine yapılmalıdır. İşlem temelinin çöküşüne ilişkin uyuşmazlıkların giderilmesinde kaynak olarak Medeni Yasanın 1, 2 ve 4. maddelerinden yararlanılacaktır. İşlem temelinin çöktüğünün dikkate alınması dürüstlük kuralının gereğidir. Diğer bir anlatımla, durumun değişmesi halinde sözleşmede ısrar etmek dürüstlük kuralına aykırı bir tutum olur. Değişen durumların sözleşmede kendiliğinden bulunan sözleşme adaletini bozması halinde, taraflar bu haller için bir tedbir almadıklarından, sözleşmede bir boşluk vardır. Bu boşluk sözleşmenin anlamına ve taraf iradelerine önem verilerek yorum yolu ile ve dürüstlük kuralına uygun olarak doldurulur (MK. m. 1). Bu yönteme sözleşmenin yorum yoluyla düzeltilmesi veya değişen hal ve şartlara uyarlanması denilir. Uyarlama daha çok ve önemli ölçüde uzun ve sürekli borç ilişkilerinde sözkonusu olur. Her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan "irade özgürlüğü" sözleşme serbestisi "ve sözleşmeye bağlılık" ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesi istisnai tali (ikinci derecede) yardımcı niteliktedir. Uyarlamanın anlatılan hukuki tanımından sonra şimdi, sözleşmeye müdahale için, gerekli olan esaslara değinelim: Sözleşme kurulduktan sonra onun ifası sırasında ortaya çıkan olaylar olağanüstü ve objektif nitelikte olmalıdır. Az yukarıda örneklenen olaylarda olduğu gibi... Yine değişen hal ve şartlar nedeni ile tarafların yüklendikleri edimler arasındaki dengenin aşırı ölçüde bozulmuş olması şarttır. Uyarlama isteyen davacı fevkalade hal ve şartların çıkmasına kendi kusuru ile sebebiyet vermemelidir. Değişen hal ve şartlar taraflarca önceden öngörülebilir, beklenebilir, olağan ve hesaba katılabilen nitelikte olmamalı veya olaylar, öngörülebilir olmakla beraber bunların sözleşmeye etkileri kapsam ve biçim bakımından bu derece tahmin edilmemelidir (Bkz., Doç. Dr. İbrahim Kaplan, Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi, Ankara-1987, Sh. 152 vd.; Hatemi / Serozan / Arpacı, Borçlar Hukuku Özel Bölüm, İstanbul-1992, Sh. 186 vd.). Tarafların dövize endeksli kira sözleşmesi yapmalarındaki gerçek ve ortak amaçlarının saptanması uyuşmazlığın çözümünde önem kazanmaktadır. Yurdumuzda eşya fiyatlarının her geçen gün şaşırtıcı ve beklenilenin üstünde yükselmeler gösterdiği çok açıktır. Memleketin bu hususta yerleşmiş ekonomik durumu bireylerin yaşamını ağırlaştırarak huzursuzluk kaynağı olmaktadır. İşte bu açık olgu karşısında; kiralayan mal sahiplerinin enflasyonun rizikolarından korunmak amacıyla dövize endeksli kira sözleşmeleri düzeledikleri, kiracıların da bunu kabul zorunda kaldıkları yaşanan bir gerçektir. Demek ki, dövize endeksli kira sözleşmelerinin kurulmasında tarafların gerçek ve ortak amaçları, sırf zaman zaman yükselen enflasyonun olumsuz etkilerinden kiralayanı korumak ve güvence altına almak iradesinden kaynaklandığının kabulü zorunludur (MK. m. 2/1; BK. m. 18). O nedenle; sözleşmenin in'ikadı anında ileride ekonominin aniden bozulacağını, Hükümetçe de bir dizi kararlar alınacağını tarafların tahmin edip, bunun olumsuz sonuçlarına yalnız kiracının peşinen katlanacağını kararlaştırdıkları şeklinde bir yoruma gidilmesi mümkün değildir. Kaldı ki; işlem temelini altüst edecek, çökertecek edimin |
04-11-2006, 15:18 | #5 |
|
T.C.
Y A R G I T A Y Onüçüncü Hukuk Dairesi E. 1990/5697 K. 1990/8708 T. 14.12.1990 Taraflar arasındaki kira tesbiti davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı, dava dilekçesinde kira sözleşmesindeki edim ve karşı edim oranında sonradan çıkan ekonomik koşullar dolayısıyla esaslı fark meydana geldiğini, ekonomik şartlarda ağır enflasyon, para değerinin önemli ölçüde düşmesi nedenleriyle meydana gelen olağanüstü değişiklikler altında yeni başlayacak 1.6.1990 dönemi için aylık kira bedelinin 3.000.000 TL. olarak tayin ve tesbitine karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, kira parasının açılacak kira tesbiti davası ile tesbit edilebileceği kabul edilmiş, davanın reddine karar verilmiştir. Dava dilekçesinde sıralanan olgunların hukuki açıdan nitelenmesi ve uygulanacak şartların aranıp bulunması görevi doğrudan hakime yükletilmiştir (HUMK. m. 76). Dava dilekçesinde, açıkça enflasyon ve rayiç kira bedellerine göre kira şartının değiştirilmesi ve böylece sözleşmenin yeni duruma uydurulması istenmiştir. Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 1.6.1984 başlangıç tarihli olup ve 10 yıl sürelidir. Uzun süreli bu akitte, karşısında beklenmeyen durumun sözleşmeye etkisi üzerinde yeterince durulmalı ve konu ana çizgileriyle de olsa açıklığa kavuşturulmalıdır. Sözleşme hukukunda egemen olan ve Türk Hukukunda kabul edilen kural, "sözleşmeye bağlılık kuralıdır". Pacta Sunt Servanda" adı ile anılan bu kurala göre sözleşme yerine getirilmelidir. Şartlar taraflardan biri, özellikle borçlu için sonradan ağırlaşmış olsa bile, bu kimse borcunu yerine getirmelidir. Şu da varki bu kuralın tam olarak uygulanması bazı durumlarda hakkaniyet kurallarına ve adalet duygularına ters düşen sonuçları doğurabilir. Taraflar karşılıklı çıkarlarını sözleşmeyle düzenlemişlerdir. Gel gelelim bir süre sonra önceden görülmeyen (kestirilemeyen) nedenlerle şartların olağanüstü değişmesi yönünden, yanlardan birinin (borçlunun) durumu katlanılamayacak ölçüde ağırlaşabilir ve bununla da sözleşme ile kurulmuş olan denge bir taraf aleyhine büyük ölçüde bozulmuş olabilir. Sözleşmedeki dengeyi bozan olağanüstü durumlara harp, ekonomik krizler, para değerinin düşürülmesi, aşırı enflasyon örnek gösterilebilir (Bkz. Asis. M. Enis Sarıal, Beklenmeyen Halin Sözleşmeye Etkisi, Yargı Dergisi, 1980, Sayı: 47, Sh. 24). Yurdumuz genelinde de hüküm süren ekonomik şartlar enflas-yonist tutum dolayısıyla kira miktarlarının her yıl artırıldığı bir gerçektir. Borç ilişkisinin kurulmasından sonra borçlunun kusuru olmaksızın edim (borç) imkansızlaşmışsa bu durumda borç sona erer (BK. m. 117). Oysa borçlu yönünden edimin yerine getirilmesinin (ifasının) aşırı ölçüde güçleşmesi 117. maddenin kapsamı dışında kalır. Aşırı güçlük ifa imkansızlığıyla karıştırılmamalıdır. Sözleşmenin para ile ilgili şartlarını edim ve karşı edim arasındaki oranı esaslı ölçüde sarsan olağanüstü olaylara, beklenmeyen olaylar denir. Beklenmeyen olaylar sözleşmenin akçalı şartlarını alt üst eden olağanüstü, sezilemeyen, kusur dışı gerçek olaylardır. Bu olaylar karşısında kalan borçlu sözleşmenin metnine değil, ne varki kendi borcuna bir sınır çizen adalet, iyiniyet kurallarına dayanmak gerektiğini ileri sürer. Beklenmeyen olaylar borcun ifasını esaslıca güçleştiren nedenlerdir. İmkansızlık denen durumlarda ise edimin yerine getirilmemesi söz konusu olmaktadır. Tekrarlayarak ve önemle vurgulayalım ki imkansızlık ile beklenmeyen durum kavramlarını birbirine karıştırmamak gerekir (Bkz. Saral, age., Sh: 26). Hukukumuzda, önceden görülmeyen değişikliklerin borçlunun borcunu yerine getirmesini olağanüstü güçleştirmesi karşısında sözleşmenin yeniden gözden geçirilmesi hakkında genel bir hüküm yoktur. Yalnızca bazı sözleşmelere ilişkin özel hükümlere yer verilmiştir (Örneğin, BK. m. 82, 264, 282, 286, 344, 365/2, 517/1, 535/7). O nedenle, gerek sözleşmede ve gerekse kanunda, hukuki ilişkinin yeni duruma ayarlanmasını ya da sona erdirilmesini öngören bir hüküm bulunmaması durumunda nasıl bir çözüme ulaşılacağı sorusuna bir cevap bulunmalıdır. Alman ve İsviçre Hukuk Doktrinlerinde hakim olan "işlem temelinin çökmesi ya da sarsılması" görüşünün dayandığı değiş-tokuş sözleşmelerinde edimler arası denge görüşü uyarınca, daha sonra ortaya çıkan ve zorlu neden niteliğinde bulunmayan olağanüstü durumlarda tarafların edimleri arasındaki denge önemli ölçüde sarsılırsa, hakim MK. m. 1 ve 2 çerçevesinde ya sözleşmeyi çözer, ya da değişen durumlara uyarlar. Çözme ve uyarlama konusu taraflarca sözleşmede öngörülmüş ya da kanunda özel bir kuralla düzenlenmiş ise bu ihtimalde hakim, sözleşme ya da kanun hükmünü gözetip ve uygular. İşlem temelinin çökmesi görüşü MK. m. 2'de kay-nağını bulan doğruluk ve dürüstlük kuralına dayanmaktadır. Acaba taraflardan biri BK. m. 264 dışındaki bir yolla sözleşmenin çözülmesini ya da yeni durumlara uyarlanmasını isteyebilir mi sorusuna bir cevap bulmak gerekir. Anılan bu kanun hükmü, işlem temelinin çökmesi ilkesinin özel bir uygulama durumu olduğu için, BK. m. 264 dışında işlem temelinin çökmesi nedeniyle kira sözleşmesinin çözülmesi söz konusu olamaz. Ne varki taraflar, değişen durumlara göre, edimler arasındaki dengenin yeniden kurulması ve böylece edimler arasındaki dengenin sağlanması yönünden talepte bulunabilirler (Bkz. Haymond Glaude, in Schwizerisches Privstrecht, VII/1. Sazel und Stutgart 1977, Sh. 251; Lerens Kurl, Learbuch des Schufdrechts. Bend I. Allegemenier Teil 12. Auflage München 1979 Sh. 267, 270 vd.; Emmerich Volker, Des Decht Derleistungestörungen München 1978, Sh. 205 vd.; Alman İmparatorluk Mahkemesi (RGZ) 99, 258 (260 vd)". Özetlersek, ekonomik şartlarda, aşırı enflasyon, para değerinin büyük ölçüde düşmesi vs. nedenlerle meydana gelen olağanüstü değişiklik ve dolayısıyle güçlükler, edimin olduğu gibi yerine getirilmesini borçludan beklenemez duruma getirmişse, doğruluk ve dürüstlük kuralları gözönünde tutularak, "işlem temelinin çökmesi ya da sarsılması" ilkesi uyarınca sözleşme yeni durumlara uydurulmalıdır. Değişen durumlarda sözleşmede ve kanunda bir hüküm yoksa MK. m. 1 ve 2 gereğince hakim sözleşmeye elatarak, sözleşmeyi yeni durumlara uydurmalıdır (Bkz. Prof. Dr. Fikret Eren, Sözleşmeden Doğan Sorumluluğun Şartları ve Sonuçları "teksir", Yıl: 1979/1980, Sh. 26/a-27, Not 13). Öyle ki değişen durum ve şartlar sonucu bozulan ekonomik dengenin objektif olarak yeniden dengelenebilmesinde hakim MK. m. 4'ün kendisine tanıdığı takdir yetkisinin sınırları içinde kalarak en iyi çözümü bulmaya yönelik bir karar vermelidir (Bkz., Sarıal age., 1980, Sayı: 48, Sh: 28). Ayrıca şu yönlerede değinmekte fayda vardır. Sözleşmenin yeniden gözden geçirilmesi tam iki taraflı (karşılıklı) sözleşmeler yönünden işlerlik kazanabilir. Öte yandan, MK. m. 2'nin ve onun sonucu olan işlem temelinin çökmesi kavramının uygulanabilmesi için sonradan meydana gelen değişikliklerin önceden tahmin edilememiş olması gerekir (Prof. Dr. İsmet Sungurbey, Medeni Hukuk Sorunları, C: II, Yıl: 1979, Sh. 130 ayrıca bkz., age., Sh. 131) Sonuç olarak belirtelim ki sözleşmenin yeniden gözden geçirilmesi için önceden görülmeyen, borçlunun şahsi ve işletmesi dışında meydana gelen bir olayın sebep olduğu değişiklikler yüzünden sözleşmedeki ekonomik (çıkar) denge bozulmuş ve sözleşmenin yanlarından birine yükletilmesi gereken tehlike (riziko) sını |
04-11-2006, 18:54 | #6 |
|
Sayın meslektaşım size bomba gibi bir Yargıtay kararı gönderiyorum.Ama elinizde patlamaması için lütfen muhalefet şerhini dikkatli okuyunuz.
Y A R G I T A Y HD.15 E. 1983 / 709 K. 1983 / 1855 T. 27.06.1983 TİCARİ İŞLETME/ TACİR OLMA-TİCARET ÜNVANI-İŞLETME 6762 / TTK. - 14. HER TACİR, TİCARi İŞLETMESİNE İLİŞKİN İŞLERDE, BASİRETLİ BİR İŞ ADAMI GİBİ DAVRANMAK ZORUNDADIR. YAPILACAK ŞEY, TAHMİN EDİLENDEN FAZLA ÇALIŞMA VE GİDERE YOL AÇSA DA, MÜTEAHHİT BEDELİN ARTTIRILMASINI İSTEYEMEZ. DAVA : Taraflar arasındaki davanın Ankara Asliye 3. Ticaret Mahkemesince görülerek taraflar arasında kurulan 28.5.1979 gün ve 831-832 sayılı sözleşmelerin 8/2574 sayılı kararname hükümlerine göre feshine dair verilen 10.9.1982 tarih ve 404/10484 sayılı hükmün temyizen tetkiki taraflar avukatlarınca istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü : KARAR : 28.5.1979 gün 831 ve 832 sayılı sözleşmelerin 8/2574 sayılı kararname hükümlerine göre feshine (tasfiyesine), toplam 550.000'lik teminat mektupları için 506 sayılı kanunun 83. maddesindeki koşullar yerine getirilmesi halinde davacıya iadesine dair karar esastan davalı T.C.D.D. Genel Müdürlüğü tarafından, gerekçe yönünden de davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1 - Dava, 8/2574 sayılı kararnameye dayanılarak sözleşmenin feshi ve 495.000 + 55.000 = 550.000 lira tutarındaki teminat mektubunun iadesine ilişkindir. Davacı müteahhit 28.5.1977 tarih 93108-831 ve 28.5.1979 tarih 93108-832 sayılı sözleşmelerle toplam 900+100=1000 ton KREOZOT (katran yağı) teslimini sipariş listesinde yazılı niteliği, miktarı, teknik ve özel koşulları, ambalaj şekli ve teslim süresi kayıtlı ve karşılarında yazılı FİATLARLA teslim etmeyi kabul ve yüklenmiştir. 18.3.1981 tarih 8/2574 sayılı kararnamenin C- TANIMLAR bölümünde izah edildiği üzere "İŞ" tanımı kapsamına girenlerin dışında olmak üzere, bir maddenin şekil özellik (fiziksel veya kimyasal) veya bileşiminin makine, cihaz, tezgah, alet ve diğer vasıta ve kuvvetlerin yardımiyle veya sadece el emeği ile kısmen veya tamamen değiştirmek suretiyle imal edilen madde "SANAYİ MAMÜLÜ"nu, yapılan iş "İMALAT SANAYİ" işidir. Kararnamenin 7/h maddesi de "İdarelerin gerekli göreceği işlerde bu kararnamenin (1.14) maddesini kısmen veya tamamen uygulayıp uygulamamakta yetkili" kılmıştır. Kararnamenin 8.2.1. maddesi ancak 8. maddenin başlığında da açıklandığı üzere "iş durumuna göre uygulama" alanı olan konularda uyulması gerekli esasları ihtiva etmektedir. Kararnamenin 1.14 maddesindeki imalat sanayi ile ilgili imalat, teminat ve montaj işlerinde kararnamenin kısmen veya tamamen uygulanıp uygulanmıyacağı mutlak surette idarenin takdirine bırakıldığından davacının 8/2574 sayılı kararnameye istinatla sözü edilen 28.5.1979 tarih 831-632 sayılı sözleşmeleri fesih (tasfiye) isteğini kabule davalı idere mecbur değildir. Özellikle kararnamede imalat sanayi ile ilgili imalat, tesis ve montaj işleri ile Milli Savunma Bakanlığına ait işlerde istisai hükümler getirildiğinde şüphe ve tereddüt yoktur. Mahkemenin "... İdarenin takdirine bırakılan hallerde de idare sebrest değildir. Objektif iyiniyet kurallarına aykırıdır" düşüncesiyle davayı kabul etmesi yanlıştır. 2 - 29.5.1979 gün 93108-831 ve 29.5.1979 gün 93108-832 sayılı sözleşmelerin GENEL HÜKÜMLER başlıklı 1/a-3 ve 4 maddelerinde "... gerçek yüklenimlerin bütün ayrıntılarını ve saptanan fiatları tam anlamış olarak kabul ve onayladığını ve bunlara herhangi bir nedenle karşı çıkmak veya bu sözleşmede yazılı fiatların yükseltilmesini istemekten vazgeçtiğini bildirmiş.. fiatların ve nakliye ücretlerinin yükselmesi gibi nedenlere dayanarak fazla para verilmesi veya teslim süresinin uzatılması isteminde bulunmamayı" davacı müteahhit kabul etmiştir. 3 - 28.5.1979 tarihinde imzalanan ve uzatılan sürelere rağmen kreczot teslimini yerine getirmeyen davacının kreczot teslim süresinin 11.4.1980'den 14.8.1980 tarihine kadar uzatıldığında, ve 13.12.1979 tarihinde 38.250 Ton kreczot teslim edildiğinde taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Davacı şirket 28.4.1980 tarih E 6.15.213 sayılı yazısında "Akaryakıt sorununun çözüme kavuştuğunu, motorin temininde bir güçlükle karşılaşılmadığını.. teslim edilecek kreczotun Türkiye Demir Çelik resmi fiatının % 34 altında olacağını, Mayıs ayı içinde gerek bakımı yapılan eski ünitede, gerekse montajı tamamlanacak olan yeni ünitede üretime geçilip teslimata derhal başlanacağını" bildirdiği halde sözleşmede ve eklerdeki evsafta kreczot teslim edemiyen davacı şirkete 8.10.1980 tarihli 93108-831, 93108-983/50266 sayılı yazı ile sözleşme hükümlerinin yerine getirilmemesinden dolayı sözleşmenin feshedileceği ihtar edilmiş ve sözleşmeleri de feshedilmiştir. Davacı şirket süresinde kreczot teslim edemediği gibi sözleşmelerin 1/a - 3 ve 4 maddelerine aykırı olarak 8/505 sayılı kararnememin uygulanmasını da istemiş, bu isteğinin reddi üzerine de 13.4.1981 gün R 5/16/299 sayılı yazı ile de 8/2574 sayılı kararname hükümleri dahilinde fiat farkı tesbitinin yapılmasını ya da sözleşmenin feshi talebinde bulunmuştur. Yukarıda işaret edildiği üzere uzatılan süre içinde dahi krezot teslimini gerçekleştiremiyen davacının sonradan çıkan 8/2574 sayılı kararnameye dayanarak bir istekte bulunması mümkün değildir. Mahkemenin aksine olan kabulünde isabet yoktur. 4 - Ticari işletmesinin icabı olarak bir mal satmış veya imal etmiş olan tacirin anılan hukuki tasarruflarda bulunmasındaki amaç, hiç şüphesiz bu işten kar sağlamaktır. Ancak iktisadi hayatın tabii akışı içinde bazen düşünülen kar yerine, zarara uğranabilindiği de bir gerçektir. Türk Ticaret kanunun 26/2. maddesince her tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Yapılacak şey, tahmin edilenden fazla çalışma ve gideri gerektirse bile, müteahhit bedelin artırılmasını isteyemez. Açıklanan sebeplerle davanın reddi gerekirken kabulü usul ve kanuna aykırıdır. Karar davalı yararına bozulmalıdır. 5 - Davacı 23.6.1981 günlü dava dilekçesinde Borçlar Kanununun 365/2. maddesine dayanan bir istekte bulunmadığı gibi yukarıda 1,2,3,4 ncü maddelerde belirtilen ve davanın esastan tamamen reddine ilişkin bozma sebepleri karşısında davacının Borçlar Kanunun "365/2. maddesinin gerekçeye eklenmesine" ilişkin 10.12.1982 tarihli temyiz itirazının incelenmesine mahal görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle dava reddedilmek üzere davalı yararına BOZULMASINA, 27.6.1983 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. ****** MUHALEFET ŞERHİ Davacı yüklenici şirket vekilinin kararda BK. md: 365/2 ye deyinilmemiş olmasına dayanan gerekçeye ilişkin temyiz itirazları yerinde değil ise de: Ekonomik iş hayatının akışında vukubulan fiat artışı ve enflâsyonist durum nedeni ile taahhüt sözleşmelerinin uygulanmasında yararlar dengesini mümkün olan nisbette temin amacına yönelik olarak 1. Nisan. 1981 tarihli resmî gazetede yayınlanan 8/2574 sayılı Bakanlar Kurulu kararı yürürlüğe konulmuştur. Taahhüt konusu kreczet üretilerek satışı işinin kararname kapsamına girdiği tanımlar bölümünde yer alan Sanayi mamülü, imalat Sanayi ve sanayici başlıkları kapsamı ile belirmekte ve 8/2574 sayılı kararnamenin 1. 14. 9 da da görüldüğü üzere fiat farkı miktarının tesbitine ilişkin hususlar dışında tüm hükümlerin sanayici müteahhitler içinde aynen uygulanacağı anlaşılmaktadır. Kararname kapsamına girmeyen işlerden olmakla (kararname Md: 7) 8. maddesinin iş durumuna göre uygulama hükümlerinin çekişmede tatbiki gerekir. Sözü edilen madde de tasfiye şıkları gösterilmiş olup bu koşullar çerçevesinde mahkeme kararında da belirtildiği üzere yüklenici başvurusunu yapmış olmakla 8/2574 sayılı kararname hükümlerine göre işin tasfiye edilmesi icap eder. Bu sebeple yerel mahkeme kararının onanması oyundayım. |
06-11-2006, 11:00 | #7 |
|
Sn.Av.M.Emin Taslak ve sn.'terazinin kefesi'rumuzlu site
üyelerine ,gönderdikleri yargıtay kararları için çok teşekkür ediyorum.İyi günler dilerim. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Resmi İlan Fiyat Tarifesi | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Adliye Duvarı | 1 | 27-09-2007 07:21 |
Orman alanında vahidi fiyat ile kesim imal nakliye | avmehmetdemir | Meslektaşların Soruları | 1 | 13-09-2006 13:19 |
Kredi Sözleşmesinde Zamanaşımı | Kadir Çekin | Hukuk Soruları Arşivi | 2 | 01-03-2002 22:41 |
Cep Telefonlarında Sabit Ücret | ökkeş | Hukuk Soruları Arşivi | 2 | 13-02-2002 18:58 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |