Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Site Lokali Edebiyat, Müzik, Spor, Sinema, Bilgisayar.. Site üyelerimizin hukukla ilgisiz konularda sohbetleri için. [Siyaset ve din bu sitede konu dışıdır!]

Bugün kendimiz İçin:)

Yanıt
Old 25-10-2002, 12:38   #91
ege

 
Varsayılan

hımm.. Rücu hakkının var olup olmadığı bir araştırmak gerek..
kitaplığıma bir bakayım
Old 26-10-2002, 14:20   #93
ege

 
Varsayılan

merhaba;
çalışmak için büroya geldim ama.hiç içimden gelmiyordu.karar verdim,bugün kendim için bişey yapıp,"çalışmayacağım"..
fasulyeden yazılar yazıp,yaşam dersi yazıları kaydedeceğim.

Ve bu yüzden kıvılcım, BK. o bilmem kaçıncı maddesine de bakmayacağım
hem de zaten,o dediğin madde bu duruma uygun değil, bir dost'un mazereti olağanüstü hal olarak görülüyor

gerçi rücu talebinde bulunulcak taraf da itirazda bulunmayacak gibi ama ..
Old 26-10-2002, 16:38   #94
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayın ege,
Bu gün kendim için iyi bir şey yapmaya karar verdim:
Türk Hukuk Sitesine girip zaman harcamayacağım.. : -))
Old 27-10-2002, 00:23   #95
ege

 
Varsayılan

Peki Sn. Tikici, ama ben bir pazar neşesi yazacağım eminim ki yarın önemli bir zamanınız burda geçecek)Hangileri bize lazım diye düşüneceksiniz)

----------------------------------------------------

KADINLAR İÇİN DÜZENLENECEK KURSLAR:P


1. Alisveris yapmadan hayatta kalma yöntemleri.

(bu kursu ben verebilirim belki diye kendimi gözlemlemeye aldım....)

2. Hamamböcegi bir insani yutabilir mi?
(buna derhal kaydolmam gerekliiiii...!!!!)

3. Karar verme teknikleri. Ne giyecegine karar verme üzerine
uygulama.
(hakim amca kızacak diye öğrendiğim için buna gerek yok..)

4. Direksiyonu hiç döndürmeden ileri gidip tekrar geri
gelindiginde araba bikip usanip da düzgün park eder mi?

(Sözüm meclisten dışarı ama, yolda gördüğüm bütün kadınlara bu kursu vermek gerek )

5. Annesinin yaptigi böregi yemek ile esine ihanet arasindaki
kavramsal farklar. (BUNA ÇOK GÜLDÜMMM...!!!))

6. Telefonda kisa konusma teknikleri
(faturaları maaşından kesince faydası oluyor..)

7. 12 çiftten daha az ayakkabi ile hayatta kalma teknikleri


8. Paket paket diyet bisküvi yiyerek neden kilo
verilmez?
(hakketen niye verilmiyor????)

9. Ocakta birakilip gidilen tencerenin neden bir süre sonra dibi
tutar?
(sarışınlar için geçerli...)

10. Duble hamburgerin yaninda içilen kolanin diyet
olup olmamasi neden önemli degildir?
(olmaz olur mu? 25 kalori az alınıyor.... cık cık)

11. Bellek gelistirme teknikleri. Cep telefonu pin
kodu nasil akilda tutulur?
(sarışınlar için geçerli )

12. Karmasik teknoloji ürünlerini kullanabilme. Cep telefonunda
numara kaydetme üzerine uygulama. Televizyon kumandasinda kanal kaydetme üzerine alistirma.
(sarışınlar için geçerli...)

13. Final maçinin oynandigi saatte besinci tekrar
oynayan diziyi seyretmemek bir sey kaybettirir mi?
( denemek lasım)

14. Kredi kartiyla satin alma ve bedava alma
arasindaki farklar. Kredi karti borcunu kim öder?
( Onlar olmasa biz para kazanamayıss, bu kurs iptal edilmeliii!!!!)

15. Hiçbir zaman giyilmeyecek bir pantolonu indirimde yarı
fiyatina almakla kim kâr eder?
(cevabı biliyorum ama söylememm.. )
Old 30-10-2002, 18:53   #96
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Teşekkürler sn. Ege,

Evvelki gün, dün ve bu gün kendiniz için bir şeyler yapamadınız sanıyorum..:-))

Özlemiştik yazılarınızı. Evet, ne yaptınız kendiniz için? :-))))))
Old 30-10-2002, 23:17   #97
ege

 
Varsayılan


Haftasonu kendim için bişeyler yapamadım evet ama dün ve bugün epey birşey yaptım
Dün güzel bir yolculuk yapıp, doğduğum kasabada unutmaya yüz tuttuğum bir dolu insanı gördüm bir vesile ile..
Bugün de gün ortasında herşeyi bırakıp sinemaya gittim
Okuldan kaçan çocuklar gibiydim
Old 30-10-2002, 23:35   #98
ege

 
Varsayılan

Bu hafta hızla geçiveriyor,ben hala bugün pazartesi olmadığına alıştıramadım kendimi..
Bu aralar maillerde hala KADINLAR var..Ne oldukları hala araştırılmakta görüldüğü üzere
-----------------------------------------------------------------------------------

KADINLARIN KIMYASAL ANALIZI
KADIN HAMMADDE GÜVENLIK
BILGI FORMU.....

Element : Kadin
Sembolü : WO

Atom agirligi : 53,6 kg olarak kabul edilmistir ancak
40 kg'dan
200kg 'a kadar degisik çesitleri bulunmaktadir.

Bulundugu yerler : Gezegendeki tüm kirsal ve kentsel
alanlar

Fiziksel özellikleri:
1- Yüzeyi renkli film tabakasiyla kaplidir.
2- Degisik sicakliklarda kaynar.
3- Bilinen bir sebep olmaksizin donar.
4- Özel ilgi gördügünde erir.
5- Yanlis kullanimlarda isirir.
6- Islenmemisinden siradan maden filizine kadar pek
çok halde bulunur.
7- Dogru noktalara basinç uygulandiginda ürün verir.
8- Standard ölçüleri varsa da kolay bulunmaz.
9- Çekici özelligi nedeniyle fazla yaklasilmamasi
önerilir.

Kimyasal özellikleri:
1- Altin,gümüs,platin ve diger kiymetli madenlerle
yakin akrabaligi vardir.
2-Büyük miktarlardaki pahali maddeleri ve degerli
taslari absorblayabilir.
3- Belli bir sebebe bagli olmaksizin patlayabilir.
4- Sebebsiz yere çikip gidebilir.
5- Likitlerde çözünürlügü yoktur fakat alkolle
doyuruldugunda
aktivitesi büyük oranda artar.
6- Dünyada bilinen en büyük servet indirgeyicidir.
7- Özellikle kapali alanlarda birarada tutulmalari
tehlikelidir.
Çok sayida birarada olmalari merkezi sinir sistemini
etkiler.

Genel kullanim alanlari:
1- Genelde süs olarak.
2- Üretimde
3- Belli dozda kullanilmasi halinde rahatlamada büyük
yardimci
özelligi vardir.
4- Çok etkili temizleyici özelligi vardir.

Testler:
1- Saf numunesi dogal halde bulunabilirse rengi parlak
pembeye döner.
2- Daha iyi bir numunesiyle kiyaslandiginda rengi
yesile döner.
3- Kulaga zarar verdigi tesbit edilmistir.

Potansiyel tehlikeleri:
1- Tecrübesiz ellerde çok tehlikelidir.
2- Birden fazlasiyla ilgilenmek yasal olarak
engellenmistir ancak degisik
mekanlarda ve birbirleriyle direkt temas etmelerini
engellemek kosuluyla bu yapilabilir.
3- Ayni mekanda, uzun süre birarada olmak,çesitli
sakincalar olusturmaktadir
4- Bagimlilik yapabilir ve tedavisi yoktur.
-------------------------------------------------
yoruma gerek var mı?

--
Old 31-10-2002, 10:41   #99
İnci Zeynep

 
Varsayılan

Sn. Ege ve Sn. Kıvılcım,
Güzel yazılarınız ve iyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim.
Kavga etmeden, "hiç yoktan"lar yaşamadan ve birbirimizi kırmadan evlenmeyi başardık.
Sevgiler..
Old 01-11-2002, 19:45   #100
ege

 
Varsayılan

Ötesi


saçakların buz kırgını
soğuk fırtınalar
boranlar yara doğru
sanrılar durulur duyulmaz
vakitlerden kehribar
şehr-i sefahatti kol kanat gerilmiş
kuşaklar tetikte
babil'in asma bahçelerinde infazlar
dünyanın yedinci cücesiydi sekiz harika insandan biri
mavi bir yuvarlaktı hepsi kainat kadar büyük
ve küçücük bir damla hayat kadar
bu işten en çok sıkılanlardır peygamberler
nefsi terbiye zemininde
uhrevi bir ıslıktı en kabadayı mucizesi
kolaydı çünkü bir olmazı anlatmak inanmak isteyene
denizler yarıldı yarıdan
sönük bir akşam yemeğinin ortasında
bir düzine uhrevana kaldı kabarık hesap
ve sonuncunun mucizesi mucizesizliği oldu

kardeşlerim!
kardeşlerim acele etmeyiniz
hele bir ölelim de gerisi kolay!

Yılmaz Erdoğan
Old 04-11-2002, 00:33   #101
ege

 
Varsayılan

3 kasım tarihli Milliyet gazetesindeydi bu yazı.
Sizlere de iletmek istedim.
sevgiyle
------------------------------------------------


Teypte eski bir Cohen şarkısı: "Yolumu gözleyen bir kadını terk ettim / karşılaştık bir süre sonra /
‘Gözlerinin feri sönmüş’ dedi bana: / ‘Aşkım, ne oldu sana?’/
Böyle gerçeği söyleyince / ben de doğru söylemeye çalıştım ona /
‘Senin güzelliğine ne olduysa’ dedim, / ‘benim gözlerime de o oldu’.
***
8 - 10 dizeye sıkışmış hazin bir aşk hikayesi...
Buruk; kırılmış oyuncaklar kadar...
Ve yenik; "keşke"li cümleler gibi...
Bu sözcüğü kaç konuşmanızın başına eklemişseniz onca ıskalamışsınızdır hayatı...
Dört mevsimlik bir sene olsa ömür, "keşke", onun güzüne denk gelir.
Hepten vazgeçmek için erkendir, telafi etmek için geç...
Mağlubiyetin takısıdır "keşke"...
Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır.
Çarpılıp çıkılmış bir kapıda, yazılıp yollanmamış bir mektupta, göz yumulmuş bir haksızlıkta, vakit varken öpülmemiş bir elde, dilin ucuna gelip ertelenmiş bir sözdedir.
Feri sönmüş bir çift gözde ya da yitip gitmiş bir güzelliğin ardından iç çekişte...
"Yolunu gözlemeseydim", "öyle demeseydim", "terk edip gitmeseydim", "en güzel yıllarımı vermeseydim" diye diye sızlanır gider.
***
"Keşke"nin panzehiri "iyi ki"dir.
İlki ne kadar pısırıksa, ikinci o denli yiğittir.
"Keşke", çoğunlukla bir "ahhöla kopup gelir ciğerden... esefler, hayıflanmalar, yerinmeler sürükler peşinden...
"İyi ki" ise, muzaffer bir "ohhöla büyür; cüretiyle övünür.
"Keşke"li cümlelerde nasıl yaşanmamışlığın, yarım kalmışlığın o ezik tuzu kuruluğu varsa, "iyi ki"lilerde de göze alabilmişliğin, riske girebilmişliğin, tadına varabilmişliğin mağrur yaraları kanar.
Okulu hiç kırmamışsınızdır, sinemada öpüşmemişsinizdir; dokundurtmamışsınızdır kendinize, bir kez olsun gemileri yakmamışsınızdır.
Konuşmanız gerektiğinde susmuş, koşacağınız zaman durmuş, sarılacağınız yerde kopmuşsunuzdur.
Bir insana, bir işe, bir davaya ömrünüzü adamışsınızdır.
O insanın, o işin, o davanın, bunu hak etmediğini sezmenin hayal kırıklığındadır "keşke"...
"Şimdiki aklım olsaydı" dövünmesindedir.
Geriye dönüp baktığınızda, ayıplara, yasaklara, korkulara, tabulara feda edilmiş, "Ne derler"e kurban verilmiş, son kullanma tarihi geçmiş bir yığın haz, bilinçaltından el sallar.
"Keşke"cilerin hayatı, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığıdır.
"İyi ki" öyle mi ya!...
Onda, yara bere içinde de olsa, yana yana, ama doyasıya yaşamış olmanın iç huzuru ve haklı gururu haykırır.
***
"İyi ki"lerinizi toplayın bugün ve "keşke"lerinizden çıkartın.
Fazlaysa kardasınız demektir.
Aldırmayın yüreğinizdeki kramplara, mahzun hatıralara... Rüzgarlarla koştunuz ya...
"Keşke"leriniz, "iyi ki"lerden çoksa...
Telafi için elinizi çabuk tutun.
Tutun ki, yolunuzu gözlerken terk ettiğinizle bir gün yeniden karşılaştığınızda siz susarken, feri sönen gözleriniz "keşke" diye nemlenmesin...

CAN DÜNDAR
Old 06-11-2002, 10:51   #102
ege

 
Varsayılan

Günaydın;Bir çay içimlik uğradım



> Bir gün bir adam öbürüne kizip "essoglu essek" demis. Beriki de çok
> alinmis ki, tutmus bosbogazi mahkemeye vermis. Mahkeme günü dâvâli avukati
> baslamis savunmasini yapmaya. Demis ki:
>
> -Hâkim Bey. Müvekkilim ve dâvaci Anadolu'da, bu tip hakâretlerin
> iltifattan sayildigi bir yerde yasamaktadirlar. Ülkemizde lâf arasinda
> lâtîfe olsun diye bu tip sözlerin söylenmesi alisilmis bir durumdur ve
> hakâret özelligi tasimazlar.
>
> Avukatin savunmasi hâkime de mâkul gelmis ve mahkeme salonunda dâvâli
> leyhine bir hava olusmus. Hâkim dâvacinin avukatina dönmüs ve sormus:
>
> -Ne dersin bu savunmaya?
>
> -Ne diyeyim Reis Bey? Iyi savunma yapti itoglu it!
>
>
Old 06-11-2002, 11:43   #103
İnci Zeynep

 
Varsayılan

Mühendisin bir ölmüş ve büyük bir yanlışlıkla cehenneme atılmış.Cehennemin konforundan memnun kalmayan mühendis bir takım iyileştirmeler yapmaya başlamış.Kısa süre sonra cehennem klimalı odaları, otomatik tuvaletleri, asansörleri, içecek otomatları ve diğer lüksleri ile oldukça rahat bir yer haline gelmiş.
Derken günün birinde Cennet Meleği Şeytanı aramış:
"Selam, cehennemde işler nasıl gidiyor?Neler yapıyorsunuz?"
Şeytan memnun, mesut gülümsemiş:
"Ohoo... Biz burada çok iyiyiz.Bir mühendis düştü buraya ki sorma gitsin.İnanılmaz lüks ve konforlu bir yer yaptı bizim orayı.Bir görsen, tuvaletlerimiz otomatik, kola makinamız bile var."
Melek şaşırmış.
"Nee! Mühendis mi dedin?O adamın burada olması lazımdı,çabuk onu buraya gönderin!"
Şeytan:
"Mümkünü yok.Kadromda bir mühendisin olmasından memnunum ve onu burada tutacağım." diye çıkışmış.
Cennet Meleği sinirle bağırmış:"ONU ÇABUK BURAYA GÖNDER YOKSA SENİ DAVA EDERİM!"
Şeytan katıla katıla gülerlen şunları söylemiş:
"Yok ya! Nasıl yapacaksın bunu?Bütün avukatlar bizim tarafta!"
Old 06-11-2002, 23:46   #104
ege

 
Varsayılan

Bugün Ramazan başladı
İnanç dünyası için özellliğinin yanı sıra yaşantımızda yer alan geleneksel güzelliğinin de ayrı bir yeri vardır.
Bir ramazan fıkrası geldi bugün,ben de size aktarıyorum
--------------------------------------------------------------------
Ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafındaki güzelliklere
bakıyormuş.
"Evrim ne güzellikler yaratıyor!" diye düşünüp mest oluyormuş. Birden
arkasında kocaman bir ayı belirmiş ve onu
kovalamaya başlamış. Adam bütün gücüyle kaçıyormuş ama her arkasına bakışta
ayının daha yaklaşmış olduğunu fark ediyormuş. Dakikalarca süren bir kaçışın
sonunda adamın ayağı yerdeki dala takılmış ve düşmüş; ayı adamın üzerine
atlamış, pençesini kaldırmış.
Tam vurmaya hazırlanırken adam "TANRIM!!!" diye bağırmış. Bir anda zaman
durmuş, ayı donmuş, ormandaki nehir bile akmaz olmuş. Bir anda orman
kararmış ve gökyüzünden bir ışık huzmesi adamın üzerine parlamış.
Çok derinden gelen ilahi bir ses adama:
"Yıllarca bana inanmadın, yaradılışı kozmik bir kazaya bağladın, sana bu
durumda yardım etmemi mi istiyorsun?
Seni sevgili bir kulum mu saymalıyım?" demiş. Adam utanç içinde:
"Biliyorum bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem haksızlık, ama
belki AYIYI dindar yapabilirsiniz." demiş. Ses:
"Peki."
diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmuş. Nehir tekrar akmaya başlamış. Her
şey eski haline dönmüş. Ayı pençesini indirmiş, iki
pençesini de göğe doğru çevirmiş, ve konuşmaya başlamış:
"Tanrım, senin rızkınla orucumu açıyorum, hamdolsun verdiğin nimetlere."
Old 07-11-2002, 00:02   #105
ege

 
Varsayılan

Bu arada dip not......:
6-0 için galatasaray fıkrası bilenler anlatsın artık))
Old 13-11-2002, 12:51   #106
ege

 
Varsayılan

Merhaba

Bu kadar zamandır bir galatasaray fıkrası ortaya çıkmadığına göre diyecek bir şey yok artık,
Fenerbahçe fıkralarına devam edebilirim gönül rahatlığı ile..
Old 13-11-2002, 12:58   #107
ege

 
Varsayılan

Dün bir dostumdan gelen maili bu sabah bir başka forumda da yazmıştım.
"Bugün kendimiz için" konu başlığını çok iyi anlatıyor bence,sizlere de iletmek istedim.
---------------------------------------------------------------


1000 misket teorisi..

Yoğun iş temposundan yorulmuş bir insanın bir ara açtığı radyoda konuşmakta olan yaşlı bir amcanın anlatımı dikkati çeker;
"Birgun oturdum ve biraz aritmetik yaptim. Ortalama bir kisinin yetmis bes yasina kadar yasadigini varsaydim. Biliyorum, bazilari daha çok, bazilari da daha az yasar. Ama biz yetmis bessene yasadigini düsünelim.
Bir yilda
52 hafta oldugu icin, 75'i 52 ile carptim ve ortalama omre sahip bir insanin tüm hayatinda yasayacagi Cumartesi sabahi sayisi olarak 3900 rakamina ulastim.
Simdi beni iyi dinleyin. En önemli kismina geliyorum.

Butun bunlari ayrintili olarak dusunmeye elli bes yasinda baslamistim. Yaptigim hesaba göre bu yasa kadar 2180'in üzerinde Cumartesi yasamistim. Ve eger yetmis bes yasina kadar yasarsam, yasayacagim Cumartesi sayisi sadece bin adet olacakti.

Bir oyuncak dukkanina gittim ve elindeki tüm misketleri aldim. 1000 adet misketi bir araya getirmek icin üc tane daha oyuncakci dukkanini ziyaret ettim. Bunlari eve getirdim ve atolyemdeki radyomun yaninda duran buyuk, seffaf bir kavanozun icine hepsini doldurdum.
O gunden sonra, her Cumartesi kavanozdan bir tane aldim.

Misketlerin azaldigini gordukce, hayatimdaki onemli seyleri daha fazla DUSUNMEye baslamistim.
Anladim ki, dunyadaki zamanimin akip gittigini seyretmek kadar onceliklerimi duzene koymama hicbir sey yardim edemez.

Programi kapatmadan once simdi size son birsey daha anlatacagim. Bu sabah kavanozun icindeki son misketi de aldim.
Eger onumuzdeki Cumartesiye kadar yasarsam, bana biraz daha zaman verilmis olacak. Unutmayin, hepinizin kullanabilecegi en onemli şey,biraz daha fazla ZAMANDIR..."

--------

Anlatılan; bana göre
"ölüm kaygısı" değil,tam tersine "yaşam kaygısı"..
ne dersiniz?
Old 20-11-2002, 16:06   #108
ege

 
Varsayılan

Mirildandiklarim
.
Kırdın mı incittin mi birilerini
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler.

Kendimi yeniledim mi yazdiklarimda?
Yeniden düsünmeliyim
Dostluklarımi, iliskilerimi

Gözlerim çocukluk fotograflarinda mı kaldı?
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
Borçlarım ödedim mi?
Dogru seçtim mi soruların fiillerini?

Tırnaklarim kesilmis, dislerim firçalanmis, saçlarım taranmıs,
giysilerim ütülü, odam düzenli mi?
Geri verdim mi aldıklarımı:
Asklari, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bagları,
Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?

Yokladım mı duygularımı
Hala sevebiliyor muyum insanlari?
Ovmalı gümüsleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahsaplarima
ovmali umutları
Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan

Ey uzak akrabalarim, üvey asklarim
Mevsim sonu dostlarim, isporta malı ayrılıklar
Arkadas ölümleri, dost hançerleri, talan ettigimiz zulalar
Gece telefonları, ıssız konuşmalar
Magrur incelikler, vurgun yemis iliskiler
Uçurum duygusuyla yasadigimiz hayat ey!

O kadar çok anlattım ki
Kendime kaldım anlatmaktan...
Bunaldim kendisiyle bogusmasını
Baskalarında çözmeye çalisan insanlardan
Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan,
Ofset duyarlılıklardan

Kaç zamandır duru, yalın, çalıskan, iyi insanlar özlüyorum
'içtenligin' yada 'dünya görüsünün' kirletmedigi
Kendime bir yeni yil kartı yazarak bunlari diliyorum

Aranıp duruyorum adresini yitirdigim insanları
vitrin camlarına yansiyan yüzlerde
Bilmiyorum kalmis mıdır adresini yüzlerinde tasiyan insanlar
Hala bir umut var mıdır.

Çikmaz bir sokaga benzeyen bu avare avunmasi vitrinlerde
Ne çikmaz sokaktayim nede mutsuz
Sadece rüzgarlardan daha güçlü olmak istiyorum o kadar

Açık denizlerde nice yolculuklara yelken açarken
Kis günesinin mutlu ettigi bir kedi gibi mutlu, emin, tasasız
Sere serpe ve keyifli olmak tek istegim ve dilegim ...

senin ve benim , yani bizim için...
.
Murathan Mungan
----------------------------------------

devamsızlıktan sınıfta kalma sebeplerim..
Old 22-11-2002, 00:55   #109
ege

 
Varsayılan

Siz beraber doğdunuz ve hep öyle kalacaksınız.
Ölümün beyaz kanatları, sizin günlerinizi
dağıttığında da beraber olacaksınız.

Siz Tanrı'nın sessiz belleğinde bile beraber olacaksınız.

Fakat birlikteliğinizde belli boşluklar bırakın.

Ve izin verin, cennetlerin rüzgarları aranızda dans edebilsin...

Birbirinizi sevin; ama sevgi bir bağ olmasın,
Daha ziyade, ruhlarınızın sahilleri arasında
hareket eden bir deniz gibi olsun.

Birbirlerinizin bardaklarını doldurun;
ancak aynı bardaktan içmeyin...
Ekmeklerinizi paylaşın; ama
birbirinizinkini yemeyin...

Beraberce şarkı söyleyin, dans edin, coşun;
fakat birbirinizin yalnızlığına izin verin;
Tıpkı bir lavtanın tellerinin ayrı ayrı olup,
yine de aynı müzikle titreşmeyi bilmeleri gibi...

Birbirinize kalbinizi verin; ama diğerinin saklaması için değil;
Çünkü yalnızca Hayat'ın eli, sizin kalplerinizi kavrıyabilir...

Ve yanyana ayakta durun; ama çok yakın değil,
Çünkü bir mabedin ayakları arasında mesafe olmalıdır;
Ve meşe ağacıyla, selvi ağacı,
birbirinin gölgesi altında büyüyemez."


Halil Cibran

ERMİŞ

------------------------------------

Evlendirme memurları bunu ezberlese ve evlenceklere de bunlar iyice öğretilse
sevgiler
Old 24-11-2002, 16:34   #110
ege

 
Varsayılan

uğrayan yok buralara...

pazar günü Aziz Nesin'den bir mektup var..

Bugün kendimiz için
------------------------------------------------


A.NESİN'den MEKTUP
Madem ki bir askin var, ne güzel, tadini cikar...
Sanki ayip bir seymis de utaniyormussun gibi yazmissin bana...
Her seye bosver ve aski yasa... Ille de buyuk ask olmasi gerekmez; yasanan her ask buyuktur, yeter ki tadini cikarmasini bil... Cok buyuk umutlar baglama, yarini hic dusunmeden, gunu gunune sev, sevginin tadini cikar...
Sevgide gelecegi dusunursen askı...edersin. Sakin haaa... Sonsuz monsuz
diye herifin basini yeme... Her seye bosver; oylesine sev ki, sevdigin
erkegi bile umursama, salt kendin icin sev, bencilce yasa aski, butun
maddesiyle...
Yasamdan elinde kala kala salt yasadigin sevgiler kalir sonunda,ne su, ne de bu... Butun onlar, aski yasamak icin gerekli olan - ne yazik ki gerekli olan- gereklerdir. Aslolan asktir yasamda... Dolu dolu, dolu dizgin, zilzurna, saniye saniye aski yasayarak sev... yirmi yil, otuz yil surecek diye umutlanip enayilik etme... Ister surer, ister surmez... Sen o ani yasa yeter ki... Yitirdigin zaman; yasadiklarini kazanmis olacaksin... Sonunda elbet yitireceksin, her sey yiter cünkü ama yitirecegini hic dusunme; cunku ayni zamanda kazanmissindir da...
Anilar kazaniyorsun daha ne... Ic o zaman, sarhos ol... Yuce yuce seyler dusunme severken, sevgiyi berbat edersin; cunku sevginin kendisinden daha yuce bir sey olamaz..
Aferin sana seviyorsan, seviliyorsan... Sakin kuskulara kapilma. Herifi didikleme, yiyip bitirme...
Turk karilari genellikle bir beladir cunku, batasi gelenekleri, gorenekleri oyle... Sakin bu aptalligi yapma...
Severken yirmi yil sonrasini degil, yirmi dakika sonrasini bile dusunme, sevinin icine edersin... An an yasa, derin derin hem de...
Aferin sana... Cok sevindim. Ise guce bosver. Artik sana ne Surname'yi, ne de baska seyi soruyorum.
Keyfince yasa, sev... Sevildikce sev, sevilmeyince de o guzelim yalnizligina saril... O yalnizlik ki, sevgiler kadar guzeldir ve sonunda onun koynuna girmek icin kendi kollarimizla kendimizi sarariz... O zaman da hic uzulmeyeceksin. Cunku nasil olsa, siginacak bir yalnizligimiz var; gunun birinde anamiz bile bizi birakir gider, ama o yalnizligimiz, biz yasadikca bizi hic birakmaz...
Severken bunlari dusunme, lutfen yarinsiz sev!

Hadi, sevgiyle operim.
Yasa sen !...

AZIZ NESIN
Old 26-11-2002, 18:25   #112
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
Alıntı yapılan mesajın sahibi: ege
Sn.Admin buraya bir de çaycı lazım


Old 27-11-2002, 01:54   #113
ege

 
Varsayılan


Dantel örtülü gümüş tepside çayları görünce "gün" yaparız belki Admin))
Old 03-12-2002, 01:03   #114
ege

 
Varsayılan

Aşağıda yer alanlar, çeşitli ürünlerin üzerindeki kullanma talimatlarından alınmış cümleler.(miş)
Yok yaf bukadar mı diyesi geliyor insanın
tatile 5 kala keyifli günler dilerim



Saç kurutma makinesinin üzerindeki talimat: "Uyurken kullanmayın..."


Kızarmış patates torbasının üzerinde: "Kazanan siz olabilirsiniz.. Üstelik, satın almanız da şart değil. Ayrıntılı bilgi torbanın içinde..."


Sabun kutusunda: "Kullanım şekli: Normal sabun gibi..."


Donmuş yemek kutusunda: "Öneri: Buzunu çözün..."

Hazır Tiramisu tatlısının kutusunda: "Alt üst etmeyin..." (Uyarı tatlının altında yazılı)


Bir puding kutusunda: "Ateşin üzerine koyarsanız ısınır..."


Bir uyku ilacının üzerinde: "Uyuklamaya sebep olabilir..."


Bir ütü kutusunda: "Giysilerinizi üzerinizde ütülemeyin..."


İngiltere'nin ünlü eczane zincirinden bir üreticinin çocuklar için hazırladığı öksürük şurubu kutusunda: "İçince araba kullanmayın..."


Çin malı Noel ağacı ışıklı süslemelerinde: "Sadece içeride ve dışarıda kullanilabilir..."


Japon malı mutfak robotunun üzerinde: "Başka amaçla kullanılmaz..."


Fındık paketinin üzerinde: "Dikkat: İçinde fındık var..."


Bir havayolu şirketine ait fıstık paketinin üzerinde: "Talimat: Paketi açın, fıstıkları yiyin..."


Bir elektrikli testerenin üzerinde: "Çalışırken elinizle durdurmaya teşebbüs etmeyin
Old 07-12-2002, 10:37   #115
ege

 
Varsayılan

Temel de olmasa




AVCI
Dort kisilik avci grubu, tecrubeli avci Temel'in onderliginde
ilerlemektedir.
Karsilarina kucuk bir delik cikar.
Temel: -yatin yere, tavsan deligi !
Butun avcilar yere yatarlar. Gercekten bir muddet sonra delikten tavsan
cikar. Avcilar hemen vururlar. Tekrar yurumeye baslarlar.
Bir sure sonra buyukce bir delik cikar.
Temel : -Yatin yere, tilki deligi !
Yatarlar. Biraz sonra tilki cikar, onu da vururlar. Tekrar yola
duserler. Bu defa daha buyuk bir delik cikar.
Temel : -Yatin yere, ayi ini !
Yere yatarlar ve cikan ayiyi vururlar. Iyice keyiflenen avcilar
yurumeye devam ederler.
Kisa bir zaman sonra kocaman bir deligin basinda dururlar. Acemiler hep
birden Temel'e bakar.
Temel : -Usaklar ne cikacagini bilmiyorum. Ama yatin yere, ne cikarsa
bahtimiza!
Ertesi gun gazetelerde :
"Dort avci tren altinda can verdi..."
Old 12-12-2002, 00:33   #116
ege

 
Varsayılan

pembe olmayan kağıtlara mektup yazma fikirleri var

belki denemek isteyen olur; A4 kağıtlardan bıkmadık mı?

Malina'ya teşekkürler
-----------------------------------------------------------

2 dosya kağıdı alın
Birini enine diğerini boyuna 1 cm şeritler halinde kesin. Ama tamamen kopmasın 1 cm kadar da kesilmemiş bölüm kalsın.
Sonra iki kağıdı, sepet örgüsü biçiminde birbirinin içinden geçirin. Simetrik bir geçirme yapmazsanız daha da iyi olur :-)

Tamam mı?

Şimdi ördüğünüz kağıdı masaya koyun, ve ne isterseniz yazın (içeriğe karışmam demiştim)

Bitti mi?

İki kağıdı tekrar birbirinden ayırın.
İkisini ayrı zarflara koyup postalayın :-))
-----------------------------------------------------------

Tek kağıdınız mı var?

Onu farklı yerlerinden katlayın, ön ve arkaya gelecek bölümler birbirine karışacak gibi olmasına dikkat edin.
Katlı iken yazın. Yazıyı da tek yönde yazmayın arada kağıdın yönünü çevirin :-))

sonra açın ve düzeltin, hatta ütüleyin

klasik biçimde katlayıp, zarfa koyup gönderin
---------------------------------------------------------

Son kullanma tarihi geçmiş antibiyotik kapsüllerinin içini boşaltın.
Kapsül yüksekliğinde kağıtlar kesin. Kağıtların eni rulo yapınca kapsüle sığacak kadar olmalıdır.
Yazın rulo yapın ve kapsüllere yerleştirin.
Tekrar şişeye doldurun...

İsteğinize göre karar verin ve not ekleyin
Günde bir tane okunacaktır, yemeklerden sonra bir adet vs vs )
------------------------------------------------------------------------

Farklı kalemler bulun, farklı zarflar da...

Ne kadar buluranız o kadar mektubunuz olur.
Becerebildiğiniz kadar farklı el yazılarını taklit edin, sol elle falan yazın

becerebildiğiniz kadar farklı yerlerden postaya verin.
zarfın üstüne,gönderen bölümüne, gönderdiğiniz kişinin tersi cinsiyette isimler uydurmayı unutmayın )
-----------------------------------------------------------------------
Rapido'yu hatırlayanlar var mı?
0.1 uçla 1 cm2 bir alana epey şey yazabilirsiniz.
Sonra o, 1 cm2 lik kağıtları ciltlersiniz.
Ciddi bir cilt, deri falan )

O kadar
Old 13-12-2002, 10:02   #117
ege

 
Varsayılan


Bunu bir avukat yapmazdı ama değil mi?

-----------------------------------------------------


MÜHENDİS ZEKASI
Bir papaz, bir sarhoş ve bir mühendis giyotinle ölüm cezasına
çarptırılmışlardır. Sıra öncelikle papazdadır. İnfaz memuru papaza sorar:
"İnfaz edilirken yukarı mı aşağı mı bakmayı tercih edersin?"
Papaz cevap verir:
"Yukarı bakmak isterim. En azından ölürken yüzüm tanrıya dönük olur."
Papazın isteği yerine getirilir, giyotin bıçağı havaya kaldırılır ve
bırakılır. Bıçağın hızı kesilir kesilir ve tam papazın boynuna santimetreler
kala duruverir.
Bu tanrıdan bir işaret olarak görülür ve papaz serbest bırakılır. Sıra
sarhoşa gelmiştir. Bir umutla sarhoş da yukarı dönük olmak istediğini
söyler. Aynı şekilde giyotin bıçağı tam sarhoşun boynuna yaklaşmışken
yavaşlar ve durur. Bu da tanrının bir işareti olarak kabul edilir ve sarhoş
da serbest bırakılır. En son sıra mühendistedir. Mühendis de yukarı dönük
infaz edilmek istediğini belirtir. Tam bıçak havaya kalkmışken mühendis
bağırır:
"Durun bir dakika, bıçaktaki sorunun nerede olduğunu anladım."
Old 19-12-2002, 02:06   #118
ege

 
Rahatsiz

bir başka sitede yayınlanan (ve yorumlanıp tartışılmaya başlanan) bir gazete alıntısı ekledim aşağıya..
tepki göstermekten kendimi alamadım
yine de
kimin nerden baktığını arada bir gözlemekte fayda var ...stres katsayısını arttırsada..


-------------------------------------------------------
okuyan kadın-kur yapan edebiyat


Kadınlar daha mı çok okuyor? Soru, Mario Vargas Llosa’nın da aynı hipotezi ciddiye alıp sorgulaması ile bir önkabule dönüştü ve kitap fuarları kadın ziyaretçilerin sayısına dikkat kesilmeye çalışan gözlerle doldu. Ne yalan söyleyeyim, stantların önünde kitaplara göz atmaya çalışan kız ve onu “boşver allasen, ben yazsam daha iyisini yazardım” edasıyla caydırmaya çalışan erkek arkadaş figürüne birkaç kez ben de rastladım. Eşinin televizyon izleme ısrarlarına karşı “Çocuklarımıza kitap sevgisi aşılayalım, hadi kitap okuyalım.” şeklinde direnen kadınlar sit–com’larda temsil edilmeden önce de varlardı; hem de aynı yapaylıkla; hadi iletişim kuralım, hadi birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi gösterelim, hadi romantik olalım’cı kreatif dayatmacılıkla.

Kadınların erkeklerden daha çok okuduğu yargısı halen tartışmaya açık; ama kadınlar okuyor, bu doğru. Hatta ‘çok satmak’ gibi bir amacı olan yazarın kadınların gözüne girmek zorunda olduğu, bu zorunluluğun da yazar tarafından çoktaaan fark edildiği gözlerden kaçmayacak bir olgu.

Kitabın kimi marketlerde soğuk içeceklerin yakınında ve çikolata kraker nev’inden gıda mamulatına nazır raflara dizilmesi bir tesadüf değil. Ekonomik ve siyasi çarkların girift ilişki biçimlerinden süzülüp gelen ve teveccüh bekleyen her sunum, imaj ya da ürün gibi kitap da, kadının rızasını almak, onun vizyonuna girmek bu yolda gerekirse özünü eğip bükmek durumunda. Toyota satışlarını artırmak istiyorsa Brad Pitt yeterli, tıraş losyonu reklamlarında bile kadınların onayı, ilgisi ve talebi amaç haline getirilmekte. Erkeklerin sevmediği alışveriş kadınlar için esrik ruhların arındığı bir seremoni gibi. Kitap da bu seremoninin bir parçası, yani, bir okuma eyleminin nesnesi olmazdan önce bir alışveriş hazzı nesnesi... Kadınlara ürün satmanın yolu ya onları aşina oldukları bir kurgunun parçası yapmak ya özledikleri bir düşün ‘mümkün olabileceği’ yanılsamasını yaratmaktan geçiyor. Son nokta: İçlerine sıcak çikolata gibi yayılacak o kilit slogan... Satılan her ne olursa olsun, pozitif enerji kümeleri içinde, yakınlaşma arzusu uyandıracak bir donanımla gelmeli; teknik detayların, istatistik bilgilerin ve diskurların önemi seconder. Bir film ya da kitap söz konusu olduğunda ilk sözü ‘sevdim’ ya da ‘nefret ettim’ olanların çoğu kadındır bu yüzden. Erkek, sonuna kadar okuyamadığı kitap ya da esnemeden seyredemediği film için bile sevdim/ nefret ettim’leri kullanmaz; bunları ilkel bulur, ya da ‘kadınsı’...

İnsanı kadın yapan ontolojik dinamikler; dikkatli ve ince–eleyici gözler, sezgiler ve rafine duyarlılık hayatın çarkına ivme ve anlam kazandırıyor. Ancak bu yaşamsal niteliklerin narin koşullar altında kaşınıp kışkırtıldıkları ve kendilerinden başka bir şeye dönüşebildikleri de vakıa. Bu noktadan geriye, kadın ve kitap ilişkisine döndüğümüzde kitap ve kadın ilişkisinin çapaklarına göz gezdirmek gerekiyor. Arzı harekete geçiren mekanizmaya bir ucundan entegre olabilmiş, kısmen ya da tam bir ekonomik özgürlüğe sahip kadın için kitap, kırmızı gömleğe kırmızı ruj uyumuna destek verecek bir statü ihtimalini temsil ediyor. Satın almanın verdiği haz ise kitabın marka değerinin olup olmadığı ne tür bir iç yolculuk(!) vaat ettiği sorularına eklemleniyor hızla. Ürün etiketi kullanılan malzeme konusunda yeterince bilgi veriyor. Arka kapağın Vakko’nun bir zamanlar ki reklam spotuna benzer (Bana bir kez daha aşık olmanı istiyorum... Sonra bir daha... Sonra bir daha...) tarzda, ‘vurucu cümleler’ taşıması lazım. Bu, kendisini ‘çok satan’ yapacak olan kadınları tavlayacak marka yazar için, ‘çocuk’ oyuncağı...

Kitap okuma eylemi kitabın içeriğinden soyutlanarak yüceltilince gerekçesini kaybediyor insan. Ama ‘lütfen kitap okuyalım’ cıngılını diline dolayan okuyucu kitap okuma eyleminin içeriğini doldurmaya talip değil, dolaşım gücü arttıkça iddiası zayıflayan ve ilgi alanları giderek minimalize olan edebiyat ise kendisini yeterince umursamıyor görünüyor.

Üstelik ‘kadın okuyucu’ söz konusu olduğunda ve kadınların okuma eylemini kitledikleri kitaplara bakıldığında, gizli bir reçete satır aralarından göz kırpıyor: Yüksek Topuklar üzerinde kimi mağrur kimi serçe naifliğinde karar kılmış; ama Yüreğinin Götürdüğü Yere Gitmek için çırpınan kadınlara; ‘kırıklarını aldırmış’ yeni mimikler edinmiş, aşkın ve acısının yeri Kılıç Yarası Gibi hazır kadınlara, Aldatma dahil, her türden sınır ihlali fantezilerini onaylayan Tehlikeli Masallar anlatmak... Onlara kendilerinden bahsetmek; belki iltifatla, belki aşağılayarak, ama ille de kendilerinden bahsetmek, tanındıkları ‘görüldükleri’ ve kim bilir kimlerin rüyalarını süsledikleri yanılsamasını yaratmak, birer Safiye Sultan, Nurbanu Sultan ve daha bilumum sultanlar gibi özel oldukları hissine kapılmalarını sağlamak...

Fazla zorlanmadan içine girilen hikaye, kapağı ‘pıt’ diye açılan ambalajlara benziyor. İzlek bir çocuğun büyüme evrelerinin gözlemleneceği kadar kolay akıyor; olaylar komplike olmayan, küçük yan metinlerle desteklenen basit – basitliği kimi yerde hayranlık uyandırıcı kimi yerde bayağılık sınırlarında– bir kurgu çerçevesinde gelişiyor. Kadınlar adını koyamadıkları duygu durumlarına isim verip ömür biçen, iç alemlerinin falına ve burcuna bakan, bu alemi bir radyonun içini gösterir gibi gösteren yazarları seviyorlar. Radyo açılıyor ve içinden –işe bakın hele– adamlar çıkıyor; vaat edilen iç yolculuklardan hep ‘adamlar’ın çıkması başlı başına bir mesele; tuhaf ve acıklı.

Edebiyat botox’a, Cartier marka saate, Montignac rejimine çelme takıp öne geçiyor, “biricik” olmaya, benzerlerinden farklı ‘görünmeye’ çalışan kadına ‘sen zaten özelsin’ diyerek, kur yapıyor. Kadın okuyucu ise saç boyası reklamında başını oradan buraya savurup kameraya doğru gülümseyen modelle aynı cevabı veriyor bu teveccühe: “... Çünkü ben buna değerim.”

Bunu düş gücü antrenmanları ve hakiki okumalara ısınma turları olarak görmek ve teselli bulmak mümkün. Ama bu battaniyeli sayfaların verdiği rehavet ‘iyi şeyler’ ihtimalini epey azaltmakta.

Nihal Bengisu, 11.11.2002 Zaman Gazetesi



--------------------------------------------------------------------------------
Old 22-12-2002, 14:30   #119
ege

 
Varsayılan

günaydın ve iyi pazarlar herkese

Bu sabah bir mail vardı çocukluklarımız ve çocuklarımıza ilişkin,
bunları hep yapıyoruz ama hiç de böyle düşünmemiştik

ANNELERIMIZDEN NE ÖGRENDIK ?

IYI YAPILMIS BIR ISI TAKDIR ETMEYI:

"Bana bakin, çikin birbirinizi disarda gebertin, evi daha yeni
temizledim...!!!"

DUALARIN GUCUNU:
"Yat kalk dua et ki baban müzik setinin bozulduğunu
farketmedi..."

ZAMANA KARSI YARISMAYI:
"O oyuncaklarini topla yoksa bi tekme
attigim gibi hepsini karsi sahilden toplarsin.."

MANTIKLI DÜSÜNMEYI:
"Ben öyle diyosam öyledir...!!!"

ILERI GÖRÜSLÜ OLMAYI:
"Çikmadan Önce temiz bi Çamasir giy.. yolda Allah korusun basina bisi gelir kirli çamasirla etrafa rezil olursun."

HAYATIN TRAJIKOMIK YANLARINI:
"Sen daha orda gülmeye devam et,birazdan ben seni tam güldürücem..."

HAYATIN ÇELISKILERLE DOLU OLDUGUNU:
"Kapa çeneni ve çorbani iç ..!!"

DAYANIKLI OLMAYI:
" O ispanak bitene kadar sofradan kalkmak YOK..!!!"

HAVA RAPORU TAHMINI YAPMAYI:
" Su daginikliga bak... yabanci biri görse odanin ortasindan kasirga geçmis sanir..."

ABARTMAYI:
"Sana 500 bin defa söyledim kirli ayakkabilarinla içeri
yürüme diye..!!"

DAVRANIS PSIKOLOJISINI:
"Babana çekice böyle oldu, biraz bana çekseydin noolurdu ..."

OLAGANÜSTÜ DURUMLARA HAZIRLIKLI OLMAYI:
"Dinleme bakalim anne sözü dinlemee...!!! 'Kafana meteor düsücek kenara çekil' diye bagirsam
onu bile dinlemezsin di mi......!!!!"

KISKANMAYI:
" Dünyada senin annen baban gibi mükemmel bi aileye
sahip olmayan kaç milyon çocuk var biliyo musun..."

SABIRLI OLMAYI;
"Baban eve gelsin, sen görürsün''

HAKKIMIZI ALACAGIMIZI;
"Eve vardigimizda ben bilirim sana yapacagimi"

DIYALOG KURMAYI;
"Sana bir sey sordugumda cevap ver...!!" "Ne
söyleyeyim anne?" "Sus!! Bana cevap verme!!!"

TIP BILGILERINI;
"Gözlerini sasi yaparken bir gün öyle kalivereceksin, göreceksin gününü"

OLGUN OLMAYI;
"Bu tabagin hepsini bitirmezsen asla büyüyemezsin."

GENETIK BILGILERI;
"Sen de o lanet olasi babana çektin."

BILGELIGI; "Benim yasima gel de anlarsin o zaman."

V E ... ADALETI;
"Bir gün senin de çocuklarin olacak.. insallah onlar da sana
senin simdi bana yaptıklarını yaparlar..."


Old 31-12-2002, 14:29   #120
ege

 
Varsayılan

sağlık ve mutluklar dileklerimle herkese iyi yıllar dilerim.

ege
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Dün / Bugün Av. Hulusi Metin Site Lokali 3 16-10-2009 15:57
bugün buketoz'un yaş günü Armağan Konyalı Site Lokali 0 24-05-2006 12:27
Ayışığı Bugün Doğdu Armağan Konyalı Site Lokali 6 29-12-2004 11:54
İlamsız İcra Takibi Başlatabilmem İçin Neler Yapmalıyım, Alacağım İçin Nasıl Dava Aça ufukgenturkoglu Hukuk Soruları Arşivi 3 02-03-2002 00:10


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07010102 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.