Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Yargıtay, telekulak kocaya vize verdi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 03-01-2009, 12:56   #1
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan Yargıtay, telekulak kocaya vize verdi

Yargıtay, aldatıldığından şüphelenen kişinin, eşinin haberi olmaksızın eve ses kayıt cihazı yerleştirerek elde ettiği ses kayıtlarını boşanma davasında delil olarak kabul etti.

Yargıtay, telekulak kocaya vize verdi

3 Ocak 2009


ANKA


Yargıtay, aldatıldığından şüphelendiği için eşinin haberi olmaksızın eve ses kayıt cihazı yerleştirerek ortam dinlemesi yapan ve elde ettiği ses kayıtları sonrası eşi hakkında boşanma davası açarak tazminat talep eden kocayı haklı buldu. Yargıtay, verdiği emsal kararda, yasadışı yollarla elde edilen delilin, delil kabul edileceğine hükmetti.

Mahkeme, yasadışı yollarla elde edilen ses kayıtlarının delil olamayacağına karar vererek, açılan boşanma davasını reddetti. Kararın temyiz incelemesini yapan Yargıtay, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağına dikkat çektikten sonra, “Ancak evlilik birliğinde eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur” dedi.

MAHKEME: "YASADIŞI DELİLE İTİBAR EDİLEMEZ"

Pendik Aile Mahkemesi, davacı koca tarafından mahkemeye delil olarak sunulan ses kayıtlarına ilişkin CD'nin eşinin özel hayatının gizliliğinin ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği, bu nedenle delil olarak kullanılamayacağını ileri sürerek davanın reddine karar verdi.

Mahkeme, davacı kocanın delil olarak sunduğu ses kaydının, eşinin bilgisi dışında özel hayatın gizliliği ihlal edilerek hukuk dışı yollardan oluşturulduğu, bu sebeple itibar ve kabul edilemeyeceğine dikkat çektikten sonra, davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışta bulunduğunu gösteren başkaca bir delil de getirilmediği gerekçesiyle kocanın açtığı boşanma davasının reddine hükmetti.

İŞTE, YARGITAY’IN BOŞANMA DAVASINDA ‘YASADIŞI DELİL'İ KABUL GEREKÇESİ

Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozarak emsal bir karara imza attı. Yargıtay, verdiği kararda şu görüşleri dile getirdi:

“Sunulan delil eşlerin birlikte yaşadığı konutta davalının bilgisi dışında koca tarafından hazırlanan bir sistemle elde edilmiştir. Yapılan bilirkişi incelemesi sonucu CD'deki ses kayıtlarının orijinal olduğu, üzerinde ekleme, çıkarma, kesinti ve kopyalama bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalı-davacı kayıt altına alınan konuşmaların kendisine ait olmadığına ilişkin bir iddia ileri sürmemekte bu delilin özel hayatın gizliliği ihlal edilerek elde edildiğini belirterek karşı çıkmaktadır. Bir delilin elde edilişi kişilerin anayasa ile tanınmış haklarının ihlali suretiyle gerçekleşmiş ise, onun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulü gerekeceğinde duraksama bulunmamaktadır. Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa o zaman kanuna aykırılık ortadan kalkar. Kuşkusuz, Anayasaya göre herkes özel hayatına ve Aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Anayasa: Madde:20/1) Ancak evlilik birliğinde eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur.”

YARGITAY, “EVLİLİKTE ÖZEL YAŞAM ALANI OLMAZ”

Yerel Mahkemenin kararı bozan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, evlilik hayatında özel yaşamın nasıl olacağını da betimlediği kararında şöyle dedi:

“Eşlerden birinin bu alana ilişkin özel yaşamı evlilikle bir araya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisininki kadar yakından ilgilendirir. O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşam alanıdır. Bu alanla ilgili de, eşlerin tek tek özel yaşamlarını değil, bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan, evliliğin, yasal yükümlülükler alanı, diğer eş için dokunulmaz değildir. Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekanı olan konuta eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde, bu suretle sadakat yükümlülüğü ile de bağdaşmayan davranışlarını tespit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz. Aksine, aile birliğine ilişkin ortak yaşanılan mekana davalının meşru olmayan bir amaç için arkadaşları kabul etmesinde aile hayatının gizliliğini ihlal söz konusudur. Bu bakımdan sözü edilen delilin elde edilişinde hukuka aykırılık bulunduğundan söz edilemez. O halde yapılan soruşturma ve toplanan delillerle davalı-davacının meşru olmayan bir amaç için karşı cins de dahil olmak üzere arkadaşlarını müşterek konuta aldığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerçekleşmiştir. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Gerçekleşen olaylar karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu koşullar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre davacı-davalı koca tarafından açılan boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken isteğin reddi doğru bulunmamıştır.”

KRİTİK KARAR

Yerel Mahkeme, verdiği karara direnirse, davada son sözü Yargıtay Hukuk Genel Kurulu verecek. Yerel Mahkeme, Yargıtay’ın bozma kararına uyarsa, aldatıldığından şüphelenen eşlerin yasadışı yollarla yapacakları dinlemeler, boşanma davalarında delil olarak kabul edilecek.

Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/gundem/10692299.asp
Old 03-01-2009, 16:32   #2
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hürriyetin Haberi
Kuşkusuz, Anayasaya göre herkes özel hayatına ve Aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Anayasa: Madde:20/1) Ancak evlilik birliğinde eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur.”

Yargıtay’ımızın Değerli Üyeleri THS’sini okumuyorlardır, inşallah. Kazara okurlarsa ve THS üyelerinin arkadaşlarını bile aileden saydıklarını görürlerse, yandı özel hayatın gizliliği. Ruhuna fatiha!

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=31468

Anayasa:
I. Temel hak ve hürriyetlerin niteliği
MADDE 12. – Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.


12. maddedeye ek olarak 'bu kural eşler için geçerli değildir' mi desek acaba?

Saygılarımla
Old 03-01-2009, 17:57   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Alıntı:
12. maddedeye ek olarak 'bu kural eşler için geçerli değildir' mi desek acaba?

Sn.Gemici

Bu uygulamanın başka bir ülked kabul görmediğine ilişkin bir haberi aşağıya alıntıladım.Bu durumda satırınızı"bu kural Türkiye'de eşler için geçerli değildir"şeklinde söylemek daha uygun olacak.


Alıntı:
Eşinin E-Postasını Okumaya 3 Ay Hapis

İtalya'da Milano Temyiz Mahkemesi kocasının e-postasını okuyan bir kadını,eşinin özel yaşantısını ihlal ettiği gerekçesi ile suçlu buldu.Mahkeme kadına verilen 3 aylık hapis ve 10 bin Euro para cezasını onayladı.

Mahkeme e-postanın kişisel ve özel bir iletişim aracı olduğunu belirterek ,kadının özel yaşantıya saygısızlık suçu işlediğine karar verdi.Temyiz mahkemesi, başvuru üzerine eşi bile olsa özel yaşantıya karıştığı için kararı onayladı

Mesaj tarihi:26-10-2003,

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=2332
Old 03-01-2009, 18:23   #4
gurhankoc

 
Varsayılan

Ben buradan insanların en büyük korkularından birinin aldatılma korkusu olduğunu anlıyorum/düşünüyorum.
Nereden çıkardın diye düşünüyorsanız; Anayasa ile tanınmış bir hakkın ihlalini Yargıtay da kabul edilebilir görmüşse, bu durumla bundan sonra Tıp, Psikoloji gibi bilimler ilgilenmelidir.
Yerel mahkemenin kararını da açıkçası merak ediyorum.
Old 03-01-2009, 19:14   #5
Gemici

 
Varsayılan

Başka ülkelerin yargı organları bu konuda nasıl bir tavır sergiliyor düşüncesiyle internette gezinirken OGH’nın bir kararı ile karşılaştım.

OGH“nın (Avusturya’nın Temyiz Mahkemesi – Yargıtay -) OGH 1986/05/06, 2 Ob 564/86 (2 Ob 565/86) sayılı kararı:

Yüksek mahkeme kararında eşinin telefonunu bir cihaz vasıtasıyla dinleyen ve dinlediklerini mahkemeye evlilik birliğinin bozulmasının kanıtı olarak sunan ve bu suretle kendisinin değil de eşinin evlilik birliğini bozduğunu kanıtlamaya çalışan kocanın bu fiilininin hukuki niteliğini değerlendirmiyor.

Ama şu bilgileri veriyor:
Erkek kadının telefonuna yerleştirdiği bir teyp vasıtasıyla kadının telefon konuşmalarını dinlemiş ve bu suretle kadının özel hayatının gizliliğini bozmuştur. Bu fiilden dolayı açılan ceza davasında koca cezalandırılmış ve verilen mahkumiyet kararı kesinleşmiştir.

Saygılarımla
Old 04-01-2009, 17:28   #6
agah

 
Varsayılan

Özel hayatın gizliliği bir tarafta, her şeyini paylaşan, kader birliği yapan eşler arasındaki şeffaflık bir tarafta.Bir kişi eşine karşı, bu telefon konuşması benim özel hayatımla ilgili iddiasını hangi gerekçeyle ileri sürebilir.Sürebilirse bu iddia hangi oranda korunabilir.
Old 04-01-2009, 20:01   #7
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Alıntı:
Bir kişi eşine karşı, bu telefon konuşması benim özel hayatımla ilgili iddiasını hangi gerekçeyle ileri sürebilir.Sürebilirse bu iddia hangi oranda korunabilir

Sn.agah

Aldatmanın eşler arasında yıkıcı etkiye sahip olduğu,boşanmaye haklı sebep oluşturduğu tartışmasız.

Fakat konumuz bu değil.

Konumuz taraf olduğumuz ve iç hukuk normu haline gelen ve hatta uygulama önceliğine sahip uluslararası sözleşmeler ve Anayasa ve TCK ile güvenceye bağlanmış bir temel hakkın -özel hayatın gizliliği hakkının-evlilik içinde korunup korunmayacağı,evliliğin temel haklardan vazgeçildiği bir kurum olarak değerlendirilip değerlendirilmediğidir.

Yine asıl konu Yargıtay'ın değerlendirmesinin ne kadar hukuka uygun olduğudur.

Devam edelim...
Old 04-01-2009, 20:15   #8
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan agah
Özel hayatın gizliliği bir tarafta, her şeyini paylaşan, kader birliği yapan eşler arasındaki şeffaflık bir tarafta.Bir kişi eşine karşı, bu telefon konuşması benim özel hayatımla ilgili iddiasını hangi gerekçeyle ileri sürebilir.Sürebilirse bu iddia hangi oranda korunabilir.

Haberin başlığı sizleri yanıltmasın; içeriğine baktığımızda, olayda doğrudan doğruya telefon dinlenmediğini, ses kayıt cihazı ile evdeki her türlü sesin kaydedildiğini anlıyoruz.
Old 04-01-2009, 20:24   #9
agah

 
Varsayılan

Alıntı:
evliliğin temel haklardan vazgeçildiği bir kurum olarak değerlendirilip değerlendirilmediğidir.
Cevabımda aldatma ile ilgili hususlara değinmedim.Kısaca eşler birbirlerine karşı özel hayatın gizliliğini ileri süremez.Sebebse birbirine bu kadar yakın iki kişinin arasında her şeyin şeffaf olmasıdır.Nasıl ki topluma mal olmuş ünlü insanların özel hayat eşiği daha aşağıda ise eşler arasında da bu gizlilik evlilik ile kalkmıştır.Tabi bu noktada kültür farklılıkları da devreye giriyor ve batı kültürü-hukuku ilişkisi ile doğu kültürü-hukuku ilişkisi arasındaki farklılıklar da gözümüze çarpıyor.Evlilik, evet temel haklardan vazgeçilen bir kurumdur.Zaten bunu kanunlarımız da vurgulamış.Eşlerin birbirlerine karşı sorumlulukları noktasında sadakat yükümlülüğü vb. hususlarla.Öyle ki bir eşin özgürlüğü diğer eşin hakkına müdahele anlamı taşıyabiliyor ve sonrasında farklı hak talepleri ile karşılaşılabiliyor.Bu konuda düzenleme yapılmamış olması objektif sınırlamaların olmadığı anlamına gelmez.Özel hayatın gizliliği eşler arasında kalkmıştır.Yargıtayın kararı yerindedir.
Old 04-01-2009, 20:34   #10
agah

 
Varsayılan

Telefon dinlemesi ile evdeki tüm seslerin kayıt altına alınması arasında fark yoktur.Kadın veya koca, eşine "neden benim evimi dinliyorsun.Benim özel hayatımı ihlal ediyorsun" mu diyecektir.Diğer eş nerde yaşamaktadır.Aynı evde değil mi.Hangi özel hayattan bahsedilecek o zaman.Bu iddiayı ileri sürenin başka bir özel hayatı mı vardır.
Old 04-01-2009, 20:36   #11
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan agah
Kısaca eşler birbirlerine karşı özel hayatın gizliliğini ileri süremez.Sebebse birbirine bu kadar yakın iki kişinin arasında her şeyin şeffaf olmasıdır.Nasıl ki topluma mal olmuş ünlü insanların özel hayat eşiği daha aşağıda ise eşler arasında da bu gizlilik evlilik ile kalkmıştır.Tabi bu noktada kültür farklılıkları da devreye giriyor ve batı kültürü-hukuku ilişkisi ile doğu kültürü-hukuku ilişkisi arasındaki farklılıklar da gözümüze çarpıyor.Evlilik, evet temel haklardan vazgeçilen bir kurumdur.Zaten bunu kanunlarımız da vurgulamış.Eşlerin birbirlerine karşı sorumlulukları noktasında sadakat yükümlülüğü vb. hususlarla.Öyle ki bir eşin özgürlüğü diğer eşin hakkına müdahele anlamı taşıyabiliyor ve sonrasında farklı hak talepleri ile karşılaşılabiliyor.Bu konuda düzenleme yapılmamış olması objektif sınırlamaların olmadığı anlamına gelmez.Özel hayatın gizliliği eşler arasında kalkmıştır.Yargıtayın kararı yerindedir.

Sayın agah, bana ilginç gelen iddialarınız var.
1-
Alıntı:
eşler birbirlerine karşı özel hayatın gizliliğini ileri süremez
2-
Alıntı:
Nasıl ki topluma mal olmuş ünlü insanların özel hayat eşiği daha aşağıda ise eşler arasında da bu gizlilik evlilik ile kalkmıştır
3-
Alıntı:
Evlilik, evet temel haklardan vazgeçilen bir kurumdur.
4-
Alıntı:
Bu konuda düzenleme yapılmamış olması objektif sınırlamaların olmadığı anlamına gelmez.Özel hayatın gizliliği eşler arasında kalkmıştır.

Bu iddialarınızı birer hukuksal gerekçeye dayandırabilirseniz tartışmaya somut bir katkınız olabilecek ve bu tartışma hukuksal çerçevede sürebilecektir. Saygılarımla.
Old 04-01-2009, 21:06   #12
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi


Özel hayatın ve aile hayatının korunması

1. Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir.

Yukarıdaki düzenlemede özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkı ,belirtilen gerekçeler ile bir kamu otoritesi tarafından ve yasayla sınırlanabilir.

Evlilik içinde,eşlerin her biri ;bir kamu otoritesini temsil etmediği gibi kanundan kaynaklanan yetki ile de donatılmamıştır.


Eşin habersiz ortam dinlememesinin hukuka uygunluk sebebini ben A.İ.H.Sözlemesinde bulamadım.

T.C.Anayasası Md.90/son:
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 5170 - 7.5.2004 / m.7) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır

Devam edelim...
Old 04-01-2009, 21:15   #13
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.Anayasası

Madde 13.- (Değişik: 4709 - 3.10.2001 / m.2) Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir


MADDE 14/2-Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.

Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir

MADDE 15 - Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

MADDE 20 - Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Adli soruşturma ve kovuşturmanın gerektirdiği istisnalar saklıdır.

- 3.10.2001 / m.5) Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ve kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.

Anayasa'da da bir hukuka uygunluk sebebi bulamadım...

Devam edelim....
Old 04-01-2009, 21:24   #14
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Türk Ceza Kanunu

Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar
Haberleşmenin gizliliğini ihlal

MADDE 132 - (1) Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.


Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması

MADDE 133 - (1) Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki aydan altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.


Özel hayatın gizliliğini ihlal

MADDE 134 - (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.



TCK'da da eşin ortam dinlemesini hukuka uygun hale getiren bir dayanak bulamadım.

Yukarıda belirtilen dayanakları ben yanlış mı okuyorum?

Evlilik suç işleme özgürlüğünün olduğu bir kurum mudur?
Başka hangi suçları işlemeye izin verilmektedir?

Buna bir kez izin verilir ise nereye kadar gider?

Hayatımız güven içinde mi?

Devam edelim....
Old 04-01-2009, 21:27   #15
üye8180

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan agah
Kısaca eşler birbirlerine karşı özel hayatın gizliliğini ileri süremez.Sebebse birbirine bu kadar yakın iki kişinin arasında her şeyin şeffaf olmasıdır.

Bu, sadece sizin evlilik kurumuna bakışınız. Herkes böyle yaşamıyor. Evli kişiler de ayrı ayrı bireylerdir ve gerek toplumsal sözleşmeden, gerek yasalardan gerek uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan , doğuştan kazanılan, temel ve devredilemez hak ve özgürlüklere sahiptirler. Özel hayatın gizliliği hakkı da bu haklar arasında olup herkese karşı ileri sürülebilir.

Eve ses kayıtı sistemi yerleştirip gizlice eşin konuşmalarını kaydeden kocanın davranışı da dürüstlük ve güven ilkesiyle bağdaştırılamayacak olup ' kimse kendi haksız eylemine dayanarak kendi lehine bir hak ihdas edemez ve ileri süremez ' temel hukuk kuralına da aykırıdır.
Old 04-01-2009, 22:52   #16
Nur Deniz

 
Varsayılan

Şöyle düşünelim bir de kim birinin takibinde bir evliliği sürdürmek isterki.

Eşlerin özel hayatı yoksa, taksın eşlerden biri diğerinin peşine birilerini,sürekli takip etsin.

Nasıl olur?
Old 05-01-2009, 00:39   #17
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan Daha önce yapılmış benzeri bir tartışma ve HGK'nun bakış açısı

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2002/2-617
Karar: 2002/648
Karar Tarihi: 25.09.2002

ÖZET: Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davacının davalıyı dövdüğü ifadeler ve günlük birlikte değerlendirildiğinde davalının da güven sarsıcı davranışlar içinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde, taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.

(1412 S. K. m. 254) (743 S. K. m. 134)

Dava: Taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayanan boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal Asliye 2. Hukuk Mahkemesinde davanın reddine dair verilen 26.4.2001 gün ve 2000/163 Esas, 2001/262 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 9.11.2001 gün ve 2001/14984 Esas, 2001/ 15615 Karar sayılı ilamı ile;

( ...Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davacının davalıyı dövdüğü ifadeler ve günlük birlikte değerlendirildiğinde davalının da güven sarsıcı davranışlar içinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde, taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayanan boşanma istemine ilişkindir.

Davacı, taraflar arasında son zamanlarda çıkan geçimsizliğin, davalı kadının evi terketmesiyle neticelendiğini ve geçimsizlikte kusurun davalıda olduğunu belirterek, şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmalarına karar verilmesine istemiş; davacı vekili 28/11/2000 tarihli delillerin ibrazına ilişkin dilekçesinde, evlilik birliği devam ederken davalı kadının kayınbiraderi A. İle yaşadığı yasak ilişkiyi ortaya koyan günlük isimli defteri mahkemeye ibraz edeceğini, olayın tanıklarca da ifade edileceğini, bu ilişkinin ortaya çıkmasından sonra şiddetli geçimsizliğin başladığını ileri sürerek, davalı tarafından yazılan defteri 7/12/2000 tarihli duruşmada belli ibraz etmiştir.

Davalı, taraflar arasındaki geçimsizlik kusurunun davacıda olduğunu, davacı ile 1990 yılından 1995 yılına kadar gayriresmi birlikte yaşadıklarını, müşterek çocuk C.M.'nin doğumundan sonra 1995 yılında resmen evlendiklerini, henüz 15 yaşında iken kendisini kaçırmak suretiyle evlenen davacının, müşterek yaşamda da zor kullanmayı sürdürdüğünü, 27/2/2000 günü evde kavga çıkaran davacının şiddet kullandığını, aynı gece kayınbiraderinin yanına sığındıktan sonra ertesi gün dövüldüğüne dair rapor aldığını savunarak reddini istemiş; Günlüğün ibraz edildiğini 7/12/2000 günlü duruşmada davalı vekili inceleyip beyanda bulunacaklarını bildirmiş ve müteakip duruşmada günlük müvekkilimin kişisel bir eşyasıdır. Onun izni olmadan delil olarak verilmesini kabul etmiyorum şeklinde bulunmuş, zaptı imzalamıştır.
Yerel mahkemece; dinlenen davacı tanıkları Z.A., Ş. İ. ve Ö.A.'in açık ve kesin bilgilerinin mevcut olmadığı; davalı tanıkları F.K. ve G.K.'nın davalının savunmasını doğrular maiyette davacı kocanın davalıya hakaret edip dövdüğünü bildirdiği, davacı tanıklarının beyanından davalı kadının aile birliğine sadakatsizlikte bulunduğuna dair bir sonuca varılması imkanının görülmediği ve iddianın aksine, davacının kusurlu davranışlarının bulunduğu" gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar, Özel dairece yukarıda açıklanan gerekçe ile bozulmuştur.

Yerel mahkeme, davalı kadının izni alınmadan, kendisi tarafından tutulan "günlük" isimli defterin içeriğinin bu davada, koca tarafından delil olarak ileri sürülemeyeceği, günlük içeriğinin davalı kadının gizlilik alanına, sırlarına dahil olduğu, davalının "kişilik haklarını" ilgilendirdiği, incelenmesi ve değerlendirmeye tabi tutulmasının mümkün olmadığı; Tek başına tanık beyanlarının da davacı savını kanıtlamadığı, davacı kocanın davalı kadını döverek ağır kusur içinde olup davalıya yüklenecek herhangi bir kusurun varlığı ispatlanamadığı gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.

Uyuşmazlık; davalı kadının güven sarsıcı davranışlar içerisinde bulunup bulunmadığı, sözü edilen davranışların ispatı ile ilgili olarak davalı tarafından tutulan "GÜNLÜK" isimli defterin delil niteliğinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktalarındadır.

Yargılama sırasında tanıklardan Ş.İ.; Davalı kadının kendisine" kocam beni kayınbiraderim A. ile birlikte yakaladı artık eşi ile bir araya gelemeyeceklerini" söylediğini, kardeşi A. ile davalı kadının ilişkisinin bulunduğunu davacıdan ve komşularından da duyduğunu, ifade etmiştir.

Yukarıda aksi kanıtlanmayan tanık anlatımına göre davalı kadın, kayınbiraderi A.'e ilgi duyduğunu ve bu duyguları nedeniyle eşiyle olan müşterek hayatı yürütemeyeceğini, kendisinin de boşanma isteğini bir kısım tanıklara açıklamıştır.

Davalı tarafından tutulan "günlük" defterinin delil olarak değerlendirilip, değerlendirilemeyeceği konusu gelince;

"Zehirli ağacın meyveleri" olarak ifade edilen hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin değerlendirilmesi konusunda Medeni Usul Hukukunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.

Öncelikle konuyu öğreti bakımından incelemekte yarar vardır.

Berkin, usulsüz veya kanunsuz yahut hukuka aykırı yoldan elde edilmiş delile dayanılarak hüküm verilemeyeceği görüşündedir. Yazara göre, posta memuru ile anlaşarak ele geçirilmiş ve mahkemeye sunulmuş olan başkalarına yazılmış mektupların veya evli erkeğin ilişki kurduğu ve ileride evlenmek istediği kadına yazdığı mektupların çalınarak boşanma davasında delil olarak kullanılması caiz değildir" görüşünü ileri sürmüştür.

( Bkz.Prof.Dr.Berkin N. Tatbikatçılara Medeni Usul Hukuku Rehberi İst. S.734 ).

Üstündağ "hukuka aykırı yollardan elde edilmiş olan delillerin değerlendirilmesi konusunda usul kanunumuzda bir hüküm bulunmadığını belirtmekte, kitabının bir başka yerinde "sesin gizlice banda alınması halinde buna daha sonra bir ispat vasıtası olarak dayanmanın mümkün olduğunu açıklamaktadır. Örnek olarak Alman Mahkemesinin kararına göre, insan seslerinin konuşanın muvafakati olmaksızın tespiti kişilik haklarına bir saldırı olmakla beraber, gizli ses almayı haklı kılan nedenlerin mevcudiyeti halinde bu şekilde bir tecavüze müsaade edilmesi gerektiğinin kabul edildiğini belirtmektedir. Alman Mahkeme kararına esas teşkil eden olayda evli kadın, kocasına defalarca hakaret etmiş ve bütün bunları a mahkemede inkar edeceğini de ilave etmiştir. Bunun üzerine koca açmayı tasarladığı boşanma davası için bu sahneleri teybe almıştır ( Bkz. Prof.Dr. Üstündağ S. Medeni Yargılama Hukuku C.1-II, İst.2000 S.627 ve 762 ).

Prof. Dr.Pekcanıtez'e göre, kişilik haklarının, özel yaşam alanı ve sır alanının ihlali sonucu elde edilen teyp bandı, fotoğraf, çalınmış veya el konulmuş aşk mektupları delil olarak değerlendirilemez. Hukuka aykırı olarak elde edilen delilin değerlendirilmesi konusunda Medeni Usul Hukukunda da geçerli olan dürüstlük kuralı esas alınarak karar verilmeli ve bu konuda her somut olayda değerlendirme yapılmalıdır. Bu konuda ihlal edilen kanun hükmü ile ispatlanmak istenen menfaat arasında amaca uygunluk hususu da esas alınmalıdır. Diğer taraftan gizli şekilde ele geçirilen tüm deliller hukuka aykırı delil olarak değerlendirilmemelidir. Örneğin, bir telefon görüşmesinde, telefondaki ses yükseltici veya ikinci bir dinleme aleti sayesinde tarafların söylediklerinin duyulması sonucu yapılan açıklamalar ve bu konudaki tanıklık geçerli olmalıdır. Kişilik hakkının ihlali sonucu elde edilen delilin kullanılmasına hakkı ihlal edilen kişi izin verirse bu delil mahkemece kullanılabilir

( Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 2.Bası, Ankara 2001/s. 390 vd. )

Hukuka aykırı elde edilen delillerin değerlendirilmesi konusunda Medeni Usul Hukukunda açık bir yasa hükmü olmadığı halde, Ceza Yargılamaları Usulü Yasasında açık düzenleme yapılmıştır. Bu yasanın ( CMUK ) 254/2.maddesinde "koğuşturma makamlarının hukuka aykırı şekilde elde ettikleri deliller hükme esas alınamaz." denilmiştir. Burada söz geçen hukuka aykırılıklardan birisi de Özel hayata yapılan haksız müdahaledir. Ancak özel hayatın gizli alanı dediğimiz ve sadece bireyi ilgilendiren alanın hiçbir şekilde müdahale edilemeyecek alandır. Örneğin kişinin cinsel yaşamı böyledir. Hayatın bu gizli alanı ihlal edilerek bir delil elde edilmiş ise, bunu, kim, nasıl ve hangi amaçla elde etmiş olursa olsun söz konusu delil Ceza Mahkemesinde delil olarak kullanılamaz. Zira hayatın gizli alanı bir delil elde etme yasağı teşkil eder. ( Ö., B.Yeni Yargıtay Kararları Işığında Delil Yasakları, Ank. 1995, S.116 vd. ).

Not Defteri ile Hıristiyan kültüründe çok önemli yer turan Günlüğün özelliklerine değinmekte yarar vardır. Günlük, Hıristiyan Kültürünün bir parçasıdır ve içinde insanın iç dünyasını ilgilendiren son derece gizli ve özel hayatın dokunulmaz alanı oluşturan bilgiler yer alır. Günlüğü tutan kişi yaşadığı günün değerlendirilmesini, vicdani muhasebesini yapar ve bunları Günlüğüne yazar. örneğin sevdiği kızla evlenmeden cinsel ilişkiye girip girmediğini, cinsel tercihlerini yazar. Kiliseye günah çıkarmaya giderken Günlüğünü beraberinde götürür. Bu günlükte özel hayatın gizli bilgileri yer alır. Somut olayda davalı tarafından tutulan not defterinin anlatılan günlük ile bir ilgisi bulunmadığı açıktır. Not defterinin Ceza Yargılamasında delil olarak kullanılmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır ( Ö. a.g.e. S.118 vd. ).

Somut olayda, tarafların birlikte yaşadığı evde evi terk ettikten sonra kilitli olmayan yerden elde edilip mahkemeye sunulan zor ve tehdid ile ele geçirildiği savunulmayan ve davalı tarafından tutulduğu tartışmasız olan bir yaprağında davacının kardeşi A.'ın resmi bulunan be içinde "aşkım neredesin, neden gelmedin, sensiz bir saat sene gibi iken koskoca bir gece uzun ve karanlık, bir tanem seni özledim, ne olur gel... ( AŞKIM ) şu anda aklımdan geçenleri ve yüreğimin sesini bir bilebilsen seni ne kadar sevdiğimi o zaman, ...sensiz olamayacağımı anlayacaksın bir tanem... sen yanımda olmayınca kendimi savunmasız ve çaresiz hissediyorum... ne olurdu gitmese idin, biliyorum bana ceza verdin, S. linle görüşmene izin vermediğinden, ama paylaşamam seni asla... sana hiçbir zaman isteyerek ihanet etmedim... seni özledim... ölmek istiyorum... aldatmak çok ağır geliyor... " ( 30/1/2000 saat 03.10 ) "Bana doğum günü hediyen çok acı oldu... sensizim ve acı doluyum... aşkım ne olur ara beni alkolün esiri oldum... seni beklediğin halde aramıyorsun... artık resminle konuşuyorum... ( 03/02/2000 saat:02.20 ) "seni seviyorum sır küpü çocuk" Yazıları bulunan defterin yukarıda anılan görüşler doğrultusunda delil olup olmadığının değerlendirilmesine gelince;

Öncelikli olarak hayatın gizliliğinin korunması esas olmalıdır. Ancak somut olayın özelliği bu genel görüşten ayrılmayı gerektiren istisnalar içermektedir. Kullanılan deliller çalınmış, tehdit ya da zorla elde edilmiş ise burada hukuka aykırılık vardır. Hukuka aykırı yollardan elde edilmemiş deliller ise yasak bir delil olarak değerlendirilemez. Boşanma davası zaten kişilerin özel yaşamını ilgilendiren bir davadır. Koca eşi ile birlikte yaşadıkları mekanda ele geçirdiği eşine ait fotoğrafları, not defterini veya mektupları mahkemeye delil olarak verirse, bu deliller hukuka aykırı yollardan elde edilmediğinden mahkemede delil olarak değerlendirilir. Aynı evde yaşayan kadın, kocanın bu delilleri ele geçirilebileceğini bilebilecek durumdadır. Kocanın yatak odasındaki bir dolabın içinde yada yatağın altında kadın tarafından saklanan bir not defterini ele geçirmesi, bu mekanın eşlerin müşterek yaşamlarını sürdürdüklerini bir yer olduğundan kadın gizli mekan kabul edilemez. Hiç kimse evindeki bir mekanda bulduğu bir delili hukuka aykırı yollardan ele geçirmiş sayılamaz.
Diğer taraftan özel hayatın gizli alanları, özel hayatın gizli alanını ilgilendiren delillerle ispat edilebilir. Nasıl ki, kadın başka bir erkekle müşterek hanedeki yatak odasında sevişirken koca tarafından kapı kırılarak içeri girilmesinde hukuka aykırılıktan söz edilemezse, ortak yaşanan evde bulunduran not defterinin elde edilmesi de hukuka aykırı olarak değerlendirilemez.

Eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları yasal bir zorunluluktur. Kadının bu konulardaki özel yaşamı, evlilik ile bir araya geldiği hayat arkadaşı kocayı da en az kadın kadar ilgilendirmektedir. Bu nedenle de davalıya ait hatıra defterinin delil olarak değerlendirilmesinde kuşkuya düşmemek gerekir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, dinlenen tanıkların anlatımlarına, davalı kadın tarafından tutulan not defterinin içeriğine göre, davalı kadının evlilik birliği içinde davacı kocaya karşı sadakatsiz davranışlarda bulunduğu, bu davranışları nedeniyle davacıya nazaran daha ağır kusurlu bulunduğu, tarafların karşılıklı eylemleri nedeniyle müşterek hayatın temelden sarsıldığı, evlilik birliğinin devamına imkan kalmadığı anlaşıldığından bu gerekçelere ve özel dairenin bozma ilamındaki nedenlere göre bozma ilamına uyulması gerekirken eski kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğundan, direnme kararının bozulması gerekmiştir.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 05-01-2009, 01:21   #18
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan agah
Cevabımda aldatma ile ilgili hususlara değinmedim.Kısaca eşler birbirlerine karşı özel hayatın gizliliğini ileri süremez.Sebebse birbirine bu kadar yakın iki kişinin arasında her şeyin şeffaf olmasıdır.Nasıl ki topluma mal olmuş ünlü insanların özel hayat eşiği daha aşağıda ise eşler arasında da bu gizlilik evlilik ile kalkmıştır.Tabi bu noktada kültür farklılıkları da devreye giriyor ve batı kültürü-hukuku ilişkisi ile doğu kültürü-hukuku ilişkisi arasındaki farklılıklar da gözümüze çarpıyor.Evlilik, evet temel haklardan vazgeçilen bir kurumdur.



Sayın agah,
insanlar insan oldukları sürece gizlileri saklıları vardır. Eşlerin de birbirilerinden gizlileri ve saklıları vardır. Bu gizliler ve saklılar ne kültürle ne doğu ile ne de batı ile ilgilidir. İnsanlığın yapısı ile ilgilidir. Şeffaf insan, hükmedenlerin tüm arzularına rağmen olmadı ve olmıyacaktır da. Demokratik hukuk sistemlerinin özel hayatın gizliliğine önem vermeleri ve bu gizliliğin istisnasız herkese karşı geçerli oluşunun gerekçesi, tarihten alınan dersin bir neticesidir.

Batı kültürünün bir ürünü olan Anayasamızın bu konudaki düzenlemeleri birkaç sefer belirtildi forumda. Birde doğu kültürüne bakalım :

İstanbul Hukuk Fakültesi Hukuk Profesörü Prof. Dr. Servet Armağan’ ‘İslam Ülkeleri’nin Günümüzdeki Anayasaları’nda Kadın ve Erkekler Arasındaki Eşitlik Hakkındaki Düzenlemeler ve İslam Dünyasında İnsan Hakları’ başlığı altındaki makalesinde eşler arasındaki özel hayatın gizliliğine de değinen bir beyannameden bahsediyor.

19.09.1981 tarihli ‘İslamda İnsan Hakları Genel Beyannamesi’ (Bu Beyanname Avrupa İslam Şurası tarafından açıklanmıştır. Şura İslam Bilim ve bazı devlet adamlarından oluşmuştur. İslam devletlerinin resmi bir kuruluşu değildir)

Beyanname Madde 20/f ‘Eşlerden her birisi diğerinin özel hayatının gizliliğini(mahremiyetini) korumalı ve diğer eşin bedeni ve ahlaki bir sırrı varsa bunu açıklamamalıdır.

Beyannamenin bu bu buna benzer diğer kurallarının günümüzdeki islam ülkelerinde ne ölçüde uygulama alanı bulduğuna değinmiyor yazar. Sadece şunu belirtmekle yetiniyor: Bilim ve devlet adamlarından oluşan İslam Şurası, Müslümanlığın asıl kaynaklarından yararlanarak insan haklarını bulup ortaya çıkarmıştır; Bu haklar Müslümanlığın asıl anlamı uyum içindedir. Müslümanlığın temelinde var olan bu kurallar pratiğe geçirilmemiştir

Kaynak:



Saygılarımla
Old 05-01-2009, 01:24   #19
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Yasa dışı delile (Yasak yollardan temin edilen delile) dayanılarak boşanma isteminin reddi = Aldatıldığı şüphe götürmeyecek biçimde kanıtlı, aldatan eşten boşanamama kararı...

Burada terazinin dengesi ne kadar hassas, değil mi?

Bence yasak delil savıyla boşanma isteminin reddi kararı, bir hukuk davasının tarafı olan davacıyı korumamakta; "Aile", "Özel alan" kavramlarını korumakta. Yani bireyin zararına, genelin çıkarı, kamusal fayda gözetilmekte.

Öte yandan, hukuk davalarında, ceza davalarının aksine, "Kamu Hukuku" sıfatını haiz bir davacı seçeneği bulunmuyor...

Belki de yasak delil kavramı, kamu hukukunun davacı sıfatını haiz olduğu davalarla sınırlı olmalı -Halihazırda ceza davaları, yahut C.Savcısının katıldığı müstesna kamuyu ilgilendiren hukuk davaları-... Yani bireyin, savunmasız olduğu, üstün erke (=Devlete/Kamu otoritesine) karşı korunması dar anlamında, yasak delil kavramı yeniden değerlendirilmeli... (Elbette yasak delilden kastım da, yalnızca somut forum mesajıyla ilgili. Yani eşine işkence ederek, elektrik vererek aldatıp,aldatmadığını öğrenmek isteyecek eşlere yol açacak bir kapı öngörü ve hoşgörüsü değil.)

Zira, konu aileyi korumaksa ve zina, halihazırda yürürlükte bulunan TMK ca bir boşanma nedeni ise, aldatıldığından emin bir eşin, kişilerin özel hayatı gerekçesi ile kendi yaşadığı hane içindeki yöntemlerini, davranışlarını da yasak delil şeklinde değerlendirmek..? (Mutlaka bizzat yahut 3.bir kişi aracılığıyla hırsız-polis takibatı şeklinde izleyip, takip ederek, yasaca anlanan anlamda eşzamanlı zina esnasında delil beklemek, aksi halde evli kalmaya devam edin demek??? Yahut söz gelimi, "Evet seni sevmiyorum, falanca ile birlikteyim!" şeklinde hane içinde ünleyen ve tanığı olmayan bir nidayı, gizli ses kaydı yapamazsın, haklısın ama seni boşayamam diyereki reddetmek? )

Yasak delile dayalı elde edilmiş, aldatılmanın kuşku götürmez herhangi bir kanıtı ve karşılığında, zina ettiği hakimin vicdanında da netleşmiş olsa da, delilin yasak delil, boşanamazsın, davanın reddine, evlilik birliğinin devamına (Zinayı mümkünse yasak olmayan bir delille ispatla özrü)... demek.

Burada şöyle bir seçenek de düşünülebilir. Yersiz kuruntuya kapılarak böylesi bir delil elde etme gayretine girişen eşin yakalanması halinde, aldatma zanisi eşe de boşanma ve tazminat hakkı tanınması... Mesela... Bilemiyorum ama, delilin yasak delil, kusura bakma, seni, seni aldatan eşinden boşa-ya-mıyorum, demek de, ne kudretli, ne adaletli ve ne de vicdana uygun görünmüyor.

Düşündüm de, yasa koyucunun da işi zor.

Saygılarımla...
Old 05-01-2009, 05:55   #20
AvTürk

 
Varsayılan

mükemmel bir karar. böylece ailenin sen ve benden değil bizden oluştuğu tescillenmiş oldu. böyle bir ortamda hukukun da evliliği bir akit bir şirket hatta neredeyse ticaret olarak gördüğü bir zamanda böyle bir karar verilmesi yerinde olmuş.
Old 05-01-2009, 10:41   #21
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Alıntı:
Düşündüm de, yasa koyucunun da işi zor.

Yasa koyucu kuralları belirlemiş.

Bireylerarası ilişkide özel yaşamın dokunulmazlığına bir istisna tanımlanmamış.

Bu aşamada asıl yasa uygulayıcılarının işi zor.

Yasada ;özel yaşamın dokunulmazlığına ilişkin bir istista tanımlanmadığı halde aldatıldığını ispatlamak için ortam dinlemesi yapan eşin davranışını "anlayışla karşılayıp" "haklı sebep" olarak kabul edip, savunmak zor.

Yasa uygulayıcıların "olası bir terör eylemini söyleterek" işkence uygulamasını haklı göstermeleri kadar önemli bir zorluk bu.

Yasa uygulayıcılarının ;her durumda yasa dışılığı kararlılıkla reddetmeleri "özgürlük ve güvenlik" hakkının yaşanabilirliği için zorunluluktur.
Old 05-01-2009, 11:17   #22
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Yasa koyucu kuralları belirlemiş.


Kuralların eleştirilmesi gerektiği ise, kuşkusuz.

Yürürlükte bulundukları sürece uyulmaları zorunluluğu ise, bir diğer vakıa. Bu anlamda yasa uygulayıcısının kararının , yasa koyucunun kararına uygun düşmediği konusunda hemfikiriz.

Yasa dışılık kavramıysa, şüphe yok ki yasa cevaz vermediği sürece sürer. Yasa koyucu, taciz gibi, aldatma gibi, ispat güçlüğü yaşanan konularda ekseriyetle, önce Yüksek Mahkeme kararlarıyla yasayı uygulamıyor (Doğru mu, elbette yanlış, bu da bir başka vakıa), bilahare yasa değişiklikleri Meclis gündemine oturuyor. Ceza Mahkemeleri hiç bir görgü tanığı olmadığı halde, tacize uğradım diyen kadınların suçladıkları kişileri, YERLEŞMİŞ İÇTİHATLARI ile cezalandırıyor. Burada alkışlıyoruz. Bana göre, bu da ayrı bir yasa dışılık. Yasada tacize uğradım diyen mutlak doğru söylüyordur, tanık aranmaz, şeklinde bir cümle var mı? Yok. Ancak içtihatlarla başlayıp, yerleşen bir şikayet ve karar süreci oluştu bile.

Söz konusu olayda aldatılan eş kadın da olabilir. Aldatmanın tanığı olur mu? Olmaz. Tabii ekseriyetle. Bugün binlerce insan, aldatıldığından kuşkusu tüm emareleri ile vicdanda ispata muhtaç kalmamış olan; kocamı takip mi ettireyim, ne şekilde aldatıldığımı kanıtlayabilirim, sorusunu soruyor. Savcılık aracılığıyla telefon dinlemesi talep edemezsiniz, zira zina ceza hukuku anlamında suç değil. Ev hanımı aldatılan kadın, ne yapacak? Evinde yüzüne aldatıldığı alenen söylenen kadın, ya da? THS 'nin kadınlara yönelik platformlarına kimliğini gizleyerek soru yöneltebilmekten başka umudu bulunmayan, beşeri ilişkileri zayıf, asosyal yaşama zorlanmış kadınlar,aldatıldıklarını nasıl kanıtlayacak? Onlara anılan platformlarda, bir avukata gidiniz diyoruz, gittikleri avukat ne diyor, izinsiz dinleme yapamazsınız, kayıt alamazsınız, kullanırsanız siz yargılanırsınız, diyor... Aldatılan eş, boşanamamaya ve aldatılarak aynı evi bizarur paylaşmaya devam ediyor...


Alıntı:
Yasada ;özel yaşamın dokunulmazlığına ilişkin bir istista tanımlanmadığı halde aldatıldığını ispatlamak için ortam dinlemesi yapan eşin davranışını "anlayışla karşılayıp" "haklı sebep" olarak kabul edip, savunmak zor.


Peki aldatılmayı yasak olmayan yollarla kanıtlayamadığı için boşanma istemini reddedip, aynı hanede yaşamaya devam edin önermesini savunmak da zor değil mi?

Özel yaşamın dokunulmazlığının sınırını, aile kavramı içerisinde, TMK zinayı boşanma nedeni sayarak belirlemekle sınırlıyor zaten. Kendi veya başka bir hane içinde eşini bir başkasıyla yakalayan eşe, aldatan eş, "Burada ne işin var, burası benim özel yaşamım, dokunamazsın" diyebilir, demiyor. Burada yegane sorun, taciz gibi, aldatılmanın da ispat güçlüğü taşıyan bir konu olması. İkisi de gizli, alenen gerçekleştirilmiyor.

Özel alan kavramının müşterek hane içinde de yapılandırılması, eşlerin ayrı odalarda aynı hane içinde iletişim araçlarıyla birbirlerini an be an aldatmaları halinde dahi, yasa çerçevesinde korunmaları sonucunu doğurur ki, anılan içtihada dek de durum bundan farklı olmuyordu kuşkusuz.

Özel alan, kamusal alan kavramlarının aile içinde yeniden yapılandırılması ve yasa dışı delil kavramının boşanma davalarına özgü olarak ispat güçlükleri gözetilerek yeniden değerlendirilmesi, tüm bunlar yapılırken aile kavramının eşlerin birbirinin röntgencisi yahut inzibatı durumuna düşürülmeksizin son derece hassas bir dengeyle kurulması gerektiğine yönelik inancımı tekrar ediyorum. (Söz gelimi aldatıldığından kuşkusu kalmayan eş, Mahkemeye müracaat ederek Hakim kararı ile kayıt alma yahut dinleme isteminde bulunabilir, belli süre için verilecek izin sürecinde kanıt elde edilememesi halinde, kayıt kapatılarak yine Mahkeme kanalıyla diğer eşe tebligatta bulunularak yapılan dinleme talebi ve neticesinden diğer eş haberdar edilebilir ve böylelikle haksız yere dinlenen eşe boşanma ve tazminat isteme hakkı tanınabilir. Netice aldatmanın ispatına yönelik olduğu takdirde, zaten zinaya dayalı boşanma gündeme gelir. Eşlerin birbirlerini gizlice takip etmeleri yahut ettirmelerinden daha az medeni, yahut yasaya aykırı içtihadi uygulamadan daha az hukuki olmasa gerek)

Yasa koyucunun işi zor derken, kastım buydu. Anılan içtihat, olası bir yasa değişikliğinin kuvvetli habercisi gibi göründü zira bana.

Saygılarımla...
Old 05-01-2009, 11:53   #23
üye8180

 
Varsayılan

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması

MADDE 133 - (1) Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki aydan altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.


Özel hayatın gizliliğini ihlal

MADDE 134 - (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

Ek fıkra ilave edilecek o zaman.

' Suçun mağduru eş , suçu işleyen diğer eş ise suçu işleyene ceza verilemez. Çünkü evlilik, bu suçlar bakımından hukuka uygunluk sebebidir '

Hatta hakaret suçuna da böyle bir fıkra eklenebilir. Kutsal evlilik birliğinin korunması bakımından, bir eş, diğer eşe hakaret ederse dahi, bu eylem cezalandırılmazsa yerinde olur.
Old 05-01-2009, 16:01   #24
erkanaga

 
Varsayılan

Burada yazılanlardan yola çıkarak olayda dikkat edilmesi ya da kıyaslanması gereken iki durumun varlığı dikkatimi çekti.
Birincisi, özel hayatın ihlal edilmesi yoluyla elde edillmiş bir delil,ikincisi ise boşanma talebinin haklı sebebe dayandığını kanıtlamak isteyen kocanın hukuka aykırı olarak elde ettiği delil.
Dolayısıyla bu durumda şunu düşünmemiz gerekir hukuka aykırı bir delil bazı koşullların gerçekleşmesi halinde delil olarak kabul edilebilir mi?
Burda koşullar olarak behsettiğim şey Sayın Av.Şehper Ferda Demirel in de yazdığı üzere,bazı durumlarda eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırılığın tespiti için yasadışı yollara başvurmak zorunluluğunda kalmasıdır.
Sözün kısası, benim bu olay hakkındaki düşüncem eğer koca,eşinin bazı şüpheli hareketlerini görmüş ve bunun sonucu onu dinlemeye almışsa delil olarak kabul edilmelidir.Ancak tabi ki bu dinleme belli bir zaman dilimiyle kısıtlı olmalıdır.Yani eşinin evde birisiyle buluşacağını öğrenmiş ve bunu ispatlamak için dinleme cihazı yerleştirmişse bu durumda ses kaydı delil olarak kabul edilmelidir.Aksi bir durumun yani evin hergün dinlenmesinin özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği açık bir şekilde ortadadır.
Old 05-01-2009, 17:22   #25
agah

 
Varsayılan

Alıntı:
Bu iddialarınızı birer hukuksal gerekçeye dayandırabilirseniz tartışmaya somut bir katkınız olabilecek ve bu tartışma hukuksal çerçevede sürebilecektir.
Mevzuatımızda açıkça belirtilmiş durumun aksine bir iddiada bulunulması halinde bu iddianın hukuki gerekçelere dayandırılmasının mümkün olmayacağının kabul edilmesi gerekir. Zaten pratiğe yönelik bir mesleğin mensupları olarak her hususta , Yargıtay kararı arayıp, mevzuatı dayanak göstermeye çalışıp hukukun gelişmesine katkıda bulunmamız gerekirken, bu vazifemizi pozitivist ekolün etkisi altında kalarak geri plana atmamız ayrı bir tartışma konusudur.Mevcut yasaları eleştirerek, doktrin ve yargı kararları ile bu gelişmeye katkı sağlamamız gerekirken bu sorunları meclise havale etmek ve hiçbir hukuki gerekçeye dayanmaksızın meclis tarafından kanunların değiştirilmesini ve sonrasında uygulanmasını beklemek hukuk uygulayıcıları için uygun bir tavır değildir.Kaldı ki bahsettiğim şekilde, neden ünlü insanların özel hayatı daha dar bir sınıra hapsedilmiştir de normal bir vatandaşın tam olarak korunmaktadır.Mevzuatımızda bu konuda bir dayanak var mı? Ben, olduğunu zannetmiyorum.Bu husustaki sınırlama yargı kararları ile gerçekleştirilmiştir.Askerlik hizmeti gören veya ceza infaz kurumlarında tutuklu, hükümlülerin telefonları neden dinlenmektedir,mektupları neden okunmaktadır.Kamu düzeni gerekçesiyle, kanun tarafından düzenleme yapıldığı için. Yine bazı davranışlar vardır ki suç teşkil edip etmediği sübjektif yorumlardan öteye gidemez.Hakaret, devlet kurumlarını aşağılama vb. Bu davalarda verilen kararları acaba hangi hukuki gerekçelere dayandırmak gerekir.Yine de bir iki iddiamı hukuki gerekçeye dayandırmaya çalışayım.
Alıntı:
“Evlilik, evet temel haklardan vazgeçilen bir kurumdur.”
dedim. Çünkü
TMK
Madde 185- Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur.
Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler.
Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.

Görüldüğü gibi evlenme ile bir birlik kurulmaktadır.Ve bakım,eğitim,gözetim,birlikte yaşamak,sadık ve yardımcı olmak gibi bir çok yükümlülüğü beraberinde getiren bu birlik, bir çok hakkı da beraberinde götürmektedir.Bu haklardan birisi de özel hayatın gizliliğidir.Kanun, eşlere birlikte yaşama zorunluluğu getirirken özel hayatın gizliliği ilkesini, eşler arasında rafa kaldırmıştır.


Alıntı:
Evlilik suç işleme özgürlüğünün olduğu bir kurum mudur?Başka hangi suçları işlemeye izin verilmektedir?
Ben sizin için biraz araştırdım.Evet, evlilik maalesef suç işleme özgürlüğünün olduğu bir kurummuş.
Anayasa
Mülkiyet hakkı
Madde 35 – Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
TCK
Madde 167- (1) Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların;
a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
…Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
Neden bir eş diğer eşin cüzdanından para aldığında, yani hırsızlık suçunu işlediğinde cezalandırılmamaktadır.Cevap; mülkiyet hakkı yasayla sınırlandırıldığı için.Benzer şekilde eşler arasında da yasaya aykırı delil gerekçesini bertaraf edecek bir düzenleme, bir yaklaşım geliştirilmesi taraftarıyım.

Alıntı:
Beyanname Madde 20/f ‘Eşlerden her birisi diğerinin özel hayatının gizliliğini(mahremiyetini) korumalı ve diğer eşin bedeni ve ahlaki bir sırrı varsa bunu açıklamamalıdır.

Bu maddeden anlaşılan şu; eşlerden biri diğerinin özel hayatı ile ilgili hususları 3. kişilere anlatmayarak gizliliğini korumalı.Yani burada eşler arasında dokunulmaması gereken bir özel hayatın gizliliği vurgulanmamış.Zaten cümlenin sonunda da bu hususu vurgulamış.

Alıntı:
Anayasa
Madde 20 – Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

Aslında anayasa koyucunun bu maddede özel hayatın gizliliği kavramını, aile hayatının gizliliği kavramı ile birlikte kullanarak üstü kapalı bir şekilde evlilikle bireyin özel hayatına diğer bir bireyin katılması ile ortak bir özel-aile hayatı oluşması üzerine bu özel-aile hayatının gizliğine saygı gösterilmesini diğer 3. kişilerden talep edebilme hakkını belirttiğini düşünebiliriz.Sonuç itibariyle amaçsal yorumda bulunmak gerekebilir.Lafzi yorum her zaman yeterli olmayabiliyor.
Old 05-01-2009, 17:51   #26
üye8180

 
Varsayılan

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi madde 12,

' Kimsenin özel yaşamına, ailesine konutuna ya da haberleşmesine keyfi olarak karışılamaz, şeref ve adına saldırılamaz. Herkesin bu gibi karışma ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.'

Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme Madde 17,

' Hiç kimse özel ve aile yaşamına, konutuna ya da haberleşmesine keyfi ya da hukuka aykırı biçimde müdahale edilmeye maruz bırakılmayacak, onuruna ve şöhretine hukuka aykırı tecavüzde bulunulmayacaktır.

Herkes, bu tür müdahale ve tecavüzlere karşı kanunen korunma hakkına sahip olacaktır. '

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Madde 8,

' Herkes, özel yaşamına ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir '

Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi Madde 11,

Mahremiyet Hakkı

' Her kişinin şerefine saygı gösterilmesine ve onurunun tanınmasına hakkı vardır

Hiç kimse özel yaşamına, aile yaşamına, konutuna ya da haberleşmesine yönelik keyfi ya da erkin kötüye kullanımı mahiyetindeki müdahalelere, yahut şerefine ya da şöhretine yönelik hukuka aykırı saldırılara konu olamaz

Herkesin, bu tür müdahaleler ya da saldırılar karşısında hukuken korunmaya hakkı vardır. '
Old 05-01-2009, 19:43   #27
gurhankoc

 
Varsayılan

Yargıtay kararının doğruluğuna inanan sayın meslektaşlarım;
Erkek, eşine fiziksel şiddet uygulayarak (mesela işkence ederek, döverek, tehdit ederek) kendisini aldatmış olduğunu söyletmiş olsa ve bu itirafları da ses kaydedici cihaz ile kaydetmiş olsa görüşleriniz değişir miydi?
Eğer değişirse bunun kıstası "işlenen suçtan cismani zarar görmek" midir?
Old 05-01-2009, 20:35   #28
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan agah
Madde 185- Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur.
Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler.
Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.

Görüldüğü gibi evlenme ile bir birlik kurulmaktadır.Ve bakım,eğitim,gözetim,birlikte yaşamak,sadık ve yardımcı olmak gibi bir çok yükümlülüğü beraberinde getiren bu birlik, bir çok hakkı da beraberinde götürmektedir.Bu haklardan birisi de özel hayatın gizliliğidir.Kanun, eşlere birlikte yaşama zorunluluğu getirirken özel hayatın gizliliği ilkesini, eşler arasında rafa kaldırmıştır.

Hukuk ve toplum düzeninde karşılıklı yükümlülükler doğuran birçok ilişki vardır.
Örneğin anne baba çocuğuna yardım etmekle, belli bir yaşa kadar bakımını sağlamakla yükümlüdür. Çocuk anne babasının belli sınırlar içinde sözünü dinlemekle yükümlüdür. Birbirlerine destek olmakla yükümlüdür.
Örneğin işçi işverene sadakat yükümlülüğü altındadır, işini özenle yerine getirmekle yükümlüdür.
Örneğin dernek üyeleri derneğin amaçlarını benimsemekle, amaçlarına aykırı düşmeyerek sadakat yükümlülüğü altına girmektedir.
Bu örnekler çoğaltılabilir. Sonuçta toplumda sadakat yükümlülüğü doğuran, karşılıklı destekleme yükümlülüğü doğuran birçok ilişki vardır. Peki işveren işçisinin özel iletişimini tespit etme hakkına sahip midir, anne baba çocuğunun mektuplarını okuma hakkına sahip midir, dernek yöneticisi dernek üyelerinin kimlerle çalıştığını anlamak için özel mektuplarını okuma ya da konuşmalarını dinleme hakkına sahip midir?
Bunların yanıtı hayırsa evlilik birliğinin getirdiği yükümlülüklerin özel haberleşme hakkını sona erdirdiğine nasıl ulaşabiliyoruz?
Kişisel kanılarımız ya da alışkanlıklarımız değildir bizi hukukçu sıfatıyla konuşturan.
Hukuk kurallarının salt pozitivist yaklaşımla yorumlanmaması gerektiğine çoğu kişi katılır ama hukuk kuralları amacıyla yorumlanırken her zaman özgürlükler lehine yorumlanır. Özgürlükleri daraltıcı yorumlar demokratik ve laik sistemlere değil otoriter ya da totaliter sistemlere özgü bir alışkanlıktır.
Old 05-01-2009, 20:51   #29
Sadık Toprak

 
Varsayılan Boşanma - Kamu Hukuku

Alıntı:
Yazan Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Sn.agah

Aldatmanın eşler arasında yıkıcı etkiye sahip olduğu,boşanmaye haklı sebep oluşturduğu tartışmasız.

Fakat konumuz bu değil.

Konumuz taraf olduğumuz ve iç hukuk normu haline gelen ve hatta uygulama önceliğine sahip uluslararası sözleşmeler ve Anayasa ve TCK ile güvenceye bağlanmış bir temel hakkın -özel hayatın gizliliği hakkının-evlilik içinde korunup korunmayacağı,evliliğin temel haklardan vazgeçildiği bir kurum olarak değerlendirilip değerlendirilmediğidir.

Yine asıl konu Yargıtay'ın değerlendirmesinin ne kadar hukuka uygun olduğudur.

Devam edelim...




Sayın Av. Habibe Yılmaz Kayar,

Bu konuyu, biri "Mahkeme kendiliğinden delil toplayabilir mi?", diğeri "Yalancı şahit ve gizli ses kayıtları" başlıkları altında iki ayrı forumda tartıştık.

Olayın özü MK 184. maddededir. Bu maddenin derinlemesine ve tüm ayrıntılarıyla iyi yorumlanması, üzerinde düşünülmesi gerektiğini bir kere daha vurgulamak istiyorum.

Yasalar, yasa koyucuların "hukukun" yani "adaletin" gereği veçhile yerine getirilmesi için vaz ettikleri hükümlerdir. Bir bakıma hukukun aletleridir diye yorumluyorum.

Katılıyorum, yasa uygulayıcılarının işleri zor. Ancak, yasa koyucunun, her hukuki ihtilafı önceden öngörerek yasa hazırlaması, bana göre çok daha zor. Nitekim, yasaların bir ülkeden alınması, faydalanılması, örnek alınması, yorumlanarak veya yorumlanmadan yasa haline getirilmesi de bir vakıadır. Bu nedenle bazı yasa hükümlerinin o toplumun yapısına uygun olmadığı da tartışılır. Ama bunlar yasadır. Aile hukuku ise kamu hukuku alanı olarak kabul edilmiştir ve her halükarda özel hukukun üstündedir.

Bunlarla yasadışı delillerin bazı hallerde, bazı davalarda yasal olarak telakki edilmesi gerektiği gibi bir iddiam yok, olamaz da. Boşanma davalarında hakimin, "kanaat" edinmesi kanunun emredici hükmüdür. Bu nedenledir ki 184/4 "Hakim, kanıtları serbestçe takdir eder." hükmünü vaz etmiştir. Bu fıkradaki "serbest"likten anlaşılması gereken şeyin ne olduğu üzerinde hiç düşünüyor muyuz? Hakimin serbestliği nedir?

Benim acizane anlayışım, kanaat edinmede hakim kendini hiçbir şekilde sınırlı hissetmeyecektir. Aksi takdirde kanaati oluşamaz. Ses kayıtları yasadışı kanıttır. Davalı da kayıtdaki sesini inkar etmedi. Ama yasadışı delil olduğu için ben bu karı kocanın arasında evlilik birliğine ters düşen bir durum olmadığına hükmetmeliyim, kanaat getirmemeliyim demek mecburiyetinde değildir. Hakim işte bu kanaati oluşturmakta serbesttir.

ANKA ajansının haberindeki bilgilere göre, Aile Mahkemesinin bizatihi kanıtın yasal veya yasadışı olduğunun belirtmesi hata olmuştur. Boşanma nedenlerinin münhasıran ses kayıtlarına dayandırılmış olduğunu sanmıyorum. Mutlaka başka beyanlar, tanık ifadeleri, belgeler de vardır. Hakimin serbestçe, evlilik birliğinin devamında yarar olup olmadığına karar vermesi gerekirdi. Evet, kadın kocasını aldatıyor veya evlilik birliği ile bağdaşmayacak başka bir durum da var ama, bunlar yasadışı kanıtlar. Hukuka aykırı, yok farzetmek gerekir gibi bir yaklaşım, boşanma davasını reddetmek, asıl, yasadışıdır. Kamu hukukunun, burada ayrıntılarına giremeyeceğim amaçlarına taban tabana zıttır. Hukuka, adalete aykırıdır.

Tekrar etmek lüzumunu duyuyorum. Önemli olan kanaat edinmektir. Kanıtların yasal veya yasadışı olduğunu irdelemek ayrı bir olaydır. Peki bu yasadışı davranış ne olacaktır. Gidersiniz ceza mahkemesinde dava açarsınız. Kişilik haklarınızın, özel hayatınızın gizliliğinin ihlal edildiğini beyan edersiniz. Ceza hakimi de uygun gördüğü yaptırımı ilgili yasa çerçevesinde uygular. Aile Mahkemesi hakiminin "vicdani kanaat" edinmesi için ise her türlü kanıtı kullanmak durumundayız. Genelde kapalı bir kutu olan aile birliğinin durumu hakkında getirilecek sınırlamalar, esasen çok zor olan hakimin kanaat edinme mecburiyetine getirilecek sınırlamalar olacaktır.

Saygılarımla.
Old 05-01-2009, 21:11   #30
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Sn.agah

Aldatmanın eşler arasında yıkıcı etkiye sahip olduğu,boşanmaye haklı sebep oluşturduğu tartışmasız.

Fakat konumuz bu değil.

Konumuz taraf olduğumuz ve iç hukuk normu haline gelen ve hatta uygulama önceliğine sahip uluslararası sözleşmeler ve Anayasa ve TCK ile güvenceye bağlanmış bir temel hakkın -özel hayatın gizliliği hakkının-evlilik içinde korunup korunmayacağı

Aslında konumuz ne ilki ve ne de ikincisi.

İlk ve ikinci konunun talihsiz karşı karşıyalığı ve bu karşılıklılık durumu halinde, hangsinin tercih (Ya da feda) edileceği.

Saygılarımla...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargıtay, maaşıyla geçinemeyen anne ve baba için nafaka kararı verdi. av.sally Hukuk Haberleri 2 18-01-2009 00:23
Yargıtay, hastasını taciz ettiği iddia edilen doktora tazminat ödenmesine karar verdi Y£LİZ Hukuk Haberleri 3 17-01-2009 23:58
Telekulak yasasında boşluk ahmetsacit Hukuk Haberleri 2 28-03-2007 07:20
Yargıtay, asılsız şikâyete tazminat cezası verdi ahmetsacit Hukuk Haberleri 2 29-09-2006 20:55


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08847809 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.