Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

Rutubetli Odamdan Taşanlar

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-12-2012, 11:51   #1
Abalı

 
Varsayılan Rutubetli Odamdan Taşanlar


Aşk acısı denen o lanet duyguyu iyi bilirim, maalesef tek ilacı zamandır...

Onunlayken elin yüzün bata bata midye yemek bile sana dünyadaki en büyük zevklerden biridir ama o olmadan ne yaparsan yap hep bir şeylerin eksik kaldığını hissedersin. Onun sende ne büyük yer kaplandığını ayrıldıktan sonra anlarsın ve bunun için kendine çok kızarsın. Artık o gemi senin limanından kalkmıştır...

Gemi yakındayken belki durur, geri döner, bozulur diye umutlanırsın. Gemi uzaklaştıkça, limanının boş kalmasının aslında seni ne kadar üzdüğünü fark edersin. Bu arada gemi git gide uzaklaşır ve gemi küçüldükçe, artık onu tamamen kaybettiğini anlarsın. Arkasından baktıkça hüzünlenirsin. Bu sırada birileri yanına gelip başka gemilerin geleceğini söyleyerek seni teselli etmeye çalışırlar ama sen onları duymazsın bile...

Başka gemi gelse ne olacaktır ki? Sen o geminin rengini, şeklini, içini, her şeyini ezberlemişsindir. Yeni bir gemiyi limanına yaklaştırmak ne kolay mı olacaktır sanki?.. Onca emek harcadığın gemin, artık yoktur ve durduramıyorsundur. Bir süre sonra o gemi o kadar uzaklaşır ki, bağırsan bile duyamaz artık. Git gide onu, sadece bir silüet olarak görmeye başlarsın ve sonunda o da yok olup gider...

Kim bilir hangi limana yanaşacaktır, yanaştığı limandaki kaptan onu senin kadar sevip koruyabilecek midir?..

Başta söylediğim gibi, bu duygunun tek ilacı zamandır...

2 Aralık 2012
Old 27-12-2012, 11:53   #2
Abalı

 
Varsayılan

Saatin kaç olduğunu bilemiyorum, zaten bilmem de gerekmiyor... Her şeyi çift görmeye başlamadan önce gecenin 12'si olduğunu seçebilmiştim en son. O zamandan bu zamana yelkovan kaç tur attı bilmiyorum. Bilmem de zaten mümkün değil çünkü zamandan münezzeh yaşıyorum...

En iyisi bir sigara daha yakmak... Sokak lambalarına doğru üfleyince dumanını, hoş bir görüntü oluyor. Şu anda aynaya baksam eminim kendimi tanıyamam, ama sigara dumanının sokak lambasına doğru üflendiği zaman atmosfere kavuşmak istercesine hızla yukarı doğru çıkarken yaptığı kendine özgü dansı çok seviyorum. Kaç sigaram kaldı onu da bilmiyorum. Umarım düşüp sızana kadar beni taşımaya yetecek sigaram vardır...

İşte bu... Sevgilniin dudaklarına kondurduğun ilk ve son öpücükler gibi çok tatlı geliyor sarhoş kafayla içilen sigara... Dumanı her içine çekişinde, rakının tadını tekrar tekrar hissediyorsun. Faranjit miydi neydi, şu boğazı ağrıtan kronik hastalık. Bu kadar sigaranın üstüne yarın muhakkak ortaya çıkacak bu hastalık, bunu ayırt edebilyiorum ama sigara paketini kırıp atacak kadar da aptal değilim. Belki de şimdi de ağrıyordur boğazım, şimdiden vurmaya başlamıştır faranjit denen illet boğazımı ama bunu en erken yarın sabah uyanıp, şimdiyi hatırlamak için çabalarken hissedeceğim...



Bu arada nereye geldim ben böyle? Burası, bildiğim hiç bir yere benzemiyor. Taksi'den neden indim? Daha eve gelmemiştim ki... Lanet olsun, yirmi dakika önce yaptığım bir şeyi, neden yaptığımı bile hatırlamıyorum. Sanırım biraz yürümek ve hava almak için eve gelmeden indim. Peki burası neresi? Eğer camdaki korkulukları paslı ama dışı bir pavyon kadını kadar gösterişli mor ve iki katlı evi bir görebilsem, oradan sonra evi bulabilirim. Ama bu kafayla görmek, hele ki gördüğünü seçmek gerçekten zor iş...

Her neyse, yürüyeyim bakalım. Herhâlde bir yerde bitiyordur bu yolun da sonu, dünyadan düşene kadar yürüyecek değiliz ya... Hadi bir kahkaha patlatayım kendime... Ulan şu düştüğün duruma bak be... İçince yüzündeki maskeyi nasıl da atıyorsun... Nerede gündüz son derece resmi, ciddi ve olgun adam, nerede şimdi gecenin bir yarısında kendisinden başka kimsenin olmadığı, kendisinin de nerede olduğunu bilmediği bir sokakta, sokak lambalarına dumanını hırsla üfleyerek sigara içen adam?..

İşte, telefonum çalıyor. Peki kim arıyor ki? Bu numara kimin? Bilmiyorum... Açsam da karşımdakinin beklediği gibi konuşamayacağım kesin. O hâlde açmayayım, nasılsa susar...



Sanırım biraz yoruldum. Ayıptır söylemesi acilen lavaboya da gitmem gerekiyor. Bu durumda bir an önce evime ulaşmalıyım. Bu lanet olasıca sokaktan hiç taksi de geçmiyor. Nasıl bir yer burası böyle?..

Ama şu an hissetmediğim ama beni etkileyip hasta etmeye çalışacağını bildiğim soğuğa, birbirinin ateşiyle yaktığım sigaralarımın faranjit denen illeti hareketlendireceğini bildiğim hâlde bu duyguyu seviyorum. Beni kıran, üzen, yıpratan ve yıkan her şeyden uzağım. Onların hiç biri yanıma yaklaşamıyor şimdi. Ruhumu Tanrı'ya ödünç verdim ve ruhsuz bir yürüyen et yığını olarak dolaşıyorum şimdi... Bunu hissetmek güzel...

Yarın, ondan sonraki gün ya da daha sonraki gün ne olacak bilmiyorum... İçimde duran, hiç kaybolmayan duyguları susturmak, ruhsuzlaşmak ve duygusuzlaşmak için, unutmak için vücuduma depoladığım bu alkol ve nikotin sonunda bana ihanet edecek ve kalbimi durduracak belki... Belki her gün biraz daha ölüyorum, yavaş yavaş eriyorum ama haberim yok...

Old 28-12-2012, 10:11   #3
Abalı

 
Varsayılan

Unutmak...

Hiç bir kılıfa sığmayan ve çoğu zaman gerçekleştirmenin, boğazı uçarak geçmekten bile zor olduğu bir olay...

Unutmanın zorluğunu bir tarafa bırakıp, mümkün olup olmadığını anlamaya çalışıyor insan... Bunu anlamaya çalıştıkça, mümkün olmadığını anlıyorsun...

Nasıl mümkün olabilir ki? Şimdi yalnız başıan seyrettiğin Ay''ı bir yıl önce onunla birlikte seyretmişsin, şimdi tek başına yudumlarıdığın içkini bir yıl önce onunla aynı kadehten yudumlaşmışsın, şimdi tek başına dinlediğin şarkıyı onunla birlikte dinlemişsin, şimdi tek başına döndüğün evine onunla birlikte dönmüşsün...

Düşündükçe sana kendini çıldıracakmışsın gibi hissettiren bir yığın anı geride dururken, unutmak o kadar kolay mı?.. Keşke kolay değil zor olsa, ona da razısın ama hiç mümkün değil... Bunu hissettikçe ve yaşadıkça daha iyi anlıyorsun unutmanın imkansızlığını...

Anlık aklından çıkmaları seni rahatlatıyor ama işte o şarkı çalınca, o yere gidince ve o sözü söyleyince tüm kasvetiyle tekrar saldırıyor hafızana...

Bundan kaçış yok, bundan kurtuluş yok, çekeceksin o hâlde...
Old 20-01-2013, 15:12   #4
Abalı

 
Varsayılan

Hiç bir şeyin değişmediğini görmek korkunç bir şeydi...

Onca şey yapmışsın, onca sıkıntı çekmişsin ama bir yıl önce ile bugünü kıyasladığında, arada hiç bir fark yoktur. Bunu fark etmek normal bir insan için hayattaki en yıkıcı olan bir kaç şeyden biridir.

Gecelerce uykusuz kaldın, sabahladın, karlar altında yürüyüp üşüdün ve üşüdüğünü bile hissetmedin, bir dolu risk göze aldın, aklının ucundan bile geçmeyen şeylerin hemen hepsini yaptın ama şimdi elinde hiç bir şey yok. Koskoca bir hiçlik ve acınası bir tebessüm...

Bir an aslında buna isyan etmeye hakkının olmadığını anlıyorsun çünkü sonu olmadığını bildiğin bir yoldu başladığın. Bunun farkındasın. Bunun farkında olduğun için sesini kesip oturursun. Belki bir kadeh daha içmek daha iyi gelecek ama o da şimdilik... Etkisi geçtikten sonra her şey yine aynı olacak...

Bir dolu hayal kırıklığı, garip tesellileri, kendini kandırmalar ve bunlar gibi bir sürü şey... İtiraf edemediklerin, söyleyemediklerin ve muhtemelen asla söyleyemeyeceklerin... Sen kendi kendine oturup tek başına odanda daha çok sarhoş olup zihnini iyice boşaltmaya çalışırken, kaç zihinde unutulduğunu düşünmek bile istemiyorsun. Ama işte gerçek bu; çok fazla zihinde unutuldun ve üzerinde izini taşıyan mühürlerin hiç biri şimdi adını bile hatırlamıyor...

Nemli bir oda ve dile gelmeyen korkan hatıralar... Tek yoldaşın şimdi bunlar işte ve bunların da sana hiç bir faydasının olmadığını çok iyi biliyorsun. Düşün, konuş, anlat ama asıl düşünmek istediklerini düşünmekten kork, asıl söylemek istediklerini içine at... O halde düşünmenin ve konuşmanın ne önemi var diye geçir içinden...

Karanlığın sessiz sakinlerinin içinde kaybolduğunu hissediyorsun... En korkunç olanı da muhtemelen bu hep böyle sürecek... Ne o karanlıktan çıkabileceksin, ne de o sessiz sakinlerden biri olmaktan kurtulabileceksin...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04157805 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.