Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Site Lokali Edebiyat, Müzik, Spor, Sinema, Bilgisayar.. Site üyelerimizin hukukla ilgisiz konularda sohbetleri için. [Siyaset ve din bu sitede konu dışıdır!]

Şair Hukukçular Antolojisi

Yanıt
Old 11-05-2002, 23:41   #1
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan Şair Hukukçular Antolojisi

ŞAİR HUKUKÇULAR ANTOLOJİSİ


SUNUŞ
Av. Adil Giray ÇELİK

Yazım Ustaları; Önsöz, Giriş veya Sunuş başlığıyla ifade olunan ve yazarın kitapla ilgili genel bilgilerini anlattığı yazılarını, okuyucuları ile özel bir iletişimi olarak değerlendirirler. Böylesi içten bir değerlendirmeye katılmamak olası değil. SUNUŞ başlığı ile yazdığım bu yazıyı kendi duygu ve düşüncelerimi aktarabildiğim, okurlarım ile yapılmış içten bir iletişim olarak görüyorum.

ANTOLOJİ, Eski Yunanca ANTHOLOGİKHA kelimesinden gelmektedir. Çiçek ya da çiçeklerden yapılmış, taç anlamını taşır. Kaynaklar Antolojiyi, “yazarların ya da sanatçıların kısa yapıtlarından alınmış seçilmiş parçalardan oluşan edebi derleme” olarak nitelendirmektedirler. Meleagros’un İ.Ö 1. Yüzyıl başlarında derlediği Stephanos isimli eseri, antoloji türünün ilk örneğidir. Tarihimizde, Tanzimat’dan sonra bu tanıma uyan “müntehabat”, “numuneler” tanımı kullanılmış, Cumhuriyet Döneminde “örnekler”, “seçmeler”, “güldeste”, “seçki” gibi tanımlamalar kullanılmıştır.

Cumhuriyet Tarihimizde, ilk olarak antoloji tanımlaması Türkçe’mize 1931 Yılında Murat Uraz tarafından hazırlanan “Edebiyat Antolojisi” yapıtıyla geçmiştir. Daha sonra bir çok edebi yapıt da antoloji tanımlamıştır.

Antolojiler yazım ya da şiir yapıtlarını kapsayabilmektedirler. Şiir Antolojilerinin bazıları yeni edebiyat hareketlerini duyurmak, yeni yazarları tanıtmak amacıyla hazırlanmıştır. (48 Şair, Ali Tomrukçu) Bazı antolojiler belirli bir temayı konu edinen ürünleri derlemişlerdir. (Divan Şiirinde İstanbul, Asaf Halet Çelebi), Bazıları aşk şiirlerini derlemiş, (100 Aşk Şiiri Cemal Süreyya), bazıları ise çocuk şiirlerini düzenlemişlerdir. (Kırlangıçların Kanat Vuruşu, Çocuklara Günümüz Şiirinden Örnekler, Ali Püsküllüoğlu). Ülkü Tamer’in “Varlık Şiirleri Antolojisi” Varlık Dergisinde yayınlanan şiirlerin derlemesidir. Çağdaş Arap Şiiri (Nuri Pakdil), Çağdaş İngiliz Şiiri Antolojisi (Cevat Çapan), Çağdaş Fransız Şiiri Antolojisi (Tahsin Saraç), Çağdaş Alman Edebiyatı Antolojisi (Ahmet Arpad, Burhan Arpad), gibi antolojiler bir ulusun yakın tarihindeki şiirlerinden derlemeler sunmaktadırlar.

Kısaca belirtilmeye çalışıldığı gibi antoloji; edebi eserlerin belirli bir döneme veya ulusa veya konuya ait derlemeleridir. Şiir ustalarının eserlerinden ve antolojilerden Çağdaş Türk Şiirini araştırırken, Cumhuriyet Dönemi şairlerinden doksan kadarının hukukçu veya hukuk fakültelerinde öğrenim görmüş kişilerden oluştuğunu saptadım. Böylesi bir rakam antolojilerde yer alan çağdaş şairlerimiz içerisinde önemli bir yer tutmaktaydı.

Ülkemizdeki hukuk eğitimi, Dünyadaki diğer ülkelere nazaran çok geç başlamıştır. Kıta Avrupa’sında Hukuk Eğitimi fakülte düzeyinde X. yüzyılda başlamasına rağmen, Osmanlı’da hukuk eğitimine, hukuk derslerinin verildiği Sahn-ı Seman Medresesi ile 1453- 1470 yılları arasında Fatih Camii Külliyesindeki Medresede sadece birkaç hukuk dersi verilerek başlanılmıştır.

Daha sonraları 1877 yılında Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı yargı sisteminin gereksinimi olan yargıç ihtiyacını karşılamak amacıyla hukuk eğitimi verecek ayrı bir okulun açılmasına karar vermiştir. Alınan kararla Galatasaray Sultanisi içinde sadece hukuk eğitimi verecek olan Mekteb-i Hukuk-i Sultani isimli okul açılmıştır.

Bu okul yer darlığı nedeniyle 17 Haziran 1880 tarihinde Adliye Nezareti bahçesinde başka bir binaya taşınmış ve isim değiştirerek öğrenimine Mekteb-i Hukuk olarak devam etmiştir. Gerçek anlamda Osmanlı’da hukuk eğitiminin başlangıç tarihi 17 Haziran 1880 olarak kabul edilir.

Tarihte hukuk dersleri 15. yüzyılda verilmesine, yüksek okul düzeyinde Hukuk Mektebi 19. Yüzyılda açılmasına rağmen, Anadolu’da şiirin 11 y.y da, 1074 tarihinde yer aldığı görülmektedir. Anadolu’da Türk Şiirinin halk ağzından derlenmiş en eski örneği Divanü Lügat İt Türk’te görülür. Çuçu adlı bir Türk Şairin adının geçtiği kaynaktaki şiirler kahramanlık, toplumsal kurallar, aşk ve doğa gibi konuları içermektedir. Eserde yer alan şiirler hece vezniyle yazılmış uyaklı dörtlüklerden oluşmaktadır. Şölen, sığır, yuğ gibi dinsel törenlerde kopuz eşliğinde söylenen eski Türk Şiiri, İslam’ın benimsenmesinden sonraki Türk Halk Şiirinin benzeridir. Şiirin tanrısal ilham (esin) ile geldiğine uzun süre inanılmıştır. İslam Uygarlığı bünyesinde şiir tasavvuf konularını içermiştir.

Bir sanat dalında seçici olmak, o dalda her kesin kabul ettiği bir sanatçı olmanızı gerektirir. Bu anlamda kendimi seçici görmüyor, bu kitabın araştırma konusu bir derleme olarak oluştuğunu belirtmek istiyorum. Şairler duygu yoğunluğu üst düzeyde hassas sanatçılar. Bu anlamda böylesi bir değerlendirmede onları kırmamaya, incitmemeye özen gösterdim. Kitapta yer alan şairler, günümüze kadar yayınlanan antolojilerin tamamında ya da bir kısmında yer alan veya şiir kitapları yayınlanmış ya da sanat dergilerinde şiirleri yayınlanmış ozanlardır.

Kitabın hazırlanmasında önemli ölçü, şairlerin Ülkemizde Edebiyat Dünyasında yayınlanan Şiir Antolojilerinde yer almış olmalarıdır. Böylesi bir antolojide nasıl bir derleme yapılacağı konusunda Yazım Dünyası’nın ustaları da benzer görüştedirler. Kitabın içeriği konusunda düşüncelerinden ve katkılarından yararlandığım Edebiyat Dünyasının değerli hukukçu üyeleri Berin Taşan, Teoman Ergül ve Veysel Gültaş’a teşekkürü bir borç biliyorum. Sunduğum nedenlerle şiir antolojilerinde yer almamış, sanat dergilerinde şiirleri yayınlanmamış veya şiir kitapları olmayan hukukçular kitapta yer alamadı.

Kitapta yer alan bir kısım şairler hukuk fakültelerine girmiş, hukuk okumak istemiş, fakat çeşitli nedenlerle hukuk fakültelerini bitirememişlerdir. Hukuk Fakültelerine girip bitiremeyen şairler, sanatçı duyarlılığı ve hukuka olan saygılarıyla, hukukçu olmayı bir tutku kabul edip çoğu ellerinde olmayan, sağlık ve politik nedenlerle Hukuk Fakültelerini bitirememişlerdir. Hukuka olan sevgileri ve hukukun üstünlüğüne duydukları saygı nedeniyle Hukuk Fakültelerini bitiremeseler dahi böyle bir derleme içerisinde yer almaları gerektiğini düşündüm.

Aynı düşünceyle Adliye Meslek Mektebini bitiren, uzun yıllar Adliyede görev yapan, Şiir Dünyasının önemli isimlerinden Asaf Halet Çelebi antolojimizde yer almıştır.

Hukukçuların şiir dünyasında bu derece yer almaları kuşkusuz her iki mesleğin toplumla iç içe, toplumun duyarlılığını içlerinde yaşamalarından kaynaklanmaktadır. Hukukçuların mı şair, şairlerin mi hukukçu olmak arzuları, hayatlarını kısaca anlatmaya çalıştığımız kitabımızda tam olarak açıklanamamıştır. Ancak yadsınamayacak gerçek, hukukçular şairler kadar duyarlı ve duygusal, şairlerinde hukukçular kadar insan hak ve hürriyetlerine, hukukun üstünlüğüne saygılı olduklarıdır. Kitabımızda şair hukukçuların, hukukçu kimlikleri değil şair kimlikleri öne çıkmaktadır. Bu değerlendirmeler ile kitabın isminin Cumhuriyet Dönemi Şair Hukukçular Antolojisi olmasına karar verilmiştir.

Sevgili okurlar, şimdiye kadar sunduğum kitapları avukatlık mesleğinden kazandığım birikimlerimle hazırladım. Bu birikimler bilimsel, sosyal ve ekonomik birikimlerdir. Hatta öğrenim yaşantım dahi avukatlık mesleğinden ailemin kazandığı değerlerle gerçekleşmiştir. Bu kitaplar benim ve ailemin mesleğe, yaşadığımız topraklara ve ulusumuza olan borcumuzun bir anlamda kısmen sunumudur.

Kitabın çalışmaları sırasında, 2000 yılının ortalarında uzun zamandır büyük gereksinim olan Türkiye Barolar Birliği bünyesinde Dayanışma Vakfının kuruluş çalışmalarını öğrendim. Meslekte hazırlanan böylesi bir çalışmaya katkım olması gerektiğini, kitabın Vakfın tanınmasına da yardımcı olabileceğini düşünerek kitabın tüm gelirini Türkiye Avukatları Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfına bırakıyorum.

Böyle bir araştırmaya başladığımda kitapta isimleri geçen şairlerin çoğunun hukukçu olduklarını bilmiyordum. Araştırmalarım hukuka, hukukçuya olan saygımı, şairlere, şiire olan sevgimi ve tutkumu pekiştirdi. Umarım kitabı okuyan meslektaşlarım ve okurlar aynı düşünceyi paylaşırlar. Lütfen kitapla ilgili düşüncelerinizi belirtilen adreslere iletiniz.

Aynı zamanda araştırma neticesi şiir konusunda sayılı kaynaklardan birini edinme olanağı buldum. İlgilenen dostlara yüreğimin ve kütüphanemin her zaman açık olduğunu belirtmek isterim.

Kitaplarım hazırlık aşamasında sanki ortak bir kaderi paylaşıyorlar. Tarihte Savunma ve Meslek Kuralları isimli kitabımın hazırlıkları sırasında savunma mesleğinin ülkemizdeki ustalarından Av. Faruk Erem’in ölümünü 15 Kasım 1998 günü öğrenmiştim. Bu sefer Antoloji çalışmalarımın son hazırlıklarında 7 Ocak 2001 günü Cumhuriyet Gazetesine ailesinin verdiği ilandan Av. Macit Çoşkun’un öldüğünü üzülerek öğrendim. Kitaplarım ve onların saygın kahramanları sanki aynı süreci paylaşmaktalar.

Ailesi üstadın “sanki önceden bilebilmişiz gibi kitaba aldığımız” şu dizelerini Cumhuriyet Gazetesine vermiş. Kendisini saygıyla anıyoruz.


KARVİZİT ÇİZİK ÇİZİK
Önce bir çizgi çekilecek
“Karayollarında Ressam” üzerine.
Sonra “Hakim” çizilecek
Bir Çizgi de “Avukat” üzerine
Çok geçmeden arası

Nerde, Ne gün, Nasıl, Kimbililir ?
“Macit Çoşkun’a gelecek
Çizilme sırası !...
MACİT ÇOŞKUN

10 Ocak 2001 Antolojinin hazırlık çalışmaları devam ediyor... Şiir ve Hukuk Dünyası bir acıyla daha sarsılıyor. Şiir Dünyasının ve Mesleğimiz Saygın Ustalarından Necati Cumalıyı kaybettik.

Necati Cumalı ustamız ölümü o engin sevgisi ile “Şarkılar” isimli şiiri ile karşılıyor. Ne diyelim, kime anlatalım acımızı üzüntümüzü. Bizler, geride kalanlar şiirine ve mesleğine duyduğu sevgiyi yüreğimizde taşıyacağımıza, kendisini tüm güzellikleriyle anacağımıza söz veriyoruz.


ŞARKILAR
Ağladığını istemem ben
ölürsem
Beni en sevdiğin halinle
hatırla
Uzak bir yerde çalıştığımı
düşün
Hayatta olduğuma inan
Bir gün gelir kendiliğinden
Geçer bütün üzüntün

Her yeni gelen günü
Yeni bir ümitle beklemeli
Her yeni gün
Yeni havalarla gelir
Gece, yağan yağmurla uyursun
Sabah birde bakarsın odan güneşli

Her gelen vapuru, treni
Yeni bir ümitle beklemeli
Her gelen vapur, tren
Yeni insanlarla gelir
Ben esmerdim güzelim
Bu sefer sarışını seversin
Aşk yaşayanlar içindir.
NECATİ CUMALI


Zaman, şairleri yakalayamıyor. Şairleri bir bir yitiriyoruz. Son ölüm haberi 16 Ocak’ta İzmir’den geliyor. Avukatlık Mesleğinin 40 yıldır ustalarından Burkay Kaynak elim bir trafik kazasında hayatını kaybediyor. Onu “Dörtlü” şiiriyle saygıyla anıyoruz.

DÖRTLÜ
Dört koldan dört hayırlı dörtlü,
Götürüyorlar.
Fani idi, şimdi ölü.
Gittiği yer neresi ki,
Orada kendisi gibi nice bimekan gömülü. BURKAY KAYNAK

Sanata, Hukukun Üstünlüğüne, Savunma Mesleğinin gelişmesine emeği geçen kitapta yer alan kendilerini tanıma onuruna erişebildiğim ve kendilerini tanıma onuruna erişemediğim hayatta olan veya ebediyete göçen tüm meslektaşlarımızı en içten dileklerimle saygıyla selamlıyorum.
Old 22-05-2002, 21:14   #2
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan MİDHAT CEMAL KUNTAY

MİDHAT CEMAL KUNTAY
6 Ocak 1885 İstanbul- 30 Mart 1956 İstanbul

Mekteb-i Osmani ve Alman Okulunda okudu. Vefa İdadisini (Lisesini) ve İstanbul Darülfünun Hukuk Mektebini bitirdi. Öğretmen Yardımcılığı, Adliye Nezaretinde (Adalet Bakanlığında) katiplik, müdürlük, yargıçlık görevlerinde bulundu. Beyoğlu 4. Noterliği görevinde iken öldü.
Ulusal değerleri inançlı bir dille anlatan şiirleriyle tanındı. Hep aruz ölçüsünü kullandı. Seçkin sözcüklere sindirdiği etkili anlatım gücüyle, bir hitabet edası içinde yazması şiirlerine hukukçu kimliğinin yansımasıdır.
Roman türünde tek eseri Üç İstanbul nükteli biçimde Osmanlı İmparatorluğunun çöküntü dönemini anlatmaktadır. 1938 yılında yayınlanan 2. Abdülhamit döneminden Mütareke dönemine kadar İstanbul yaşamını anlatan Üç İstanbul isimli romanı 1983 yılında TV dizisi yapıldı
Şiir Kitabı: Türk’ün Şehnamesinden (1945)










ÖLÜM KARNAVALI
Ne tuhaftır yerin altında ölüm karnavalı
Eriyen çehre çemendir, yürüyen çehre çalı.....

Bıyığın kürkünü sarmış sakalın postekisi,
Bir ufak baykuşa dönmüş karışıp her ikisi,

Çürüyen burnun asılmış uzanan çengeline...
Kimi gözsüz... kiminin gözleri akmış eline.

Kimi hâlâ yaşıyormuş gibi hâlâ asabi...
Kiminin baldırı şişmiş kabarıp gayda gibi.

Kiminin etleri toprakta birer pembe leke...
Kimi eşya; kafa bir tahta, kulak bir teneke.

Kiminin ağzı dudaksız, yine lakin kapalı...
Ne tuhaftır yerin altında ölüm karnavalı.
















ÖLÜ KAFASI
Bir tarlada geziyordum, ayağıma katı bir şey takıldı;
Baktım: kemik; dikkat ettim: bir insanın kafasının kemiği.
Lakin aç yer, şu parçası kalan başı öyle yiyip emmiş ki,, Bilinmiyor kimin başı, bilinmiyor hangi asrın evladı ?

Kara toprak içerisinde düşen her şey bir yığın kül oluyor;
Guya ki kasırga var; bunu, ona buna katıyor;
Bir el ver var ki çürük kefen parçasını çiçek yapıp atıyor;
Evet hayat bir taraftan boşalıyor, bir taraftan doluyor.

Kim bilir ki, şu faninin vücudundan bu gün bize neler var?
Belki onun kemikleri şimdi senin gözlerinde parıldar;
Belki benim şu sıtmalı dudağımın ateşi onundur.

Her şey böyle, hatta bizim dünyamız da bu baş gibi olacak
Bir gün hayat tükenecek; yalnız cansız gıranitler kalacak;
Her zerresi bir aleme dağılacak; zira bu bir kanundur!...
Old 23-05-2002, 20:27   #3
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Olumlu Bir rica!

Sayın Çelik,

Yazılarınızı zevkle okuyor ve merakla yenisini bekliyorum. Sizden bir ricam olacak, Sayın Metin' i unutmayın lütfen.. Dikkatinizi çekmiştir, muhteşem eserler sergiliyor.

Selam ve saygılarımla..
Old 24-05-2002, 21:39   #4
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan Av. H.Metin e İlişkin

Sayın Tikici;

Uyarınıza teşekkürlerimi sunarım. Sayın Metin in şair kimliğini görüyor ve izliyorum.

Şair Hukukçular Antolojisine ilişkin çalışmalara başladığımda elimdeki mevcut kaynaklardan Sn Metin e ulaşamadım.

Kitapta yer alan yüze yakın şair arasına üzülerek belirteyim bazı şair hukukçuları taşıyamadım. Ancak ilk baskıda bu eksiklikler olmuştur. İlerleyen zamanda mutlaka Antoloji zenginleşecektir.

Bu alanda, kitapta yer alan şair hukukuların kısa özgeçmişlerini ve şiirlerini zaman zaman sunacağım.

Umarım, bu çabalarım avukatlık mesleğine yapılan her türlü haksız saldırılara rağmen layık olduğu yerde kalmasına bir parça katkı sağlayacaktır.

Saygı, sevgi ve selamlarımla.

Av. Adil Giray Çelik
Old 27-05-2002, 21:19   #5
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan Orhan Seyfi Orhon

ORHAN SEYFİ ORHON
23 Ekim 1890 İstanbul – 22 Ağustos 1972 İstanbul

Türk şiirinde Beş Hececiler olarak tanınan hareketin temsilcilerinden biridir. Ortaöğrenimini Mercan İdadisi’nde, yüksek öğrenimini Hukuk Mektebi’nde tamamladı. (1914) Meclisi Mebusan’ın Kavanin Kalemi’nde (Kanunlar Dairesinde) memurluk ayrıca gazetecilik yaptı. Harp Okulunda, İstanbul Erkek Lisesinde öğretmenlik yaptı. Daha sonra siyasete atıldı. Zonguldak Milletvekili (1946) ve İstanbul Milletvekili seçilerek TBMM’ne girdi (1965). Yaşamının son dönemlerinde Son Havadis Gazetesi’nde yazarlık yaptı.
Kısa süre aruz vezniyle yazdı. Daha sonra hece veznini benimsedi.
Şiir Kitapları: Fırtına ve Kar (1919), Gönülden Sesler (1922), O Beyaz Bir Kuştu (1941), Hicivler (1950), Kervan (1964), İşte Sevdiğim Dünya (1965), Şiirler (1970)

GÖNLÜM
Benim gönlüm bir kelebek,
Dolaşıyor çiçek çiçek.
Tükenecek ömrüm böyle
Çırpınarak, titreyerek.

Ne şerefli bir adı var,
Ne bir büyük maksadı var.
Her gün biraz zedelenen
İki ipek kanadı var!

Sabırlıdır, gözü toktur,
Zavallının derdi çoktur.
Yorulunca konacağı
Bir yuvası bile yoktur.

Her şey ona karşı durur;
Güneş yakar, kış dondurur.
Bazı tutar kanadından
Bir fırtına yere vurur.

Benim gönlüm bir kelebek
Dolaşıyor titreyerek,
Zavallının bir baharlık
Ömrü böyle tükenecek!


VEDA
Hani, o bırakıp giderken seni
Bu öksüz tavrını takmıyacaktın?
Alnına koyarken veda busemi,
Yüzüme bu türlü bakmıyacaktın?

Hani, ey gözlerim bu son vedada,
Yolunu kaybeden yolcunun dağda,
Birini çağırmak için imdada
Yaktığın ateşi yakmıyacaktın?

Gelse de en acı sözler dilime,
Uçacak sanırım bir kaç kelime...
Bir alev halinde düştün elime,
Hani, ey gözyaşım akmıyacaktın?


DİYORLAR
Ölürsem yazıktır sana kanmadan,
Kollarım boynunda halkalanmadan.
Bir günüm geçmiyor seni anmadan,
Derdine katlandım hiç usanmadan...
Diyorlar: “Kül olmaz ateş yanmadan!,
Denizler durulmaz dalgalanmadan!”

Saadet benziyor boş bir seraba,
Düşüyor her seven gönül azaba.
Gelmiyor çekilen dertler hesaba,
Diyorum: “Sebep ne bu ızdıraba!”
Diyorlar: “Kül olmaz ateş yanmadan,
Denizler durulmaz dalgalanmadan!”


TÜRKÜ
Dünyada biricik sevdiğim sensin;
Güzelsin, incesin, tatlısın, şensin!
Nasıl başkasını gönlüm beğensin?
Güzelsin, incesin, tatlısın, şensin!

Arıyor gözlerim bütün gün seni,
Gördüm geçiyorken yine dün seni,
Görüp de sevmemek, ne mümkün seni!
Güzelsin, incesin, tatlısın, şensin!
Old 27-05-2002, 21:39   #6
Cest la vie

 
Varsayılan

Serahaten söylesem acaba darılmaz mı?
Darılmak adeti bilmem ki çapkının, naz mı?
Desem ki: "Ben seni.." yok dinlemez ki, hiddet eder.
Niçin? Bu sözde ne var? Sanki hiddet etse ne der?
Desem ki: "Ben seni pek..." ya kızar konuşmazsa?
Derim: "Bu çektiğim insaf edin eğer azsa..."
Desem ki: "Ben seni pek çok..." hayır kızar, bilirim;
Tereddütüm acaba hiddetimden az mı elim?
Desem ki: "Ben seni pek çok..." sakın gücenme, e mi?
Sakın gücenme eğer anladınsa sevdiğimi...
ORHAN SEYFİ ORHON


Bu, benim liseden aklımada kalan, hatta bir yere not ettiğim bir şiirdi. Orhan Seyfi Orhon'ın hukukçu oldugunu bilmiyordum. Burada ismini görünce, bu şirini de paylaşmak istedim..

Teşekkürler Sn. Çelik..
...
Sevgi ve Saygılarımla
Ahu
Old 29-05-2002, 16:33   #7
SuPerisi

 
Varsayılan bu da benden :)

Bizim evde ayakkabı çıkmaz,
hayatın tozu odamızdadır.

Rüyalarımız yatağımızda kalır.

gerçekleri görür dışarıda bakışlarımız.

Renklerimiz koyu görünür

ama sadece bizler görürüz beyazları

içimizde.

Saklanmışızdır bazen.

Bir prens beklemeyiz ayağımıza

o altın ayakkabıyı giydirecek

Alnımızdan öpüp uyandıran olmaz

çoğu zaman

Yine de kadınızdır sessiz

kabullenmemiş

ve sır dolu.

Ama anahtarı bulamaz kimse

Bulamaz ruhumuza giden yolu...
Old 29-05-2002, 21:02   #8
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan

MEHMET BEHÇET YAZAR
1890 Halep – 2 Temmuz 1980 İstanbul

Bazı kaynaklar doğumunu 1888 olarak belirtir.
Hukukçu bir aileden gelmektedir. Babası Bidayet Mahkemesi Baş Katibi Katipzade Mehmet Beşir Beydir. Babasının Selanik İstinaf Mahkemesi Başkatipliğine atanması nedeniyle Selanik İdadisi’ni (1906) bitirdi. İstanbul’da Hukuk Mektebini (1910) bitirdi. 1910 dan sonra; önce Beyrut Sultanisi’nde, daha sonra İstanbul’da liselerde öğretmenlik, Milli Eğitim Müfettişliği ve Milli Eğitim Müdürlüğü yaptı.

Şiir ve düz yazılarında Fecr-i Ati Topluluğunun edebiyat anlayışının özelliklerini yansıtan ürünler verdi. İçtenliği, duygusallığı, lirik anlatımı, güçlü dili ve şiir tekniği ile dikkat çekti.
Şiir Kitapları: Erganun (1911), Buhurdan (1925), Yumak (1938)

KIYILAR
Yavru bir ceylanın ürkek ürkek,
Bakışından daha süzgün kıyılar...
Akşamın ruhunu candan emerek,
Uzayıp gitmede üzgün kıyılar...

Gizli oklarla vurulmuş denize
Denize bir kanat olmuş kıyılar...
Şimdi bir çizgi iken, dönmüş ize
Erimiş, gözyaşı dolmuş kuyular...

Sonbahar mevsiminin en son izi,
Ruha dolmuş da gül olmuş kıyılar...
Akşamın ruhu olan sevgimizi,
Yadeden bir gönül olmuş kıyılar...


BORA
Kıyılar tirşe...Uzaklar mosmor..
Bin köpük gâh açıyor, gâh soluyor...
Buğudan, sis ve dumandan bir gök..
Deli kurtlar gibi uluyor...

Mor bulutlar yığılıp ortalığa,
Dalgalar benzedi binlerce dağa..
Kuduran bir bora bir çok gemiyi
Bin kırık tahta yapıp attı sığa..

Deli rüzgâr .. sağanaklar ve bora.
Mor sular, tirşe sular oldu kara..
Dalgalar şahlanarak savruluyor;
Akıyor gök, dağ olan dalgalara ..
Karışıp gökle deniz, morla kara,

Sevginin rüzgârı çılgındı biraz,
Gönlümüzdeydi o akşam o bora..
Old 30-05-2002, 09:09   #9
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan Av. Hulusi Metin den

Av. Hulusi Metin den meslektaşlarına,
çeyrek yüzyıl öncesinden......



A dana’da doğmuşum 1954 yılında.
V e İstanbul’da yaşadım hep,
970-71’ de mezun oldum, Pertevniyal Lisesinden.
U zun yıllar geçti, kalem tutmayı öğrendiğimden bu yana.
K itap, kalem ve kağıt, dostlarım gerçekten.
A rkadaşlarıma, meslekdaşlarıma
T ükenmeyen başarı ve mutluluktur dileğim, yürekten.

Hulusi METİN
(İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yıllığı -1977-)
Old 30-05-2002, 13:04   #10
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan Av. Hulusi Metin için..

O sadece yazılarla sınırlı kalan A V U K A T değil, herkesin olmak istediği, isteyeceği gerçek anlamda önemli ve farklı bir A V U K A T ' tır. Yukarıdan aşağıya değil, tepeden tırnağadır Avukatlığı..

Saygı ve sevgi ile..
Old 31-05-2002, 06:11   #11
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan

CEVDET KUDRET SOLOK
İstanbul 1907 – 10 Temmuz 1992 İstanbul

İstanbul’da doğdu. 1933’te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Meslek olarak edebiyat öğretmenliğini seçti. 1935 ile 1945 yılları arasında Kayseri Lisesi, Ankara Atatürk Lisesi, Ankara Devlet Konservatuarı’nda yazın öğretmenliği yaptı. 1945’ten 1950’ye kadar Türkiye Ansiklopedisi’nde çalıştı. Demokrat Parti seçimleri kazanınca bu görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Sol dergilerde yazması, üstelik de soyadının “Solok” olması dışlanmasına yetiyordu. İstanbul’da ve Ankara’da avukatlık yaptı. Bir süre Türk Dil Kurumu’nda çalıştı. Okullar için yazdığı ders kitaplarını hep takma adlarla yayımlamak zorunda kaldı. Sonunda soyadını değiştirdi. Bir ara Bilgi Yayınevi’nde çalıştı. 1970’de öğretim görevlisi olarak girdiği Siyasal Bilgiler Basın ve Yayın Yüksek Okulu’ndan 1973’te emekli oldu. 1974 Türk Dil Kurumu Bilim Ödülü’nü kazandı.

Şiir Kitabı: Birinci Perde (1929).



GECE YARISI
Dizilir ince ince, alnına bir soğuk ter!
Gavur mahallesidir evimin yukarısı,
Rüzgârın salladığı bir çan durmadan öter.

Bu ses aynı şekilde uzayacak yarın da!
Bazen bir ışık gezer, tamam gece yarısı,
Karşıdaki bir evin pencere camlarında...

Şimdi göz yaşlarımla karanlığı delerim;
Bana hatırlatıyor uzun uzun her akşam
Simsiyah servileri bembeyaz perdelerim!

Korkudan, büzülürüm usulca bir kenara;
Yatmak için yerimden azıcık kımıldasam,
Gölgem bir hırsız gibi tırmanır duvarlara.



YEDİKULE’DE AKŞAM
Güneş vurdu başını bir kale kemerine!
Kuşlar yine bu akşam surlara otursunlar.
Baksınlar şu kocaman mahalle üzerine

Kızıl bir aydınlıkta şaşırıp kaldı bunlar;
Ufak saksılar gibi görünüyor uzaktan
Pencere camlarında kurutulan sabunlar...

Mademki ayni yükü sürüyecek her zaman:
Ne çıkar, çevirdiği dolabın kenarında
Şu bostan beygirinin gözünü bağlamaktan?..

Akşam Yedikule’nin gezer sokaklarında:
Kızıl bir şerit gibi yolların ucu yandı,
Güneş, yardı başını bir kal’a duvarında..

Bostan korkulukları sanki bir kahramandı,
Kuşlara bahsederken büyük tasavvurundan!
Sular olduğu yerde bir defa halkalandı:

Akşam, attı kendini Yedikule surundan
Old 02-06-2002, 11:21   #12
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan

SITKI YIRCALI
1908 Balıkesir – 29 Aralık 1988 Ankara

Ortaöğrenimini İstanbul Kabataş Lisesi’nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra Paris’te doktorasını verdi. Dönüşünde Balıkesir’de avukatlığa başladı. Avukatlığın yanı sıra siyasetle ilgilendi. Demokrat Parti İl Başkanı olarak siyasal hayata atıldı. Balıkesir Milletvekili olarak TBMM ne girdi. Gümrük ve Tekel, İşletmeler, İktisat ve Ticaret, Basın-Yayın, Sanayi Bakanlıkları yaptı. (1946-1960) 27 Mayıs hareketinde bir süre Yassıada’da tutuklu kaldı. Af yasasından sonra siyasal hayata yeniden dönüp Adalet Partisi’nden Balıkesir Senatörü seçildi. İnsan Dergisinde yazılar yazdı. Özellikle dost dergisinde yayınlanan yazılarıyla tanındı.

Şiir Kitapları: Kilitlenmiş Dünya (1959), Üçüncü Katın İnsanları (1959), Narlı Kahvede Deli Divane (1966).


BAŞINI ALIP GİDEN DÜNYA
Bir söğüt yeşili üstümüzde göğümsü
Yeşil üstünde bir gök mavisi gönlümsü
Bir yaprak koynunda saklı
Bir dalda asılı
Sanki yıldızlar çiçek çiçek
Sanki ışıyıp söner bir telli böcek

Bir ağaç gölgesinde bir havuz yosunsu
Bir yeşile çocuklu ıslak kokusu
Sesinde yaşayıp unutulmak korkusu
En karanlık en serin diplerden gelip diri diri
En sıcak en güneşli türküleri
Yapraklara okuyan su

Altımızda bir soğuk toprak gövemsi
Başımızda bir ağaç gövdesi gecemsi
İçimiz ışık ışık aydınlık
Düşüncemiz ateşce kanımız korca yanık
Zamanlar yitti böylece duygular yitti
Böylece bir dünya başını alıp gitti




YIĞINLARIN DÜŞÜ
Geçen zaman, gelecek gün bu bir tarih
düşü müdür nedir?
Yüzlerce yüz, soluk soluğa beyaz, yanık
Dirsek dirseğe, yumruk yumruğa yığınca kalabalık
Bir yol kan tutup başlarını dönmesinler geri
Can üstüne kıran kırana bir şenlik bir şenlik

Bu bozgun zafer dönüşü mü nedir?
Tarlalar döşenmiş bütün bütüne kan kırmızı gelincik
Şehit gazi, kaçak esir, ya bir nişan ya bir dipçik
Bir kez bir korku depreşmesin içlerinde deli deli
Ölüm üstüne, bayram bayrama, bir şenlik, bir şenlik

Bir kuraklık bir açlık göçü müdür nedir?
Bahara yüklü kırların sevdası bir su incecik
Yatağı ısınmadan yola düşmüş bir incecik gelincik
Hayvanlar koşulur, araba haydanır, harman
yine gelecek yıla vergi
Ağaçlar donda mı, çiçekte mi? Bir donanma bir şenlik

Bu ağlamaklı yakarış bir şeytan gülüşü müdür nedir?
Bir ak aydınlık eser aramızda, bulutsu duruk duruk
Bir acı karabasan göğsümüzü tadımsı buruk buruk
Sonra bir sağır suskunluk esir eder duyguları, her şeyi
Katılmış taşlarda bir kıvranma, bir şenlik bir şenlik
Old 02-06-2002, 13:15   #13
aristo

 
Varsayılan ve Uğur mumcu

Sesleniş


Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mumun ışığında bitirirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini, yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. dövüldük, vurulduk, asıldık.

Vurulduk ey halkım, unutma bizi...

İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma.

Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden. Direndik küçük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden.

Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Bağımsızlık, Mustafa Kemal'den armağandır bize.. Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi...

Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi., hep birlikteyiz ey halkım, unutma bizi,
unutma bizi,
unutma bizi...
Old 04-06-2002, 06:07   #14
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan

HÜSEYİN DENİZ
1942 Gürün

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. 1986 yılından bu yana Yargıtay Üyesidir.
Varlık, Su, Türk Dili gibi dergilerde şiirleri yayınlanmıştır.




AĞLAMADAN AĞLAMAK
Uğur Mumcu’ya
Sulara bir karanfil bıraktım
Bir karanfilde toprağa
İç geçirmeden
bağırmadan
ağlamadan
Bir karanfil de yarınlara bıraktım
Aldın mı?

Dağlarına, dağlarına memleketimin
Çiçek kokan yaylalarına memleketimin
Göllerine, denizlerine ve sularına memleketimin
Sevinçlerine, sevgilerine memleketimin
Bir karanfil bıraktım
Aldın mı?

Bebelerine, çocuklarına, gençlerine
Gelinlerine, kızlarına
Yüreklerine ve ellerine
Ve gözyaşlarına
Bir karanfil bıraktım
Aldın mı?

Bir nice şafakların karanfil kırmızısına
Saldım beyaz güvercinini
Ve sesimin yettiğince türkü
Ve kucaklayabildiğim kadar sevgi
Getirip koydum toprağına
Aldın mı?

Sulara bir karanfil bıraktım
Bir karanfil de Anıttepe’ye
İç geçirmeden
bağırmadan
ağlamadan

Ağladım
Sesimde karanfiller açtı
Aldın mı?
Old 09-06-2002, 20:37   #15
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan

ŞEMSİ BELLİ
1929 Arapkir-11 Ekim 1995 İstanbul

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.(1956) Gazetecilik, öğretmenlik, Birlik Partisi Genel Sekreterliği yaptı. Kervan ve Çadır dergilerini, Memleket ve Son Posta gazetelerini, Şiir Defteri dergisini yayınladı. Öykü, inceleme, oyun ve anı türlerinde çalışmaları vardır. Özellikle “Anayasso” isimli şiiri 1968 kuşağı gençliğinin meydanlarda tekrarladığı sembol şiiridir.

Şiir Kitapları: Köy Akşamları (1947), Bahar Şarkısı (1948), Başşehir Sokağı (1957), Güz Çiçeği (1958), Şeytan Diyor ki ( 1959), Bahar Güneşi (1959), Uykusuz Trenler (1960), Cankuşum (1969), Boncuk Kutusu (1960), Karpuz Dilimi (1961), Gelin Telleri (1962), İpek Kaplı Defter (1962), Öpme Beni Bu Akşam (1962), Satırbaşı (1963), İkisi Birden (1963), Güzçiçeği (İkinci cilt, 1965), Anayasso (1968), Bir Yangının Külü (1974), Otopsi (1974), Renkli Balonlar (1974).

ANAYASSO
Gul, gurban olduğum Hökümet Baba!
Baa bir alfabe veremez miydin?

Gara dağlar gar altında galanda
Ben gülmezem
Dil bilmezem
Şavata’ dan Hakkari’ye yol bilmezem
Gurban olam, çaresi ne, hoooyy Babooov?

Bebek yaniir, bebek hasda, bebek ataş içinde
Ben fakiro
Ben hakiro
Dohdor, ilaç, çarşı, bazar, tam-takiro
Gurban olam, bu ne işdir, hoooyyy Babooov?

Çonçiğ ağliir, çonçiğ öliir, geçüt vermiy Zap Suyi
Parasizo
Çaresizo
Ben halsizo, ben dilsizo, şeher uzah yolsizo
Bu ne haldır, bu ne işdir, hoooyy Babooov?

Gara dağda gar altında ufağ ufağ mezerler
Yeddi ceset hetim hetim Zap Suyinde yüzerler
Hökumata arzeylesem azarlar
Ben ketumo
Ben hetimo
Ben ne biçim votandaşım, hoooyyyy Baboooovvv?

Şavata’ dan Angara’ ya ses getmiir
Biz getmeğe guvvatımız heç yetmiir
Malımız yoh
Yolumuz yoh
Angara’ ya ses verecek dilimiz yoh
Ganadımız, golumuz yoh
Bu ne biçim memlekettir, hoooyyy Babooovvv?

Yerin, yurdun, adresesin bilmirem.
Angara’da: Anayasso!
Ellerinden öpiy Hasso
Yap bize de iltimasso.
Bu işin mümkini yoh mi hoooyyy Babooovvv?


BU ŞEHRİN IŞIKLARI
Şehrin bütün pencereleri yandı
Sofralar kurulmuş her evde şimdi.
Sofralar ki, insanlar oturur yığın yığın
Sofralar ki, çatal – kaşık sesleri dolu...

Şehrin bütün pencereleri yandı
Herkes kendi kaderini yaşar yeniden.
Ben de kendi kaderimi yazarım...
Işığı sönük küçük odamda...

Anne diyebilen insanlar vardır.
Yavrum diyebilen kadınlar dolaşır bu odalarda.
Karanlıklar annem benim...
Yavrusuyum gecelerin...

Şehrin bütün pencereleri yandı...
Kimi örgü örer... kimi fal bakar...
Benim fakir evimin penceresinden
Tanımadığım bir hayal bakar...

..........................................

Anneler! okşamayın çocuğunuzu...
Benim annem çok uzaklarda.
İçimde bir damar koptu sanırım.
Kapayın pencerenizi kardeş insanlar
Neş’enizi kıskanırım...
Old 11-06-2002, 21:48   #16
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan Urfa Barosu'nun Şair Başkanı

SİNAN SABRİ ÇEPİK
02.02.1950 Siverek

İlköğrenimini Siverek’te, ortaöğrenimini Birecik ve Urfa’da tamamladı. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi. 1970 yılında TCK 141. maddeye muhalefetten tutuklandı. Ankara ve Diyarbakır Cezaevlerinde yattı. 1803 sayılı yasayla 1974 yılında salıverildi. 1975 yılında Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.

Avukatlık Stajını Urfa’da tamamlayarak, avukatlığa başladı. 23 Ekim 1979 tarihinde evlendi. 1989-1991 yılları arasında SHP İl Başkanlığı yaptı. Baro Yönetim Kurullarında çalıştı. Şiirleri bir çok dergide yayınlandı. Halen Şanlıurfa Barosu Başkanıdır.

Şiir Kitapları: Belasına Sevdalandığım Bebek (1976), Baharı Yok Say.




KAÇAKÇININ AĞIDI
Onlar benden
Sahtiyan
Kırmızı ipekli ve futa alırlardı
Ben
Sedir agacı ve kalay
Kervanımın albenisinde kırkharamiler
Kervan kesenler

Abayiler yüklüydü develerim
Diyarbekir kuşağı
Urfa poşusu
Halep çarşısına akşamla konar
Günle kalkardım

Şimdi sırtımda bir çuval kahve
Yemen’den gelir
İçinde kanım var
Alınterim var
Bu teli kim niye çekti
Sırtımdaki yükte kimin gözü var
Toprağın üstünde bir kasımpatı
Altında ölüm
Ömrümün vebali çiçeğin boynunadır.








BAHARI YOK SAY
En güzel mavide dursun gözlerin
Sen gözlerimde dur
Tay mısın kısrak mısın
Uykumu böldün yine
Zülfü siyah yar
Suları topla
Bir temmuz sıcağında susuz kalmak var

Kar altında bir çam yeşil
Bir Abant beyazı
Harran sarısı düşmüş yüzüme
Gergefte sırma mısın
Kaşı keman yar
Gün ışığını tut
Kör karanlıkta yola düşmek var

Dursun
Bizi ayrı vakte düşüren zaman
Su kesilsin gül solsun
Öldürür gibi bakan
Dişi mercan yar
Kıyamete çeyrek var
Old 14-06-2002, 11:34   #17
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan Şinasi Özdenoğlu

ŞİNASİ ÖZDENOĞLU
29 Ekim 1922 Gümüşhane

Ortaöğrenimini Trabzon Lisesi’nde, yükseköğrenimini Ankara’da Siyasal Bilgiler (1944) ve Hukuk Fakültelerinde (1953) tamamladı. Hadim, Sürmene, Sorgun, Lüleburguz İlçelerinde Kaymakamlık görevlerinde bulundu. Uzun yıllar Ankara’da avukatlık yaptı. Ankara Milletvekili (1969-1973) oldu; sonra gene avukatlığa döndü. Türkiye-AET Karma Parlamento Komisyonu üyeliği, Halkevleri Genel Sekreterliği, Türk Parlamento Birliği Genel Başkan Yardımcılığı gibi görevlerde bulundu. Çevre sorunlarıyla ilgili çabaları nedeniyle “Başkent Onur Ödülü” (1992) verildi.

“Macar Rapsodisi” isimli şiiri, 1956’da Macaristan’ın uğradığı kanlı işgal günlerinde kahraman Macar Halkının verdiği onurlu özgürlük savaşının coşkusuyla yazıldı. Bir çok yabancı dile çevrildi. Macar Ulusal Örgütü “NEMZETÖR” tarafından uluslararası ödül kazandı. Şiirin son bölümü ünlü besteci Profesör Zugmayer tarafından “HÜRRİYET MARŞI” adıyla bestelenmiştir.

Şiir Kitapları: Teselli (1943), Anaforda Dönen Adam (1946), Vatanım Benim (1973), Özgürlüğün İçin Ölmek (1974), Acısıyla Yanmak Türkiye’nin (1975), Şairler Böyle Sever (1986), Yasaklar Cehennemi (1991), Sımsıcak Dostluğunda Ölümün (1993)

MACAR RAPSODİSİ
-Dr. Hartha’ların ölümsüz anılarına-
Macar ovalarında ve Tuna kıyısında
Martha’nın gözlerinde ve bütün şarkılarda
Ve kurşuna dizilen gençlerin avucunda
Barut isine batmış bayraklarla beraber
Peşte sokaklarında tankların çiğnediği
Genç yürekler içinde üç renkli şafak
Sen göz yaşları, alınteri, en büyük sevda...

Sen, yirminci yüzyılda hukuk kitaplarında
Ve tekmil nutuklarda ismi geçen
İnsanoğlunun beyninde, namlu arpacığında
Doğacak çocuğumun gelecek ninnisinde
Ve güzelim denizlerin tuzundaki lezzet
Şakaklarımızda zonklayan kavga
Ve cümle mahkûmların rüyası
Ey hürriyet!

Ve sen, gerçek insanı yaratamayan insan
Sen, ey kardeş kanıyla beslenen insanoğlu!

Yangın başladı Peşte’de... Kardeşim, yangın!
Taze göğüsler üstünde tanklar horada
Sevgilim alevler içinde, sevgilim orada
Tutulmuş bütün caddeler, tutulmuş
Yanına varamıyorum
Sanırsın anacığım boğazlanıyor
Kurtaramıyorum...
El yordamıyla, tıkanmış sokaklarda
Ey ölümsüz şarkı, ey merhamet
Seni bulamıyorum!

Utanıyorum kendimden, petekteki arıdan
Bir başka yıldıza göçetmek istiyorum...
Utanıyorum buluttan, kımıldanan topraktan
Dağdaki kurttan, kuştan
Aslan yavrusu emziren ceylandan
İnsanlığımdan utanıyorum

Oysa ki insanlığın tekmil antenleri
Peşte üstündedir...
Oysa ki insanlığın Magna Carta’dan bu yana
Nice özgürlük antlaşmasına kanıyla imza koymuş
En yakışıklı oğullarını bu yola kurban etmiş
Ve bir zerresi için
Nice can satmıştır...
Utanıyorum kendimden kardeşim
Aynalara bakamıyorum!

Nerde kaldı çigan havaları, o çılgın kemanlar
Nerde dudak dudağa sevgililer?
Duyuyor musunuz şair Petöfi’nin sesini
Duyuyor musunuz tankların homurtusunda
Macar Rapsodisi’ni?

Biç beni, makineli tüfekle biç
Öldüremezsin!
Çıkar şarkılardan ve cümle kitaplardan adımı
Yine de silemezsin!

Ben, hayır ve şer misali insan kanındayım
1789’da ve Türk ihtilali’ndeyim!
Bugün bir tomurcukta, yarın darağacındayım
Ben, ne satılacak dava, ne kemik, ne etim
Ben, ölümsüzlüğün elindeki bayrak,
Ben, hürriyetim!



HALEP ŞEHRİNDE
MEMLEKETİ DÜŞÜNDÜM
Başladı Halep şehrinde gece
Ölüme açılan kapılar kadar
Sessiz ve büyük.
Öylesine unutulmuşum ki bu çölde
Öylesine memleket hasreti çökmüş içime.

Nereye gitsem fayda yok
Memleket peşimi bırakmıyor
Bir kara sevda gibi sinmiş kanıma
Çilesi
Zigana dağı, Koçboynuzu, Sivas yaylası.

Uzakta, uzaklarda kaldı Avşar elleri
Ay ışığında kırılmış aynalar gibidir
Simsiyah gölleri.

“Yarın” a bir ses bırakmadan
Delikanlılık ne de çabuk geçiyor, kör olası
Bir atlı gibi kırbaç atarak canevimize
Geçiyor.

Halep şehrinde gece
Cemiliye’ nin üstüne kurulmuş
Bir sofra gibidir.
Buram buram.
Çiğ köfte ve zahle rakısı
Agel ve hatata

Siyah bir peçe altında
Çıldırtan bir çengidir çöl gecesi
Baalbek’ teki jüpiter mabedinde
Sunuyor lezzetini yudum yudum
Kadınların şahı kadın
Uzakta bir dümbelek sesinde
Başlıyor masalı Şehrazad’ ın

Boş verip Şehrazad’ ın masalına
Gavur dağlarından esen rüzgârı dinliyorum.
Memleketimin türküsü duyuluyor
Dertli insanların iniltisi...

Bu çöl saatinde, Halep şehrinde
İnsanlığın nabzı avuçlarımda
Dünyamızın çarpan kalbini dinliyorum.
Old 01-07-2002, 19:51   #18
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan

BERİN TAŞAN
1928 Merzifon

Babası “Merzifon Tarihi” yazarı Aziz Taşan’dır. Ortaöğrenimini Samsun Lisesi’nde, yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. (1951) İzmir (1952), Şiran (1955), Karaburun (1958), Sinop (1965), Karşıyaka Başsavcılığı (1985) görevlerinde bulundu. Emekli olduktan sonra İzmir Barosuna kayıtlı avukat olarak çalışmaya başladı. “Hukukçu, Şair, Yazar” kimliği nedeniyle Karşıyaka Adliyesine bitişik sokağa Karşıyaka Belediyesi tarafından adı verildi. Yetmiş yaşında Türkiye Yazarlar Sendikası tarafından onur plaketiyle ödüllendirildi.
Bekir Yurdakul şair hakkında “Tam kırk çeşidini bilse de sarmaşık gülün, kırk düşünür, kırk tartar, bir söyler; alçak gönüllü bir dil dervişidir O” demiştir. Bu tanımlamanın eksiği belki vardır, ama fazlası asla...

Attilâ İlhan, üstat için “Bizim Kuşaktan hukukçu kimliğini sonuna kadar koruyan bir o kaldı ” demiştir.

Tarık Dursun K ise; “Eski ustalar ile yeniler arasına sıkışıp kalmış iki şair var: Berin Taşan biri, öteki de Hilmi Yavuz. Bakın yayınladıkları kitaplarına: Hem, Yüzünün Bir Yanında –hem de- Bakış kuşu- nda şiirin dikâlâsını bulacaksınız. Ama yine de adları çevresinde bir gürültü halesi yoktur. Neden? Belki de herhangi bir dergici bayın kanadı altına girmeyi kabullenememelerinden, özgür kalmayı yeğlemelerinden, sofra desteklerinden uzak durmalarından” demiştir.

Şiirleri Varlık, Yeni Ufuklar, Dost dergilerinde yayınlandı. Bazı şiirleri yabancı ülkelerdeki antolojilerde yer aldı. Şiirin yanı sıra edebiyatla ilgili yazılar, araştırmalar yayınladı ve oyunlar yazdı.
Şiir Kitapları: Ellerim Gözlerim Yüreğim (1960), Yüzünün Bir Yanında (1969), Önce (1986).


AÇ KAPIYI BEN GELDİM
Korka korka değil, usul usul değil
Elim yüreğimde çarpa çarpa geldim
Aç kapıyı bak ne diyeceğim
Bir senin ellerinden bir senin gözlerinden
Dişlerinden dudaklarından
Nergisler ocak ayında açtı
Kendimden bahsetmeyeceğim.

Yediveren güllerden, duvardan sarkan güllerden
Çocuklardan sabah erken okula giderlerken
Atlardan bahsedeceğim
Kan ter içinde atlardan.
Aç kapıyı bak ne diyeceğim
Ne kadar küsülü çocuk varsa barıştırdım oynuyorlar
Tam kırk çeşit sarmaşık gül buldum,
Penceremin dibinde açacak.
Ekinleri dolu vurmadı
Çekirge gelmedi
Kurak olmadı.
Yorgunum demeyeceğim, bir evimiz olsa demeyeceğim
Yüreğim daralıyor demeyeceğim

Bir baksan gözlerime başını çevirmeyeceksin
Yürüyüp gitmiyeceksin
Bir baksan gözlerime
Dağda yakılmış ateşler görecesin
Aç kapıyı kim geldi bak
Bak nasıl havalandı güvercin
Açmam diyemezsin artık
Aç.


AY ÇİÇEKLERİ
Yatağımı pencereye getirdim
Ay çiçekleri güneşe dönecek
Bahçelerden geldiği için
Saksıda karanfil sallansa da
Ben üşümiyeceğim
İlk okul çocuklarının söylediği şarkı
Kırlara doğru uzaklaşıyor
O zaman annem izin vermezdi
Şimdi doktor kızıyor.
Delik delik ciğerim
Bu sabah ilk defadır
Kayısı ağaçlarına minnettar
Kayısı kokusunu bilecek
Ben sevineceğim
Ay çiçekleri sevinecek.



AĞIT
Şubat ayının karlı bir gecesinde, Şiran’ın Sadık Köyünden bir taze gelin doğum yapmak üzere kızakla ilçeye getirildi. Ne ilçede ne yakında doktor ve ebe bulunmadığından köyünden 70 km. uzakta Kelkit’e götürmeyi düşündüler. Bindikleri eski bir jeep sellerin bozduğu köprüden geçemedi, lastikleri patladı. Lastiklerin onarımıyla uğraşılırken gün ışıyordu. İlk çocuğuna hamile gelin, doğum sancılarına daha fazla dayanamadı. Sonra ne diyelim?... Demek Çimen dağlarına kar yağıyor
Çimen dağlarına yağan kardan
Kordon’daki evin camları buğulanmıyor
Akıp giden taksiler ne kadar rahat.
Benim göğsümden de çekse ayaklarını
Sıragöz köprüsü bastıkça bastırıyor.

Çimen dağlarından süzülüp gelen sular
Hani bıldır bir taze gelin geziniyordu
Saçını taradınız, yüzünü yıkadınız
Gelin ettiniz.
Sıragöz köprüsüne gelipte durmuş
Bir eski jeep içinde bir gelin Ayşe
Doğum sancıları böyle mi gelir?
Vay beni doğurana, doğurana vayy
Kalksam bağırsam bir yol Kelkit çok uzak
Sadık’ta yanan ışık kaldı mı dersin?
Kim yatar geceleyin, sabaha kim uyanır?

Bir idare lambasıyla açtım kapıları
Ne kadar nur topu çocuk bekliyor, dayamış kulağını
Güller açılsın da, beşik donansın da
Sadık’ta, Siirt’te, fakir dağ köylerinde
Ova’da, kıl çadırda
Ne kadar gelin Ayşe sancılar içersinde
Sıra güllerine gelmiş işlemesinin
Senin dayanılmaz sabrın
Benim umudumla
Bu beşik donanmadı daha donanacak
Doktorum erişmedi erişecek
Güller açacak, açacak...
Old 17-07-2002, 10:06   #19
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan Başkent'in Şair Baro Başkanı Av.S.ERDOĞAN

SADIK ERDOĞAN
Büyükkarıştıran- Kırklareli 01.01.1946

Subay olan babasının görevi nedeniyle ilk öğrenimini Hakkari’de, orta öğrenimini Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni 1970 yılında bitirdi. 04.11.1976 tarihinde meslektaşı Avukat Ayşe Nermin hanımla evlendi.

1981 yılında, Prof. Dr. Muammer Aksoy’un Ankara Baro Başkanlığı döneminde, (1980-1984) Ankara Barosu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev aldı. Anakara Barosu Yönetimi olarak, Basının, Demokratik Kitle Örgütlerinin sindirildiği 1980 ortamında özgürlüğün, hukukun üstünlüğünün kalesi oldular.

Ankara Barosu ve Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi olarak Meslek Örgütlerinin değişik organlarında uzun yıllar görev aldı. Meslekte geçen otuz yılını Avukatlık Mesleğine adamıştır. Halen Ankara Barosu Başkanıdır.

Şiirleri, Hareket, Çaba, Çele, Ilgaz, Ajans – Türk, Kemalist Ülkü dergilerinde ve Ajans – Türk Antolojilerinde yayınlandı.

Şiir Kitapları: Kutuplarda Bahar, Ölümsüzlüğün İlk Harfi, Kış Ağacı, Yeryüzü Seninle Güzel, Şiirlerim, Gül Yağmuru.


BAKIŞ MENZİLİNİN EPEYCE DIŞINDAYIM

Gecenin soğuğunu ayaz köprüden geçiyorum,
Donarsam
kurtaracak
tatlı
sıcaklar
uzak.
Bakış menzilinin epeyce dışındayım.

Gözyaşlarımı avucuma ufalıyorum,
Sonra gözlerini yakalıyorum.

Korkulu düşlerle anlaşmamız var sanki
Bir yaylım ateş ki –bitmezcesine-
Kaçıyorlar evrenin en derinine.

Susuzluğum dayanılamaz
Ve anlatılamaz doyumsuzluğa.
Karanlık düşlerimle boyandı
Bir başkası gelemez yanıma.

Göğe haber salmalı
Gerekirse yalvarmalı.
Gözlerini göndersinler.
Yavaş yavaş donuyorum yoksa,
Bakış menzilinin epeyce dışındayım.



SENİ HER AN SEVEBİLİRİM
-Umutlarınız oldu mu sizin de sefertasında
Peynir – ekmek gibi yediğiniz saatleri?-

Gözlerimde yalnızlık büyüdü, dikkat et.
Seni her an sevebilirim.

Deli – fişek arzular geliyor içimden haa.
Umursamadan dünyayı bağırıp – çağırabilirim.
Şarkı da söyleyebilirim çatlak sesimle
Sokaklarda sabahlara kadar dolaşabilirim.

Lapa – lapa kar yağarken düşüncelerime
Gözlerime vurabilir üşümüşlüğüm.
Saatlerde zamanı kaybedebilirim.

Biliyorum sen çıkarsın adım başı karşıma
Beni anlamadığın çıkar.
- Serde erkeklik var-
Kağıt fenerlerde umudumu yakabilirim.

Yüzüme kapanmadan bütün kapılar,
Saçlarım dökülmeden son teline kadar,
Gözlerimde yalnızlığı küçültmeliyim.
Old 21-12-2002, 22:22   #20
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan

KEMAL BURKAY
1937 Tunceli – Kızılkale Köyü

Akçadağ Köy Enstitüsü’nden sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. (1960) Muhasebecilik, İngilizce öğretmenliği, kaymakam vekilliği, avukatlık yaptı. Yeni Akış dergisinde çıkan yazısından ötürü dört ay tutuklu kaldı. Daha sonra beraat etti. Günümüzde İsveç’te yaşamaktadır.
Forum, Varlık, Papirüs, Yeni Akış, Dost ve Sesimiz dergilerinde yayımlanan şiirleriyle tanındı. “Çıra” dergisini çıkardı.
Şiir Kitapları: Prangalar (1967), Dersim (1975).


DOĞAN GÜN
Kırgın umutta
Keder tortusunda
Acıda, zehirde, pusuda
Yılma
Doğan günü bekle

Çünkü tutar bir erik ağacı sunar sana
Doğan gün
Van gölünden bir sabah
Bir kıvılcım, bir titreşim
Bir tutam akdeniz
Süphancı bir serinlik
Ve genç bir gerinme
Usulcacık saç hışırtıları
Bir dudaktan buğulanan sıcaklık
Tutar getirir
Doğan gün

Öpücük gibi konar gözlerinde bir melodi
Sevgilin gibi dokunur parmaklarına bir kedi
Ve kavga ve zulüm ve ateş
Hep birlikte örülen bir türkü
Güzel yapmak için, güzel olmak için
Çünkü hayat dönen, kıvrılan
Yanan bir ibrişimdir
Tutar getirir
Doğan gün


GÜLÜMSE
Hadi gülümse bulutlar gitsin
İşçiler iyi çalışsın, gülümse
Yoksa ben nasıl yenilenirim
Belki şehre bir film gelir
Bir güzel orman olur yazılarda

İklim Değişir, Akdeniz olur, gülümse.

Sazlarım vardı, ırmaklarım vardı çok
Çakıltaşlarım vardı benim
Ama sen başkasın anlıyor musun
Tut ki karnım acıktı, anneme küstüm
Tüm şehir bana küstü
Bir kedim bile yok anlıyor musun

İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse.








YENİK DEĞİLİZ
yenik değiliz
boşa gitmedi çektiğimiz acılar
ilk yaz yağmuruyla yeşeren
tohumlara bak
bir yangın gecesini andıran
sesleri dinle
savaş alanlarında çarpışanlar var

yenik değiliz
etseler de bizi ekmeğimizden
çocuklarımızın buğday başağı saçlarından
yardan ayırsalar da bizi
yenik değiliz
kanımızda bir pınar gibi kaynayan hayat
yenik değiliz
torbamız tohum dolu
koşar adım giriyoruz kavgaya
Old 27-04-2003, 20:30   #21
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan THS nin Şiir Seven Dostlarına

THS nin Şiir Seven Dostları;

Mart 2001 tarihinde "Cumhuriyet Dönemi Şair Hukukçular Antolojisini" rahmetli Necati Cumalı, Av. Sadık Erdoğan, Av. Atila Sav, Av. Teoman Evren, Av. Fehmi Özçelik, Av. Berin Taşan ın önerileri ve yönlendirmeleri ile yayınlamıştım. Sanat dünyası ve meslektaşlarımız kitabın yayınlanmasını izlemişlerdir.

"Cumhuriyet Dönemi Şair Hukukçular Antolojisi" nin gerçek sahibi kitapta eserleri yer alan birbirinden değerli ozanlardır. Kitabın yayın hakkı ve dağıtımı Türkiye Avukatları Dayanışma ve Yardımlaşama Vakfına aittir. Hiç bir yayınevi tarafından para ile satılmamaktadır.

Bu alanda ilk çalışma Ankara Barosuna ait olmakla birlikte, kitap ağırlıklı Ankara Barosu mensubu şairleri içermiştir. Cumhuriyet tarihinde Antoloji biçiminde ilk kez düzenlenen ve 2001 yılında yayınlanan "CUMHURİYET DÖNEMİ ŞAİR HUKUKÇULAR ANTOLOJİSİ" isimli kitabın Kültür Bakanlığı Telif Numarası ISBN 975-97435-0-7 dir.

Son bir kaç ay zarfında çeşitli yazarlarca "Hukukçu Şairler Antolojisi" ismi ile bir çok kitap yayınlandığını "GURUR" duyarak izliyorum.

THS Forum alanlarında "CUMHURİYET DÖNEMİ ŞAİR HUKUKÇULAR ANTOLOJİSİ" isimli kitapta yer alan bir çok ozanın şiirlerini ve hukukçu kimliklerini paylaşmaktan ayrıca mutluluk duyduğumu belirtmek isterim

Ayrıca, THS nin böylesi bir paylaşıma aracı olduğu için katkısı olanlara şükranlarımı sunarım.

Selam ve saygılarımla
Av. Adil Giray Çelik
Old 26-06-2003, 14:04   #22
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan Sabri Kuşkonmaz

SABRİ KUŞKONMAZ
15.03.1962 Fethiye/ Muğla

Ortaöğrenimini Gökçeada Öğretmen Lisesi’nde tamamladı. (1980) Önce 9 Eylül Üniversitesi Adalet Yüksek Okuluna kayıt yaptırdı. Burada 1 yıl okuduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydolup, bu fakülteyi 1986 yılında bitirdi. 30 Temmuz 1986 tarihinde evlendi.

1984 yılında Sis adlı öyküsü ile İfsak Ödülünü kazandı. 1996 yılında “KIYIMIN KIYISINDA” isimli anlatı kitabı ile PEN Yazarlar Derneği “ONAT KUTLAR ANLATI ÖDÜLÜNÜ” kazandı. Şiirleri Berfin Bahar, İnsancıl, Mum, TYS Seçkisi gibi dergilerde yayınlandı. Halen İstanbul Barosuna kayıtlı olarak Serbest Avukatlık yapmaktadır. İstanbul Barosu Fikri Haklar Komisyonu üyesidir.

Şiir Kitapları: Sorular ve Yanlışlıklar (1992), Ölümsüz Resimler Geçidi (1995), Bir Şairin Balkonda Öğle Sonu (1997).




SÖZ KUŞANILACAK YENİDEN

dilsiz bir çarşaf bürünmüş şehir
sesi görülmez, ağladığı bilinmez
konuşması dudaklarında kalmış bir ölü.
son sözünü bilelim ama nerede dudağı ?

kefensiz gömülmüş sözcükler
adımı bırakırım boş mezar taşlarına,
işe yararsa yüreğim ödünç kalsın,
eski bir bakır musluk için.
haydi su içirelim eksilen cümlelere.

çıplak ölüler insanca utancı giyinir
elin ele uzanması dünyanın kilidi
bu güzel gezegen iyi de,
bir yanıyla daha ilk halinde
soyum hâlâ yüzsüz, doyumsuz ?

her şeyi yendi toprak, neşeyi, ekmeği, çocukları
olsun, yeniden sulanır kırık saksılar
şimdi bütün fiillerim ateşkes;
ah, olmasa neye yarar,
bütün fiillerim çakmaksız, tetiksiz.
olsun, yeniden kuşanılır çapraz sözcükler.




GEÇ KALAN SAVCILARA İTHAF

otopside tanıdık geldi adı
bu ölünün size
sayın savcı.
çıkaramadınız birden,
tanışıklık nereden?

bir dilekçede görmüştünüz
otopsi masasında delikanlı yüzü.
gözaltındaydım,
askıdaydım,
diyordu.
şimdi hatırladınız mı bilmem.

ünlemlere gerili çığlıklarını
duymadınız.
insana
geç kaldınız


DÜŞ ARALIĞI

Kadın karşımdaydı, bir düş aralığında.
Birden üşüdü ve titredi,
saklamaya çalıştı,
daha çok üşüdü ve titredi
Düş aralığı soğuk. Aşka soğuk

Koşmaya başladı birden düşün dışına.
Koşmaya başladı, gizlemek için üşümesini.

Ne kurtulabildi düşlerde titremekten,
Ne ulaşabildi, gerçeğe sıcaklığa
Old 07-07-2003, 21:26   #23
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan

HİLMİ YAVUZ
1936 İstanbul

Kaymakam olan babasının görevi dolayısıyla ilkokulu Terme’de, ortaokulu Siirt’te tamamladı. 1954’te, İstanbul’da Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okudu. Gazeteciliğe başladı. 1964’te yüksek lisans öğrenimi yapmak için İngiltere’ye gitti.

Bir yandan BBC Radyosu Türkçe Yayınlar Bölümü’nde çalışırken, bir yandan da Londra Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne devam etti. 1969’ da mezun olup Türkiye’ ye dönünce Milliyet Cumhuriyet, Yeni Ortam gazetelerinde yazılar yazdı. Ansiklopedilerde, yayınevlerinde çalıştı. Mimar Sinan Üniversitesi’nde Uygarlık Tarihi, Boğaziçi Üniversitesi’nde, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Felsefe ve Çağdaş Düşünce Tarihi dersleri verdi. 1989’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın kültür ve sanat danışmanı oldu.

Şiir Kitapları: Bakış Kuşu (1969), Bedreddin Üzerine Şiirler (1975), Doğu Şiirleri (1977), Yaz Şiirleri (1981), Gizemli Şiirler (1984), Zaman Şiirleri (1987), Söylem Şiirleri (1989), Ayna Şiirleri (1992), Hüzün ki En Çok Yakışandır Bize (Toplu Şiirler) (1989), Gülün Ustası Yoktur ( Toplu Şiirler I ) (1993), Erguvan Sözler (Toplu Şiirler II ) (1993), Çöl Şiirleri (1996), Akşam Şiirleri (1998).



AYNALAR ve ZAMAN
erguvanlar geçip gittiler bahçelerden
geriye sadece erguvanlar kaldı

şair! bahçelere özenecek ne vardı?
işte tenha her yanımız, hep tenha
ne aradık sözcüklerin kuytularında
ne bulduk soldukça çoğalan dilimizde?
Zaman’ın sırı hâlâ duruyor olmalı ki üzerimizde
biz bakınca görünen aynalardı

nasıl var olduysanız öyle kaybolurlardı
bir yazın tiniyle bir güzün bedeni
hem birleşti hem de ayrıldı sizde
şair! gördünüz kimbilir kaç aşkın battığını
o derin sulara kapılmış şiirlerinizde...
nedeni, ne kayalar ne fırtınalardı:

kuytulardı, geçip gittiler sözlerimizden
geriye sadece kuytular kaldı




BİRİNCİ MEMED
bedrettin yaşıyor mu hâlâ?

ben ki yazmalara ve bala
hükmedendim; ihaneti gül diye
resmedendim; denizin gönderine ölümü
çektirendin ben, lala

bedrettin yaşıyor mu hâlâ?

dersin ki onu mülhidlerini
ormandan ayırmak olası değil
boynu laleden geçilmez
saçları taflandır ve çağla
ve alnı ak ketende yaban çileği
gibi dağılan onlardı, lala

bedrettin yaşıyor mu hâlâ?

kuşlarla akan ipeği
göllerde uçan çiniyi
ve sevdayı, umarsız kına çiçeği
gibi bölüşen onlardı, lala

bedrettin yaşıyor hâlâ
Old 15-08-2006, 17:47   #24
Staj.Av.Selçuk

 
Varsayılan

bi siirde benden bakalım beğenecek misiniz?::)))

bir kitabın,
birbiri ardına gelen
iki sayfasıydık seninle.
Kavuşmamız için
kitabın kapanması yetecekti.
Kitap kapandı.
Fakat
halimiz çok acı
çünkü
kitabın arasında unutmuştuk
o hain ayracı

::))))))))
Old 17-08-2006, 13:58   #25
Av. Zeynep TÜFEKÇİ

 
Varsayılan

Benim mi gözümden kaçtı Attila iLHAN?

Beni koyup koyup gitme, n'olursun
Durduğun yerde dur
Kendini martılarla bir tutma
Senin kanatların yok
Düşersin yorulursun

Beni koyup koyup gitme, n'olursun
Bir deniz kıyısında otur
Gemiler sensiz gitsin bırak
Herkes gibi yaşasana sen
İşine gücüne baksana
Evlenirsin, çocuğun olur
Beni koyup koyup gitme, n'olursun

ATTİLA İLHAN
Old 23-08-2006, 16:23   #26
güler ataş

 
Varsayılan


BENİ DÜŞ BU ŞİİRDEN

Al yağmur ekle bu şiire
Ellerimi mendil yapacağım
Sonra bir yolculuğa çıkacağız
Bir avuç anı için
Ellerinde izimi ararken
Ben mi yanıldım
Yoksa sen miydin yanılan
Avuçlarımda erirken

Al kar ekle bu şiire
Buz tutmuş duygularımdan kaydır
Misketlerini
Bir arpa boyu değimliydi hayat
Yıllardan habersiz
Masallarda mı Büyüdüm

Al rüzgar ek bu şiire
Bütün kelimeler düşsün
Aklım uçurumken
Gözlerini kaybetmiş bu şehrin
Beyaz bastonlu tanığıyım
Hiç bilmediğim sarılar biriktirdim
Her gece kumbaramda

Beni çıkar bu şiirden
Bozuk bir alfabeden düştüm
Dilini kaybetmiş bu şehrin
Sokak şarkıcısıyım

Beni çıkar tuttuğun şarkılardan
Makamı bozuk nağmeyim artık
İflah olmam hiç bir sazda
Anılarım kayıyor avuçlarımdan
Beni düş bu şiirden

GÜLER ATAŞ

22/04/2006
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hukukçular ve Sigara Kullanımı Admin Konumuz : Hukukçular 350 06-01-2011 19:00
Aslanlar Ve Hukukçular Armağan Konyalı Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi 19 04-09-2008 13:39
Kadından Şair Olmaz Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 50 15-01-2008 19:09
Hukukçular Ne Kadar İdealist? Admin Konumuz : Hukukçular 63 03-04-2007 00:18
İranlı Kadın Şair Furuğ Ferruhzad n.okyay Site Lokali 0 13-01-2004 13:22


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06784797 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.