Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

vasiyetin açılması davasında vasiyet alacaklısına tebliğ zorunlu mudur ? Tebliğ yapılmasa dahi dosya kesinleştirilebilir mi ?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 22-08-2019, 09:01   #1
gunerhamza

 
Varsayılan vasiyetin açılması davasında vasiyet alacaklısına tebliğ zorunlu mudur ? Tebliğ yapılmasa dahi dosya kesinleştirilebilir mi ?

Merhaba sayın meslektaşlar,
Öncelikle herkese iyi çalışmalar diliyorum. Sorum şu şekilde :
Müvekkil vasiyet alacaklısı, kendisine dedesi tarafından 2008 tarihli vasiyetname ile muayyen mal bırakılmış. Sulh hukuk mahkemesinde ilgili vasiyetname açılıp gerekçeli karar tüm mirasçılara tebliğ edilmiş. Vasiyetnamenin tenfizi davası açmak istiyoruz fakat bu durumda davanın TMK 602. Maddesinde belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtiği dolayısıyla reddedilmesi ihtimali var. Yaptığım araştırmalar neticesinde vasiyetin tenfizi davası için vasiyetin açılması davasının kesinleşmesi gerektiğine 10 yıllık zamanaşımının ilgili kesinleşmeden itibaren başlayacağına dair kararlar buldum.
Vasiyetin açılması davasında vasiyet alacaklısına gerekçeli kararın tebliği gerekir mi ? Tebliğ yapılmazsa vasiyetin açılması kesinleştirilebilir mi ? Gerekçeli karar tebliğ edilmese dahi vasiyetin açılması dosyasında açılan vasiyetin onaylı bir örneği vasiyet alacaklısına tebliğ edilmezse usulüne uygun bir vasiyetin açılması işlemi gerçekleşmiş midir ? İlginiz için teşekkürler.
Old 23-08-2019, 13:39   #2
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Katkı

Alıntı:
Vasiyetin açılması davasında vasiyet alacaklısına gerekçeli kararın tebliği gerekir mi ?

Tebliğ yapılmazsa vasiyetin açılması kesinleştirilebilir mi ?

Gerekçeli karar tebliğ edilmese dahi vasiyetin açılması dosyasında açılan vasiyetin onaylı bir örneği vasiyet alacaklısına tebliğ edilmezse usulüne uygun bir vasiyetin açılması işlemi gerçekleşmiş midir ?

1.Bilinen mirasçılar ve diğer ilgililer vasiyetnamenin açılması sırasında diledikleri takdirde hazır bulunmak üzere çağrılır (TMK.m.596/2)

2.TMK.'nın 596 ve Tüzüğün 36/2.maddesine uygun olarak vasiyetnameyi açılıp, lehine kazandırma yapılan kişi ile yasal mirasçılarına vasiyetnamenin onaylı bir örneğini tebliğ edilerek, vasiyetnamenin açılması sırasında hazır bulunmak üzere ...çağrılmış olmaları gerekir.

3.TÜRK MEDENİ KANUNUNUN VELAYET, VESAYET VE MİRAS HÜKÜMLERİNİN UYGULANMASINA İLİŞKİN TÜZÜK
RG.10 Ağustos 2003 - Sayı: 25195

Vasiyetnamenin açılmasında usul

Madde 36- Mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamesinin, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın, yerleşim yeri sulh hakimine tesliminden itibaren bir ay içinde açılması ve ilgililere okunması gerekir. Ancak, vasiyetçinin öldüğüne dair kesin delil olmadan vasiyetname verilmişse, bu delilin sağlanmasına kadar, vasiyetnamenin açılması geri bırakılır.

Vasiyetnamenin açılma gününü sulh hakimi tespit eder. Adresi bilinen mirasçılar, mahkemece uygun görülecek usul ile vasiyetnamenin açılacağı gün ve saat belirtilerek davet olunur.

Sulh hakimi, davet edilen günde gelen mirasçılar huzurunda vasiyetnameyi açar. Davete rağmen hiçbir mirasçı gelmemiş olsa dahi vasiyetname açılır.

Açılan vasiyetname okunur ve bu durumu tespit eden bir tutanak düzenlenir. Bu tutanak hakim, zabıt katibi ve hazır bulunan ilgililerce imzalanır.

Vasiyetname resmi şekilde düzenlenmemişse, vasiyetnamenin metnine, imzasına ve tarihine dokunulmadan boş bir yerine, vasiyetnamenin okunduğu tarih yazılıp, hakim, zabıt katibi ve hazır bulunan ilgililerce imzalanarak, okunaklı mahkeme mührü ile mühürlenir. Vasiyetnamenin kağıdında elverişli yer yoksa altına bir kağıt yapıştırılır ve bu işlem yapıştırılan kağıtta tekrarlanır. Ayrıca, kağıtların yapıştırılma yeri, hakim tarafından imzalanır ve gerekli sayıda okunaklı mahkeme mührü ile mühürlenir.

Açılan vasiyetname hakim tarafından güvenilir bir yerde saklanır.

Mirasbırakanın sonradan ortaya çıkan vasiyetnameleri için de aynı işlemler yapılır.

Vasiyetname örneği, Türk Medeni Kanununun 597 nci maddesi uyarınca ilgililere tebliğ olunur. Gerekirse, Türk Medeni Kanununun 598 inci maddesine göre mirasçılık belgesi verilir.

GÖRÜŞ:

1.Vasiyet alacaklısının dava hakkı,
a.Ölüme bağlı kazandırmayı öğrenmesinin
b.veya vasiyet borcu daha sonra muaccel olacaksa muaccel olma tarihinin
c.üzerinden ON YIL geçmekle zamanaşımına uğrar (TMK.m.602)

2.Bu maddenin uygulanması açısından vasiyet alacaklısının ÖĞRENME TARİHİ önem taşımaktadır.

3. TMK.m.597 kapsamında tebligat yapılmamışsa...

Ne dersiniz..?

Saygılar
Old 26-08-2019, 09:01   #3
gunerhamza

 
Varsayılan

Sayın üstadım öncelikle cevabınız için çok teşekkürler.
İlgili kanun maddesi zamanaşımının öğrenmeden itibaren 10 yıl geçmekle dolacağına ilişkin, usulüne uygun şekilde vasiyetname örneği tebliğ edilmemişse öğrenmenin gerçekleşmemiş sayılacağı yazmış olduğunuz cevaptan ve Yargıtay'ın birçok içtihadında belirtilmekte. Fakat uyuşmazlık konusu olay biraz farklı. Şu şekilde:
-Vasiyet alacaklısı kişiye dedesinden vasiyetname ile muayyen mal bırakılıyor, sulh hukuk mahkemesinde bu vasiyet açılıyor fakat vasiyet alacaklısına vasiyet örneği tebliğ edilmeden sadece tüm yasal mirasçılara ilgili tebligatlar(vasiyet örneği,duruşma günü, gerekçeli karar vs.) yapılarak dosya kesinleştiriliyor.(2008 yılında kesinleşmiş)
-Vasiyet alacaklısı kişi vasiyetnamenin içeriğini harici olarak öğreniyor ve asliye hukuk mahkemesinde vasiyetin tenfizini talep ediyor.(Dava açılma tarihi 2009 ocak ayı) İlgili bu dava birkaç duruşma vekil ile takip edildikten sonra bir duruşmaya tarafların hiçbiri mazeret de göstermeyip katılmadıkları dolayısıyla dosya düşüyor ve davanın açılmamış sayılmasına karar veriliyor.
-Vasiyet alacaklısı kişi ilgili bu alacağı için tekrar vasiyetin tenfizi davası açmak istemekte fakat bu kez de zamanaşımı sıkıntısı baş göstermekte.
-Aşağıda eklemiş olduğum yeni tarihli Yargıtay kararında vasiyet alacağı önceden öğrenilmiş olsa dahi vasiyetin açılması davası kesinleşmeden zamanaşımının başlamayacağı yönünde.
-Benim sormak istediğim soru da ilgili vasiyetin açılması dosyasında vasiyet alacaklısı hiçbir şekilde dosyada yer almamış olduğundan yapılan yargılamanın usule aykırı olduğu gerekçesiyle vasiyetin tenfizi istenen mahkemeye bu durum bildirimde bulunarak vasiyetin açılması dosyasının tekrar görülmesi ve kesinleştirmesinin dosyanın tekrar görülüp sonuçlandığı tarihe çekilmesi mümkün müdür.? Önceden bir vasiyetin tenfizi istenmiş olduğundan yukarıda sorulan soruya olumlu yanıt vermeniz durumunda ilgili talep Mk.2'ye aykırılık oluşturur mu ? İyi çalışmalar.


YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2016/9330
Karar Numarası: 2018/80
Karar Tarihi: 15.01.2018
Taraflar arasındaki ... ... nin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı, müşterek murisleri ...'ın 1997 yılında vefat ettiğini, kendisi ve davalıları mirasçı olarak bıraktığını; muris ...'ın vefatından önce ... Noterliği’nde düzenlenen 01/04/1996 tarih ve 842 yevmiye no’lu ... ... ile maliki bulunduğu ... Mahallesinde vaki ve kain tapunun 18/03/1996 tarih ,360 sayfa, 4 cilt, 288 yevmiye, 2629-D pafta, 65 ada 3 parsel numarasında kayıtlı hane avlusu ismi ile maruf gayrimenkul üzerinde bulunan iki katlı evi ve aynı parsel üzerinde bulunan bir adet ahşap binayı kendisine bırakarak ... ettiğini; murisin ... ... sinin ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1997/256 Esas - 1997/296 Karar sayılı dosyasında açılarak okunduğunu, 05/04/2011 tarihinde de kesinleştiğini ileri sürerek; ... e konu bu taşınmaz üzerindeki kargir iki katlı evin ve aynı parselde bulunan bir adet ahşap binanın mülkiyetinin kendisine ait olduğunun tapu kaydına şerh edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... Çolak, davanın zamanaşımına uğradığını, ... ... nin ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1997/256 Esas sayılı dosyasında 03/07/1997 tarihli duruşmada davacı da hazır olmak suretiyle tüm mirasçılara tebliğ edilip okunup imzalandığını; davacının, TMK’nun 602. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde ... ... nin tenfizi davası açmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.
Davalı ...,davayı kabul etmediğini savunarak,davanın reddini istemiştir.
Davalılar ..., ... Çolak, ... ve ..., cevap dilekçesi sunmamışlardır.
Mahkemece; 743 sayılı MK’nun 580. maddesinde sözü edilen teberrudan haberdar edildiği tarihin, ... alacaklısının ... ... yi ve ... ... nin içeriğini ilk olarak öğrendiği gün olan 19/08/1997 tarihi olduğu,çünkü davacının bu tarihte hem ... ... alacaklısı olduğunu öğrendiği hem de ... ... yi kabul ettiği,dolayısıyla 10 yıllık zamanaşımının başlangıç tarihinin de 19/08/1997 tarihi olduğu ve zamanaşımı itirazının da usulüne uygun ve süresinde yapılmış olduğu gerekçe gösterilerek; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava;... ... nin tenfizi istemine ilişkindir.
Muris ...’ın 1997 yılında vefat etmesi nedeniyle eldeki davada 743 sayılı MK’nun 580. maddesinin tatbiki gerektiği açıktır. 743 sayılı MK.nun 580.maddesine göre (aynı düzenleme 4721 sayılı TMK.nun 602.maddesinde yer almaktadır.), “... alacaklısının dava hakkı ölüme bağlı kazandırmayı öğrenmesinin veya ... borcu daha sonra muaccel olacaksa muaccel olma tarihinin üzerinden 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” denilmektedir.
4721 sayılı TMK'nun 514.maddesine (MK.nun 461.maddesi) göre; mirasbırakan tasarruf özgürlüğü sınırları içinde malvarlığının tamamında veya bir kısmında ... ... ile tasarrufta bulunabilir.
... , genellikle ivazsız bir tasarruftur. ... alacaklısı, mirasbırakanın külli halefi olmayıp, cüzi halefi olduğu için ... olunan mal üzerinde doğrudan hak kazanması mümkün değildir. ... alacaklısının alacak hakkının hukuki sebebi olan ... her ne kadar mirasbırakanın sağlığında yapılıyorsa da, bu bir ölüme bağlı tasarruf olduğundan, ... alacağı ancak mirasbırakanın ölümü ile doğar. ... alacaklısı, kendisine ... edilen şey üzerindeki mülkiyet hakkını ancak bu malın ... in yerine getirilmesi (tenfizi) yoluyla kendisi adına tescili sonucunda kazanır. ... ... nin tenfizi davası, ... i yerine getirme görevlisi varsa ona, yoksa yasal veya atanmış mirasçılara karşı açılır.
... ... usulünce açılıp, okunma kararının kesinleşmesinden sonra ... ... nin iptali için 1 yıllık hak düşürücü süre işlemeye başlar.
... ... nin tenfizi ve buna bağlı olarak tapu iptal ile tescil davası ... ... nin açılıp okunduğu, itiraza uğramadan veya itiraz edilmiş ise itirazların reddedilmesi sonucunda kesinleştiğine dair bir tespit davasıdır.
Somut olayda; tarafların murisi olan ...’ın 12.06.1997 tarihinde vefat ettiği,murisin davaya konu edilen ve ... Noterliği’nce düzenlenen 01/04/1996 tarih ve 842 yevmiye no’lu ... ... si ile davaya konu taşınmaz üzerinde bulunan iki katlı evi ve aynı parsel üzerinde bulunan bir adet ahşap binayı davacı olan eşine ... ettiği,söz konusu ... ... nin ise ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1997/256 Esas - 1997/296 Karar sayılı dosyasında açılıp okunduğu ve söz konusu açılma dosyasının 05.04.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece; her ne kadar, hatalı değerlendirme ile davacının ilgili ... ... yi öğrenme tarihi olan 19.08.1997 tarihi dikkate alınmak suretiyle davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş ise de; yukarıda da ifade edildiği üzere 10 yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı noktasında ... ... nin açılması dava dosyasının kesinleşme tarihi olan 05.04.2011 tarihinin dikkate alınması gerektiği ve bu tarih başlangıç olarak alındığında ise, eldeki davada zamanaşımı süresinin henüz dolmadığı sabit olmakla; davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2-Bundan ayrı olarak,yalnızca davalı ... tarafından süresinde sunulan cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’inde bulunulmasına rağmen,tüm davalılar tarafından zamanaşımı def’inde bulunulmuş gibi davanın tüm davalılar yönünden zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesi de doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
3-Bozma nedenlerine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
15.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Vasiyet alacaklısına bırakılan alacak Av. CMA Meslektaşların Soruları 2 27-01-2018 13:24
Asile tebliğ zorunlu mudur? av.k.d Meslektaşların Soruları 8 16-11-2016 15:48
tebliğ tarihinin internet sitesiyle tebliğ mazbatasında farklı gösterilmes Av.Duyguu Meslektaşların Soruları 3 10-06-2015 11:20
kıdem tazminat alacağını kararda yazılı vekile tebliğ etmeyip asile tebliğ erdal düzgün Meslektaşların Soruları 2 22-07-2010 13:34
vasiyetin iptali davasında vasiyet tanıkları dinlenir mi? gogolos Meslektaşların Soruları 4 31-07-2008 15:39


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03234291 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.