Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

davacı borçlu lehine talep olmadan kötü niyet tazminatı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-04-2013, 18:17   #1
brn-34

 
Varsayılan davacı borçlu lehine talep olmadan kötü niyet tazminatı

her ne kadar taleple bağlılık ilkesini bilmiyor değilsem de kafama takılan bir soruyu siz üstatlarıma sormak istiyorum. imza itirazında davacı borçlu lehine %20 kötü niyet tazminatı talep şartına bağlı mıdır? sorumu dahada genişletip tazminat talebi her aşamada ileri sürülebilir mi? mahkeme talep olmadan böyle bir tazminata hükmetmiş ancak talep olmadan hükmedebilir mi acaba diye irdelemek istedim ancak tam cevabını bulamadım ....
Old 27-04-2013, 09:29   #2
üye7160

 
Varsayılan

Madde 67 - (DEĞİŞİK MADDE RGT: 06.03.1965 RG NO: 11946 KANUN NO: 538/37) (YÜR. TAR.: 06.06.1965) (KOD 2) (KOD 1)

(DEĞİŞİK FIKRA RGT: 30.07.2003 RG NO: 25184 KANUN NO: 4949/15) (KOD 4)
Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(DEĞİŞİK FIKRA RGT: 25.11.1988 RG NO: 20000 KANUN NO: 3494/1) (KOD 3)
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (DEĞİŞİK İBARE RGT: 05.07.2012 RG NO: 28344 KANUN NO: 6352/11) (KOD 5) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(MÜLGA FIKRA RGT: 30.07.2003 RG NO: 25184 KANUN NO: 4949/103) (KOD 4)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.

(EKLENMİŞ FIKRA RGT: 05.07.2012 RG NO: 28344 KANUN NO: 6352/11)
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.
Old 27-04-2013, 09:30   #3
üye7160

 
Varsayılan

b) İtirazın kesin olarak kaldırılması:

Madde 68 - (DEĞİŞİK MADDE RGT: 06.03.1965 RG NO: 11946 KANUN NO: 538/38) (YÜR. TAR.: 06.06.1965) (KOD 2) (KOD 1)

(DEĞİŞİK FIKRA RGT: 30.07.2003 RG NO: 25184 KANUN NO: 4949/16) (KOD 4)
Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilâmsız takip yapılamaz.

Borçlu itirazını varit gösterecek hiçbir belge ibraz edemezse (DEĞİŞİK İBARE RGT: 21.02.2004 RG NO: 25380 KANUN NO: 5092/11) (KOD 5) icra mahkemesi itirazın kaldırılmasına karar verir.

İtiraz birinci fıkrada gösterilen senet veya makbuz yahut belgeye müstenit ise itirazın kaldırılması talebi reddolunur.

Borçlu murisine ait bir alacak için takip edilmekte olup da, terekenin borca batık olduğunu ileri sürerse bu hususta ilam getirmesi için kendisine münasip bir mühlet verilir. Bunun dışında itirazın kaldırılması talebinin kabul veya reddi için ileri sürülen iddia ve savunmalar bekletici mesele yapılamaz.

(DEĞİŞİK FIKRA RGT: 25.11.1988 RG NO: 20000 KANUN NO: 3494/2) (KOD 3)
Borçlunun gösterdiği belge altındaki imza alacaklı tarafından inkar edilirse hakim, 68/a maddesinde yazılı usule göre yaptığı inceleme neticesinde imzanın alacaklıya ait olduğuna kanaat getirdiği takdirde alacaklının itirazın kaldırılması talebini reddeder ve alacaklıyı sözü edilen belgenin taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. Alacaklı genel mahkemede dava açarsa bu para cezasının infazı dava sonuna kadar tehir olunur ve alacaklı bu davada alacağını ve imzanın kendisine ait olmadığını ispat ederse bu ceza kalkar.

Alacaklı duruşmada bizzat bulunmayıp da imza vekili tarafından reddolunduğu takdirde vekil müteakip oturumda müvekkilini imza tatbikatı için hazır bulundurmaya veya masraflarını vererek davetiye tebliğ ettirmeye mecburdur. Kabule değer mazereti olmadan gelmiyen alacaklı borçlunun dayandığı belgede yazılı miktar hakkındaki itirazın kaldırılması talebinden vazgeçmiş sayılır.

(DEĞİŞİK FIKRA RGT: 25.11.1988 RG NO: 20000 KANUN NO: 3494/2) (KOD 3)
(DEĞİŞİK CÜMLE RGT: 30.07.2003 RG NO: 25184 KANUN NO: 4949/16) (KOD 4) İtirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabulü hâlinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi hâlinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine (DEĞİŞİK İBARE RGT: 05.07.2012 RG NO: 28344 KANUN NO: 6352/12) (KOD 6) yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa, yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat kalkar.
Old 27-04-2013, 10:18   #4
halit pamuk

 
Varsayılan

Açıklamamaşınız ama sanırım olayınızda, Kambiyo yoluna mahsus bir takip var; bununla ilgili aşağıda içtihat size yarıyabilir..


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 1995/12-296
Karar No: 1995/404

Taraflar arasındaki "itirazın kaldırılması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; T____ İcra Tetkik Mercii'nce davanın kabulüne dair verilen 16.6.1994 gün ve 16/30 sayılı kararın incelenmesi davacı alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 28.10.1994 gün ve 12892-13256 sayılı ilamı (...Her ne kadar alacaklı vekilinin itirazının kaldırılması istemini içeren 23.3.1994 tarihli dilekçesinde tazminat istemi yok ise de, adı geçen 21.4.1994 tarihli duruşma sırasında tazminat talebinde bulunulduğu görülmektedir. İİK.'nun 68/son maddesinde itirazın kaldırılması isteminin kabulü halinde borçlu aleyhine tazminata hükmedileceği öngörülmüş, bu istemin süreye bağlı olduğu hususunda bir koşula yer verilmemiştir. Bu nedenle tazminat istemine muvafakat edilmediğinden bahisle bu talebin reddi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Uyuşmazlığın dayanağı olan İ.İ.K'nun 68/son maddesinde ve aynı Kanunun 169/a, 170/3 maddelerinde, icra tetkik merciinde yüzde kırktan aşağı olmamak üzere hükmedilmesi öngörülen tazminatlar, özellikle borçluların süre kazanmak kastıyla takibe karşı yaptıkları haksız itirazların önlenmesi ve alacaklıları da, takiplerde daha dikkatli olmaya sevk etmek için konulmuştur. Zararın başladığı tarihten yargılama süresinin sonuna kadar oluşacak taraf zararlarının, karşılanmasını amaçlamaktadır. İİK.'nun 68/son, 169/a-6 maddelerinde bu tazminatı talep için belirli bir süre koşulu öngörülmemiştir. İİK.'nun 170/3 maddesinde ise, tazminata hükmedilmesi için talep şartı dahi aranmamaktadır. Açıklanan nitelikleri göz önüne alındığında, HUMK.'nun 185. maddesindeki "davanın, karşı tarafın iznine bağlı olarak tevsi edilebileceği" kuralının, takip hukukuna ilişkin bu tazminatlar yönünden uygulama yeri bulunmamaktadır.

Öte yandan, doktrinde benimsenen ve mahkemece de kabul edildiği şekilde, İ.İ.K.'nun 68. maddesindeki icra ve inkar tazminatının, talep şartına bağlı olması nedeniyle bu talebin mutlaka dava dilekçesinde yer alması gerektiği aksi halde iddianın genişletilmesi savunması ile karşılaşılabileceği görüşünün icra inkar tazminatının özelliği ve niteliği ile bağdaşıp bağdaşmayacağı üzerinde de durulmalıdır. Bilindiği üzere uygulamada icra inkar tazminatı olarak nitelendirilen bu tazminat türü, İ.İ.K.'nun sadece dava konusu olan 68. maddesinde değil, aynı yasanın 67, 68/a, 69, 72, 169/a ve 170. maddelerinde de yer almış bulunmaktadır. Bu tür tazminatın amacı bir yönden, borçluları dayanaksız bir şekilde icra takibine itiraz etmekten men etmek, diğer yandan ise itiraz veyahut ihtiyati tedbir alınmak suretiyle durdurulan icra takibi nedeniyle alacağına zamanında kavuşmayan alacaklının bu sebepten kaynaklanan zararın ayrı bir davaya gerek olmaksızın giderilmesini sağlamaktır. İşte bu nedenledir ki, yasada icra inkar tazminatına taban olarak % 40 oranı öngörülmekle yetinilmemiş, alacaklının ileri sürüp kanıtlayabilmesi halinde tazminata bu oran üzerinde de hükmedileceği kabul edilmiş bulunulmaktadır. Yukarıda sayılan tüm maddelerde varsayılan zarar, icra takibine itiraz veyahut ihtiyati tedbir kararı alınıp, uygulanması anında itibaren başlayıp, itirazın kaldırılması, itirazın iptali veyahut menfi tespit davası sonuçlanıncaya kadar olan devrede oluşan zarardır. Görülmekte olan bir dava sırasında oluşacak zarar miktarı dava açılması sırasında bilinmesi mümkün olmadığına göre, alacaklının bu tür davalar sırasında oluşabilecek tüm zararını alabilmesi amacıyla icra inkar tazminatına hükmedebilmek için " talep " şartı bulunan hükümlerdeki bu şartın sadece dava dilekçesinde yer alması gerektiğinin ileri sürülmesinin, hükmedilecek bu tazminatın niteliği ve kapsamı ile bağdaşmadığı görülmektedir. Bunun dışında yerleşmiş Yargıtay uygulamasına göre, icra inkar tazminatına, görülen davada hükmedilmesi gerektiği, bu tür tazminatın ayrı bir dava ile istenemeyeceği de dikkate alındığında, talep şartının sadece dava dilekçesi ile sınırlanmasının menfaatler dengesine uygun düşmediğinden bir başka deyişle, adaletli sonuç doğurma imkanı tanınmadığından bu görüş benimsenmemiştir.

Kaldı ki dava dilekçesinde icra inkar tazminatı istenilmemişse de ilk oturumda davacı vekilince, sözlü olarak bu tazminat talep edilmiş ve davalılarca o anda bu isteğe açıkça karşı çıkılmamış bulunulmaktadır.

Bu itibarla Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.

KARAR : Davacı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Alacaklı vekilinin, borçluların itirazlarının kaldırılması istemine ilişkin dilekçede, "icra inkar tazminatı" talep etmediğini, ancak yargılamanın ilk oturumunda ayrıca icra inkar tazminatına da karar verilmesini istediği, aynı oturumda hazır bulunan borçlular tarafından "talebin tevsiine" karşı konulduğu, icra tetkik mercii'nce (HUMK.'nun 185. maddesi gözetilerek) icra inkar tazminatı talebinin reddedildiği ve yüksek 12. Hukuk Dairesi'nce (İİK. nun 68/son maddesi hükmünde, icra inkar tazminatı isteminin süreye bağlı olduğu hususunda bir koşula yer verilmediği gerekçesiyle...) merci kararının bozulduğu tartışmasızdır.

Görüldüğü üzere, icra tetkik merci ile 12. Hukuk Dairesi arasındaki hukuki uyuşmazlık; İİK. nun 68/son maddesinde yer verilen ve alacaklı ile borçlunun talebine bağlı tutulan "icra inkar tazminatının" talep zamanı ve zamanaşımından sonra talep edilmesi halinde olayda HUMK. nun 185 ve 202. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere İİK. nun 18. maddesi uyarınca, tetkik merciine arz edilen hususlarda basit yargılama usulü (HUMK.m. 507-511) uygulanır. Şu kadar ki, talep ve cevaplar dilekçe ile olabileceği gibi tetkik merciine ifada zapt ettirmek suretiyle de olur.

Öte yandan HUMK. nun 511. nci maddesine göre, basit yargılama usulü bölümünde hüküm bulunmayan hallerde "alelade usulü muhakeme" kaideleri uygulanır. Alelade usulü muhakemeden maksat, HUMK. nun "İkinci babında" (m.178- 426) düzenlenmiş olan yazılı yargılama usulüdür. Hal böyle olunca, HUMK. nun ikinci babında yer alan 179, 185 ve 202 madde hükümleri basit yargılama usulünde de uygulama yeri bulmaktadır.

İİK. nun 18/2 maddesinin sağladığı imkan nedeniyle, itirazın kaldırılmasını isteyen alacaklı, icra tetkik merciine (bir tutanakla ifade zapt ettirmek suretiyle) taleplerini tespit ettirebilecektir; tutanak talep dilekçesi yerine geçer ve bunun üzerine (gerekli harç ve giderler alındıktan sonra) duruşma günü tayin edilir. Yoksa alacaklının, tutanakta talep etmediğini yargılama süresince her zaman talep edebileceği şeklinde madde hükmü yorumlanamaz. Borçlu da, dilekçe ile cevap vermek zorunda olmayıp, yargılamanın ilk oturumunda cevap ve taleplerini sözlü olarak iler sürebilecektir.

Açıklanan yasal düzenleme karşısında;

1- İtirazın tetkik merciinde kaldırılmasını isteyen alacaklı; itirazın kaldırılması dilekçesinde (veya tutanağında), diğer zorunlu açıklamalar dışında..., borçlunun icra takibine itirazının kaldırılması ile birlikte % 40'dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini (İİK.m.68 Son fıkra) talep etmelidir (HUKM.m.179). İtirazın kaldırılması dilekçesi (veya tutanağında) icra inkar tazminatı talebi olmayıp da, tetkik merciindeki yargılama sırasında alacaklının talep ettiği icra inkar tazminatına karar verilebilmesi (borçlunun karşı koymaması halinde) mümkündür. Çünkü basit yargılama usulünde de HUMK. nun 185. maddesi uygulanır ve neticei talebin tevsii yasaktır.

2- Borçlu da, m.68 Son fıkra gereğince yapacağı tazminat talebini en geç (tetkik merciindeki) ilk oturumda bildirebilir; ilk oturumdan sonra borçlunun tazminat talebinde bulunması, savunmanın genişletilmesi yasağına tabidir (HUMK.m.202).

Doktrinde de aynı görüş benimsenmiştir (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, Cilt 1, 1988, Sh. 374, 381 ve Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 5, 1991, Sh. 3834 vd.., Prof. Dr. Saim Üstündağ, İcra Hukukunun Esasları, İstanbul-1990, Sh. 135).

İcra inkar tazminatının ayrı bir davaya konu edilmeyeceği ve niteliği gibi görüşler de, neticei talebin tevsii veya savunmanın genişletilmesi yasağının uygulanmamasının yasal nedeni olamaz.

Arzettiğim nedenlerle örnek nitelikte bulunan icra tetkik mercii kararının onanması görüşündeyim.

KARŞI OY YAZISI

Yerel Mahkeme ile Yargıtay'ın Yüksek Özel Dairesi arasındaki uyuşmazlık, icra tetkik merciinde açılan itirazın kaldırılması davasında alacaklının dava dilekçesinde talep etmediği icra inkar tazminatını duruşma sırasında hüküm altına alınmasını istemesi halinde ve borçlunun da karşı çıkması (muvafakat etmemesi) durumunda icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekip gerekmeyeceğine ilişkindir.

İcra İflas Yasası'nun mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptalini düzenleyen 67'inci maddesinin 2'nci fıkrasında "Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir" hükmü yer almaktadır.

İtirazın kesin olarak kaldırılması başlığını taşıyan 68'nci maddenin 7'nci fıkrasında da "itirazın kaldırılması talebinin kabulü halinde borçlu, bu talebin reddi halinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine, yüzde kırktan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir" denilmektedir. Keza itirazın muvakkaten kaldırılmasına ilişkin İcra İflas Kanunu'nun 68'nci maddesinin 8'nci fıkrasında da haklı çıkan tarafın talebi üzerine diğer tarafın yüzde kırktan aşağı olmamak üzere İcra İflas Kanunu'nun 72'inci maddesinin 4'ncü fıkrasında da borçlunun menfi tespit veya istirdat davasında haklı çıkması ve talebi halinde karşı tarafın takip konusu alacağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere tazminata hükmedileceği yazılıdır. Yukarıda belirttiğimiz İcra İflas Kanunu'nun ilgili hükümlerinde İcra Tetkik Merciinde görülen dava takip hukuku yönünden geçerli davalar olup, verilen hükümlerde takip hukuku sahasında kesin hükmün neticelerini doğurur. Takip Hukuku yönünden kesinleşmiş bir karar aleyhine genel mahkemelerce aksine verilmiş bir karar olmadıkça, geçerliliğini devam ettirir. Hukuk Mahkemelerince görülen davlar nasıl bir özel hukuk sahasındaki dava ise takip hukukuna ilişkin davalarda bir özel hukuk davasıdır. İcra İflas Kanunu'nun yargılama usulleri başlığını taşıyan 18'nci maddesinde "Tetkik Merciine arzedilen hususlarda basit yargılama usulü (H.U.M.K. m. 508-511) uygulanır. Şu kadar ki talep ve cevaplar dilekçe ile olabileceği gibi Tetkik Merciine ifade zaptedilmek sureti ile olur..." denilmektedir.

Yetkiye ilişkin İcra İflas Kanunu'nun 50'nci maddesinde para ve tazminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur..." hükmü konulmuştur. İcra İflas Kanunu'nun 364'ncü maddesinde ise takip hükmüne müteallik temyiz, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nundaki şartlar dairesinde yapılır denilmektedir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 4.ncü fasılda ise basit usulü muhakeme 507-511 maddelerde düzenlenmiş ve 511'nci maddede "basit usulü muhakemeye tabi olan hallerde bu kanunun mevaddi sabıka ahkamına muhalif olmayan alelade usulü muhakeme kaideleri (178 v.d.) ve tatbik olunur denilmektedir. Yukarıda açıklanan usule ilişkin hükümlerinden de İcra İflas Yasası'nda usule ilişkin sarahat olmayan hallerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun basit usulü muhakemeye ilişkin hükümlerinin uygulanması yanında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun diğer hükümlerinin de gerektiğinde uygulanacağı açıktır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 185'nci maddesinde ise "Kanunu Medenide tayin olunan haller mahfuz kalmak şartı ile dava ikameti (m.178) ile aşağıda gösterilen neticeler hasıl olur.

1 - Müddeiabihin nizası olmaksızın müddei davasını takipten sarfı nazar edemez.

2 - Müddei, müddei aleyhin nizası olmaksızın davasını tevzi veya mahiyetini tedbil edemez. Aşağıdaki madde (m.186) hükmüyle davadan feragat veya ıslah bu hükümden müstesnadır" denilmektedir. Bu madde hükmünün icra tetkik mercilerindeki itirazın kaldırılması davalarında uygulanmasına ise yasal bir engel yoktur. Yukarıda da belirttiğimiz gibi icra tetkik mercilerindeki bu nevi davalar takip hukuku yönünden hukuk davalarıdır.

Olayımızda davacı Tetkik Merciinde borçlunun itirazının kaldırılmasını dava dilekçesinde gerekçeli açıklamış ve nihai isteklerini belirtmiş ancak icra inkar tazminatı isteğinde bulunmamıştır. Davacı serbest iradesi ile dava dilekçesinde isteklerini sıralamıştır. Duruşma safhasında icra inkar tazminatı isteğine karşı ise borçlu muvafakat etmemiş, icra inkar isteğinin reddine karar verilmesini istemiştir.

Genel Mahkemelere dava açılırken davacının dava dilekçesinde talep etmediği bir alacağı veya hakkı duruşmada istemesi halinde, karşı taraf muvafakat etmediğinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 185 uyarınca nasıl tevsi edemez deniliyorsa burada da aynı kuralın uygulanması gerekir.

İcra İnkar Tazminatı, tazmini nitelikte olup alacaklının veya borçlunun zararını karşılamak için yasada öngörülmüştür. Davada talep edilmeyen isteğin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 185'nci maddesinin açık hükümlerine aykırı olarak hüküm altına alınacağına dairde İcra İflas Yasasında bir hüküm yoktur. İcra İnkar Tazminatı Ceza Hukuku yönünden de bir ceza değildir. Re'sen her an gözönünde tutulamaz. Yukarıdaki açıklamalar nazara alınarak bu olayda da Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 185'nci maddesinde borçlunun rızası olmaksızın iddianın genişletilemeyeceği kuralına uygulanması gerektiğinden mahkeme kararının onanması kanaatinde olduğumdan çoğunluk kararına karşıyım.
Old 28-04-2013, 23:34   #5
brn-34

 
Varsayılan

yanıtlarınız için tşk ederim. Evet Yargıtayın dava dilekçesinden sonra da istenebileceğine dair kararları olduğunu biliyorum. Ancak bizim olaymızda davacı borçlu tarafından kötü niyet tazminatı talebi hiç ileri sürülmemiş .... hatta bizim hakim vekil olmadan vekalet ücretine de hükmetmiş, galiba davalı alacaklıya cok sinirlenmiş
Old 06-08-2015, 10:57   #6
Av.Rıdvan Ergün

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/15113
K. 2005/19084
T. 6.10.2005
• BONODAKİ İMZA ( İmzanın Borçlunun Eli Ürünü Olduğunu Kontrol Etmeden Ya Da İmzanın Huzurunda Atılmasını Sağlamadan Bonoyu Alan Alacaklı İmzaya İtirazı Sabit Olana Karşı Başlattığı Takipte Ağır Kusurlu Kabul Edilmesi Gereği )
• İMZAYA İTİRAZ ( Bonodaki İmzanın Borçlunun Eli Ürünü Olduğunu Kontrol Etmeden Ya Da İmzanın Huzurunda Atılmasını Sağlamadan Bonoyu Alan Alacaklı İmzaya İtirazı Sabit Olana Karşı Başlattığı Takipte Ağır Kusurlu Kabul Edilmesi Gereği )
• AĞIR KUSUR ( Bonodaki İmzanın Borçlunun Eli Ürünü Olduğunu Kontrol Etmeden Ya Da İmzanın Huzurunda Atılmasını Sağlamadan Bonoyu Alan Alacaklı İmzaya İtirazı Sabit Olana Karşı Başlattığı Takipte Ağır Kusurlu Kabul Edilmesi Gereği )
2004/m.170/3-4
ÖZET : Bonodaki imzanın borçlunun eli ürünü olduğunu kontrol etmeden, ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklı, imzaya itirazı sabit olana karşı başlattığı takipte ağır kusurlu kabul edilmelidir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraf vekilleri tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1-Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Borçlunun imzaya yönelik itirazının kabulüne karar verilmesi halinde, İİK.nun 170/3.maddesi gereğince takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, takibin iptali yönünde hüküm tesisi yasaya aykırıdır.

2-Borçlu vekilinin temyiz itirazlarına gelince;

İİK.nun 170/4.maddesi gereğince İcra Mahkemesinin, itirazın kabulüne karar vermesi halinde, borçlu yararına tazminata hükmetmesi için adı geçenin talebinin bulunması koşul olarak getirilmemiştir. Ayrıca, takip lehtar tarafından keşideci hakkında yapılmaktadır. Senedin, lehtarı olan takip alacaklısı senet keşidecisi borçlunun imzasının sıhhatini bilebilecek durumdadır. Bonodaki imzanın borçlunun eli ürünü olduğunu kontrol etmeden, ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklı, imzaya itirazı sabit olana karşı başlattığı takipte ağır kusurlu kabul edilmelidir.

O halde, Mahkemece, alacaklının inkar tazminatı ve para cezası ile sorumlu tutulması gerekirken, aksine düşünce ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile, borçlu vekilinin temyiz itirazlarının tümünün kabulü ile mahkeme kararının yukarıda ( 1 ) nolu bendde yazılı nedenlerle alacaklı yararına, ( 2 ) nolu bendde yazılı nedenlerle borçlu yararına İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 06.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

yarx
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kötü niyet tazminatı işci işveren ilişkisi BALDIRAN Meslektaşların Soruları 0 04-06-2011 23:33
akrabalık ilişkisi --%40 kötü niyet tazminatı tangela Meslektaşların Soruları 2 02-04-2011 13:54
kötü niyet tazminatı akms Meslektaşların Soruları 2 03-01-2011 11:36
İşveren-İhbar-Kötü Niyet Tazminatı dadaş Meslektaşların Soruları 1 18-02-2009 09:29
kötü niyet tazminatı rojda Meslektaşların Soruları 1 06-07-2007 16:16


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07644010 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.