Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

tebligat usulsüzlüğü itirazı süresi, kimler itiraz edebilir?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-02-2012, 22:49   #1
avzey

 
Varsayılan tebligat usulsüzlüğü itirazı süresi, kimler itiraz edebilir?

Sevgili arkadaşlar bir senet takibi yaptım 2009 yılı eylül ayında, borçlu şirket ve ben senetteki adrese tebligat gönderdim. Tebligat parçasında birlikte çalışan birisine yapıldığı yazıyor ve takip kesinleşti. Ben kendi alacağım için borçlunun alacaklı olduğu başka bir dosyaya haciz koydum ve benden sonra başka alacaklılada haciz konmuş. Benim dosyama para geldi ve icra müdürü sıra cetveli yaptı. Şimdi ilk sıra benim ikinci sıradaki sıra cetveline itiraz etti merciye ve gerekçesi de şirket adresinin benim gönderdiğim adres olmadığı bu sebeple tebligatın usulsüz olduğu yönündedir. İto da cidden senet adres şirket adresi değil. Bu ikinci sıradaki tebligat usulsüzlüğünü ileri sürebilir mi? Takibim 2009 da kesinleşmiş ve dosyada bir sürü işlem var. Bu yöndeki itiraz sıra cetveline itiraz yoluyla yapılabilir mi ve bu konularla alakalı Yargıtay kararı olan varsa lütfen gönderebilir mi? Şimdiden çok teşekkür ederim ilginize
Old 27-02-2012, 23:29   #2
ALAMUT

 
Varsayılan

Sanırım ilk ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği yönünde itiraz edilmiş. Şikayet yönünden şikayet edeni haklı görüyorum. Yalnız sizin de incelemenizi rica ettiğim birkaç husus var. Şöyle;
1- Borçlunuzun takip aşamasında dosyada herhangi bir işlemi var mı? (özellikle usulsüzlüğü iddia edilen tebligattan sonra) Eğer ki borçlunun herhangi bir işlemi varsa,-dosya fotokopisi, mal beyanı vs- bu husus şirketin o takibe veya işleme muttali olduğunu gösterir ki, tebligatın usulsüzlüğü ortadan kalkar.
2- Şikayet edenin şikayet etme hakkının olup olmadığını araştırın.
3- İTO da adresin o olmaması tebligatı doğrudan geçersiz kılmaz düşüncesindeyim. İşleme devam ettiyseniz eğer -icra müdürü de muvafakat ettiyse- tebligat geçerli olabilir. Ancak 35 e göre tebligat yapıldıysa o adresin 35 e göre tebligat adresi olup olamayacağını araştırın derim.
Saygılar
Old 28-02-2012, 15:14   #3
Av. Cuma Yurtal

 
Varsayılan

Sayın avzey,
İcra dosyasındaki tebligatta ne yazıyor? Sadece çalışanına yazıyorsa tebligatın usulüne uygun olmadığı dolayısıyla geçersiz olduğu kanaatindeyim. Ancak çalışanına yazmasına rağmen bu çalışanı aynı zamanda şirketin yetkili temsilcilerinden biriyse tebligat geçerlidir. Tebligat usulüne uygun olmasa dahi borçlu bir şekilde tebligattan haberdar olmuş ve şikayet yoluna başvurmamışsa tebligat yine usulüne uygun hale gelir.

Sıra cetveline itiraz meselesine gelince İİK 16. maddesine göre kanuna aykırılıktan şikayet 7 gün süreye tabi. ancak yazdığınızdan anladığım, bu hususun şikayet konusu yapılmayıp, sıra cetveline itiraz nedeni olarak gösterilmesi.Bu konuda emin değilim yani usulsüz tebligat nedeni ile sıra cetveline itiraz edilebilir mi edilemez mi. Sanırım meslekte tecrübeli üstadlar bu soruya yanıt vereceklerdir.
Old 28-02-2012, 15:23   #4
Av. Öznur Aktürk

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
19.Hukuk Dairesi

Esas: 2009/6996
Karar: 2009/8302
Karar Tarihi: 16.09.2009

Dava: Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Karar: Dava, davalı yanca girişilen icra takibinde düzenlenen ödeme emrinin borçluya usulüne uygun biçimde tebliğ edilmediği ve takibin bu nedenle kesinleşmediği iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davasıdır.

İcra mahkemesince davalı yanın takip dosyasında, ödeme emrinin usulüne uygun biçimde tebliğ edilmediği, bu itibarla davacının ihtiyati haczinin kesinleşmesinin, davalının haczinden önceki tarihte gerçekleştiği gerekçesiyle ve taleple bağlı kalınarak sıra cetvelinin iptaline, paranın garameten taksimine karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yüksek Hukuk Genel Kurulu'nun 17.12.1997 gün ve 19-842 E., 1065 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, ödeme emri tebligatının usulsüzlüğü ancak borçlu tarafından ileri sürülebilecek itirazlardan olup, bu husus alacaklıya sıra cetvelinin iptalini isteme hakkı vermez. Bu durumda mahkemece davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan nedenle davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 16.09.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 28-02-2012, 15:28   #5
Av. Öznur Aktürk

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 1997/19-842
Karar: 1997/1065
Karar Tarihi: 17.12.1997


Dava: Taraflar arasındaki "sıra cetveline itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şişli 1. İcra Tetkik Merciince davanın reddine dair verilen 26.11.1996 gün ve 1996/1083-1008 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine;

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 15.5.1997 gün ve 1997/3091-4989 sayılı ilâmı:

(... Davacı vekili, borçluya ait menkul malların satışından sonra düzenlenen sıra cetvelinde satış bedelinin garameten paylaştırılmasına karar verildiğini, sıra cetvelinin Usul ve Yasa'ya aykırı olduğunu, müvekkilinin, 1. sırada yer alması gerektiğini, borçluya ödeme emri tebliği usulsüz olduğundan davalının takibinin kesinleşmediğini, bu nedenle garameten pay alamayacağını ileri sürerek sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mercii Hakimliğince ödeme emrinin tebliğinin usulsüzlüğünü takip borçlusu dışında bir kimsenin talep edemeyeceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı alacaklı, sıra cetvelinde haciz tarihine göre pay ayrılan davalı alacaklının takip dosyasından borçluya ödeme emri tebliğinin Tebligat Kanununa aykırı olduğunu, takip kesinleşmeden konulan haczin geçersiz olduğunu, bu nedenle pay ayrılmaması gerektiğini ileri sürmüştür. Davacının, davalının takip dosyasındaki işlemlerden dolayı takibinin tarafı olmadığından kural olarak şikayet ve itiraz hakkı bulunmamaktadır. Ancak sıra cetveli düzenlendikten sonra bu dosyadan takip hukuku hükümlerine aykırı işlemlerden dolayı şikayet ve itiraz hakkı vardır. Davalının takip dosyasından çıkarılan ödeme emri borçluya Tebligat Kanununun 21. maddesi uyarınca tebliğ edilmiştir. Anılan yasa hükmüne göre yapılacak tebligatta, tebligat evrakının maddece gösterilen görevlilere teslim edilmesiyle birlikte, tesellüme dair ihbarnamenin muhatabın binasının kapısına yapıştırılması ve keyfiyetin en yakın komşularından birine haber verilmesi gerekmektedir. Borçluya yapılan tebligatta ihbarnamenin muhatabının kapısına yapıştırıldığına dair bir meşruhat bulunmadığından ödeme emri tebliği geçerli değildir. Alacaklı Vatan Otomotiv A.Ş.nin takibi kesinleşmemiştir. Davacı alacaklının 1.10.1996 tarihinde uyguladığı ihtiyati haciz 4.10.1996 tarihinde ödeme emri tebliğ iile itiraz süresi sonunda kesin hacze dönüştüğünden, davalı alacaklının 3.10.1996 tarihinde uyguladığı ihtiyati haciz kesin hacze dönüşmediğinden, satış bedeli İİK.nun 268. Maddesi uyarınca garameten paylaştırılamaz. İhtiyati hczi ve kesin haczi önce olan davacı alacaklıya öncelik tanınması gerekir. Mercii hakimliğince bu yönler gözetilerek sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle şikayetin reddedilmesinde isabet görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, hukuksal nitelikçe sıra cetveline itirazdır.

Davacı vekili borçluya ait menkul malların satışından sonra düzenlenen sıra cetvelinde satış bedelinin garameten paylaştırılmasına karar verildiğini, davalının borçlu aleyhine giriştiği icra takibinin, borçluya yapılan ödeme emri tebliğinin usulsüz olması nedeniyle kesinleşmediğinin ve müvekkilinin birinci sırada yer alması gerektiğinden sıra cetvelinin yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Tetkik mercii ödeme emri tebliğinin usulsüzlüğünün takip borçlusu dışında bir kimsenin ileri süremeyeceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar vermiştir.

Sıra cetveli düzenlendikten sonra hakkı ihlal olunanların diğer alacaklıların yaptıkları takiplerle ilgili, takip hukukuna aykırı işlemlerden dolayı şikayet ve itiraz hakları vardır. Ancak davalı alacaklının giriştiği takip sırasında yapılan ödeme emrini borçlunun öğrendiği bu dosyada yapılan mal beyanı ve muvafakat ile bellidir. Yapılan ödeme emri tebliği Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine uygun değilse de aynı yasanın 32. maddesi usulüne aykırı yapılmış tebligatın muhatapça öğrenilmesi halinde geçerli olduğunu öngörmüştür. Somut olayda usulsüz tebligat, 4.10.1996 tarihinde yapılmış ve tebligatı öğrenen borçlu usulsüzlük konusunda bir şikayet ve itirazda bulunmamıştır. O nedenle buna bağlı olarak bu tebligatın usulsüzlüğü takibin tarafı olmayan diğer alacaklı davacı tarafından ileri sürülemez. Bu itibarla davalı giriştiği takibin kesinleşme tarihi ile aynı güne geldiğinden icra müdürlüğünce satış bedelinin taraflara garameten paylaştırılması yolundaki işlemi yasaya uygundur.

Bu nedenlerle usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), 17.12.1997 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Davalı alacaklı tarafından yapılan takipte ödeme emrine ilişkin tebligat evrakının, borçlu adreste bulunmadığından Tebligat Kanunu'nun 21. maddesi gereğince mahalle muhtarına bırakıldığı ancak tebliğ mazbatasında, tebliğ evrakının muhtara bırakıldığına ilişkin ihbarnamenin muhatabın kapısına yapıştırıldığına dair meşruhat bulunmadığından, tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunun 21 ve tüzüğün 28. maddesine göre usulüne uygun yapılmadığı hususunda uyuşmazlık yoktur.

Yerel mahkeme ile Dairemiz arasındaki uyuşmazlık, sıra cetveline kayıtlı bir alacaklının (davacının) diğer alacaklının (davalının) yaptığı takipte ödeme emrinin borçluya usulsüz tebliğ edildiğini ileri sürerek şikayet yoluyla sıra cetveline itiraz edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

İcra Hukukunda, kural olarak, şikayet hakkı takibin taraflarına aittir. Ancak İİK.nun 142. maddesinin son fıkrası hükmüyle bu kurala bir istisna getirilmiştir. İİK'nun 142. maddesinin son fıkrası aynen "Ancak itiraz alacağın esas ve miktarına taalluk etmeyip yalnız sıraya dairse şikayet yoluyla tetkik merciine arz olunur", hükmü yer almaktadır. Başka bir anlatımla, satış bedeli borçları ödemeye yetmez ve sıra cetveli düzenlenirse, alacaklılar, diğer alacaklıların icra dosyalarındaki takip hukukuna aykırı işlemlerin kendi sırasına etkili olduğunu ileri sürerek sıra cetveline itiraz edebilir.

Ödeme emrinin tebliği; takibin kesinleşmesi, haciz hakkının doğup doğmadığı ve sonuç olarak satış bedelinin paylaştırılmasına dair sıra cetvelinin düzenlenmesiyle doğrudan ilgili olduğundan, davacı alacaklının tebligatın yasaya uygun bulunmadığını, yani usulsüzlüğünü ileri sürerek sır cetveline karşı itirazı mümkündür.

Yargıtay'ın süregelen uygulaması da bu yöndedir.

Somut olayda davacı alacaklının 1.10.1996 tarihinde uyguladığı ihtiyati haciz 4.10.1996 tarihinde ödeme emrinin tebliği ve kambiyo yoluyla takip için öngörülen 5 günlük yasal itiraz süresi sonunda 9.10.1996 kesin hacze dönüşmüş, ancak davalı alacaklının 3.10.1996 tarihinde uyguladığı ihtiyati haciz, ödeme emri tebligatındaki usulsüzlük nedeniyle anılan tarihte henüz kesin hacze dönüşmemiştir.

Öte yandan borçlunun usulsüz tebligatın yapıldığı 4.10.1996 tarihinde ödem emrine ıttıla kespettiğine ilişkin dosyada hiç bir bilgi ve belgede yoktur. Bu durumda Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince borçlunun ödeme emrini tebligat tarihinde öğrendiğinin ve bu nedenle tebligatın geçerli olduğunun kabulü de olanaksızdır.

Sonuç olarak, ihtiyati haczi ve kesin haczi önce olan davacının alacağını öncelikle alması gerektiğinden, satış bedelinin İİK.nun 268. maddesi gereğince garameten paylaştırılmasına ilişkin sıra cetveli doğru olmadığı için, yerel mahkeme kararının bozulması düşüncesindeyim. Bu nedenle sayın çoğunluğun aksine görüşüne katılamıyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Davalıya tebligat yapılmadan nihai karar verilmesi, bozma ve ilk itiraz süresi baruter Meslektaşların Soruları 1 20-01-2012 15:14
karşılıksız çekte , bankadan kısmi ödemeyi kim yada kimler talep edebilir avmehmetkaramanli Meslektaşların Soruları 5 23-05-2008 16:08
itm husumet itirazı ve süresi,,,, Av.Ayse E. Meslektaşların Soruları 3 03-04-2007 19:15


THS Sunucusu bu sayfayı 0,02847600 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.