Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Davanın konusuz kalması ve vekalet ücreti.

Yanıt
Old 02-04-2007, 16:24   #1
Staj.Av.Selçuk

 
Varsayılan Davanın konusuz kalması ve vekalet ücreti.

Dava açıldıktan sonra icra borcu kapatılmıştır.mahkeme borcun ödenmesi sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiş.bunun yanında itiraz eden borçlulardan ikisi için vekalet ücreti ve %40 inkar tazminatına hükmetmiştir.mahkeminin bu kararı doğrumudur.Konusuz kalan bir davada vekalet ücretine ve inkar tazminatına hükmedilebilir mi?
Bu konuda acil görüşlerinize ihtiyacım var.
Saygılarımla...
Old 02-04-2007, 16:51   #2
Av.Ayse E.

 
Varsayılan

sayın meslaktasım..bıldıgım kadarı ıle...her dava acıldıgı tarıhtekı duruma gore tayın edılır devamındada dava acıldıgı tarıhtekı haklılık haksızlık oranına gore vekalet ucretı verılır...davanın acılmasına sebep oldugunuzdan her ne kadar sonra para odensede mahkeme kararı dogrudur...ıyı calısmalar..
Old 02-04-2007, 16:57   #3
Hasan Coşkun

 
Varsayılan

mahkeme kararı doğru.dava tarihindeki durum gözetilir.yani ayşe hanıma katılıyorum.aksi durumda davanın kendi aleyhine biteceğini anlayan herkes ödeme yoluna başvurup vekalet ücreti ve tazminattan kurtarır
Old 02-04-2007, 16:59   #4
Av.Bülent Özkan

 
Varsayılan

Sn.Selçuk;
Belirtmek gerekir ki; icra takibine yapılan itirazdan sonra itirazın iptali davası derdest iken yapılan ödeme ile borç kapatılırsa mahkemenin borç açısından ödeme nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi doğrudur. İnkar tazminatı açısından, karar verip itiraz eden borçluları tazminata mahkum etmesi de doğrudur. Zira icra inkar tazminatının doğması için borçluların itiraz anında haksız olarak itiraz etmeleri şartı gerçekleşmiştir.
Yani burada; borçlu olduğunu bile bile,alacaklının alacağına kavuşmasını geciktirmek için itiraz edilip edilmediğine bakılır.Borçlunun itiraz anında borçlu oolduğunu bilmesi borcu bildiği halde itiraz etmesi alacağın tahsilini otomatikman geciktirdiğinden icra inkar tazminatının şartları oluşmuştur. Nitekim dava sırasında borçlu ödeme yaptı ise;zamanında haklı bir alacak olduğunu ama buna itiraz ettiğini bir anlamda ikrar etmiş olur.Mahkeme kararı bu sebeplerle doğrudur kanaatindeyim

Saygılarımla...
Old 02-04-2007, 17:02   #5
Av.Bülent Özkan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan rasnolnikov
mahkeme kararı doğru.dava tarihindeki durum gözetilir.yani ayşe hanıma katılıyorum.aksi durumda davanın kendi aleyhine biteceğini anlayan herkes ödeme yoluna başvurup vekalet ücreti ve tazminattan kurtarır

Sn. meslekdaşlarım bu yorumunuza katılamayacağım;
her ne kadar mahkeme masrafları ve ücreti vekalet açısından dava tarihi esasının geçerli olduğu doğru ise de icra inkar tazminatı açısından borçlunun itiraz anındaki durumuna bakılır..
Saygılarımla...
Old 30-04-2008, 17:27   #6
yükselen hukuk

 
Varsayılan konusuz kalmış bir dava

sayın meslektaşlarıma bir sorum olacak: bir banka ile müvekkilim arasında konut kredisi sözleşmesi imzalanacak. bunun için müvekkilim kayınpederine ait evi ipotek olarak gösteriyor. banka yetkilileri tapuya gittklerinde ipotek konusu evin üzerinde irtifak hakkı olduğunu görüyorlar. bu yüzden konut kredisi kullanımına ilişkin sözleşme yapılamıyor. fakat daha sonra müvekkilime , dosya açma vs masraflar gerekçe gösretilerek 4500 ytl lik bir borç bakiyesi bildiriliyor. müvekkilim her ne kadar krediyi kullanmadığını böyle bir borcu olmaması gerektiğini söylese de banka yetkililerini ikna edemiyor. bu borcu kapatmak için aynı bankadan 5000 ytl kredi kullandırılıyor kendisine. müvekkilim daha sonra tüketici hakem heyetine başvuruyor. hakem heyeti müvekkili haklı buluyor ve 4500 ytl lik borç ve bu borcu kapatmak için kullanılan 5000 ytl lik kredinin iptal edilmesi gerektiğine karar veriyor. biz de bu karara istinaden tüketici mahkemesinde dava açtık. bu dava süresince müvekkilim , banka yetkililerince sürekli mesaj gönderilerek , telefonla aranarak ve iki üç günde bir hesap ekstreleri gönderilerek rahatsız ediliyor. ben bu arada iki duruşmaya girdim bilirkişi incelemesi yapıldı. bilirkişi haklı olduğumuzu beyan etti fakat ben yine de yapılan ödemeler eksik bildirildiği için bilirkişi raporuna itiraz ettim. en son 24 şubatta banka tarafından müvekkilime ihtar çekiliyor. kredi borcunun ödenmesini , aksi takdirde icra takibine geçileceği bildiriliyor. müvekkil de icra tehdidi karşısında benden habersiz banka yetkilileri ile borç tasfiye sözleşmesi imzalayıp , borcu kabul ettiğini ve dokuz taksitte ödeyeceğini taahhüt ediyor. bilirkişi raporuna itiraz ederken bu durumuda dile getirdim ve bunun hukuka ve ahlaka aykırı olduğunu , bu işlemin iptali gerektiğini dile getirdim. fakat hakim davanın konusuz kaldığını gerekçe göstererek esasa girmeden davayı bitirdi. temyize gitmeyi düşünüyorum. herhangi bir netice elde edebilirmiyim ? bu konu ile ilgili bilgilerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim.. Biraz uzun oldu kusuruma bakmayın lütfen.
Old 30-04-2008, 17:34   #7
av.bengü bulut

 
Varsayılan

davanın konusuz kalması halinde eğer deliller toplanmışsa vekalet ücertinin tamamına,eğer deliller toplanmamışsa vekalet ücretini yarısına hükmedilir.feragat,sulh ve davayı kabul de aynı şekildedir.
Old 30-04-2012, 12:22   #8
av m bayraktar

 
Varsayılan mahkeme kararı yerindedir.

konuya ilişkin yargıtay kararı zannedersem açıklık kazandıracaktır


T.C. YARGITAY
12.Hukuk Dairesi
Esas: 2001/710
Karar: 2001/1811
Karar Tarihi: 02.02.2001
TAKİBE İTİRAZ - ALACAKLININ İTİRAZDAN SONRA TAKİPTEN VAZGEÇMESİ SEBEBİYLE İTİRAZIN KONUSUZ KALMIŞ OLMASI - BORÇLUNUN BORCA İTİRAZI GEÇERLİ VE YASAYA UYGUN BULUNDUĞU TAKDİRDE BORÇLU YARARINA TAZMİNAT VE YARGILAMA GİDERLERİNE HÜKMEDİLMESİ GEREĞİ
ÖZET: Alacaklının itirazdan sonra, icra dairesine başvurarak muteriz hakkındaki takipten vazgeçmesi sebebiyle itirazın konusu kalmamış ise de; borçlunun borca itirazı geçerli ve yasaya uygun bulunduğu takdirde borçlu yararına tazminat ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekir.
(2004 S. K. m. 170/A) (6762 S. K. m. 688)
Dava: Mercii kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 12.1.2001 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü.
Karar: İcra takibinin dayanağı olan 2.11.2000 vade tarihli ve bir trilyon beşyüz milyar TL. değerli bonoda tanzim tarihi <26.9.2000>, tanzim yeri ise <4. Levent/İst> şeklinde mevcuttur. Senette ayrıca keşidecinin adresinin yazılmasına gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle Mercii Hakiminin, senette keşide tarihinin bulunmadığı ve borçluların adreslerinin yazılı olmadığı nedeniyle belgenin kambiyo senedi vasfını taşımadığı için İİK. nun 170/a maddesi gereğince takibin iptali gerektiği şeklindeki gerekçesi dosya içeriğine ve yasaya aykırıdır. Borçlu vekili tarafından 10.11.2000 tarihinde takibe itiraz edilmiş, diğer itirazlar yanında şirketin tek imza ile temsil ve ilzam edilmeyeceği de ileri sürülmüştür. Adı geçenin belirtilen itirazı borca itiraz niteliğindedir.
Alacaklının itirazdan sonra, 13.11.2000 tarihinde icra dairesine başvurarak muteriz hakkındaki takipten vazgeçmesi sebebiyle itirazın konusu kalmamış ise de; borçlunun borca itirazı geçerli ve yasaya uygun bulunduğu takdirde borçlu yararına tazminat ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekir. Borçluya ödeme emri tebliğ edildiği için takibin kesinleşmesini, engellemek amacıyla itiraz edilmesinde ve tazminat talebinde adı geçenin hukuki yararı vardır. Ayrıca, itirazdan sonra takipten feragat edilmesi durumunda mercii, işin esasını inceleyerek sonuçta tazminat verilmesinin gerekli bulunması durumunda borçlu lehine tazminata ve yargılama giderlerine hükmedecektir. Aksi takdirde itirazın haklı olduğu kanısına varan alacaklının, takipten feragat etmek suretiyle tazminat uygulanmasını imkansız hale getirmesi gibi yasaya aykırı bir sonuçla karşılaşılır.
O halde mercice, İİK. nun 170/a maddesindeki koşulların bulunmaması nedeniyle, borca itirazın yerinde olup olmadığı saptanıp, tazminat ve yargılama giderleri yönünden oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Sonuç: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mercii kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK. nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 02.02.2001 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları


T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1996/19–601

K. 1996/711

T. 16.10.1996

• İCRA İNKAR TAZMİNATI

• İTİRAZIN İPTALİ ( İcra inkar tazminatı )

• TAKİBE İTİRAZDAN SONRA YAPILAN ÖDEMELER

• TAKİBE İTİRAZDAN SONRA BORCUN KABULÜ ( İcra inkar tazminatı )

743/m.6

2004/m.67/2,66,68,78,100/2

818/m.202/II

1086/m.288,237

ÖZET : Borçlunun sonradan yaptığı ödemeler veya borcu kabul beyanı mahkemenin yargılamayı devam ettirip davayı sonuçlandırmasına, takibe yapılan itirazda haksızlık durumuna göre inkar tazminatına hükmetmesine engel teşkil etmez. Ancak verilecek kararda sonradan yapılan ödemelerin, tahsilde tekerrüre meydan verilmemesi kaydıyla, infazda nazara alınmasının gerektiği belirtilmelidir.
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 5. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 9.2.1994 gün ve 1993/732 E. – 1994/122 K. sayılı kararın incelenmesi üzerine,
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 16.2.1995 gün ve 1994/4427 – 1995/1245 sayılı ilamı;
( ... Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi ile davacı Bankanın takip tarihi itibariyle belirlenen alacağı esas alınmak suretiyle hüküm kurulmuştur. Oysa anılan raporda, takip tarihinden sonra davalı yanın yaptığı ödemeler belirlenip, bakiyenin rapor tarihi itibariyle hesaplandığı görülmektedir. Ayrıca rapora ekli listede, dava tarihine kadar ve dava tarihinden sonra yapılan ödemeler belirtilmiş bulunmaktadır. Bu durumda bilirkişi raporunda, rapor tarihi itibariyle belirlenen bakiye alacak esas alınmak suretiyle hüküm kurulması, ancak, inkar tazminatı ve yargılama giderleri yönünden; dava tarihi itibariyle hesaplanarak, bulunacak miktar üzerinden inkar tazminatı ve yargılama giderlerine hükmolunması gerekli iken, yazılı olduğu şekilde takip tarihi itibariyle hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesin de bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, davanın yasal dayanağı olan İİK.67. maddesi, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK. nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tesbit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında takip tarihi itibari ile haklı olup olmadığının belirlenmesidir. Olayımızda temyiz konusu olmamakla birlikte İİK. nun 67. maddesinin 2.fıkrasındaki icra inkar tazminatının kanuna konuluş amacı da borçlu olduğu miktarı bilebilecek veya bu miktarı tayin edebilecek durumda olan borçlunun ödeme emrinin tebliği üzerine icrada borcunu inkar etmesini önlemektir. Genel hükümlere göre açılan alacak davalarında, haklılık durumu dava tarihi itibariyle tesbit edilebilirse de İİK. nundan kaynaklanan itirazın iptali davalarının sonuçları farklılık arzettiğinden bu davalarda haklılık durumunun takip tarihi itibari ile belirlenmesi gerekir.
Borçlunun sonradan yaptığı ödemeler veya borcu kabul beyanı mahkemenin yargılamayı devam ettirip davayı sonuçlandırmasına, takibe yapılan itirazda haksızlık durumuna göre inkar tazminatına hükmetmesine engel teşkil etmez. Ancak verilecek kararda sonradan yapılan ödemelerin tahsilde tekerrüre meydan verilmemesi kaydıyla infazda nazara alınması belirtilebileceğine göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davalı Cem Kızılçeç vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ( ONANMASINA ), oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI:
İlamsız icra takibinde, Ö.E.’ne itiraz edilen takip alacaklısı,şu üç yoldan birini izleyecektir. a ) Alacağın tahsili davası açmak b ) İtirazın kaldırılmasını İİK’nun 68. maddesinde sayılı belgelere sahip olması durumunda istemek c ) İİK’nun 67. maddesi hükümden yararlanarak itirazın iptalini dava etmek.
Üzerinde duracağımız konu ( c ) şıkkındaki itirazın iptalini istemek suretiyle açılan dava olacaktır. Bu davanın fonksiyonu, borçlunun itiraz ettiği Ö.E. ne konu olan alacağın varlığını ortaya koyup tesbit ile itirazla icra kabiliyetini kaybetmiş, Ö.E.’ne bu kabiliyeti kazandırmaktır. Yasada, davanın 1 yıl içinde açılmasının ön koşul olarak konulmasının hikmeti de İİK’nun 78. maddesi uyarınca, geçerliliği süren icra emrine, alınacak hükümle icra kabiliyeti kazandırmak ve alacaklının, buna dayanarak haciz isteme hakkının kullanılabilmesini sağlamaktır. Anılan İİİK’nun 67. maddesinin son fıkrasındaki, süreyi geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmesi hakkını muhafaza ettiği yolundaki hükümde bu nedenle ifade edilmiştir.
Yukarıda değinildiği gibi, fonksiyonu alacağın varlığını isbat ile kesin hüküm teşkil edecek biçimde alacağı tesbit etmek olan bu dava, doğal olarak tesbit yada tahsil ( eda ) davası olacaktır. Ama her iki halde de inkar tazminatı koşulları oluştuğunda hüküm altına alınabilecektir. Zira bu tazminat davanın bir fer’i olup, borçluyu haksız itirazlardan alıkoymaya yarıyacak önleyici bir yaptırımdır ve işte bu nedenledir ki tahsil davası biçiminde bile olsa bir yıl içinde açılmak ve talep edilmiş bulunmak kaydıyla inkar tazminatı gerekecektir.
Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 975/85 E, 233 sayılı kararında; davalı Avukatının “dava dilekçesinde itirazın iptali talebi mevdut değildir, sadece alacağın tahsili talebi mevcuttur. Alacaklının yaptığı takibe borçlu itiraz ederse; alacaklıya itirazın iptali ve alacağın tahsilini dava eder veya genel hükümler gereğince alacağın tahsilini dava eder. İtirazın iptali davası ile genel hükümler gereğince açılacak alacağın tahsili davası arasındaki en önemli fark itirazın iptali davasında icra inkar tazminatının istenebilmesidir. Diğer bir değişle inkar tazminatı ancak itirazın iptali davasında talep edilebilir, yoksa genel hükümler gereğince açılmış alacak davasından inkar tazminatı istenemez” diye başvurduğu karar düzeltme istemi sayın dairece “İİK’nun 67. maddesi gereğince, umumi hükümler dairesinde alacağın varlığının isbatı ve borçlunun itirazının haksızlığının anlaşılmasının gerekmesine ve alacağın varlığının isbat suretiyle itirazın iptali, talebi alacağın tahsili davasının kapsamı içinde bulunmasına ve İİK’nun sözü edilen 67. maddesinde yazılı şartların tahakkuku halinde borçlunun tazminatla mahkum edilebileceğine göre” diye karar düzeltme istemi reddedilmiştir.
Aynı şekilde H.G.K. nun 21.11.1979 tarihli ( YKD. Temmuz 980 Sayı 7 ) kararda “ödetme davası bir hakkın varlığının saptanmasını da içerir. Bu davada öncelikle alacağın varlığının tesbiti gerekecektir. Davacı alacaklı dava dilekçesinde, borcun inkar edildiğinden takibin durduğunu, bu nedenle alacağın tahsil edilemediğini açıkladıktan sonra alacağın ödettirilmesiyle birlikte inkar tazminatı tahsiline de karar verilmesini davada talep etmiştir. Bu hali ile davanın alacağın tesbitini de kapsadığı tabidir. Sn. İ. Postacıoğlu Batıda 980/C.10.Sh.965.d.
Dava dilekçesinde, “itirazın iptali veya kaldırılması” kelimeleri geçse dahi icra takibinin safahatından bahsedildikten sonra icra inkar tazminatı da yer aldığına göre, alacağın varlığının ispatı suretiyle itirazın iptali istemi alacağın tahsili hakkındaki davanın kapsamı içindedir. 67. maddedeki diğer şartlar varsa tazminata karar verilmelidir diye direnme kararı bozulmuştur.
Bir kısım içtihatlarda öne sürüldüğünün aksine bir yıl içinde açılan tahsil ve itirazın iptali davaları inkar tazminatına yönelik olarak sonuçları bakımından birbirinden farklı davalar değildir. Öncelikle iptal davasını sadece bir tesbitten ibaret görmek eda davası açılabilen hallerde tesbit davası açılamaz kuralına da ters düşmektedir. O halde inkar tazminatı istemeden itirazın iptali ve alacağın tahsili istenmesi halinde yine bir kısım uygulamada olduğu gibi mahiyetleri farklı davalar olarak görülüp, davacının tercihe zorlanması da yasanın anılan maddesinin amacına ters düşmektedir. Olsa olsa, itirazın iptalide istendiğine ve alınacak hükümle henüz geçerliliğini kaybetmeyen Ö. E.’ne işlerlik kazandırılabileceğine göre, tahsil isteminde bulunmakta hukuki yararı olmadığından istemi o kısımda reddedilebilir diye düşünülebilirse de, tahsil hükmünü de içerir, ilamı alan alacaklı ilerde değişen ve gelişen durumlara göre, ilama dayalı iflas takibinde bulunabileceği gibi, İİK’nun 100/2. maddesinin verdiği öncelik hakkından da yaralanabileceği için hukuki yararı da yok denemez. O halde itirazın iptali hükmünün tahsilide içermesi usul ekonomisine de uygun düşecektir. Tahsil davasında inkar tazminatına hükmedilemez, o halde İİK’nun 67.maddesine göre açılan bir davada böyle bir imkana, yani tahsil istemine yer verilemez, diğer bir deyişle bir yıl içinde olsa bile tahsil davası açılamaz diye bir argumana da pek yer olacağı kanaatinde değiliz.
Bu argumana dayanak olarak alacaklının haksız ve kötüniyetle takip açması halinde tazminata yer verildiğine, alacaklıya karşı bu müeyyide tahsil davasında mümkün olmadığına göre, bu imkanı veren 67.maddede sadece itirazın iptali kastedilmiştir diye akla gelebilirse de 67. maddeye dayalı olarak açılan davada eğer inkar tazminatı istenmemişse davacı, böyle bir müeyyideyle karşılaşmayacaktır. Zira anılan maddede “diğer tarafın talebiyle” deyimi iki talebin varlığını istiyor demektir. Kaldı ki, borçlunun isteyeceği inkar tazminatı talebiyle, alacaklının talebi bir birine çok sıkı şekilde girecek biçimde ifade edilmiş ayrı bir paragraf açılmamıştır. Diğer bir deyişle, alacaklının inkar tazminatı talebi yoksa borçlunun istemesi yeterli değildir. Maddede, yasa koyucu alacaklının sırf “kötü niyetli cezalandırmak için bu düzenlemeyi getirmemiştir. Nitekim yasa koyucunun kötü niyetli alacaklıyı genel hükümlere göre açtığı davada kötü niyetinden ötürü müeyyidelendirmesi usul hukukunda 421, 422. maddeleriyle düzenlenmiştir. Yine icra takibinde bulunup takibi itiraza uğrayan alacaklı, 67. maddeye dayalı olarak değilde, genelde tahsil davası açsaydı yine anılan 421,422.maddelerin müeyyideleriyle karşılaşacaktır. O halde sadece tahsil davası öncesi birde takip yaptı diye 67. madde uyarınca yasa koyucunun alacaklıyı cezalandıracağı düşünülemez. O halde bu fikri işlemelerin bizi götüreceği sonuç, 538 sayılı değişiklikle alacaklıyı da inkar tazminatına maruz bırakıp, her ikisi arasında denge kurmak isteyen yasa koyucu inkar tazminatı istemeyen alacaklı hususunda borçlu istese dahi inkar tazminatını öngörmeyerek dengeyi muhafaza etmiştir. Nitekim, önce alacaklının inkar tazminatına maruz kalması bahse konu değilken, değişiklikle o da bu tazminata maruz bırakılmış, alacaklı borçluyu tazminat tehlikesine iterse kendisi de maruz kalabilmeli diye düşünülmüştür. Bu durumda 67. madde uyarınca açılan tahsil istemine de açık olan bu dava da genel hükümlere göre görüldüğü ve alacağın varlığı kanıtlanıp tesbit edildiğine göre, takip sonrası yapılan ödeme iddialarının işbu davada gözönüne alınması bir zorunluk halinde ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki, itirazın iptali istendiğinde borçlu icra takibine yaptığı itirazla bağlı değildir. Onları tekrarla birlikte yeni iddialar getirebilir. İtirazla bağlılık ilkesi İİK’nun 62.maddesi uyarınca itirazın kaldırılması prosedüründe geçerlidir. İtirazdan sonra yapılan ödeme ve özellikle dava konusu dosyayla bağlantılı olduğu öne sürülüp başka icra dosyasına yapılan ödeme itirazları nazara alınmadığından; Sayın Genel Kurulu Kararında tasvip bulduğu biçimde icraca mahsup yapılacak ise, alacaklının icrada itirazla niza çıkarması durumunda, icra memuru bu konuyu nasıl halledecektir ? Mercie intikalinde de dar yetkili merci nasıl çözebilecektir. Örneği yazılı beyyinde başlangıcına ve hatta hiçbir belgeye dayalı olmayan iddiayı mercii tanık veya yeminle halledebilecekmidir ? Somut olayımızda, yerel mahkeme kararında, takip sonrası ödenen tutarlar tesbit edilmiş ve bunun icraca mahsubundan bahsedilmiş olmakla bu tür zorlukların olamayacağının Sayın Genel Kurul çoğunluğunun kabulünde olduğu düşünülebilirse de aynı mahkemenin bir hafta evvel görüşülüp onanan aynı alacaklıyla ilgili kararında davaya konu 6. İcra 1992/6920 sayılı takip dosyasından başka, yine 6. İcra 1992/4485 sayılı dosyasının infaz edildiği ve yine 6.İcra 1992/4897 nolu takip dosyasında da takibin devam ettiği belirtilmiş ve 4485 sayılı dosyada ödeme olup ödeme dava tarihinden sonrası olduğu için icrada mahsuptan bahsetmiştir. Şimdi anılan dosyaların taraflarına bakalım 4485 nolu dosyanın alacaklısı Pamukbank, borçlusu keşideci Şinasi Yüce ve lehtar Gürsel Özhan olup, keşidecinin imza inkarının mercice kabulünden sonra lehtar alacaklıya icrada ödeme yapmıştır. 4897 sayılı dosyaya gelince alacaklı Pamukbank, borçlu Satı Yılmaz olup keşideci Satı, lehtarı Alberto Toledo olan rehin cirolu senede dayalı bir takiptir. Buna rağmen yerel mahkeme bunların icraca mahsubu yapılacağından söz ettiğine ve o dosyalarda ödenen tutarlar ilamda zikredilmediğine göre, sayın kurulun ilke olarak yapılan ödemeler ilamda belirtildiğine göre, mahsubu kabil diye, kabul ettiği de düşünülemez. Kaldı ki itirazın iptali davasından öncelikle alacağın varlığının isbat ve tesbiti esası kabul edildiğine göre, bu tesbitten, sadece takip tarihine kadar olan alacak diye algılanıyorsa dava tarihinden sonra yapılan ödemeler artık davada neden konu oluyor suali de cevapsız kalıyor demektir. Kaldı ki, İİK’nun 67. maddesi 2. fıkrasında inkar tazminatı tutarı tesbitinde verilen ölçüler “hükmolunan şeyin tahammülüne, red veya hükmolunan meblağın” deyimleriyle ifade olunmuştur.
Sonuç, olarak, İİK’nun 67. maddesinin fonksiyon ve amacı, ilamların infazında tereddüd olmaması esası ve usul ekonomisi de gözönüne alınarak takip tarihinden sonra yapılan ödeme iddialarının da araştırılıp alacağın varlığı ve tutarı tesbit edilmek, her davanın açıldığı zamandaki koşulları içinde değerlendirileceği de hatırda tutularak dava tarihi itibariyle hesaplanarak bulunacak alacak miktarı üzerinden inkar tazminatına hükmedilmeli görüşüyle aksine olan Sayın Çoğunluğun kararına katılamıyorum, bu nedenlerle yerel mahkeme kararının bozulması düşüncesindeyim.
Nail Sucu

19.Hukuk Dairesi Üyesi
KARŞI OY YAZISI:
İtirazın iptali davalarında icra takibinden sonraki aşamalarda borçlu tarafından alacaklıya yapılan ödemelerin borcun saptanması ve icra inkar ödencesinin takdiri yönünden izlenmesi gereken yöntem sorunu oluşturmuştur. Özellikle itirazın iptali davalarının takip hukukuyla ilgili bulunması bakımından uyuşmazlığın takip günü ya da dava günü itibariyle çözümü noktasında düğümlenmiştir.
1- İtirazın iptali davası, alacaklı tarafından alacağın ödettirilmesi amacına yönelik yapılan ilamsız icra takibine karşı, borçlunun süresinde ( 7 gün ) ödeme emrine yönelik itirazının iptali için açılır. Borçlunun icra müdürlüğüne itirazı üzerine kısmi itiraz halinde takibin itiraz edilen bölümü, borcun tamamına itiraz halindeyse takibin tamamı durur. İtirazın kaldırılması ya da iptalini sağlamak yükümlülüğü alacaklıya düşer. İİK’nun 67. maddesi uyarınca icra takibini durduran itirazın, tetkik merciinden kaldırılması istenebileceği gibi, mahkemede de itirazın iptali istenebilir.
İtirazın iptali davasında genel hükümler uygulanır.
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir eda ( alacak ) davasıdır. ( Prof. Dr. Baki Kuru. İcra İflas Hukuku C.1.sh-280 ). İtirazın iptali davası tamamen genel hükümlere bağlı olarak görülür. Bu davada alacağın varlığının saptanması suretiyle iptali istemi aynı zamanda alacağın ödettirilmesi amacını da taşır.
Alacağın varlığının saptanması demek, borçludan ne miktar alacaklı olduğunun belirlenmesi yanında borçlunun varsa ödemelerinin düşülmesi suretiyle hükme esas net miktarın ortaya çıkarılmasını gerektirir. Alacaklı takibe konu alacağın varlığını M.K. nun 6.maddesindeki genel tanıt ( ispat ) kuralı ve HUMK. nun 288. ve izleyen maddelerindeki koşullar doğrultusunda kanıtlamakla yükümlüdür. Öbür davalarda olduğu gibi borçluda davanın açılmasına kadar doğan tüm itiraz ve def’ileri ileri sürebilecektir. Özellikle takas ve mahsup yönündeki savunmaların dikkate alınması zorunludur. ( BK.202.II ). takas ancak borçlunun takas yapmak istencini ( iradesini ) alacaklıya bildirmesiyle olasıdır. Bu takdirde iki borç takas edilebilecekleri andan itibaren en az borcun miktarı oranında düşmüş sayılır ( BK. m. 122 ). Mahsupta ise bir alacak miktarının bazı ödemeler nedeniyle indirime tabi tutulması söz konusudur.
Açılan itirazın iptali davasında, borçlu hakkında yapılan icra takibinden sonra gerek icraya gerekse alacaklıya haricen yaptığı ödemelerin ya da verdiği teminat senetlerinden yahut sair nedenlerle bankanın borca mahsuben tahsilatları olduğuna ilişkin savunmasını tanıtlayıcı kanıtların toplanıp incelenmesi gerekir.
Böylece takip gününden önce borca karşı yapılmış ödemelerin saptanması yanında ödeme emrine itiraz gününden sonraki ödeme ve tahsilatın mahsubundan sonra dava günü itibariyle kalan borç belirlenmiş olur. Zira her dava açıldığı günde varolan maddi olgu ve koşullara göre çözümlenir. Davanın açılmasından sonraki evrede de borçlu ödemelerinin varlığının saptanması halinde en son bilirkişi incelemesinin yapıldığı gündeki gerçek borç tutarı üzerinden itirazın iptaline karar verilip bu miktarla sınırlı takibin sürdürülmesi sağlanmalıdır.
İtirazın iptali davasının kendine özgü bir dava olması genel hükümlerden ayrık olması sonucunu doğurmaz. Davanın İİK’nun 67/son fıkrası gereğince açılan bir alacak ( Tahsil ) davası gibi incelenip karara bağlanması gerekir. Davanın açılış günündeki durum ve koşullara uygun çözümlenmesi kuralı yerine takip günündeki haklı çıkma olgusunun konulması doğru değildir. Bir başka deyişle yargılama süresinde ele alınması zorunlu takas, mahsup gibi ödemelere ilişkin savunmaların dava günü yerine takip gününe çekilmesi savunmanın kısıtlanmasına neden olur.
İtirazın iptali davası sonucunda alacağın esası hakkında hüküm verilir. İtirazın iptali ya da iptal isteminin reddi kararı maddi anlamda kesin hüküm oluşturur ( m.237 ). Böyle bir dava sonunda verilecek hüküm de alacağın varlığı ve miktarı kesin olarak saptanmalıdır. Zira itirazın iptali istemi zorunlu olarak alarak alacağın tahsilini de içerir. Borçlunun borçlu olduğu miktar kesin olarak belirlenmeden ve bu miktar hüküm altına alınmadan itirazın iptaline karar verebilme olanağı yoktur. Mahkemenin yargılama işlevine giren ödemelerle ilgili olarak “infaz sırasında icra müdürlüğünce gözetilmesinin doğal olmasına” ya da “tahsilde tekerrür etmemek üzere ..” itirazın iptaline karar vermek suretiyle dar yetkili icra müdürüne bırakılması doğru görülemez. Böylece önüne gelen uyuşmazlıklara kısa sürede çözme olanağı varken, askıya alınıp yeni uyuşmazlıklara neden olunması dava ekonomisiyle de bağdaşmaz.
Ayrıca, icra takibinden sonra takiple ilgili olarak alacaklıya yapılan ve icra müdürlüğünce kabul edilmeyen harici ödemelere dayanılarak olumsuz saptama ve geri alma ( İİK m. 72 ) ya da nedensiz iktisap ( BK. m.62 ) davası da açılamaz. Bu tür uyuşmazlıklar şikayet yoluyla icra tetkik merciince çözümlenmesi gerekir.
2- İkinci aşamada incelemeye konu sorun; icra inkar ödencesine hükmedilmesinde, borçlunun itirazının haksızlığı itirazın yapıldığı andaki durum ya da dava günüdeki koşullardan hangisi ölçüt alınarak belirleneceği yönündedir.
İİK.’nun 67. maddesiyle konulmuş olan icra inkar ödencesi, alacaklının genel mahkemede açtığı itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi durumunda alacaklı yararına hükmolunan ödencedir. Nitelikce, hakkında yapılan icra kovuşturmasına haksız yere itiraz ederek icra takibini durduran ve itirazla işin çabuk bitirilmesini önleyen borçluya karşı konulmuş icra hukukuna özgü bir yaptırımdır. Boçlunun ne kadar borçlu olduğunun saptanması ve itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesi ön koşuldur. Dava açamasında alacağın varlığı saptanmıştır. İcraya konulan alacak likid ( belirli, muayyen, hesaplanabilir ) yani borçlu ödemeyle kendisinden istenilen meblağa borçlu olduğunu ve bunun miktarını bilmekte ya da bilme olanağına sahiptir. Bir mahkeme kararına gereksinme duyulmayacak özelliktedir. Bu durumda borçlunun itirazı haksızdır. Borçlunun itirazının yapıldığı andaki haksızlığının saptanmasıyla, takip gününden dava gününe değin geçen evrede yapılan ödemeler sonucu alacağın varlığının belirlenmesi olgusuna dayalı davadaki haklılık durumunun karıştırılmaması gerekir. Borçlunun itirazının yapıldığı andaki durumu itibariyle haksızlığı saptanacak ancak dava günündeki haklı çıkma durumuna uygun alacak miktarı esas alınarak buna koşut alacaklı yararına icra inkar ödencesine hükmedilmesi gerekecektir. Her dava ancak dava gününde varolan alacağın miktarına göre hüküm altına alınabilir.
Dava gününde belirlenen alacağın yerine, takip günündeki alacağın icra inkar ödencesinin takdirinde esas alınması halinde bazı çelişkili durumların ortaya çıkması olasıdır.
İcra inkar ödencesi başlı başına bir davanın konusunu oluşturmaz. Ancak , alacağın esasına yönelik itirazın iptali davasıyla birlikte istenebilir. Sözgelimi ödeme emrine haksız olarak itiraz eden borçlu, alacaklının itirazının iptali davası açmasından önce icra dairesine borcunu öderse, icra takibi son bulacaktır.
Bu durumda borçlu ödemeyle aynı zamanda itirazından vazgeçmiş sayılmakla itirazının iptali davasına konu bir itirazda kalmaz. İcra inkar ödencesi bağımsız bir dava konusu olamayacağından ödence de isenemez. Öte yandan bir yıllık hak düşürücü sürenin dolmasından bir gün önce dava açan alacaklı, o güne kadar gerçekleşen kısmi ödemeler dikkate alınmaksızın takip günündeki alacak üzerinden ödencenin tamamına hak kazanacaktır.
Sonuç, olarak itirazın iptali davasında, alacağın varlığının dava günü gözetilerek saptanması ve alacaklının dava günü itibariyle haklılık durumuna göre icra inkar ödencesine hükmedilmesi dava ekonomisi ve yararlar dengesine de uygun düşmektedir. Dairemizin yerleşmiş uygulaması da bu doğrultudadır.
Açıklanan nedenlerle Yüce Kurulun çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
Kemal Oğuz ŞENGÜN


Takipten sonra, itirazın iptali davasının açılmasından önce yapılan ödemelere ilişkin karar;



T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2005/19-270

K. 2005/365

T. 8.6.2005

• TAKİPTEN SONRA DAVADAN ÖNCE YAPILAN ÖDEMELER ( Gözetilerek Alacaklının Talep Edeceği Miktar Bulunmalı ve İcra İnkar Tazminatına da Alacaklının Talep Edebileceği Bu Miktar Üzerinden Hükmolunması Gereği )

• İCRA İNKAR TAZMİNATI ( Borçlunun İcra Takibinden Sonra Fakat Davadan Önce Yapmış Olduğu Ödemeler Gözetilerek Alacaklının Talep Edeceği Miktar Bulunmalı ve İcra İnkar Tazminatına da Alacaklının Talep Edebileceği Bu Miktar Üzerinden Hükmolunması Gereği )

• İTİRAZIN İPTALİ ( Borçlunun İcra Takibinden Sonra Fakat Davadan Önce Yapmış Olduğu Ödemeler Gözetilerek Alacaklının Talep Edeceği Miktar Bulunmalı ve İcra İnkar Tazminatına da Alacaklının Talep Edebileceği Bu Miktar Üzerinden Hükmolunması Gereği )

2004/m.67

ÖZET : Borçlunun icra takibinden sonra, fakat davadan önce yapmış olduğu ödemeler gözetilerek alacaklının talep edeceği miktar bulunmalı ve icra inkar tazminatına da alacaklının talep edebileceği bu miktar üzerinden hükmolunmalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki "İtirazın İptali ve İnkar Tazminatı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy Asliye 3. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 25/4/2000 gün ve 1999/951 E.; 2000/341 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 26/2/2001 gün ve 2000/6318 E. 2001/1541 K. sayılı ilamı ile;
( ... Davacı vekili, davalı SY'ye diğer davalının kefaleti ile kullandırılan kredinin ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek ihtarname keşide olunduğunu alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itiraz edildiğini iddia ederek itirazın iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalılar savunmalarında, icra takibinden sonra ancak davadan önce borcun 1.460.000.000 TL. ödendiğini beyan ederek davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, takipten sonra davadan önce yapılan ödemenin icrada dikkate alınacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1 ) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle davacının tüm, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2 ) İcra takibinden sonra davadan önce, davalıların 21.7.1999 ve 10.8.1999 tarihlerinde ödemede bulunduklarında taraflar arasında çekişme yoktur. Bu durumda mahkemece bu ödemeler gözetilerek davacı bankanın dava tarihi ile talep edebileceği alacak miktarı bulunmalı ve icra inkar tazminatına da davacının dava tarihi ile talep edebileceği alacak tutarı üzerinden hükmolunmak gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara. bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA. istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 8.6.2005 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
Dava, icra takibine itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık itirazdan sonra, ancak itirazın iptali davası açılmasından önce İcra dosyasına borçlu tarafından kısmi ödeme yapılması halinde İİK'nın 67/f.2 maddesinde düzenlenen icra inkar tazminatının icra takip tarihindeki toplam alacak tutan üzerinden mi yoksa kısmi ödeme düşülerek dava tarihine göre belirlenecek bakiye alacak üzerinden mi hükmedileceği noktasında toplanmaktadır. İİK.nın 67. maddesinde düzenlenmiş olan itirazın iptali davası talepnamede öne sürülen alacak kalemleri gözetilerek alacak tutarının takip tarihi itibariyle belirleneceği ve itirazla duran takibi harekete geçirmeye yönelik bir dava olduğu kuşkusuzdur. Bu davanın genel hükümlere tabi bir dava olması, ispat hukuku kuralları yönünden olup, dava sonucunda verilen kararın kesin hükmün neticelerini doğuracak olması da itirazın iptali davasının yukarıda açıklanan niteliğini değiştiremez. Bu itibarla her davanın açıldığı tarihteki şartlara göre görülüp sonuçlandırılacağı kuralının, itirazın iptali davalarında takip tarihindeki alacaklılık durumu olarak kabulü gerektiğinde tereddüt gösterilmemelidir. Esasen bu durum, itirazın iptali davasında tahsile yönelik değil de, itirazın iptali ile takibin devamına dair karar verilmekte olması ile de sabit bulunmaktadır. İİK'nın 67/f.2 maddesinde "bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu hükmolunan şeyin tahammülüne göre red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata mahkum edilir" şeklindeki düzenlemede yer alan "hükmolunan meblağı" takip tarihi itibariyle borçlunun itirazında haksız çıktığı miktar olarak kabul etmek bu davaların mahiyetinden ve sonuçlarından kaynaklanmakta olup, itirazdan sonra icraya yapılan bir ödeme varsa, bunun İİK'nın 12. maddesi gereğince icra dairesince infaz aşamasında dikkate alınacağı tabii bulunmaktadır.
Bu açıklamalardan sonra inkar tazminatına ilişkin çekişmeye dönüldüğünde, öncelikle yasada öngörülen inkar tazminatının mahiyeti ve düzenleme amacı üzerinde durulmak gerekmektedir.
İcra-inkar tazminatının icra takibine karşı borçlunun keyfi ve haksız itirazlarının bir yaptırımla önlenmesine yönelik olduğu doktrin ve uygulama tarafından görüş birliği ile kabul edilen bir husustur. Nitekim bu durum, icra-inkar tazminatının %15'ten %40'a çıkarılmasına ilişkin yasal değişiklik gerekçesinde "özellikle borçlular tarafından süre kazanmak kastıyla takibe karşı yapılan haksız itirazları önlemek ve alacaklıyı da yapacağı takip de daha dikkatli davranmaya yöneltmek amacı" gözetildiğinin belirtilmiş olmasından da açıkça anlaşılmaktadır.
Bu itibarla gerek itirazın iptali davalarının yukarıda açıklanan niteliği ve gerekse icra inkar tazminatının amacının birlikte değerlendirilmesinden varılan sonuca göre, icra inkar tazminatının takip tarihindeki koşullara göre haksız çıkılan tutar üzerinden hükmedilmesi gerektiği, itirazdan sonra yapılan ödemelerin infaz aşamasında gözönünde tutulacağı görüşüyle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun aksi yöndeki kanaatine katılmıyoruz.


Sayın Güneş,

Alacaklının alacağından vazgeçmesi ya da borçlunun itirazından
vazgeçmesi itirazın kaldırılması ya da itirazın iptali davasını gören
mahkemenin yargılamaya devam edip icra inkar (ya da kötüniyet)
tazminatı hakkında karar vermesini kesinlikle engellemez.

Alacaktan ya da itirazdan vazgeçilmesi davayı esas yönünden konusuz
kılar ve "hüküm verilmesine yer olmadığına" karar verilir ise de,
yargılama giderleri ve tazminat yönünden davaya devam edildir.

Dava açıldıktan sonra yapılacak feragat (ya da vazgeçme) icra inkar
tazminatı (ya da kötüniyet tazminatını) etkilemez.

Aksi düşünce, İİK'nun icra inkar tazminatı ve kötüniyet tazminatı ile
ilgili düzenlemelerinin yasal amacını ortadan kaldırır. Bu
tazminatların amacı özetle, "haksız taleplerde" bulunma konusunda
taraflarda caydırıcılık etkisi yaratmaktır.

Sevgilerimle...

Av.Hakan EREN
İstanbul Barosu
Old 30-04-2012, 12:41   #9
yılmazkan

 
Varsayılan

Sayın yükselen hukuk,
Kararın doğru olduğunu düşünüyorum. Müvekkilinizin icra tehdidi altında borcu kabul edip banka ile sözleşme imzaladığını düşünmek pek akla yatkın gelmiyor. Ortada bir icra takibi, haciz korkusu yoktur. Söz konusu borç dava açılarak yargılama konusu da yapılımıştır. Dava da lehine devam etmekteyken icra korkusuyla borcu kabul ettim demek mümkün değildir, fikrimce.
Alıntı:
Yazan yükselen hukuk
sayın meslektaşlarıma bir sorum olacak: bir banka ile müvekkilim arasında konut kredisi sözleşmesi imzalanacak. bunun için müvekkilim kayınpederine ait evi ipotek olarak gösteriyor. banka yetkilileri tapuya gittklerinde ipotek konusu evin üzerinde irtifak hakkı olduğunu görüyorlar. bu yüzden konut kredisi kullanımına ilişkin sözleşme yapılamıyor. fakat daha sonra müvekkilime , dosya açma vs masraflar gerekçe gösretilerek 4500 ytl lik bir borç bakiyesi bildiriliyor. müvekkilim her ne kadar krediyi kullanmadığını böyle bir borcu olmaması gerektiğini söylese de banka yetkililerini ikna edemiyor. bu borcu kapatmak için aynı bankadan 5000 ytl kredi kullandırılıyor kendisine. müvekkilim daha sonra tüketici hakem heyetine başvuruyor. hakem heyeti müvekkili haklı buluyor ve 4500 ytl lik borç ve bu borcu kapatmak için kullanılan 5000 ytl lik kredinin iptal edilmesi gerektiğine karar veriyor. biz de bu karara istinaden tüketici mahkemesinde dava açtık. bu dava süresince müvekkilim , banka yetkililerince sürekli mesaj gönderilerek , telefonla aranarak ve iki üç günde bir hesap ekstreleri gönderilerek rahatsız ediliyor. ben bu arada iki duruşmaya girdim bilirkişi incelemesi yapıldı. bilirkişi haklı olduğumuzu beyan etti fakat ben yine de yapılan ödemeler eksik bildirildiği için bilirkişi raporuna itiraz ettim. en son 24 şubatta banka tarafından müvekkilime ihtar çekiliyor. kredi borcunun ödenmesini , aksi takdirde icra takibine geçileceği bildiriliyor. müvekkil de icra tehdidi karşısında benden habersiz banka yetkilileri ile borç tasfiye sözleşmesi imzalayıp , borcu kabul ettiğini ve dokuz taksitte ödeyeceğini taahhüt ediyor. bilirkişi raporuna itiraz ederken bu durumuda dile getirdim ve bunun hukuka ve ahlaka aykırı olduğunu , bu işlemin iptali gerektiğini dile getirdim. fakat hakim davanın konusuz kaldığını gerekçe göstererek esasa girmeden davayı bitirdi. temyize gitmeyi düşünüyorum. herhangi bir netice elde edebilirmiyim ? bu konu ile ilgili bilgilerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim.. Biraz uzun oldu kusuruma bakmayın lütfen.
Old 30-04-2012, 12:56   #10
av m bayraktar

 
Varsayılan yükselen bey umarım şu karar işinize yarar

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/1796
K. 2010/8758
T. 17.6.2010
• MENFİ TESPİT DAVASI ( Davacının Bankaya Verdiği Feragatnamede İcra Dosyasındaki Borcundan Dolayı Menfi Tesbit İstirdat Sair Tüm Dava ve Haklarından Gayri Kabili Rücu Feragat Ettiğini Bildirdiği - İcra Tehdidi ve Baskısıyla Yapılan Bu İkrar Hukuki Sonuç Doğurmayacağı )
• İCRA TEHDİDİ VE BASKISIYLA YAPILAN İKRAR ( Hukuki Sonuç Doğurmayacağı - Davacının Bankaya Verdiği Feragatnamede İcra Dosyasındaki Borcundan Dolayı Menfi Tesbit İstirdat Sair Tüm Dava ve Haklarından Gayri Kabili Rücu Feragat Ettiğini Bildirmesi )
• FERAGAT ( Davacının Bankaya Verdiği Feragatnamede İcra Dosyasındaki Borcundan Dolayı Menfi Tesbit İstirdat Sair Tüm Dava ve Haklarından Gayri Kabili Rücu Feragat Ettiğini Bildirdiği/İcra Tehdidi ve Baskısıyla Yapılan Bu İkrar Hukuki Sonuç Doğurmayacağı - Menfi Tespit Davası )
2004/m.72
ÖZET : Menfi tespit davası açan davacı, davalı banka tarafından aleyhine yapılan icra dosyasında haciz tutanağında, “borca bir diyeceğim yoktur...” şeklinde açıklamada bulunmuş, ayrıca bankaya verdiği feragatnamede de, bu icra dosyasındaki borcundan dolayı menfi tesbit, istirdat, sair tüm dava ve haklarından dolayı gayri kabili rücuu feragat ettiğini bildirdiği görülmüştür. Davacının bu açıklamaları icra takibinin kesinleşmesi üzerine icra baskısı nedeniyle yapılmış bir açıklama olup, icra tehdidi ve baskısı altında yapılan bu ikrar hukuki sonuç doğurmaz.

DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı bankadan aldığı kredi kartının çalındığını ve şüpheli kişi hakkında takibat başlatıldığını, bankanın aleyhine haksız olarak icra takibi yaptığını ve ödeme yapmak zorunda kaldığını ileri sürerek, takibin iptali ile ödemelerinin istirdadına karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davacının icra dosyasına ödeme yapıp feragatname verdiğini, bu nedenle dava hakkının bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davacının icra dosyasındaki beyanı ve feragatname belgesi borç ikrarı olarak değerlendirilmiş ve davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davalı banka tarafından aleyhine yapılan icra dosyasında 09.04.2008 tarihli haciz tutanağında, “borca bir diyeceğim yoktur...” şeklinde açıklamada bulunmuş, ayrıca bankaya imzalı olarak verdiği 07.05.2008 tarihli feragatnamede de, bu icra dosyasındaki borcundan dolayı menfi tesbit, istirdat, sair tüm dava ve haklarından dolayı gayri kabili rücuu feragat ettiğini bildirdiği görülmüştür. Davacının bu açıklamaları icra takibinin kesinleşmesi üzerine icra baskısı nedeniyle yapılmış bir açıklama olup, icra tehdidi ve baskısı altında yapılan bu ikrar hukuki sonuç doğurmaz. Bu nedenle mahkemece işin esasına girilerek taraflardan bu konudaki delilleri sorulup değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, feragat belgesi ve haciz tutanağındaki beyana itibar edilerek davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 17.06.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

yarx
Old 30-04-2012, 15:11   #11
yılmazkan

 
Varsayılan

Sayın Bayraktar, yapılan bir haciz anında borç kabul edilseydi yukarıda verdiğiniz karar işe yarayabilirdi. Ancak yine de tüketicinin korunması gerektiğinden hareket edersek kararı temyiz etmekte yarar vardır. Denemeye değer.
Old 04-03-2013, 15:50   #12
yakin

 
Dikkat sayın meslektaş bengü,

Alıntı:
Yazan av.bengü bulut
davanın konusuz kalması halinde eğer deliller toplanmışsa vekalet ücertinin tamamına,eğer deliller toplanmamışsa vekalet ücretini yarısına hükmedilir.feragat,sulh ve davayı kabul de aynı şekildedir.

Dava görüldüğü esnada davanın konusuz kalması durumunda hakim esasa ilişkin karar vermez ve davayaı dava masrafları ve vekalet ücreti yönünden karar bağlar. Davayı karar bağlarken de davada kimin haklı olup olmadığına bakarak karar verir HMK. md.331/1'e göre vekalet ücretine hükmeder. Sanırım burada dava konusuz kalmış olsabile borçlular dava açılmasına sebep olmakla vekalet ücreti ödemeye mahkum edilmişlerdir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
davanın konusuz kalması durumunda vekalet ücreti feride yıldırır Meslektaşların Soruları 2 20-01-2011 14:04
davanın açılmamış sayılmasında vekalet ücreti goldie Meslektaşların Soruları 7 22-03-2007 22:56
Davanın konusuz kalmasında avukatlık ücreti Korayc Meslektaşların Soruları 1 12-03-2007 12:06
İdari tam yargı davasının konusuz kalması medenikal Meslektaşların Soruları 5 09-08-2006 23:13
Eda davası -bozma- davanın konusuz kalması-ıslah -tespit davası seyyah7272 Meslektaşların Soruları 2 27-05-2006 17:42


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07588100 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.